vergi kesintisi – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 31 Jul 2021 06:40:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Site yönetim kurulu başkanına ödenen huzur hakkı için gelir vergisi kesintisi yapılır mı? https://www.muhasebenews.com/site-yonetim-kurulu-baskanina-odenen-huzur-hakki-icin-gelir-vergisi-kesintisi-yapilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/site-yonetim-kurulu-baskanina-odenen-huzur-hakki-icin-gelir-vergisi-kesintisi-yapilir-mi/#respond Sat, 31 Jul 2021 02:12:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=91729 Site yönetim kurulu başkanına ödenen huzur hakkı için Muh-Sgk’da bildirim yapıp gelir vergisi kesintisi yapılarak vergi dairesine ödemek zorunlu mudur?

Evet GV, DV kesintisi yapılır.

Limited şirket ortağı şirket müdürüne şirketten huzur hakkı ücret ödemesi yapılıyor, şirket müdürü aynı zamanda özel bir üniversitede öğretim üyesi olarak sgk 4/a’lı çalışmakta. 4/b primi ödenmiyor ve huzur hakkı ödemelerini muhtasar beyannamesinde 014 tür kodu ile SGK muaf olarak bildiriyorduk. Huzur hakkı SGK primine tabi olmadığından aylık Muh-Sgk 1003B bildiriminde bulunmayacağız. MUH-SGK 1003B baktığımız zaman 014 tür kodu ve SGK muaf kulakçıkları var. Yoksa huzur ödemesini SGK istisnası olarak bildirmemiz gerekiyor mu?

014 kod ve SGK’dan muaf kulakçığını işaretlemeniz gerekmektedir.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/site-yonetim-kurulu-baskanina-odenen-huzur-hakki-icin-gelir-vergisi-kesintisi-yapilir-mi/feed/ 0
Acil veya branş nöbeti tutan memur ve sözleşmeli personele bu kapsamda yapılan ödemelerden gelir vergisi kesilmez https://www.muhasebenews.com/acil-veya-brans-nobeti-tutan-memur-ve-sozlesmeli-personele-bu-kapsamda-yapilan-odemelerden-gelir-vergisi-kesilmez/ Thu, 25 Feb 2021 03:32:42 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=103611 657 sayılı Kanunun Ek 33 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre normal, acil veya branş nöbeti tutan memur ve sözleşmeli personele, bu nöbetleri karşılığında yapılan ücret ödemeleri üzerinden, aynı fıkrada yer alan “Bu ücret damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.” hükmüne istinaden gelir vergisi kesintisi yapılmaması gerekmektedir.

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Samsun Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü

Sayı

:

13649056-120[GVK/ÖZE-11]-E.68290

08.12.2020

Konu

:

İcap nöbeti ödemelerinden gelir vergisi kesilip kesilmeyeceği hk.

İlgi

:

05/03/2020 tarihli özelge talebiniz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında, memur ile sözleşmeli personele normal, acil veya branş nöbeti karşılığı yapılacak ücret ödemelerinden damga vergisi hariç herhangi bir vergi kesintisinin yapılmayacağına dair hükmün yer aldığı, aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise icap nöbetleri dolayısıyla yapılacak ödemelere ilişkin hükme yer verildiği, ancak, söz konusu fıkrada herhangi bir vergi kesintisi yapılmayacağına ilişkin bir hükmün yer almadığı belirtilerek, icap nöbeti ödemeleri üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında tevkifat yapmak zorunda olan mükellefler sayılmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde de “Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre” vergi tevkifatı yapılacağı belirtilmiştir.

Öte yandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 33 üncü maddesinde, “Yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetlerinde haftalık çalışma süresi dışında normal, acil veya branş nöbeti tutarak, bu nöbet karşılığında kurumunca izin kullanmasına müsaade edilmeyen memurlar ile sözleşmeli personele, izin suretiyle karşılanamayan her bir nöbet saati için (nöbet süresi kesintisiz 6 saatten az olmamak üzere), aşağıda gösterilen gösterge rakamlarının aylık katsayısı ile çarpılması sonucu hesaplanacak tutarda nöbet ücreti ödenir. Bu ücret yoğun bakım, acil servis ve 112 acil sağlık hizmetlerinde tutulan söz konusu nöbetler için yüzde elli oranında artırımlı ödenir. Ancak ayda aile sağlığı ve toplum sağlığı merkezlerinde 60 saatten, diğer yerlerde ve hiçbir şekilde 130 saatten fazlası için ödeme yapılmaz. Bu ücret damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.

Bu madde hükmü, üniversitelerin yataklı tedavi kurumlarında çalışan ve 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 50 nci maddesinin (e) bendi kapsamında bulunanlar ile yataklı tedavi kurumlarında çalışan ve 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Kanunun ek 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında bulunanlar hakkında da uygulanır.

İcap nöbeti tutan ve bu nöbet karşılığında kurumunca izin kullanmasına müsaade edilmeyen memurlar ile sözleşmeli personele, izin suretiyle karşılanamayan her bir icap nöbeti saati için, icap nöbeti süresi kesintisiz 12 saatten az olmamak üzere, yukarıda nöbet ücreti için belirlenen ücretin yüzde 40’ı tutarında icap nöbet ücreti ödenir. Bu şekilde ücretlendirilebilecek toplam icap nöbeti süresi aylık 120 saati geçemez.

Bu madde uyarınca yapılacak ödemeler, döner sermayesi bulunan kurumlarda döner sermaye bütçesinden karşılanır.” hükmü yer almaktadır.

Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin “Nöbet Türleri” başlıklı 42 inci maddesinde;

“Nöbet hizmetleri evde nöbet, normal, acil, branş nöbeti olarak dört şekilde yürütülür. Acil ve branş nöbetlerinin hangi hallerde, tutulacağı hastanenin türüne, iş durumuna, personel mevcuduna, hizmetin gereklerine göre baştabib tarafından tesbit edilir. Eğitim Hastanelerinde de uzman ve uzmanlık eğitimi görenlerden kimlerin hangi nöbete gireceklerini ve ne nöbeti tutacaklarını da baştabib tesbit eder.

A) İcapçı nöbeti (Ev nöbeti): Uzman adedi nöbet tutacak miktarlardan az, fakat birden fazla olan kurumlarda uzmanlar sırayla ev nöbetini tutarlar. Bunun için aylık ev nöbet listeleri hazırlanır. Ev nöbetçisi mesai saatleri dışında kurumun idari ve tıbbi her türlü gereklerinden sorumludur. Ev nöbetçisi akşam vizitlerini yapmaya, mesai dışında bulunduğu yeri bildirmeye, kuruma her davette gelmeye mecburdur.

B) Normal Nöbetler: Mesai saatleri dışında personelin mesai başlangıç saatini değiştirerek veya vardiye sistemi ile gördürülemeyen veyahut bunların dışında kalan hizmetlerin yürütülmesi için düzenlenen nöbet şeklidir. Bundan amaç; ilgili hizmetin mesai saati dışındaki devamını sürdürerek idari ve tıbbi hizmetlerde süreklilik sağlamaktadır.….

C) Acil nöbetler: Uzman durumu müsait olan kurumlarda lüzum görülen branşlar için normal nöbete ilave olarak ayrıca acil nöbeti konulabilir. Bu takdirde acil nöbetine iştirak edecek diğer sağlık ve yardımcı sağlık personelinin kimler olacağını ve bunların miktarını baştabib tesbit eder. Acil nöbeti tutanlar bir başka nöbete dahil edilmezler. …..

D) Branş nöbeti: Birden fazla genel cerrahi, iç hastalıkları klinikleri ve kadın hastalıkları ve doğum kliniği bulunan yataklı tedavi kurumlarında uzman ve klinik adedi göz önüne alınarak acil hizmet için kliniklere bütün personeliyle birlikte branş nöbeti tutturulabilir. …..”

açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 657 sayılı Kanunun Ek 33 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre normal, acil veya branş nöbeti tutan memur ve sözleşmeli personele, bu nöbetleri karşılığında yapılan ücret ödemeleri üzerinden, aynı fıkrada yer alan “Bu ücret damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.” hükmüne istinaden gelir vergisi kesintisi yapılmaması gerekmektedir.

Diğer taraftan, 657 sayılı Kanunun Ek 33 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre icap nöbeti (ev nöbeti) tutan memur ve sözleşmeli personele, bu nöbetleri karşılığında yapılan ücret ödemeleri üzerinden, aynı fıkrada gelir vergisi kesilmeyeceğine yönelik bir hükme yer verilmediğinden, bu ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir.

 


Kaynak:GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? https://www.muhasebenews.com/tasfiye-payi-nedir-nasil-vergilendirilir/ https://www.muhasebenews.com/tasfiye-payi-nedir-nasil-vergilendirilir/#respond Mon, 30 Nov 2020 01:00:53 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=97469

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


İnsanoğlu ölümlüdür, yani varlığı bir süre sonra son bulur. İnsanoğlunun yarattığı ekonomik aktivitenin kendi hayatıyla son bulmasının önüne geçmek için bulduğu formül ise kurumlaşma, ticaret özelinde ise şirketleşmedir. Belirli süreli şirket kurmak mümkün olmakla birlikte, genellikle şirketler süresiz olarak kurulur. Dünyanın en eski şirketi olan Kongo Gumi, Japonya’da 578 yılında kurulmuş ve 1442 yıl inşaat sektöründe faaliyette bulunduktan sonra 2006 yılında tasfiye edilerek bir başka Japon şirketinin bir yan kuruluşu olmuştur. Demek ki, şirketler de ölümsüz değildir ve bir yerde sona ermektedirler. (Japonya’da yüzlerce hatta bin yılı aşan süredir faaliyette olan çok sayıda şirket bulunmaktadır. Ayrıca incelenmesi gereken bir konu…)

Bu köşeyi takip eden okurlar, genellikle ülkenin mali gündemiyle paralel konuları yazdığımı bilirler ve yazının başlığını ve girişini okuyunca bu konunun nerden çıktığını düşünebilirler. Bu yazıyı yazmamdaki en önemli sebep, ekonomik konjonktür nedeniyle yakında çok sayıda şirketin kapanacağını (tafiye olacağını) düşünmemdir. Umarım yanılırım…

Türk Ticaret Kanunu (TTK) uyarınca kurulan şirketlerin sona erme sebepleri de yine aynı kanunda belirtilmiştir. Kanunda belirtilen sona erme sebeplerinden birinin ortaya çıkması üzerine şirketler tasfiye aşamasına girerler. Tasfiye, belli bir prosedür dahilinde yapılan ve bir sürece yayılan işlemlerdir. Bu süreçte bazı ekonomik ve ticari faaliyetler tasfiye amacı doğrultusunda devam eder. Tasfiyenin amacı, şirketin varlıklarının paraya çevrilerek borçlarının ödenmesi, geriye bir para kalırsa da bu paranın şirket ortaklarına dağıtılmasıdır. Tasfiye sonucunda, ortaklara şirkete koydukları sermaye paylarının geri verilmesinden sonra dağıtılacak olan paraya “tasfiye payı” denir. Tasfiye payının tanımı TTK’da yapılmamış olmakla birlikte, TTK’nın 543 ve 643. maddesi uyarınca, tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı hâlinde esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır. Esas sözleşme ve genel kurul kararında aksine hüküm bulunmadıkça, dağıtma para olarak yapılır.

Tasfiyeye giren şirketlerin vergilendirilmesine ilişkin düzenlemeler Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nun 17. maddesinde yapılmıştır. Söz konusu madde uyarınca, her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olur. Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer. Başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılır. Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye kârıdır. Tasfiye kârı, tasfiye döneminin sonundaki servet değeri (öz sermaye) ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri (öz sermaye) arasındaki olumlu farktır. Tasfiyenin zararla kapanması halinde tasfiye sonucu, önceki tasfiye dönemlerine doğru düzeltilir ve anılan dönemlerde fazla ödenen vergi mükellefe iade edilir. Özetle, tasfiyeye giren şirketlerin tasfiyeye sonundaki ve tasfiyeye giriş tarihindeki özesermayeleri arasındaki fark, tasfiye kârı olarak kurumlar vergisine tabidir.

Peki, tasfiye sonucunda ortaklara pay bedellerini aşan tutarda yapılan ödemelerin (tasfiye payının) vergilendirilmesi nasıl olmaktadır? Dikkat edilirse, KVK’nın 17. maddesinde tasfiye payı değil, tasfiye kârı düzenlenmiştir. Bu ikisi farklı kavramlardır. Vergi kanunlarında tasfiye payının nasıl vergilendirileceği konsunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Tasfiye payı, kâr payı mıdır? Değer artış kazancı mıdır? Yoksa ikisi de değil midir?

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), verdiği muhtelif özelgelerde (örneğin, 25/05/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.07.16.01-KVK.2010.41-122 sayılı, 24/08/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-413 sayılı, 23/02/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 94-723 sayılı, 03.10.2019 tarih ve 75497510-125[17-2018-12]-E.46365 sayılı özelgeler), “ortaklarca ödenmiş sermaye dışındaki, öz sermaye hesaplarının (net tasfiye karı dahil) ortaklara dağıtılması veya işletmeden çekilmesi durumunda, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15 inci ve 30 uncu maddeleri ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun 94 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasının (b) bendi hükümleri uyarınca, Geçici 62 nci madde hükümleri de göz önünde bulundurularak, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekmekte olup, ortaklarca ödenmiş sermayenin ortaklara dağıtılması durumunda ise, vergi kesintisi yapılmasına gerek bulunmadığı; öte yandan, daha önce sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, şirketin tasfiye edilmesi sebebiyle işletmeden çekildiği kabul edilerek bu tutarların öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulması, kurumlar vergisi sonrası kalan tutarların da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerektiği” yönünde görüş bildirmiştir. Dolayısıyla, GİB tasfiye payını kâr payı olarak değerlendirmektedir. Peki bu yorum doğru mudur?

KVK’nın 15 ve 30, GVK’nın 94/6.b maddelerinde, GVK’nın 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerindeki kâr payları üzerinden stopaj yapılacağı belirtilmektedir. Söz konusu kâr payları ise her nevi hisse senetlerinin kâr payları, iştirak hisselerinden doğan kazançlar (limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar) ve şirketlerin yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kâr paylarıdır.

GVK 75’de kâr payı ifadesi geçmekle birlikte, kâr payının tanımı yapılmamıştır. Bu nedenle, kâr payının tanımı için TTK’ya bakmak gerekir. TTK’nın 507/1. maddesinde “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir. Şirketin sona ermesi hâlinde her pay sahibi, esas sözleşmede sona eren şirketin mal varlığının kullanılmasına ilişkin, başka bir hüküm bulunmadığı takdirde, tasfiye sonucunda kalan tutara payı oranında katılır.” hükmü yer almaktadır. Hükmün birinci cümlesi kâr payını, ikinci cümlesi de tasfiye payını düzenlemektedir. Ayrıca, kâr payının hesaplanma yöntemi 509. maddede, tasfiye payının hesaplanması ise 543. maddede düzenlenmiştir. Bu durumda, TTK kâr payı ile tasfiye payını ayrı ayrı düzenleyerek bu ikisinin birbirinden farklı olduğunu kabul etmektedir.

Diğer taraftan, GVK’nın 75. maddesi menkul sermaye iratlarına ilişkin bir madde olup maddenin birinci fıkrası menkul sermaye iradına ilişkin genel bir tanım yapmıştır. Buna göre, “sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkül sermaye dolayısıyla elde ettiği kâr payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradıdır.” Bu tanımda dikkat çeken özellik, menkul sermaye iradının 1) nakdi sermayeye ödenen, 2) kâr payı, faiz, kira ve benzeri irat olmasıdır. Maddede belirtilen irat türlerinin özelliği, sermayenin kendisine (anaparasına) ödenen düzenli veya düzensiz dönemsel bir getiri olmasıdır. Bu nedenle, tasfiye payının maddede geçen “ve benzeri irat” kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Zira, tasfiye payı sermayeye ödenen dönemsel bir getiri değildir. Bir an için, tasfiye payı, menkul sermaye iradının genel tanımına girdiği kabul edilse bile, 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payı olmadığından stopaja tabi olmaması gerekir. Böyle bir durumda ise tasfiye payı, stopaja tabi olmayan bir menkul sermaye iradı olarak, elde eden ortak tarafından beyan edilmesi gereken bir gelir unsuru olacaktır. Bu durum ise, ortağın şirket olması halinde KVK md. 5/1.a’da düzenlenen iştirak kazancı istisnasından ve gerçek kişi olması halinde ise GVK md. 22/3’deki kâr payı gelirine ilişkin gelir vergisi istisnasından yararlanamaması sonucunu doğuracaktır. (GİB, tasfiye payını kâr payı kabul ettiğinden bu istisnaları uygulatmaması kendi içinde çelişki yaratacaktır.)

Diğer taraftan, GVK’nın 76. maddesindeki “menkul kıymetin kuponlu veya kuponsuz olarak satılması, iştirak hisselerinin devir ve temliki, menkul kıymetler ile iştirak hisselerinin tamamen veya kısmen itfa olunması karşılığında alınan paralarla itfa dolayısıyla verilen ikramiyeler menkul sermaye iradı sayılmaz.” hükmü de tasfiye payının menkul sermaye iradı olmadığını ortaya koymaktadır. Zira, iştirak hissesinin itfası tasfiye ile gündeme gelir.

Peki tasfiye payı, kâr payı değilse nedir? Değer artış kazancı mıdır? GVK’nın mükerrer 80. maddesinde “ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar”ın değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabi olduğu ve “elden çıkarma” deyiminin, maddede yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade ettiği belirtilmiştir. Bu durumda, tasfiye elden çıkarma tanımına girmediğinden, tasfiye payı da değer artış kazancı kapsamına girmemektedir.

Benzer bir hüküm, KVK md. 5/1.e’de de yer almaktadır. Bu maddeye göre, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisnadır. İştirak olunan şirketin tasfiyeye girmesi bu iştirakin satılması demek değildir. Çünkü satış, mülkiyet devrini öngören ve Borçlar Kanunu’nda düzenlenen bir sözleşme türü olup tasfiye satış sözleşmesi değildir. O halde, kurumlar açısından tasfiye payı iştirak satış kazancı istisnasından yararlanamaz.

Konuya ilişkin vergi yargısının görüşüne gelirsek; Danıştay 9. Dairesi 2019 yılında verdiği bir kararda, daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl kârlarının, şirketin tasfiye edilmesi sebebiyle ortaklara dağıtılması sırasında yapılan kâr dağıtımı stopajını, geçmiş yıl kârının sermayeye eklendiğinde şekil değiştirdiği ve kâr payı olmaktan çıkıp sermaye haline geldiği, bu nedenle de tasfiye sonucu geri verilen sermaye paylarından dağıtılmayan kâr payını ayrıştırıp vergilendirmenin, Yasa’nın kârın sermayeye eklenmesinin kâr dağıtımı sayılmayacağı yönündeki hükmüne ve amacına aykırı olacağı, ayrıca yasada öngörülmeyen bir hususun tebliğ, sirküler, özelge gibi idari işlemlerle vergilendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir. Karara konu olayda, geçmiş yıl kârlarının sermayeye ilave edildikten sonra tasfiyenin sonlandığı anlaşılmaktaysa da, bu durumun olayın özünü değiştirmeyeceğini ve geçmiş yıl kârları sermayeye eklenmese de tasfiye payının kâr payı olarak değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum.

Yukarıdaki uzun ve karmaşık açıklamaları özetleyecek olursam, şirketlerin tasfiyesi sonucunda ortaklara dağıtılan tasfiye payı, kâr payı olmadığı için stopaja tabi olmamalıdır. Menkul sermaye iradı ve değer artış kazancı da değildir. Bu durumda, tasfiye olan şirketin gerçek kişi ve dar mükellef kurum ortaklarına ödediği tasfiye payı, mevcut düzenlemeler karşısında Türkiye’de vergiye tabi olmamaktadır. Diğer taraftan, ortak ticari kazanç sahibi veya kurumlar vergisi mükellefi ise tasfiye payı, GVK’nın 38. maddesi uyarınca ticari kazanç ile kurum kazancı dönem sonu ve dönem başı özsermaye kıyaslaması suretiyle tespit edildiği için bu kazançların kapsamında olup vergiye tabidir. Özetle, yerli/yabancı gerçek kişiler ile dar mükellef kurumlar tasfiye payından vergi ödemezken, ticari kazanç sahipleriyle tam mükellef kurumlar vergi ödemek durumundadır.

Yazımı son bir notla bitiriyorum. Tasfiye payı, aslında şirkette kalan geçmiş yıl kârlarının ortaklara dağıtılmasıdır. Ancak mevcut vergi ve ticari mevzuatımızda, bu tutarlar açıkça kâr payı olarak tanımlanmadığı için tasfiye payının ne olduğu konusunda karışıklık ortaya çıkmaktadır. Kişisel kanaatim, tasfiye payının değer artış kazancı olarak vergilendirilmesini sağlayacak açık bir yasal düzenlemenin yapılması yönündedir. Zira verginin kanuniliği ilkesi gereği, bir konunun vergilendirilebilmesi için kanunda bu yönde açık hüküm olması gerekir.

Sonraki yazımda, tasfiye nedeniyle değersiz hale gelen iştirak hissesinin vergisel akıbetinin ne olacağını irdeleyeceğim.

Sözün özü: Law is law. (Kanun kanundur.)


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/tasfiye-payi-nedir-nasil-vergilendirilir/feed/ 0
Yıllara Sari İnşaat Onarım İşinde Hakediş Ödemeleri Üzerinden Kesinti Yapılır mı? https://www.muhasebenews.com/yillara-sari-insaat-onarim-isinde-hakedis-odemeleri-uzerinden-kesinti-yapilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/yillara-sari-insaat-onarim-isinde-hakedis-odemeleri-uzerinden-kesinti-yapilir-mi/#respond Tue, 03 Nov 2020 07:52:58 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17702 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Yıllara sâri inşaat ve onarım işinde işin başlangıç ve bitim tarihi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … ve… Bölgelerinde Yapılacak Olan Spor Salonu ve Yüzme Havuzu İnşaatı İşinin yüklenici olarak tarafınızca üstlenildiği, söz konusu işle ilgili sözleşmenin 11.10.2012 tarihinde düzenlendiği, 22.10.2012 tarihinde yer teslim tutanağı düzenlenerek fiili yer tesliminin de 03.01.2013 tarihinde düzenlenen işe başlama tutanağı ile yapıldığı, sözleşme gereği 300 gün içinde işin bitirileceği belirtilerek; söz konusu işin yıllara sâri iş kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve hakediş ödemeleri üzerinden kesinti yapılıp yapılmayacağı hususlarında görüş talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasında vergi kesintisi yapmak zorunda olanlarca kurumlara avanslarda dâhil olmak üzere nakden veya hesaben yapılan ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılacağı; aynı fıkranın (a) bendinde de Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden vergi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan maddenin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de bahse konu vergi kesintisi oranı %3 olarak belirlenmiştir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42’nci maddesinde; “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak, mezkûr yıl beyannamesinde gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bir işin Gelir Vergisi Kanununun 42’nci maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için;
-Faaliyet konusunun inşaat ve onarma işi olması,
-İnşaat ve onarma işinin birden fazla takvim yılına sirayet etmesi,
-İnşaat ve onarma işinin taahhüde bağlı olarak yapılması şartlarının bir arada aranılması gerekmektedir.

Madde kapsamına giren işlerde işin başlangıç tarihi olarak;
-Yapılan sözleşmede yapılacak işin yer teslim tarihi öngörülmüş ise, yer teslim edildiği tarih,
-Sözleşmede yer teslim tarihi belirtilmemiş ise sözleşmede belirtilen işin başlangıç tarihi,
-Sözleşmede bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşmenin imzalandığı tarih olarak kabul edilmesi gerekir.

Aynı Kanunun “İnşaat ve onarma işlerinde işin bitimi” başlıklı 44’üncü maddesinde, inşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarihin; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarihin bitim tarihi olarak kabul edileceği ve bitim tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde edildiği yılın kâr veya zararının tespitinde dikkate alınacağı belirtilmiştir.

İlgide kayıtlı özelge talep formu ekinde, … ve… Bölgelerinde Yapılacak Olan Spor Salonu ve Yüzme Havuzu İnşaatı İşine Ait Sözleşmenin 11.10.2012 tarihinde imzalandığı, sözleşmenin “İşe başlama ve bitirme tarihi” başlıklı 9’uncu maddesinde, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 10 (on) gün içinde yer teslimi yapılarak işe başlanacağı, yüklenici ve idare yetkilisi/yetkilileri arasında düzenlenen yer teslim tutanağının imzalanmasıyla yer teslimin yapılmış olacağı, taahhüdün tümünü işyeri teslim tarihinden itibaren 300 gün içinde tamamlanarak geçici kabule hazır hale getirileceği belirtilmiş olup, söz konusu yer teslim tutanağı İhale Makamınca 22.10.2012 tarihinde onaylanmış ancak,  yine İhale Makamının 29.11.2012 tarihli oluruna istinaden, yapılacak olan söz konusu işin kazı çalışmalarının… Belediyesi Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü tarafından yapılarak, bu işlerin tamamlanmasından sonra 03.01.2013 tarihli İşe Başlama Tutanağı ile şirketinizin fiilen işe başladığı anlaşılmıştır.

İnşaat sözleşmeleri her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme türü olması nedeniyle anılan sözleşmenin 9 uncu maddesinde hüküm altına alınan işe başlama süresinin tutanakla değiştirilmesi mümkün değildir.

Buna göre, 22.10.2012 tarihinde yapılan yer teslimi ile başladığının kabul edilmesi gereken taahhüt konusu işin, sözleşmeye göre 300 takvim günü içinde bitirileceğinin öngörülmesi nedeniyle, Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesi gereğince yıllara sâri inşaat ve onarma işi kapsamında değerlendirilmesi şirketinize yapılan hakediş ödemelerinden, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15/1-a maddesine göre tevkifat yapılması gerekmektedir.

Kaynak: Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
11 Nisan 2014 Tarih ve 38418978-120[42-13/15]-368

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yillara-sari-insaat-onarim-isinde-hakedis-odemeleri-uzerinden-kesinti-yapilir-mi/feed/ 0
Şirket adına 1003B şifresi almış vergi mükellefleri çalışanların gelir ve damga vergisi bildirimini de bu beyannamede mi gösterecektir? https://www.muhasebenews.com/sirket-adina-1003b-sifresi-almis-vergi-mukellefleri-calisanlarin-gelir-ve-damga-vergisi-bildirimini-de-bu-beyannamede-mi-gosterecektir/ https://www.muhasebenews.com/sirket-adina-1003b-sifresi-almis-vergi-mukellefleri-calisanlarin-gelir-ve-damga-vergisi-bildirimini-de-bu-beyannamede-mi-gosterecektir/#respond Sat, 05 Sep 2020 14:00:56 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=92029 Çalışanların ücret gizliliği için 1003B kodundan şifre alınmıştır. Ancak Huzur hakkı ve Kayyım ücretleri gibi SGK’dan muaf işlemlerimiz mevcuttur. İlgili bildirimleri 1003A dan mı yoksa 1003 B bildiriminden mi yapmalıyız? 1003 B’den bildirmemiz durumunda beyannamede kişi sayısı SGK’dan farklı olacaktır. Bu durum sorun teşkil eder mi?

SGK’dan muaf işlemler 1003A’dan bildirilmelidir.

Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi için ücret gizliliği politikası nedeniyle ek şifre alarak 1003A ve 1003B olarak beyanlarımızı vereceğiz. İşçiliğe isabet eden ve 12 kodu ile beyan ettiğimiz gelir vergisini 1003A tarafında mı, yoksa 1003B tarafında mı beyan etmeliyiz?

Gelir İdaresi Başkanlığınca yayımlanan 13.1.2020 tarih ve VUK-122/2020-1 sayılı 122 No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile vergi kanunlarına göre vergi kesintisi yapmak zorunda olanlar ile 5510 sayılı Kanuna göre sigortalıların prime esas kazanç ve hizmet bilgilerini bildirmekle yükümlü olanların, sadece hizmet erbabına ödenen ücretlerden yapılan vergi kesintilerini matrahlarıyla birlikte ve sigortalının sigorta primleri ve kazançları toplamı, meslek adları ve kodları ve prim ödeme gün sayılarını 1003B Beyanname kodlu Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi ile mevcut e-beyanname şifresinden ayrı olarak kullanıcı kodu, parola ve şifre alınması suretiyle elektronik ortamda gönderebilmelerine imkân sağlanmıştır.

Bu imkândan faydalanmayı tercih eden mükellefler/işverenler ücret ödemelerine ilişkin vergi kesintilerini ve sigortalının sigorta primleri ve kazançları toplamı, meslek adları ve kodları ve prim ödeme gün sayılarını 1003B Beyanname kodlu Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi ile beyan edeceklerdir.

1003B formatını ŞİRKET ADINA ŞİFRE almış olan mükellefler kullanır. Bu mükellefler SADECE ÜCRETTEN kesilen vergileri ve SGK bildirgesindeki bilgiler beyan eder. Ücretten kesilen vergi kesintileri haricinde ilgili dönem içinde yaptıkları ödemelere ilişkin tevkif ettikleri vergileri ise 1003A Beyanname kodlu Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi ile beyan etmeye devam edeceklerdir. Büro işleten meslek mensupları müşterilerinin vergi kesintileri ve SGK bildirimleri için 1003A formatını kullanırlar.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/sirket-adina-1003b-sifresi-almis-vergi-mukellefleri-calisanlarin-gelir-ve-damga-vergisi-bildirimini-de-bu-beyannamede-mi-gosterecektir/feed/ 0
1003B kodlu Muhtasar SGK beyannamesinde kira ve serbest meslek bildirimleri yapılır mı? https://www.muhasebenews.com/1003b-kodlu-muhtasar-sgk-beyannamesinde-kira-ve-serbest-meslek-bildirimleri-yapilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/1003b-kodlu-muhtasar-sgk-beyannamesinde-kira-ve-serbest-meslek-bildirimleri-yapilir-mi/#respond Wed, 02 Sep 2020 13:30:50 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=91741 SGK bildirimlerini 1003B’den ücret kira serbest meslek damga bildirimlerini 1003A’dan yapabilir miyim?

1003 B için ikinci şifre başvurusu yapmış ve almışsanız evet yapabilirsiniz.

İnsan kaynakları departmanımız ek bir şifre alarak 1003-B kodlu beyan ile ayrı beyanname gönderecektir. Fakat 1003-A kodlu beyannamede doldurduğumuz vergiye tabi işlemler ve vergi bildirimi bilgilerini 1003-B’de tekrardan girmemiz gerekiyor mu? 1003-B kodlu beyannamede sadece SGK bildirimleri kısmının doldurulması yeterli midir?

1003B formatını ŞİRKET ADINA ŞİFRE almış olan mükellefler kullanır. Bu mükellefler SADECE ÜCRET DEN kesilen vergileri ve SGK bildirgesindeki bilgiler beyan eder. Diğer vergi kesintilerini ise 1003A formatındaki beyannameyi verirler. 1003A formatına da ücret ile ilgili bilgiler yeniden girilmez.

Muhtasar ve SGK birleşmesi sonrası 1003A ve 1003B beyannameleri arasındaki fark nedir?

Kimler 1003A, 1003B beyannamesi bildiriminde bulunacaktır?

340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğin

“IV – Beyannamelerini Kendileri Gönderebilecek Mükellefler” bölümündeki şartları taşıyan mükellefler/işverenler, diledikleri takdirde, ikinci bir şifre alarak sadece ücret ödemeleri üzerinden yapılan vergi kesintilerini matrahlarıyla birlikte 5510 sayılı Kanuna göre sigortalıların sigorta primleri ve kazançları toplamı, meslek adları ve kodları ile prim ödeme gün sayılarını “1003B” kodlu “Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi (Ücret ödemelerine ilişkin vergi kesintileri ile sigortalının sigorta primleri ve kazançları toplamı, meslek adları ve kodları ile prim ödeme gün sayılarının bildirilmesine yönelik)” ile elektronik ortamda gönderebileceklerdir.

Ücret ödemeleri üzerinden yapılan vergi kesintilerini matrahlarıyla birlikte 5510 sayılı Kanuna göre sigortalıların sigorta primleri ve kazançları toplamı, meslek adları ve kodları ile prim ödeme gün sayılarını ayrı bir beyanname ile beyan etmek isteyen mükellefler/işverenler, ücret ödemeleri dışındaki kira ödemesi kesintisi, serbest meslek ödemesi kesintisi vb. kesintileri 1003A kodlu Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi ile beyan etmeye devam edeceklerdir.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/1003b-kodlu-muhtasar-sgk-beyannamesinde-kira-ve-serbest-meslek-bildirimleri-yapilir-mi/feed/ 0
Özel inşaatta çalışanlar çalışanların bildirimini Muh-SGK ile mi yapacak? https://www.muhasebenews.com/ozel-insaatta-calisanlar-calisanlarin-bildirimini-muh-sgk-ile-mi-yapacak/ https://www.muhasebenews.com/ozel-insaatta-calisanlar-calisanlarin-bildirimini-muh-sgk-ile-mi-yapacak/#respond Wed, 02 Sep 2020 12:30:46 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=91735 10’dan az işçisi olan mükellefim için Muh-Sgk prim hizmet belgesinde aylık vergi kesintileri 3 aylık olmasına rağmen yine de damga vergisi kesintisi yapılır mı?

Evet her beyanname için DV hesaplanır.

Özel inşaat Muh-Sgk için bildirim yapıldı, şifre alında. Beyannameyi nereden vermem gerekiyor?

Tüm beyannameler (Muhsgk dahil) GİB e-beyan bdp programından verilir.

Ev Hizmetlerinde Sigortalı Çalışanların Birleştirilmiş Muhtasar ve SGK Prim Bildirgesi uygulaması açısından Durumu

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında ev hizmetlerinde sigortalı çalıştırmakta iken 5510 sayılı Kanunun Ek 9 uncu maddesi kapsamına geçen işverenlere ait tahakkuklar otomatik olarak oluşturulduğundan bu işverenler Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi göndermeyecektir. Bu yöntemle oluşan tahakkuklar damga vergisine tabi değildir.

Ancak, 5510 sayılı Kanunun Ek 9 uncu maddesi kapsamına geçmeksizin işyeri sicil numarası üzerinden ev hizmetlerinde çalışan sigortalılarını 2020/Temmuz dönemi öncesinde e-Bildirge sisteminden SGK’ya bildiren işverenler, sigortalı bildirimlerini 2020/Temmuz ayından itibaren Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi vasıtasıyla yapacaklardır.

EK 9 başvurusu elektronik ortamda yapılmamakta olup, Sosyal Güvenlik Merkezine bizzat başvuru yapmak gerekmektedir.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ozel-insaatta-calisanlar-calisanlarin-bildirimini-muh-sgk-ile-mi-yapacak/feed/ 0
Dar Mükellef Kurumların Vergisi Vergi kesintisine tabi Kazanç ve İratları https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-kurumlarin-vergisi-vergi-kesintisine-tabi-kazanc-ve-iratlari/ https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-kurumlarin-vergisi-vergi-kesintisine-tabi-kazanc-ve-iratlari/#respond Mon, 17 Aug 2020 07:45:20 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=90542 Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinde dar mükelleflerin elde ettikleri kazanç ve iratlardan vergi kesintisine tabi tutulacak olanlar tek tek sayılmıştır. Buna göre, dar mükellef kurumların elde edecekleri aşağıdaki kazanç ve iratlar, anılan maddeye göre vergi kesintisine tabi olacaktır.

  • Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri,
  • Serbest meslek kazançları,
  • Gayrimenkul sermaye iratları,
  • Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları,
  • Ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayrimaddi hakların satış, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen bedeller,
  • Tam mükellef kurumlar tarafından, dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payları (Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç),
  • Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlar ile (c) bendinde belirtilen şirketlerin (b) bendindeki şartları taşıyan iştirak kazançlarından anonim veya limited şirket niteliğindeki dar mükellef kurumlara dağıtılan kâr payları,
  • Türkiye’de işyeri ve daimi temsilcisi bulunmayan dar mükelleflerin, yetkili makamların izniyle açılan sergi ve panayırlarda yaptıkları ticari faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar,
  • Yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktardıkları tutarlar,
  • Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler

Kaynak: 1 Seri no.lu kurumlar vergisi genel tebliğ
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-kurumlarin-vergisi-vergi-kesintisine-tabi-kazanc-ve-iratlari/feed/ 0
Dar mükellef kurumlar tarafından Türkiye’de bulunan işyeri veya daimi temsilci vasıtasıyla elde edilen kazanç ve iratlarda vergi kesintisi uygulaması https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-kurumlar-tarafindan-turkiyede-bulunan-isyeri-veya-daimi-temsilci-vasitasiyla-elde-edilen-kazanc-ve-iratlarda-vergi-kesintisi-uygulamasi/ https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-kurumlar-tarafindan-turkiyede-bulunan-isyeri-veya-daimi-temsilci-vasitasiyla-elde-edilen-kazanc-ve-iratlarda-vergi-kesintisi-uygulamasi/#respond Mon, 17 Aug 2020 06:45:07 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=90538 Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, dar mükellefiyete tabi kurumlara Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri ile anılan kurumların;

Serbest meslek kazançları,

Gayrimenkul sermaye iratları,

Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları  üzerinden vergi kesintisi yapılacaktır.

Kanunun 22 nci maddesinin birinci fıkrasında, dar mükellef kurumların işyeri veya daimi temsilci vasıtasıyla elde ettikleri kazançlarının tespitinde, aksi belirtilmediği takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.

Anılan Kanunun 15 inci maddesine göre, tam mükellef kurumların, birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile ilgili hakedişlerinden, her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerinden, mevduat faizlerinden, katılım bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kâr paylarından, kâr ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kâr paylarından, repo kazançlarından ve kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemelerinden vergi kesintisi yapılmaktadır.

Bu nedenle, tam mükellef kurumların vergi kesintisine tabi tutulan kazanç ve iratlarının, Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci bulundurmak suretiyle ticari faaliyette bulunan dar mükellef kurumlar tarafından da elde edilmesi halinde, söz konusu kazanç ve iratlar üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesine göre her halükârda vergi kesintisi yapılacaktır.

Öte yandan, dar mükellefiyete tabi kurumların, Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci bulundurmak suretiyle yaptıkları ticari ve zirai faaliyet kapsamında, bu işyerleri veya daimi temsilcileri vasıtasıyla elde ettikleri serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları (dar mükellef kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemeleri hariç) ve menkul sermaye iratları (kâr payları ile Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında vergi kesintisine tabi tutulan menkul sermaye iratları hariç) üzerinden anılan Kanunun 30 uncu maddesine göre vergi kesintisi yapılmayacaktır.

Ancak, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilcisi bulunmadan veya Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci bulunsa da bu işyerlerinde yürüttükleri ticari faaliyetle bağlantılı olmamak suretiyle elde ettikleri, serbest meslek kazançlarından, gayrimenkul sermaye iratlarından ve kâr payları hariç menkul sermaye iratlarından Kanunun 30 uncu maddesine göre vergi kesintisi yapılacağı tabiidir.

Örneğin; yabancı bankaların Türkiye’de bulunan şubelerinin bizzat bankacılık faaliyeti çerçevesinde elde ettikleri kazanç ve iratları üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre vergi kesintisi yapılmayacaktır. Ancak, bu bankaların şube dışında elde ettikleri ve bankacılık faaliyetine dahil olmayan kazanç ve iratları üzerinden yine anılan madde uyarınca vergi kesintisi yapılacaktır.

Vergi kesintisi yapma sorumluluğu bulunanların dar mükelleflere nakden veya hesaben ödeme yapmaları sırasında, dar mükellefin Türkiye’de işyerlerinin veya daimi temsilcilerinin bulunup bulunmadığının bilinmemesi halinde anılan madde uyarınca vergi kesintisi yapılması gerekeceği tabiidir.

Diğer taraftan, telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayrimaddi hakların satışı, devir ve temliki karşılığında yapılan ödemeler üzerinden bu kazanç ve iratların ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın sorumlularca kurumlar vergisi kesintisi yapılacaktır. Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin diğer fıkralarına göre yapılacak vergi kesintilerinde ilgili fıkralardaki hükümlerin dikkate alınacağı tabiidir.


Kaynak: 1 Seri no.lu kurumlar vergisi genel tebliğ
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-kurumlar-tarafindan-turkiyede-bulunan-isyeri-veya-daimi-temsilci-vasitasiyla-elde-edilen-kazanc-ve-iratlarda-vergi-kesintisi-uygulamasi/feed/ 0
Muhtasar prim beyannamesinde sadece prim bildiriminde bulunabilir miyiz? https://www.muhasebenews.com/muhtasar-prim-beyannamesinde-sadece-prim-bildiriminde-bulunabilir-miyiz/ https://www.muhasebenews.com/muhtasar-prim-beyannamesinde-sadece-prim-bildiriminde-bulunabilir-miyiz/#respond Sat, 15 Aug 2020 08:30:47 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=90461 1 Temmuz itibariyle muhtasar ve prim beyanı birleştirildi. Muhtasar beyanını üç aylık gönderen ve ağustos itibariyle işçi çalıştırmaya başlayan iş yeri için nasıl bir yol izleyeceğiz?

İnteraktif vergi dairesinden dilekçe vermesi gerekmektedir.

SGK’lı çalışanı olmayan ve 3 aylık muhtasar beyanname verdiğimiz mükelleflerimizin muhtasar beyannamelerini aylığa çevirmek zorunda mıyız?

İşçi çalıştıranlardan vergi kesintisini 3 ayda bir bildirme hakkı olanlar iki şekilde beyanname düzenleyebilir.

Her ay beyanname verdikleri halde, beyannamenin vergi kesintilerine ilişkin bölümünü mart, haziran, eylül ve aralık aylarında olmak üzere üç aylık olarak beyan edebilirler.

Ancak bu mükellefler muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin prim ve hizmete ilişkin bölümünü her ay beyan etmek zorundadır.

Her ay verdikleri beyanname ile hem vergi kesintilerini hem de prim ve hizmet bilgilerini beyan edebilirler.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/muhtasar-prim-beyannamesinde-sadece-prim-bildiriminde-bulunabilir-miyiz/feed/ 0