ticaret şirketleri – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Thu, 15 Apr 2021 14:45:50 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Anonim Şirketlere Kayyum Atanması https://www.muhasebenews.com/anonim-sirketlere-kayyum-atanmasi/ https://www.muhasebenews.com/anonim-sirketlere-kayyum-atanmasi/#respond Fri, 16 Apr 2021 01:00:01 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=101930

Erol TÜRK
Avukat
eturk@3ehukuk.com


Özet:  Kayyum, hukuki anlamda belli bir malvarlığının yönetilmesi ya da belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse anlamında kullanılmaktadır.  Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür. Kayyum, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır. Ticaret şirketlerine kayyum atanması ile ilgili Ticaret Kanununda bir düzenleme yoktur. Anonim şirketin kanunen gerekli organlarından birinin yokluğu halinde Medeni kanun hükümlerine göre mahkemece yönetim kayyumu atanır.

A-KAYYUMLUK KURUMU:

1-Medeni Kanunda kayyumla ilgili düzenleme:

Ticaret yasasında kayyumlukla ilgili bir düzenleme yoktur. Kayyum, genellikle usulsüzlük yapılan özel kurumlara, şirketlere, ülkemizde devletin el koyduktan sonra bir yönetici ataması ile gündeme gelmektedir.  Hukuki anlamda kayyum da vasi gibi vesayet kurumu organlarından biridir. Ancak vasi vesayet altına alınan kimsenin hem kendisini görüp gözetmek, hem de mal varlığını yönetmek ve hukuki işlemlerinde onu temsil etmek üzere atandığı halde, kayyum sadece belirli işleri görmek veya sadece mal varlığını yönetmek için atanmaktadır. Kayyum nasıl atanır?

Kayyum,  bazı durumların ortaya çıkması halinde sulh hukuk yargıcı tarafından atanır.  Kayyum olarak atanan kimse, veyaset kurumunun kendisine verdiği yetki ve görevlerle sınırlı olmak üzere çalışır.  Vesayet kurumu Medeni Kanunumuzda düzenlenmiştir.  Kayyum, uzun bir süre kendisinden haber alınamayan kişinin mallarının yönetilmesi için atanır. Mal sahibi malvarlığını doğrudan doğruya yönetemiyorsa, vekil atayamıyorsa ve vasi tayinine gerek görülmüyorsa, kimsesi yoksa hastaneye veya bakım evine yatırılmışsa bu süre içerisinde bu şahsın mal varlığının yönetilmesi için de kayyum atanır. Kayyum belirli bir süre için atandığından geçici bir koruma önlemidir.

Kayyumluk, Medeni Yasada düzenlendiği şekliyle gerçek kişiler için düzenlenmiş kuralları ihtiva eder.  Ancak bazı durumda tüzel kişiler içinde kayyum atanır. Tüzel kişiler temsil ve yönetim boşluğuna düştükleri takdirde geçici olarak tüzel kişilere de kayyum atanması yapılmaktadır.

2-Kayyum hangi durumlarda atanır?

  • Ölüme bağlı durumlarda; mirasçıların dağınık olması, adresleri belli olmayan, sağ olup olmadığı bilinmeyen veraset ilamı çıkarılana kadar veya kanuni mirasçıları belli olana kadar mal varlığının yönetilmesi için,
  • Ölüme bağlı durumlarda; Mirasçılar arasında doğmamış ceninin bulunması halinde, ceninin sağ veya ölü olarak doğup doğmayacağı bilinmediğinden ceninin doğumuna kadar mal varlığının yönetilmesi için,
  • Özel veya tüzel ortaklıklarda bazı noksanların bulunması, yönetim kurullarının görevden alınması, Genel kurul toplantılarının yapılamaması, yeni yönetim kurulunun seçilememesi veya seçilmiş yönetimin iptal edildiği hallerde mal varlığının yönetilmesi için,
  •  Belli bir iş için toplumun genel menfaatine toplanan yardımların, harcama koşul ve şartlarının belli olmasına kadar mal varlığın yönetilmesi için de mahkeme tarafından kayyum tayin edilir.

3-Kayyumun görev ve yetkileri:

Kayyumun görev ve yetkileri kayyumu atayan mahkeme tarafından belirlenir. Kayyum geçici bir süre için atandığından, görev süresi, yetkileri, ücreti mahkeme tarafından verilen kararda açıkça belirtilir.  Bu yetki, kayyumun atanmasına yol açan durumlarla sınırlı bir yetkidir.  Kayyum atanması belli bir işin görülmesi için istenmişse, yetki, görev ve süre de bu işe göre belirlenir. Kayyum, bir ticaret şirketinde organ yokluğu nedeniyle atanmışsa, kayyumun görevi bu organın seçiminin tamamlanması ile son bulur.  Bir ticaret şirketine atanan kayyum ticaret şirketi organı yerine geçip, şirket organı gibi karar veremez.

Bir ticaret şirketinde yönetim kurulu, genel kurulu toplantıya çağırmadığı için yeni bir seçim yapılamıyorsa, kayyum genel kurulu toplantıya çağırmak ve yönetim kurulu seçimini gerçekleştirmek üzere yetkilendirilir.  Kayyum yönetim kurulu yerine geçemez. Atanan kayyum genel kurulun toplanmasını sağlayamazsa bu durumda şirketin fesih nedeni doğmuş olur ve kayyumun görevi de bu çerçeve sınırları içinde belirlenir.

4-Kayyum atanma çeşitleri:

Kayyum birçok kurum ya da kişi için atandığından görevlendirmesi de farklı farklıdır.

Kayyum atanması üç şekilde gerçekleşmektedir.

*Birincisi ergin kişilerin isteği üzerine yapılan kayyum atamalarıdır. Bu şekilde yapılan atamaya istek üzerine kayyumluk denir.

*İkincisi mahkeme vesayet makamı bazı sebeplerden veya kanunda belirtilmiş hallerden dolayı bir kişinin isteği üzerine kayyum atayabilir. Buna da temsil kayyumluğu denir. Bu tür kayyum atamaları genellikle mirasla ilgili konularda atanmaktadır ve atanan kayyum mirasın taksimini gerçekleştirmek, mirasın taksimi gerçekleştirilinceye kadar terekeyi yönetmekle görevlendirilir.

Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 16.03.2017 tarihinde:

Mirasçıları belli olmayan terekenin yönetimi için kayyum atanır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğu hallerde mal müdürünün yasa gereği kayyum olarak atanması gerekir. Temsil kayyumluğu M.K. 427 de düzenlenmiştir. Kanunda kayyum olarak atanacak kişi belirtilmemiş, resen temsil kayyumu atanacağı öngörülmüştür. Taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi davası nedeni ile temsil kayyumu atanması istendiği hususu dikkate alınarak Mahkemece kayyum adayları arasından seçilecek bir kişinin kayyum olarak atanmasına karar verilmesi gerekirken, mahallin en büyük mal memurunun kayyum atanması doğru görülmemiştir şeklinde karar vermiştir.(1)

Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 16.03.2017 tarihinde:

Duruşma yapılmadan ve taraflar dinlenmeden kayyum atanmasını, HMK. Md.27 hukuki dinlenme hakkı başlıklı maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Bu nedenlerle, yerel mahkemece verilen kararı bozmuştur. (2)

*Üçüncüsü yönetim kayyumudur.  Yönetim organından yoksun olan tüzel kişilerin –şirketlerin- bu işlevi yerine getirmek üzere atanan kayyuma yönetim kayyumu denilmektedir.  Yönetim kayyumu genellikle; usulsüzlük yapılan özel kurumlara, şirketlere, devletin el koyduktan sonra atadığı yöneticidir. Anonim şirketlere kayyum atanması istisnaî bir çözümdür ve aslında şirketi, başta organsız kalması nedeniyle sona ermekten kurtaran geçici bir çözüm yoludur.  Kayyum da vasi gibi vesayet organlarından biridir. Ancak vasi vesayet altındaki kimsenin hem kendisini gözetmek, hem de mal varlığını yönetmek ve hukuki işlemlerinde onu temsil etmek üzere atandığı halde, yönetim kayyumu sadece belirli işleri görmek veya mal varlığını yönetmek için atanır.

Ticaret Kanununda anonim şirketlere kayyum atanmasına ilişkin bir düzenleme yoktur.  Bu nedenle anonim şirketlere kayyum atanmasında Medeni Kanun hükümleri uygulanmaktadır. ( M.K.427/4 )

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 09.03.2017 tarihinde:

Türk Medenî Kanunu Md. 427 göre, bir kimsenin uzun süre bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyum ataması yapılır. Böyle hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazine’nin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazine’nin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyumu tayin eder.  M. K. Md.426 göre:  vesayet makamı, ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse temsil kayyumu atar. Ancak bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin istemi üzerine resen temsil kayyumu atanır.   Mahkemece kısıtlı ile vasi arasında anılan dava konusunda menfaat çatışmasının olup olmadığı araştırılarak, menfaat çatışmasının tespit edilmesi halinde kısıtlıya M. K. Md. 426 uyarınca temsil kayyumu atanması gerekir. (3)

5-Mirasla ilgili kayyum ataması:

Kayyum ataması aynı zamanda mirasla ilgili durumlarda da yapılmaktadır. Kalan mirasın durumu ile ilgili mahkeme bir kayyum atayarak karar vermesini sağlamaktadır. Çünkü oluşabilecek duruma karşı kişilerin mağdur edilmemesi için kayyum ataması yapılır ve böylelikle mirasçılar arasındaki uyuşmazlıklar halledilmeye çalışılır. Böyle bir durumda mahkeme öncelikle terekenin tespiti ile yasal mirasçıların saptanması için terekeyi yönetmek üzere kayyum atamak zorundadır.  Mahkeme mirasçılardan birini kayyum atayabileceği gibi üçüncü bir kişiyi de kayyum olarak atayabilir. Böylece mirasın yasalara uygun olarak ve hakkaniyetle paylaştırılması mümkün olur.  Temsili kayyumluk birçok miras paylaşımı işleminde kullanılır. Ama mahkeme isterse bu tür durumlarda kayyum atamama hakkına da sahiptir.

B-ANONİM ŞİRKETE KAYYUM ATANMASI:

1-Anonim şirkete yönetim kayyumu atanması:

Anonim şirketler kuruluşu, organları ve anonim şirketlerin sona ermesi ile ilgili düzenlemeler Ticaret Kanununda düzenlenmiştir. Ancak Ticaret Kanununda anonim şirkete kayyum atanması ile ilgili bir düzenleme mevcut değildir.

Ticaret kanununun Md.530 da şöyle bir düzenleme vardır.  “Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli olan organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, yönetim kurulunu da dinleyerek şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler. Bu süre içinde durum düzeltilmezse, mahkeme şirketin feshine karar verir.

Medeni Kanunun yönetim kayyumu başlığını taşıyan 427/4 maddesi “Bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa o tüzel kişiye yönetim kayyumu atanmasını öngörmektedir. Bu düzenlemeleri değerlendirdiğimizde anonim şirkete yönetim kayyumu atanabilmesi için bazı yasal koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bu yasal koşular şunlardır:

            a-Anonim şirkette organ yokluğu:

Anonim şirketlerin zorunlu organları genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Genel kurul, anonim şirketin tüzel kişiliği kazandığı anda oluşan ve tüzel kişiliği devam ettiği sürece de varlığını koruyan yasal organdır. Genel kurulun yasada düzenlendiği şekilde belli zamanlarda toplanması ve karar alması gerekir. Ticaret kanunu genel kurul toplanamıyorsa veya toplantı nisabı sağlanamıyorsa ve gerekli kararlar alınamıyorsa, bu durum uzunca bir süre devam ediyorsa böyle bir durumda Ticaret kanunun Md.530 da aranan şart -organ yokluğu- şartı gerçekleşmiş olmaktadır.  Görevli asliye ticaret mahkemesi anonim şirkete fesihten önce şirketin durumunu kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre tayin ederek eksikliği gidermesi için bir olanak sağlamaktadır.

Genel kurulun uzun süre toplanamaması halinde şirketin feshi ile ilgili olarak açılan davada şirketi yönetim kurulu temsil eder. Çünkü ticaret mahkemesi yönetim kurulunu da dinleyerek karar vermek zorundadır. Yönetim kurulu genel kurul toplanamadığı için seçilemiyorsa veya yönetim kurulunun seçimi için aranan nisap sağlanamıyorsa, yönetim kurulu üyeleri topluca istifa etmişlerse bu gibi durumlarda yönetim kurulu hukuken yok hükmündedir. Böyle bir durumda mahkeme şirketin dava süreci içinde yönetimi ve temsili için talep üzerine veya resen yönetim kayyumu atamalıdır.

Anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm yoktur.  Mevcut yönetim kurulunu yeni yönetim seçilene kadar olağanüstü ve acil durumlar için görevine devam edecektir. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin bitmesiyle şirketin organsız kaldığından söz edilemez.

Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 25.02.2014 tarihinde:

Anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunmaması sebebiyle yönetim kurulunun yeni yönetim seçilene kadar olağanüstü ve acil durumlar için görevlerine devam edeceklerinin kabulü gerekir. Bu nedenle, yönetim kurulu üyelerinin görev süresinin bitmesiyle şirketin kendiliğinden organsız kaldığından söz edilerek şirkete yönetim kayyumu atanması istenemez şeklinde karar vermiştir. (4)

b- Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, ticaret mahkemesi yönetim kayyumu atayarak yönetim boşluğunu giderecektir. Yukarıda da açıkladığımız üzere yasa koyucu bu hükümle tüzel kişiliği sona erdirmek yerine devam ettirmek için bir fırsat vermek amacını gütmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11.09.2017 tarihinde:

Şirketin feshi ile yöneticilerin sorumluluğuna dair tazminat istemine ilişkin açılan davada yargılamanın devamı sırasında şirketin 6102 Sayılı TTK’nin geçici 7. Maddesi uyarınca resen ticaret sicilinden kaydı silinmiştir. Bu durumda, öncelikle davalı şirketin ihya edilmesi ve usulüne uygun taraf teşkili sağlanması gerekir şeklinde karar vermiştir. (5)

2-Kayyumun görev ve yetkileri:

Kayyumun görev ve yetkileri mahkemece sınırları çok iyi saptanarak belirlenir. Kayyumun görevi her halde geçici olduğundan, süresi, yetkileri, ücreti kararda açıkça belirtilmelidir. Burada unutulmaması gereken, kayyumun atanmasına yol açan durumlarla sınırlı ve yetkili olarak görevlendirilmiş olduğudur.  Eğer kayyum atanması belli bir işin görülmesi için istenirse, yetki, görev ve süre de bu işe göre belirlenir. Yönetim kayyumu organ yokluğu nedeniyle atanmışsa, kayyumun görevi bu organın seçimini sağlamakla sınırlıdır. Yoksa kayyum organın yerine geçecek şekilde atanamaz.  Anonim şirkette, yönetim kurulu, genel kurul toplantıya çağrılamadığı için seçilemiyorsa, kayyum genel kurulu toplamak ve yönetim kurulu seçimini gerçekleştirmek üzere yetkilendirilir. Yoksa kayyum yönetim kurulu yerine geçerek yönetim kurulunun görevlerini yürütemez. Eğer kayyum da genel kurulun toplanmasını sağlayamamışsa bu durum TTK Md. 435 göre bir fesih nedenidir ve kayyumun görevi de bu çerçevede belirlenir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi. 19.01.2017 tarihinde:

Bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçıya ait payın resmen yönetilmesi amacıyla kayyum atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamının bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırması gerekir. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunun yönetim kayyumu tayin edilmesi gerekir şeklinde karar vermiştir. (6)

Yönetim kayyumluğu, yönetim boşluğu giderilinceye kadar devam eden geçici bir koruma önlemidir. ( 7)

3-Kayyum atanan şirketlerde gerçekleşen değişiklikler:

Kayyum tarafından yönetilmeye başlanan şirketler Kamu İhaleleri Kanununa göre iflas masasındaki şirket veya tasfiye halinde şirket gözüktüğünden kamu ihalelerine katılmaları mümkün değildir. Yurtdışı iş anlaşmaları yapmaları yasaktır, yapmış olsalar bile bu anlaşmalar devlet tarafından onaylanmaz. Şirket eskiden kullanabildiği bazı haklardan mahrum kalmaktadır. Çünkü devlet bu sayede kurumu denetimi altında tutmaktadır.

Yurt dışı antlaşmalarını onaylamayarak şirket bünyesinde gerçekleşen bir mali usulsüzlüğün varlığını tespit ederse şirketten yurtdışına para çıkışını önler.  Usulsüzlük yapan şirketlerin yurtdışı antlaşmalarıyla şirketin mali durumunu değiştirerek bu durumu kötü niyetli olarak kendi lehlerine kullanmaları mümkündür. Devlet, bu şekilde denetimi altında tuttuğu şirketlerin yapacağı usulsüzlüklere engel olmaktadır. Ayrıca şirket ortakları arasında çıkan antlaşmazlıklarda ortakların da hakkını güvenceye almaktadır.

4-Kayyum ve şirketlerin itiraz hakkı:

Kayyum atanan şirketlerin mahkemeye itiraz hakkı vardır. Çünkü kayyumun yaptığı işte dikkatli olması ve kararlarını yasaların ona tanıdığı yetkilerle sınırlı olarak kullanması gerekir.  Kayyum atanan şirket, kayyumun atanmasına ya da kayyumun verdiği kararlara karşı yargı yoluna giderek şikâyet hakkını kullanabilir.

Kayyum atanan şirketin kayyumun atanmasına karşı yedi gün içinde itiraz hakkı vardır.  Yapılan itirazı bir üst mahkeme değerlendirir ve karara bağlar.  Şayet kayyum atamasında bir yanlışlık yapılmışsa bunun düzeltilmesi gerekir.  Çünkü böyle bir yanlışlık sonucu binlerce kişinin çalıştığı şirketin uğradığı zararı yine şirket ödemek zorunda kalacaktır. Bu nedenle kayyum atamalarında dikkatli olmak gerekir.  Kayyumlar atandıkları şirketlerde belli yetkilerle donatılarak şirketin durumunu belirlemektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 05.10.2006 tarihinde:

Şirket Ana sözleşmesine göre yönetim kurulu üyelerinden en az birinin B grubu ortakların adaylarından olması zorunludur.  A grubu paydaşlardan bir kısmı tarafından boşalan B gurubu temsilcisi yönetim kurulu üyeliğine kayyum atanması istenmektedir. Açılan davanın kendisini temsilen kayyum atanması söz konusu olan B grubu payların tamamının sahibi olan ortağın ortaklık haklarını doğrudan ilgilendirdiği, alınacak kararın kişisel hukukunu etkileyeceği; bu nedenle fer’i müdahillik isteminin kabul edilmesi gerektiğine karar vermiştir.  (8)

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 09.06.2011 tarihinde:

Davacı ortaklar şirketin ilk genel kurulundan sonra organlarının toplanamayıp şirketin organsız kaldığını ileri sürerek davalı şirketin feshini talep etmişlerdir. Mahkemece, şirkete atanan kayyumların görevden çekildiği, şirkete kayyum atanmadan ve davada şirketin temsili sağlanmadan işbu davanın görülüp sonlandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalı şirketin feshi istemli işbu davada davalı şirketin haklarını korumak için şirkete kayyum atanması gerekli olduğu halde şirkete kayyum atanıp şirketin temsili sağlanmadan davanın görülüp sonuçlandırılmasını doğru görülmemiştir şeklinde karar vermiştir. (9)

5-Kayyum atanmasında yargılama:

Medeni kanunun 430 maddesine göre: Temsil kayyumu, kendisine kayyum atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı tarafından atanır.

Yönetim kayyumu, malvarlığının büyük bölümünün yönetildiği veya temsil edilen kimsenin payına düşen malların bulunduğu yer vesayet makamı tarafından atanır. Medeni kanunun bu hükmü temsil kayyumu atanmasında yetkili mahkemeyi belirlemektedir.

Anonim şirketlere yönetim kayyumu atanmasında yetkili mahkeme ise şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesidir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 05.12.2005 tarihinde:

Anonim şirkette yönetim ve denetim kurulu boşluğu nedeniyle Medeni Kanununun ilgili maddeleri uyarınca yönetim ve denetim kurullarına kayyum atanmasında yetkili mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar vermiştir. (10)

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 24.01.2004 tarihinde:

Anonim Şirketlere kayyum atanması kararları Sulh Hukuk Mahkemesince değil, müstakil Ticaret Mahkemesi olan yerlerde Asliye Ticaret Mahkemelerince, olmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemelerinde Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülüp sonuçlandırılması gerektiğine karar vermiştir. (11)

Kayyum atanması kararına karşı ilgililer öğrenme tarihinden itibaren iki hafta içinde Bölge Adliye Mahkemesi-istinaf- mahkemesine götürerek itiraz edebilirler.

 SONUÇ:

Kayyumluk, genel olarak hasta, sakat veya medeni haklarını kullanamayanlar için Medeni yasada düzenlenmiş bir kurumdur.  Türk Ticaret yasasında şirketlere kayyum atanması ile ilgili bir düzenleme yoktur. Ticaret yasasında sadece borca batık veya genel kurulunu toplayamayan, organları eksik sermaye şirketlerinin organlarında ki eksikliği tamamlaması için geçici bir süre şirkete kayyum atanması ve gerekli işlem tamamlandıktan sonra da kayyumun görevi bırakması için bir düzenleme vardır.  Medeni yasada düzenlenmiş olan kayyumluğun kıyasen tüzel kişilerde uygulanması hukuka uygun değildir. Kayyumluk geçici bir tedbirdir. Bunun kalıcı hale getirilmesi hukuk açısından sakıncalıdır.

YAKLAŞIM DERGİSİ 2019 TEMMUZ SAYISI

Kaynakça:

(1) Yargıtay 8. H.D. 2017-1164 E. 2017-3761 K.

(2)  Yargıtay 8. H.D. 2017-1190 E. 2017-3820 K.

(3)  Yargıtay 8. H.D. 2017-1190 E. 2017-3820 K.

(4)  Yargıtay 11. H.D. 2012-13135 E. 2014-3515 K.

(5)  Yargıtay 11.H.D.2017-2341 E. 2017-4186 K.

(6)  Yargıtay 8. H.D. 2017-151 E. 2017-509 K.

(7)  Prof. E. Çamoğlu Ortaklıklar Hukuku

(8)  Yargıtay 11. H.D. 2005-6672 E. 2006-9814 K.

(9)  Yargıtay 11.H.D. 2009-14424 E. 2011-7022 K.

(10)  Yargıtay 11. H.D. 2004-14522 E. 2005-11868 K.

(11) Yargıtay 11. H.D. 2004-15284 E. 2005-166 K.


Kaynak: İşbu içerik, Avukat Erol TÜRK’ün özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yabancı İşçilerin Çalışma İzinleri

Anonim Şirketlerin Denetimi

İşçinin Tedavisi Mümkün Olmayan Hastalığa Yakalanması

Anonim Şirkette Hisse Devri

Ticari Şirketlerin Bölünmesi

Ticari Şirketlerin Birleşmesi

Vergi Tekniği Raporu Mükellefe Tebliğ Edilmelidir

Ayıplı Mal Satışında Tüketicinin Hakları

Anonim Şirkette Hisse Devri

Anonim Şirketi Temsil Yetkisi

Bağış Sözleşmesi Kurulması

Mal Değişim Sözleşmeleri

Belirsiz Alacak Davaları

Arabuluculuk

Derhal Fesih Hakkını Kullanma Süresi

Anonim Şirketlerin Denetimi

]]>
https://www.muhasebenews.com/anonim-sirketlere-kayyum-atanmasi/feed/ 0
Temettülerde Gelir Vergisi Tevkifatı Hangi Tarihte Yapılmalıdır? https://www.muhasebenews.com/temettulerde-gelir-vergisi-tevkifati-hangi-tarihte-yapilmalidir/ https://www.muhasebenews.com/temettulerde-gelir-vergisi-tevkifati-hangi-tarihte-yapilmalidir/#respond Sun, 16 Dec 2018 21:00:26 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=16390 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Temettülerde Gelir Vergisi tevkifatının hangi tarihte yapılması gerektiği hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan ve sermayesinin tamamı Hazine Müsteşarlığına ait olan kuruluşunuz tarafından anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin kar dağıtımına ilişkin maddesine istinaden her yıl itibarıyla gerçekleşen dönem net kârının Hazine Müsteşarlığına temettü olarak aktarıldığı, 2013 yılı kârından doğan ve 2014 yılında ödenecek olan temettüye ilişkin ödeme takviminin anılan Müsteşarlıkça Mayıs 2014 tarihli yazı ile bildirildiği, söz konusu takvimde 2013 yılı net temettü ödemelerinin Ağustos 2014 tarihinden başlamak üzere beş taksitte yapılmasının istenildiği belirtilerek ödenecek temettü üzerinden gelir vergisi tevkifatının hangi tarihte yapılması gerektiği hususunda Başkanlığımız görüşü edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” hükmü yer almakta olup maddede belirtilen kişi ve kurumların bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları belirtilmiştir.

Aynı maddenin birinci fıkrasının (6/b-i) bendinde de tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75’inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hüküm altına alınmış olup söz konusu tevkifat oranı, 2009/14592 sayılı BKK ile 03.02.2009 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere %15 olarak belirlenmiştir.

Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesiyle gerçekleşmekte olup, gelirin elde edilmesi ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk esasına, serbest meslek kazancı ve gayrimenkul sermaye iradında tahsil esasına, menkul sermaye iratları ile ücret gelirlerinde ise hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesine bağlanmıştır.

Menkul sermaye iratları açısından vergiyi doğuran olay niteliğinde olan hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesinde, gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesi anlamına gelen hukuki tasarruf aşaması, gelirin istendiği anda sahibine ödenecek hale gelmesi anlamına gelen ekonomik tasarruf aşamasınca izlenmekte olup, söz konusu menkul sermaye iradı gelirinin fiilen tahsil edilip edilmemesi gelirin elde edilmesine etki etmemektedir.

Diğer yandan Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 36’ncı maddesinde;

“1. Teşekküller ve müesseseler yıllık karlarının %20’sini nominal sermayelerinin tamamına ulaşıncaya kadar birinci tertip yedek akçe olarak ayırırlar. Bankalar Kanununa tabi iktisadi devlet teşekkülleri, Bankalar Kanununda öngörülen yedek akçeleri de ayrıca ayırırlar.
2. Teşekküller ve müesseseler birinci fıkrada belirtilen olağan yedek akçeler ile vergi ve diğer kanuni yükümlülükler ayrıldıktan sonra kalan karın % 20’sini nominal sermayenin tamamına ulaşıncaya kadar ikinci tertip olağan yedek akçe olarak ayırırlar. Nominal sermayenin tamamına ulaştıktan sonra %10 oranında yedek akçe ayrılmasına devam olunur.
3. Teşekkül ve müesseselerde kardan varsa geçmiş yıl zararları mahsup edilir.
4. Yukarıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan kâr, müesseselerde teşekküle, teşekküllerde ise Hazineye devredilir.”
hükmü yer almıştır.

Buna göre, kar payı dağıtımına ilişkin yazı her ne kadar 12.05.2014 tarihinde Genel Müdürlüğünüze gönderilmiş olsa da kar payı dağıtımı yapılacak tarihler ayrıca belirtilmiş olduğundan bu tarihte Hazine Müsteşarlığına nakden veya hesaben kar payı ödemesi yapılmamış olması halinde tevkifat da yapılmayacaktır.

Dolayısıyla, hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleştiği başka bir deyişle Hazine Müsteşarlığı tarafından söz konusu temettülerin talep edilebilir hale geldiği tarih itibarıyla Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasının (6/b-i) bendi uyarınca vergi tevkifatı yapılacağı tabiidir.

Kaynak: Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
15 Mayıs 2015 Tarih ve 38418978-120[94-14/25]-503

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/temettulerde-gelir-vergisi-tevkifati-hangi-tarihte-yapilmalidir/feed/ 0
TTK’ya Göre Tutulması Gereken Defterler Nelerdir? https://www.muhasebenews.com/ttkya-gore-tutulmasi-gereken-defterler-nelerdir/ https://www.muhasebenews.com/ttkya-gore-tutulmasi-gereken-defterler-nelerdir/#respond Mon, 05 Nov 2018 07:30:53 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=18721 1- TTK’YA GÖRE DEFTER TUTMANIN AMAÇLARI NELERDİR?
Her tacir,
1.1- Ticari defterleri tutmak,
1.2- Defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak
zorundadır.
Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur.
İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.

2- TACİRİN DEFTER TUTMAKLA İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELERDİR?
Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin,
2.1- Fotokopi,
2.2- Karbonlu kopya,
2.3- Mikro fiş,
2.4- Bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki
bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.

3- TTK’DA SAYILAN TİCARİ DEFTERLER NELERDİR?
TTK’da sayılan ticari defterler;
3.1- Yevmiye Defteri
3.2- Defteri Kebir
3.3- Envanter Defteri,
3.4- Pay Defteri,
3.5- Yönetim Kurulu Karar Defteri,
3.6- Genel Kurul Toplantı ve  Müzakere Defteri

4- TTK’YA GÖRE TUTULAN DEFTERLERİN AÇILIŞ VE KAPANIŞ ONAYLARI NE ZAMAN NASIL YAPILMALIDIR?
4.1-
Fiziki ortamda tutulan Yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri ile sayılan defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılır. Bu defterlerin izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar notere yaptırılır.
4.2- Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir.
4.3- Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılır.
4.4- Ticaret şirketlerinin ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir.
4.5- Açılış onayının noter tarafından yapıldığı hâllerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır.
4.6- Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde bu defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmaz.

***Fiziki ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir.

***Pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler de ticari defterlerdir.

***Bu Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler, 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri ile aynı Kanunun 175’inci ve mükerrer 257’nci maddelerinde yer alan yetkiye istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Bu Kanunun defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz hükümleri 213 sayılı Kanun ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi kanunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit edilmesine ve buna yönelik mali tabloların hazırlanmasına engel teşkil etmez.


Kaynak: Türk Ticaret Kanunu
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER


Limited Şirket Defterlerinin Kapanış Tasdikleri Ne Zaman Yapılır?

 

YMM Karşıt İnceleme Tutanakları, E-Defter Mükellefleri İçin Nasıl Düzenlenecektir?

 

Yasal Defterlerin Tasdik Süreleri nedir?

 

Vergi Usul Kanununa Göre Mükellefler Resmi Defterlerini Kaç Yıl Muhafaza Etmek Zorundadır?

 

Muhasebe İşlemleri Deftere Ne Zaman Kaydedilir?

 

Yevmiye defterlerinin kapanış tasdiki haziran sonuna kadar yapılmalıdır.

 

e defter-uçak,tren ve otobüs biletlerini kayıt ederken mahsup cinsi fatura mı olmalı yoksa diğer seçilerek masraf listesi veya muhasebe fişi olarak mı değerlendirmeliyiz?

 

E-DEFTER Vergi Detaylı/Detaysız Defter Yükleme Nasıl Yapılır ?

 

E DEFTER- Kimler vergi detaysız berat oluşturmak zorundadır?

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/ttkya-gore-tutulmasi-gereken-defterler-nelerdir/feed/ 0
Kimler Birinci Sınıf Tacir Sayılırlar? https://www.muhasebenews.com/kimler-birinci-sinif-tacir-sayilirlar/ https://www.muhasebenews.com/kimler-birinci-sinif-tacir-sayilirlar/#respond Thu, 10 May 2018 21:00:27 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=22497 KİMLER BİRİNCİ SINIF TACİR SAYILIRLAR?
Aşağıda yazılı tüccarlar Birinci Sınıf Tacirlerdirler ve bilanço esasına göre defter tutarlar;
1- Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanlardan yıllık alımları veya satışları tutarları Vergi Usul Kanunu 177’nci maddesinde belirtilen miktarlardan fazla olanlar (2016 yılı için yıllık alımlarda 168.000 TL veya yıllık satışlarda 230.000 TL, 2017 yılı için yıllık alımlarda 170.000 TL veya yıllık satışlarda 230.000 TL),
2- Diğer işlerle uğraşanlardan 1 yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı Vergi Usul Kanunu 177’nci maddesinde belirtilen miktarı aşanlar (2016 yılı için 90.000 TL, 2017 yılı için 90.000 TL),
3- Yukarıda yazılı işleri beraber yapanlardan iş hasılatının 5 katı ile yıllık satış tutarının toplamı Vergi Usul Kanunu 177’nci maddesinde belirtilen miktarı aşanlar (2016 yılı için 168.000 TL, 2017 yılı için 170.000 TL),
4- Her çeşit ticaret şirketleri,
5- Kurumlar vergisine tabi diğer tüzel kişiler,
6- Kendi istekleri ile bilanço esasına göre defter tutanlar.

Kaynak: Gelir Vergisi Kanunu

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/kimler-birinci-sinif-tacir-sayilirlar/feed/ 0
Dernek Yönetim Kuruluna Yapılacak Huzur Hakkı Ödemeleri Ücret Sayılır mı? https://www.muhasebenews.com/dernek-yonetim-kuruluna-yapilacak-huzur-hakki-odemeleri-ucret-sayilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/dernek-yonetim-kuruluna-yapilacak-huzur-hakki-odemeleri-ucret-sayilir-mi/#respond Mon, 12 Feb 2018 16:30:57 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17669 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Dernek yönetim kurulu üyelerine yapılacak huzur hakkı ödemeleri ile kiralanacak lojman için yapılacak ödemelerin vergisel durumu ve dernek giderlerinin tevsiki hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; dernek gelirlerinin tamamının bağışlardan oluştuğu belirtilerek; Derneğinizin, emekli yönetim kurulu üyelerine yapacağı huzur hakkı ödemesi ile imamın oturması için lojman olarak kiralanan gayrimenkulün kira ödemesinin tevkifata tabi olup olmadığı, bu ödemelerden tevkifat yapılması durumunda beyannamelerin Derneğiniz tarafından verilip verilemeyeceği, dernek adına yapılan harcamalar karşılığı alınan perakende satış fişlerinin gider olarak yazılıp yazılamayacağı ve defter tutma yükümlülüğünüzün bulunup bulunmadığı hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler vergi mükellefiyeti kapsamına alınmış olup, aynı Kanunun 2’nci maddesinin beşinci fıkrasında da, dernek veya vakıflara ait ve tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketi ve kooperatif statüsünde bulunmayan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi işletme olduğu; altıncı fıkrasında ise dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemelerinin, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunmasının, tüzel kişiliklerinin olmamasının, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği; mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kâr edilmemesinin veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerle ilgili (2.4.) bölümünde; iktisadi işletmenin belirlenmesinde iktisadi işletmenin en belirgin özelliklerinin bağlılık, devamlılık ve faaliyetin ticari, sınai veya zirai bir mahiyet arz etmesi olduğu diğer bir anlatımla iktisadi işletmenin unsurlarının ticari faaliyetin de temel özelliklerinden olan, bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı, imalatı veya hizmet ifaları gibi faaliyetler olduğu, Kanunun bu gibi halleri tek tek saymak yerine, dernek veya vakıf tarafından piyasa ekonomisi içerisinde icra edilen tüm iktisadi faaliyetleri kapsamına aldığı, satılan mal veya hizmete ait bedelin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kâr edilmemesinin, kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin iktisadi işletme olma vasfını değiştirmeyeceği açıklanmıştır.

Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61’inci maddesinin birinci fıkrasında; ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında; ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun 70’inci maddesinde yazılı mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu hükme bağlanmıştır.

Yine aynı Kanunun “Vergi Tevkifatı” başlıklı 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dâhil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiş, aynı fıkranın;

-(1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104’üncü maddelere göre,
-5/a bendinde 70 inci maddede yazılı mal ve hakların kiralanması karşılığı yapılan ödemelerden (2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince %20 oranında),
tevkifat yapılacağı belirtilmiştir.

1 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “15.3.2.3 Diğer Kurumlar Vergisi Mükelleflerine Ait Taşınmazların Kiralanması Karşılığında Yapılan Kira Ödemeleri” başlıklı bölümünde; Kurumlar Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde sayılan kurumlar vergisi mükelleflerine (kooperatifler hariç) ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemelerinden vergi kesintisi yapılmayacağı; bu kurumların elde ettikleri kira gelirlerinin ilgili hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edileceği açıklanmıştır.

Diğer taraftan, 5253 sayılı Dernekler Kanunu ile ilgili olarak yayımlanan Dernekler Yönetmeliğinin 38 inci maddesinde;

“Dernek gelirleri alındı belgesi ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak, 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeler için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası düzenlenir. Bu kapsamda da bulunmayan ödemeler için Ek-13’te yer alan Gider Makbuzu veya banka dekontu gibi belgeler harcama belgesi olarak kullanılır.”
hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kâğıtların damga vergisine tabi olduğu, bu Kanundaki kâğıtlar teriminin yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade ettiği; 3’üncü maddesinde, damga vergisinin mükellefinin kâğıtları imza edenler olduğu hükme bağlanmıştır.

Mezkûr Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “IV. Makbuzlar ve diğer kâğıtlar” başlıklı bölümünün 1/b fıkrasında; maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (avans olarak ödenenler dâhil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kâğıtların nispi damga vergisine tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalar çerçevesinde;

            -Derneğinizin tüzel kişiliği itibariyle kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmadığından Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre defter tutma zorunluluğu yoktur. Ancak devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai faaliyetlerinizin bulunması halinde Derneğinize bağlı olarak oluşan iktisadi işletmeler nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecek olup, bu iktisadi işletmelerin diğer işletmeler gibi mükellefiyet tesis ettirme, defter tutma, beyanname verme, belge düzenine uyma zorunlulukları bulunmaktadır.
            -Dernek tarafından yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı adı altında yapılan ödemeler ücret niteliğindedir. Ayrıca dernek tarafından kiralama yoluyla edinilen lojmanın bedelsiz olarak imama tahsis edilmesi halinde, söz konusu lojman tahsisi menfaat niteliğinde değerlendirilecek olup, bu ödemenin ücret olarak vergilendirilmesi gerekir.
            -Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesi ile belirlenmiş olan tevkifat yapma yükümlülüğü bulunan kişi ve kurumlar arasında dernekler de sayılmış olduğundan, Derneğiniz tarafından yapılan ücret niteliğindeki ödemeler üzerinden anılan maddenin 1 numaralı bendine göre, kiralanacak lojman için yapılacak ödemeler üzerinden ise 5/a bendine göre gelir vergisi tevkifatı yapılarak muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.
            -Kiralanan taşınmazın ticari, zirai veya kurumlar vergisine (kooperatif hariç) tabi olan işletmelerin aktifinde kayıtlı olması halinde, bu taşınmaz için ödenen kira bedelleri üzerinden herhangi bir vergi kesintisi yapılmayacağı tabiidir.
            -Tüzel kişiliği itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayan Derneğinize ait gelirlerin veya giderlerin, 5253 sayılı Dernekler Kanunu ile ilgili olarak yayımlanan Dernekler Yönetmeliğinin 38’inci maddesi hükmü çerçevesinde belgelendirilmesi gerekmektedir.
            -Derneğiniz yönetim kurulu üyelerine yapılan huzur hakkı ödemeleri nedeniyle düzenlenen kâğıtların ihtiva ettiği toplam tutar üzerinden 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “IV. Makbuzlar ve diğer kâğıtlar” başlıklı bölümünün 1/b fıkrası uyarınca nispi damga vergisi hesaplanacaktır.

Kaynak: Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
17 Nisan 2014 Tarih ve 27575268-105[Mük.257-2012-9160]-395 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/dernek-yonetim-kuruluna-yapilacak-huzur-hakki-odemeleri-ucret-sayilir-mi/feed/ 0
Kimler Hangi Amaçlarla Defter Tutar? https://www.muhasebenews.com/defter-tutma/ https://www.muhasebenews.com/defter-tutma/#respond Fri, 01 Dec 2017 15:30:45 +0000 http://www.muhasebenews.com/?p=5962 1- MÜKELLEFLER HANGİ AMAÇLAR İÇİN DEFTER TUTARLAR?
Mükellefler VUK’a göre tutacakları defterleri vergi uygulaması bakımından aşağıdaki maksatları sağlayacak şekilde tutarlar,
1.1- Mükellefin vergi ile ilgili
1.1.1- Servet,
1.1.2- Sermaye,
1.1.3- Hesap durumunu tespit etmek;

1.2- Vergi ile ilgili
1.2.1- Faaliyet
1.2.2- Hesap neticelerini tespit etmek,

1.3- Vergi ile ilgili muameleleri belli etmek,
1.4- Mükellefin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek,
1.5- Mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarını (emanet mahiyetindeki değerler dâhil) kontrol etmek ve incelemek.

2- KİMLER DEFTER TUTMAYA MECBURDURLAR?
Aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kanunun esaslarına göre defter tutmaya mecburdurlar,
2.1- Ticaret ve sanat erbabı,
2.2- Ticaret şirketleri,
2.3- İktisadi kamu müesseseleri,
2.4- Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler,
2.5- Serbest meslek erbabı,
2.6- Çiftçiler,

*** İktisadi kamu müesseseleriyle dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler defter tutma bakımından tüccarların tabi oldukları hükümlere tabidirler.

3- DEFTER TUTMA MECBURİYETİ KİMLERE UYGULANMAZ?
Defter tutma mecburiyeti aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanmaz;
3.1- Gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler,
3.2- Gelir Vergisi Kanununa göre kazançları basit usulde tespit edilenler.

Kaynak: Vergi Usul Kanunu

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/defter-tutma/feed/ 0
Emisyon Primlerinin Geçmiş Yıl Zararlarına Mahsup Edilmesi Kar Dağıtımı Olarak Değerlendirilebilir mi? https://www.muhasebenews.com/emisyon-primlerinin-gecmis-yil-zararlarina-mahsup-edilmesi-kar-dagitimi-olarak-degerlendirilebilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/emisyon-primlerinin-gecmis-yil-zararlarina-mahsup-edilmesi-kar-dagitimi-olarak-degerlendirilebilir-mi/#respond Fri, 03 Nov 2017 08:45:53 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=16430 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Emisyon priminin geçmiş yıl zararlarına mahsup işleminin kar dağıtımına bağlı tevkifata tabi olup olmayacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Şirketinizin öz kaynak hesaplarında 2009 ve 2012 yıllarında gerçekleşen primli sermaye artışı nedeniyle emisyon primi tutarının ……… TL olduğu ve Şirketiniz teknik iflas sınırında olduğu için emisyon priminin geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmek istenildiği belirtilerek emisyon priminin geçmiş yıl zararlarına mahsup işleminin kar dağıtımına bağlı tevkifata tabi olup olmayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmının kurumlar vergisinden istisna olduğu, 6’ncı maddesinde ise, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 519’uncu maddesinde,

“(1) Yıllık kârın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır.
(2) Birinci fıkradaki sınıra ulaşıldıktan sonra da;
a) Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmı,
genel kanuni yedek akçeye eklenir.

(3) Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabilir.

5) Özel kanunlara tabi olan anonim şirketlerin yedek akçelerine ilişkin hükümler saklıdır.”
hükmü yer almıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında, kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin bu fıkranın bentlerinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dâhil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmış olup anılan fıkranın (6-b-ii) bendinde, tam mükellef kurumlar tarafından; dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara (Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç) ve gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan, 75’inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) vergi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasında, kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin anılan fıkranın bentlerinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dâhil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin kurumlar vergisine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlanmıştır.

Menkul sermaye iratları açısından vergiyi doğuran olay niteliğinde olan hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesinde, gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesi anlamına gelen hukuki tasarruf aşaması, gelirin istendiği anda sahibine ödenecek hale gelmesi anlamına gelen ekonomik tasarruf aşamasınca izlenmekte olup söz konusu menkul sermaye iradı gelirinin fiilen tahsil edilip edilmemesi gelirin elde edilmesine etki etmemektedir.

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, emisyon priminin geçmiş yıl zararlarına mahsup edilmesi işleminin kâr payı dağıtımı olarak değerlendirilmemesi ve kar dağıtımına bağlı tevkifat yapılmaması gerekmektedir.

Kaynak: İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
16 Mayıs 2016 Tarih ve 62030549-125[15-2015/289]-59069 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/emisyon-primlerinin-gecmis-yil-zararlarina-mahsup-edilmesi-kar-dagitimi-olarak-degerlendirilebilir-mi/feed/ 0
Kimler Defter Tutmak Zorundadır? https://www.muhasebenews.com/kimler-defter-tutmak-zorundadir/ https://www.muhasebenews.com/kimler-defter-tutmak-zorundadir/#respond Wed, 20 Sep 2017 11:00:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=12961 1- KİMLER DEFTER TUTMA MECBURİYETİNDEDİR?
1.1-
Ticaret ve sanat erbabı, ticaret şirketleri
1.2- İktisadi kamu müessesleri ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler,
1.3- Serbest meslek erbabı
1.4- Çiftçiler

2- DEFTER TUTMA MECBURİYETİ BULUNMAYANLAR KİMLERDİR?
2.1-
Gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler
2.2- Gelir Vergisi Kanununa göre kazançları basit usulde tespit edilenler,
2.3- Kurumlar Vergisinden muaf olan;
2.3.1- İktisadi kamu müessesleri,
2.3.2- Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler.

Kaynak: Kurumlar Vergisi Kanunu – Gelir Vergisi Kanunu

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi,  gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/kimler-defter-tutmak-zorundadir/feed/ 0
Donatma İştiraki Nedir? https://www.muhasebenews.com/donatma-istiraki-nedir/ https://www.muhasebenews.com/donatma-istiraki-nedir/#respond Tue, 19 Sep 2017 16:30:23 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=21631 1- DONATMA İŞTİRAKİ NEDİR?
1.1-
Birden çok kişinin paylı mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak amacıyla aralarında yapmış oldukları sözleşme gereğince, hepsi adına ve hesabına suda kullanmaları hâlinde donatma iştiraki vardır.
1.2- Tek başına bir geminin maliki veya işletme hakkına sahip olan ticaret şirketleri veya diğer tüzel kişiler hakkında donatma iştirakine ilişkin hükümler uygulanmaz.

2- DONATMA İŞTİRAKİNİN TESCİLİ NE ZAMAN VE NASIL YAPILIR?
Donatma iştirakinin yapılmasını izleyen 15 gün içinde iştirak, ticaret ve gemi sicillerine tescil edilir.
Ticaret ve gemi sicillerine;
2.1- Paydaş donatanların adları, yerleşim yerleri ve vatandaşlıkları,
2.2- İştirakin unvanı ve merkezi,
2.3- İştirakin konusu,
2.4- Her paydaş donatanın gemi payının miktarı,
2.5- İştiraki temsile yetkili kişilerin ad ve soyadları ile bunların yalnız başlarına mı yoksa birlikte mi imza atmaya yetkili oldukları,
kaydedilir. 

***Paydaş donatanlar arasındaki hukuki ilişkiler ile donatma iştirakinin temsili, paydaşlar arasındaki sözleşme hükümlerine tabidir. Sözleşmede hüküm bulunmayan durumlarda, TTK 1067 ilâ 1087’nci maddeler uygulanır.

Kaynak: Türk Ticaret Kanunu

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/donatma-istiraki-nedir/feed/ 0
2016 Yılı Türkiye’nin En İyi 500 Firması Listesine 79 Yeni Şirket Katıldı! https://www.muhasebenews.com/2016-yili-turkiyenin-en-iyi-500-firmasi-listesine-79-yeni-sirket-katildi/ https://www.muhasebenews.com/2016-yili-turkiyenin-en-iyi-500-firmasi-listesine-79-yeni-sirket-katildi/#respond Tue, 25 Jul 2017 20:30:44 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=18748 2016 YILI TÜRKİYE’NİN EN İYİ 500 FİRMASI LİSTESİNE 79 YENİ ŞİRKET KATILDI.
2016 yılı Türkiye’nin en iyi 500 şirketlerinin aktifleri %25,4’lük artışla 1,049 milyar liraya, öz kaynakları ise %19,2’lik yükselişle 405,1 milyar liraya çıktı.

Listeye bu yıl 79 yeni şirket katılırken, listede bulunan 183 şirketin satış geliri 1 milyar lira sınırını aştı.

2015 yılı Türkiye’nin en iyi 500 şirketi listede şirket sayısı 160’dı. 2015 yılı satış gelirleri 10 milyar liranın üzerinde olan şirket sayısı 17 iken, 2016 yılında bu rakam 20’ye çıktı.

Listede 268 üretim, 123 ticaret, 81 hizmet, 28 inşaat şirketi bulunuyor.

2016 Yılı Türkiye’nin En İyi 500 Şirketinin Net Satışları Toplamı 930,8 Milyar TL.

Üretim dışı şirketlere ait net satış tutarları ise: 546.688.723.209-TL

Kaynak: Fortune 500 Dergisi

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/2016-yili-turkiyenin-en-iyi-500-firmasi-listesine-79-yeni-sirket-katildi/feed/ 0