vergi kanunları – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Tue, 16 Jan 2024 16:34:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Türk vatandaşının yurt dışından Türkiye’ye gönderdiği para için vergi istenir mi? https://www.muhasebenews.com/turk-vatandasinin-yurt-disindan-turkiyeye-gonderdigi-para-icin-vergi-istenir-mi/ https://www.muhasebenews.com/turk-vatandasinin-yurt-disindan-turkiyeye-gonderdigi-para-icin-vergi-istenir-mi/#respond Tue, 16 Jan 2024 16:34:23 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=148589 Türk vatandaşı bir şahsın yurt dışındaki banka hesabından Türkiye’ye transfer yapabilir mi?Yaparsa vergi kanunları açısından durumu ne olur?

Para transferi yapılır. Yurt dışından elde edilen kazanç Türkiye’de vergilendirilmesi gereken kazançlardansa buna ilişkin izahat istenebilir.

Varlık Barışı kapsamında gönderilmişse ve bu kapsamda beyan edilmiş ve varsa vergisi ödenmişse istenildiği gibi serbestçe kullanılabilir.

 

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/turk-vatandasinin-yurt-disindan-turkiyeye-gonderdigi-para-icin-vergi-istenir-mi/feed/ 0
Mükelleflerin Vergi Kanunlarında Yer Alan Özel Haklar ve Kanun Maddeleri https://www.muhasebenews.com/mukelleflerin-vergi-kanunlarinda-yer-alan-ozel-haklar-ve-kanun-maddeleri/ https://www.muhasebenews.com/mukelleflerin-vergi-kanunlarinda-yer-alan-ozel-haklar-ve-kanun-maddeleri/#respond Thu, 12 Oct 2023 05:27:08 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=147031

Özel Haklar (Vergi Kanunlarında Yer Alan Haklar)

Mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması sırasında karşılaştıkları özel durumlar ve işlemler ile ilgili olarak sahip oldukları haklardır.

Sıra

Mükelleflerin Hakları

İlgili Kanun Maddesi

1

Uzlaşma Hakkı

VUK Ek Madde 1 ve 11

2

Pişmanlık Hakkı

VUK Madde 371

3

Düzeltme Talebi Hakkı

VUK Madde 120-121-122-123

4

Şikâyet Yolu ile Müracaat Hakkı

VUK Madde 124

5

Kanun Yolundan Vazgeçme Hakkı

VUK Madde 379

6

Ödeme Emrine İtiraz Hakkı

6183 sayılı Kanun Madde 58

7

Vergi Mahremiyeti Hakkı

VUK Madde 5

8

Tecil-Taksitlendirme Hakkı

6183 sayılı Kanun Madde 48 ve 48/A

9

Bazı Hallerde Haczin Kaldırılması Hakkı

6183 sayılı Kanun Madde 74/A

10

Vergi İncelemesi Sırasındaki Haklar

VUK Madde 136 ve 140

11

Cezalarda İndirim Hakkı

VUK Madde 376

12

Vergi Ödeme Hakkı ve Ödevi

Anayasa Madde 73

13

Özelge Talep Hakkı

VUK Madde 413

14

Mahsup ve İade Talep Hakkı

Çeşitli maddi vergi kanunları

15

Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi Hakkı

GVK Mük. Madde 121

16

Karşılıklı Anlaşma Usulüne Başvuru Hakkı

VUK Ek Madde 14 ila 18

17

Peşin Fiyatlandırma Anlaşması Başvuru Hakkı

KVK Madde 13

 


Kaynak: GİB Rehber
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/mukelleflerin-vergi-kanunlarinda-yer-alan-ozel-haklar-ve-kanun-maddeleri/feed/ 0
Faydalı ömrünü tamamlamadan ölen sualtı canlılarının vergi kanunları karşısındaki durumu ile bu canlıların yavrularının değerlemesi hk. https://www.muhasebenews.com/faydali-omrunu-tamamlamadan-olen-sualti-canlilarinin-vergi-kanunlari-karsisindaki-durumu-ile-bu-canlilarin-yavrularinin-degerlemesi-hk-%ef%bf%bc/ https://www.muhasebenews.com/faydali-omrunu-tamamlamadan-olen-sualti-canlilarinin-vergi-kanunlari-karsisindaki-durumu-ile-bu-canlilarin-yavrularinin-degerlemesi-hk-%ef%bf%bc/#respond Mon, 28 Mar 2022 21:15:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=124874 Sayı: 11395140-019.01-1949

Tarih: 24/07/2014

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı:11395140-019.01-194924/07/2014
Konu:Faydalı ömrünü tamamlamadan ölen sualtı canlılarının vergi kanunları karşısındaki durumu ile bu canlıların yavrularının değerlemesi.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … de kurumunuz aktifine kayıtlı … ayrı türden yaklaşık … adet deniz ve tatlı su canlısı yaşadığı, bunlardan bazılarının çeşitli nedenlerle faydalı ömürlerini tamamlayamadan öldüğü, bazılarının ise üreme sonucu arttığı belirtilerek, faydalı ömrünü tamamlayamadan ölen sualtı canlılarının imhasında takdir komisyonu kararı olmaksızın hıfzıssıhha kurumunca düzenlenecek rapora istinaden kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı, bu canlıların alımında ödenen katma değer vergisinin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ile üreme sonucundaki artışların hangi değerle kayıtlarınıza intikal ettirileceği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

            Gelir Vergisi Kanununun “Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 38 inci maddesinde de, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır. Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinin (7) numaralı bendinde ise, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların safı kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

            Buna göre, amortismana tabi olan su altı canlılarının ölmesi halinde itfa edilmemiş bedellerinin, fevkalade amortisman yöntemi uygulanmak suretiyle kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün olabilmektedir.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

            – 74 üncü maddesinin (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde, yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmanın takdir komisyonlarının görevleri arasında bulunduğu,

            – 267 nci maddesinde, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın emsal bedelinin, ortalama fiyat, maliyet bedeli ve takdir esası olmak üzere üç esasa göre tayin edileceği; ilk iki sıradaki usul ile belli edilemeyen emsal bedelin ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yolu ile belli edileceği

            – 273 üncü maddesinde, alet, edavat, mefruşat ve demirbaş eşyanın maliyet bedeli ile değerleneceği, bunların maliyet bedeline giren giderlerin, satınalma bedelinden gayri komisyon ve nakliye giderleri gibi özel giderler olduğu, imal edilen alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlarda imal giderlerinin satınalma bedeli yerine geçeceği,

            – 277 nci maddesinde, zirai işletmelere dahil hayvanların maliyet bedeli ile değerleneceği, maliyet bedelinin tesbiti mümkün olmayan ahvalde maliyet bedeli yerine emsal bedeli alınacağı, bu hükmün tatbikinde emsal bedelinin işletmenin bulunduğu mahal (Gezici hayvancılıkta kışlak) için zirai kazanç komisyonlarınca tespit edilmiş olan ortalama maliyet bedeli olacağı,

            – 278 inci maddesinde, yangın, deprem, su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile maliyetlerin hesaplanması mutad olmayan hurdalar ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartaların emsal bedeli ile değerleneceği,

             – 317 nci maddesinde,  amortismana tabi olup yangın, deprem, su basması gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybeden; yeni icatlar dolayısıyla teknik verim ve kıymetleri düşerek tamamen veya kısmen kullanılmaz bir hale gelen veya cebri çalışmaya tabi tutuldukları için normalden fazla aşınma ve yıpranmaya maruz kalan menkul ve gayrimenkullerle haklara, mükelleflerin müracaatları üzerine ve ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığınca her işletme için işin mahiyetine göre ayrı ayrı belli edilen “Fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetleri” uygulanacağı

             hükümleri yer almaktadır.

            Bu hükümlere göre, amortismana tabi iktisadi kıymetler için fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispeti tespit edilebilmesi için yukarıda belirtilen şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

           Emtia veya demirbaşların imhasında genel uygulama, imhaların takdir komisyonu nezaretinde yapılmasıdır. Ancak son kullanma tarihi geçmiş veya bozuk olan ilaç, tıbbi malzeme, gıda vb. emtia ile demirbaş niteliğinde olup ölmüş olan hayvanların insan sağlığına zararlı olabileceği ve acilen imha edilmesi mecburiyeti bulunan bu iktisadi kıymetlerin emsal bedellerinin takdir komisyonlarınca muayyen bir zamanda takdirinin mümkün olamayacağı hususları göz önüne alınarak; takdir komisyonuna başvurulmaksızın ilgili bakanlık veya yetkili kurum görevlilerinin de yer aldığı bir komisyon nezdinde tutanakla tespit edilmek suretiyle imha edilebilmesi Başkanlığımızca benimsenmiştir.

            Bu çerçevede imha edilecek emtianın niteliğine göre, ilgili mevzuat gereği görevli olan bakanlıkların veya yetkili kurumun görevlileri ve bu emtiayı imha etmeye yetkili müessese ile mükellefin temsilcilerinin de yer aldığı bir komisyon nezdinde imha işleminin yapılması ve bu durumun komisyon tarafından tutanakla tespit edilmesi gerekmektedir.

            Söz konusu emtianın yukarıda bahsedilen şekilde teşekkül ettirilen bir komisyon nezdinde imha edilmesi halinde, emtianın imhası aşamasına mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi görevlilerinin katılımına gerek bulunmamaktadır.

            Yukarıda izah edilen şekilde ilgili bakanlık veya yetkili kurum görevlilerinin de yer aldığı komisyon nezdinde imha işlemine ilişkin olarak düzenlenen tutanağın istenildiğinde ibraz edilmesi şartıyla muhafaza edilmesi gerekmekte olup, imha işleminin söz konusu tutanağa istinaden muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.           

            Öte yandan, son kullanma tarihi geçmiş/bozuk ürünlerin veya demirbaşların imha edilmesi işlemine ilgili bakanlık yetkililerinin katılımının sağlanamaması ve imhaya ilişkin tespitin bu komisyon nezdinde tutanağa bağlanamaması durumunda, olayın mutlaka takdir komisyonuna intikalinin sağlanması gerekmekte olup, imha edilen ürünlerin takdir komisyonunca belirlenecek emsal bedel üzerinden kayıtlara alınarak işlem yapılması gerekecektir.

            Ancak, mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetleri için fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetleri ayrılabilmesi için söz konusu kıymetlerin hurda değerlerinin tespiti gerekmekte olup, mükellefler iktisadi kıymetin (kayıtlı değerinden birikmiş amortismanların düşülmesi sonucu bulunan) net aktif değerinden hurda değerinin düşülmesi sonucu bulunacak olan tutarı fevkalade ekonomik ve teknik amortisman olarak ayırabilecektir. Bu nedenle, imhaya ilişkin düzenlenecek olan tutanak vb. belgelerin hurda değer tespiti açısından mutlaka takdir komisyonuna gönderilmesi gerekmektedir.

            Yukarıdaki açıklamalara göre, şirketinizin demirbaşı olan ölen sualtı canlılarının imhasının hıfzıssıhha kurumunca rapora bağlanması da göz önüne alındığında, söz konusu imhaya ilişkin tutanak, rapor vb belgelerin birer örneğinin de yer aldığı bir dilekçe ile takdir komisyonuna fevkalade teknik amortisman için başvurulması sonucunda, ölen sualtı canlılarının takdir komisyonu tarafından belirlenecek hurda değerine göre işlem yapılması gerekmektedir.

            Öte yandan, yukarıda yer verilen 277 nci maddede sadece zirai işletmelere dahil hayvanların değerlemesi yer almakta olup, zirai işletmelere dahil olmayan hayvanların değerlemesinin ise Vergi Usul Kanununda yer alan genel hükümlere göre yapılması gerekmektedir.

            Buna göre, üreme sonucu meydana gelen artışlarda maliyet bedeli bilinebiliyorsa maliyet bedeli, maliyet bedelinin bilinmemesi ve tespitinin imkansız olması durumunda anılan Kanunun 267 nci maddesindeki hükme göre emsal bedeli esas alınmak suretiyle işletmeye dahil edilmesi gerekmektedir.             

            Diğer taraftan, Katma Değer Vergisi Kanununun 29/1-a maddesinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi ile ithal olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen katma değer vergisini indirebilecekleri hükmü yer almıştır.

            Öte yandan, aynı Kanunun 30/d maddesinde ise Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisinin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

            Bu hükümlere göre, … de kurumun aktifine kayıtlı olan deniz ve tatlı su canlılarından bazılarının çeşitli nedenlerle faydalı ömürlerini tamamlayamadan ölmesi durumunda faydalı ömrünü tamamlayamadan ölen sualtı canlılarına ait bedeller Kurumlar Vergisi Kanununa göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilen gider olarak dikkate alındığından bu canlıların alımında yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilecektir.

            Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.


Kaynak:GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/faydali-omrunu-tamamlamadan-olen-sualti-canlilarinin-vergi-kanunlari-karsisindaki-durumu-ile-bu-canlilarin-yavrularinin-degerlemesi-hk-%ef%bf%bc/feed/ 0
Kripto Para Borsalarının Kurulması, Sorumluluğu ve Kripto Para Borsalarından Elde Edilen Kazançların Vergilendirilmesi https://www.muhasebenews.com/kripto-para-borsalarinin-kurulmasi-sorumlulugu-ve-kripto-para-borsalarindan-elde-edilen-kazanclarin-vergilendirilmesi/ https://www.muhasebenews.com/kripto-para-borsalarinin-kurulmasi-sorumlulugu-ve-kripto-para-borsalarindan-elde-edilen-kazanclarin-vergilendirilmesi/#respond Tue, 25 May 2021 01:00:36 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=109672

Av. İlke Boyacıoğlu
i.boyacioglu@ozgunlaw.com


GİRİŞ​

Kripto para borsaları hem bu platformlarda yatırım yapacak finansal tüketiciler, hem de kripto para borsası oluşturarak müşterilerine hizmet vermeyi düşünen yatırımcılar açısından, pek çok ülkede tam olarak regüle edilmemiş ve bu sebeple de hem hukuki sorumluluk hem de vergilendirme açısından pek çok gri alanı bünyesinde bulunduran platformlarda işletilen değerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Kripto paraların tüm dünya da yadsınamaz büyüklükte bir işlem hacmine sahip olduğu artık bilinen bir gerçektir. Türkiye’de de BTK tarafından yayımlanan raporlara bakıldığında 2 milyon yatırımcının kripto para piyasalarında işlem yaptığı açıklanmıştır. Bu noktada tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kripto paralara ilişkin işlem hacimlerinin katlanarak büyüyeceğine kesin gözüyle bakılmaktadır. [1]

Son zamanlarda kripto paralar ve borsalarına ilişkin olarak, finansal tüketici bazlı şikayetlerin artması, en son Türkiye’de Thodex isimli kripto para borsasına erişim sıkıntısıyla başlayıp, dolandırıcılık iddialarıyla devam eden adli süreç de dikkate alındığında, artık kripto para dünyası yargının da karşılaştığı bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta öyle ki kripto paraların miras hukukuna tesir ettiği ve tereke kapsamında değerlendirildiği yargı kararları da mevcuttur. [2] İcra İflas hukuku bakımından ise, kripto varlığın örneğin haczedilip haczedilmeyeceği meselesi tartışmalıdır. Aşağıda kripto para piyasalarının çalışma yöntemlerinde daha detaylı anlatılacağı üzere, banka hesaplarında kaydi olarak görünen, havale, eft işlemlerine konu lira ya da dövizlerin dijital para olarak nitelendirilmesi, kripto paranın haczi kabil bir değer haline gelmesinde rol oynayabilir. Ancak sorun merkezi olmayan, anonim işlemlere konu, özel anahtarlarla işlem yapılan bir değerin söz konusu olmasıdır. Bu bakımdan resmi bir muhatabın olmayışı ve haciz işlemine konu edilecek bir değerin bloke edilmesi pratikte mümkün olmadığından, şu an için kripto paraların haczinin teknik anlamda mümkün olmadığı söylenebilir. Ayrıca kripto paraların hukuki mahiyetinin de belirlenmemesi halinde menkul değer, para, elektronik para, emtia vb. haczin işletilebileceği bir kapsamdan çıkarılmasına neden olacaktır. Aynı şekilde, kripto varlıkların hukuki mahiyetinin açıklanması vergilendirme açısından da kripto paranın hangi vergi türünün konusuna gireceğinin anlaşılması açısından önem arz etmektedir.

Görüleceği üzere, kripto para ve dijital cüzdanlara ilişkin olarak, vergilendirme dahil Türkiye’de ve dünyada regüle edilmeyi bekleyen pek çok mevcuttur. Bu makalemizde ise kripto para borsalarının kurulması, hukuki sorumluluk ve kripto para borsalarında elde edilen kazançların nasıl vergilendirilebileceği üzerindeki görüşlerimiz, hali hazırda bulunan mevzuat ve yargısal kararlar nezdinde yorumlanarak okuyucularımıza aktarılacaktır.

KRİPTO PARA PİYASALARININ ÇALIŞMA YÖNTEMİ

Bilindiği üzere, dünya üzerindeki ilk kripto para 2008 yılında Sataoshi Nakamoto olarak bilinen bir kişi ya da bir grubun, bu isim altında kamufle olarak, ilk blokzincirle ortaya çıkan ve merkezi olmayan bir ödeme aracı ve para birimi olarak tanıtılan Bitcoin isimli kriptografik kanıta dayalı bir ödeme sistemini oluşturması ile ortaya çıkmıştır. Aracısız olması, merkezileştirilmemiş olması, hızlı, düşük maliyetli ve güvenli para transfer sistemini oluşturması bakımından pek çok avantaj barındıran kripto paralar, yine de ekonomik ve hukuki anlamda yeni önlemler almaya ve yeni sistemler kurulmasına ve her durumda regüle edilmeye ihtiyaç duyulan bir alan yaratmaktadır.

Kripto para borsaları, bu ağa dahil olan kullanıcı adresleri arasında kripto para transfer işlemlerini gerçekleştirebilmektedir. Kripto para borsalarında işlem yapmak için kullanıcı adresleri oluşturulur, bu hesaplar bir banka hesabı açmak gibidir. Kullanıcı adreslerinin muhakkak önerdiği bir cüzdan yazılımı vardır. Cüzdan yazılımlarının indirilmesi ve kayıt işleminin tamamlanması ile kullanıcılar sistemin bir parçası haline gelebilmektedir. Kripto para borsalarında, yatırımcılar hangi kullanıcının ne kadar alım satım yapabildiğini anlık olarak takip edebilme fırsatına sahiptir. Blokzincirin mümkün kıldığı bu sistemde, işlemlerin takibi yapılabilirken, kullanıcıların kimlikleri gizli kalmaktadır. Ancak bu durum kripto para piyasalarının manipülasyon ve spekülasyonlara açık hale gelmesini de kolaylaştırmaktadır. Blokzincir teknolojisi henüz değer açıklamamış altcoin borsalarında yatırımcılara işlem yapma imkânı da vermektedir. Bu bakımdan yatırımcılar, henüz herhangi bir değer atfedilmemiş alt coinler bazında, ilgili borsanın açılacağı vade tarihine kadar yatırım yapabilme imkanına sahiptir. (ICO- Initial Coin Offerings denilen bu sistem bir tür, kripto para fonlama sistemidir) Yine bu borsaların manipülasyona açık olmaları nedeniyle, yatırımcıların ne kadar kazanıp ne kadar kaybedeceği kesin değildir.

Kripto para borsaları bir banka veya diğer aracı kurumlar aracılığıyla alım-satım işlemlerinde kullanıcılarına hizmet sağlama yöntemini tercih etmektedir. Bu bakımdan oluşturulan cüzdanlar vasıtasıyla bir paranın mükerrer kullanımın önüne geçilmesi ancak merkezi bir sistemin kontrol mekanizması geliştirmesi ile mümkün hale gelebilir. Yani bir kripto paranın değerli olabilmesi için blokzincir teknolojisi ile mükerrerliği önleme imkanına sahip olması gerekir. Yani kullanıcılar transfer işlemlerini yaparken inkâr edilemez ve tekrarlanamaz tek bir transfer yapabilmelidir.

Bunu merkez bankası nezdinde kayıtlı olan geleneksel anlamdaki bir paranın, transfer işleminde olduğu gibi transfer emri verilen tek bir hesaba iletilmesi, başka bir hesaba iletilmemesi ve mükerrer bir işlemin önüne geçilmesi gibi değerlendirmek gerekir. Yani kopyalama engellendiği ölçüde, kripto paralar değerli ve güvenilirdir. Kripto para borsalarında ise merkezi bir kayıt otoritesi bulunmadığından, transfer işlemlerine ilişkin kayıtlar borsa yatırımcısı nezdinde tutulmakta, ya da iş birliği içinde bulunan banka ya da ödeme kuruluşu nezdindeki API (application processing interface) kanalıyla doğrulanarak bir nevi kaydileşmektedir.

TÜRKİYE’DE KRİPTO PARALARIN HUKUKİ MAHİYETİ

Türkiye’de 2013 yılında kabul edilen 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre elektronik para: “ihraç eden kuruluş tarafından kabul edilen fon karşılığı ihraç edilen, elektronik olarak saklanan, bu Kanun’da tanımlanan ödeme işlemlerini gerçekleştirmek için kullanılan ve elektronik para ihraç eden kuruluş dışındaki gerçek ve tüzel kişiler tarafından da ödeme aracı olarak kabul edilen parasal değer” şeklinde tanımlanmaktadır.

Ancak 16.04.2021 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik, (“Yönetmelik”) kripto varlıkların Türkiye’de çok daha sıkı şekilde regüle edileceğinin sinyallerini vermekte ve bu geçiş döneminde bazı yasaklar ihtiva etmektedir.  Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (“TCMB”), Yönetmelik ile 30.04.2021 tarihinden kripto varlıkların ödeme aracı olarak kullanılması tamamen yasaklamıştır. Bu bakımdan, yabancı kripto borsası, Türkiye’de bulunan oyuncularına aracı-ödeme kuruluşları vasıtasıyla Türk Lirası çekişlerine sınırlama getireceğini duyurmuştur. Böylelikle Yönetmelikle kripto para yatırımlarının ve borsalarının yasaklanmadığı, ancak aracı kuruluş ve ödeme kuruluşları vasıtasıyla yapılan transfer(yatırma-çekme) işlemlerine aracılık edemeyecekleri duyurulmuştur.

Yönetmelikte, kripto varlıklar dağıtık defter teknolojisi veya benzer bir teknoloji kullanarak sanal olarak oluşturulup dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan, ancak itibari para, kaydi para, elektronik para, ödeme aracı, menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı olarak nitelendirilmeyen gayri maddi varlıklar olarak tanımlanmıştır. Ancak kripto paraların yalnızca gayri maddi varlıklar olarak anlaşılması ve hukuki mahiyetine karar verilebilecek bir değere yaklaştırılamamış olması bir uygulama eksikliğidir. Bu bakımdan mahiyetin gelecekte kripto paranın haczi kabil olup olmadığını belirlemesi, vergiyi doğuran olay bakımından, mahiyeti bir eşya, menkul değer, para, elektronik para vb. bir değere yaklaştırılamaması neticesiyle hangi verginin kullanıcı ve yatırımcılar açısından mümkün kılınabilir olacağı noktasında yine gri alanlar yaratır.

Kripto paraya ilişkin Yönetmelik’in genel bir yasak getirmediğini ve yasağın yalnızca aracılık ve ödeme sistemleri üzerinde etki doğurabileceğini yukarıda belirtmiştik. Yönetmelik 1. Maddesiyle amacı net bir şekilde ifade ederek, “ödemelerde kripto varlıkların kullanılmamasına, ödeme hizmetlerinin sunulmasında ve elektronik para ihracında kripto varlıkların doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmamasına ve ödeme ve elektronik para kuruluşlarının kripto varlıklara ilişkin alım satım, saklama, transfer veya ihraç hizmeti sunan platformlara veya bu platformlardan yapılacak fon aktarımlarına aracılık etmemesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir” şeklinde belirtmiştir. Bu bakımdan açıklanan amaç, her ne kadar kripto para borsalarında işlem yapan ve ödeme kuruluşları aracılığıyla cüzdanlar arasında sayısız transfer emri veren ve alım satım yapan kullanıcılar bakımından genel bir işlem yasağı olarak algılansa da sektörün önde gelen oyuncuları BtcTurk, Icarypex, Paribu yetkililerince yasakların ödeme kuruluşlarının aracılık faaliyetlerine ilişkin olduğunu, buradan hareketle kripto paranın yasaklanmadığını belirtmektedirler. [3]

KRİPTO PARA BORSALARININ KURULMASI

Kripto para borsaları; bu hizmetlerini bir ticaret şirketi adı ve unvanı altında verebilirler, hizmetlerini şirket unvanı altında vermek zorunda da değildirler. Kripto para borsaları ülkemizde henüz özel kanunlarla düzenlenmediğinden, bir kamu otoritelerinden ayrıca özel bir izin almalarına gerek yoktur. Yazımızda bahsettiğimiz gibi, ülkemiz hukuk sisteminde kripto paraların ve kripto para borsalarının hukuki statüsü tam olarak belirlenmediği için, kripto para borsaları SPK mevzuatına tabi aracı kurum, ihraççı ya da BDDK mevzuatına tabi banka veya finans kurumu ile döviz bürosu olarak adlandırılamaz. Merkez bankası mevzuatına göre; para tahvili yapan kurumlar olarak nitelendirilmeleri de mümkün değildir.

Kripto para borsası açmak isteyen yatırımcıların, unutmaması gereken en önemli nokta, proje aşamasında sermaye yatırımı almak ve sonrasında şirket hisselerinin halka arz edilmesi planı kapsamında hareket edilmesi isteniyorsa SPK nezdinde izinlerin ve prosedürlerin tamamlanması gerekliliğidir. Ancak bu husus Initial Coin Offerings denilen mekanizmayla karıştırılmamalıdır. Projelere fon toplamak amacıyla, yeni üretilen bir jeton ya da kripto varlığın, Bitcoin, Ethereum gibi popüler kriptoparalar karşılığında satışa sunulması sürecini tanımlamaktadır. Satın alınan jeton ya da kripto varlıklar, projenin sunduğu ürün ve servisler için erişim, avantajlı kullanım ya da kar ortaklığı gibi farklı amaçlarla kullanılabilmektedir. Kriptopara arzı, “Halka Arz” (Initial Public Offering – IPO) teriminden türetilmiş olsa da süreç hem halka arz hem de kitlesel fonlama sürecine benzemektedir. Satışa sunulan jeton ya da kripto varlıklar, Türk Lirası, Dolar, Euro gibi itibari paralar yerine Bitcoin, Ethereum gibi popüler kriptoparalar karşılığında alınabilmektedir. Ancak, halka arzdan farklı olarak satın alınan jeton ya da kripto varlıklar sahibine, projeyi yöneten şirkete ortak olmak gibi yasal haklar vermemektedir. Ayrıca, üretilen jetonlar bu jetonları listeleyen kriptopara alım satım platformlarında alınıp satılabilmektedir. [4]

27.09.2018 tarihli SPK Bülteni’nde, halka arz ve kitle fonlaması faaliyetlerine benzer yönleri ve farklılıkları bulunan “token satışı” uygulamalarının Kurul’un düzenleyici sınırlarına girip girmediği durum bazında farklılık göstereceği belirtilmiştir. İkincil düzenlemeler yürürlüğe girmeden önce kitle fonlaması adı altında izinsiz olarak gerçekleştirilecek faaliyetlerle ilgili olarak Kurul tarafından gerekli her türlü idari ve cezai tedbirlerin uygulanabileceği uyarısı yapılmıştır. [4]

VERGİLENDİRME

Güncel olarak, Avrupa Komisyonu tarafından, OECD Vergi Matrahı Aşındırması Kar Aktarımı (“BEPS”) çalışmalarına paralel olarak Avrupa Birliği’nin vergi alanında otomatik bilgi değişimi inisiyatiflerini içeren Avrupa Birliği İdare İşbirliği Direktifi (“DAC”) kapsamına kripto varlıkların da dahil edilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Avrupa Komisyonu, 2020 yılı sonunda, DAC 8 çalışmaları kapsamında bu hususa ilişkin bir yol haritası yayımlamıştı ve 10 Mart 2021 tarihi itibariyle de bahsi geçen yol haritasında Kamuoyu Görüş Alımı aşamasına gelinmiştir. Nitekim Komisyon’da, dijital finansal varlıkların düzenlenmesine ilişkin olarak regülasyon teklifi de yapılmış olup Avrupa Birliği üye ülkelerinde bu dijital varlıkların adil ve sürdürülebilir olarak vergilendirilmesine yönelik çalışmaların sürdürüldüğü gözlemlenmektedir. [5]

Türkiye’de özellikle TCMB tarafından yayımlanan Yönetmelik’le bu alanın regüle edilmeye çalışılacağı ve bundan sonraki süreçlerde vergilendirmeye ilişkin olarak da somut adımların atılacağı beklenmektedir. Bu bakımdan bir işletmenin faaliyet kapsamında kripto varlıkların vergilendirilmesi ile bireysel kazanç olarak vergilendirmenin farklı olacağı açıktır. Aracılık faaliyeti gerçekleştirenler bakımından ise Yönetmelik kapsamında getirilen açık yasağa rağmen sonradan buna izin verilen aracı kuruluşlar bakımından stopaj ve tevkifat düzenlemeleri söz konusu olabilir. Bireysel kullanıcılar bakımından değer artış kazancı oranında vergilendirme, tüzel kişiler bakımından ise kripto gelir vergisine tabi tutulması mümkün olabilir.

Ancak unutulmamalıdır ki, vergilendirmenin yapılmasında kripto paranın hukuki mahiyeti ve nasıl vasıflandırıldığı önemlidir. Örneğin İngiltere’de kripto varlıklar gayri maddi yatırım aracı olarak görülmüş ve bu sebeple bireysel yatırımcıların kripto parayı elden çıkarma durumunda değer artış kazancı olarak vergilendirilecektir, tüzel kişiler bakımından ise gelir vergisinin uygulanması söz konusu olacaktır. Kripto para borsaları tarafından elde edilen gelirler ise kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. [6]

KDV bakımından ise kanuna bakıldığında KDV uygulaması, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler, her türlü mal ve hizmet ithalatı ve kanunda belirtilen diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler bakımından mümkün olacaktır. Kripto varlığın, para, menkul kıymet veya emtia olarak değerlendirilmesi KDV’ye tabi olup olmama yönünden farklılık arz edecek olup, para ve menkul kıymet olarak nitelendirilmesi durumunda KDV yükümlülüğü doğmayacaktır.

Türkiye açısından öncelikle kripto varlıkların hukuki mahiyetine karar verilmeli daha sonra hem kripto para borsaları sahipleri, aracı kurumlar, hem de gerçek ve tüzelkişi yatırımcılar bakımından vergilendirmenin esasları belirlenmelidir. Bu bakımdan verginin geriye yürümezliği ve kanuniliği ilkesinin göz önünde bulundurulması da unutulmamalıdır.

SONUÇ

Yatırım yapanların elde ettiği gelir, aracılık edenlerin komisyon gelirleri ve madencilik faaliyeti yapanların bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar açısından vergilendirmenin nasıl yapılacağı henüz net değildir. Kripto paraların hukuki mahiyetine ilişkin olarak, söz konusu varlıkların somut, hukuki sınırları belirlenebilir bir ekonomik değere yaklaştırılması tabi olacağı hukuki mevzuatı ve vergilendirme kriterlilerini belirleyebilmek açısından önemli bir başlangıç noktası olacaktır.

Son olarak belirtmek gerekir ki hukuki güvenlik ilkesinin de bir uzantısı olarak, vergi kanunlarında geriye yürümezlik ilkesi mevcuttur ve kural olarak vergi kanunları yürürlük tarihinden önceki dönemler için uygulanamaz. Kripto paraların hukuki mahiyetinin ve vergilendirmesinin kanun nezdinde düzenlenmesi ve hukuki güvenlik, öngörülebilirlik gibi hukuki normların gözetilerek kanunlaştırma sürecinin tamamlanması değişen dünya ve global düzeyde kabul görmekte olan ekonomik değerlere ayak uydurulması yatırımcılar, aracı kurumlar ve finansal tüketiciler açısından büyük önem arz etmektedir.

Av. İlke BOYACIOĞLU

Kaynakça:

1. https://www.btk.gov.tr/uploads/pages/arastirma-raporlari/kripto-para-raporu-5f11dfe709c25.pdf

2. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, E.2020/1149, K. 2020/905 sayılı ve 13.11.2020 tarihli karar

3. https://tr.euronews.com/2021/04/18/merkez-bankas-n-n-kripto-para-ile-odeme-yasag-ne-anlama-geliyor-yat-r-mc-lar-ne-diyor

4. https://www.btcturk.com/bilgi-platformu/initial-coin-offering-ico-nedir/

5 .https://spk.gov.tr/Bulten/Goster?year=2018&no=42

6.European Central Bank (ECB): Virtual Currency Schemes, http://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/other/virtualcurrencyschemes201210en.pdf


Kaynak: Av. İlke BOYACIOĞLU – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Güncel Kararlar Eşliğinde 805 Sayılı İktısadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun

Tahkim Sözleşmelerinin Üçüncü Kişilere Teşmili

]]>
https://www.muhasebenews.com/kripto-para-borsalarinin-kurulmasi-sorumlulugu-ve-kripto-para-borsalarindan-elde-edilen-kazanclarin-vergilendirilmesi/feed/ 0
Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) https://www.muhasebenews.com/sirketin-kendi-hisselerini-geri-satin-almasi-kar-dagitimi-midir-2/ https://www.muhasebenews.com/sirketin-kendi-hisselerini-geri-satin-almasi-kar-dagitimi-midir-2/#respond Tue, 27 Oct 2020 06:40:18 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=95104

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Önceki yazımda, Mecliste görüşülen Kanun Teklifinde şirketlerin kendi hisselerini satın almasına ilişkin önerilen düzenlemenin içeriğini ve gerekçesini ortaya koymaya çalışmıştım. Özetle, düzenlemenin amacını teklifte imzası bulunan milletvekili, şirketlerin vergisiz şekilde kâr dağıtmalarının önüne geçmek ve bir vergi güvenlik müessesi oluşturmak olarak açıklamış, Bakan Yardımcısı amacın vergi almak olmayıp şirket dışına fon transferini önlemek olduğunu ve şirketin ortaktan yüksek fiyattan hisseleri alıp düşük fiyattan satarak özsermayelerini zayıflatmalarının önüne geçilmek istendiğini söylemiştir. Gelir İdaresi yönetimi ise düzenlemenin iki amacının olduğunu; birincisinin hisse geri alımlarının vergi mevzuatındaki durumunun netleştirilmesini sağlamak, ikincisinin ise şirketten ortaklara aktarılan bir fon transferi olduğunda bunu vergilendirmek olduğunu ifade etmiştir.

Hisse geri alımını kâr payı olarak vergilendiren bazı ülkeler bulunmaktadır. Ancak, bu ülkelerde hisse geri alımında ortağa ödenen bedelle hissenin nominal değeri arasındaki fark kâr payı olarak tanımlanıp vergilendirilmektedir. Bu yönde vergileme yapan az sayıda ülkeye örnek olarak Hindistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ni verebiliriz. Bu az sayıdaki örnekte de halka açık şirketler vergileme kapsamı dışındadır.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Maliye, ticari hayata (dolayısıyla Ticaret Kanunu’na) ilişkin bir konuyu vergi yoluyla yönlendirmeye çalışmaktadır. Eğer amaç gerçekten şirketlerin hisse geri alımı (share buyback) yoluyla ortaklara fon transferini önlemekse, bunun vergi yoluyla değil Ticaret Kanunu’nda yapılan bir düzenlemeyle yapılması gerekir. Yürürlükteki Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 379-389 ve 612. maddeleri uyarınca anonim ve limitet şirketler, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birine kadar kendi paylarını iktisap edebilmektedir. %10’nu aşan orandaki iktisaplar ise anonim şirketlerde 6 ay (TTK md. 384’deki bazı hallede 3 yıl), limitet şirketlerde ise 2 yıl içerisinde elden çıkarılır veya sermaye azaltılması yoluyla itfa edilir. Halka açık şirketler açısından ise konu Sermaye Piyasası Kurulu’nun yayınladığı Geri Alınan Paylar Tebliği (II-22.1)’nde düzenlenmiştir.

Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun 75. maddesinde kâr paylarının menkul sermaye iradı olduğu belirtilip 94. maddesinde ise kâr payı ödemelerinden yapılacak stopaj düzenlemiş olmasına rağmen, kâr payının ne olduğu vergi kanunlarında tanımlanmamıştır. Dolayısıyla, kâr payının ne olduğu veya neyin kâr payı olduğuna karar vermek için TTK’ya bakmak gerekir. Nasıl ki kredinin getirisi faiz, gayrimenkulün getirisi kira ise kâr payı da ortakların şirkete koydukları sermayenin getirisidir. Ortaklara yapılacak kâr payı ödemelerinde eşitlik ilkesi geçerlidir, yani bir ortağa kâr payı ödenip diğerine ödenmemesi mümkün değildir. Oysa hisse geri alımında ortaklar arasında eşitlik ilkesi söz konusu değildir. TTK’nın 509 ve 608. maddelerinde kâr payının hesaplanma ve dağıtım yöntemi belirtilmiştir. Bu maddelere göre, kâr payı sadece net dönem kârından ve sebest yedek akçelerden dağıtılabilir. Görüldüğü üzere, TTK şirketin kendi hisselerinin edinimine belli sınırlar dahilinde izin vermekte olup şirketin kendi paylarını alırken ortaklarına yaptığı ödemeleri kâr payı olarak tanımlamamıştır.

Kanun Teklifi ile TTK’da müsaade edilen kendi paylarını alma hakkı adeta bir kayıt dışılık olarak değerlendirilmekte ve TTK uyarınca kâr payı olarak kabul edilmesi mümkün olmayan bu müessese kâr dağıtımı olarak kabul edilip vergilendirilmeye çalışılmaktadır.

Vergi kanunlarının özel hukukun yaptığı tanımın dışına çıkıp kendi tanımlarını yapması elbette mümkündür; ancak bu yapılırken ticari hayatı vergiyle yönlendirmek veya disipline etmeye çalışmak bana makul gelmiyor. Nitekim, vergi kanunlarımızda yer alan transfer fiyatlandırması yoluyla ilişkili kişilere dağıtılan örtülü kazanç da ticari mevzuatta kâr payı olarak tanımlanmamış olmakla birlikte, vergi kanunlarınca bir vergi güvenlik müessesi olarak kâr dağıtımı kabul edilip stopaja tabi tutulmaktadır. Ancak transfer fiyatlandırmasında, devlet taraflar arasında uygulanan fiyatların gerçekliğine müdahale etmeyip, ilişkisiz kişiler arasındaki işlemlerde oluşan fiyatlardan sapmaların sonuçlarını vergisel anlamda kabul etmemektedir ve bu konuda uluslararası bir konsensüs bulunmaktadır. Şirketlerin kendi hisselerini satın almalarında ise böyle bir durum söz konusu değildir. GVK’da hisseyi satan ortak açısından “değer artış kazancı” (capital gain) olarak tanımlanan bir unsur, aynı kanunun başka bir yerinde hissenin sahibi şirket nezdinde kâr payı olarak tanımlanmaktadır. Bu ise Kanun’un kendi içinde bir tutarsızlığa yol açmaktadır.

Her ne kadar Bakan Yardımcısı düzenlemenin amacının vergisel olmadığını, ortaklara yapılan fon transferinin önüne geçerek şirketlerin özsermayelerini güçlendirmek amacı taşıdığını söylese de, Gelir İdaresi düzenlemenin ana gerekçesinin ortakların elindeki hisselerin geri alınması suretiyle yapılan fon çıkışlarının vergilendirilmesi olduğunu açıklamıştır. Hisseyi satan ortağın geliri değer artış kazancı olarak vergilendirilirken (tam mükellef kurumlara ait hisse senetlerinin 2 yıl elde tutulup satılması vergilendirilmemektedir), düzenleme ile ayrıca söz konusu hisselerin şirketçe alındığından daha düşük bir fiyata satılması veya sermaye azaltımı yoluyla itfa edilmesi durumunda ayrıca kâr payı olarak değerlendirilip stopaja tabi tutulmak istenmektedir.

Öngörülen stopaj şirketin kendi kendine yapacağı bir stopaj olacaktır. Bu durumda, şirketten ilave vergi alınması özsermayeyi nasıl güçlendirecek ben anlamadım. Ayrıca iddia edildiği gibi ortada bir kayıt dışılık veya vergisiz kazanç da bulunmamaktadır. Bütün işlemler kayıtlı olduğu gibi satışı yapan ortak değer artış kazancından vergi de ödemektedir. Kanun’daki 2 yıllık süreden yararlanıp satmışsa, buna da kim ne diyebilir? Şirketin iktisap bedelinden daha düşük bir fiyattan hisseleri elden çıkarması durumunda, ortada bir “plan” olduğunu iddia etmek bir niyet okuma değil midir? Halka açık şirketlerde ortağın piyasa fiyatlarından şirkete sattığı hisseleri, şirketin piyasada oluşan fiyatlar dışında satması, hem vergi kanunları hem Sermaye Piyasası Kanunu’nda yer alan transfer fiyatlandırması hükümleri gereğince mümkün değildir. Halka açık şirketin yüksek fiyatlardan aldığı hisseleri, borsadaki fiyatların düşük olduğu bir zamanda satmak durumunda kalması arkada bir “plan” olduğunu göstermez. Böyle bir plan varsa bu “manipülasyon” olup suçtur. Dolayısıyla, halka açık şirketler üzerinden sunulan gerekçelerin yerinde olmadığını düşünüyorum. Halka açık şirketler, hisse geri alımlarını çoğunlukla piyasaya bir “sinyal” vermek için yapar. Yani, hissenin borsadaki fiyatı, şirketin olmasını gerektiği düşündüğü fiyatın altında olduğunda, şirket kendi hisselerini borsadan satın alarak yatırımcılara bir mesaj verir. Bu mesajı alan yatırımcının bu şirketin hisselerini alması ve hisselerin fiyatları yükselince de şirketin tekrar satış yaparak elindeki kendi hisselerini çıkarması beklenir. Yani hisse geri alımları sermaye piyasalarının etkin işlemesini sağlayan araçlardan da birisidir. Hisse fiyatları, şirketin sinyaline rağmen çeşitli sebeplerle yüksel(e)mezse ve bu sırada şirket nakde ihtiyaç duyup elindeki hisseleri çıkarırsa bu işlemi vergilemek halka açık şirketi cezalandırmaktan başka bir sonuç vermez.

Madde bu haliyle yasalaşırsa bazı teknik sorunlara da yol açacaktır. Ortağın gerçek kişi veya şirket (kurum) olması, yerli veya yabancı (tam-dar mükellef) olması durumları kâr payı stopajını etkilemektedir. Örneğin, hisseyi satan ortak tam mükellef kurumsa iştirak kazancı istisnası burada uygulanacak mı? Vergilemede halka açık şirketlerle kapalı şirket ayırımı yapılacak mı? Birleşme, bölünme gibi yapılandırmalarda ortaklıktan ayrılma durumlarında madde uygulaması nasıl olacaktır? TTK md. 382 ve 383 kapsamında örneğin ivazsız olarak, külli halefiyet, cebri icra halinde uygulama nasıl olacak? Maddede geçen 2 yıllık süre nasıl hesaplanacak? Örneğin 1 yıl önce şirkete satılan hisseler de bu kapsamda olacak mı, yoksa sadece maddenin yürürlüğünden sonraki hisse geri alımları mı kapsamda olacaktır? Her ne kadar Komisyon’da Cumhurbaşkanının yetkisine ilişkin olarak ilave edilen madde en azından halka açık ve kapalı şirketler açısından ayrışmayı sağlayabilecek olsa da, bu gibi birçok soru maalesef karşılıksız kalmaktadır. Cumhurbaşkanına verilen tam mükellef kurumların yıllık satış hasılatı ve diğer gelirlerine göre ayırım yapma yetkisinin amacını anlamış olmasam da böyle bir ayırımın Anayasa’nın eşitlik ilkesi açısından da problemli olduğunu düşünüyorum.

Hisse geri alımlarının vergisel sonuçları öteden beri tartışmalıdır. Geri alınan hisseler tekrar kârla satıldığında, kazancın emisyon primi mi olduğu, Kurumlar Vergisi Kanunu md. 5/1.e istisnasından yararlanıp yararlanmayacağı, işlemin vergi muhasebesinde nasıl kaydedileceği, KDV açısından nasıl bir işlem yapılacağı gibi konular literatürde tartışmalıdır. Komisyon görüşmelerinde Gelir İdaresi yetkilisi bu kârın vergiye tabi bir kurum kazancı olduğunu ifade etse de (kârla satılırsa kurumlar vergisi, zararına satılırsa %15 stopaj…Vergiden kaçış yok!), vergi mevzuatımızda konu berrak değildir. Ayrıca sermaye azaltımlarında, Maliye’nin azaltımı en çok vergilendirdiği kalemden başlatan yorumu da tartışmalıdır (hatta kanaatimce hukuken yanlıştır). Teklifteki düzenleme hisse geri alımlarının vergisel sonuçlarının ne olacağını düzenlemekten uzaktır. Konunun vergisel rejimi açıklığa mutlaka kavuşturulmalıdır, ancak yapılacak düzenleme için daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle, madem bu konuda bir düzenleme yapma iradesi oluştu, ilgili paydaşların da görüşlerini içeren ve konuyu her yönüyle ele alıp düzenleyen bir Kanun metninin yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Sözün özü: Kötü düzen, düzensizlikten her zaman iyi değildir.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/sirketin-kendi-hisselerini-geri-satin-almasi-kar-dagitimi-midir-2/feed/ 0
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? https://www.muhasebenews.com/vergiye-uyumlu-mukellefler-cezalandiriliyor-mu/ https://www.muhasebenews.com/vergiye-uyumlu-mukellefler-cezalandiriliyor-mu/#respond Mon, 07 Sep 2020 13:55:38 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=92162

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Vergi kanunları dahil birçok kanun genellikle kuralları koyar ve bu kurallara uymayanlara yönelik yaptırımları düzenler. Kurallara uyanları ödüllendirmeye yönelik düzenlemelere pek rastlamayız. Bu durumun nadir istisnalarından bir tanesi Gelir Vergisi Kanunu’nun “Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi” başlıklı mükerrer 121. maddesi ile 2017 yılında getirilen ve 2019 yılı sonunda 7194 sayılı Kanun ile revize edilen müessesedir. Uygulamaya ilişkin detaylar 301 ve 312 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile açıklanmıştır. Bu yazıda söz konusu indirimin detaylarını paylaşıp vergi incelemeleri ile indirimden yararlanan mükelleflerin nasıl bir paradoksa sokulduğunu anlatacağım.

Söz konusu indirim, vergisini zamanında beyan edip ödeyen mükellefleri bu gönüllü uyumlarından dolayı ödüllendirmeyi amaçlamaktadır. İndirimden ticari, zirai veya serbest meslek kazancı nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları dışındaki kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilmektedir. Söz konusu mükellefler, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan (beyannamelerde hesaplanan vergi satırındaki rakam, ödenecek vergi değil) verginin %5’ini ödeyecekleri gelir/kurumlar vergisinden indirebilmektedirler. İndirilebilecek vergi tutarına bir üst sınır getirilmiş olup bu sınır 2020 yılı için 1.4 milyon TL’dir. Eğer indirilecek tutar, ödenmesi gereken vergiden fazla olursa aradaki fark gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesini takip eden 1 tam yıl içinde beyan üzerine tahakkuk eden diğer vergilere mahsup edilmekte, ancak mahsup edilemeyen kısım olursa ret ve iade yapılmamaktadır.

Kanun vergi indiriminden yararlanmak için bazı şartlar da öngörmüştür. Girişte bahsettiğim paradoks da bu şartların detaylarında gizlidir. Söz konusu şartlar şunlardır.

1- İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması. Yani 2020 yılı için vergi indiriminden yaralanılıyorsa 2018, 2019, 2020 yılına ilişkin beyannamelerin zamanında verilmiş olması gerekmektedir. Kanuni süresi içerisinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak, kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler vergi indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir.

Eskiden her türlü beyanname bu kapsamdayken değişiklik sonrası yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi beyannameleri ile sınırlama yapılmıştır.

2- İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla, yukarıdaki vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması. Önceden vergilerin kanuni süreleri içinde hem beyanı hem ödenmesi aranırken, değişiklik sonrası kanuni süresi geçse de indirimden yararlanılacak beyannamenin verildiği tarihe kadar ödeme yapılmışsa vergi indiriminden yararlanılması mümkündür. Örneğin 2018 Ocak ayına ilişkin KDV zamanında beyan edilmiş ama ödenmemişse, 2020 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği Nisan 2021 sonuna (beyanname daha önce verilmişse o tarihe) kadar bu vergi ödenirse indirimden yararlanılabilecektir. Vergi borcunu kapat, indirimi al…

3- Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları ve fer’i alacaklar dâhil) 1.000 Türk Lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması. 1.000 TL’nin hesaplanmasında her türlü vergi değil, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergiler dikkate alınanacaktır. Beyan edilmeyen motorlu taşıtlar vergisi gibi vergiler veya belediyelere ödenen emlak vergisi gibi vergiler bu kapsamda değildir. Ayrıca bahsedilen vergi cezaları; vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını kapsamaktadır. Söz konusu 1.000 TL’lik borcun hangi döneme ait olduğunun önemi bulunmamaktadır.

4- Mükelleflerin vergi indiriminden yararlanabilmeleri için, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekmektedir. Söz konusu dönemlerde haklarında ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunan mükellefler, tarhiyatın kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın, indirimden yararlanamayacaktır.

Öte yandan, söz konusu dönemlere ilişkin olarak ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatların indirimin hesaplanacağı gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken süreden önce kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya Vergi Usul Kanunu’nun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre “tamamen” ortadan kaldırılmış olması ve diğer şartların da sağlanması kaydıyla vergi indiriminden yararlanılması mümkün olacaktır. Kısmen ortadan kaldırılma durumunda indirimden yararlanılamayacaktır.

Bu şart, uygulamada en fazla problem çıkaran ve vergi indiriminden yararlanan mükellefleri cezalandırmaya dönüşen bir hükme evrilmiştir. Şöyle ki; son dönemde vergi denetimleri alışılmadık derecede yoğunlaşmıştır. Ancak incelemelerde vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin bu indirimden yararlanma hakları ellerinden alınmak istercesine çok küçük tutarlar için raporlar düzenlendiği görülmektedir. Tabiri caizse, vergi indiriminden yararlanılmamış olsa eleştirilmeyecek konular vergi indiriminden yararlanıldığı için tarhiyata tabi tutulmaktadır. Milyonlarca/milyarlarca tutarda vergi ödeyen dev şirketlere birkaç yüz/bin TL’lik tutarlar için raporlar düzenlenmektedir. Söz konusu tarhiyatlar nedeniyle mükelleflerin tabiri caizse sicili bozulduğundan ilerleyen 3 yıl boyunca vergi indiriminden yararlanma hakları kısıtlanmaktadır. Vergi davaları yıllarca sürdüğünden şirketler gelecekteki indirimden yararlarlanabilmek adına yapılan eleştirilere karşı mecburen uzlaşma yoluna gitmek durumunda kalmaktadırlar. Benzer incelemelerle üst üste muhatap olan şirketler ise vergi indiriminden yararlanmama yolunu tercih edebilmektedir.

Ayrıca, kanun uyarınca vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, öngörülen şartları taşımadığının sonradan tespiti hâlinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir. Bu hüküm, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanların gerçek durumu yansıtmadığının indirimden yararlanıldıktan sonra tespiti üzerine yapılan tarhiyatların kesinleşmesi hâlinde de uygulanmakta ve bu takdirde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler açısından zamanaşımı, yapılan tarhiyatın kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlamaktadır. Görüldüğü üzere, vergi incelemesi sonucu yapılan tarhiyat nedeniyle, önceden yararlanılmış olan vergi indirimi geri alınmakta, ceza uygulanmasa bile gecikme faizi uygulanmaktadır. Gecikme faizi oranlarının yüksekliği dikkate alındığında aslında zımnen cezalandırma söz konusu olmaktadır.

Vergi indirimindeki bu şart mevcut haliyle bubi tuzağına dönüşmüş durumdadır. Vergiye gönüllü uyumu teşvik amacıyla getirilen bu olumlu düzenleme kötü uygulamalara feda edilmemelidir. Bu nedenle, vergi incelemeleri sonucunda vergi indirimini engelleyen tarhiyat tutarına bir sınır getirilmelidir. Bu kapsamda, kanunda yapılacak küçük bir değişiklikle “ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat mükellefin beyanı üzerine hesaplanan verginin %10’nu (oran değişebilir) aşarsa vergi indiriminden yararlanılamaz” ifadesi madde metnine eklenmelidir.

5- İndirimden yararlanmak için son şart, vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki 4 takvim yılında hakkında Vergi Usul Kanununun 359’uncu maddesinde sayılan fiilleri (sahte belge düzenleme ve kullanma, muhasebe hilesi, çift defter tutma gibi) işlediğine ilişkin bir tespit olmamasıdır. Burada vergi indiriminden yararlanmanın engellenmesi, durumun kesinleşmesinden ziyade tespite bağlamış olduğundan indirimden yararlanmayı olumsuz etkileyecektir. Tespitin haksız olduğu mahkeme kararıyla kesinleşene kadar mükellefler indirimden yararlanamayacaktır. Her ne kadar vergi kaçakçılığı fiillerini işleyenlerin bu indirimden yararlandırılması beklenemezse de, kanunun verdiği bir ödülü bir kamu görevlisinin sadece tespitine bırakmamak gerekir. Zaten bu tür bir organizasyon içinde olanlar vergi indiriminden yararlanıp şüphe çekmeyi asla düşünmezler. Dolayısıyla, kurunun yanında yaş yanmamalıdır.

Sözün özü: En iyi kanun bile kötü uygulamacının elinde murdar olur.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/vergiye-uyumlu-mukellefler-cezalandiriliyor-mu/feed/ 0
Bağış Olarak İnşa Edilen Okul İçin Yapılan Harcamalar Gider Kaydedilebilir mi? https://www.muhasebenews.com/bagis-olarak-insa-edilen-okul-icin-yapilan-harcamalar-gider-kaydedilebilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/bagis-olarak-insa-edilen-okul-icin-yapilan-harcamalar-gider-kaydedilebilir-mi/#respond Thu, 15 Nov 2018 15:45:28 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=21700 (ÖZELGE) 

Konu: Bağış olarak inşa edilecek okulun vergi kanunları karşısındaki durumu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, … Belediye Başkanlığına ait arsa üzerine 30 derslikli bir okul inşa edilerek belediyeye bağışlanacağı belirtilerek, söz konusu okul inşaatı ile ilgili harcamalar nedeniyle ödemiş olduğunuz KDV’nin indirilip indirilemeyeceği, bağışın Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre indirim konusu yapılıp yapılmayacağı, bağışlanacak okulla ilgili yapılacak işlemler ve düzenlenecek kağıtlar nedeniyle harç ve damga vergisinin doğup doğmayacağı, yapılacak harcamaların tek düzen hesap planında hangi hesapta takip edileceği, inşaat bitiminde okul bağışlanırken fatura kesilip kesilmeyeceği hususunda bilgi istenildiği anlaşılmaktadır.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNU GÖRE

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Diğer İndirimler” başlıklı 10’uncu maddesinde;

“(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:

c) Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının % 5’ine kadar olan kısmı.
ç) (c) bendinde sayılan kamu kurum ve kuruluşlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi, 100 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az olmamak kaydıyla öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve (rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı.…

(2) Bağış ve yardımların nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu oluşturan mal veya hakkın maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek değeri esas alınır.”
hükmüne yer verilmiştir.

Konu ile ilgili olarak, 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup anılan Tebliğin “10.3.2.2. Eğitim ve sağlık tesisleri ile dini tesislere ilişkin bağış ve yardımlar” başlıklı bölümünde,

“Eğitim, sağlık ve bakım hizmetleri ile dini hizmetleri geliştirmek ve devam ettirmek amacıyla yapılan harcamalar kurum kazancının tespitinde indirim unsuru olarak dikkate alınabilecektir.

Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin inşası dolayısıyla yapılan harcamaların,
…tamamı kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.

Sözü edilen tesislerin yapımı için bentte sayılan kuruluşlar dışında yer alan kamuya yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yapılan bağış ve yardımlar ise o yılki kurum kazancının %5’i ile sınırlı olmak üzere bu kapsamda indirim konusu yapılabilecektir.”
açıklamaları yer almakta olup Tebliğin “10.3.2.2.4 Bağış ve Yardımların Belgelendirilmesi” başlıklı bölümünde ise

“Ayni veya nakdi olarak yapılan bağış ve yardımların kurumlar vergisi mükelleflerince indirim olarak dikkate alınabilmesi için makbuz karşılığı yapılmış olması gerekli ve yeterlidir.

Ayni bağış ve yardımın, işletmenin aktifinden veya stokundan çekilerek bağışlanmış olması durumunda, mükelleflerin işletmeden çekip bağışladıkları değerler için fatura düzenlemesi; düzenlenen faturanın arka yüzüne faturada belirtilen değerlerin ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından bağış veya yardım olarak alındığına ilişkin şerh konularak yetkili kimseler tarafından imzalanmış olması yeterlidir.

Ayni değerlerin, mükelleflerce dışarıdan alınarak kamu kurum ve kuruluşuna bağışlanmış olması durumunda ise bu kurum ve kuruluş tarafından teslim alınacak değerler için teslime ilişkin bir belge düzenlenmiş olması yeterli olup, düzenlenen belgede bağışlanan kıymetin değerinin, cinsinin ve miktarının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirtilmiş olması gerekmektedir. Ayrıca, bağışlanan değerlere ilişkin olarak düzenlenmiş olan faturaların arka yüzünde yukarıda belirtilen açıklamalar dahilinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin imzası bulunacaktır.

Nakdi bağışların indirilebilmesi, bağışı kabul eden kuruluşlarca verilecek makbuzla veya bu amaçla bankalarda açtırılan hesaplara yatırıldığına ilişkin banka dekontlarıyla belgelendirilmesi şartıyla mümkündür.

Kamu kurum ve kuruluşları ile imzalanan protokol gereğince kamu arazisi üzerine okul yaptırılması halinde, söz konusu okul inşasına ilişkin olarak yapılan harcamalar, harcamanın yapıldığı yıla ilişkin kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.
…”açıklamaları yer almaktadır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, … Belediye Başkanlığına ait arsa üzerine inşa edilerek belediyeye bağışlanacak 30 derslikli okul inşaatı ile ilgili olarak yapılan harcamaların, harcamanın yapıldığı yıla ilişkin kazancınızın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ancak, bağışın yapıldığı dönemde faaliyetinizin zararla sonuçlanmış olması veya kurum kazancınızın yetersiz olması durumunda indirilemeyen bağış tutarının daha sonraki yıllarda indirim konusu yapılması veya zarar olarak devredilmesi mümkün değildir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

3065 sayılı KDV Kanununun;
– 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zırai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,
– 17/2-b maddesinde, Kanunun 17/1’inci maddesinde sayılan, genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere, bunların teşkil ettikleri birliklere, üniversitelere, döner sermayeli kuruluşlara, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, siyasî partiler ve sendikalara, kanunla kurulan veya tüzelkişiliği haiz emekli ve yardım sandıklarına, kamu menfaatine yararlı derneklere, tarımsal amaçlı kooperatiflere ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimi ve hizmet ifasının KDV’den istisna olduğu,
– 30/a maddesinde vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV’nin vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den indirilemeyeceği
hüküm altına alınmıştır.

KDV Kanununun 17/2-b maddesinde yer alan istisna hükmü aynı Kanunun 17/1’inci maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlara yapılan bedelsiz teslimleri kapsamakta olup teslimin bunlar dışındaki kurum veya kuruluşlara yapılması halinde ise istisna hükmünden faydalanılması mümkün değildir. Ayrıca bu istisna hükmü, bedelsiz teslime konu malların satın alınması veya üretilmesi ile ilgili olarak yapılacak mal ve hizmet alımlarını kapsamamaktadır.

Buna göre, belediyeye ait arsa üzerine şirketiniz tarafından yapılacak okulun bedelsiz tesliminin belediyeye yapılması halinde söz konusu bu teslim istisna kapsamında değerlendirilecek ve bu teslime ilişkin olarak KDV hesaplanmayacaktır.

Öte yandan, bu teslime ilişkin yüklenilen KDV’nin indirime konu edilmesi ise Kanunun 30/a maddesine göre mümkün bulunmamakta olup yüklenilen bu verginin işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

HARÇLAR KANUNUNA GÖRE

Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununun 57’nci maddesinde; “Tapu ve kadastro işlemlerinden bu kanun’a bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanları, tapu kadastro harçlarına tabidir.” hükmü yer almaktadır.

Anılan Kanunun 58’inci maddesinde tapu ve kadastro harçlarını, Kanuna ekli tarifede belirtilen kişilerin ödeyeceği hüküm altına alınmış olup aynı Kanunun 59’uncu maddesinin (a) bendi ile genel bütçeli idareler tapu harçlarından muaf tutulmaktadır.

492 sayılı Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin 4’üncü maddesinde, gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların bağışlanmasında, kanuni mirasçılar dışında intifa hakkından, kuru mülkiyet sahibi lehine ivazsız feragat edilmesinde ve süreli intifa haklarında süre dolarak intifa hakkının sona ermesinde kayıtlı değer üzerinden binde 68,31 oranında harç alınacağı; aynı tarifenin 20/a maddesinde ise, gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden devir eden ve devir alandan ayrı ayrı binde 20 oranında harç alınacağı belirtilmektedir.

Diğer taraftan, 492 sayılı Harçlar Kanununun 57’nci maddesi, Kanuna ekli (4) sayılı tarife ve aynı Kanunun 58’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi birlikte değerlendirildiğinde, hukuken bağışlanan gayrimenkullerin tapu harcının lehine işlem yapılan genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler tarafından ödenmesi gerekir. Ancak, yine 492 sayılı harçlar Kanununun 59’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre; genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köylerin iktisap edecekleri taşınmazların tescili, şerhi gerektiren işlemleri ve bunların terkinleri harçtan müstesnadır.

Buna göre, söz konusu gayrimenkul üzerine yapılacak olan okulun bir ivaz karşılığında değil de bedelsiz (bağış yoluyla) olarak Belediyeye devredilmesi halinde, bu işlemde harcın mükellefi olan Belediyeden 492 sayılı Kanunun 59/a maddesi uyarınca harç aranılmayacağı tabiidir.

DAMGA VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 3’üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabii olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı verginin bulunacağı, kağıtlarının mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarla belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı, mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı; 10’uncu maddesinde ise damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olacağı, belli para teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazıla rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceği hükümlerine yer verilmiştir.

Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “I- Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün A/1 inci fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin nispi damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, yazınız ekinde yer alan ve hesaplanabilir bir bedel ihtiva etmediği anlaşılan “Protokol” başlıklı kağıttan damga vergisi aranılmaması, ancak kağıda konu iş ile ilgili olarak söz konusu kağıdın bedelinin belirlenmesine ilişkin herhangi bir kağıt (olur, onay, mektup vb.) düzenlenmesi veya sözleşmeye bu yönde şerh konulması halinde söz konusu kağıdın/şerhin damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Diğer taraftan, “Protokol” başlıklı kağıt dışında, özelge talebine konu okul inşaatı işine ilişkin olarak Damga Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı tabloda yer alan diğer kağıtların düzenlenmesi ve somut olaya ilişkin kağıt örneklerinin gönderilmesi durumunda ayrıca görüş verilmesi mümkün bulunmaktadır. 

BELEDİYE GELİRLERİ KANUNUNA GÖRE

Bilindiği üzere, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun Ek 1’inci maddesinde; “Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde yapılan her türlü bina inşaatı (ilave ve tadiller dahil), inşaat veya tadilat ruhsatının alınmasında Ek Madde 6’da yer alan tarifede gösterilen nispet ve hadlerde bina inşaat harcına tabidir.” hükmü yer almaktadır.

Anılan Kanunun Ek 2’nci maddesinde bina inşaat harcına ilişkin istisnalara yer verilmiş olup söz konusu maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde, karşılık gözetmeksizin Devlete devrolunmak şartıyla inşa edilen okullar ve öğrenci yurtlarının, bina inşaat harcından istisna tutulacağı hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 80’inci maddesinde imar ile ilgili harçlar (parselasyon harcı, ifraz ve tevhit harcı, plan ve proje tasdik harcı, zemin açma izni ve toprak hafriyatı harcı, yapı kullanma izni harcı) düzenlenmiş olup okul inşaatı için herhangi bir istisna hükmüne yer verilmemiştir.

Ayrıca, adı geçen Kanunun 97’nci maddesinde ise, “Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediyeye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir.” hükmü yer almaktadır.

Bu itibarla, şirketiniz tarafından yaptırılacak okul inşaatının karşılık gözetmeksizin Devlete devrolunması halinde bina inşaat harcından istisna tutulması, imar ile ilgili harçlara tabi olması, ayrıca İmar mevzuatı gereği aranılacak harçların konusu yapılmayan ve isteğinize bağlı olarak Belediyece ifa edilecek her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret ödenmesi gerekmektedir.

Kaynak: İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
27.07.2017 Tarih ve 62030549-120[89-2014/674] Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/bagis-olarak-insa-edilen-okul-icin-yapilan-harcamalar-gider-kaydedilebilir-mi/feed/ 0
İnternet Üzerinden Yapılan Kontör Yükleme İşleminin Vergilendirilmesi Nasıl Yapılmaktadır? https://www.muhasebenews.com/internet-uzerinden-yapilan-kontor-yukleme-isleminin-vergilendirilmesi-nasil-yapilmaktadir/ https://www.muhasebenews.com/internet-uzerinden-yapilan-kontor-yukleme-isleminin-vergilendirilmesi-nasil-yapilmaktadir/#respond Sat, 17 Mar 2018 04:00:37 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17666 (GİB – ÖZELGE)

Konu: İnternet üzerinden yapılan kontör yükleme işleminin vergi kanunları karşısındaki durumu hk.
İlgi: … tarihli ve… sayılı özelge talep formunuz.

İlgi özelge talep formunuzda; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün… vergi numaralı mükellefi olduğunuzu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan “STH” tipi lisans sahibi şirket olarak internet üzerinden tedarikçi firmalardan ses alıp Telekom bayilerine yine internet üzerinden ses satışı yaptığınızı, bu satışlara ilişkin düzenlediğiniz faturalarda katma değer vergisi ve özel iletişim vergisi hesaplayarak beyan ettiğinizi, yeni projeniz kapsamında bu faaliyetinize ek olarak kendi hattınızı satarak internet üzerinden kontör yükleme işlemi yapacağınızı, yapacağınız bu işlemle hem nihai tüketicilere hem de Telekom bayilerine satış işlemi gerçekleştireceğinizi belirterek, söz konusu kontör yükleme işleminin Kurumlar Vergisi Kanunu, Özel İletişim Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanunu karşısındaki durumu hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6’ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38’inci maddesinde ise, “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

  1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
  2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41’inci maddeleri hükümlerine uyulur.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu çerçevede; şirketinizin, kendi hattını satarak internet üzerinden hem Telekom bayilerine hem de nihai tüketicilere yapacağı kontör yükleme işlemi nedeniyle elde edeceği tutarların kurum kazancının tespitinde dikkate alınarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

ÖZEL İLETİŞİM VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 39’uncu maddesinde, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu uyarınca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuyla görev veya imtiyaz sözleşmesi imzalamak suretiyle veya 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca bu Kuruma bildirim yapılması veya bu Kurumca kullanım hakkı verilmesi yoluyla yetkilendirilen veya yetkilendirilmiş sayılan işletmecilerin (kablo TV altyapısı üzerinden teknik olarak verilebilecek her türlü hizmetleri dışında, görev sözleşmesi ile ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olanlar hariç) her nevi mobil elektronik haberleşme işletmeciliği kapsamındaki (ön ödemeli kart satışları dahil) tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetlerinin %25, kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmetinin %5, radyo ve televizyon yayınlarının uydu platformu ve kablo ortamından iletilmesine ilişkin hizmetler ile diğer elektronik haberleşme hizmetlerinin %15 oranında ÖİV’ye tabi olduğu, verginin mükellefinin yukarıda sayılan elektronik haberleşme hizmetlerini sunan işletmeciler olduğu, verginin matrahının KDV matrahını oluşturan unsurlardan teşekkül ettiği, bu maddede hüküm bulunmayan hallerde 3065 sayılı KDV Kanunu hükümleri uygulanacağı ile ÖİV’nin KDV matrahına dahil edilmeyeceği, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilmeyeceği ve hiçbir vergiden mahsup edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 3’üncü maddesinde, elektronik haberleşme; elektriksel işaretlere dönüştürülebilen her türlü işaret, sembol, ses, görüntü ve verinin kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, elektrokimyasal, elektromekanik ve diğer iletişim sistemleri vasıtasıyla iletilmesi, gönderilmesi ve alınması, elektronik haberleşme hizmeti ise elektronik haberleşme tanımına giren faaliyetlerin bir kısmının veya tamamının hizmet olarak sunulması şeklinde tanımlanmıştır.

Diğer yandan, 4 No.lu Gider Vergileri Sirkülerinde, ÖİV mükellefi olan işletmecilerin nihai tüketici durumundaki kurum, kuruluş ve şahıslara yapacağı hizmet satışlarında ÖİV hesaplayacakları; birden fazla aşamadan oluşacak bir vergileme söz konusu olduğunda, ÖİV mükellefleri arasında gerçekleşecek işlemlerde, ÖİV mükelleflerinin vermiş olduğu telekomünikasyon hizmetlerine ilişkin faturalarda gösterdikleri ÖİV’den bu hizmetlere ilişkin olarak ödedikleri ÖİV’yi, Katma Değer Vergisi Kanununun 29, 30, 32 ve 34’üncü maddelerinde belirtilen hükümler çerçevesinde indirim konusu yapabilecekleri açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, STH kapsamında elektronik haberleşme hizmeti sunmak üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yetkilendirilen şirketin kullanıcılarına kendi hattını satması ve telefon görüşmesini sağlamak amacıyla internet üzerinden kontör yükleme hizmeti vermesi %15 oranında ÖİV ye tabidir.

Ayrıca, şirketin söz konusu faaliyetini yerine getirebilmesi için tedarikçi firmadan aldığı hizmet karşılığında tedarikçi firmanın şirket adına düzenleneceği faturalarda yer alan ÖİV tutarlarının indirim konusu yapması mümkün bulunmaktadır.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;

1/1’inci maddesinde; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, 1/2’nci maddesinde; her türlü mal ve hizmet ithalatının, 1/3-a maddesinde ise; posta, telefon, telgraf, teleks ve bunlara benzer hizmetler ile radyo ve televizyon hizmetlerinin KDV’ye tabi olduğu, 10’uncu maddesinde; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde vergiyi doğuran olayın malın teslimi veya hizmetin yapılması anında meydana geldiği, 20’nci maddesinde; teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, 23/f maddesinde; Maliye Bakanlığının işin mahiyetini göz önünde tutarak özel matrah şekilleri tespit etmeye yetkili olduğu,
hükme bağlanmıştır.

Konu ile ilgili olarak yayımlanan 85 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin “C-Özel Matrah Şekli Uygulaması” başlıklı bölümünde; “Katma Değer Vergisi Kanununun 23’üncü maddesinin (f) bendi hükmünün Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanarak, GSM operatör şirketleri tarafından sunulan cep telefonu konuşma hizmetlerinden faydalanmak üzere çıkarılan ön ödemeli hazır kartlar da dâhil olmak üzere bütün telefon kartı ve jeton satışlarının özel matrah şekline göre vergilendirilmesi uygun görülmüştür. Buna göre, perakendeci bayiler tarafından yapılan telefon kartı ve jeton satışlarına ait katma değer vergisinin bayi karına isabet eden katma değer vergisini de ihtiva edecek şekilde perakendeci bayilere telefon kartı ve jeton teslimi yapan kuruluşlar tarafından beyan edilmesi gerekmektedir.

Bu durumda, bayiler belirtilen kapsamdaki telefon kartı ve jeton satışları için ayrıca vergi hesaplamayacaklardır….” açıklamasına yer verilmiştir.

Buna göre; şirketiniz tarafından özel matrah şekline tabi olan kontör teslimlerine yönelik düzenlenecek faturada perakendeci bayi karını da ihtiva edecek şekilde toplam matrah üzerinden KDV hesaplanacak ve hesaplanan bu vergi mükellef sıfatı ile verilecek olan 1 No.lu KDV beyannamesinde “Hesaplanan KDV” olarak beyan edilecektir. Ayrıca nihai tüketicilere perakende olarak yapılan satışlarınızda da KDV hesaplanacaktır.

Öte yandan, müşteri aboneliğini belirleyen hat satışı, bir telefon kartı olmayıp, ön ödemeli veya telefon kartı olarak değerlendirilemeyecek olup, şirketiniz tarafından düzenlenecek hat satış faturalarında satış bedeli üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanacaktır.

VERGİ USUL KANUNUNA GÖRE

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Faturanın nizamı” başlıklı 231’inci maddesinin beşinci fıkrasında, “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.”

“Fatura Kullanma Mecburiyeti” başlıklı 232’nci maddesinde ise; “Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler;
1- Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara,
2- Serbest meslek erbabına,
3- Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara,
4- Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere,
5- Vergiden muaf esnafa,
Sattıkları emtia veya yaptırdıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.” hükümleri yer almaktadır.

Diğer taraftan, 382 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin ” 4- Nihai Tüketicilere Elektronik Ortamda Kredi Kartıyla Yapılan Kontör Satışlarında Belge Düzeni ” başlıklı bölümünde;

“Ülkemizde faaliyet gösteren GSM veya sabit telefon operatörleri ile bunlarla anlaşmalı firmalar tarafından, ön ödemeli telefon hizmetinde kullanılan kontörlerin nihai tüketicilerle yüz yüze karşılaşılmaksızın, telefon veya internet üzerinden iletilen talepler üzerine, kart sahibinin hattına otomatik olarak yüklenmesi ve bedelinin elektronik ortamda kredi kartı kullanılarak tahsil edilmesi suretiyle satışlar yapılmakta olup, bu tür satışlarda uyulacak belge düzeni hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek görülmüştür.

Yukarıda belirtilen şekilde yapılan kontör satışlarında;
-Kontör satışı yapan işletmelerce gün içerisinde yapılan satışlara ilişkin olarak her günün sonunda “günlük satış raporu” düzenlenmesi ve
-Bu satışlara ilişkin olarak kredi kartlarından yapılan tahsilatların, ilgili banka tarafından düzenlenecek “günlük tahsilat listelerine” istinaden tevsik edilmesi
şartlarıyla, her bir satış için ayrı ayrı belge düzenlenmek yerine, gün sonunda “Muhtelif Müşteriler” ibareli tek bir fatura düzenlenmesi uygun bulunmuştur.

Ancak, müşterinin istemesi halinde fatura veya fatura yerine geçen belgenin düzenleneceği tabiidir.

Belirtilen şekilde kontör satışı yapan işletmelerce, “Muhtelif Müşteriler” ibareli olarak düzenlenecek olan faturaya, “günlük satış raporu” ile banka tarafından düzenlenecek “günlük tahsilat listeleri”nin eklenmesi ve faturaların bu şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir.” denilmektedir.

Buna göre, şirketinizin, kendi hattını satarak, ön ödemeli telefon hizmetinde kullanılacak kontörlerin nihai tüketicilerle yüz yüze karşılaşılmaksızın, telefon veya internet üzerinden iletilen talepler üzerine, kart sahibinin hattına otomatik olarak yüklenmesi ve bedelinin elektronik ortamda kredi kartı kullanılarak tahsil edilmesi suretiyle şirketiniz tarafından yapılacak kontör satışlarının yukarıda belirtildiği şekilde belgelendirilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, müşteri aboneliğini belirleyen hat satışı karşılığında, Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde fatura düzenlenmesi gerekeceği tabiidir.

Kaynak: Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
17 Nisan 2014 Tarih ve 27575268-105[232-2012-9384]-394 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/internet-uzerinden-yapilan-kontor-yukleme-isleminin-vergilendirilmesi-nasil-yapilmaktadir/feed/ 0
Mükelleflerin Özel Hakları Nelerdir? https://www.muhasebenews.com/mukelleflerin-ozel-haklari-nelerdir/ https://www.muhasebenews.com/mukelleflerin-ozel-haklari-nelerdir/#respond Mon, 26 Feb 2018 09:00:50 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=22063 MÜKELLEFLERİN ÖZEL HAKLARI (VERGİ KANUNLARINDA YER ALAN HAKLAR) NELERDİR?
Mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması sırasında karşılaştıkları özel durumlar ve işlemler ile ilgili olarak sahip oldukları haklardır;
1- Uzlaşma Hakkı
2- Pişmanlık Hakkı
3- Düzeltme Talebi Hakkı
4- Şikayet Yolu İle Müracaat Hakkı
5- Ödeme Emrine İtiraz Hakkı
6- Vergi Mahremiyeti Hakkı
7- Tecil-Taksitlendirme Hakkı
8- Vergi İncelemesi Sırasındaki Haklar
9- Cezalarda İndirim Hakkı
10- Vergi Ödeme Hakkı
11- Özelge Talep Hakkı
12- Mahsup ve İade Talep Hakkı

Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/mukelleflerin-ozel-haklari-nelerdir/feed/ 0