yargı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Tue, 27 Jun 2023 10:47:46 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Sigortalıların idari yargı kararlarına istinaden görevlerine iade edilmesi üzerine yapılacak işlem https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-idari-yargi-kararlarina-istinaden-gorevlerine-iade-edilmesi-uzerine-yapilacak-islem-3/ https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-idari-yargi-kararlarina-istinaden-gorevlerine-iade-edilmesi-uzerine-yapilacak-islem-3/#respond Tue, 27 Jun 2023 10:47:46 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=144014  

Anayasa ile tanınan, kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yürütmek üzere “diğer kamu görevlilerinin” çalıştırılması, bu kişilerin “atanma, görev, yetki, her türlü özlük hakları ile hukuki durumlarının kanunlarla düzenlenmesi” esasının sonucu olarak bazı kişiler; toplu iş sözleşmesi ile istihdam edilen ve iş hukuku kurallarına bağlı bulunan işçilerden farklı olarak idare hukuku içinde yer almaktadırlar.

Bu nedenle, bazı işyerlerinin hukuki statüleri, hangi istihdam şeklinde personel çalıştırılacağını belirtmekte ve bunlardan bir kısmı, memur ya da işçi statüsünde olmayan sözleşmeli personel niteliğini taşımaktadır. Kamu hizmeti görevi yapan bu durumdaki personel ile işveren arasındaki ilişkiden doğan uyuşmazlıklar da idari yargının görev alanına girmektedir.

Bu durumdaki personelin görevlerine işverenlerince son verilmesi veya işten uzaklaştırılması üzerine görevlerine iadesi amacıyla idari yargı nezdinde açılan davalar üzerine anılan mahkemelerce yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi durumunda, esas hakkında karar verilinceye kadar eski, yani idari işlemin tesisinden önceki durumun devamı sağlanmaktadır. İdareler bu kararların gereklerine göre ve gecikmeksizin işlem yapmaya veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu konudaki ana kural, yürütmenin durdurulması kararının geriye yürür biçimde sonuç doğurması, dava konusu işlemin yapıldığı andan önceki durumun geri gelmesidir.

Aynı şekilde, kamu personeli durumunda olan bir kimsenin işverence görevine son verilmesi üzerine işveren (idare) aleyhine açtığı iptal davası sonucunda mahkemece işlemin iptaline karar verilmişse, idarece yapılmış idari işlem ve buna bağlı olarak yapılmış diğer işlemlerin eski durumuna getirilmesi gerekmektedir.

İptal davası sonucunda iptal veya göreve iade kararı verilmesiyle yasa gereği, kişinin görevde olmadığı sürelerdeki hakları kendisine verilmekte, ücreti ödenmekte ve kişinin bu idari davadan önceki durumu işverence (idarece) sağlanmaktadır.

İdari yargı tarafından verilen kararlara istinaden sigortalılara fiilen çalışmadıkları süreler için ücret ve benzeri nitelikte ödeme yapılması halinde; ücretler, ilişkin olduğu aylara mal edilmek, ücret dışındaki diğer ödemeler ise ödendiği ayın kazancına dahil edilmek suretiyle prime tabi tutulacaktır.

Öte yandan İdare  Mahkemesi  kararlarına göre görevlerine  iade edilen sigortalı personel ile ilgili olarak ödenmesine karar verilen ücretlere ilişkin düzenlenmesi gereken ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerinin;

  • 17/4/2012 tarihine kadar kesinleşen mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihini takip eden günü,
  • 17/4/2012 tarihinden sonra mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihini takip eden günü,

takip eden ayın 23’üne kadar, Kuruma, e-sigorta kanalıyla gönderilmesi veya kağıt ortamında verilmesi halinde yasal süresi içinde verilmiş kabul edilecektir.

Aynı şekilde İdare mahkemesi kararlarına göre görevlerine iade edilen sigortalı ile ilgili olarak, ödenmesine karar verilen ücretlere ilişkin sigorta primlerinin, mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihi takip eden günü, izleyen ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödenmesi halinde yasal süresi içinde ödenmiş kabul edilecektir.

Kaynak: SGK Genelge Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-idari-yargi-kararlarina-istinaden-gorevlerine-iade-edilmesi-uzerine-yapilacak-islem-3/feed/ 0
Örnek Olaylar Eşliğinde Gerçek Faydalanıcı Bildirimi ve Yargı Kararı https://www.muhasebenews.com/ornek-olaylar-esliginde-gercek-faydalanici-bildirimi-ve-yargi-karari/ https://www.muhasebenews.com/ornek-olaylar-esliginde-gercek-faydalanici-bildirimi-ve-yargi-karari/#comments Wed, 21 Sep 2022 22:36:40 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=132000

Faruk TAŞYÜREK
Vergi Müfettişi


Gerçek faydalanıcı bildirimi 529 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yürürlüğe girmiş olup, süreç içerisinde bir kısım tartışmalara ve uygulama sorunlarına konu edilmiştir. Bu yazımızda gerçek faydalanıcı bildirimine yönelik 05/09/2022 tarih ve VUK-145/2022-8 sayılı 145 Nolu Vergi Usul Kanunu Sirküleri de dikkate alınarak tereddüt hâsıl olan hususlara ve bildirimde bulunmamanın müeyyidelerine yönelik açıklamalara yer verilecektir.

1.Gerçek Faydalanıcı Bildirimi

529 sıra Nolu VUK Genel Tebliğine göre gerçek faydalanıcı, tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri nihai olarak kontrolünde bulunduran ya da bunlar üzerinde nihai nüfuz sahibi olan gerçek kişi veya kişiler olarak tanımlanmaktadır.

Vergi mevzuatı açısından tüzel kişilikler sermaye şirketi ile şahıs şirketi şeklinde ayrışmaktadırlar. Gelir yönüyle sermaye şirketlerinin tüzel kişiliği vergiye muhatap tutulurken, şahıs şirketlerinde tüzel kişilik yerine ortaklar vergiye muhatap tutulmaktadır.

Gerçek faydalanıcı bildirimine yönelik yükümlülüğe bakıldığı zaman bu yükümlülüğün hem sermaye şirketlerine hem de şahıs şirketlerine getirildiği görülmektedir. Tasfiye halinde olanlar dâhil olmak üzere aşağıda sayılı olanlar;

a- Kurumlar vergisi mükellefleri,

b- Kollektif şirketlerde şirketi temsile yetkili kimse veya ortak, eshamsız komandit şirketlerde komandite ortaklardan biri ve adi ortaklıklar adına en yüksek ortaklık payına sahip kişi, Türkiye’de yönetim merkezi olan veya Türkiye’de mukim yöneticisi olan yabancı ülkede kurulmuş trust ve benzeri teşekküllerin yöneticileri, mütevellileri veya temsilcileri,

Gerçek faydalanıcı bildirimini vermekle yükümlü tutulmuştur.

Gerçek faydalanıcı bildirimi vermekle yükümlü tutulanlar bu şekilde sayılmış olmakla birlikte bu ortaklıklarda bir kısmının mı yoksa tamamının mı bildirilmesi gerektiği yönündeki açıklamalara ise 529 sayılı VUK Genel Tebliğinin 5. Maddesinde yer verilmiştir. Anılan maddeye göre;

a) Tüzel kişiliğin yüzde yirmi beşi aşan hissesine sahip gerçek kişi ortakları,

b) Tüzel kişiliğin yüzde yirmi beşi aşan hissesine sahip gerçek kişi ortağının gerçek faydalanıcı olmadığından şüphelenilmesi veya bu oranda hisseye sahip gerçek kişi ortak bulunmaması durumunda, tüzel kişiliği nihai olarak kontrolünde bulunduran gerçek kişi ya da kişiler,

c) Tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri nihai olarak kontrolünde bulunduran gerçek kişi ya da kişiler,

d) (a), (b) ve (c) bentleri kapsamında gerçek faydalanıcının tespit edilemediği durumlarda, en üst düzey icra yetkisine sahip gerçek kişi ya da kişiler,

Gerçek faydalanıcı olarak kabul edilerek bildirime konu edileceklerdir.

Trust ve benzeri teşekküllerde ise kurucular, mütevelli, yönetici, denetçi veya faydalanıcı sıfatını haiz olanlar ya da bu teşekküller üzerinde nüfuz sahibi olanlar gerçek faydalanıcı olarak kabul edilerek bildirime konu edileceklerdir.

Gerçek faydalanıcı bildirimine konu edilenler bu şekilde olmakla birlikte %25 oranına ulaşma vb. gibi durumlarda tereddütler hasıl olmuş ve konuya ilişkin çalışmamıza konu sirküler yayımlanmıştır.

2.Özelge ve Sirküler

Mükelleflerin uygulamada tereddüt yaşadıkları kimi hallerde mali idareye başvurarak vergi mevzuatı karşısındaki durumlarını öğrenmek veya teyit etmek amacıyla özelgeler talep ettikleri bilinmektedir. Özelgelerle aldıkları cevaplar eşliğinde mükellefler uygulamalarına yön vermekte, bu uygulamanın sonucunda hatalı işlem yapmış olmaları halinde vergi aslından kurtulamasalar bile vergi zıyaı cezası ve gecikme zammı gibi tali cezalardan kurtulabilmektedirler. Nitekim VUK’un 369. Maddesinde yanılma ve görüş değişikliği başlığı altında “Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmez ve gecikme faizi hesaplanmaz.

Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi halinde, oluşan yeni görüş ve kanaate ilişkin genel tebliğ veya sirküler yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olup, geriye dönük olarak uygulanamaz. Şu kadar ki, bu hüküm yargı mercileri tarafından iptal edilen genel tebliğ ve sirküler hakkında uygulanmaz” şeklinde yer alan ifadeler bahsetmiş olduğumuz hususa işaret etmektedir.

28.08.2010 tarih ve 27686 sayılı resmi gazete de yayımlanan Mükelleflerin İzahat Taleplerinin Cevaplandırılmasına Dair Yönetmelikte özelge’nin ve sirküler’in tanımları yapılmış olup, bu tanımlarda aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir.

Özelge: Mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından, kendilerince açık olmayan ve tereddüt ettikleri konular hakkında yazılı olarak açıklama talebinde bulunmaları üzerine yetkili makamlarca kendilerine verilen yazılı görüşü ifade etmektedir.

Sirküler: Vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından açık olmayan ve tereddüt edilen konular hakkında aynı durumda olan tüm mükellef ve vergi sorumluları için uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere Gelir İdaresi Başkanlığınca yayımlanan görüşü ifade etmektedir.

Gerçek faydalanıcı bildirimine ilişkin olarak da 145 Nolu Vergi Usul Kanunu Sirküleri yayımlanmış ve mükelleflerden gelen özelge talepleri bu sirkülerde birleştirilerek tüm mükelleflerin bilgilendirilmesi amaçlanmıştır. Söz konusu sirkülere bakıldığında tereddütlerin %25 oranına ulaşılması ile en üst düzey icra yetkisine sahip kişilerin kimler olduğuna yönelik oluştuğu görülmektedir.

Belirtmekte fayda görülmektedir ki tüzel kişiliğin yüzde yirmi beşi aşan hissesine sahip gerçek kişilerin, bildirimi her halükarda yapılacaktır. Ancak bir gerçek kişi, tüzel kişiliği olan veya olmayan teşekkülü doğrudan olduğu gibi dolaylı olarak da bu oranla kontrol altında tutabilecektir. Diğer bir ifadeyle de dolaylı ortaklık oranları eşliğinde %25 oranına ulaşabileceklerdir. Örnekler bölümünde de değerlendirdiğimiz gibi dolaylı yolla bu orana ulaşılması halinde bu kişiler içinde gerçek faydalanıcı bildirimi verilmesi gerekecektir.

%25 oranına ulaşılmamış olmakla birlikte bir teşebbüste farklı araçlarla nihai kontrole sahip kişiler de teşebbüsün yüzde yirmi beşi aşan hisse sahipleri ile birlikte gerçek faydalanıcı olarak kabul edilecektir. Yönetim ya da denetim kurulu üyelerinin çoğunluğunu atama, görevden alma, şirket adına verilen kararlarda sözleşme ya da aile bağları gibi farklı yollarla önemli ölçüde söz sahibi olan kişi veya kişilerin tüzel kişiliği olan veya olmayan teşekkülü nihai olarak kontrol altında bulundurması bu kapsamda değerlendirilecektir.

3.Bildirimde Bulunmamanın Cezası ve Yargı Kararı

Getirilen yükümlülüklere uyum sağlanması, aykırı davranışlara yönelmenin caydırılması gibi amaçlar eşliğinde  idari düzenlemelere uymayanlara yaptırım olarak bir kısım cezalar ön görülmektedir. Gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunmayan mükelleflere de VUK kapsamında özel usulsüzlük cezaları ön görülmüştür.

Gerçek faydalanıcı bildiriminin mali dayanağına bakıldığında VUK’un 148, 149, 152/A ve 256 ncı maddeleri ve mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendine dayanılarak hazırlandığı görülmektedir. Söz konusu maddelerde yer alan hükümlere müteallik cezalara ise yine VUK’un mükerrer 355. Maddesinde yer verildiği görülmektedir.

VUK’un 86, 148, 149, 150, mükerrer 242, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci maddesi ve Gelir Vergisi Kanununun 98/A maddesi uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil);

Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1.1.2022’dan itibaren 3.400 TL Türk Lirası,

İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basıt usulde tespit edilenler hakkında 1.1.2022’dan itibaren 1.700 TL Türk Lirası,

Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 1.1.2022’dan itibaren 880 TL Türk Lirası,

Özel usulsüzlük cezası kesileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda mükelleflerin durumlarına göre üstteki cezalarla muhatap tutulacaklardır. Ayrıca tekrarı halinde bu cezalar bir kat artırılarak uygulanacaktır.

Gerçek faydalanıcı bildirimlerine uymayan mükelleflere verilecek olan cezalar bu şekilde olmakla birlikte bu cezaların tatbiki tartışma konusu oluşturmaktadır. Şöyle ki bu cezaların mahiyetine bakıldığında genellikle bilgi ve belge isteme yükümlülüğüne yönelik olduğu görülmektedir. İstenen bilgi ve belgelenin mükelleflere tebligatla (yazılı bildirimle) ihtar mahiyetinde yapılması gerekirken bu durumun genel tebliğle yapılıyor olması yani bireysel düzenleyici idari işlemin genel düzenleyici idari işleme dönüştürülmesi tartışma konusunu oluşturmaktadır.

Daha açık ifadelerle anlatmak gerekirse mükelleflerce gerçek faydalanıcı bildirimi yapılmadığı zaman mükelleflere doğrudan özel usulsüzlük cezası mı kesilmesi gerekir yoksa mükelleflere bildirimde bulunmaları için ihtarda bulunduktan sonra bu yükümlülük yerine getirilmediği zaman mı özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekir, tartışması yapılmaktadır.

Kanaatimizce özel usulsüzlük cezasının kesilmesi için öncelikle mükelleflere makul süre eşliğinde ihtarda bulunulması, ihtara uymayan mükelleflere özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekmektedir. Zira VUK mükerrer 355. Maddeye bakıldığı zaman bilgi ve ibraz ödeviyle ilgili tebliğden sonra bilgi verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi, ibraz ödevinin yerine getirilmemesi gibi düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. Yine bu düzenlemelerin dayanağına bakıldığında daha çok istenilen bilgi ve belgenin yerine getirilmemesi karşılığında icra edildiği/edileceği görülmektedir. Nitekim konuya ilişkin İzmir 4. Vergi Mahkemesinin 2021/1293 esas ve 2021/1647 sayılı kararı da bizim bu düşüncemizi içerik ve yöntem olarak destekler mahiyettedir.

4.Örnek Olaylar Eşliğinde Bildirim Yükümlülüğü

Örnek 1: X gerçek kişisi A işletmesinin %60 ortağıdır. A işletmesi B işletmesinin %70 ortağı,  B işletmesi de C işletmesinin %50 ortağıdır. X gerçek kişisi için hangi mükellefler gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunacaktır (?)

X gerçek kişisi A işletmesine %60 oranında ortak olduğu için diğer bir ifadeyle de bildirim için gerekli olan %25’den daha fazla orana haiz olduğu için A işletmesi gerçek faydalanıcı olarak X kişisi hakkında her halükarda bildirimde bulunacaktır.

B işletmesine X gerçek kişisi (0,60*0,42=) 0,42 oranında dolaylı olarak ortaktır. Bu dolaylı ortaklık %25 oranını aştığı için B işletmesi de X gerçek kişisi hakkında gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunacaktır.

C işletmesine X gerçek kişisi (0,60*0,70*0,50=) 0,21 oranında dolaylı ortaktır. Bu dolaylı ortaklık %25 oranının altında kaldığı için C işletmesi X gerçek kişisi hakkında oran şartından kaynaklı olarak, gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunmayacaktır.

Örnek 2: ABC işletmesinin Y gerçek kişisi ortağı değildir. Ancak kuruluş sözleşmesi ile Y gerçek kişisine yönetimin kurulunun çoğunluğunu seçme hakkı verilmiştir. ABC işletmesi Y gerçek kişisi hakkında gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunacak mı (?)

Y gerçek kişisi ABC işletmesinin ortağı olmamakla birlikte yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunu ataması önemli ölçüde söz sahibi olmasının göstergesi olup, Y kişisinin ABC işletmesini nihai olarak kontrol altında bulundurduğu kabul edilecektir. ABC işletmesi Y gerçek kişisi için gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunacaktır.

Örnek 3: XYZ şirketinin kurucusu Z gerçek kişisi şirketteki paylarının tamamını çocuklarına devretmiş; fakat yönetim kurulu başkanı olarak şirkette görev almaya devam etmiştir. XYZ şirketinin Z gerçek kişisi için gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunması gerekir mi (?)

Z gerçek kişisi, yönetim kurulu başkanı olarak kişilerin çoğunluğunu atama veya görevden alma konusunda yetkili ve şirkette söz sahibidir. Bu durumda Z gerçek kişisi şirketin gerçek faydalanıcılarından birisi olarak görülecek ve gerçek faydalanıcı bildiriminde Z gerçek kişisi de bildirilecektir.

Sonuç

Vergi kaçakçılığı ile mücadele açısından gelir ve servetin arkasındaki gerçek isimlerin bilinmesi uygulamada büyük önem taşımaktadır. Ülkemizin de üyesi bulunduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Vergi Amaçlarına Yönelik Şeffaflık ve Bilgi Değişimi Küresel Forumu vergi kaçakçılığıyla mücadele amacına yönelik olarak çalışmalar yürütmektedir. Bu üyeliğin ve çalışmaların sonucu olarak gerçek faydalanıcı bildirim yükümlülüğü 529 Sıra Nolu VUK Genel Tebliği ile mali hayata giriş yapmıştır.

Gerçek faydalanıcı bildirimi uygulamada bir kısım tereddütleri ve tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bu tereddütlerin giderilmesi için 05/09/2022 tarih ve VUK-145/2022-8 sayılı 145 Nolu Vergi Usul Kanunu Sirküleri yayımlanmış ve bir kısım tereddütler çalışmamızda da belirtildiği şekilde giderilmiştir.

Gerçek faydalanıcı bildiriminde bulunmayan mükelleflere ihtarda bulunmadan özel usulsüzlük cezasının kesildiği uygulama olarak bilinmektedir. Ancak kanaatimizce ihtarda bulunmadan özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerek VUK 148 ve müteakibindeki maddelerin gerekse VUK mükerrer 355. Maddenin lafzı ile tam olarak örtüşmemektedir. Nitekim bu düşüncemizi İzmir 4. Vergi Mahkemesinin 2021/1293 esas ve 2021/1647 sayılı kararı destekler mahiyettedir.

Mükelleflere usulüne uygun ihtarda bulunduktan sonra mükellefler tarafından bu yükümlülüğün zamanında yerine getirilmemesi, eksik veya hatalı olarak yerine getirilmesi halinde özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği gibi tekrarı halinde bu cezaların bir kat artırılarak uygulanması gerektiği düşüncesini taşımaktayız.

 


Kaynak: Vergi Müfettişi Faruk TAŞYÜREK’in özel İzni ile yayınlanmıştır. Faruk TAŞYÜREK tarafından iletilen yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ornek-olaylar-esliginde-gercek-faydalanici-bildirimi-ve-yargi-karari/feed/ 2
28.06.2022 Tarihli Resmi Gazete’deki MEVZUAT/YARGI KARARLARININ analitik özetleri https://www.muhasebenews.com/28-06-2022-tarihli-resmi-gazetedeki-mevzuat-yargi-kararlarinin-analitik-ozetleri/ https://www.muhasebenews.com/28-06-2022-tarihli-resmi-gazetedeki-mevzuat-yargi-kararlarinin-analitik-ozetleri/#respond Tue, 28 Jun 2022 14:58:02 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=128729

Mahmut ESEN  E. Mülkiye Başmüfettişi


1-23.06.2022 gün ve 7413 sayılı  HÂKİMLER VE SAVCILAR KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN yayınlanmıştır. Kanunla: a)– Adli/idari yargı adaylığı  yerine hakim/savcı yardımcılığı uygulamasına geçilmiştir. Üç yıl süreli yardımcılık görevi (1-temel eğitim 2-görev eğitimi 3-son eğitim) dönemlerinden oluşmaktadır. Öncekinden farklı olarak kaymakam adaylıklarında olduğu gibi hakim/savcı adayları için görev eğitimi getirildiği görülmektedir. Görev eğitimi dışındaki eğitimler Türkiye Akademisi tarafından verilecektir. Görev eğitimleri temel eğitim sonrası atamaları yapılacak ilk derece yargı yerlerinde ve eğitici hakim/savcıların gözetiminde verilecektir. Yardımcıların mahkemelerde yapacakları görevler Kanunla belirlenmiştir. Yardımcılık döneminde başarılı olmuş hakim/savcı yardımcıların mesleğe kabulleri yapılacaktır. Başarı durumlarının tespiti için dönemler itibarıyla bir dizi sınavlar, olumlu sicil alma durumu öngörülmüştür. Başarılı olamayanlar   GİHS ( genel idari hizmetler sınıfında) bir kadroya atanabilecektir. b)– Yargı organları, denetim elemanları tarafından mahallinde  iki yılda bir teftiş edilecektir. Denetim elemanlarının ek tazminatları 7 bin TL ye yükseltilmiştir. c-Noterlik Kanununda ek/değişiklik yapılmış, taşınmazların satışı ( taşınmaz satış sözleşmesi düzenlenmesi) yetkisi getirilmiştir. Bu bağlamda noterler TKGM kayıtlarına ulaşabilecek, gerekli harçların tahsilatını yapabilecek, yaptıkları satış işlemleri karşılığı taşınmazın değerine göre  500-4.000 TL arasında ücret alacaklardır. Uygulama yılbaşından itibaren başlatılacaktır. d-Danıştay/ Yargıtay Kanunlarındaki bazı ( Danıştay Başkanlar Kurulu/ Danıştay İDDK vb) kurulların yetki ve oluşumlarına ilişkin geçici madde hükümlerinin yürürlük tarihleri uzatılmıştır. Yargıtay Başkanlık kurulu üyeliği iki yıl ile sınırlandırılmıştır. e-TCK  237. maddede düzenlenmiş fiyatları etkileme (ücret/ mallar değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek haber yapanlara verilecek)  ve 240 maddedeki mal ve hizmet sunumundan kaçınma durumlarında verilecek  cezalarda artış yapılmıştır. 2-22/6/2022 gün ve 7412 sayılı İSTANBUL FİNANS MERKEZİ KANUNU yayınlanmıştır. Kanunla: T.C. nin finansal rekabet gücünü uluslararası alanda artırmak, finansal piyasalar ile ürün ve hizmetlerin gelişmesine katkıda bulunmak, uluslararası finans ve sermaye piyasalarına entegrasyonu güçlendirmek amacıyla İstanbul’da finans merkezi kurulmuş; Merkezin alanı, yönetilmesi, gerçekleştirilecek faaliyetlere ilişkin uygulanacak teşvik; indirim/istisnalar düzenlenmiştir. 3– Türkiye’deki mülteciler işgücü piyasasına geçişlerinin desteklenmesi bağlamında 61 milyon Avro tutarında AB ile yapılmış hibe anlaşması yayınlanmıştır. 4– 193 sayılı GVK geçici 67 maddesindeki tevkifat oranları hakkında (süre uzatılması vb.) bazı ek/değişiklikler yapılmıştır. 5- 2006 tarihli devlet memurları yan ödeme kararnamesinde bazı ek/değişiklikler yapılmış, daha önce Maliye ve Hazine Bakanlığı ile Devlet Personel Dairesi Başkanlığınca çözüme bağlanan sorunlar için Cumhurbaşkanlığına yetki verilmiş; sonradan ihdas edilmiş icra başmüdürleri ile  bomba imha uzmanlarının ödemelerinde düzenlemeler yapılmıştır. 6- AYM tarafından 6 siyasi partinin mali denetimleri sonucu verilmiş kararlar yayınlanmıştır. ( Mali yılın bitiminden altı ay sonra başlaması gereken denetimlerin 4-5 yıl sonra incelendiği/karara bağlanmış olduğu görülmektedir.)  

Kaynak: Mahmut ESEN – E. Mülkiye Başmüfettişi’nin Özel İzni ile yayınlanmıştır. Yazının Tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir. Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/28-06-2022-tarihli-resmi-gazetedeki-mevzuat-yargi-kararlarinin-analitik-ozetleri/feed/ 0
Bankadan yapılan ücret ödemeleri için işveren personeline bordrolarını imzalatmak zorunda mıdır? https://www.muhasebenews.com/bankadan-yapilan-ucret-odemeleri-icin-isveren-personeline-bordrolarini-imzalatmak-zorunda-midir/ https://www.muhasebenews.com/bankadan-yapilan-ucret-odemeleri-icin-isveren-personeline-bordrolarini-imzalatmak-zorunda-midir/#respond Thu, 28 Apr 2022 23:30:49 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=115755 Ücreti bankaya yatan personele ücret bordrosunu imzalatmak zorunlumu? Zorunlu ise 600 kişi çalışan fabrika da personellerden imza almak sıkıntı oluyor. Bu konu da nasıl bir yol izlememizi tavsiye edersiniz?

Ücret ödemelerinin banka kanalı ile yapılması ile imzası bordrodan dolayı yukarıdaki bahsedilen idari yaptırımların önüne geçebilmektedir.

Ücret hesap pusulası ya da ücret tediye bordrosunda işçi imzasının olması ücretin ödendiğine dair kanıt olacağı için banka kanalı ile yapılacak ödemelerde işçi imzası aranmamaktadır ve aksi ispat edilene kadar ücret bordrosunda yazılan bilgilerin de geçerli olduğunu hatırlatmamız gerekmektedir. İşçi ile işveren arasında ücret ve sair haklar yönünden anlaşmazlıkların olduğu Yargıtay’da bulunan dosya yükünden de anlaşılmaktadır. 

Yargıtay’ın bazı kararlarında işçi imzasının zorunluluk olarak arandığı görülmektedir.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU 

Kanun Numarası : 5510 

Kabul Tarihi : 31/5/2006

Kurumca verilecek idarî para cezaları 

MADDE 102- (Değişik: 17/4/2008-5754/60 md.) 

5) İşverenler tarafından ibraz edilen aylık ücret tediye bordrosunda; işyerinin sicil numarası, bordronun ilişkin olduğu ay, sigortalının adı, soyadı, sigortalının sosyal güvenlik sicil numarası, ücret ödenen gün sayısı, sigortalının ücreti, ödenen ücret tutarı ve ücretin alındığına dair sigortalının imzasının bulunması zorunludur. Belirtilen unsurlardan herhangi birini ihtiva etmeyen (imza şartı yönünden makbuz mukabilinde veya banka kanalıyla yapılan ödemeler hariç) ücret tediye bordroları geçerli sayılmaz ve her bir geçersiz ücret tediye bordrosu için aylık asgari ücretin yarısı tutarında,

 idari para cezası uygulanır. İbraz süresi geçirildikten sonra incelemeye sunulan ve tümünün veya bir bölümünün geçersiz olduğu tespit edilen defter ve belgeler yönünden, ayrıca geçersizlik fiilleri için idari para cezası uygulanmaz, sadece tutulan defter türü dikkate alınarak bu bendin (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerine göre idari para cezası uygulanır.


Kaynak: ismmmo,GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/bankadan-yapilan-ucret-odemeleri-icin-isveren-personeline-bordrolarini-imzalatmak-zorunda-midir/feed/ 0
Mal, Hak veya Alacağın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi Üzerinden Sorgulanması Hakkında Yönetmelik https://www.muhasebenews.com/mal-hak-veya-alacagin-ulusal-yargi-agi-bilisim-sistemi-uzerinden-sorgulanmasi-hakkinda-yonetmelik/ https://www.muhasebenews.com/mal-hak-veya-alacagin-ulusal-yargi-agi-bilisim-sistemi-uzerinden-sorgulanmasi-hakkinda-yonetmelik/#respond Sat, 22 Jan 2022 07:56:39 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=121220
22 Ocak 2022 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : 31727
YÖNETMELİK

Adalet Bakanlığından:

MAL, HAK VEYA ALACAĞIN ULUSAL YARGI AĞI BİLİŞİM SİSTEMİ ÜZERİNDEN SORGULANMASI HAKKINDA YÖNETMELİK

 

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ödeme emrindeki müddetin geçmesi ve borçlu itiraz etmiş ise itirazın kaldırılmasından sonra alacaklının Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden, bu sisteme entegre bilişim sistemleri vasıtasıyla borçlunun mal, hak veya alacağının sorgulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 8/a ve 78 inci maddeleri uyarınca UYAP üzerinden, bu sisteme entegre bilişim sistemleri vasıtasıyla borçlunun mal, hak veya alacağının alacaklı tarafından sorgulanmasına ilişkin hususları kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 8/a ve 78 inci maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;

a) Bakanlık: Adalet Bakanlığını,

b) Finansal kuruluş: Kredi kuruluşları dışında kalan ve sigortacılık, bireysel emeklilik veya sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak veya 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere kurulan kuruluşlar ile kalkınma ve yatırım bankaları ve finansal holding şirketlerini,

c) Kanun: 2004 sayılı Kanunu,

ç) Kredi kuruluşu: Mevduat bankalarını ve katılım bankalarını,

d) PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketini,

e) UYAP: Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemini,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Sorgulamaya İlişkin Genel Esaslar

Sorgulamanın konusu

MADDE 5 – (1) Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra alacaklı tarafından, mal beyanını beklemeksizin UYAP üzerinden, bu sisteme entegre edilmiş olan kamu kurum veya kuruluşları, 5411 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar ile benzer mahiyette kayıtları tutan kurum ve kuruluşların veri tabanında yer alan borçluya ait mal, hak veya alacaklar sorgulanabilir.

Sorgulama yetkisi

MADDE 6 – (1) Sorgulama işlemi, UYAP ortamında alacaklı taraf vekili olarak ilgili icra dosyasına kaydedilmiş avukatlar ile sistem altyapısı oluşturulduğu takdirde gerçek veya tüzel kişi alacaklılar tarafından ilgili portal üzerinden yapılabilir.

Sorgulama raporu

MADDE 7 – (1) Sorgulama sonucunda oluşturulacak raporda;

a) Borçlunun adı ve soyadının ilk iki harfi ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının ilk ve sondaki iki rakamı, doğum yılı, baba ve anne adının sadece baş harfleri,

b) İcra müdürlüğünün adı, icra dosya numarası, sorgulama işleminin tarihi ve saati, sorgulama işleminin konusuna ilişkin bilgiler, sorgulamayı yapanın adı, soyadı, varsa sicil numarası,

c) Mal, hak veya alacağın, tespit edilmesi durumunda her bir kurum ve kuruluşça yapılan entegrasyonun kapsamı ve imkânı dahilinde ayırt edici özellikleri, tespit edilmemesi durumunda ise bulunmadığı,

gösterilir.

Sorgulamaya ilişkin yükümlülükler

MADDE 8 – (1) Sorgulama işlemlerinin yürütülebilmesi için kamu kurum veya kuruluşları ile 5411 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde tanımlanan kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar ile benzer mahiyette kayıtları tutan kurum ve kuruluşlar, Bakanlık tarafından belirlenen usul ve esaslara göre UYAP ile kendi sistemleri arasında entegrasyonu sağlamakla yükümlüdür.

(2) Sorgulama sonunda edinilen bilgiler hukuka aykırı olarak paylaşılamaz.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Mal, Hak veya Alacağa İlişkin Sorgu Türleri

Araç sorgusu

MADDE 9 – (1) Borçlu adına kayıtlı araç olup olmadığının tespiti amacıyla araç sicillerini tutan kurumların veri tabanlarında yapılacak sorgulama işlemidir.

(2) Sorgulama neticesinde, araç kaydının bulunduğunun tespit edilmesi halinde düzenlenecek raporda aracın tescil ve takyidat bilgileri ile 7 nci maddeye göre bulunması gereken bilgiler gösterilir.

Gelir İdaresi Başkanlığı kayıt sorgusu

MADDE 10 – (1) Borçluya ait mükellef merkez bilgileri, borçlunun adına kayıtlı araç bilgileri ile borçlunun mal, hak veya alacağına ilişkin gerekli diğer bilgilerin tespiti amacıyla Gelir İdaresi Başkanlığı veri tabanında yapılacak sorgulama işlemidir.

(2) Sorgulama neticesinde düzenlenecek raporda; tespit edilmesi halinde borçluya ait araç bilgileri, mükellef merkez bilgileri, borçlunun mal, hak veya alacağına ilişkin bilgiler ile 7 nci maddeye göre bulunması gereken bilgiler gösterilir.

İcra dosyası sorgusu

MADDE 11 – (1) Borçlunun, alacaklı taraf olarak kayıtlı olduğu icra dosyası olup olmadığının tespiti amacıyla UYAP veri tabanında yapılacak sorgulama işlemidir.

(2) Sorgulama neticesinde, borçlunun alacaklı taraf olarak kayıtlı olduğu icra dosyasının tespit edilmesi halinde düzenlenecek raporda; icra dosyasının durumu, takip türü, takip yolu, takibin şekli, takip tarihi, dosyanın kapanış nedeni ve kapanış tarihi gibi gerekli bilgiler ile 7 nci maddeye göre bulunması gereken bilgiler gösterilir.

(3) Sorgulama raporunda borçlunun, alacaklı taraf olarak kayıtlı olduğu dosyadaki diğer kişilere ilişkin bilgiler gösterilmez.

Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar kayıt sorgusu

MADDE 12 – (1) Borçlunun mal, hak veya alacağının tespiti amacıyla kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların veri tabanlarında yapılacak sorgulama işlemidir.

(2) Sorgulama sonunda sistem mal, hak veya alacağın detayı hakkında bilgi veremez. Sadece mal, hak veya alacağın genel olarak olup olmadığı hakkında bilgi verir.

(3) Sorgulama neticesinde düzenlenecek raporda borçlunun mal, hak veya alacağının bulunduğu kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlara ait bilgiler ile 7 nci maddeye göre bulunması gereken bilgiler gösterilir.

Posta çeki sorgusu

MADDE 13 – (1) Borçlunun posta çeki hesabının tespiti amacıyla PTT veri tabanında yapılacak sorgulama işlemidir.

(2) Sorgulama sonunda sistem, posta çeki hesabının bulunup bulunmadığı konusunda bilgi verir. Sorgulama neticesinde düzenlenecek raporda varsa posta çeki hesabı bilgileri ile 7 nci maddeye göre bulunması gereken bilgiler gösterilir.

Sosyal Güvenlik Kurumu kayıt sorgusu

MADDE 14 – (1) Borçlunun hak, alacak veya sosyal güvenlik kayıtlarının tespiti amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu veri tabanında yapılacak sorgulama işlemidir.

(2) Sorgulama neticesinde düzenlenecek raporda borçlunun hak, alacak veya sosyal güvenlik kaydının tespit edilmesi halinde, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigorta kollarından hangisine tabi olduğu; aktif olarak çalışıp çalışmadığı veya emekli olup olmadığı; aktif olarak çalışıyor ise çalıştığı iş yerinin unvanı ve adresi; işten ayrılmış ise ayrılış tarihi; hak ve alacağa ilişkin takyidat bilgileri ile 7 nci maddeye göre bulunması gereken bilgiler gösterilir.

Taşınmaz sorgusu

MADDE 15 – (1) Borçlu adına kayıtlı taşınmaz olup olmadığının tespiti amacıyla taşınmaz sicil kayıtlarını tutan kurumların veri tabanlarında yapılacak sorgulama işlemidir.

(2) Sorgulama neticesinde taşınmaz kaydının tespit edilmesi halinde düzenlenecek raporda, taşınmazın tescil ve takyidat bilgileri ile 7 nci maddeye göre bulunması gereken bilgiler gösterilir.

Diğer sorgulamalar

MADDE 16 – (1) Bu Yönetmelikte düzenlenen sorgulama türleri dışında mal, hak veya alacak kaydı tutan başka kurum ve kuruluşlar ile UYAP entegrasyonu sağlanması halinde bu kurum ve kuruluşların veri tabanlarında yapılacak sorgulama işlemlerinde bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Sorgulama hizmet bedeli

MADDE 17 – (1) Alacaklı, UYAP üzerinden bu sisteme entegre bilişim sistemleri vasıtasıyla dosya safahat bilgileri ile borçlunun mal, hak veya alacağını elli kuruş karşılığında sorgulayabilir. Bu miktar her yıl, bir önceki yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılır. Bakanlık yeniden değerleme oranında artırılan ücreti beş katına kadar artırmaya ve azaltmaya ayrıca gün ve dosya esaslı olmak üzere belirli sayıdaki sorgulamayı ücretten istisna tutmaya yetkilidir. Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden bu ücret alınmayacağı gibi alacaklının bir gün içinde aynı dosya üzerinden beş kez yapacağı sorgudan da ücret alınmaz. Bu kapsamda alınacak ücret Bakanlığın belirleyeceği usule göre tahsil edilir ve takip gideri olarak borçluya yüklenemez.

(2) Yukarıdaki fıkraya göre belirlenen sorgulama ücreti UYAP portal üzerinden duyurulur.

Bakım, onarım ve güncelleme çalışmaları

MADDE 18 – (1) Planlı bakım, onarım ve güncelleme çalışmaları kapsamında geçici olarak sorgulamalara erişim kapatılabilir veya kısıtlanabilir. Bu çalışmaların yapılacağı tarih ve saat UYAP portaldan önceden duyurulur. Bu çalışmaların yapıldığı sırada bilgilendirmeler UYAP portal üzerinden yapılır.

(2) Aniden ortaya çıkan sebeplerden dolayı yapılacak bakım onarım ve güncelleme çalışmalarında, geçici olarak sorgulamalara erişim kapatılabilir veya kısıtlanabilir.

(3) Entegrasyon yapılan kurumlar ile mutabakat sağlanması veya bu kurumların sistemlerinden kaynaklanan teknik sorunların giderilmesi amacıyla günün belirli bir zamanında sisteme erişim kapatılabilir veya kısıtlanabilir.

(4) UYAP’ın işleyişini ve güvenliğini tehlikeye düşüren veya sisteme erişimi engelleyen yahut zorlaştıran nitelikte eylemlerde bulunanların erişimi engellenebilir veya bilişim sistemi gerekli güvenlik önlemleri alınmak üzere tamamen erişime kapatılabilir.

(5) Bu madde kapsamında gerçekleştirilen bakım, onarım ve güncelleme çalışmaları nedeniyle Bakanlığın sorumluluğuna gidilemez.

Hüküm bulunmayan haller

MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde 2004 sayılı Kanun ile 11/4/2005 tarihli ve 25783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İcra ve İflâs Kanunu Yönetmeliği hükümleri uygulanır.

Yürürlük

MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 21 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.

 

 


Kaynak: Resmi Gazete
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/mal-hak-veya-alacagin-ulusal-yargi-agi-bilisim-sistemi-uzerinden-sorgulanmasi-hakkinda-yonetmelik/feed/ 0
Personel işverenden özlük dosyasının bir kopyasını talep edebilir mi? https://www.muhasebenews.com/personel-isverenden-ozluk-dosyasinin-bir-kopyasini-talep-edebilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/personel-isverenden-ozluk-dosyasinin-bir-kopyasini-talep-edebilir-mi/#respond Sun, 09 Jan 2022 17:16:10 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=115757 İşyeri zorunlu olarak bünyesinde çalışanın özlük dosyası bulundurması gerekir. Çalışan kendi özlük dosyasına evrak eklemek ya da bilgi amaçlı göz atmak gibi nedenlerle işverenden dosyasını istemek gibi bir talepte bulunabilir mi? İşçiye kendi özlük dosyası gösterilmez mi? 

İşçi özlük dosyası 

Madde 75 

İşveren çalıştırdığı her işçi için bir özlük dosyası düzenler. 

İşveren bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, bu Kanun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır. 

İşveren, işçi hakkında edindiği bilgileri dürüstlük kuralları ve hukuka uygun olarak kullanmak ve gizli kalmasında işçinin haklı çıkarı bulunan bilgileri açıklamamakla yükümlüdür.

 Bu evraklar zaten işçiden temin edilmektedir.


Kaynak: ismmmo,GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/personel-isverenden-ozluk-dosyasinin-bir-kopyasini-talep-edebilir-mi/feed/ 0
Sigortalıların idari yargı kararlarına istinaden görevlerine iade edilmesi üzerine yapılacak işlem https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-idari-yargi-kararlarina-istinaden-gorevlerine-iade-edilmesi-uzerine-yapilacak-islem-2/ https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-idari-yargi-kararlarina-istinaden-gorevlerine-iade-edilmesi-uzerine-yapilacak-islem-2/#respond Sat, 25 Dec 2021 02:18:32 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=119315 Anayasa ile tanınan, kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yürütmek üzere “diğer kamu görevlilerinin” çalıştırılması, bu kişilerin “atanma, görev, yetki, her türlü özlük hakları ile hukuki durumlarının kanunlarla düzenlenmesi” esasının sonucu olarak bazı kişiler; toplu iş sözleşmesi ile istihdam edilen ve iş hukuku kurallarına bağlı bulunan işçilerden farklı olarak idare hukuku içinde yer almaktadırlar.

Bu nedenle, bazı işyerlerinin hukuki statüleri, hangi istihdam şeklinde personel çalıştırılacağını belirtmekte ve bunlardan bir kısmı, memur ya da işçi statüsünde olmayan sözleşmeli personel niteliğini taşımaktadır. Kamu hizmeti görevi yapan bu durumdaki personel ile işveren arasındaki ilişkiden doğan uyuşmazlıklar da idari yargının görev alanına girmektedir.

Bu durumdaki personelin görevlerine işverenlerince son verilmesi veya işten uzaklaştırılması üzerine görevlerine iadesi amacıyla idari yargı nezdinde açılan davalar üzerine anılan mahkemelerce yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi durumunda, esas hakkında karar verilinceye kadar eski, yani idari işlemin tesisinden önceki durumun devamı sağlanmaktadır. İdareler bu kararların gereklerine göre ve gecikmeksizin işlem yapmaya veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu konudaki ana kural, yürütmenin durdurulması kararının geriye yürür biçimde sonuç doğurması, dava konusu işlemin yapıldığı andan önceki durumun geri gelmesidir.

Aynı şekilde, kamu personeli durumunda olan bir kimsenin işverence görevine son verilmesi üzerine işveren (idare) aleyhine açtığı iptal davası sonucunda mahkemece işlemin iptaline karar verilmişse, idarece yapılmış idari işlem ve buna bağlı olarak yapılmış diğer işlemlerin eski durumuna getirilmesi gerekmektedir.

İptal davası sonucunda iptal veya göreve iade kararı verilmesiyle yasa gereği, kişinin görevde olmadığı sürelerdeki hakları kendisine verilmekte, ücreti ödenmekte ve kişinin bu idari davadan önceki durumu işverence (idarece) sağlanmaktadır.

İdari yargı tarafından verilen kararlara istinaden sigortalılara fiilen çalışmadıkları süreler için ücret ve benzeri nitelikte ödeme yapılması halinde; ücretler, ilişkin olduğu aylara mal edilmek, ücret dışındaki diğer ödemeler ise ödendiği ayın kazancına dahil edilmek suretiyle prime tabi tutulacaktır.

Öte yandan İdare  Mahkemesi  kararlarına göre görevlerine  iade edilen sigortalı

personel ile ilgili olarak ödenmesine karar verilen ücretlere ilişkin düzenlenmesi gereken ek nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerinin;

  • 17/4/2012 tarihine kadar kesinleşen mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihini takip eden günü,
  • 17/4/2012 tarihinden sonra mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihini takip eden günü,

takip eden ayın 23’üne kadar, Kuruma, e-sigorta kanalıyla gönderilmesi veya kağıt ortamında verilmesi halinde yasal süresi içinde verilmiş kabul edilecektir.

Aynı şekilde İdare mahkemesi kararlarına göre görevlerine iade edilen sigortalı ile ilgili olarak, ödenmesine karar verilen ücretlere ilişkin sigorta primlerinin, mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihi takip eden günü, izleyen ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödenmesi halinde yasal süresi içinde ödenmiş kabul edilecektir.

 


Kaynak: SGK 2020/20 Sayılı Genelgesi
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-idari-yargi-kararlarina-istinaden-gorevlerine-iade-edilmesi-uzerine-yapilacak-islem-2/feed/ 0
Yargılama Harçlarının Türk Hukuku ve Uygulamaları Bakımından Önemi https://www.muhasebenews.com/yargilama-harclarinin-turk-hukuku-ve-uygulamalari-bakimindan-onemi/ https://www.muhasebenews.com/yargilama-harclarinin-turk-hukuku-ve-uygulamalari-bakimindan-onemi/#respond Fri, 09 Apr 2021 23:00:40 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=101821

Stj. Av. Öykü Kaygusuz
info@ozgunlaw.com


Modern hukuk düzenlerinde, bireylerin kendiliğinden hak almaları yasaklanmış̧ ve ceza kanunlarında suç̧ olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle, hakkı ihlal edilen ya da bu nitelikte bir tehlikeyle karşı karşıya kalan bireyler, ancak devletin yargı organlarına başvurmak suretiyle haklarını arayabilirler. Bu durum ise, bireyleri doğal olarak devlete, yargılama harç ve giderleri adı altında belli bir harcama yapmakla karşı karşıya bırakmaktadır.

Devletin en temel fonksiyonlarından biri de yargı fonksiyonudur. Yargı fonksiyonu aracılığıyla, adalet dağıtımının ise bir kamu hizmeti olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Devlet, bu kamu hizmetini gereği gibi ifa edebilmek ve yargı organlarını işler bir şekilde hak arayanların hizmetinde tutabilmek için bazı giderler yapmaktadır. Adalet dağıtımı işi de devlet tarafından kural olarak karşılıksız olarak yapılmasına rağmen; devletin yargı organları da sonuçta bireylerin özel hukuka ilişkin çıkarları hakkında karar vereceğine göre, bu amaçla yapılan giderlerin tamamı olmasa bile, hiç değilse bir kısmının hak aramak için devlet organlarına başvuranlardan alınması, sosyal hukuk devleti ilkesiyle bir tezat teşkil etmeyecektir. Bireylerin kendiliğinden hak almaları kural olarak yasak ve suç olduğuna göre, hakların devlet organları aracılığıyla korunması ve teslim edilmesinde, toplumsal barış ve istikrarın korunması bağlamında, bir kamu yararının olduğu da bir gerçektir. Dolayısıyla yargılama giderleri, yargılama faaliyetinin tam anlamıyla bir bedeli değil, esasında bir katılım payından öteye gitmemektedir. [1]

Diğer taraftan, yargılama giderleri tespit edilirken, bu konuda dengenin sağlanmasına, yargılama giderlerinin bireyleri hak arama talebinden vazgeçmeye götürebilecek kadar yüksek olmamasına da dikkat edilmelidir. Başka bir deyişle, yargılama harç ve giderlerinin, hak arayanları dava açmaktan vazgeçirtebilecek derecede yüksek tutulmaması gerekir. [2] Çünkü davayı kaybetme tehlikesinin bulunması ve yüksek yargılama giderleri ödenmesinin ihtimal dahilinde olması, devletin yargı organlarına başvurmayı, diğer bir deyişle hak arama özgürlüğünün kullanılmasını engelleyebilecektir.

Yargılama giderlerinin alınmasının gerekip gerekmediği konusunda, doktrinde değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre, devlet yargılama faaliyetini gerçekleştirmek için birtakım harcamalar yapmaktadır. Bu harcamalar bir taraftan toplumsal barış ve huzurun korunması için yapılıyor ise de diğer taraftan da bireylerin özel hukuktan doğan haklarının korunması ve teslimi için yapılmaktadır. O nedenle, bu harcamalardan tamamının olmasa bile hiç değilse bir kısmının hak arayanlardan talep edilmesi doğaldır. Bu sayede hazineye de katkıda bulunulmuş olur. Ayrıca bu sayede gereksiz ve kötü niyetli dava açılması da bir ölçüde önlenmiş olacaktır. Yargılama faaliyetleri için hak arayanlardan gider adı altında hiçbir talepte bulunulmazsa, uyuşmazlıkların sulh yoluyla çözülmesi bir temenniden öteye gitmez.

Diğer bir görüşe göre ise, taraflar avukatlık ücreti dışında herhangi bir yargılama gideri ödememelidir. Bir başka deyişle, sosyal devletin gerçekleşmesi ideali için yargılama giderleri bakımından “sıfır tarife” uygulanmalıdır. Zira devletin yargılama yetkisini kendi tekeline alıp, bu yola başvuranlardan fazla yargılama gideri alması, büyük bir çelişki teşkil eder. Ancak bu görüş, bugün için bazı davaların yargılama harç ve giderlerinden muaf olması bakımından kabul edilebilir. Bunun dışında, tarafların yargılama giderlerinden tamamıyla muaf tutulması, bu giderlerin sadece devlet tarafından karşılanması, bugün için rasyonel olarak kabul edilebilecek bir çözüm değildir.

Bu konuda ileri sürülen ve günümüzde genellikle kabul edilen başka bir görüşe göre ise, taraflar belli ölçüde yargılama giderleri ödemek zorunda ise de bu zorunluluk; sosyal hukuk devleti anlayışı nedeniyle sınırlandırılmalıdır. Bu görüşe göre, taraflar yargılama giderleri adı altında bir miktar para ödemek durumundadırlar. Ancak taraflarca ödenecek bu yargılama giderleri, sosyal hukuk devleti anlayışı çerçevesinde olmalı ve ekonomik açıdan güçlülerle güçsüzler arasındaki eşitsizlik tamamen kaldırılmalıdır. Aynı şekilde, taraflar için öngörülen yargılama giderleri makul ölçüde olmalı ve onları hak aramaktan vazgeçirtebilecek kadar yüksek olmamalıdır. [3]

Genel olarak, bir davanın açılmasından sonuçlanmasına kadar, o dava sebebiyle ödenen paraların tümüne yargılama harç ve giderleri denilmektedir. Bir başka ifadeyle, yargılama giderleri, genel olarak yargısal koruma faaliyetinin yürütülebilmesi için ödenmesi gereken ve bu sebeple ortaya çıkan bütün giderleri ifade etmektedir. [4] Yargılama giderlerinin kapsamı, yani yargılama giderlerinin nelerden oluşacağı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. Maddesinde belirtilmiştir. Bu giderlerin; harçlar, masraflar ve vekalet ücreti şeklinde tasnif edilmesi mümkündür.

Dava nedeniyle yapılan posta ve tebligat giderleri, dosya ve sair evrak giderleri, keşif giderleri ile tanık ve bilirkişiye ödenen ücret ve giderler masraflara örnek olarak verilebilmektedir. Yargılama gideri olan vekalet ücreti ise, vekil ile müvekkil arasında kararlaştırılan ücret olmayıp, vekil ile takdir edilen davalarda kanun gereği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre takdir edilecek vekalet ücreti olacaktır. Harçlar ise celse harcı ile karar ve ilam harçlarından oluşmaktadır.

Davada yargılama giderleri, kural olarak, ilgili işlemin yapılmasını talep eden kişi tarafından peşin olarak ödenir. Ancak bu yargılama giderleri, kanunda yazılı haller dışında, mahkeme tarafından re’sen, davada haksız çıkmış olan ve bu nedenle aleyhine hüküm verilen tarafa yüklenecektir. [5] Davada haksız çıkan tarafa yükletilecek olan bu yargılama giderleri, hem davayı kazanan tarafça daha önce peşin olarak ödenen hem de dava sonunda ödenmesi gereken harç ve masraflar ile yargılama gideri olan vekalet ücretini kapsayacaktır. [6] Eğer davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacaktır. Ancak aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir. (HMK 326)

Anayasa Mahkemesi’nin 14.01.2020 tarihli kararından önce, karar ve ilam harcının ödenmemesine bağlanan sonuçlar, esas itibariyle 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. Maddesiyle, aynı Kanun’un 32. Maddesinde düzenlenmiştir. Harçlar Kanunu’nun, Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden önceki 28. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinin ikinci cümlesi “Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez.” şeklindeydi. Yine Harçlar Kanunu’nun halen yürürlükte olan 32. Maddesi ise “Yargı işlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” şeklindedir.

Anayasa Mahkemesi’nin Harçlar Kanunu’nun 28. Maddesinin yukarıda belirtilen hükmünü iptal etmesinden önce, kanunun açık hükmü gereğince karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmemekteydi. Aynı şekilde, yargı işlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmamakta, bu bağlamda karar tebliğe çıkarılmamakta, kanun yoluna başvuru talepleri kabul edilmemekte ve yine müteakip işlemler bağlamında ilamın icra edilmesi talepleri reddedilmekteydi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 26.06.2007 tarih ve 25321/02 başvuru no’lu ÜLGER/TÜRKİYE kararında, Harçlar Kanunu’nun 28. Maddesi gereğince mahkeme kararı alınmasını, karar ve ilam harcı ödenmesi şartına bağlayan uygulamayı, AİHS’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. Maddesine ve bu sözleşmenin eki niteliğindeki 1 No’lu Protokolün 1. Maddesine aykırı bulmuş ve ihlal kararı vermiştir. [7]

Anayasa Mahkemesi, biraz önce belirtilen mahkemelerin Harçlar Kanunu’nun yukarıda belirtilen hükümlerinin iptalinin talep edildiği başvuru sonucunda, bu Kanun’un 28’inci maddesinde yer alan “Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez” şeklindeki hükmün Anayasaya aykırı olduğuna karar verip iptal talebini kabul ederken; aynı kanunun 32’nci maddesinde yer alan “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar öden- medikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmünün ise Anayasaya aykırı olmadığına karar vererek iptali talebini reddetmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin “Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez.” Şeklindeki Harçlar Kanunu’nun 28/1, a maddesini hak arama özgürlüğüne aykırı olarak iptal etmiş olması, isabetli ve yerinde bir karardır. Zira burada alınan harç, miktar olarak yüksek olmadığı durumlarda bile, mahkeme kararıyla haklılığı tespit edilen davacının, hakkını elde etmesini, özellikle icraya başvurmasını, engelleyici nitelik taşımaktadır. Bu nedenle de söz konusu hükmün iptal edilmiş olması, yukarıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde isabetli olmuştur.

Bugün, Kanuna rağmen halen daha bazı mahkemeler, bakiye karar ve ilam harcı ödenmedikçe davacıya ilam vermemekte, kesinleşmeden icra edilemeyecek ilamlarda harç ödenmeden kesinleşme şerhi konulması taleplerini reddetmekte; bazı icra daireleri ise harcı ödenmemiş ilamın icraya konulması taleplerini kabul etmemektedir. Bu tutum Kanuna açıkça aykırıdır. Bu tutumu devam ettiren mahkemelerin ve icra dairelerinin söz konusu yanlış tutumlarından bir an önce vazgeçmeleri gerekir. [8]

Stj. Av. Öykü Kaygusuz

Kaynakça:

1. PEKCANITEZ, ATALAY, ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku, 8. Bası, Ankara 2009

2. KURU, ARSLAN, YILMAZ, s. 762; PEKCANITEZ, ATALAY, ÖZEKES, s. 621

3. YILMAZ, s. 211 vd.

4. PEKCANITEZ, ATALAY, ÖZEKES, s. 621

5. POSTACIOĞLU, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası, s. 674

6. PINAR, Yargı ve İcra Harçları, 2. Bası, s.224 vd.

7. Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi 2010/1, s. 190-201

8. Anayasa Mahkemesi’nin 14.01.2010 Tarihli Kararı Çerçevesinde Yargı Harçlarına İlişkin Bazı Sorunlar ve Güncel Gelişmeler, Hacet


Kaynak: Stj. Av. Öykü Kaygusuz – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yargilama-harclarinin-turk-hukuku-ve-uygulamalari-bakimindan-onemi/feed/ 0
Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı https://www.muhasebenews.com/vergide-uzlasma-muessesi-ve-yapilandirmadaki-uzlasma-haksizligi/ https://www.muhasebenews.com/vergide-uzlasma-muessesi-ve-yapilandirmadaki-uzlasma-haksizligi/#respond Thu, 10 Dec 2020 01:00:01 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=98316

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Mükellefler ile vergi idaresi arasında çıkan uyuşmazlıkların yargıya intikal etmeden idari aşamada çözümlenme yöntemlerinden birisi “uzlaşma” müessesesidir. Mükellef, uzlaşmayla konuyu uzun ve sonu belirsiz bir yargı sürecine sokmadan ihtilafı sonlandırmayı ve ödeyeceği tutarı azaltmayı amaçlarken; İdare, kesin olmayan alacağın yargıya intikal ettirilmeden tahsilatının hızlandırılmasını hedefler. Aslında temel amaç, uyuşmazlığı yargıya intikal ettirmeden herkesi tatmin edecek bir orta yolun bulunmasıdır. Kanun koyucu, her ne kadar müspet bir amaçla düzenleme yapmış olsa da, geçmişte yaşanan bazı uygulamalar nedeniyle uzlaşma müssessesi eleştirilmiş ve son zamanlarda bir standarta bağlanarak uygulamanın etkinliği azalmıştır. Bu konuyu birazdan değerlendireceğim ama öncesinde uzlaşma müessesini tanıtıp sonrasında 7256 sayılı Kanun ile getirilen yapılandırmanın nasıl bir haksızlığa yol açtığını açıklayacağım.

Vergi Usul Kanunu’nun Ek 1-11 maddelerinde düzenlenen uzlaşma müessesi, tarhiyat öncesi ve tarhiyat sonrası olmak üzere ikiye ayrılmakta olup, detayları iki ayrı yönetmelikle düzenlenmiştir. Bu iki tür uzlaşma arasındaki temel fark da uzlaşmanın vergi inceleme raporlarının vergi dairesine intikalinden önce veya sonra yapılmasıdır. Tarhiyat öncesi uzlaşmada, vergi inceleme raporları vergi dairesine gönderilmeden önce mükellefe Vergi Denetim Kurulu (VDK)’nun ilgili birimlerince tebliğ edilir, uzlaşma VDK bünyesinde oluşturulan uzlaşma komisyonlarında yapılır ve uzlaşma sonrasında düzenlenen uzlaşma tutanakları vergi dairesine gönderilerek bu tutanaklara göre vergi borcu tahakkuk ettirilir. Tarhiyat sonrası uzlaşmada ise vergi inceleme raporları önce vergi dairesine gönderilir, vergi dairesi bu raporlara göre vergi/ceza ihbarnamesi düzenler ve mükellef bu ihbarnameleri tebliğ aldıktan sonra 30 gün içinde vergi dairesine başvurarak tarhiya sonrası uzlaşma talebinde bulunur. Uzlaşılacak vergi ve cezanın büyüklüğüne göre uzlaşma; vergi dairesi, vergi dairesi başkanlıkları/defterdarlıklar veya Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde oluşan uzlaşma komisyonlarında gerçekleştirilir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde uzlaşılan tutarlar üzerinden tahakkuk yapılır. Mükellefler iki uzlaşma türünden istediklerini seçebilirler. Tarhiyat öncesi uzlaşma seçilmişse, uzlaşma gününden önce dilekçe verilip tarhiyat önce uzlaşma talebi geri çekilip tarhiyat sonrası uzlaşma talep edilmesi de mümkündür. Ancak tarhiyat öncesi uzlaşmaya girilip uzlaşma vaki olmazsa, artık tarhiyat sonrası uzlaşmaya gidilemez.

Vergi Usul Kanunu (VUK)’na göre ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezaları uzlaşma kapsamındadır. Eskiden vergi ziyaı dışındaki cezalar tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamındayken, 2018 yılında yapılan yasal değişiklikle artık sadece vergi ziyaı cezaları tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu olabilmektedir. VUK’un 359’uncu maddesinde yazılı fiillerle (vergi kaçakçılığı) vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde tarh edilen vergi ve kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen ceza ve VUK’un 370/b maddesi kapsamında vergi kaçakçılığı fiilleri nedeniyle kendilerine ön tespite ilişkin izaha davet yazısı tebliğ edilen mükelleflere bu maddeye göre kesilen cezalar uzlaşma kapsamına girmemektedir.

Uzlaşma talebinde bulunabilmek için a) vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten ya da 369 uncu maddede yazılı yanılmadan kaynaklandığının veya b) VUK’un 116, 117 ve 118 inci maddelerinde yazılı vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata bulunduğunun veya c) yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumlarının bir veya birkaçının mevcut olması gerekmektedir.

Uzlaşmanın tebliğ edilen vergilerin tamamı üzerinden yapılması şart değildir. Uzlaşma konusu verginin matrah farkları itibariyle bölünebildiği durumlarda, uzlaşma sadece toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir.

Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. Uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa İdarenin nihai teklifi yazılır. Mükellef dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirirse bu takdirde uzlaşma sağlanmış sayılır. Mükellef, uzlaşma görüşmelerinde, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubu (SMMM veya YMM) bulundurabilir.

Bu durumda, uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir. Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır. Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince bildirilmesi üzerine vergi mahkemesinde devam edilir.

Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan cezaya karşı dava açamaz. Bununla birlikte, Danıştay içtihatları uyarınca uzlaşılan vergi/ceza hakkında, VUK’un 116. maddesinde belirtilen vergi hatası varsa uzlaşılmış tutarlara karşı düzeltme-şikayet yoluna gidilmesi ve sonrasında dava açılması mümkündür.

Kanun koyucu 2019 yılında yaptığı değişiklikle, uzlaşılan cezalar için ikinci bir indirim imkanı tanımıştır. Buna göre, uzlaşmanın vaki olması durumunda, üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkı ve vergi ziyaı cezasının %75’i, uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenirse üzerinde uzlaşılan cezanın %25’i indirilmektedir.

Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma süresi bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu süre tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün uzar. Diğer bir ifadeyle, uzlaşma dava açma süresini durdurmamakta, ancak süre dolmuşsa veya 15 günden az kalmışsa süreyi 15 güne uzatmaktadır.

Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında, vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında indiririmi düzenleyen VUK’un 376. madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, mükellefler, uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyan ederek VUK md. 376 hükümlerinin uygulanmasını isteyebilirler.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım uzlaşma müssesesini uyuşmazlıkların yargıya intikal ettirilmeden çözülmesi açısından önemli buluyorum. Ancak, bu müessese maalesef son zamanlarda etkinliğini kaybetmiş ve standart bir hal almıştır. Mevzuat, uzlaşma komisyonlarına vergi ve cezalarında uzlaşılacak tutar konusunda takdir yetkisi vermektedir. Dolayısıyla, uzlaşma komisyonlarının teorik olarak uzlaşmaya giren vergi ve cezaları sıfırlama yetkisi bulunmaktadır. Teorideki bu yetki bazı özel durumlarda da kullanılmış ve geçmişte bu durumlar basına da yansıyıp eleştirilmiştir.

Vergi incelemeleri sonucunda düzenlenen raporların her zaman adil ve hukuki olduğunu söylemek mümkün değildir. Vergi mevzuatındaki gri alanların fazlalığı da buna yol açmaktadır. İşte uzlaşma müessesi, böyle durumlarda devreye girmekte ve tartışmalı gerekçelere dayanan raporların yol açtıkları olumsuzlukları asgariye indirmek adına vergi asıllarında ve cezalarında indirim sağlayarak mükellefin vicdanını nispeten rahatlatarak ilave salınan vergileri ödemesine katkı sağlamaktaydı. Ancak, 2-3 yıl önce uzlaşmalarda yeknesaklık sağlamak adına vergi aslında indirim yapılmaması (vergi aslı indirilmeyince gecikme faizinde de indirim olmamaktadır) ve vergi cezalarının %80’nin silinerek kalan %20’si üzerinde uzlaşma sağlanması yönünde bir uygulama başlatıldı. Bu uygulama, yazılı bir hukuki metin ile değil, dönemin Maliye Bakanının emri üzerine başladı. (Bildiğim kadarıyla Bakanın imzasının olmadığı bir kağıt ile ilgili birimlere duyuru yapıldı.) O günden beri de uzlaşmalar tamamen bir formaliteye dönüşmüş durumdadır.

Her vergi incelemesi kendine özgü hususlar içerir ve inceleme sonucunda ulaşılan sonuçlar ve bu sonuçların etkileri her inceleme ve mükellef nezdinde farklıdır. Bu nedenle, uzlaşmaya konu her durum ve mükellef kendi koşulları içinde ayrıca değerlendirilmelidir. Uzlaşmalardaki katı standart uygulamanın, belli eleştiriler açısından haklılık payı olsa da, müessesenin ruhuna ve amacına aykırı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, bu katı uygulama 7256 sayılı Kanun ile getirilen yapılandırma açısından da ciddi haksızlıklara yol açmaktadır. Söz konusu Kanun kapsamına, 31.08.2020 tarihi öncesine ait olup Kanun’un yürürlüğe girdiği 17 Kasım 2011 tarihine kadar kesinleşmiş alacaklar girmektedir. Dolayısıyla, 17 Kasım’dan sonraya sarkan uzlaşmalarda kesinleşme olmadığından ciddi bir haksız durum oluşmuştur. Maalesef önceki yapılandırma kanunları sadece kesinleşmiş alacakları değil; kesinleşmemiş, dava ve inceleme aşamasındaki alacakları da kapsamaktaydı. Ancak, kanun koyucu bu sefer sadece kesinleşmiş alacakları kapsama alarak ciddi mağduriyetlere yol açtı ve bu durum eleştiriyi hak etmektedir. Buna rağmen, yaşanan haksızlıkları uzlaşma hükümleriyle aşmak mümkündür. Dönem olarak Kanun kapsamına giren ama 17 Kasım’dan sonraya sarkan uzlaşmalar açısından uzlaşma müessesi özüne uygun olarak uygulanırsa cezaların tamamının silinip, vergi aslında da uygun bir indirim yapılarak eşitsizliklerin önüne geçilmesi mümkündür. Yaşanmış bir örnek vermem gerekirse, Kanun’un yürürlüğünden önce uzlaşma günü verilen ama Covid19 virüsü kapan bir mükellef uzlaşma gününü erteletmek zorunda kalmış, bu arada Kanun yürürlüğe girmiş ve yeni uzlaşma tarihi de 17 Kasım sonrasına verildiğinden yapılandırmadan yararlanamamıştır. Bu durum uzlaşma toplantısında dile getirilip mükellefin cezanın sıfırlanması yönündeki talebi yukarıda belirttiğim standart uygulama (Bakan talimatı) nedeniyle kabul görmemiştir.

Bu noktada, Gelir İdaresi yönetimine ve çiçeği burnunda Hazine ve Maliye Bakanı’na bir çağrıda bulunmak istiyorum. Uzlaşma müessesindeki mevcut standart uygulamayı kaldırmak için gerekli adımları atmanın zamanı gelmiştir. Uzlaşmalara bir standart getirilmek isteniyorsa bunun hukuki bir metinle, uzlaşma komisyonlarına sınırları belirlenmiş takdir yetkisi verilerek yapılmasında fayda bulunmaktadır. Ayrıca, içinde bulunduğumuz olağanüstü şartlar dikkate alınarak, 31 Ağustos 2020 öncesi dönemlere ilişkin olan ama uzlaşma tarihi 17 Kasım 2020 sonrasına verilen bütün uzlaşmalarda en azından cezaların sıfırlanması için bir iç genelge veya talimat düzenlenmesi hakkaniyet adına elzemdir.

Sözün özü: Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz! Nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin! (Hadis-i Şerif)


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/vergide-uzlasma-muessesi-ve-yapilandirmadaki-uzlasma-haksizligi/feed/ 0
Yargı kararı kesinleşen ancak mükellefe henüz tebliğ edilmeyen vergi ve cezalar için vergi affına başvuru yapılabilir mi? https://www.muhasebenews.com/yargi-karari-kesinlesen-ancak-mukellefe-henuz-teblig-edilmeyen-vergi-ve-cezalar-icin-vergi-affina-basvuru-yapilabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/yargi-karari-kesinlesen-ancak-mukellefe-henuz-teblig-edilmeyen-vergi-ve-cezalar-icin-vergi-affina-basvuru-yapilabilir-mi/#respond Fri, 04 Dec 2020 11:15:30 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=97856 Kanunun Yayımı Tarihi İtibarıyla Yargı Kararına Göre Kesinleştiği Halde Ödeme Süresi Belirlenmemiş Alacaklar

7256 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin altıncı fıkrasında, bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olup, Kanunun yayımı tarihi itibarıyla yargı kararı ile kesinleştiği halde mükellefe ödemeye yönelik tebligatın yapılmadığı alacaklar için mükelleflerce bu Kanunda öngörülen süre ve şekilde başvuruda bulunulması koşuluyla bu alacakların da bu Kanun hükümlerinden yararlandırılacağı, bu hüküm kapsamına giren alacaklar için ayrıca tebligat yapılmayacağı ve alacakların vade tarihi olarak Kanunun yayımı tarihinin kabul edileceği, bu kapsamda yapılandırılan tutarların Kanunda öngörülen süre ve şekilde ödenmemesi hâlinde de vade tarihinde değişiklik yapılmayacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, Kanunun kapsadığı dönemlerle ilgili olup, tarhiyata ilişkin mahkemelerce verilerek taraflardan birine tebliğ edilen ve bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla (bu tarih dâhil) kesinleşen yargı kararına istinaden vergi dairelerince mükellefe ödemeye yönelik tebligatın (Vergi Mahkemesi/Bölge İdare Mahkemesi/Danıştay Kararına Göre Vergi/Ceza İhbarnamesi) yapılmaması nedeniyle borcun vadesinin belirlenmediği alacaklar için bu Kanunda öngörülen süre ve şekilde başvuruda bulunulması koşuluyla Kanundan yararlanılabilecektir.

Bu durumda, borçlunun başvuru dilekçesinde bu fıkra kapsamına giren borçları için Kanun hükümlerinden yararlanmak istediğini belirtmesi şartıyla, bu alacaklar için ayrıca vergi dairesince mükellefe Vergi Mahkemesi/Bölge İdare Mahkemesi/Danıştay Kararına Göre Vergi/Ceza İhbarnamesi tebliğ edilmeyecek ve alacakların vade tarihi Kanunun yayımı tarihi kabul edilecektir.

Fıkra kapsamındaki alacakların yalnızca vergi aslı veya vergi aslı ile birlikte asla bağlı vergi cezası olması durumunda, verginin tamamı ile bu tutar üzerinden gecikme faizi yerine Yİ-ÜFE tutarı hesaplanacaktır. Alacak aslı ile Yİ-ÜFE tutarı toplanarak yapılandırılan alacak tutarının Kanunda öngörülen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla alacak asıllarıyla ilgili gecikme faizi ile asla bağlı cezaların tahsilinden vazgeçilecektir.

Fıkra kapsamındaki alacağın yalnızca asla bağlı vergi cezası olması ve vergi aslının Kanunun yayımı tarihinden önce ödenmiş olması durumunda, herhangi bir başvuruya bağlı olmaksızın bu cezaların tamamının tahsilinden vazgeçilecektir.

Fıkra kapsamındaki alacağın yalnızca asla bağlı olmayan vergi cezası olması durumunda, bu vergi cezalarının (I. ve II. derece usulsüzlük cezaları ile özel usulsüzlük cezaları) %50’sinin Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezaların kalan %50’sinin tahsilinden vazgeçilecektir.

7256 sayılı Kanunun yayımı tarihinden sonra bu fıkra kapsamına giren alacaklara yönelik başvuru süresi içerisinde yapılmış ödemelere ilişkin tebligatlar hakkında da başvurulması şartıyla bu fıkra hükmü uygulanacak ve alacakların vade tarihi olarak Kanunun yayım tarihi kabul edilecektir.

Diğer taraftan, Kanunun yayımı tarihinden önce fıkra kapsamına giren alacaklara karşılık kısmi ödeme yapılmış olması hâlinde ödenmemiş kısım için Kanun hükümlerinden yararlanılabilecektir. Ancak, fıkra kapsamına giren alacakların Kanunun yayımı tarihinden önce tamamının ödenmiş olması hâlinde bu Kanun hükümlerinden yararlanılamayacağı tabiidir.

Ayrıca, bu fıkra hükmünden yararlanılması durumunda, fıkra kapsamına giren alacaklar için tebligat yapılmayacağı gibi alacakların vade tarihi olarak Kanunun yayımı tarihi kabul edileceğinden, Kanun hükümlerinin ihlal edilmesi hâlinde söz konusu alacaklar için Vergi Mahkemesi/Bölge İdare Mahkemesi/Danıştay Kararına Göre Vergi/Ceza İhbarnamesi tebliğ edilmeksizin ve Kanunun yayımlandığı 17/11/2020 tarihi vade tarihi kabul edilmek suretiyle takip ve tahsil işlemlerine devam edilecektir.

Ancak, borçlu tarafından bu fıkra hükmünden yararlanmak için başvuruda bulunulmaması durumunda vergi dairesince alacağa yönelik Vergi Mahkemesi/Bölge İdare Mahkemesi/Danıştay Kararına Göre Vergi/Ceza İhbarnamesinin tebliğ edileceği tabiidir.

 

 


Kaynak:7256 Sayılı Kanun 1 no.lu Tebliğ
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yargi-karari-kesinlesen-ancak-mukellefe-henuz-teblig-edilmeyen-vergi-ve-cezalar-icin-vergi-affina-basvuru-yapilabilir-mi/feed/ 0