Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com
Değerli okurlar, malumunuz son birkaç haftadır altın fiyatları üst üste rekorlar kırmakta ve tarihin en yüksek düzeylerine ulaşmış bulunmaktadır. Altın fiyatlarının sürekli yükselmesi, zaten her daim güvenli bir liman kabul edilen bu yatırım aracına olan talebi daha da artırmaktadır. Hem bireysel yatırımcılar, hem kurumsal yatırımcılar altına veya altın cinsinden yatırım araçlarına olan yatırımlarını her geçen gün artırmaktadırlar. Altın fiyatlarının daha ne kadar daha yükseleceği veya ne zaman inişe geçeceği konusunu altın uzmanlarına bırakıp bu yükselişin vergisel etkilerini değerlendireceğim.
28 Mayıs 2020 tarihli yazımda, son yıllarda bankalardaki altın mevduatında görülen artış trendini incelemiş ve Maliye’nin fiziki teslimat içermeyen altın hesaplarına ilişkin görüş değişikliğini değerlendirmiştim. Özetle, yazının yazıldığı tarih itibariyle son 10 yılda altın fiyatları 4.7 kat artarken altın mevduatı yaklaşık 50 kat artmıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumun da etkisiyle Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), Türkiye Bankalar Birliğine bir yazı göndererek fiziki teslimat içermeyen atın hesaplarının artık “kambiyo” olarak değerlendirileceğini bildirmiş, bu yazıdan 3 gün sonra da kambiyo satışında uygulanan banka ve sigorta muamele vergisi (kambiyo muamele/gider vergisi) (BSMV) 5 kat artırılarak %1’e yükseltilmişti. Söz konusu yazımda, kıymetli maden olarak muamele gören (öyle de olması gerekir) altının idari görüş değişikliği ile kambiyo (döviz) olarak kabul edilip vergileme rejiminin değiştirilmesinin neden hukuka aykırı olduğunu ve bu işlemlere karşı dava açılabileceğini açıklamıştım.
Söz konusu görüş değişikliğine ilişkin yazı BSMV’ye ilişkin olsa da, altın hesapları açısından bir nitelendirme yaptığından diğer vergileri de ilgilendirmektedir. Bu durum özellikle altın hesabı olan işletmeleri daha da yakından ilgilendirmektedir. İkinci dönem geçici vergi beyannamelerinin verilmesine sayılı günler kalmışken altına yatırım yapan işletmeleri bekleyen vergisel bir riske dikkat çekeceğim. Bu risk, söz konusu işletmelerin idari görüş değişikliği nedeniyle realize olmamış gelirleri üzerinden vergi ödeyecek olmalarına ilişkindir. Nasıl mı? Birlikte görelim…
Vergi mevzuatımız işletmelerin realize olmuş (nakde dönmüş) kazançlarını vergilendirmeyi amaçlar. Bu nedenle de yıl sonunda veya ara dönemlerde çıkarılan mali tablolarda varlıklar bazı istisnalar hariç genellikle tarihi maliyet (işletmeye alındıkları tarihteki değeri) üzerinden değerlenip gösterilir. Mesela, şirket borsadan bir hisse senedi satın aldığında, o hisse senedi satılana kadar alış bedeli ile bilançoda yer alır, borsa fiyatındaki değişmeler vergisel açıdan mali tabloları ve şirketin karını etkilemez. Ya da işletme bir gayrimenkul almışsa bu gayrimenkulün değerindeki artışı gayrimenkulü elden çıkarana (realize edinceye) kadar kayıtlarına yansıtmaz. Bu genel uygulamanın bazı istisnaları da bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi dövizdir. Vergi Usul Kanunu uyarınca döviz ve döviz cinsinden alacak ve borçlar borsa rayici, borsa rayici yoksa Maliye Bakanlığı tarafından ilan edilen kurla değerlenir. Ülkemizde döviz borsası olmadığından değerlemede esas alınacak kurları Maliye Bakanlığı ilan etmektedir. Dolayısıyla, değerleme günündeki kur değişimi nedeniyle oluşan kur farkları, döviz satılmadığı halde şirketin gelir ve giderlerine yansıtılmış olur.
Altın hesaplarının kıymetli maden veya döviz olarak nitelendirilmesi bu nedenle sadece BSMV’yi değil, şirketlerin ödeyeceği geçici vergileri ve kurumlar vergisini de etkileyecektir. Zira, kıymetli maden olması halinde altın hesapları kayıtlı değer üzerinden değerlendiğinden altın fiyatındaki değişim kayıtlara yansıtılmamaktadır. Nitekim GİB geçmişte verdiği 23.11.2017 tarihli Özelgede “Bankada açılan kıymetli maden mevduat hesabı, mevduat sözleşmesine dayanan bir alacak niteliği taşıdığından daha önce de belirtildiği üzere 213 sayılı Kanunun 281 inci maddesi uyarınca mukayyet değerle değerlenmesi, geçici vergi dönemi ve hesap dönemi sonundaki dönem için altın olarak hesaplanan faizin de mukayyet değere eklenmesi, mevduatın geri ödenmesi sırasında mukayyet değerle geri ödeme tarihinde bankanın hesapladığı değer arasındaki farkın, gelir veya gider hesaplarına intikal ettirilmesi gerektiği” yönünde görüş vermiştir. GİB, 21.11.2019 tarihinde verdiği diğer bir Özelge’de ise altın yatırım fonlarına ilişkin olarak “altın yatırım fonlarına altın cinsinden katılan yatırımcıların “altın cinsinden” elde etmiş oldukları gelirlerde tevkifat matrahının tespitinde kur farkı (altın fiyat farkı kastediliyor) dikkate alınmayacaktır. Dolayısıyla, şirketinizce tevkifat matrahının hesabında altın cinsinden işlem gören katılma belgelerinin alış ve satış bedeli olarak işlem tarihindeki Türk Lirası karşılıklarının dikkate alınmaması, altın olarak elde edilen kazancın (satış bedeli-alış bedeli) satış tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan tutar üzerinden tevkifat yapılması gerekmektedir.” yönünde görüş vermiştir. Bu görüşler yerinde ve olması gerekendir. Zira, altın fiziken teslim olsa da olmasa da kıymetli madendir. Bunun aksini düşündürecek bir belirleme mevzuatımızda bulunmamaktadır.
Altının döviz olarak kabul edilmesi halinde ise altının değerindeki değişmenin değerleme gününde kayıtlara yansıtılması söz konusu olacaktır. Ülkemizde de altın için bir borsa bulunduğundan değerleme gününde Borsa İstanbul’da Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasasında oluşan fiyat üzerinden değerleme yapılması gerekecektir. (Borsada bile kıymetli maden olarak işlem gören varlık döviz diye değerlenecek!) Bu durum ise aktifinde X gram altın içeren altın hesabı bulunan işletmelerin değerleme gününde hala X gram altına sahip olmasına rağmen altın fiyatı arttığı için daha fazla vergi ödemesi anlamına gelmektedir.
Altın fiyatlarının yükseldiği dikkate alınırsa, Maliye hukuka aykırı görüş değişikliği ile hem daha fazla BSMV, hem de daha fazla gelir/kurumlar vergisi tahsil edecektir. Bir taşla iki kuş…İşletmeler bu görüş doğrultusunda beyanname vereceklerse, beyannamelerini ihtirazi kayıtla verip vergi mahkemesinde dava açma yoluna gidebilirler.
Sözün özü: “Bir şişe mürekkep, bir külçe altından daha hayırlıdır.” Themistokles
Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI