TMS/TFRS – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Thu, 11 Nov 2021 13:41:30 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Yeniden değerlemede mükellefin hakkı kısıtlanıyor mu? https://www.muhasebenews.com/yeniden-degerlemede-mukellefin-hakki-kisitlaniyor-mu/ https://www.muhasebenews.com/yeniden-degerlemede-mukellefin-hakki-kisitlaniyor-mu/#respond Mon, 01 Nov 2021 23:00:58 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=115320

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


İşletmelerin varlıklarının bilançodaki değerleri enflasyonun etkisiyle aşınır. Bu aşınmayı önlemek için çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Enflasyonun varlıkların kayıtlı değerlerindeki etkisini azaltmak adına mevzuatımızda bir zamanlar mevcut olan “yeniden değerleme” uygulaması 2003 yılındaki bir yasal düzenlemeyle kaldırılmış ve yerine “enflasyon düzeltmesi (muhasebesi)” getirilmiştir. Ancak enflasyon düzeltmesi sadece 2003 ve 2004 yıllarında uygulanabilmiş ve sonraki yıllarda şartlar [1] oluşmadığı için enflasyon düzeltmesi yapılmamıştı. Dolayısıyla, 2004 yılından sonra bilançodaki varlıkların enflasyon karşısındaki değer kaybı telafi edilememekteydi. Bu olumsuz durumu fark eden kanun koyucu, 2018 yılında Vergi Usul Kanunu (VUK)’na eklediği geçici 31. madde ile sadece taşınmazlar açısından değer artışı üzerinden %5 oranında vergi ödenmesi şartıyla bir seferlik yeniden değerleme yapılmasına imkan tanıdı. Oranın yüksekliği nedeniyle bu uygulamadan yararlanan mükellef sayısının beklentinin altında kaldığını söyleyebilirim.

7326 sayılı yapılandırma (af) kanunu ile yapılan düzenlemelerden birisi de bir kez daha yeniden değerleme yapılması imkanının getirilmiş olmasıdır. Bu seferki düzenleme, öncekinden farklı olarak kapsama taşınmazlara ilaveten amortismana tabi diğer varlıkları da aldı; ayrıca değer artışı üzerinden daha düşük bir oran (%2) üzerinden vergi ödenmesine imkan tanıdı.

Konunun detaylarını vermeden önce mükelleflerin bu imkandan yararlanmalarını tavsiye ediyorum. Yeniden değerleme uygulaması, ödenecek cüzi bir vergi karşılığında önemli avantajlar sağlamaktadır. İlk olarak, yeni değerler üzerinden amortisman ayrılmasına imkan tanındığından daha yüksek tutarda amortisman gideri ayrılarak gelecekte daha az vergi ödenmesi, dolayısıyla bir vergi kalkanı (tax shield) oluşturulması mümkün olacaktır. İkinci olarak, yeniden değerlenmiş varlıkların satışında, değer artış fonuna aktarılan tutar satış karına eklenmeyeceğinden, daha düşük bir satış karı tutarı üzerinden vergi ödenecektir. Üçüncü olarak, değer artışı özkaynak altında raporlanacağından örtülü sermaye ve finansman gider kısıtlaması hesaplamalarında “yabancı kaynak/özkaynak” rasyosuna olumlu etkilenecek ve kanunen kabul edilmeyen giderlere atılan finansman giderleri azalacaktır.

Burada yeri gelmişken bir uyarıyı yapmak istiyorum. Bazı yazarlar, yeniden değerlemenin Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 376. maddesi uyarınca teknik iflas veya borca batık duruma düşen veya düşme riski olan işletmeler üzerinde olumlu etki yaratacağını belirtmektedir. Ben bu görüşe katılmıyorum. Zira, TTK md. 376 uygulamasında dikkate alınması gereken finansal tablolar yine TTK uyarınca TMS/TFRS’ye göre hazırlanan tablolardır. TMS/TFRS ise maddi duran varlıklar ile maddi olmayan duran varlıkların değerlemesinde (sonradan ölçüm) VUK’un geçici 31. maddesinde düzenlenen yeniden değerleme uygulamasını dikkate almamaktadır. Standartların değerlemede esas aldığı “maliyet” tanımı farklıdır. Bu nedenle, yeniden değerleme uygulamasının TTK md. 376’daki teknik iflas veya borca batıklığa olumlu etkisi olmayacaktır. Diğer taraftan yeniden değerleme, TMS/TFRS raporlamasında “ertelenmiş vergi” hesaplamasını etkileyecektir.

Yeniden değerleme ile ilgili detaylı düzenlemeler 530 sıra no.lu VUK Genel Tebliği’nde yapılmıştır. Söz konusu Tebliğ uyarınca tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan kollektif, adi komandit ve adi şirketler de dâhil olmak üzere ferdi işletme sahibi gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri bilançolarına kayıtlı iktisadi kıymetlerini, Kanunda yazılı istisnalar dışında yeniden değerleme hakkına sahip bulunmaktadırlar.

Diğer taraftan dar mükellefiyet esasında vergilendirilen mükellefler, işletme hesabı (zirai işletme hesabı dâhil) esasına göre defter tutan mükellefler, serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabı, finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösteren mükellefler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler yeniden değerleme uygulamasından yararlanamayacaktır. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek erbabının kapsam dışında bırakılmasının adaletsiz olduğunu düşünüyorum. Bu mükelleflerin bilanço esasına göre defter tutmamaları enflasyondan etkilenmedikleri anlamına gelmiyor.

Yeniden değerlemeye tabi tutulabilecek varlıklar ise, Kanunun yürülüğe girdiği 9 Haziran 2021 tarihinde aktifte bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerdir. Taşınmazlar, Türk Medeni Kanununun 704’üncü maddesi uyarınca arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerdir. Amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler ise VUK uyarınca amortisman yoluyla itfası gereken gayrimenkul gibi değerlenen kıymetler (gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı, tesisat ve makinalar, gemiler ve diğer taşıtlar, gayrimaddi haklar), demirbaşlar, sinema filmleri, şerefiyeler, araştırma geliştirme harcamaları, özel maliyet bedelleri, aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderleri gibi kıymetlerdir. Kanunda sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmaz ve iktisadi kıymetler kapsam dışında tutulmuştur. Diğer taraftan, Tebliğde finansal kiralama yoluyla iktisap edilen ve mülkiyeti devredilmiş olan (kiracı tarafından “hak” olarak aktifleştirilen) iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemeye tabi tutulabileceği düzenlenmektedir.

Tebliğde ayrıca, iktisadi kıymetlerin alım, satım ve inşa işleri ile devamlı olarak uğraşanların bu amaçla aktiflerinde kayıtlı bulunan emtia niteliğindeki kıymetlerin bahse konu fıkra kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulamayacağı belirtilmiştir. Özellikle inşaat sektörünü yakından ilgilendiren bu sınırlama kanunla değil bir idari düzenleme ile yapılmıştır. Kanunla yapılmayan bu düzenlemenin hukuka aykırı olduğu iddiası haksız olmayacaktır. Kanunda yeninde değerlemenin kapsamı belirlernirken “taşınmazlar ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler” ifadesini kullanılmıştır. Burada, kanun koyucunun amacının taşınmazın da amortisman yoluyla itfa edilebilir nitelikte olması halinde yeniden değerlemeye tabi tutulabileceği olduğu iddia edilebileceği gibi, taşınmaz açısından böyle bir ayırım gütmediğini iddia etmek de mümkündür. Maalesef kanunun gerekçesinde bir açıklık görememekteyiz. Bu konuda son sözü, eğer konu intikal ettirilirse yargının söylemesini bekleyeceğiz.

Yeniden değerleme uygulaması zorunlu olmayıp bu hakka sahip mükellefler kapsama giren varlıklardan tamamını veya bir kısmını yeniden değerlemeye tabi tutabilirler. Diğer bir ifadeyle, aktifteki varlıklardan bir kısmı değerlenirken, bir kısmı değerlenmeyebilir. Bu seçim sadece hesap sınıfı bazında değil, varlık bazında da yapılabilir. Örneğin bir taşınmaz değerlemeye tabi tutulurken diğer bir taşınmaz değerlemeye tabi tutulmayabilir. Burada, arsa ve arazilerin amortismana tabi olmaması nedeniyle veya ekonomik ömrünün sonuna yaklaşılmış varlıkların yeniden değerleme kapsamı dışında bırakılması değerlendirilebilir. Bu nedenle, işletmelere her bir varlık için bir yeniden değerleme tablosu oluşturarak bugün ödenecek vergi ile gelecekte sağlanan vergisel avantajın bugünkü değerini kıyaslayıp ona göre yeniden değerleme yapmalarını yapmasını öneriyorum.

Yeniden değerleme 31 Aralık 2021 tarihine kadar yapılabilecektir. Dolayısıyla, önümüzde yeterince süre bulunmaktadır. Değer artışı tutarı üzerinden %2 oranında hesaplanan vergi, yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ayın son günü akşamına kadar gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine beyan edilip, üç eşit taksitte (ilk taksiti beyanname verme süresi içinde, izleyen taksitler sırasıyla beyanname verme süresini takip eden ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere) ödenecektir. Verginin tamamının ilk taksitte veya ikinci ve üçüncü taksitlerin tamamının ikinci taksitte ödenmesi de mümkündür. Bu vergi; gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilmeyeceği gibi, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak da dikkate alınamayacaktır. İlave ödenecek verginin 3 ay içinde ödenecek olması nedeniyle yeniden değerlemenin hangi ay yapılması gerektiğine yine nakit akışları ve erken ödemenin alternatif maliyetleri dikkate alınarak karar verilmelidir. Ayrıca beyanda bulunduktan sonra, anılan madde kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutulmak istenen ilave iktisadi kıymetler için ek beyanname verilmesi mümkündür. Bu durumda, bazı varlıklar için önce, bazı varlıklar için daha sonra (en geç 31 Aralık 2021’e kadar) yeniden değerleme yapılması da mümkündür.

Tebliğde değer artışı üzerinden %2 oranında hesaplanan verginin zamanında beyan edilmemesi veya tahakkuk eden verginin taksitlerinin sürelerinde ödenmemesi halinde VUK’un geçici 31 inci maddesi hükümlerinden faydalanılamayacağı belirtilmiştir. Tebliğdeki bu ifadeden ilave vergiyi beyan edip zamanında ödemeyenlerin kanundaki yeniden değerlenmiş tutardan amortisman ayırma gibi imkanlardan yararlanmayacağını anlıyoruz. Söz konusu vergiyi sonradan faiz ve cezasıyla ödeyenlerin imkandan yararlanıp yararlanmayacağı ise açık değildir. En azından bu hak Tebliğ ile kısıtlanmış gözükmektedir. Bu hakkın TEbliğ ile sınırlanmış olması eleştiriye açıktır. Geçmişte benzer bir konuda Anayasa Mahkemesi verdiği bir kararda matrah artırıp tahakkuk eden vergiyi ödemeyenlerin matrah artırımına ilişkin korunmadan yararlanmamasına ilaveten “yasal” düzenleme ile artırılan matrah üzerinden hesaplanan verginin takibatının yapılmaya devam edilmesini Anayasa’ya aykırı bulmamıştır.[2] AYM kararına konu düzenleme her ne kadar kanun düzenlemesi olsa da, Kararın gerekçesi buraya da sirayet ettirilebilir. Bu nedenle, beyan ettiği tutarı ödeyemeyecek mükelleflerin yeniden değerleme yapmamalarını veya yeniden değerlemeyecekleri varlıkları titizlikle seçmelerini tavsiye ediyorum.

Yeniden değerleme neticesinde taşınmazların değerinde meydana gelecek değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların her birine isabet eden değer artışları ayrıntılı olarak gösterilecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. Değer artışı, taşınmazların yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. İşletmenin tasfiyesi halinde de bu şekilde işlem tesis edilir. Ancak, Gelir Vergisi Kanunun 81 inci maddesinde sayılan devir ve tür değiştirme halleri ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme hallerinde, fon hesabında yer alan tutarlar işletmeden çekilmiş veya başka bir hesaba nakledilmiş sayılmaz. Söz konusu fon hesabının tamamen veya kısmen devrolunduğu kurumlar için de bu düzenlemeler geçerlidir. Bu düzenlemeler uyarınca, özel fonun sermayeye ilave dışında başka bir hesaba aktarılması halinde o dönem zarar olsa bile fon üzerinden gelir/kurumlar vergisi hesaplanacaktır. Fondaki tutarın ortaklara dağıtılması halinde ise ortağın durumuna göre ilaveten kar dağıtım stopajı yapılacaktır. Bu durumda yeniden değerleme uygulaması bir vergi erteleme müessesine dönüşmektedir.

Şimdi gelelim Tebliğin en tartışmalı kısmına. Tebliğ, yeniden değerlemenin kapsama giren iktisadi kıymetler ve varsa bunlara ait amortismanların VUK’da yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve 9.6.2021 tarihi itibariyle yasal defter kayıtlarında yer alan değerlerinin, yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yapılacağını ve amortismanların yeniden değerlenmiş tutarlarının belirlenmesinde, amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılacağını belirtmektedir. Tebliğde yeniden değerleme sonrasında amortisman hesaplamasının yeni değer üzerinden yapılacağı söylenmekle birlikte, Tebliğdeki örneklerde 2021 yılının birinci geçici vergi dönemine ilişkin olarak yeniden değerlenmiş tutar üzerinden amortisman ayrılmış gibi hesaplama yapılmakta ve sonraki dönemlerde ayrılacak amortismanlarda da bu tutar dikkate alınmaktadır. Tebliğdeki bu metodoloji, 2021 yılının birinci döneminde fiilen ayrılan amortisman ile yeniden değerlenmiş tutardan birinci döneme isabet eden amortisman tutarı arasındaki farkın 2021 yılında giderleştirilememesi sonucunu doğurmaktadır. Zira Tebliğ, Kanunun yürürlüğe girdiği 9.6.2021 tarihi itibariyle yasal defterdeki kayıtları esas alarak değerleme yaptırmaktadır. Bu yönteme göre 2021 yılı Nisan ve Mayıs aylarında amortisman hesaplayan mükellefler için bu aylara isabet eden yeniden değerlenmiş tutar üzerinden hesaplanan amortismanlar da gider olarak dikkate alınamayacaktır. Tebliğdeki bu yorumun aşağıdaki nedenlerle mükelleflerin hakkını kısıtladığını düşünüyorum.

VUK’un 185. maddesi uyarınca envanter ve bilanço her hesap dönemi sonunda çıkarılır, yine VUK’un 189. maddesi uyarınca amortisman kayıtları yıllık olarak dikkate alınır. Son dönemde yapılan finansman gider kısıtlaması uygulamasını bir köşeye koyarsak, geçici vergi dönemlerinde bilanço ve envanter çıkarılmasını zorunlu kılan bir hüküm olmadığı gibi geçici vergi dönemlerinde amortisman ayrılmasını zorunlu tutan bir hüküm de bulunmamaktadır. Mükellefler ara dönemlerde amortisman ayırmayıp hesap dönemi sonunda amortisman ayırabilirler, bu haklarını kaybetmezler. Geçici vergi dönemlerinde gelir ve kurumlar vergisi matrahı hesaplanırken yıllık/hesap dönemine ilişkin kuralların uygulanması amortisman hesaplamasının yıllık olduğu gerçeğini değiştirmez. Nitekim bir yıl amortisman ayrılmaması amortisman ayırma süresini uzatmazken, bir geçici vergi döneminde amortisman ayrılmamasının böyle bir etkisi yoktur. Bu nedenle, kanun her ne kadar 9.6.2021 tarihinde yürürlüğe girse de, yeniden değerleme hesaplanmasında dikkate alınması gereken değerler en son hesap dönemi sonundaki (31.12.2020 tarihindeki) değerler olmalıdır. Nitekim, yeniden değerleme sonucunda ortaya çıkan değer artışının varlıkların kalan ömürleri sonunda tamamen amorti (itfa) edilmesi gerekirken, Tebliğdeki hesaplama yöntemi uygulandığında değer artışı kalan sürede itfa edilememektedir. Bu nedenle, bu durumda olan mükelleflerin ihtirazi kayıtla beyanname verip dava açabileceklerini düşünüyorum.

Sözün özü: Hiçbir değerleme enflasyonun götürdüğünü yerine koyamaz.

[1] Enflasyon düzeltmesinin uygulanabilmesi için Üretici Fiyat Endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde %10’dan fazla olması gerekmektedir.

[2] https://www.dunya.com/kose-yazisi/matrah-artirimi-taksitleri-odenmezse-vergi-dokunulmazligi-kalkar-mi/606433


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Emlak vergisinde dava açma için yarın (7 Eylül) son gün! (6.9.2021)

Matrah artırımında Maliye’den mükellefe oran çelmesi (31.8.2021)

Yangın, sel ve vergi (23.08.2021)

Uluslararası vergilendirmede kartlar yeniden dağıtılıyor (02.08.2021)

Maliye gerçek (gizli) ortakların peşinde (26.07.2021)

Aftan yararlanma zımnen kabul müdür? (12.07.2021)

Kentsel dönüşümde tapu harcı bilmecesine son! (06.07.2021)

Karşı vekalet ücreti BSMV’ye tabi midir? (21.06.2021)

Matrah artıran mükellefler dokunulmaz mı? (14.06.2021)

Finansman gider kısıtlamasında son durum ve sorunlar (31.05.2021)

Af, yeniden! (24.05.2021)

Evde ürettiği malları internetten satanlara vergi muafiyeti (17.05.2021)

Çek ibraz ve alkol yasağı, MASAK’ın kripto düzenlemesi ile sosyal ağ temsilcisi (03.05.2021)

Özel iletişim vergisi gider yazılabilir mi? (26.04.2021)

Merkez Bankası’nın kripto düzenlemesi: Yassak hemşerim! (19.04.2021)

Avukatların KDV ile imtihanı (12.04.2021)

Maliye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti (05.04.2021)

Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama…(01.04.2021)

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/yeniden-degerlemede-mukellefin-hakki-kisitlaniyor-mu/feed/ 0
Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz https://www.muhasebenews.com/hisse-geri-alimlarinin-vergilendirilmesine-iliskin-tartismalar-ve-onerimiz/ https://www.muhasebenews.com/hisse-geri-alimlarinin-vergilendirilmesine-iliskin-tartismalar-ve-onerimiz/#respond Sat, 07 Nov 2020 05:26:06 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=95450

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Değerli okurlar, geçen yazımda şirketlerin geri satın aldıkları kendi hisselerinin vergilendirilmesine yönelik olarak getirilmesi planlanan kâr dağıtım stopajına ilişkin değerlendirmelerimi paylaşmış ve yazının sonunu ilgili paydaşların da görüşlerinin alınıp konuyu her yönüyle ele alan bir çalışma yapılmasının iyi olacağını tavsiye ederek bitirmiştim. Yazının yayımlanmasından sonra yaptığım görüşmelerde, söz konusu madde teklifinin daha önceden Vergi Konseyi’nde tartışıldığı, alt çalışma grubunda konu hakkında çalışmalar yapıldığı, İdare’nin de özellikle halka açık şirketlerin uygulamalarını detaylıca incelediği bilgisi tarafıma iletildi. Vergi Konseyi’nde özel sektör ile kamu kesiminden temsilciler bir arada yer almaktadır. Söz konusu konseyin üyesi olmadığımdan yapılan çalışma ve tartışmaların içeriğini ve kapsamını, Konseyin önerilerinin ne kadarının kanun teklifine yansıdığını bilmemekteyim. Ancak, konunun Vergi Konseyi’nde gündeme gelmiş olması, en azından İdare’nin konseyde temsil edilen paydaşların görüşlerini aldığını gösterir. Bu nedenle, İdare’ye haksızlık etmemek adına bu ilave açıklamayı yapmak istedim. (Redde Caesari quae sunt Caesaris, et quae sunt Dei Deo / Sezar’ın Hakkı Sezar’a, Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya)

Yazımda ayrıca, hisse geri alımlarında vergisel açıdan bir çok belirsizliğin olduğunu ve teklifteki düzenlemenin bu belirsizlikleri ortadan kaldırmadığını da ifade etmiştim. Bu yazımda, hisse geri alımlarında vergisel açıdan tartışmalı olan hususlara değinip konuyu netleştirmek için yapılması gereken yasal değişiklik için öneride bulunmaya çalışacağım.

Vergisel tartışmalara girmeden kısa bir hatırlatma: Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 379-389 ve 612. maddeleri uyarınca anonim ve limitet şirketler, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birine kadar kendi paylarını iktisap edebilmektedir. %10’nu aşan orandaki iktisaplar ise anonim şirketlerde 6 ay (TTK md. 384’deki bazı hallede 3 yıl), limitet şirketlerde ise 2 yıl içerisinde elden çıkarılır veya sermaye azaltılması yoluyla itfa edilir. Halka açık şirketler açısından ise konu Sermaye Piyasası Kanunu (SPK)’nun 22. maddesi ile Sermaye Piyasası Kurulu’nun yayınladığı Geri Alınan Paylar Tebliği (II-22.1)’nde düzenlenmiştir. Gerek TTK, gerek SPK mevzuatı şirketlerin ödenmiş/çıkarılmış sermayelerinin %10’na kadar kendi hisselerine sahip olmasına imkan vermekte, bu sınıra kadar edinilen hisselerin elden çıkarılması veya itfa edilmesi zorunlu olmamaktadır. Dolayısıyla bu düzenlemeler uyarınca, artık bir şirket kendisinin hissedarı olabilmekte, kendi kendine iştirak edebilmektedir.

Şimdi gelelim vergisel tartışmalara. İlk konu, geri alınan hisselerin nasıl muhasebeleştirileceği konusu. Yani, geri alınan bu hisseler defter kayıtlarında ve finansal tablolarda nasıl gösterilecek? Gerek vergi kanunlarında, gerek Maliye’nin yayınladığı Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri ve Tekdüzen Hesap Planı’nda bu konuda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Diğer taraftan, TTK ve SPK uyarınca finansal tabloların uyumlu olmasının zorunlu olduğu Türkiye Muhasebe/Finansal Raporlama Standartlarında (TMS/TFRS), (TMS 32-Finansal Araçlar Sunum Standardı, p. 33) yer alan düzenleme şu şekildedir. “İşletmenin, özkaynağına dayalı finansal araçlarını yeniden edinmesi durumunda, bu araçlar (“işletmenin geri satın alınan kendi hisseleri”) özkaynaktan düşülür. İşletmenin özkaynağına dayalı finansal araçlarının alışından, satışından, ihracından ya da iptalinden dolayı kâr veya zarara herhangi bir kazanç ya da kayıp yansıtılmaz. Bunun gibi, işletmenin geri satın alınan kendi hisseleri, işletme tarafından ya da konsolide edilmiş şirketler grubunun diğer üyeleri tarafından geri alınabilir ya da elde tutulabilir. Alınan ya da ödenen tutarlar doğrudan özkaynakta muhasebeleştirilir.” Yani TMS 32, geri alınan hisselerin alış tutarları ile özkaynaklardan indirilmesini ve finansal tablolarda da eksi bir kalem olarak gösterilmesini (aktifte iştirak hissesi olarak gösterilmemesini) istemektedir. Muhasebe tekniği anlamında bu durum, geri alınan hisselerin Özkaynaklar altında bir negatif unsur (İngilizcesi “Treasury Stock”) olarak raporlanması demektir. Standart ayrıca, alınan hisselerin satılması halinde ise oluşan kayıp kazancın şirketin kâr /zararıyla ilişkilendirilmemesini öngörmektedir. Buradan çıkan sonuç şudur: TTK ve SPK, şirketlerin kendi hisselerini iktisap ederek kendi kendilerine ortak olmalarına izin vermekte, ancak bu durumun aktifte bir menkul kıymet yatırımı olarak değil, özkaynaklarda sermayeden eksiltme şeklinde finansal tablolara yansıtılmasını istemektedir. Vergi mevzuatında ise konu düzenlenmemiştir.

Hisselerin geri alınmasının kayıtlara nasıl yansıtılacağını düzenlemeyen vergi mevzuatımız, geri alınan hisselerin tekrar satılması halini de açıkça düzenlememiştir. Bu hisseler kârla satıldığında, bu kâr vergiye tabi bir kâr mıdır? Hisseler zararına satılırsa, bu zarar matrahtan indirilebilir mi? Hisseler krediyle satın alınırsa, kredinin faizleri gider olarak kabul edilebilir mi?

Öncelikle kârlı satışı inceleyelim. Bu noktada, oluşan kârın vergiye tabi olması yönünde görüşler olduğu gibi bu kârın Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nun 5/1.ç maddesindeki emisyon primi istisnasından yararlandırılması gerektiği veya KVK’nın 5/1.e maddesindeki iştirak kazanç istisnasından yararlandırılması gerektiği yönünde de görüşler bulunmaktadır.

KVK’nın 5/1.ç maddesi uyarınca, anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmı (emisyon primi) kurumlar vergisinden istisnadır. Dikkat edilirse, istisna, “kuruluş” ve “sermaye artırımı” halinde oluşan kazanca uygulanmaktadır. Hisse geri alımı her iki duruma da girmemektedir. Bu nedenle, geri alınan hisselerin tekrar satılması halinde oluşan kâr emisyon primi istisnasından yararlanması mümkün gözükmemektedir.

KVK’nın 5/1.e maddesi uyarınca, kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların %75’lik kısmı, maddedeki diğer şartların sağlanması şartıyla, kurumlar vergisinden istisnadır. Maddede “iştirak hissesi”nin tanımı yapılmamıştır. Diğer taraftan, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Tebliğ)’nde, maddede yer alan iştirak hisseleri deyiminin menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık paylarını ifade ettiğini ve bunların anonim şirketlerin ortaklık payları veya hisse senetleri, limitet şirketlere ait iştirak payları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait ortaklık payları, iş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları ile kooperatiflere ait ortaklık payları olarak sıralanabileceği belirtilmiştir. Şirketlerin iktisap ettikleri kendi hisselerinin bu tanım kapsamında olmadığı yönündeki görüşler ağırlıktadır. Ancak ben bu konuda o kadar katı değilim. Her şeyden önce Tebliğdeki tanım, şirketin kendi hisseleri ile başka bir şirketin hisseleri ayırımını yapmamaktadır. Ayrıca yukarıda bahsettiğim üzere, TTK ve SPK şirketlerin kendi hissedarı olmalarının önünü açmış, ancak kendi hisselerini aktifte menkul kıymet yatırımı olarak değil, özkaynaklar altında raporlanmasını öngörmüştür. Vergi mevzuatında ise bu yönde açık bir düzenleme, ya da geri alınan hisselerin menkul değer olarak kabul edilmesini önleyecek bir sınırlama mevcut değildir. TMS/TFRS uyarınca yapılan bir sınıflandırma vergi muhasebesi ve vergi mevzuatı açısından bağlayıcı değildir, zira iki mevzuatın amacı farklıdır; dolayısıyla aynı durumu farklı tanımlayıp düzenleyebilir. Bu nedenle, şirketlerin geri aldıkları kendi hisselerinin de vergi uygulamasında iştirak hissesi gibi değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Bu durumda, geri alınan hisselerin satışından doğan kârın %75’i kurumlar vergisinden istisna olurken, zararın da %75’i gider olarak kabul edilmeyecektir. Bu durumda, krediyle geri hisse alımlarındaki faizlerin vergisel akıbetinin ne olacağı konusundaki tartışma da otomatik olarak son bulmuş olacaktır. Zira KVK md. 5/2 uyarınca, iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderlerinin kurum kazancından indirimi mümkündür.

Geri alınan hisselerin satışının yukarıdaki istisnalar kapsamında değerlendirilmemesi halinde, satıştan doğan kazanç üzerinden kurumlar vergisi ödenmesi sonucu çıkacaktır. Bu durumda, satıştan veya hisselerin itfasından doğan zararın da kurum kazancının tespitinde gider olarak indiriminin mümkün olması gerekir. Ancak, Mali İdare 2007 yılında vermiş olduğu bir muktezada, şirketin kendi hisselerinin geri alınarak yok edilmesi ile ilgili oluşan zararın GVK’nın 40/1 maddesinde açıkça belirtilmemesini gerekçe göstererek gider olarak dikkate alınamayacağı yönünde görüş bildirmiştir.

Hisse geri alımlarındaki bir diğer tartışmalı konu, kâr paylarının durumudur. TTK uyarınca, geri alınan hisseler açısından kâr payı hakları donarken, Geri Alınan Paylar Tebliği uyarınca kâr payı ödenmesi mümkündür. Bu durumda, kendi hissesini iktisap eden şirketin halka açık olması halinde kendi kendine kâr dağıtması mümkünken, halka kapalı şirketlerde böyle bir imkan söz konusu değildir. Peki, kendine kâr dağıtan halka açık bir şirketin elde ettiği bu kâr payı nasıl vergilendirilecektir?

KVK’nın 5/1.a maddesi uyarınca, kurumların tam mükellefiyete tabi “başka bir kurumun” sermayesine katılımlarından elde ettikleri kazançlar (kâr payı/iştirak kazacı) kurumlar vergisinden istisnadır. Görüldüğü üzere, iştirak kazançları istisnasından yararlanmak için başka bir şirketin sermayesine katılmış olmak Kanunda açıkça düzenlenmiştir. Bu durumda, kendi hissesini iktisap eden bir halka açık şirket kâr dağıttığında, kendisine dağıtmış olduğu kâr payları üzerinden bir kez daha kurumlar vergisi ödemek durumunda kalacaktır ki; bu durum açıkça çifte vergilendirmedir. Kurumlar Vergisi Kanunumuz, yeni TTK ve yeni SPK’dan önce yürürlüğe girdiğinden kanun koyucu bu durumu öngörmemiş, sonrasında da gerekli değişikliği yapmamıştır.

Yukarıda açıkladığım tartışma ve belirsizliklerin kurumlar vergisi kanununda yapılacak iki eklemeyle giderileceğini düşünüyorum. İlk olarak KVK 5/1.a maddesine “başka bir kurumun” ifadesinden sonra gelmek üzere “veya kendisinin” ifadesi getirilmelidir. İkinci olarak da KVK’nın 5/1.e maddesine “iştirak hisseleri” ifadesinden sonra “(kurumların iktisap ettikleri kendi hisselerinin dahil)” ifadesi eklenmelidir. Ya da TMS 32’deki düzenlemeye paralel bir değişiklik KVK’da da yapılarak geri alınan hisselerin tekrar satışında/itfasında oluşan kâr veya zararın kurum kazancıyla ilişkilendirilmemesi sağlanabilir. Ancak, bu alternatifte kâr paylarındaki çifte vergilendirme sorunu devam edeceğinden KVK md. 5/1.a için önerdiğim değişiklik bu seçenekte de yapılmalıdır.

Sözün özü: Simple is the best. (Basit olan en güzelidir.)


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/hisse-geri-alimlarinin-vergilendirilmesine-iliskin-tartismalar-ve-onerimiz/feed/ 0
TMS/TFRS’lerin finansal raporlamaya ilişkin herhangi bir alanı düzenlememesi durumunda ne yapılmalıdır? https://www.muhasebenews.com/tms-tfrslerin-finansal-raporlamaya-iliskin-herhangi-bir-alani-duzenlememesi-durumunda-ne-yapilmalidir/ https://www.muhasebenews.com/tms-tfrslerin-finansal-raporlamaya-iliskin-herhangi-bir-alani-duzenlememesi-durumunda-ne-yapilmalidir/#respond Tue, 07 Aug 2018 13:00:07 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=28278 TMS/TFRS’lerin finansal raporlamaya ilişkin herhangi bir alanı düzenlememesi durumunda ne yapılmalıdır?

TMS 8 Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklikler ve Hatalar uyarınca bir işlemi, olayı veya koşulu özel olarak ele alan bir TFRS bulunmadığında işletme yönetimi, muhasebe politikası geliştirmek ve uygulamakla ilgili olarak alacağı kararlarda, uygulanabilirliklerini göz önünde bulundurarak sırasıyla aşağıdaki kaynaklara başvurur:

  • Benzer ve ilişkili konuları ele alan TFRS’lerdeki hükümler ve
  • Varlıklar, yükümlülükler, gelir ve giderlerle ilgili olarak Kavramsal Çerçeve’de yer verilen tanımlar, finansal tablolara alma kriterleri ve ölçüm esasları.

Bununla birlikte işletme yönetimi, yukarıdaki kaynaklarla çelişmediği sürece; muhasebe standartları geliştirmek için benzer bir kavramsal çerçeve kullanan diğer standart belirleyici organların en son beyanlarını, diğer muhasebe literatürünü ve kabul görmüş sektör uygulamalarını da göz önünde bulundurabilir.

Konuyla ilgili detaylı bilgiler TMS 8’in 10-12 paragraflarında yer almaktadır.


Kaynak: Kamu Gözetimi Kurumu
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/tms-tfrslerin-finansal-raporlamaya-iliskin-herhangi-bir-alani-duzenlememesi-durumunda-ne-yapilmalidir/feed/ 0