Temyiz Yolu – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Tue, 06 Jul 2021 06:22:33 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Kentsel dönüşümde tapu harcı bilmecesine son! https://www.muhasebenews.com/kentsel-donusumde-tapu-harci-bilmecesine-son/ https://www.muhasebenews.com/kentsel-donusumde-tapu-harci-bilmecesine-son/#respond Tue, 06 Jul 2021 01:00:08 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=111947

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


1999 yılındaki Marmara Depremi sonrasında ülkemizdeki bina stoğunun önemli bir kısmının depreme dayanaklı olmadığı gerçeği ortaya çıkınca, depreme dayanıksız binaların güçlendirilmesi veya yıkılıp yerlerine yenilerinin yapılması çalışmaları başladı. Bu bağlamda, biraz gecikmeyle de olsa 2012 yılında “kentsel dönüşüm”ün yasal alt yapısı olan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarıldı ve aynı yıl sonunda söz konusu Kanuna ilişkin Yönetmelik de çıkarılarak kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verildi. İşin özünde, depreme dayanıklı olmayan binaların maliklerce veya belediyelerce ya da Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tespit ettirilip tapuya riskli yapı şerhinin düşülmesi, sonrasında da bu riskli binaların yıkılarak yerlerine yenilerinin yaptırılması yer almaktadır. Sistemin işlemesi, bina malikleri ile binaları yenileyecek müteahhitlerin anlaşmasına bağlıdır. Kentsel dönüşümün başarıyla uygulandığı örneklerin sayısı az olmamakla birlikte; riskli yapı tespitlerine karşı yapılan itirazlar ve açılan davalar, maliklerin kendi aralarında ve müteahhitlerle anlaşmasında problemler çıkması, birçok projenin rant kaygısı içermesi ve bina yığınlarına (örneğin İstanbul Fikirtepe bölgesi) yol açması, müteahhitlerin batması nedeniyle projelerin tamamlanamaması gibi sebeplerle kentsel dönüşümün istenilen hız ve başarıda ilerlediğini söylemek de mümkün değildir.

6306 sayılı Kanun, kentsel dönüşümün maliyetini azaltmak için çeşitli teşvikler içermektedir. Söz konusu teşviklerden en önemlilerinden birisi Kanun’un 7 maddesinin 9. bendinde düzenlenen vergisel teşviklerdir. Maddenin ilk halinde, Kanun uyarınca yapılan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamaların noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paraların ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesna olduğu belirtilmişti. Görüldüğü üzere, kanun koyucu kentsel dönüşüm nedeniyle ortaya çıkan “işlem vergilerinin” alınmamasını istiyordu. Buna rağmen gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve tapu müdürlükleri, gerek Maliye bu istisna maddesini (her zaman olduğu gibi) dar yorumlayarak istisnanın uygulanma alanını oldukça sınırlı tutmuş, bunun üzerine de çok sayıda ihtilaf ortaya çıkmıştı. Bu ihtilafların büyük çoğunluğunun mahkemelerce vatandaşlar lehine sonuçlandırıldığını söyleyebiliriz. Diğer taraftan, mahkemeye taşınan ihtilaf konusu tutarların çok büyük olmayıp temyiz sınırının altında kalması nedeniyle, söz konusu mahkeme kararlarının kahir ekseriyetinin Danıştay incelemesi geçirmeden kesinleştiğini de belirtmek gerekir.

Yaşanan tartışmalar üzerine, 6306 sayılı Kanun’un vergi istisnasını düzenleyen 7/9. maddesi 2018 yılı sonunda değiştirilerek daha detaylı bir düzenleme yapıldı. Söz konusu düzenleme uyarınca, 6306 sayılı Kanun uyarınca yapılacak olan ve Bakanlık, TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi, İdare (belediyeler) ve dönüşüme konu yapıların inşası işini yüklenen müteahhit ile malik ve en az bir yıldır kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak riskli yapıyı kullanan gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişilerinden birinin taraf olduğu;

1) Kanun kapsamındaki taşınmazların dönüşüme tabi tutulmadan önce ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri ile bu Kanun kapsamında yapılacak uygulamalar neticesinde meydana gelen yeni yapıların malik, işi yüklenen müteahhit ve en az bir yıldır kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak riskli yapıyı kullanan gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişilerine ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri,

2) Kanun kapsamındaki bir yapıdan dolayı, bu Kanun kapsamındaki parsellerde veya alanlarda veya söz konusu parsel ve alanların dışındaki parsellerde yeni bir yapı yapılması ya da mevcut bir yapının satın alınması veya ipotek tesis edilmesi işlemleri,

3) Kanun kapsamında yapılacak uygulamalar neticesinde meydana gelen yeni yapıların işi yüklenen müteahhit, Bakanlık, TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi, İdare (belediyeler) ve bunların iştirakleri tarafından gerçekleştirilecek ilk satışı, devri, tescili ve ipotek tesis edilmesi işlemleri ile belirtilen yapıların dönüşümüne ilişkin olarak Kanun uyarınca yapılacak diğer işlemler noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan ücret ve harçlardan, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden, bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kâğıtlar, resmî dairelerin mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler sebebiyle düzenlenen kâğıtlar da dahil olmak üzere damga vergisinden, bu Kanun kapsamındaki yapıların maliklerine ve malik olmasalar bile bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak en az bir yıldır ikamet ettiği veya bunlarda işyeri bulunduğu tespit edilenlere bu amaçlarla kullandırılan krediler dolayısıyla lehe alınacak paralar, banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisnadır. Ayrıca, Kanun kapsamındaki iş, işlem ve uygulamalar, Bakanlık, TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi ve İdarenin, sermayesinin yarısından fazlasına sahip oldukları şirketleri tarafından yürütülüyor ise bu şirketlerce yapılan iş, işlem ve uygulamalarda da belirtilen vergi, harç ve ücret muafiyetleri uygulanmaktadır.

Kentsel dönüşüm işlemlerinde uygulanan vergisel istisnalara ilişkin Kanun maddesi detaylıca düzenlenerek yaşanan uyuşmazlıkların önüne geçilmek istense de pratikte ihtilaflar görülmeye devam etti. İhtilafa konu tartışmalardan en önemlisi de riskli yapıların dönüştürülmesinden sonra ortaya çıkan yeni taşınmazların hak sahiplerince üçüncü kişilere satışlarında Kanun’da belirtilen istisnaların uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindi. İdare, kentsel dönüşüme uğramış riskli yapıların üçüncü kişilere satışında Kanun’daki vergisel istisnaların uygulanmayacağı görüşünde olup bu işlemlerde başta tapu harcı olmak üzere diğer ücret ve vergileri almaktadır.

Danıştay 9. Dairesi, 23 Haziran 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kanun yararına temyiz yoluyla verdiği iki içtihat ile artık bu konudaki ihtilafları sona erdirecek karara imza atmıştır. Kararların detaylarına girmeden, bu kararların neden ihtilaflara son vereceğine ilişkin bir parantez açayım. Söz konusu kararlar, kanun yararına temyiz yoluyla verilmiştir. İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un “kanun yararına temyiz” başlıklı 51. maddesi uyarınca, idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz. Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete’de yayımlanır. Kanun yararına temyiz, olağan üstü kanun yollarından birisi olup amacı içtihat birliğini sağlamaktır. İçtihadı birleştirme kararı kadar bağlayıcılığı olmasa da hukuka aykırılığın tespiti yapılarak mahkemelerce dikkate alınmak üzere Resmi Gazete’de yayımlanması, bu kararları güçlü birer emsal karar yapmaktadır. Yüksek mahkeme bir anlamda, kanun yararına temyize konu uyuşmazlıktaki görüşünü ilan edip ilgili mahkemelerin bu görüşe uymasını beklemektedir.

Şimdi gelelim Danıştay 9. Dairesinin verdiği kararlara. 9. Daire, 2020/6224 E., 2021/2347 K. sayılı kararında, kentsel dönüşüme uğramış taşınmazını üçüncü kişiye satan başvurucunun ödediği tapu harcını düzeltme şikayet yoluyla1 İdare’den geri isteğinin reddi üzerine açtığı davada, ilk derece vergi mahkemesinin 6306 sayılı Kanun çerçevesinde yıkılıp yeniden yapılan yapıdaki bağımsız bölümlerin hak sahibi dışındaki üçüncü kişilere satılması işleminin söz konusu Kanun’da belirtilen istisna kapsamındaki satış olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle de bu devir işleminde tahsil edilen tapu harcının hukuka uygun olduğu yönündeki kesin kararını incelemiş ve kentsel dönüşüm uygulaması sonrasında inşa edilen konutların üçüncü kişilere ilk satış işlemlerinin de 6306 sayılı Kanun kapsamında olduğunu ve Kanun’un 7/9. maddesi uyarınca vergi ve harçtan istisna olduğunu belirtip dava konusu olayda verginin mevzuunda hata olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Resmi Gazete’de yayımlanan ikinci karara konu olayda ise ilk derece mahkemesi düzeltme şikayet konusu yapılan başvuruyu, konunun 6306 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmeliğin hukuken yorumlanmasına bağlı olduğu, herhangi bir kuşku veya hukuki tartışmaya meydan bırakmayacak şekilde açık bir vergi hatası kapsamında olmadığı, davanın esasını oluşturan iddiaların vergilendirme işlemine karşı açılacak idari davada incelenebilecek hukuki bir ihtilaf olması nedeniyle uyuşmazlığın düzeltme şikayet kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davayı kesin olarak reddetmiştir. (Vergi yargısının son dönemde uyuşmazlık konusu olayların kanun yorumu gerektirmesi nedeniyle vergi hatası kapsamında değerlendirilemeyeceği ve düzeltme şikâyet başvurusu yapılamayacağı yönündeki bazı kararlarını hayretle karşılıyorum. Mevzuatı değerlendirmeden bir konuda vergi hatası olduğu nasıl her zaman tespit edilecek ben şahsen anlamakta zorlanıyorum.) Danıştay 9. Dairesi 2020/5969 E., 2021/2353 K. sayılı kararında, yukarıdakine paralel şekilde, kentsel dönüşüme uğramış riskli yapıların hak sahiplerinin üçüncü kişilere yaptıkları satışların da Kanun’daki vergi ve harç istisnasından yararlanacağını ve ortada vergide hata olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Kanun yararına temyiz yoluyla verilen bu iki kararın geleceğe ve geçmişe dönük önemli etkileri olacaktır. Bu kararlar uyarınca, riskli yapı şerhi konulduktan sonra yıkılıp yerine yeni taşınmaz alan hak sahipleri ve müteahhitlerce üçüncü kişilere yapılan satış ve devirlerde 6306 sayılı Kanun’un 7/9. maddesindeki istisna uygulanarak tapu harcı ve diğer vergi, harç ve ücretler alınmamalıdır. Geçmişte ödenmiş tapu harçlarının iadesi ise Vergi Usul Kanunu’nun düzeltme ve şikâyet hükümleri yoluyla mümkündür. Bu durumda, kentsel dönüşüme uğramış yapıları devir alan üçüncü kişiler ve devreden hak sahiplerinin, 2016 yılı ve sonrasında bu kapsamda ödemiş oldukları tapu harçlarının iadesi için vergi dairelerine baş vurmaları yeterli olacaktır. Vergi daireleri, yukarıda yer verdiğim Danıştay kararlarına rağmen iade yapmazsa açılacak davalar çok yüksek bir olasılıkla İdare aleyhine sonuçlanacaktır.

Sözün özü: Yanlış hesap Bağdat’tan döner.

(1) Düzeltme ve şikayet yolu, Vergi Usul Kanunu uyarınca dava açma süresi geçen ama vergi hatası bulunan işlemler nedeniyle ödenmiş olan vergilerin iadesini sağlayan müesseselerdir.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Karşı vekalet ücreti BSMV’ye tabi midir? (21.06.2021)

Matrah artıran mükellefler dokunulmaz mı? (14.06.201)

Finansman gider kısıtlamasında son durum ve sorunlar (31.05.2021)

Af, yeniden! (24.05.2021)

Evde ürettiği malları internetten satanlara vergi muafiyeti (17.05.2021)

Çek ibraz ve alkol yasağı, MASAK’ın kripto düzenlemesi ile sosyal ağ temsilcisi (03.05.2021)

Özel iletişim vergisi gider yazılabilir mi? (26.04.2021)

Merkez Bankası’nın kripto düzenlemesi: Yassak hemşerim! (19.04.2021)

Avukatların KDV ile imtihanı (12.04.2021)

Maliye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti (05.04.2021)

Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama…(01.04.2021)

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/kentsel-donusumde-tapu-harci-bilmecesine-son/feed/ 0
Sendikal Nedenle Fesihlerde Temyiz Yolu Kapalı https://www.muhasebenews.com/sendikal-nedenle-fesihlerde-temyiz-yolu-kapali/ https://www.muhasebenews.com/sendikal-nedenle-fesihlerde-temyiz-yolu-kapali/#respond Wed, 17 Feb 2021 01:00:04 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=104729

Erol TÜRK
Avukat
eturk@3ehukuk.com


Özet: 7036 sayılı İş Mahkemeleri yasasının yürürlüğe girmesiyle sendikal nedenlerle iş sözleşmesi feshedilen işçinin de, işleme itiraz ve işe iade davası istinaf mahkemesinde kesinleşmektedir. Yani temyiz yolu kapalıdır. Anılan yasanın Md.8 gerekçesi davaların kısa sürede sonuçlanmasını sağlamak ve Yargıtay’ın iş yükünü hafifletmek olarak açıklanmıştır.

YASAL DÜZENLEMELER:

1-İş Mahkemeleri yasasına göre : (1)

İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir açılan fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararlar istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesinin bir ay içinde vereceği kararla kesinleşir.(Md.8)

İşveren tarafından toplu iş sözleşmesi veya işyeri düzenlemeleri uyarınca işçiye verilen disiplin cezalarının iptali için açılan davalarda verilen kararlar da istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesinin bir ay içinde vereceği kararla kesinleşir.

2-Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi yasasına göre:(2)

İşveren, işyeri sendika temsilcilerinin haklı bir neden olmadıkça ve nedenini yazılı olarak açık ve kesin şekilde belirtmedikçe iş sözleşmelerini feshedemez. Fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde, temsilci veya üyesi bulunduğu sendika yetkili iş mahkemesinde dava açabilir. Dava basit yargılama usulüne göre sonuçlandırılır.(Md.24/1).

Bir toplu iş sözleşmesi aynı işkolunda bir veya birden çok işyerini kapsayabilir. Bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesi ancak işletme düzeyinde yapılabilir.

Grup toplu iş sözleşmesi, tarafların anlaşması üzerine bir işçi sendikası ile bir işveren sendikası arasında, birden çok üye işverene ait aynı işkolunda kurulu işyerleri ve işletmeleri kapsamak üzere yapılır.

İşletme ile toplu iş sözleşmesi yapılacak işyerlerinin aranılan niteliğe sahip olup olmadıklarına ilişkin uyuşmazlıklar, işletme merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemede on beş gün içinde karara bağlanır. Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi on beş gün içinde kesin olarak karar verir. (Md.34/4)

Uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıklarda sözleşmenin taraflarınca dava açılabilir. Mahkeme en geç iki ay içinde karar verir.  Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi, uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlar. (Md.53/1)

Taraflardan her biri, karar verilen veya uygulanmakta olan bir grev veya lokavtın kanun dışı olup olmadığının tespitini mahkemeden her zaman talep edebilir. Mahkeme bir ay içinde karar verir. Karar hakkında istinaf yoluna başvurulması hâlinde bölge adliye mahkemesi bir ay içinde kesin olarak karar verir. Görüldüğü gibi Sendikalar ve Toplu iş sözleşmesi yasasının yukarıda sıraladığımız maddelerine göre verilen kararlar da bölge adliye mahkemesinin verdiği kararla kesinleşmektedir. /Md.71/1)

3-İşe iade davaları:

İş sözleşmesinin haksız nedenle feshedildiğini iddia eden işçi yapılan arabuluculuk görüşmelerinde işverenle anlaşamadığı takdirde iş mahkemesinde açacağı işe iade davası fesih bildirimine itiraz davası olarak kabul edilir. Uyuşmazlığa bakan yetkili iş mahkemesi 4857 Sayılı yasanın 20.ci maddesi kapsamında yargılama yapmakta aynı yasanın 21.ci maddesine göre karar vermektedir. İş mahkemesince verilen kararların istinaf mahkemesinde kesinleşmesi, yasa koyucunun kararların daha kısa sürede kesinleşmesini sağlamak ve Yargıtay’ın iş yükünü hafifletmek amacıyla açıklanabilir. Bu nedenle sendikal nedenlerle iş sözleşmesinin feshinde de açılacak itiraz davalarında verilen kararların temyiz yoluna tabi olmadığı ve istinaf mahkemesince kesin karar verilmek suretiyle davanın sonuçlandırılması yolu benimsenmiştir.

4-Sendikal tazminat:

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi yasasında Sendikal özgürlük güvence altına alınmıştır. İşçilerin işe alınmaları; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamaz. İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri uygulanır.

İşçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz.

İşverenin yasaya aykırı işlem yapması halinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminat ödemek zorunda kalır. Fesih bildirimine itiraz edilmeksizin sadece sendikal tazminat talepli olarak açılan bir davada, kabul veya reddedilen miktara göre temyiz yolu değerlendirilir.

İşçi, sendikal bir sebeple iş sözleşmesinin feshi hâlinde, 4857 Sayılı iş yasası Md.20-21 madde hükümlerine göre işe iade davası açma hakkına sahiptir. Mahkemece iş sözleşmesinin sendikal sebeple feshedildiğine karar verildiği takdirde,  işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. İşçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca işe başlatmama tazminatına hükmedilmez.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 06.09.2018 tarihli kararı:

Dava, işe iade istemine ilişkindir. 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 25. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca “İş sözleşmesinin sendikal sebeple feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 Sayılı Kanunun 21.ci maddesine göre tazminat işçinin başvurusu, işe başlatma ve başlatılmama şartına bağlı olmaksızın işçinin en az bir yıllık ücreti tutarında belirlenecektir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 Sayılı Kanunun 21.ci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. Yasanın bu maddesi uyarınca feshin sendikal nedene dayandığının tespiti halinde işçinin başvurusu, işe başlatma ve başlatılmama şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilmesi gerekirken, Mahkemece işe başlatılmama şartına bağlı olarak 1 yıl 2 aylık ücret tutarında sendikal tazminat ile birlikte işe başlatmama tazminatının da kabul edilmesi hatalı olmuştur.(3)

Sendikal nedene dayanan fesih bildirimine itiraz davaları için İş Kanunu’nun 20. maddesinde, 6356 Sayılı kanunun 25.ci Maddesinde ve 7036 Sayılı İş Mahkemeleri kanununun 8.ci. Maddesinde ayrı bir kanun yoluna gidilebileceği öngörülmemiştir. Aksine fesih bildirimine itiraz davasında verilen kararlara karşı sadece istinaf kanun yolu öngörülmüştür. Sendikal tazminatın işçinin başvurusu, işe başlatılması veya başlatılmaması şartına tabi tutulmaması da davanın türünün fesih bildirimine itiraz davası olma vasfını değiştirmemektedir. Yine sendikal tazminata hükmedilmesi halinde ayrıca işe başlatmama tazminatına karar verilemeyeceği yönündeki yasal düzenleme de sendikal tazminat ile işe iade davasındaki bağlantıyı ortaya koymaktadır.

Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 04.09.2018 tarihli kararında:

Yasa koyucu fesih bildirimine itiraz davalarının temyiz edilebilirliğine dair olarak sadece dava türünü belirtmiş, tazminat miktarı ya da tazminat türüne bağlı bir istisnaya yer vermemiştir. Sendikal neden iddiasına dayalı fesih bildirimine itiraz davalarında temyiz yolunun açık olduğu kabul edildiğinde, usul veya esastan davanın reddi veya davanın kabulüne rağmen sendikal nedenin reddi hallerinde de istinaf kararlarının kesin olmadığı sonucuna varılabilecektir. Yine davanın ve sendikal nedenin kabulü hallerinde miktar itibarıyla kesinlik sınırına göre temyiz yolunun varlığı kabul edilebilecektir. Bu durum yasa koyucunun kararların daha kısa sürede kesinleşmesi ile Yargıtay’ın iş yükünün azaltılması yönündeki amacı ile bağlaşmadığı gibi 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8/1-a maddesiyle 4857 Sayılı İş kanununun 20.ci maddesinin son fıkrasına açıkça aykırılık oluşturur. Açıklanan sebeplerle sendikal nedene dayanılmış olsa da, fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararların temyiz yoluna tabi olmadığı sonucuna varılmıştır.(4)

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 09.07.2018 tarihinde:

Davacı işçi, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. İşverence yapılan feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispat etmekle yükümlüdür. Somut uyuşmazlıkta; dinlenen tanık beyanlarına ve sendika yazı cevabına göre, davacı sendikal faaliyetlerde öncü işçilerden değildir. Bu işçinin sendikal faaliyeti sebebiyle iş akdinin feshedildiğini işçiye özgü belirten tanık beyanı da bulunmamaktadır. Dosyada ki bilgi ve belgelere göre, davacı 20.07.2015 tarihinde sendikaya üye olmuş, ancak üyeliğin hemen sonrasında iş akdi 05.04.2016 tarihinde feshedilmiştir. Sendikaya üye olduğu halde işyerinde çalışmaya devam eden işçiler olduğu gibi, işten çıkarılanların hepsi de sendikalı işçi değildir. Her ne kadar davada işe iade kararı verilmesi doğru ise de, feshin sendikal sebeple yapıldığı iddiası ispatlanamadığından Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz edilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.(5)

5-Sendikal nedenle fesihte ispat yükü:

İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlüdür.

Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olur.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22.01.2018 tarihli kararı:

Davacı işçi, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mevcut delil durumu itibariyle; davalı işyerindeki sendikal faaliyete ve sendikalar arasındaki çekişmeye davalı işverenin dâhil olduğu açıktır. Fesih için neden göstermeyen, sendikalar arası çekişmeye dâhil olan davalı işverenin, davacı işçinin iş sözleşmesini sendikal sebeple feshettiği açık olup, bu durumun sendikalar arasındaki rekabetten kaynaklandığını söylemek yerinde değildir. Sendikal fesih iddiası ispatlanmış olup, sendikal tazminatın kabulü gerekirken, reddi hatalıdır.(6)

Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 15.01.2018 tarihli kararı:

Dava, feshin geçersizliği ve işe iade istemine ilişkindir. Davalı işveren tarafından sunulan fesih bildiriminde yerinde kalite uygulamasına geçme sebebiyle eleman fazlalığı olduğu, kadro azaltılması gerekmesi sebebiyle feshin gerçekleştiği belirtilmiştir. İlk derece mahkemesinin feshin geçerli nedene dayanmadığı ve sendikal nedenin de ispat edilemediği şeklinde kabulü dosya kapsamına uygundur. Şöyle ki, fesih döneminde sendikalı olmayan işçilerin de işten çıkarıldığı, davalı işveren tarafından sendikal baskı yapıldığının ispat edilemediği anlaşıldığından, sendikal tazminat talebini kabul eden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması gerekmiştir. (7)

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.12.2017 tarihli kararı:

Dava, iş sözleşmesi feshinin geçersizliği ve işe iade ve tazminat taleplerine ilişkindir. İşverence yapılan feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Mahkemece, davacı işçinin hizmet süresi ve sendikaya üyelik tarihi karşısında, iş sözleşmesinin sendikal örgütlenme özgürlüğüne aykırılık sebebiyle feshedildiğine dair yeterli kanaat oluşmadığı gerekçesi ile işverence yapılan feshin sendikal nedene dayanmadığı kabul edilmişse de bu husus da yapılan araştırma yeterli değildir.

İşçinin, feshin yapıldığı dönemde sendikaya üye olmayıp, iş sözleşmesi feshedilen işçilerin bulunup bulunmadığı, sendikaya üye olan ve davalı iş yerinde çalışan toplam işçi sayısı ve üyelik tarihleri, sendika üyeliğinden istifa etmesine karşın iş akdi sonlandırılan işçilerin olup olmadığı, sendikalı olup iş sözleşmeleri feshedilen işçilerin yerlerine yeni işçi alınıp alınmadığı ve bunlar arasında sendikaya üye olan olup olmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, işyerinde önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı hususları araştırılmamıştır. Feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı hususu kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır. Mahkemece, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma yapılmadan sendikal tazminat talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.(8)

Anayasa Mahkemesinin 26.12.2018 tarihli 2015-19462 E.başvuru kararında:

Sendika temsilcisinin çalıştığı okuldan alınıp başka bir okula naklini sendika hakkının ihlali olarak kabul etmiştir.

6-Sonuç:    

12.Ekim.2017 tarihinde kabul edilen ve 25 Ekim 2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri yasası Md.8 ile:

*4857 sayılı İş Kanunun 20. nci maddesi uyarınca açılan fesih bildirimine itiraz davalarında verilen kararlar.

*İşveren tarafından toplu iş sözleşmesi veya işyeri düzenlemeleri uyarınca işçiye verilen disiplin cezalarının iptali için açılan davalarda verilen kararlar.

*6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun; Md.24//1-5, Md.34/4, Md.53//1 Md.71/1 kapsamında açılan davalarda verilen kararlar.

*4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme kanununu Md.10/8 Md.14/4 fıkrası kapsamında açılan davalarda verilen kararlar ile yasalarda hüküm bulunmayan hallerde verilen kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacaktır. İş mahkemelerinde açılan bu tür davalar için istinaf mahkemesinin verdiği kararlar kesin olacaktır.

İş Mahkemeleri yasasının 8.ci maddesinin gerekçesi davaların kısa sürede sonuçlanmasını sağlamak ve Yargıtay’ın iş yükünü hafifletmek olarak açıklanmıştır. Ancak iş mahkemelerinde açılan davalar, arabuluculuk görüşmeleri, yargılama, bilirkişi incelemesi ve istinaf mahkemelerinde dosyaların yığılması sonucu istenen amaç gerçekleşmemiştir. İş mahkemeleri yasasının 8.ci maddesine rağmen davalar üç seneden önce sonuçlanmamaktadır.

LEBİB YALKIN KASIM 2019 SAYI.191

Kaynakça:

(1)İş Mahkemeleri yasası

(2)Sendikalar ve Toplu İş sözleşmesi yasası

(3)Yargıtay 22. H.D. 2018-11203 E. 2018-17850 K.

(4)Yargıtay 9.H.D. 2018-335 E. 2018-15060 K.

(5)Yargıtay 9.H.D. 2018-4525 E. 2018-14932 K.

(6)Yargıtay 9.H.D.2016-35810 E. 2018-673 K.

(7)Yargıtay 9.H.D. 2017-26796 E. 2018-55 K

(8)Yargıtay 9.H.D.2017-26605 E. 2017-21937 K.


Kaynak: İşbu içerik, Avukat Erol TÜRK’ün özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Limited Şirketin Borcu Doğrudan Ortaklardan Tahsil Edilebilecek

Kadın İşçi Evlilik Nedeniyle İşten Ayrılırsa Tazminat Alabilir mi?

Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararının İptali Şartları

Anonim Şirketlere Kayyum Atanması

Yabancı İşçilerin Çalışma İzinleri

Anonim Şirketlerin Denetimi

İşçinin Tedavisi Mümkün Olmayan Hastalığa Yakalanması

Anonim Şirkette Hisse Devri

Ticari Şirketlerin Bölünmesi

Ticari Şirketlerin Birleşmesi

Vergi Tekniği Raporu Mükellefe Tebliğ Edilmelidir

Ayıplı Mal Satışında Tüketicinin Hakları

Anonim Şirkette Hisse Devri

Anonim Şirketi Temsil Yetkisi

Bağış Sözleşmesi Kurulması

Mal Değişim Sözleşmeleri

Belirsiz Alacak Davaları

Arabuluculuk

Derhal Fesih Hakkını Kullanma Süresi

Anonim Şirketlerin Denetimi

]]>
https://www.muhasebenews.com/sendikal-nedenle-fesihlerde-temyiz-yolu-kapali/feed/ 0