Vade farkı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Thu, 02 Dec 2021 08:05:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Dövize endeksli satışlarda KDV ve KVK uygulaması https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-satislarda-kdv-ve-kvk-uygulamasi-3/ https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-satislarda-kdv-ve-kvk-uygulamasi-3/#respond Thu, 02 Dec 2021 08:05:23 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=118754

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

64597866-130[24-2015]-

28.07.2017

Konu

:

Dövize endeksli satışlarda KDV ve KVK uygulaması

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizce yurt dışından ithal edilen uydu alıcı sistemlerini fatura tarihinden itibaren iki yıl vadeli olarak dövizli (USD) fiyat üzerinden müşterilerinize sattığınız, vade ve vade farkı oranının satış anında belli olduğu, iki yıl vade için % 10,25 oranında vade farkı uygulanması konusunda müşteri ile mutabakata vardığınız,  yapılan bahse konu satış işleminin  şirketiniz tarafından ithalat tarihinde 2 yıl vadeli 3 ayda bir değişken faiz ödemeli döviz kredisiyle finanse edildiği belirtilerek, vade farkı faturalarının malın teslim tarihi yerine aylık veya üçer aylık dönemlerde tahakkuk eden tutar üzerinden kesilip kesilmeyeceği ve dönemsellik ilkesi gereği izleyen dönemlerde beyan edilip edilmeyeceği hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

1- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Ticari kazancın tespitinde geçerli olan iki temel ilke “dönemsellik” ve “tahakkuk esası” ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar veya mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin eksiksiz tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Ticari kazancın elde edilmesi tahakkuk esasına bağlanmış bulunduğundan, bir gelir unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanması gerekmektedir.

Buna göre, şirketinizce yurt dışından ithal edilen uydu alıcı sistemlerinin dövize endeksli vadeli satışında vade farklarının satış faturasına dahil edilmesi ve o dönemin hasılatı olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan, söz konusu satışların finansmanı amacıyla iki yıl vadeli üç ayda bir değişken faiz ödemeli kredilere ilişkin faiz tutarlarının, faizin tahakkuk ettiği dönemlerde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.

2- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN :

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

229 uncu maddesinde, “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.”

280 inci maddesinde, “Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir.

281 inci maddesinde “Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır. Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.”

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca   404 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde; ” 130 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtildiği üzere değerleme günü itibariyle Bakanlığımızca kur ilan edilmediği durumlarda  T.C. Merkez Bankasınca ilan edilen kurların esas alınması gerekmektedir. Bu şekilde yapılacak değerlemelerde efektif cinsinden yabancı paralar için efektif alış kurunun (bulunmaması halinde döviz alış kurunun), döviz cinsinden yabancı paralar içinse döviz alış kurunun uygulanacağı tabiidir.”  açıklamasına yer verilmiştir.

Bu itibarla, satışı yapılan uydu alıcı sistemlerine ilişkin olarak müşteriler adına vade farkı dahil toplam satış tutarı üzerinden fatura düzenlenmesi, düzenlenecek faturaların Türk parası karşılığının hesaplanmasına esas teşkil etmek üzere fatura düzenleme tarihindeki Merkez Bankası döviz alış kurunun dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan söz konusu satışlar senede bağlanmış alacak niteliğinde ise söz konusu alacak senetleri yukarıda açıklandığı şekilde değerleme gününün kıymetine irca olunabilecektir. Söz konusu değerleme işleminde ise Bakanlığımızca tespit ve ilan edilen kurların kullanılması gerektiği tabiidir.

3- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

-10/a maddesinde mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile; 10/b maddesinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği,

-20/1 inci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu,

-24/c maddesinde vade farkı, fiyat farkı, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu,

-26 ncı maddesinde ise, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği,

hükme bağlanmıştır.

26.04.2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV Genel Uygulama Tebliğinin III/A-Matrah başlıklı bölümünde;

 “

   …          

     5.2.Vade Farkları 

   3065 sayılı Kanunun (24/c) maddesine göre, teslim ve hizmet işlemlerine ait faturada ayrıca gösterilen vade farkları matraha dahil edilir ve işlemin tabi olduğu KDV oranı üzerinden vergilendirilir.

   Öte yandan, vadeli işlemlerde bedelin zamanında ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkan yeni vade farkları da vadeli satışa konu teslim ve hizmete ilişkin matrahın bir unsuru olduğundan, bu vade farklarının ayrıca fatura edilmesi ve vadeli satışa konu teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemlerin tabi olduğu oran üzerinden KDV hesaplanarak, vade farkı faturasının düzenlendiği döneme ilişkin beyannamede beyan edilmesi gerekmektedir.

   5.3.Kur Farkları

   Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

   Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanır.

   Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

   Yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmaz.”

denilmektedir.

Buna göre, katma değer vergisi açısından bir malın vadeli veya peşin satılması katma değer vergisi açısından sonucu etkilememektedir. Mal veya hizmet faturasının kesilmesi esnasında, müşteriye tanınan vade ve buna bağlı olarak ortaya çıkan vade farkının belli olduğu hallerde bu farkın bedele dahil edilmesi gerekmektedir. Peşinen bilinen vade farklarına ait katma değer vergisi asıl işleme ait katma değer vergisi ile birlikte doğmaktadır. Bu nedenle dövize endeksli vadeli satışlarınızda, satış anında belli olan vade farklarının satış bedeline ve satış faturasına dahil edilmesi gerekmekte olup, vade farklarına malın satış tarihi yerine aylık ya da üçer aylık dönemlerde tahakkuk eden tutar üzerinden fatura düzenlenmesi mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, bedeli döviz cinsinden belirlenen vadeli satış işlemleriniz nedeniyle ortaya çıkan kur farklarına yukarıda anılan tebliğ açıklamaları çerçevesinde işlem yapılacağı ise tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-satislarda-kdv-ve-kvk-uygulamasi-3/feed/ 0
36 Ay (18 Taksit) Şeklinde Taksitlendirilen Vergi ve SGK Borçları için toplam %27 vade farkı ödenecek https://www.muhasebenews.com/36-ay-18-taksit-seklinde-taksitlendirilen-vergi-ve-sgk-borclari-icin-toplam-vade-farki-odenecek/ https://www.muhasebenews.com/36-ay-18-taksit-seklinde-taksitlendirilen-vergi-ve-sgk-borclari-icin-toplam-vade-farki-odenecek/#respond Tue, 21 Sep 2021 23:33:43 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=110525 7326 Kanun Numaralı “BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN” 

Resmi Gazete: 9 Haziran 2021 ÇARŞAMBA – Sayı : 31506

Ortak hükümler

MADDE 9 – (1) Bu Kanunun ilgili maddelerindeki başvuru ve ödeme süresine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların;

a) 31/8/2021 tarihine kadar (bu tarih dâhil) ilgili idareye başvuruda bulunmaları,

b) Hazine ve Maliye Bakanlığına, Ticaret Bakanlığına, il özel idarelerine, belediyelere ve YİKOB’lara bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksitini 30/9/2021 tarihine kadar (bu tarih dâhil), Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ise ilk taksitini 31/10/2021 tarihine kadar (bu tarih dâhil), diğer taksitlerini ise bu tarihleri takip eden ikişer aylık dönemler hâlinde azami on sekiz eşit taksitte ödemeleri,

şarttır.

(2) Başvuru ve taksit ödeme sürelerinin son gününün resmî tatile rastlaması hâlinde süre, tatili izleyen ilk iş günü mesai saati sonunda biter.

(3) Bu Kanun hükümlerine göre hesaplanan tutarlar peşin veya taksitler hâlinde ödenebilir.

a) Hesaplanan tutarların tamamının ilk taksit ödeme süresi içerisinde peşin olarak ödenmesi hâlinde katsayı uygulanmaz ve,

1) Fer’i alacaklar yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarların (Bu Kanunun 4 üncü maddesine göre fer’i alacaklar yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ile birlikte hesaplanan gecikme faizi dâhil) %90’ının tahsilinden vazgeçilir.

2) Bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile (g) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında olan ve bu Kanuna göre yapılandırılan idari para cezalarından %25 indirim yapılır.

3) Yapılandırma sonucu ödenecek alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması hâlinde fer’i alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutardan (bu Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamındaki alacaklar hariç) %50 indirim yapılır.

b) Hesaplanan tutarların tamamının ilk iki taksit ödeme süresi içinde ödenmesi hâlinde katsayı uygulanmaz ve,

1) Fer’i alacaklar yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarlar (Bu Kanunun 4 üncü maddesine göre fer’i alacaklar yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ile birlikte hesaplanan gecikme faizi dâhil) üzerinden %50 indirim yapılır.

2) Bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile (g) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında olan ve bu Kanuna göre yapılandırılan idari para cezalarından %12,5 indirim yapılır.

3) Yapılandırma sonucu ödenecek alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması hâlinde fer’i alacak yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutardan (bu Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamındaki alacaklar hariç) %25 indirim yapılır.

c) Hesaplanan tutarların taksitle ödenmek istenmesi hâlinde, ilgili maddelerde yer alan hükümler saklı kalmak şartıyla borçluların başvuru sırasında altı, dokuz, on iki veya on sekiz eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini tercih etmeleri şarttır. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun bir sürede ödeme yapılamaz.

ç) Hesaplanan tutarların taksitle yapılacak ödemelerinde ilgili maddelere göre belirlenen tutar;

1) Altı eşit taksit için (1,09),

2) Dokuz eşit taksit için (1,135),

3) On iki eşit taksit için (1,18),

4) On sekiz eşit taksit için (1,27),

katsayısı ile çarpılır ve bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık dönemler hâlinde ödenecek taksit tutarı hesaplanır. Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan borçlulara tercih ettikleri taksit süresine uygun ödeme planı verilir. Ancak, tercih edilen süreden daha kısa sürede ödeme yapılması hâlinde ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilir.

d) Bu Kanun kapsamında ödenmesi gereken tutarlar; il özel idareleri ve bunlara bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar ile Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Futbol Federasyonu ve bağımsız spor federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye’de sportif alanda faaliyette bulunan spor kulüplerince ikişer aylık dönemler hâlinde azami otuz altı eşit taksitte ödenebilir. Bu takdirde bu fıkra hükmüne göre hesaplanacak katsayı yirmi dört eşit taksit için (1,36), otuz eşit taksit için (1,45), otuz altı eşit taksit için (1,54) olarak uygulanır.

e) Bu Kanun kapsamında belediyeler ve bunlara bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarca ödenmesi gereken tutarlar aylık dönemler halinde azami yüz yirmi eşit taksitte ödenebilir.

1) Taksitle yapılacak ödemelerde belirlenen tutar;

(aa) Altı eşit taksit için (1,045),

(bb) Dokuz eşit taksit için (1,0675),

(cc) On iki eşit taksit için (1,09),

(çç) On sekiz eşit taksit için (1,135),

(dd) Yirmi dört eşit taksit için (1,18),

(ee) Otuz altı eşit taksit için (1,27),

(ff) Kırk sekiz eşit taksit için (1,36),

(gg) Altmış eşit taksit için (1,45),

(ğğ) Yetmiş iki eşit taksit için (1,54),

(hh) Yüz yirmi eşit taksit için (1,9),

katsayısı ile çarpılır ve bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle aylık dönemler hâlinde tahsil edilecek taksit tutarı hesaplanır.

2) 2/7/2008 tarihli ve 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan ve alacakları için kesinti yapılan idarelere, belediyeler ve bunlara bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarca bu Kanun kapsamında ödenmesi gereken tutarlar, belediyelerin genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ayrılan paylarından, 5779 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasındaki %40 oranı dikkate alınmaksızın aylık dönemler halinde kesinti suretiyle tahsil edilir. Ancak, bu kapsamda yapılacak kesinti tutarı her hâl ve takdirde bu idareler adına genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ayrılan payların aylık tutarının %50’sini aşamaz.

5779 sayılı Kanuna göre yapılacak kesintilerin Cumhurbaşkanınca durdurulması hâlinde aylık taksitlerin ödeme süreleri kesinti yapılmayan aylar için de durdurulur ve taksit ödemeleri yönünden bu Kanun hükümlerine göre ihlal nedeni sayılmaz. Bu taksitler, taksit ödeme süresinin sonundan itibaren ayrıca bir katsayı ve geç ödeme zammı uygulanmaksızın aylık dönemler itibarıyla paylardan kesinti suretiyle tahsil edilir. Taksit tutarlarının, bu bent kapsamındaki borçluların genel bütçe paylarından daha yüksek olması hâlinde ise eksik tutarlar borçlularca taksit ödeme süresini takip eden ay sonuna kadar geç ödeme zammı uygulanmaksızın ödenir.

(4) Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine bu Kanun kapsamında ödenecek olan alacakların 6183 sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre kredi kartı kullanılmak suretiyle ödenmesi uygun görüldüğü takdirde, ödemeye aracılık yapan bankalarca, kart kullanıcılarına kredi kartı işlemine konu borç tutarının, taksitler hâlinde yansıtılması ve taksit ödeme aylarında hesaplarına borç kaydedilmesi koşuluyla, bu ödemeler için ödeme tarihi olarak kredi kartının kullanıldığı gün esas alınır ve borçluya tahsilatın yapıldığını gösteren makbuz verilir. Bu şekilde tahsil edilen tutarların bankalarca Hazine veya Sosyal Güvenlik Kurumu hesaplarına aktarılmasına ilişkin 6183 sayılı Kanunun 41 inci maddesinde belirlenen süre, taksit aylarının son gününü izleyen günden itibaren hesaplanır. Bu fıkra hükmüne göre taksitlerin kredi kartı kullanılmak suretiyle ödenmesi, katsayı uygulanmasına engel teşkil etmez.

(5) Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine ödenmesi gereken amme alacaklarına uygulanmak üzere, bu Kanun hükümlerinden yararlanmak için başvuruda bulunan ve ödenecek tutarları ilgili vergi mevzuatı gereği iade alacağından kendi borçlarına mahsuben ödemek isteyen mükelleflerin, bu taleplerinin yerine getirilebilmesi için başvuru ve/veya taksit süresi içinde ilgili mevzuatın öngördüğü bilgi ve belgeleri tam ve eksiksiz olarak ibraz etmeleri şarttır. Bu takdirde, ilgili mevzuatın mükellefin mahsup talebine esas aldığı tarih itibarıyla bu Kanuna göre ödenecek tutara mahsup işlemleri yapılır; mahsup talebine konu tutardan daha az tutarda mahsubun yapılması hâlinde, mahsuben ödeme suretiyle tahsil edilemeyen tutar için borçluya bildirimde bulunularak eksik ödenen bu tutarın bir ay içerisinde ödenmesi istenir. Bu süre içerisinde eksik ödenen tutarın, ödenmesi gerektiği tarihten ödendiği tarihe kadar gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi hâlinde eksik ödenen tutar için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmaz.

(6) Bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerin ilk ikisinin süresinde ve tam ödenmesi koşuluyla, kalan taksitlerden; bir takvim yılında iki veya daha az taksitin, süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde, ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarının son taksiti (peşin ödeme seçeneğinin tercih edilmesi hâlinde ilk taksiti) izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılır. İlk iki taksitin süresinde tam ödenmemesi ya da süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen diğer taksitlerin belirtilen şekilde de ödenmemesi veya bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde bu Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir. Bu hüküm her bir madde ve alacaklı idareler açısından taksitlendirilen alacaklar için ayrı ayrı uygulanır.

(7) Bu Kanuna göre ödenecek taksit tutarının %10’unu aşmamak şartıyla 10 Türk lirasına (bu tutar dâhil) kadar yapılmış eksik ödemeler için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmaz.

(8) Bu Kanun kapsamına giren alacakların altıncı fıkrada belirtilen şekilde tamamen ödenmemiş olması hâlinde borçlular, ödedikleri tutarlar kadar bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar. Kanun kapsamında yapılandırıldığı hâlde bu Kanunda öngörülen süre ve şekilde ödenmeyen alacakların yapılandırma öncesi türü ve vadesi dikkate alınarak takip işlemleri ilgili mevzuat kapsamında yapılır ve bu Kanunun yayımı tarihinden önce başlamış olan takip işlemleri geçerliliğini koruyarak kaldığı yerden devam eder.

(9) Bu Kanun kapsamına giren alacakların, bu Kanunun yayımı tarihinden önce;

a) 6183 sayılı Kanun ve diğer kanunlar uyarınca tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olanlarından, kalan taksit tutarları için borçlular, talep etmeleri hâlinde bu Kanun hükümlerinden yararlanabilirler. Bu takdirde tecil şartlarına uygun olarak ödenen taksit tutarları için tecil hükümleri geçerli sayılır. Bu şekilde ödenmiş taksit tutarlarına tecil tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için sadece ilgili kanunda öngörülen faiz uygulanır. Kalan taksit tutarları vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilir ve bu alacaklar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır.

b) 11/11/2020 tarihli ve 7256 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre yapılandırılan ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla anılan Kanun kapsamında ödemeleri devam eden alacaklar açısından, borçlular talep etmeleri hâlinde bu Kanun hükümlerinden yararlanabilir. Bu takdirde, 7256 sayılı Kanun kapsamında ödenen taksitler için yapılandırma hükümleri geçerli sayılır, bu şekilde ödenmiş taksit tutarlarına tecil tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için anılan Kanuna göre tercih edilen taksit süresine uygun katsayı uygulanır, kalan taksit tutarlarına konu alacaklar vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilerek bu Kanunun ilgili hükümlerine göre yapılandırılır ve ödenmemiş taksitlere ilişkin kalan katsayı tutarlarının tahsilinden vazgeçilir.

(10) Bu Kanun hükümleri;

a) 5393 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi kapsamında uzlaşılan alacaklar ile 10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında yapılandırılan alacaklar,

b) 3/8/2016 tarihli ve 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun, 18/5/2017 tarihli ve 7020 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla taksit ödemeleri devam eden alacaklar ile 6736 sayılı Kanuna göre tahakkuk eden alacaklar,

hakkında uygulanmaz.

(11) Bu Kanundan yararlanılarak süresinde ödenen alacaklara, bu Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla Kanunun yayımı tarihinden sonraki süreler için faiz, gecikme zammı, gecikme cezası gibi fer’i amme alacağı hesaplanmaz.

(12) Bu Kanuna göre ödenecek alacaklarla ilgili olarak, tatbik edilen hacizler yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminatlar iade edilir. Bu Kanuna göre ödenecek alacaklar nedeniyle tatbik edilen hacizlere konu mallar, borçlunun talebi hâlinde 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre alacaklı tahsil dairesince satılabilir. Bu talep, Kanun kapsamında ödenmesi gereken tutarların Kanun hükümlerine göre ödenmesine engel teşkil etmez. Kanunun 2 nci maddesi kapsamında yapılandırılan borçların, borç durumunu gösterir belgede yer almaması için bu borçların en az %10’unun ödenmiş olması şarttır.

(13) a) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve ilgili maddeler uyarınca dava açmamaları veya açılan davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları gereken borçluların, bu Kanun hükümlerinden yararlanabilmeleri için ilgili maddelerde belirlenen başvuru sürelerinde, yazılı olarak bu iradelerini belirtmeleri şarttır. Borçlularca, Kanun hükümlerinden yararlanılmak üzere davadan vazgeçilmesi hâlinde idarece de ihtilaflar sürdürülmez.

b) Davadan vazgeçme dilekçeleri ilgili tahsil dairesine verilir ve bu dilekçelerin tahsil dairelerine verildiği tarih, ilgili yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı merciine gönderilir. Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince tahsili gerektiği hâlde tahakkuku diğer kamu idarelerince yapılan alacaklara ilişkin ilgili kamu idaresi aleyhine açılmış davalardan vazgeçme dilekçelerinin verileceği idari mercii belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

c) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve açtıkları davalardan vazgeçen borçluların bu ihtilaflarıyla ilgili olarak karar tarihine bakılmaksızın bu Kanunun yayımı tarihinden sonra tebliğ edilen kararlar uyarınca işlem yapılmaz.

ç) Bu Kanun hükümlerinden yararlanılmak üzere vazgeçilen davalarda verilen kararlar ile hükmedilen yargılama gideri, avukatlık ücreti ve fer’ileri talep edilmez ve bu alacaklar için icra takibi yapılamaz. Vazgeçme tarihinden önce ödenmiş olan yargılama giderleri ve avukatlık ücretleri geri alınmaz.

d) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunulan borçlara ilişkin dava açılamaz ve hiçbir mercie başvurulamaz.

(14) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin onuncu fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında beyan edilen vergilere, ödeme yönünden şartların ihlali hâlinde, kesilmesi gereken vergi cezaları için 213 sayılı Kanunun 374 üncü maddesinde yer alan zamanaşımı süreleri ile bu Kanun kapsamındaki alacaklarla ilgili olarak mevzuatlarında yer alan özel hükümler saklı kalmak kaydıyla taksit ödeme süresince zamanaşımı süreleri işlemez.

(15) Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu Kanun kapsamında tahsil edilen tutarlar ile bu maddenin dokuzuncu fıkrası kapsamındaki tecile ilişkin olarak 6183 sayılı Kanun veya diğer kanunlar uyarınca ödenen faizlerin bu Kanun hükümlerine dayanılarak red ve iadesi yapılmaz. Ancak, bu Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında olup dava konusu edilen tarhiyatlar ile ilk derece yargı merciinde dava konusu edilen idari para cezası ve ecrimisillere karşılık bu Kanunun yayımı tarihinden önce ödeme yapılmış olması hâlinde, ödenen bu tutarlar, ilk derece mahkemesinde esasa ilişkin olarak hiç karar verilmemiş veya verilen kararın bozulması nedeniyle yeniden karar verilmek üzere mahkemesine iade edilmiş davalara konu alacaklar için bu maddeden yararlanılmak üzere yapılan başvurular ile verilmiş terkin kararları üzerine red ve iade edilebilir.

(16) Cumhurbaşkanı, bu Kanunda öngörülen başvuru ve ilk taksit ödeme sürelerini bir aya kadar, yabancı ülkelerde de faaliyette bulunan vergi mükelleflerinden, Ticaret Bakanlığı tarafından olağanüstü politik riskin gerçekleştiği tespit edilen ülkede faaliyette bulunan ve bu ülkedeki faaliyetleri nedeniyle durumları 213 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre mücbir sebep hâli kabul edilenlerin, bu Kanun kapsamında alacakları yapılandırılan alacaklı idarelere mücbir sebep hâllerinin devam ettiği süre içinde ödemeleri gereken taksitlerin ödeme süreleri ile 213 sayılı Kanunun 15 inci maddesine göre mücbir sebep hâli ilan edilen yerlerdeki dairelere (alacaklı idarelere) mücbir sebep hâlinin vukuu tarihinden itibaren ödenmesi gereken taksitlerin ödeme süreleri, mücbir sebep hâlinin bitim tarihini takip eden aydan başlamak üzere topluca veya ayrı ayrı bir yıla kadar uzatmaya yetkilidir.

(17) Onaltıncı fıkra hükümlerine göre mücbir sebep nedeniyle ödeme süresi uzatılan taksitler için altıncı fıkrada yer alan, taksitlerden ilk ikisinin süresinde ödenmesi şartı aranmaz.

(18) Bu Kanunun uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilgili idareler yetkilidir. İl özel idareleri, belediyeler ile YİKOB’lara ait amme alacaklarına ilişkin hükümlerin uygulamasına dair usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir.

 


Kaynak: Resmi Gazete 9.6.2021
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/36-ay-18-taksit-seklinde-taksitlendirilen-vergi-ve-sgk-borclari-icin-toplam-vade-farki-odenecek/feed/ 0
Finansman gider kısıtlamasında son durum ve sorunlar https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-son-durum-ve-sorunlar/ https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-son-durum-ve-sorunlar/#respond Mon, 31 May 2021 01:00:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=110061

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


2012 yılında vergi kanunlarımıza eklenen ancak bu yıla kadar uygulamaya konulmayan finansman gider kısıtlaması, 4 Şubat 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı (CB) Kararı ile kısıtlamada kullanılacak oranın %10 olarak belirlenmesiyle birlikte uygulamaya sokulmuş ve detaylara ilişkin tebliğ taslağı Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştı. Söz konusu tebliğ taslağındaki düzenlemelere ilişkin görüşlerimi 29 Mart 2021 tarihli yazımda1 paylaşmıştım. GİB, gelen görüşler sonrasında bazı değişiklikler yaparak taslakı 18 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tabliğ (Tebliğ) olarak yayımladı. Böylece 2021 yılının ilk geçici vergi beyanname verme süresi Mayıs ayı sonuna kadar uzatıldığından finansman gider kısıtlaması uygulaması başlamış oldu. 29 Mart 2021 tarihli yazımda önerdiğim görüşlerin önemli bir kısmının yayınlanan metinde dikkate alındığını söyleyebilirim. Taslak metinde olumlu yönde yapılan değişiklikler için müsadenizle denizdeki katre kadar kendime de pay çıkarayım.

29 Mart 2021 tarihli yazımda taslaktaki düzenlemeleri detaylıca incelediğimden bu yazımda ilk taslakta yapılan değişiklikleri belirtip yayımlanan Tebliğ’deki eksiklik ve belirsizliklere ilişkin görüşlerimi paylaşacağım.

Finansman gider kısıtlaması (FGK), işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklardan özkaynağı aşan kısma isabet eden finansman giderlerinin %10’unun matraha eklemeleri sonucunu doğuran bir düzenlemedir. Finansman giderlerinden yatırım maliyetine eklenenler ise kısıtlamaya tabi tutulmayacaktır. Taslağın ilk halinde yatırımla kastedilenin ne olduğu yer almamaktaydı. Yapılan ekleme ile yatırım, ilgili duran varlık kullanılmaya hazır hale gelinceye kadar yatırım projelerine ilişkin olarak “yapılmakta olan yatırımlar” hesabında izlenen tutarlar da dahil olmak üzere her türlü (teşvik belgeli veya belgesiz) amortismana tabi iktisadi kıymet olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere, bilançoda duran varlıklar kaleminde izlenen amortismana tabi varlıkların edinilmesi için katlanılan ve maliyete ilave edilen finansman giderleri FGK dışında olacaktır. Teşvik belgeli veya belgesiz bütün yatırımların FGK dışında tutulduğunun belirtilmesi gelecekteki potansiyel ihtilafların önünü kapamak adına isabetli olmuştur. Ancak, Tebliğ ile sadece amortismana tabi varlıkların dikkate alınmasının doğru olmadığını ve kanuna aykırı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, Kanun sadece “yatırımın maliyetine eklenenler” ifadesine yer verip yapılan yatırımın illa amortismana tabi bir varlık olmasını aramazken, Tebliğ ile yapılan bu sınırlamanın yetki aşımı olduğu kanaatindeyim. Bu durum, özellikle amortismana tabi olmayan arsa/arazi, tablo gibi sanat eserleri yatırımı yapanlar açısından önemli sonuçlar doğuracaktır.

Taslaktaki diğer bir değişiklik, yakın zamanda 6361 sayılı Kanunda yapılan eklemeyle regüle edilmeye başlanan tasarruf finansman şirketlerinin (sonu Evim ile biten şirketler) de FGK uygulamasının dışına çıkarılmasıdır.

Taslağın ilk halinde, FGK hesaplamasında ilgili dönemin son günü itibarıyla Vergi Usul Kanunu (VUK)’na göre çıkarılacak bilançoların dikkate alınacağı belirtilmişti. Ancak bilançonun çıkarılıp özkaynak-yabancı kaynak kıyaslaması yapılabilmesi için FGK hesabının, FGK hesaplaması için de bilançonun çıkarılması gereklidir. Bu kısır döngüyü kırmak için FGK hesaplaması yapılırken “kısıtlama öncesi” çıkarılacak bilançolar dikakte alınacaktır.

Taslağın ilk halinde, yabancı kaynakların kullanılma tarihi dikkate alınmadan 1.1.2021 tarihinden sonra tahakkuk eden bütün finansman giderlerinin FGK’ya tabi tutulacağı

belirtilmekteydi. Ancak, bütün borçların dikkate alınması kanunun geriye yürütülmesi sonucunu doğurmaktadır. Nitekim FGK’ya ilişkin kanun değişikliği 1.1.2013 tarihinden itibaren yürürülükte olmak üzere yapılmış, bu düzenlemeyi uygulamaya koyan CB Kararı ise 1.1.2021’den itibaren geçerli olmak üzere 04.02.2021 tarihinde yayımlanmıştı. Taslakta yapılan değişiklik ile 1.1.2013 tarihinden itibaren sağlanan finansman hizmetleri veya akdedilen kredi sözleşmeleri nedeniyle oluşan finansman giderleri FGK kapsamına alınmıştır. Tebliğe göre, dönem sonu itibarıyla kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, 1.1.2013 tarihinden itibaren sağlanan yabancı kaynaklara ilişkin olarak mahiyet ve tutar itibarıyla 1.1.2021 tarihinden itibaren kesinleşen gider ve maliyet unsurları gider kısıtlamasına tabi tutulacaktır. Bu düzenlemede iki problem bulunmaktadır. İlk olarak, yabancı kaynak-özkaynak kıyaslamasında 1.1.2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalar hala yabancı kaynak olarak özkaynak kıyaslamasında dikkate alınmaktadır. Bu borçların özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynakların kapsamı dışında tutulması gerekir. İkinci olarak, her ne kadar kanun 1.1.2013’te yürürlüğe girse de, Kanun’u uygulamaya koyan CB Kararı 04.02.2021’de yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, kapsam dışında tutulması gereken borçlar açısından CB Kararının yürürlük tarihi dikkate alınmalıdır. Aksi halde düzenleyici idari işlemin geriye yürütülmesi ile hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerinin ihlali söz konusu olacaktır. CB Kararı’nın geçmişe etkili olarak çıkarılmış olması zaten başlı başına bir sorundur.

Taslakta yapılan önemli bir değişlik ise vadeli satışlara ilişkindir. Taslakta, vade farkının fiyata dahil olduğu satışlarda vade farkının ayrıştırılıp FGK yapılıp yapılmayacağı konusunda bir açıklık yoktu. Yapılan değişiklik uyarınca, satış bedelinin belirli bir vade sonunda ödenmesine ilişkin olarak, mükelleflerin VUK’a göre düzenlenen bilançolarında izlenen satıcılar vb. hesaplar için finansman gideri hesaplanmaması halinde bu işlemler için ayrıca ayrıştırma yapılarak satış bedelinin belirli bir kısmı gider kısıtlamasına tabi tutulmayacaktır. Böylece, ihtilaf yaratabilecek önemli bir tartışma daha başlamadan önlenmiş oldu.

Diğer taraftan, taslakta yapılan değişiklikle satıcılar vb. hesaplarda izelenen ticari borçlara ilişkin olarak; söz konusu hesaplarda yer alan tutarların VUK’un 280’inci maddesi kapsamında değerlemesinden kaynaklanabilecek kur farkı giderlerinin gider kısıtlaması kapsamında değerlendirileceği belirtilmiştir. Dövizli borçların değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının FGK’ya konu edilip edilmemesi konusu önemlidir. Kanunda “yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları”nın FGK’ya tabi tutulacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, Kanuna göre kur farkları kısıtlamaya tabidir. Ancak Kanunda belirtilen kur farkları hangi kur farklarıdır? Kanunda belirtilen kur farklarının değerlemeden kaynaklanan kur farkları olmadığını düşünüyorum. Herşeyden önce kur farkı, ekonomik olarak yerel para biriminin enflasyon ve diğer sebeplerle yabancı paralar karşısındaki değerinin değişmesinden kaynaklanmakta olup bir finansman gideri değildir. Kanundaki kur farkı ibaresinin finansman gideri sayılabilecek döviz cinsinden faiz vb. giderlerin tahakkuk ve ödenmesi arasında kurdaki değişmeden kaynaklanan kur farkını kast ettiğini değerlendiriyorum. Dolayısıyla, borcun ana parasının değerlemesinden kaynaklanan kur farkları FGK kapsamda değerlendirilmemelidir diye düşünüyorum. Nitekim Tebliğde finansman gideri, “yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, faktoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan gider ve maliyet unsurları” olarak tanımlanmıştır. VUK’a göre yapılan değerlemede ortaya çıkan kur farkları, borcun kullanım süresine bağlı olarak ortaya çıkmamaktadır. Dolayısıyla, Tebliğin yayınlanmış halinde değerlemeden doğan kur farklarının FGK’ya tabi tutulmasına ilişkin düzenleme bizatihi Tebliğ’deki tanımla çelişmektedir. Nitekim Tebliğin aynı

kaynaktan doğan kur farkı gelir ve giderlerinin netleştirmesine izin verirken, diğer finansman giderlerinde böyle bir netleştirmeye izin vermemesi, Tebliğin bu ikisinin aynı olmadığını kabul ettiğini de göstermektedir. Bu nedenle, değerlemeden kaynaklanan kur farklarının FGK dışında tutucak değişikliğin Tebliğ’de yapılması gereklidir.

Taslakta açıkta kalan diğer bir konu, genellikle grup şirketleri tarafından sıkça uygulanan köprü kredilere ilişkindi. Taslakta yapılan değişiklikle bu konuda da olumlu bir düzenleme yapılarak açıklık sağlanmış oldu. Buna göre, işletmelerce banka vb. kurumlardan temin edilen kredilerin, bu işletmelerin üzerinde herhangi bir finansman yükü kalmaksızın grup şirketlerine aktarılması halinde, bu kredilere ilişkin finansman giderinin, krediyi devralan ve fiilen kullanan şirket bünyesinde gider kısıtlamasına tabi tutulması gerekecektir. Ancak Tebliğde köprü kredinin özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynak tanımı dışında tutan bir açıklama yapılmamıştır. Bu nedenle, söz konusu kredilere ilişkin finansman giderleri krediyi devreden şirketlerce kısıtlamaya tabi tutulmamakla birlikte bu krediler özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynak olarak değerlendirilmeye devam edecek gözükmektedir. Bu durum, söz konusu kredilerin mükerrer olarak özkaynak kıyaslamasında dikkate alınması sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle, Tebliğde yapılacak değişiklikle köprü kredilerin özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynakların dışında tutulması sağlanmalıdır.

Taslağın ilk hali için yapılan en önemli eleştirilerden biri, kur farklarında olumlu yönde ortaya çıkan kur değişimleri nedeniyle oluşan kur farkı gelirlerinin FGK hesaplamasında kur farkı giderlerinden indirilip indirilemeyeceği konusunda açıklık olmamasıydı. Tebliğde yapılan değişiklik ile aynı kaynağa ilişkin olarak bir hesap dönemi içindeki aynı veya farklı geçici vergilendirme dönemlerinde oluşan kur farkı gelir ve giderleri mahsuplaştırılarak işlem tarihi veya dönem sonu itibarıyla bu kaynağa ilişkin net kur farkı gideri doğması halinde bu tutar finansman gideri kısıtlamasında dikkate alınacaktır. Aynı dönem içinde olsa bile farklı yabancı kaynaklara ilişkin olarak oluşan kur farkı gelirleri ile kur farkı giderlerinin birlikte değerlendirilmesi mümkün değildir. Öte yandan, temin edilen yabancı kaynağın mevduat vb. şekillerde değerlendirilmesi sonucu doğacak kur farkı geliri şirketin bilançosunun aktifinde yer alan bir varlığın değerlemesi sonucu oluştuğu için, yabancı kaynağa ilişkin kur farkı giderinden mahsup edilemeyecektir.

Tebliğin aynı kaynaktan doğan kur farklarında netleştirmeye imkan tanıması olumlu bir iyileştirmedir. Ancak aynı kaynakla kastedilenin ne olduğu açık değildir. Tebliğde yer alan örnekte bir bankadan alınan spesifik bir krediye ilişkin hesaplamada netleştirme yapılmıştır. Buradan krediler açısından her bir kredinin ayrı bir kaynak olduğu sonucu çıkarılmaktadır. Ancak ticari hayatta önemli bir yer tutan ticari borçlar açısından (Satıcılar hesabı) aynı kaynağın nasıl yorumlanması gerektiği belirtilmemiştir. Fatura bazında mı yoksa her bir müşteriyle olan cari hesap bazında mı aynı kaynak değerlendirmesi yapılacağı belirli değildir. Uygulama kolaylığı ve FGK’nın ruhu açısından cari hesap bazında uygulama yapılması optimum çözüm gibi durmaktadır. Tebliğe bu noktada bir örnek veya açıklama eklenmesi faydalı olacaktır. Bilançonun aktifindeki varlıklardan kaynaklanan kur farklarının FGK’da dikkate alınamayacak olması, aynı kişilerle hem alıcı hem satıcı ilişkisinde olan işletmelerin FGK öncesinde bir mahsuplaşma (teknik anlamda borçların takası) yapmalarının FGK yükünü azaltacağını düşünüyorum.

Tebliğde yapılan diğer bir değişiklik de dış ticaret sermaye şiketleri ile sektörel dış ticaret şirketlerine yöneliktir. Yapılan düzenlemeye göre, bu şirketler üzerinden aynı değerle alınıp aynı değerle ihracatı gerçekleştirilen, malın üretimi veya tedarikine ilişkin tüm yükümlülüklerden doğrudan ve münhasıran imalatçı veya tedarikçi şirketlerin sorumlu olması ve ihracattan doğan finansman yükünün aracılı ihracat sözleşmesinin tarafı olan imalatçı veya tedarikçi şirketlere

aktarılması kaydıyla, bu işlemler nedeniyle dış ticaret sermaye şirketleri veya sektörel dış ticaret şirketleri nezdinde finansman gider kısıtlaması uygulanmayacaktır. Ancak, dış ticaret sermaye şirketleri ve sektörel dış ticaret şirketlerinin kendi nam ve hesabına yurt içinden satın aldıkları malların satışından doğan finansman giderleri finansman gider kısıtlamasına tabi tutulacaktır. Yukarıdaki tanımlamaya uygun olacak şekilde ihracatta aracı olarak kullanılan ama adı dış ticaret sermaye şirketi veya sektörel dış ticaret şirketi olmayan şirketlerin FGK dışına alınmamış olmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu eleştirisi haklı olacaktır.

Tebliğin mevcut halinde yer alan diğer sorunları ise aşağıdaki şekilde özetleyebilirim.

1- Tebliğin “yabancı kaynak” tanımlaması sorunludur. Vergi kanunlarında olmayan bu tanımlamada muhasebe tanımlarından yola çıkılarak bilançonun pasifi dikkate alınmaktadır. Bu tanımlama, hesaplama kolaylığı sağlasa da finansman giderine yol açmayan borçların da yabancı kaynak olarak dikkate alınmasına ve daha yüksek bir FGK’ya neden olmaktadır. Bu tanımın Tebliğle yapılamayacağını ve verginin kanuniliği ikesine aykırı olduğunu düşünüyorum.

2- Devlete ödenen vergiler, personele ödenen maaşlar, karşılıklar gibi kalemler aslında gerçek bir yabancı kaynak (borç) olmadığı halde mevcut tanım nedeniyle FGK’ya tabi tutulmaktadır. Bu durum adaletsiz sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle, akaryakıt, tütün, içecek gibi sektörlerde yabancı kaynaklar bir kaç gün sonra ödenecek yüksek ÖTV, KDV nedeniyle şişmektedir. Bu nedenle, devlete ödenecek olan vergi, prim vb. borçların FGK uygulamasında yabancı kaynak tanımı dışına çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca, vergi kanunlarınca ayrılabilecek karşılıklar dışındaki kıdem tazminatı gibi karşılıkları mali bilançolarda göstermeyerek, personel maaşlarını dönem sonunda ödeyip ertesi aya sarkıtmayarak bir planlama yapılması mümkündür.

3- Faiz vb. giderler üzerinden hesaplanan BSMV’nin FGK’ya tabi tutulması Kanuna ve Tebliğdeki tanıma aykırıdır. Devlete ödenen verginin tekrar FGK’ya tabi tutulup ikinci kez vergi alınması yukarıdaki durumda olduğu gibi bir koyundan ikinci postu çıkarmaktır. Herşeyden önce BSMV finansman gideri değildir. Finansman gideri olsa bile, yabancı kaynağın vadesine bağlı değildir. BSMV oranı sabittir (%5). Ancak üzerinden hesaplanan faiz vadeye bağlı olduğu için BSMV’nin de vadeye bağlı olduğu yanılgısı oluşmaktadır.

4- Yıllara sari inşaat işlerinde bilançonun pasifinde yer alan hak edişler gerçek bir yabancı kaynak değildir. Dolayısıyla bu hak edişlerin yabancı kaynak tanımında dikkate alınması başlı başına sorundur.

5- Adi ortaklığın, FGK uygulamasında ayrı bir birim olarak kabul edilerek ortaklık nezdinde FGK hesaplaması yapılmasına ilişkin düzenleme Kanunla değil Tebliğ ile yapılmaktadır. Bu düzenlemenin verginin kanuniliği ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefi ortaklar olduğuna göre, FGK hesaplamasının mükellef olmayan adi ortaklık değil, adi ortaklığın ortakları nezdinde yapılması gerekir. Aksi uygulama özsermayesi güçlü ortaklar nezdinde haksızlığa da neden olacaktır.

6- Örtülü sermaye olarak kabul edilen borçların yabancı kaynak olarak özkaynak kıyaslamasında dikkate alınması adaletli değildir. Kanunun borç değil sermaye olarak kabul edip vergilendirdiği, üstelik kâr dağıtım stopajına da tabi tuttuğu örtülü sermayenin yabancı kaynak tanımından çıkartılması gerekmektedir.

7- Kısıtlamaya tabi tutulan finansman giderleri nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirilip indirilemeyeceği konusu Tebliğ’de yer almamaktadır. Ancak, GİB tarafından açıklanan 36 seri numaralı KDV Genel Tebliğ taslağında bu indirime imkan tanınacağı anlaşılmaktadır. Taslakta yer alan ifadeler şu şekildedir.

“Bununla birlikte, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının 9 numaralı bendi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendindeki gider ve maliyet unsurlarından bir kısmının indiriminin kabul edilmeyeceğine yönelik düzenleme 3065 sayılı Kanunun 30/d maddesi hükmü ile paralellik arz etmemektedir. Doğrudan işletmenin faaliyetiyle ilgili olan bu giderler için yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılamaması, KDV’nin temel prensibi olan işle ilgili giderler için yüklenilen vergilerin mükellef üzerinde kalmaması prensibi ile de çelişmektedir. 3065 sayılı Kanunun 29/5 inci maddesinin verdiği yetki çerçevesinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının 9 numaralı bendi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi kapsamında gider ve maliyet unsurlarından indirimi kabul edilmeyen kısma ilişkin 3065 sayılı Kanunun 30/d maddesi hükmünün uygulanmaması uygun görülmüştür.”

Bu ifadelerden yola çıkıldığında, FGK’ya isabet eden KDV’nin indirimine izin veriliyor da örtülü sermayeye isabet eden KDV’nin indirilmesine niye izin verilmiyor sorusu haklı olarak akla gelmektedir.

Finansman gider kısıtlamasına ilişkin düzenleme, mevcut haliyle içerdiği belirsizlikler, adaletsizlikler ve hukuka aykırılıklar nedeniyle yargıya taşınacak gibi durmaktadır. Bu noktada geçici vergi dönemleri olmasa da yıllık beyannamenin ihtirazi kayıtla verilip dava açılması değerlendirilmelidir. Tebliğin ilgili kısımlarının iptali için dava açılması da mümkündür.

Özetle, işletmelerimizin yoğun bir borç yükü altına olduğu, nakit sıkıntısı çektiği, ekonominin kriz düzeyine geldiği böyle bir dönemde uygulamaya konulan finansman gider kısıtlamasının zamanlamasının çok yanlış olduğunu düşünüyor ve Cumhurbaşkanının oranı sıfıra indirmesini veya en azından azaltmasını umuyorum.

Sözün özü: Fazla kısıtlama insanı cambaz yapar.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Af, yeniden! (24.05.2021)

Evde ürettiği malları internetten satanlara vergi muafiyeti (17.05.2021)

Çek ibraz ve alkol yasağı, MASAK’ın kripto düzenlemesi ile sosyal ağ temsilcisi (03.05.2021)

Özel iletişim vergisi gider yazılabilir mi? (26.04.2021)

Merkez Bankası’nın kripto düzenlemesi: Yassak hemşerim! (19.04.2021)

Avukatların KDV ile imtihanı (12.04.2021)

Maliye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti (05.04.2021)

Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama…(01.04.2021)

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-son-durum-ve-sorunlar/feed/ 0
Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama… https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-detaylar-netlesiyor-ama/ https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-detaylar-netlesiyor-ama/#respond Thu, 01 Apr 2021 01:00:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=106807

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Bir zamanlar mevzuatımızda olan finansman gider kısıtlaması uygulaması, 2012 yılında yapılan bir yasal düzenleme ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesine yapılan eklemeyle yeniden hayatımıza girmişti. Ancak kısıtlamada uygulanacak oran Bakanlar Kurulu (yeni dönemde Cumhurbaşkanı) tarafından belirlenmediği için söz konusu düzenleme fiilen uygulanmıyordu. 4 Şubat 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile kısıtlamada kullanılacak oranın %10 olarak belirlenmesiyle birlikte, söz konusu düzenleme de fiilen uygulamaya girmiş oldu. 8 Şubat 2021 tarihli yazımda yasal düzenlemeye ve Karara ilişkin değerlendirmelerimi paylaşmış ve bir takım belirsizliklerin giderilmesi için Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’nın düzenleme yapması gerektiğini belirtmiştim. GİB, finansman gider kısıtlamasına ilişkin tebliğ taslağını (19 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliğ Taslağı) internet sitesinde kamuoyu ile paylaştı. Bu yazımda taslak tebliğde yapılan açıklamaları ve önerilerimi paylaşacağım.

Tebliğdeki açıklamalara geçmeden yasal düzenlemeyi kısaca hatırlatayım. Ticari kazanç ve gerçek usulde vergilendirilen zırai kazanç sahibi gelir vergisi mükellefleri ile “kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri” dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’u ticari/zırai kazançtan ve kurum kazancından indirilemez. Uygulama, Cumhurbaşkanı Kararı ile 1 Ocak 2021’den itibaren geçerli olacak şekilde yürürlüğe girmiştir.

Tebliğ taslağında finansman gider kısıtlaması dışında bırakılan şirketler şu şekilde tanımlanmıştır. Kredi kuruluşu, 5411 sayılı Kanun kapsamında tanımlanan mevduat ve katılım bankalarını; finansal kuruluş, 5411 sayılı Kanunda kredi kuruluşları dışında kalan ve sigortacılık, bireysel emeklilik veya sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak veya bu Kanunda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere kurulan kuruluşlar ile kalkınma ve yatırım bankaları ve finansal holding şirketlerini, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri, 6361 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde yer alan sözleşmelere uygun olarak faaliyette bulunan şirketlerini ifade etmektedir. Bu durumda aşağıdaki şirketler finansman gider kısıtlamasının kapsamı dışında olacaktır.

1. İşletme hesabı esasına tabi mükellefler,

2. 4632 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan emeklilik şirketleri,

3. -5411 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan Türkiye’de kurulu mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ve finansal holding şirketleri,

4. 5684 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan sigorta ve reasürans şirketleri,

5. 6361 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde yer alan sözleşmelere uygun olarak faaliyette bulunan finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri ile

6. 6362 sayılı Kanun kapsamında sermaye piyasası faaliyetinde bulunan kurumlar.

Taslak tebliğ uyarınca kısıtlamaya tabi olan finansman gideri “yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan” her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, faktoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan gider ve maliyet unsurlarıdır. Kısıtlamada kullanım süresine bağlı finansman giderlerinin dikkate alınacak olması isabetli olmuştur. Vadeye bağlı olmayan dosya masrafı gibi çeşitli gider kalemleri bu kapsamda olmayacaktır. Bir finansman gideri olmayıp finansman geliri azalması niteliğinde olan erken ödeme iskontoları veya peşin ödeme iskontoları da gider indirimi kısıtlaması kapsamı dışında tutulmuştur. Banka ve sigorta muameleleri vergisinden banka havale ücreti gibi yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olmayan giderlere isabet eden kısım kısıtlamaya tabi olmayacakken, kredi faizi üzerinden hesaplanan BSMV kısıtlamaya tabi olacaktır. BSMV’nin kısıtlama kapsamına alınmasının ağır bir yorum olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce BSMV işletme açısından doğrudan bir finansman gideri olmayıp finansal kuruluşların Devlete ödediği vergiyi müşterilerine yansıtması sonucu işletmeler üzerinde kalan bir maliyettir. Devletin tahsil ettiği bir vergiyi finansman gider kısıtlamasına tabi tutarak başka bir ad altında yeniden vergilendirmesi (verginin vergisi) bir koyundan iki post çıkarılması demektir. Bu nedenle, BSMV’nin finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmaması gerekmektedir.

Tebliğ taslağında özkaynakla kıyaslanacak olan yabancı kaynakların, bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynakların toplamı olduğu, işletmelerin “belirli bir vade sonunda geri ödenmek üzere sağladığı kaynakları” ifade ettiği belirtilmiştir. Bu düzenlemeden, bilançonun pasifinin kısıtlamada dikkate alınacağı sonucu çıkmaktadır. Kanun “yabancı kaynak” ifadesini kullansa da bu ifadeyi tanımlamamıştır. Yabancı kaynak terimi bir muhasebe/finans terimi olup vergi kanunlarında tanımlanmış değildir. Kanundaki bu boşluğu İdare tebliğ ile gidermeye çalışmaktadır. Kanunda Maliye Bakanlığı’na uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi verilmekle birlikte, acaba bu yetki yabancı kaynak terimini tanımlamayı kapsar mı? Ben bu konuda tanımlamanın Anayasa’nın 73. maddesi gereğince kanunla yapılması gerektiğini ve Tebliğin yabancı kaynak konusunda yaptığı geniş tanımlamanın Anayasaya ve verginin kanuniliği ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Zira, Bakanlık yabancı kaynak tanımının kapsamını idari düzenlemeyle değiştirerek vergiye istediği şekilde müdahale edebilecektir.

Taslak tebliğdeki yabancı kaynak tanımı bir ifade zaafiyetini de içermektedir. Taslakta yabancı kaynağın, bilançonun pasifindeki kısa ve uzun vadeli yabancı kaynakların toplamı olduğu söylendikten sonra “işlemlerin belirli bir vade sonunda geri ödenmek üzere sağladığı kaynakları” ifade ettiği belirtilmiştir. Bu ifadeden, “belirli bir vadede geri ödenmek zorunda olmayan” veya vadesi “belirli” olmayan yabancı kaynakların finansman gider kısıtlamasına tabi olmayacağı sonucunu çıkarmak da mümkündür. Bu durumdaki borçların kısıtlamaya tabi olup olmadığı konusunun netleştirilmesi gerekmektedir.

Yabancı kaynak tanımının bu kadar geniş tutulması ticari hayat üzerinde derin etkiye neden olacaktır. Özellikle ticari borçların da bu kapsamda olması, yabancı kaynak/özkaynak kıyaslamasında payın büyümesine yol açacağından, finansman giderine yol açmayan bu kaynaklar nedeniyle kazançtan indirilemeyen finansman gideri artacaktır. Devlete ödenecek vergi, SGK prim borcu gibi kamu borçlarının da bilançoda yabancı kaynaklar arasında olması, hesaplamayı daha da adaletsiz yapmaktadır. Gider kısıtlamasının getirildiği 6322 sayılı Kanun’un gerekçesinde bu düzenlemenin “firmaların finansman ihtiyaçlarını borçlanma yerine öz kaynakları ile finanse etmelerini teşvik etmek amacıyla” getirildiği belirtilmektedir. Bu durum ise Kanun Koyucunun bütün yabancı kaynakların değil, sadece finansman ihtiyacında kullanılan borçların (kredi vb. kaynaklar) kısıtlamada dikkate alınmasını amaçladığını göstermektedir. Bu nedenle, finansman gider kısıtlamasında bilançodaki tüm yabancı kaynakların değil, taslakta finansman giderinde yapılan tanımla uyumlu olacak şekilde, vadeye (kullanım süresine) bağlı olarak finansman giderine yol açan yabancı kaynakların özkaynak kıyaslamasında dikkate alınması doğru olacaktır.

Taslak tebliğde finansman gider kısıtlamasının her bir geçici vergi dönemi sonu (yıllık dönemde 31 Aralık tarihi) itibariyle Vergi Usul Kanunu (VUK)’na göre çıkarılacak bilanço esas alınarak uygulanacağı ve ilk uygulamanın da 2021 yılının birinci geçici vergilendirme döneminde yapılacağı söylenmektedir. Bugüne kadar, vergi mevzuatı uyarınca geçici vergi dönemlerinde bilanço çıkarılması gerekmiyordu. Bu düzenleme ile artık ara dönemlerde VUK’a göre bilanço hazırlanması da gerekecektir. Önceki geçici vergilendirme dönemlerinde finansman gider kısıtlaması şartlarını taşımayan mükellefler, şartların oluştuğu geçici vergilendirme döneminden itibaren finansman gider kısıtlamasına tabi olacaktır. Önceki geçici vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak düzeltme beyannamesi verilmeyecektir. Özel hesap dönemi kullanan ve bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, 2021 yılı içinde başlayıp 2022 yılında sona erecek özel hesap dönemlerinde şartların oluşması halinde finansman gider kısıtlaması uygulamaya başlayacaklardır.

Gider kısıtlamasında dönem sonlarındaki bilançolarının dikkate alınacak olması bir anlamda yumurta-tavuk bilmecesine yol açacaktır. Zira, bilançonun çıkarılması için dönem net karının hesaplanması gerekir. Net kar aynı zamanda özkaynağın da parçasıdır. Dolayısıyla, dönem net karı hesaplanmadan özkaynak da tam olarak oluşmaz. Diğer taraftan dönem net karının hesaplanması için dönem vergisinin hesaplanıyor olması gerekir. Lakin, finansman gider kısıtlamasını uygulamadan da dönem net karı hesaplanamaz. Yani öyle bir düzenleme ile karşı karşıyayız ki; kısıtlamaya tabi tutulacak finansman giderini hesaplamak için özkaynak rakamını bilmemiz, özkaynağı bilmek için de net karı, dolayısıyla kanunen kabul edilmeyen gidere (KKEG) atılacak finansman giderini bilmemiz gerekecek. Taslak tebliğde bu fasit daireyi kıracak bir açıklama yer almamaktadır.

Yıllara sâri inşaat ve onarım işi yapanlar, gider kısıtlamasını işin bitip kar/zararın kesin olarak hesaplandığı yıl finansman gider kısıtlamasını yapacaktır. Yıllara sâri işler dışında diğer başka işler de yapılıyorsa, finansman giderleri hangi yılın kâr veya zarar tutarının tespitinde dikkate alınıyorsa, o yılda gider indirimi kısıtlamasına konu edilecektir. Diğer taraftan, 1 Ocak 2021 tarihinden önce mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleşmiş olan ancak yıllara sâri inşaat ve onarma işlerinin kazancı işin bittiği yılın kazancı olarak beyan edileceğinden henüz kurum kazancının tespitinde dikkate alınmamış olan finansman giderlerinin, inşaat ve onarma işi kazancının hangi yıl beyan edildiğine bakılmaksızın, gider indirimi kısıtlanmasına konu edilmeyecektir. Bu durumda, yıllara sâri işlerde de 1 Ocak 2021 tarihinden sonra tahakkuk eden finansman giderleri kısıtlamaya tabi tutulacaktır.

Taslak tebliğ, adi ortaklıklarda ise farklı bir yapı kurgulamaktadır. Adi ortaklıkta kazanç, adi ortaklığın kendisinin değil, hisseleri oranında ortaklarının kazancıdır. Ancak taslak, finansman gider kısıtlamasında adi ortaklığı ortaklarından ayrı bir birim olarak değerlendirilmektedir. Taslak düzenlemeye göre, adi ortaklığın finansman giderleri, adi ortaklığın ortakları tarafından doğrudan kendi finansman giderlerine dahil edilmeyecek; ancak, bilançolarında yabancı kaynak tutarı öz kaynak tutarını aşan adi ortaklıklarda, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’u ortakların hisseleri oranında, verecekleri beyannamelerinde KKEG olarak dikkate alınacaktır. Adi ortaklıkların vergilendirilmesi, daha doğrusu varlık ve borçlarının sahipliği, ortaklığa tahsis edilen kalemlerin adi ortaklık ve ortaklarınca muhasebeleştirilmesi konuları vergi mevzuatında açıkça düzenlenmiş değildir. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği ve gerçek anlamda bir sermayeleri bulunmamakta, borçları da ortakların sorumluluğunda olmaktadır. Bu anlamda, finansman gider kısıtlamasında adi ortakların ayrı bir birim olarak değerlendirilmesi hukuken tartışmalı olup verginin kanuniliği ilkesi açısından eleştiriye açıktır. Özkaynakları güçlü olan ortaklar açısından ise bir haksızlığa yol açabileceği ortadadır. Taslak bu haliyle kabul edilirse, kanunda bu yönde açık bir düzenleme olmadığı gerekçesiyle hukuki ihtilaflara yol açabilecektir.

Taslak tebliğde belki de en çok tartışma yaratacak konu, 1 Ocak 2021 tarihinden önce yapılan borçlanmalardan kaynaklanan finansman giderlerinin de kısıtlamaya tabi tutulmasıdır. Dolayısıyla, uygulama açıkça geçmişe şamil olacak şekilde uygulanmaktadır. Cumhurbaşkanı Kararı 4 Şubat 2021’de yayımlanmasına rağmen 1 Ocak 2021’den itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere yürürlüğe konulmuştur. Burada kısmî bir geri yürüme söz konusudur. Ancak taslak tebliğ bir adım daha öteye giderek, 1 Ocak 2021 öncesinde alınan borçları da kapsama sokmaktadır. Taslak tebliğin bu düzenlemesinin hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorum. Kısıtlama kapsamına sadece 1 Ocak 2021 tarihinden sonra oluşan yabancı kaynakların dikkate alınması daha adil ve hukuki olacaktır. Aslında en doğrusu Cumhurbaşkanı Kararı’nın yayımlandığı 4 Şubat 2021 tarihinin esas alınmasıdır.

Taslak tebliğde, finansman giderlerinin yanı sıra finansman geliri de elde etmiş olan mükelleflerin gider kısıtlaması uygulamasında söz konusu gelir ve giderlerini birbiri ile mukayese etmek suretiyle netleştirmelerinin mümkün olmadığı ve finansman giderleri toplamının gider kısıtlamasına konu edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Finansman giderlerinin finansman gelirleriyle netleştirildikten sonra kısıtlamaya tabi tutulması gerektiği gerekçesiyle eski düzenleme zamanında vergi yargısının kapısı çalınmıştır. Taslak bu haliyle kabul edilir ise aynı kapı gene çalınacak gibi durmaktadır.

Taslakta kur farklarına ilişkin olarak, yabancı kaynağın hangi yılda kullanıldığına bakılmaksızın, yabancı kaynak kullanımından doğan kur farkı giderleri 2021 yılı kazancının tespiti de dahil olmak üzere, döviz kurlarındaki değişim dikkate alınarak hesaplanan “gerçek tutarları” ile gider indirimi kısıtlamasına konu edileceği belirtilmektedir. 1 Ocak 2021 öncesine ilişkin yabancı kaynaklar kapsama alındığından yukarıda belirttiğim hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerine aykırılığın kur farkları açısından da geçerlidir. Ayrıca kurdaki düşme sonucu oluşan kur farkı gelirlerinin gider kısıtlamasında dikkate alınıp alınmayacağı taslakta net olarak açıklanmamıştır. Taslakta yer alan “hesaplanan gerçek tutar” ile kastedilen kur farkı gelirlerinin dikkate alınması ise; ki olması gereken budur, bu durumun açık açık yazılması gerekir.

Taslak tebliğde, örtülü sermaye ve transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı ve binek otomobillerinde gider kısıtlaması nedeniyle zaten kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınmamış olduğundan, KKEG olarak dikkate alınmış olan bu kısmın finansman gider kısıtlamasına tabi tutarın hesabında dikkate alınmayacağı belirtilmektedir. Burada örtülü sermaye konusunda taslağın bir konuyu gözden kaçırdığını düşünüyorum. Taslak tebliğ, her ne kadar örtülü sermayeye isabet eden finansman gideri zaten KKEG olarak dikkate alındığından tekrar finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmayacak dese de, yabancı kaynak/özkaynak mukayesesinde örtülü sermaye olarak kabul edilen borçlanmayı yabancı kaynak olarak kabul etmektedir. Ancak bu türden bir borç kanun uyarınca “örtülü sermaye” olarak kabul edilmiş, hele bir de kar dağıtım stopajına tabi tutulmuşsa, artık örtülü sermaye olarak kabul edilen tutarın finansman gider kısıtlaması hesaplamasında yabancı kaynak olarak değil, özkaynak olarak dikkate alınması (en azından yabancı kaynaktan olarak dikkate alınmaması) daha doğru olacaktır.

Taslak tebliğde hiç değinilmeyen konular da bulunmaktadır. En önemlisi, vade farklarına ilişkin olarak detaylı açıklamanın yer almamasıdır. Vade farkı, gider kısıtlamasında dikkate alınacak finansman giderinin tanımı içinde yer almaktadır. Ancak, faturada açıkça yer almayan vade farklarının (genellikle vade farkları mal/hizmet bedeline yedirilerek fatura düzenlenmektedir) mal/hizmet bedelinden ayrıştırılarak kısıtlamaya tabi tutulup tutulmayacağının netleştirilmesi gerekmektedir. Geçmişte, böyle bir ayrıştırma yapılarak finansman gider kısıtlaması uygulamasına Danıştay geçit vermemişti. Dolayısıyla, taslak tebliğe bu içtihat doğrultusunda bir açıklama eklenmesi gerekmektedir. TMS/TFRS’ye göre raporlama yapan şirketler ticari teamülleri aşan vade farklarını ayrıştırmakta ve finansman gideri olarak raporlamaktadırlar. Dolayısıyla, söz konusu şirketler açısından bu tespiti yapmak zor değildir. Ancak vergi mevzuatında bu yönde (ticari teamülleri aşan vade farklarının finansman gideri/geliri olduğu yönünde) bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, tebliğde bu konu yoruma açık olmayacak şekilde düzenlenmelidir.

Diğer bir konu, gider kısıtlamasına tabi olan finansman giderleri nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirilip indirilemeyeceğidir. Bu konuda KDV tebliğinde ayrı bir düzenleme yapılmayacaksa, bu tebliğ taslağında gerekli düzenlemenin yapılması gerekir. Maliye’nin geçmişteki uygulamada olduğu gibi kısıtlamaya tabi tutulan finansman giderleri nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirimini mümkün kılan düzenleme yapmasını bekliyorum.

Açıkta kalan diğer bir konu da köprü kredilere ilişkindir. Söz konusu krediler aynı grup bünyesindeki bir şirket tarafından alınmakta ve gruptaki diğer bir şirkete aynen (veya bir eleştiriyle karşılaşmamak için üzerine küçük bir faiz eklenerek) aktarılmakta, masraflar da aynen yansıtılmaktadır. Bu krediler nedeniyle yüklenilen finansman giderleri, finansman gelirlerinin netleştirilmesine izin verilmediğinden, kısıtlamaya tabi tutulursa hem krediyi kullanan hem kredinin aktarıldığı şirket nezdinde kısıtlamaya tabi tutulacağından mükerrerliğe yol açacaktır. Kanun metninde “işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin” finansman giderlerinin kısıtlamaya tabi tutulacağı belirtilmiştir. Kanun lafzından yola çıkıldığında, işletmede kullanılmayıp başka şirketlere aktarılan borçların hem yabancı kaynak/özkaynak mukayesesinde dikkate alınmaması, hem de bu krediler nedeniyle oluşan finansman giderlerinin kısıtlamaya tabi tutulmaması gerekir. Bu nedenle, taslak tebliğde bu yönde bir düzenlemenin yapılması doğru olacaktır.

Sözün özü: Borcu çok olanın derdi bitmez.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-detaylar-netlesiyor-ama/feed/ 0
Finansman Gider Kısıtlaması Getirildi 04.02.2021 https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasi-getirildi-04-02-2021/ https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasi-getirildi-04-02-2021/#respond Fri, 05 Feb 2021 07:10:53 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=103581 TÜRMOB
Mevzuat Sirküleri 04.02.2021/42
FİNANSMAN
GİDER KISITLAMASI GETİRİLDİ

ÖZET: 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’u gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır. Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktöring ve finansman şirketleri kapsam dışındadır. 2021/ 1’inci Geçici Vergilendirme Dönemi Beyanlarından itibaren bu durum dikkate alınmalıdır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 41’inci maddesinin birinci fıkrasının (9) numaralı bendinde; Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmının gider olarak indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11’nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde; kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmının Kurum kazancının tespitinde indiriminin mümkün olmadığı belirtilmiştir.

Cumhurbaşkanı söz konusu yetkisini 04.02.2021 tarih ve 31385 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile kullanmış olup; 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’u kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.
Karar yayımı tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Saygılarımızla…
“193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 41 inci Maddesinin Birinci Fıkrasının (9) Numaralı Bendi ile 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci Maddesinin Birinci Fıkrasının (i) Bendi Kapsamında Gider ve Maliyet Unsurları Toplamının İndirimi Kabul Edilmeyecek Kısmının Tespitine İlişkin Karar (Karar Sayısı: 3490)”…>>>


Kaynak: TÜRMOB / MEVZUAT SİRKÜLERİ
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasi-getirildi-04-02-2021/feed/ 0
Kalkınma Ajansı Hibeleri Hangi Hesapta İzlenmelidir? https://www.muhasebenews.com/kalkinma-ajansi-hibeleri-hangi-hesapta-izlenmelidir/ https://www.muhasebenews.com/kalkinma-ajansi-hibeleri-hangi-hesapta-izlenmelidir/#respond Fri, 15 Feb 2019 06:00:15 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17654 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Kalkınma Ajansı Hibeleri

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Kalkınma Ajanslarının gerçek veya tüzel kişilere sağladığı hibelerin Gelir Vergisi Kanununun Geçici 84’üncü maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ile söz konusu hibelerin hangi hesaba kayıt edileceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 84’üncü maddede;

“Avrupa Birliği organlarıyla akdedilen ve usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmalar çerçevesinde proje karşılığı sağlanan hibeler, özel bir fon hesabında tutulur ve gelir olarak dikkate alınmaz. Söz konusu hibelerle gerçekleştirilecek projelere ilişkin olarak bu fondan yapılan harcamalar, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider ve maliyet olarak dikkate alınmaz. Proje sonunda herhangi bir şekilde harcanmayan ve iade edilmeyen tutarın kalması hâlinde bu tutar gelir kaydedilir.

Birinci fıkra çerçevesinde sağlanan hibelerle finanse edilen yıllara sâri inşaat ve onarım işlerine ilişkin ödemeler üzerinden ve yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden, fon hesabından yapılan harcama tutarları ile sınırlı olmak üzere, 94’üncü maddenin birinci fıkrasının (2) ve (3) numaralı bentleri ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca vergi kesintisi yapılmaz.”
hükmüne yer verilmiştir.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin (10.2.9.2.4.) numaralı bölümünde, bu mevzuat çerçevesinde hibe şeklinde sağlanan destek tutarları ile diğer kurumlardan bu mahiyette sağlanacak her türlü destek tutarları, ticari kazancın bir unsuru olarak kazanca dâhil edilecektir hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, tek düzen muhasebe sisteminin uygulanmasına ilişkin açıklamalar, 26.12.1992 tarih ve 21447 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ve daha sonra bu konuda yayımlanan diğer tebliğlerde yapılmış bulunmaktadır.

“602 Diğer Gelirler” hesabı; işletmenin korunması, ihracatı teşvik ya da hükümet politikasına uyma zorunluluğu karşısında oluşan işletmenin faaliyet hasılatındaki düşüklüğü veya faaliyet zararını gidermek için, sermaye katkısı niteliğinde olmayan, mali yardımlar (sübvansiyonlar), devletin bazı malları vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerden istisna etmesi yoluyla yaptığı yardımlar (vergi iadeleri) ve satış tarihindeki vade farkları, ihracatla ilgili fiyat istikrar destekleme vb. hasılat kalemlerinin izlendiği hesaptır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, Gelir Vergisi Kanununun Geçici 84’üncü maddesi sadece Avrupa Birliğinden sağlanan hibelerini kapsamakta olup söz konusu madde hükmünün Kalkınma Ajanslarının gerçek veya tüzel kişilere sağladığı yatırım destekleyici hibelere uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Öte yandan, Kalkınma Ajansları tarafından hibe edilen para ve karşılıksız yardımların “602 Diğer Gelirler” hesabında izlenmesi gerekmektedir.

Kalkınma Ajansı Hibe Programı: Türkiye’de sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve kamu arasındaki işbirliğini arttırıp geliştirmek, bölgesel gelişmeyi sağlayarak bölgeler arası ve bölgedeki gelişmişlik farklarını azaltmak için Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından Kalkınma Ajansları Hibe Programı adı altında yürütülen programdır.

Kaynak: Van Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğü
21 Nisan 2014 Tarih ve 60757842-GVK 94-8 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/kalkinma-ajansi-hibeleri-hangi-hesapta-izlenmelidir/feed/ 0
Ticari Kazancın Tespitinde İndirilemeyecek Giderler Nelerdir? https://www.muhasebenews.com/ticari-kazancin-tespitinde-indirilemeyecek-giderler-nelerdir/ https://www.muhasebenews.com/ticari-kazancin-tespitinde-indirilemeyecek-giderler-nelerdir/#respond Wed, 07 Nov 2018 09:15:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=22849 Ticari kazancın tespitinde aşağıda yazılı ödemeler gider olarak indirilemez;
1- Teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler,
2- Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar,
3- Teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler,
4- Teşebbüs sahibinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler,
5- 1,2,3,4 maddelerinde yazılı olan işlemler hariç olmak üzere, teşebbüs sahibinin, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılır.

***Teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılır.

***
Bu bent uygulamasında, imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması veya verilmesi, ücret, ikramiye ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hâl ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.

***İşletmeden çekilmiş sayılan farklar, ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise ilişkili kişinin vergilendirme işlemleri buna göre düzeltilir. İlişkili kişiler ve bu kişilerle yapılan işlemler hakkında bu maddede yer almayan hususlar bakımından, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13’üncü maddesi hükmü uygulanır.

6- Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar,
7- Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklâm giderleri,
8- Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanları,
9- Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.
10- Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı ödenen tazminat giderleri.

***Yukarıdaki maddelerin uygulanmasında, kollektif şirketlerin ortakları ile adi ve eshamlı komandit şirketlerin komandite ortakları teşebbüs sahibi olarak kabul edilir.

Kaynak: Gelir Vergisi Kanunu 

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/ticari-kazancin-tespitinde-indirilemeyecek-giderler-nelerdir/feed/ 0
Bankaya Ödenen Komisyon Bedelleri Kurum Kazancı Tespitinde Gider Olarak Kaydedilebilir mi? https://www.muhasebenews.com/bankaya-odenen-komisyon-bedelleri-kurum-kazanci-tespitinde-gider-olarak-kaydedilebilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/bankaya-odenen-komisyon-bedelleri-kurum-kazanci-tespitinde-gider-olarak-kaydedilebilir-mi/#respond Sat, 19 May 2018 11:00:28 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17498 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Bankaya ödenen komisyon bedellerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı.
İlgi: …/…/… tarihli özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ………Vergi Dairesi Müdürlüğünün ………… vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz, internet üzerinden satış yapan sanal mağazacılık faaliyeti ile iştigal ettiğiniz, satışlarda sanal poslar kullanmakta olduğunuz, satışların kredi kartları ile peşin ya da taksitli olduğu, şirketiniz taksitli satışların vadesini beklemeden taksitli satış bedelini satış tarihinden 30 gün veya daha kısa sürede bankadan tahsil ettiğiniz, erken tahsil edilen taksitli satış bedeli için bankaya komisyon ödemesinde bulunduğunuz belirtilerek söz konusu komisyon ödeme tutarlarının Kurumlar Vergisi Kanunun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendine göre finansman gider kısıtlamasına tabi olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde; kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktöring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmının kurumlar vergisi matrahından indirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, ödemiş olduğunuz komisyonun bedelleri finansman gider kısıtlamasına tabi olmadığından, taksitli satışlara ilişkin tutarların vadesinden önce tahsil edilebilmesi için bankalara ödemiş olduğunuz komisyon bedelleri Kurumlar Vergisi Kanununun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Kaynak: Amasya Valiliği
28 Mayıs 2014 Tarih ve 65771276-120[42-2014/3]-10 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/bankaya-odenen-komisyon-bedelleri-kurum-kazanci-tespitinde-gider-olarak-kaydedilebilir-mi/feed/ 0
Dövize Endeksli Vadeli Mal Satışlarında KDV ve Kurumlar Vergisi Nasıl Hesaplanır? https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-vadeli-mal-satislarinda-kdv-kurumlar-vergisi-nasil-hesaplanir/ https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-vadeli-mal-satislarinda-kdv-kurumlar-vergisi-nasil-hesaplanir/#respond Sun, 17 Sep 2017 09:00:23 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=21480 (ÖZELGE) 

Konu: Dövize endeksli satışlarda KDV ve KVK uygulaması.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizce yurt dışından ithal edilen uydu alıcı sistemlerini fatura tarihinden itibaren iki yıl vadeli olarak dövizli (USD) fiyat üzerinden müşterilerinize sattığınız, vade ve vade farkı oranının satış anında belli olduğu, iki yıl vade için % 10,25 oranında vade farkı uygulanması konusunda müşteri ile mutabakata vardığınız,  yapılan bahse konu satış işleminin  şirketiniz tarafından ithalat tarihinde 2 yıl vadeli 3 ayda bir değişken faiz ödemeli döviz kredisiyle finanse edildiği belirtilerek, vade farkı faturalarının malın teslim tarihi yerine aylık veya üçer aylık dönemlerde tahakkuk eden tutar üzerinden kesilip kesilmeyeceği ve dönemsellik ilkesi gereği izleyen dönemlerde beyan edilip edilmeyeceği hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6’ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Ticari kazancın tespitinde geçerli olan iki temel ilke “dönemsellik” ve “tahakkuk esası” ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar veya mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin eksiksiz tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Ticari kazancın elde edilmesi tahakkuk esasına bağlanmış bulunduğundan, bir gelir unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanması gerekmektedir.

Buna göre, şirketinizce yurt dışından ithal edilen uydu alıcı sistemlerinin dövize endeksli vadeli satışında vade farklarının satış faturasına dahil edilmesi ve o dönemin hasılatı olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan, söz konusu satışların finansmanı amacıyla iki yıl vadeli üç ayda bir değişken faiz ödemeli kredilere ilişkin faiz tutarlarının, faizin tahakkuk ettiği dönemlerde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.

VERGİ USUL KANUNUNA GÖRE
213 sayılı Vergi Usul Kanununun;
229’uncu maddesinde, “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.”

280’inci maddesinde, “Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir.”

281 inci maddesinde “Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır. Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.”
hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca   404 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde; ” 130 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtildiği üzere değerleme günü itibariyle Bakanlığımızca kur ilan edilmediği durumlarda  T.C. Merkez Bankasınca ilan edilen kurların esas alınması gerekmektedir. Bu şekilde yapılacak değerlemelerde efektif cinsinden yabancı paralar için efektif alış kurunun (bulunmaması halinde döviz alış kurunun), döviz cinsinden yabancı paralar içinse döviz alış kurunun uygulanacağı tabiidir.”  açıklamasına yer verilmiştir.

Bu itibarla, satışı yapılan uydu alıcı sistemlerine ilişkin olarak müşteriler adına vade farkı dahil toplam satış tutarı üzerinden fatura düzenlenmesi, düzenlenecek faturaların Türk parası karşılığının hesaplanmasına esas teşkil etmek üzere fatura düzenleme tarihindeki Merkez Bankası döviz alış kurunun dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan söz konusu satışlar senede bağlanmış alacak niteliğinde ise söz konusu alacak senetleri yukarıda açıklandığı şekilde değerleme gününün kıymetine irca olunabilecektir. Söz konusu değerleme işleminde ise Bakanlığımızca tespit ve ilan edilen kurların kullanılması gerektiği tabiidir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNA GÖRE
3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
-10/a maddesinde mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile; 10/b maddesinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği,
-20/1 inci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu,
-24/c maddesinde vade farkı, fiyat farkı, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu,
-26’ncı maddesinde ise, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği,
hükme bağlanmıştır.

26.04.2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV Genel Uygulama Tebliğinin III/A-Matrah başlıklı bölümünde;
“…

5.2.Vade Farkları
3065 sayılı Kanunun (24/c) maddesine göre, teslim ve hizmet işlemlerine ait faturada ayrıca gösterilen vade farkları matraha dahil edilir ve işlemin tabi olduğu KDV oranı üzerinden vergilendirilir.

Öte yandan, vadeli işlemlerde bedelin zamanında ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkan yeni vade farkları da vadeli satışa konu teslim ve hizmete ilişkin matrahın bir unsuru olduğundan, bu vade farklarının ayrıca fatura edilmesi ve vadeli satışa konu teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemlerin tabi olduğu oran üzerinden KDV hesaplanarak, vade farkı faturasının düzenlendiği döneme ilişkin beyannamede beyan edilmesi gerekmektedir.

5.3.Kur Farkları
Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanır.

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

Yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmaz.”
denilmektedir.

Buna göre, katma değer vergisi açısından bir malın vadeli veya peşin satılması katma değer vergisi açısından sonucu etkilememektedir. Mal veya hizmet faturasının kesilmesi esnasında, müşteriye tanınan vade ve buna bağlı olarak ortaya çıkan vade farkının belli olduğu hallerde bu farkın bedele dahil edilmesi gerekmektedir. Peşinen bilinen vade farklarına ait katma değer vergisi asıl işleme ait katma değer vergisi ile birlikte doğmaktadır. Bu nedenle dövize endeksli vadeli satışlarınızda, satış anında belli olan vade farklarının satış bedeline ve satış faturasına dahil edilmesi gerekmekte olup, vade farklarına malın satış tarihi yerine aylık ya da üçer aylık dönemlerde tahakkuk eden tutar üzerinden fatura düzenlenmesi mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, bedeli döviz cinsinden belirlenen vadeli satış işlemleriniz nedeniyle ortaya çıkan kur farklarına yukarıda anılan tebliğ açıklamaları çerçevesinde işlem yapılacağı ise tabiidir.

Kaynak: : Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı
28.07.2017 Tarih ve 64597866-130[24-2015] Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-vadeli-mal-satislarinda-kdv-kurumlar-vergisi-nasil-hesaplanir/feed/ 0
İşletmede Kullanılan Yabancı Kaynaklar İçin Finansman Gider Kısıtlaması Uygulanabilir mi? https://www.muhasebenews.com/isletmede-kullanilan-yabanci-kaynaklar-icin-finansman-gider-kisitlamasi-uygulanabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/isletmede-kullanilan-yabanci-kaynaklar-icin-finansman-gider-kisitlamasi-uygulanabilir-mi/#respond Sat, 15 Jul 2017 19:00:58 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17265 (GİB – ÖZELGE)

Konu: İşletmede kullanılan yabancı kaynaklar için finansman gider kısıtlaması uygulanıp uygulanmayacağı

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; Kurumlar Vergisi Kanununun 11’nci maddesinin (i) bendinde belirlenen gider kısıtlaması ile ilgili Bakanlar Kurulunun bir belirleme yapmadığı belirtilerek, oranın Kanunda belirtilen %10 kabul edilerek 2013 yılı kurumlar vergisi hesaplanmasında gider kısıtlaması uygulanıp uygulanmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6’ncı maddesinde, kurumlar vergisinin bir hesap dönemi içinde elde edilen safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanununun 8’inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.

Aynı Kanunun Kabul edilmeyen indirimler başlıklı 11’inci maddesinin birinci fıkrasının  (i) bendinde (yürürlük:01.01.2013) kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktöring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı,  belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Bakanlar Kurulunun, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığının yetkili olduğu hükümlerine yer verilmiştir. Ancak Bakanlar Kurulu söz konusu maddenin kendisine verdiği yetki ile ilgili henüz bir oran belirlememiştir.

Bu itibarla, Kurumlar Vergisi Kanununun 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan gider kısıtlaması hükümlerinin uygulanabilmesi için Bakanlar Kurulunca oran belirlenmesi gerekmekte olup, henüz bir belirleme yapılmadığından 2013 yılı kurum kazancının tespitinde adı geçen fıkra nedeniyle gider kısıtlaması uygulanmayacaktır. Bakanlar Kurulunca bu konuda bir karar alınması halinde karar hükümlerine göre işlem tesis edileceği ise tabiidir.

Kaynak: Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı
16 Aralık 2014 Tarih ve 64597866-125[11-2015]-153 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/isletmede-kullanilan-yabanci-kaynaklar-icin-finansman-gider-kisitlamasi-uygulanabilir-mi/feed/ 0