Grup şirketlerimizden birine yurt dışı navlun faturası kesiliyor. Malum yurt dışı navlun da KDV yok. Navlun faturası kesilen şirket bunu diğer firmalara pay ediyor. Pay ederken KDV olması gerekiyor mu?
Düzenlenecek faturada KDV hesaplanmaz.
İşletme defteri tutan mükellefimiz. İthalat yaptı. İthalat belgelerinde fatura ile navlun- sigorta gibi giderler de mevcut. Bir de gümrük vergisi- KDV- damga vergisi gibi vergiler ödenmiş. Fakat bu vergilerin matrahı gümrük işlemlerindeki matrahla uyuşmuyor. Birçok forumda çoğu kişinin bunu yaşadığını gördüm. Daha önce de hiç ithalat girişi yapmadım. Nasıl bir işlem yapacağım?
Alınan belgedeki KDV indirilen KDV bölümüne yazılır. KDV ne tabi olmayan belgeler ise KDV siz olarak kayıt yapılır.
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü
|
||||
Sayı | : | 11395140-105[VUK-1-21059]-E.390593 | 05.06.2020 | |
Konu | : | Sözleşmeye istinaden ödenen damga vergisinin yansıtma faturası ile yansıtılması ve Ba bildirim formuna esas alınıp alınmayacağı hk. | ||
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, ticari faaliyetleriniz kapsamında muhtelif firmalardan yapmış olduğunuz mal ve hizmet alımlarına ilişkin imzalanan sözleşmeler üzerinden tahakkuk edecek damga vergisinin tamamının fatura düzenlenmek suretiyle bire bir sözleşmeye taraf olan diğer tarafa yansıtılacağı, söz konusu uygulamanın vergi kanunları açısından nasıl değerlendirileceği, yansıtma faturasının 5.000 TL ve üzerinde olması durumunda mal ve hizmet alımlarına ilişkin bildirimde bulunulup bulunulmayacağı, satıcı ile yapılan sözleşmeye ilişkin damga vergisinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.
I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Safi Kurum Kazancı” başlıklı 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 38 inci maddesinde ise, “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1.İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2.İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur.” hükümlerine yer verilmiştir.
Kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.
Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup maddenin (6) numaralı bendinde işletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçların safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, şirket faaliyetlerinize ilişkin olarak diğer firmalarla yaptığınız sözleşmelere ilişkin olarak ödediğiniz damga vergisinin kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür. Öte yandan, şirketinizce ödenen damga vergisinin daha sonra sözleşmeye taraf olan satıcı firmalara düzenlenecek bir fatura ile yansıtılan kısmının şirketinizce gelir olarak dikkate alınması gerektiği tabiidir.
II- DAMGA VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
488 sayılı Damga Vergisi Kanununun;
– 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu,
– 3 üncü maddesinde, damga vergisi mükellefinin kağıtları imzalayanlar olduğu,
– 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı, kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı,
– 10 uncu maddesinde, belli para teriminin, kâğıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hâsıl edeceği parayı ifade ettiği,
– 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, Maliye Bakanlığınca belirlenen mükellefler, kurum ve kuruluşlar tarafından bir ay içinde düzenlenen kağıtların vergisinin, ertesi ayın yirminci (371 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği uyarınca yirmiüçüncü) günü akşamına kadar vergi dairesine bir beyanname ile bildirileceği ve yirmialtıncı günü akşamına kadar ödeneceği;
– 24 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, birden fazla kişi tarafından imza edilen kâğıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenlerin müteselsilen sorumlu oldukları; aynı maddenin üçüncü fıkrasında da 22 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanların, taraf oldukları işlemlere ilişkin kağıtlara ait verginin beyan ve ödenmesinden sorumlu olduğu, verginin ödenmemesi veya noksan ödenmesi durumunda vergi, ceza ve ferileri, vergi için diğer işlem taraflarına rücu hakkı olmak üzere bu fıkrada belirtilen kişilerden alınacağı
hükme bağlanmıştır.
Mezkur Kanuna ekli (1) sayılı tablonun, “I- Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (A/1) fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin nispi damga vergisine tabi tutulacağı hüküm altına alınmıştır.
16, 32, 43 ve 44 Seri No.lu Damga Vergisi Genel Tebliğlerinde, sürekli mükellefiyet tesis ettirecek olan ve ihtiyarilik sağlanan kurum ve kuruluşlar belirtilmiş olup, anonim şirketler zorunlu olarak sürekli mükellefiyet tesis ettirebilecek kurumlar arasında sayılmıştır.
Ayrıca, 43 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin “4- Vergi ve cezada sorumluluk” başlıklı bölümünde; Damga Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası çerçevesinde, zorunlu veya ihtiyari olarak sürekli damga vergisi mükellefiyeti tesis ettirenler için taraf oldukları işlemlere ilişkin kağıtlara ait verginin beyan ve ödenmesi bakımından sorumluluk getirildiği, buna göre, zorunlu veya ihtiyari olarak sürekli damga vergisi mükellefiyeti tesis ettiren mükellefler ile diğer kişiler arasında düzenlenen ve damga vergisine tabi olan kağıtlara ait verginin tamamının sürekli damga vergisi mükellefiyeti tesis ettiren mükellefler tarafından Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirlenen süre içinde beyan edilip ödeneceği, verginin zamanında beyan edilip ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda, vergi, ceza ve ferilerinin işleme taraf olan ve damga vergisini sürekli makbuz verilmesi şekliyle ödemek zorunda olan mükelleflerden alınacağı ancak bu mükelleflerin vergi aslı için karşı tarafa rücu hakkının saklı olduğu açıklanmıştır.
Buna göre;
– Sürekli damga vergisi mükellefiyeti bulunan şirketiniz ile süreksiz damga vergisi mükellefiyeti bulunan mükellefler arasında düzenlenen kağıtların damga vergisinin sürekli mükellefiyet tesis ettirmek zorunda olan şirketiniz tarafından,
– Şirketiniz ile sürekli mükellefiyet tesis ettiren mükellefler arasında düzenlenen kağıtların damga vergisinin ise taraflardan herhangi biri tarafından,
beyan edilip ödenmesi gerekmekte olup, söz konusu damga vergisinin beyan edilip ödenmesinden tarafların müteselsil sorumluluğu bulunmaktadır.
Ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8 inci maddesinde yer alan “Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna mütaallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.” hükmü uyarınca, şirketiniz tarafından ödenen damga vergisinin kağıdın diğer tarafına yansıtılması hususu vergi uygulamalarına ilişkin olmayıp, bu hususun şirketiniz ile ilgili kişiler arasında özel hukuk hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN
1) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;
– 227 nci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu,
– 229 uncu maddesinde, faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu,
– 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, faturaya müşterinin adı, ticaret ünvanı, adresi varsa vergi dairesi ve hesap numarasının yazılmasının mecburi olduğu
hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, anılan maddelerdeki müşteri tanımından, malı satın alan veya kendisine iş yapılan gerçek kişi veya tüzel kişi anlaşılmalıdır. Faturanın düzenlenmesinde fatura bedelinin kimin tarafından ödendiği hususu önemli olmayıp, fatura malı satın alan veya kendisine iş yapılan gerçek kişi veya tüzel kişi adına düzenlenmelidir.
Bunun yanı sıra, yansıtma; ticari faaliyet kapsamında bir işlemin yapılmaması, yapılan iş ve işlemlerde bir gelir elde etme veya kar ve zarar beklentisini taşıyacak herhangi bir unsurun bulunmaması, yasal uygulamalar nedeniyle muhatap olunan ya da diğer bir işletme adına ödeme veya tahsilat yapılması durumlarında, yapılan ödeme veya henüz ödeme yapılmamışsa tahakkuk eden bedellerin asıl muhatabına aktarılmasını ifade etmektedir. Bu durumda mükellefler tarafından üçüncü kişiler adına yapılan giderlerin/harcamaların asıl muhatabına, işlemin mahiyetini açıklamaya yönelik şerhleri/ibareleri içerecek şekilde, yansıtma faturası düzenlenmek suretiyle aktarılması sağlanabilmektedir. Söz konusu fatura ekine yansıtmaya konu harcamaya ait belgelerin bir örneğinin eklenmesi işlemin gerçek mahiyetinin tevsiki açısından önem arz etmektedir.
Bu çerçevede, ilgide kayıtlı başvurunuzda belirtilen damga vergisinin, sözleşmenin taraflarına fatura düzenlenmek suretiyle yansıtılması/rücu edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, bu durumda düzenlenen faturaya “fatura muhteviyatı işlemin bir masraf aktarımı olduğu ve masrafların gerçek ilgilisine intikal ettirildiğine” ilişkin bir şerh düşülmesi ve ekine masraf aktarımına konu harcamaya ait belgenin bir örneğinin eklenmesi icap etmektedir.
2) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirimleri verme yükümlülüğüne yönelik uyulacak usul ve esaslar sırasıyla 350, 362, 381 ve 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile duyurulmuştur. Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uyulacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilmiş olup, Tebliğin “1.2. Bildirime Konu Alış/Satışlar ve Hadler” başlıklı bölümünün;
– (1.2.1.) maddesinde, “Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.“,
– (1.2.2.) maddesinde, “Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet alışları, “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” nun Tablo II alanında bildirilecektir.“
açıklamalarına yer verilmiştir.
Ayrıca, Tebliğin “3.2. Bildirimlerin doldurulmasında uyulacak esaslar” başlıklı bölümünün (3.2.4.) maddesinde ise, “Bildirim verme yükümlülüğü bulunan, ancak tüm alış ve satışları belirtilen haddin altında kalan mükellefler, söz konusu formları Tablo II dışındaki tüm bilgileri doldurmak suretiyle vermek zorundadırlar” hükmü ile bildirim verme yükümlülüğü bulunan mükellefler hakkındaki zorunluluk açıklanmıştır.
Buna göre, Form Ba ve Form Bs Bildirimlerinin konusunu, “belirli hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları” oluşturmakta olup, özelge talebine konu olayda ise herhangi bir mal ve/veya hizmet satışının bulunmaması, sadece sözleşmeye istinaden ödenmesi gereken damga vergisi için düzenlenen yansıtma faturasından bahsedilmesi nedeniyle, söz konusu faturanın Form Bs ile bildirilmesi gerekmemektedir.
Bununla birlikte; bildirime konu mal ve/veya hizmet alış/satışının olmaması halinde, 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği hükümleri uyarınca, belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde bildirim verme zorunluluğu devam etmektedir.
Kaynak: İsmmmo, Gib özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.