Stj. Av. Gülşah Işık
I- GİRİŞ
Satış sözleşmesinden doğan satılanın devri borcunun gereği gibi ifa edilmediği hallerde, belli şartlar çerçevesinde alıcının satıcıdan talep edebileceği birtakım haklar bulunmaktadır. Ayıplı ifa söz konusu olduğunda alıcıya, Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde belirli haklar tanınmışsa da bu hakların kullanılması için alıcının bazı külfetleri yerine getirmesi öngörülmüştür.
Bültenimizin bu kısmında; taşınır satım sözleşmeleri kapsamında, ayıplı alıcının satılanı süresi içinde gözden geçirmesinin ayıp durumunda sahip olacağı haklar bakımından önemi, gözden geçirme süresinin özel olarak düzenlendiği Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi, ayıp bildiriminin şekle tabi olup olmadığı incelenecektir.
1.1- Genel Olarak Ayıplı İfa
Ayıplı ifa, kanun veya sözleşmeyle öngörülen nitelikleri taşımayan ifa olarak nitelendirilebilir. [1] Satıcının satılan malda var olacağını vaat ettiği özelliklerin veya olması gereken lüzumlu vasıfların eksikliği halinde ayıplı ifanın varlığından söz edilecektir. Söz konusu ayıp; maddi ayıp, hukuki ayıp ve ekonomik ayıp olmak üzere kendini gösterebilmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 219. Maddesinin başlığı “Ayıptan Sorumluluk” olmakla birlikte; ayıplı ifanın tanımı ve kapsamı ile ilgili bilgiler içermektedir;
“III. Ayıptan sorumluluk
1. Konusu
a. Genel olarak
MADDE 219- Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.” şeklindedir.
1.2- Ticari Satış Kavramı ve Ayıplı İfa Durumunda Uygulanacak Hükümler
Genel olarak ticari satış, sözleşmenin iki tarafının da tacir olduğu, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olan satış olarak tanımlanabilmektedir. Ticari satışın tanımı ve kapsamı konusunda Yargıtay’ın farklı kararlar verdiği görülmektedir. Özellikle Yargıtay’ın her iki tarafı tacir olan satışları, ticari satış olarak nitelendirdiği görülmektedir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/14741 E. 2017/7855 K. sayılı 11.12.2017 tarihli kararında bu nitelendirme açıkça anlaşılmaktadır:
“Davalı cevap dilekçesinde davacının dava konusu satışa mevzu olan malları kendisine ait ticari işletmesinde kullanmak üzere satın aldığını belirtmiştir. Davacı ise anonim şirket olarak faaliyetini gösteren ticari bir şirkettir. Bu nedenle dava konusu olayın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ticari satıştan kaynaklı olduğu açık olup yerel mahkeme TTK’unun 5. maddesine göre görevlidir.”
Türk Ticaret Kanunu kapsamında, tacirler arasında gerçekleştirilen ticari satışlarda satılanın ayıplı olması halinde esas olarak Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan ilgili hükümleri uygulanmaktadır. Çoğu hususta Türk Borçlar Kanunu’nun satıcının ayıptan sorumluluğu ile ilgili hükümler uygulama alanı bulmakla birlikte; Türk Ticaret Kanunu’nda ticari satışlar hakkında da bazı özel hükümlere yer verilmiştir.
Bu doğrultuda ticari satışlarda ayıplı ifanın söz konusu olması durumunda esas olarak Türk Borçlar Kanunu m.219 vd. hükümleri uygulama alanı bulacak, muayene ve ihbar külfeti bakımından ise; Türk Ticaret Kanunu’nda özel olarak düzenlenen “Ticari satış ve mal değişimi” başlıklı 23. Madde uygulama alanı bulacaktır.
II- AYIBA KARŞI TEKEFFÜL
Satıcının satılanda var olan ayıptan sorumlu olması ve bunun sonucu alıcının haklarını kullanması açısından birtakım maddi ve şekli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. [2] Satıcının ayıptan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle teslim ve mülkiyeti geçirme borcu yerine getirilmiş olmalı, satılanda sözleşme ile vaat edilen vasıflar veya lüzumlu vasıflar bulunmuyor olmalı, alıcı ayıbı bilmiyor olmalı, ayıp hasar ve yararın alıcıya geçmesinden önce var olmalı ve ayıba karşı tekeffül hükümleri sözleşme ile kaldırılmamış veya sınırlanmamış olmalıdır. Tüm bunlar ayıba karşı tekeffülün maddi şartlarını oluşturmaktadır. Alıcının satılanı gözden geçirme ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmiş olması ise şekli şart niteliğindedir. Bu incelemede özellikle ticari satımlarda ayıba karşı tekeffülün şekli şartları incelenecektir.
2.1- Alıcı Tacirin Satın Alınanı Gözden Geçirmesi
Gözden geçirme, alıcı açısından bir yükümlülük olmayıp, bir külfet niteliğindedir. Türk Borçlar Kanunu’nun “Gözden geçirme ve satıcıya bildirme” başlıklı 223/1. maddesi aynen;
“4. Gözden geçirme ve satıcıya bildirme
a. Genel olarak
MADDE 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.”
Ticari satımlarda ise muayene ve ihbar yükümlülüğüne ilişkin özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenleme TTK m.23/1-c kapsamında yapılmış olup aynen;
“Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklindedir.
Açıkça belli olan ayıplar, alıcının satılanı muayene etmeksizin tespit edebileceği, teslim sırasında açıkça anlaşılan ayıplar olup, böyle bir ayıbın varlığı halinde alıcının iki gün içerisinde bu hususu satıcıya bildirmesi gerekmektedir. Açıkça belli olmayan ayıplar ise; teslim sırasında fark edilmeyecek nitelikte olmakla birlikte olağan bir muayene ile ortaya çıkabilecek ayıplardır. Bu tür ayıplar bakımından, alıcının malı teslim almasından itibaren sekiz gün içerisinde satıcıya bildirimde bulunması gerekmektedir.
Ticari olmayan bir satış sözleşmesinde alıcının gözden geçirme külfeti normal bir alıcının dikkatinden kaçmayacak ayıplarla sınırlı olduğundan ticari satışta tacirin bu külfetinin bundan çok daha özenli ve tacir olan bir alıcının dikkatine bağlı bir nitelik taşımaktadır. [3]
Önemle belirtmek gerekir ki; muayene ve ihbar külfetine ilişkin olarak TBK ve TTK kapsamında yapılan düzenlemeler yedek hukuk kuralı niteliğinde olup, tarafların anlaşarak sözleşme ile bu sürelerin aksini kararlaştırmaları mümkündür.
2.2- Ayıp İhbarı
Alıcının gözden geçirme yükümlülüğünün yerine getirilmesiyle birlikte satın alınan üründe ayıp tespit etmesi halinde, belirli süreler dahilinde satıcıya ayıp ihbarında bulunması gerekmektedir. İhbarın yapılmaması, alıcının ayıptan doğan sorumluluk kapsamında sahip olduğu hakları kullanmasına engel olacağı için zamanında ve kanuna uygun olarak ayıp ihbarında bulunulması büyük önem arz etmektedir.
İhbarın niteliği satıcı tacire ulaşması gereken tek taraflı bir düşünce açıklamasıdır. [4] Bu ihbar, ayıbın içeriğini bildirmekle birlikte, satılanda ne şekilde var olduğunu da somut bir şekilde içermelidir. Zira; ihbar yapılırken genel bir ifadeyle yetinilmesi ve somutlaştırılmaması doktrinde geçerli bir ihbar olarak değerlendirilmemektedir.
2.2.1. İhbarın Şekli
Ayıp ihbarının ne şekilde yapılacağı hususunda TBK ve TTK’da ihbarın şeklini düzenleyen açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bununla birlikte TTK’nın “Tacir olmanın hükümleri” başlığı altında düzenlenen 18/3 maddesi aynen;
“Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” şeklindedir.
Ticari satım sözleşmesi kapsamında yapılacak ayıp ihbarlarının bu hüküm kapsamına girip girmediği konusunda uygulama ve doktrinde fikir birliği bulunmamaktadır. Doktrinde hâkim olan görüşe göre; ayıp ihbarı TTK m.18/3 kapsamında düzenlenen şekil şartına tabi olmamaktadır. [5] Dolayısıyla ticari satımlarda alıcının yapacağı ayıp ihbarının şekli bakımından TBK hükümleri uygulanmalı ve hiçbir şekil şartına bağlı kılınmamalıdır.
Doktrinde pek çok yazar ticari satım sözleşmesi kapsamında ayıp ihbarının şekle bağlı olmadığını savunurken; Yargıtay kararlarında durum daha belirsizdir. Zira Yargıtay, bazı kararlarında ticari satım kapsamında ayıp ihbarının TTK m.18/3’te düzenlenen şekil şartına uyularak yapılması gerektiğini kabul ederken, bazı kararlarında ise ayıp ihbarında TTK m.18/3 hükmünde yer alan şekil şartına uyulmasının zorunlu olmadığını kabul ederek, ihbarın bu hükümde yer alan şekilde yapılmasının ispat açısından gerekli olduğunu belirtmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/19104 E. 2017/7133 K. sayılı 19.10.2017 tarihli kararında, ayıp ihbarında TTK m.18/3 kapsamında düzenlenen şekle uyulması gerektiği ile ilgili;
“6102 sayılı TTK’nun 18/3. maddesine göre; “Tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden düşmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığı ile taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.”
Dairemiz istikrarlı uygulamasında, ayıp ihbarlarının da (fesih sonucunu doğurabileceğini düşünerek) belirtilen yasa hükmündeki usullerle yapılması gerektiğini kabul etmektedir.” [6] şeklinde hükmedilmiştir.
Yine Yargıtay’ın aynı Hukuk Dairesi tarafından verilen 2016/15641 E. 2018/1354 K. sayılı 20.03.2018 tarihli kararında ise TTK m.18/3 kapsamında düzenlenen şekle ispat açısından uyulması gerektiğini belirtmiştir.
“Takibe konu alacağın satış sözleşmesinden kaynaklandığı, satış sözleşmesinde alacaklı tarafından imal edilen “beton parke üretim tesisi” nin davalı borçluya 408.000,00 TL bedelle satışı konusunda tarafların anlaştıkları, sözleşme kapsamında borçlu şirketin alacaklı şirkete 324.000,00 TL ödediği, kalan son 2 taksit tutarı olan 84.000,00 TL’yi alacaklı şirketin ayıplı mal teslimi ve garanti yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle ödemediği, bakiye alacağın ödenmemesi üzerine takip başlatıldığı, davalı-borçlunun malları teslim alma tarihi olan 31.10.2014’den teslim aldığı, malda ortaya çıkan ayıpları TTK’da belirtilen sürelerde, tacirler arasındaki ihbarların nasıl yapılacağını düzenleyen TTK’nun m. 18/3 göre ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlayamadığı, davalının davacı tarafa ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlayamadığından satılanı kabul etmiş sayılacağı gerekçesiyle davanın kabulüne…” şeklindedir. [7]
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise yakın tarihte vermiş olduğu 2014/19-861 E. 2016/632 K. sayılı ilamında; ayıp ihbarının TTK m.18/3 (6762 sayılı TTK m.20/3’ün karşılığı) kapsamında öngörülen şekle uyularak yapılması gerektiğine hükmetmiştir:
“Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, ayıp ihbarının bir şekle bağlı olmadığı, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı hususunun her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu, olayda da ayıbın varlığının davalı yana süresinde bildirildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.” [8]
2.2.2. İhbarın Süresi
Ticari satım sözleşmesi kapsamında satılanda meydana gelen ayıbın satıcıya ihbarı hususunda TTK m.23/1-b ve c’de ihbarın süresi bakımından açık ayıplar bakımından ikili bir ayrım yoluna gidilmiştir. Açık olmayan, gizli ayıplar bakımından ise TBK m.223/2’ye atıfta bulunulmuştur.
Daha önce de değinildiği üzere; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça anlaşılıyor ise alıcının iki gün içerisinde bu ayıbı satıcıya ihbar etmesi gerekmektedir. Teslim anında belli olmayan ancak daha ayrıntılı bir gözden geçirme ile anlaşılabilecek ayıplar söz konusu olduğunda ise; alıcının sekiz gün içerisinde ayıp ihbarında bulunması gerekmektedir. Satış konusu malda olağan gözden geçirme ile anlaşılabilecek bir ayıp değil de gizli ayıp bulunması halinde ise TBK’nın 223/2. Maddesi uygulama alanı bulacak ve alıcının söz konusu ayıbı derhal satıcıya bildirmesi gerekecektir.
Ayıp bildiriminde uyulacak olan iki ve sekiz günlük süreler hak düşürücü süre niteliğindedir. [9] Alıcının bu sürelere uymaksızın ayıp ihbarında bulunma külfetini yerine getirmemesi halinde ayıplı maldan doğan seçim haklarını kullanma imkanı ortadan kalkacaktır. Satıcının işbu ayıp bakımından ağır kusurlu olması halinde ise süreler işlemeye başlamayacaktır.
III- SONUÇ
Ticari taşınır satışı sözleşmelerinde ayıplı ifanın kapsamını ve şartlarını bilmek ve olaya doğru bir şekilde uygulamak, alıcının sahip olacağı hakları ve yerine getirmesi gereken yükümlülükleri belirlemek açısından son derece önem arz etmektedir. Ticari satış çerçevesinde alıcının satılanı teslim almasıyla birlikte; TTK m.23/1-c düzenlemesi doğrultusunda gözden geçirmesi ve malın ayıplı olduğunun açıkça belli olması durumunda iki gün, eğer söz konusu ayıp açıkça belli değilse ve daha detaylı bir inceleme gerektiriyorsa sekiz gün içinde satıcıya bildirmesi gerekmektedir. Gözden geçirme ve ayıp ihbarında bulunma, alıcı için bir külfet niteliğinde olup, alıcı işbu külfetleri yerine getirmediği takdirde seçimlik haklarını kullanma imkanını kaybedecektir. Ticari satış sözleşmeleri kapsamında yapılacak olan ayıp ihbarının ise ne şekilde yapılması gerektiği doktrin ve uygulamada tartışmalıdır. İncelememizde yer verildiği üzere bazı Yargıtay kararlarında TTK m.18/3’ün uygulanması gerektiği belirtilirken kimi kararlarda ise TTK m.18/3 düzenlemesinin ayıp ihbarı bakımından uygulanmayacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla ticari taşınır satışı sözleşmeleri kapsamında uygulanacak kanunu doğru belirlemek ve bu kanun hükümlerinde yer alan hak, yükümlülük ve külfetlerin neler olduğunu, işbu külfetlerin yerine getirilmemesinin ne gibi sonuçlara neden olabileceğini tespit etmek son derece önem arz etmektedir.
Stj. Av. Gülşah Işık
Kaynakça:
1. ARAL s.112
2. ADIGÜZEL, 2021 s.122
3. Aral/Ayrancı s.128
4. Gümüş s.102
5. Aktürk Yücer, Gözden Geçirme, s.185, Arkan, s.177 Ayhan/Çağlar s.235, Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya/Ertan s.307
6. Yargıtay 19. H.D. 19.10.2017 T. 2016/19104 E. 2017/7133 K.
7. Yargıtay 19. H.D. 20.03.2018 T. 2016/15641 E. 2018/1354 K.
8. Y. HGK 25.05.2016 T. 2014/19-861 E. 2016/632 K.
9. Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya/Ertan s.306
Kaynak: : Stj. Av. Gülşah Işık- İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.