Tasfiye zararı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 03 Feb 2024 07:16:33 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Şirketin tasfiye öncesi zararı geçmiş yıl zararları hesabında mı takip edilir? https://www.muhasebenews.com/sirketin-tasfiye-oncesi-zarari-gecmis-yil-zararlari-hesabinda-mi-takip-edilir/ https://www.muhasebenews.com/sirketin-tasfiye-oncesi-zarari-gecmis-yil-zararlari-hesabinda-mi-takip-edilir/#respond Sat, 03 Feb 2024 07:16:33 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=149116 Yıl içerisinde tasfiyeye giren şirketin tasfiye öncesinden gelen dönem zararı tasfiye halindeki şirkette geçmiş yıl zararına mı alınır?

Evet. Geçmiş dönem (yıl) zararı hesabında yer alır.

 

Örnek yevmiye maddesi

__________ /__________

590 (B)

570 (A)

__________ /__________

 

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/sirketin-tasfiye-oncesi-zarari-gecmis-yil-zararlari-hesabinda-mi-takip-edilir/feed/ 0
Tasfiye Karı Nasıl Hesaplanır? https://www.muhasebenews.com/tasfiye-kari-nasil-hesaplanir/ https://www.muhasebenews.com/tasfiye-kari-nasil-hesaplanir/#respond Mon, 26 Sep 2022 04:59:30 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=132121

Kurumlar Vergisi Genel Uygulama Tebliği

17. Tasfiye

17.1. Tasfiye dönemi

Her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olacaktır.

Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer. 

Başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılır.

Tasfiyenin aynı takvim yılı içinde sona ermesi halinde tasfiye dönemi, kurumun tasfiye haline girdiği tarihte başlayacak ve tasfiyenin bittiği tarihe kadar devam edecektir.

Örnek 1:

Tasfiyenin aynı yıl içinde sonuçlanması hali:

Kurumun tasfiyeye giriş tarihi:  18/1/2006

Tasfiyenin bitiş tarihi:  12/12/2006

Tasfiye dönemi :  18/1/2006-12/12/2006

Örnek 2:

Tasfiyenin bir yıldan fazla devam etmesi hali:

Kurumun tasfiyeye giriş tarihi:  15/4/2006 

Tasfiyenin bitiş tarihi:  4/6/2008

I.Tasfiye dönemi :  15/4/2006-31/12/2006

II.Tasfiye dönemi:  1/1/2007-31/12/2007

III. Tasfiye dönemi:  1/1/2008-4/6/2008

17.1.1. Tasfiyenin zararla kapanması halinde düzeltme

Tasfiyenin zararla kapanması halinde tasfiye sonucu, önceki tasfiye dönemlerine doğru düzeltilir ve önceki dönemlerde fazla ödenen vergiler mükellefe iade edilir. Nihai tasfiye sonucunda matrah beyan edilmesi halinde önceki tasfiye dönemlerinin düzeltilmesi söz konusu olmaz. 

Tasfiye işlemleri sürerken vergi oranında meydana gelecek değişmeler söz konusu düzeltme işleminin yapılmasını gerektirmeyecektir. Düzeltme işlemleri ancak son tasfiye döneminin zararla sonuçlanması halinde yapılacaktır. 

Örnek 3:

3/6/2006 tarihinde tasfiyeye giren bir kurumda tasfiye 15/4/2009 tarihinde tamamlanmıştır. Bu kurumda 3/6/2006 – 31/12/2006 tarihleri arasındaki dönem birinci tasfiye dönemini, 2007 ve 2008 yılları ikinci ve üçüncü tasfiye dönemlerini, 1/1/2009 – 15/4/2009 tarihleri arasındaki dönem dördüncü ve son tasfiye dönemini oluşturacaktır.

Kurum; 

I.Tasfiye döneminde 20.000 TL Kazanç,

II.Tasfiye döneminde 150.000 TL Kazanç,

III. Tasfiye döneminde 50.000 TL Zarar,

Son tasfiye döneminde ise 25.000 TL Zarar,

bildirmiştir.

Bu beyanlara göre ilk iki dönemde (4.000 + 30.000 =) 34.000 TL kurumlar vergisi ödenmiştir.

Oysa tasfiyenin kesin ve nihai sonucuna göre kâr; [(20.000 + 150.000) – (50.000 + 25.000) =] 95.000.- YTL’dir. Bu matrah üzerinden ödenmesi gereken kurumlar vergisi ise 19.000.- YTL olacaktır.

Bu durumda (34.000 – 19.000 =) 15.000.- YTL kuruma iade olunacaktır.

17.1.2. Tasfiyede zamanaşımı

Bir yıldan fazla süren tasfiyelerde tarh zamanaşımı, tasfiyenin sona erdiği dönemi izleyen yıldan başlar.

Örnek 4:

11/2/2002 tarihinde tasfiyeye giren bir kurumda tasfiyenin 4/6/2006 tarihinde sonuçlanmış olması halinde tarh zamanaşımı 1/1/2007 tarihinden itibaren başlar ve 31/12/2011 tarihine kadar 11/2/2002 – 4/6/2006 tarihlerini kapsayan tasfiye dönemleri için tarhiyat yapılabilir. 

17.2. Tasfiyeden vazgeçilmesi

Tasfiyeden vazgeçilmesi halinde, kurum hakkında tasfiye hükümleri uygulanmaz. Bu durumda tasfiyeden vazgeçme kararı, bu kararın alındığı tasfiye döneminin başından itibaren geçerli olacak, tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe kadar verilen tasfiye dönemi beyannameleri, normal faaliyet beyannamelerinin yerine geçecektir.

Tasfiyesinden vazgeçilen kurumun geçici vergiyle ilgili yükümlülükleri de tasfiyeden vazgeçilmesine ilişkin kararın alındığı tarihi kapsayan geçici vergilendirme dönemi başından itibaren başlayacaktır.

Örnek 5:

Kurumun tasfiyeye giriş tarihi : 14/2/2006

Tasfiyeden vazgeçme tarihi : 15/4/2008

I.Tasfiye dönemi :14/2/2006-31/12/2006

II.Tasfiye dönemi: 1/1/2007-31/12/2007

Normal beyan dönemi: 1/1/2008-31/12/2008

Örnekten de anlaşılacağı üzere, tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihin içinde bulunduğu yıl başı itibarıyla normal beyan dönemine geçilmekte ve söz konusu tasfiyeden vazgeçme kararına ilişkin tarihin (15/4/2008) içinde bulunduğu üç aylık geçici vergi döneminin başından (1/4/2008) itibaren geçici vergi yükümlülüğü başlamaktadır. 

17.3. Tasfiye beyannameleri

Tasfiye beyannamesi, tasfiyenin aynı takvim yılı içinde başlayıp sonuçlanması halinde, tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.

Tasfiyeye giriş tarihi ile tasfiyenin sonuçlanma tarihinin farklı takvim yıllarında gerçekleşmesi durumunda, her bir tasfiye dönemine ilişkin tasfiye beyannamesi, tasfiye memuru tarafından tasfiye döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.Tasfiyenin sona erdiği döneme ilişkin tasfiye beyannamesi ise tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.

Örnek 6:

Kurumun tasfiyeye giriş tarihi: 4/6/2006

Tasfiyenin sonuçlandığı tarih:15/4/2008

Kıst dönem için beyanname verme süresi (1/1/2006 – 3/6/2006): 1-25/10/2006 

I.Tasfiye dönemi için beyanname verme süresi (4/6/2006– 31/12/2006):  1-25/4/2007

II.Tasfiye dönemi için beyanname verme süresi (1/1/2007–31/12/2007) :  1-25/4/2008

III. Tasfiye dönemi için beyanname verme süresi (1/1/2008–15/4/2008): 15/5/2008

Bu şekilde verilecek olan beyannamelere, bilanço ve gelir tablosu ile tasfiye bilançosuna göre ortaklara dağıtılan paralar ve diğer değerlerin ayrıntılı bir listesi de eklenecektir.

17.4. Tasfiye kârı

Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye kârıdır. Tasfiye kârı, tasfiye döneminin sonundaki servet değeri ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri arasındaki olumlu farktır.

Tasfiye kârı hesaplanırken;

– Ortaklar veya kurum sahiplerine tasfiye esnasında avans olarak veya diğer şekillerde yapılan her türlü ödemeler tasfiyenin sonundaki servet değerine,

– Mevcut sermayeye ilave olarak ortaklar veya sahipleri tarafından yapılan ödemeler ile tasfiye esnasında elde edilen ve vergiden istisna edilmiş olan kazanç ve iratlar da tasfiye döneminin başındaki servet değerine 

eklenecektir.

Bununla birlikte, hisselerine mahsuben ortaklara dağıtılan, satılan, devredilen veya kurum sahibine iade olunan iktisadi kıymetlerin değerleri dağıtımın, satışın, devrin veya iadenin yapıldığı gün itibarıyla Kurumlar Vergisi Kanununun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine göre belirlenecektir.

Ayrıca, tasfiye kârının hesaplanması sırasında, Kanunun indirilecek giderler, zarar mahsubu, diğer indirimler ve kabul edilmeyen indirimlerle ilgili madde hükümleri de dikkate alınacaktır.

Özel kanunlarında tasfiye işlemlerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmayan iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerden tüzel kişiliği haiz olmayanların mükellefiyeti, şahıs işletmelerinde olduğu gibi işin bırakılmasıyla sona erecektir. Bu tür işletmelerde tasfiye, mevcut iktisadi kıymetler, ya satılmak ya da bağlı olduğu kurum, dernek veya vakfa fatura edilerek işletmeden çekilmek suretiyle sonuçlandırılacaktır. Bu kapsamda işi bırakan mükelleflerin ilgili döneme ait kurumlar vergisi beyannameleri ise Kurumlar Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen sürede verilecektir.

17.5. Servet değeri

Tasfiye döneminin başındaki ve sonundaki servet değeri, kurumun tasfiye dönemi başındaki ve sonundaki bilançosunda görülen öz sermayesidir. Bir yıldan fazla süren tasfiyelerde; izleyen tasfiye dönemlerinin başındaki servet değeri, bir önceki dönemin son bilançosunda görülen servet değeridir.

Aşağıda belirtilenler dışında kalan her çeşit karşılıklar ile dağıtılmamış kazançlar bu sermayeye dahildir:

– Vergi kanunlarına göre ayrılmış olan her türlü amortismanlar ve karşılıklar ile sigorta şirketlerinin teknik karşılıkları,

– Hissedar veya sahip olmayan kimselere dağıtılacak olan kazanç kısmı.

17.6. Tasfiye memurlarının sorumluluğu

Tasfiye memurları, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 207 nci maddesine uygun bir karşılık ayırmadan aynı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamazlar. Aksi takdirde, bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar. 

Yukarıda belirtilen vergiler ile tasfiye işleminin incelenmesi sonucu tarh edilecek vergilerin asılları ve zamları, tasfiye kalanı üzerinden kendisine paylaştırma yapılan ortaklardan aranacağı gibi tasfiye sırasında dağıtım, devir, iade veya satış gibi yollarla kendisine bir iktisadi kıymet aktarılan ortaklardan da aranabilecektir. Ortaklardan tahsil edilmiş olan vergi asılları için ayrıca tasfiye memurlarına başvurulmayacaktır. 

Tasfiye memurları, Kanunun 17 nci maddesi gereğince ödedikleri vergilerin asıllarından dolayı, tasfiye sırasında kendisine bir iktisadi kıymet aktarılan veya tasfiye kalanından pay alan ortaklara rücu edebilirler. Ortakların aldığı bu değerlerin vergileri karşılamaya yetmemesi durumunda ise İcra ve İflas Kanununun 207 nci maddesine uygun oranlar dahilinde aynı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacakları tamamen veya kısmen tahsil eden alacaklılara da rücu edebileceklerdir.

17.7. Tasfiye işlemlerinin incelenmesi

Tasfiye işlemlerinin incelenmesi talebini içeren dilekçenin vergi dairesine verilmesinden itibaren en geç üç ay içinde vergi incelemelerine başlanacak, vergi incelemesinin bitmesini takip eden otuz gün içinde de vergi dairesi, söz konusu vergi incelemesinin sonucunu tasfiye memurlarına bildireceklerdir. Buna göre, kurumdan aranan vergilerin sonucu alınıncaya kadar tasfiye memurlarının Kanunun 17 nci maddesine göre varolan sorumlulukları devam edecektir.

Maliye Bakanlığı; mükelleflerin hukuki statülerini, faaliyet gösterdikleri alanları ve tasfiyeye giriş tarihindeki aktif büyüklüklerini dikkate almak suretiyle tasfiye işlemlerine yönelik inceleme yaptırmamaya yetkilidir.

(4 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin 2. maddesiyle eklenen bölüm)

17.8. Tasfiye edilerek ticaret sicilinde tüzel kişiliği sona eren kurumlar vergisi mükellefleri hakkında yapılacak tarhiyatlar 

15 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile değiştirilmiştir. Değişik bölüm:RG-25/05/2018-30431) 5520 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin dokuzuncu fıkrası, 7103 sayılı Kanunun 74 üncü maddesiyle 27/3/2018 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılmıştır.

Yine 7103 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle, 27/3/2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesine beşinci fıkra eklenmiş olup söz konusu fıkrada, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükellefler hakkında, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Buna göre, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan kurumlar vergisi mükellefleriyle ilgili, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak 27/3/2018 tarihinden sonra yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işleminde Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin beşinci fıkrası hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.(*)

(*)15 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile değiştirilmeden önceki hali: 

(Ek:RG-13/8/2009-27318) 

5904 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesine eklenen dokuzuncu fıkra uyarınca, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılacaktır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır. Tasfiye dönemi için tasfiye memurlarının sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tasfiye artığı tutarıyla sınırlı olacaktır.

Anılan hüküm, maddenin yürürlüğe girdiği 3/7/2009 tarihinden itibaren konu ile ilgili olarak yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilen cezalar hakkında uygulanacaktır.


Kaynak: Kurumlar Vergisi Genel Uygulama Tebliği Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tasfiye-kari-nasil-hesaplanir/feed/ 0
İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? https://www.muhasebenews.com/istirak-tasfiye-zararinin-vergisel-sonuclari-nedir/ https://www.muhasebenews.com/istirak-tasfiye-zararinin-vergisel-sonuclari-nedir/#respond Mon, 07 Dec 2020 00:00:26 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=97984

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Önceki yazımda tasfiye olan şirketin ortaklarına dağıttığı tasfiye payının vergisel durumunu ve bu konudaki tartışmaları incelemiş ve tasfiye payının kâr payı, tasfiyenin de iştirakin elden çıkarılması olmadığını; bu nedenle dar mükellefler ile gerçek kişilere dağıtılan tasfiye paylarının mevcut yasal düzenlemeler kapsamında vergiye tabi olmaması gerektiğini, ancak ticari kazanç ile kurum kazancının bir parçası olduğunu değerlendirmiştim. Bu yazıda ise tasfiyenin zararla sonuçlanmasının vergisel sonuçlarını değerlendireceğim.

Tasfiyenin zararla sonuçlanması demek, tasfiye olan iştirakin ortaklarının sermaye olarak koydukları paranın karşılıksız kalması, diğer bir ifadeyle yapılan yatırımın değersiz hale gelmesi demektir. Bu durumda konu, iştirakin tasfiyesinin zararla sonuçlanması halinde, ana ortağın bilançosunda iştirakler hesabında gözüken değerin sıfır olarak alınıp alınmayacağı veya bu yatırımın bilanço dışına çıkarılıp çıkarılmayacağı meselesidir. İştirak yatırımının bilançodan çıkarılması, gösterdiği değerin vergisel açıdan gider yazılıp yazılamayacağı sorusunu gündeme getirmektedir. Dolayısıyla cevap aradığımız soru, değersiz hale gelen bu yatırımın vergi mevzuatımız açısından nasıl bir işleme tutulmakta olduğudur.

Konuya ilişkin değerlendirmeme geçmeden önce Gelir İdaresinin (GİB) görüşünü ortaya koymak istiyorum. İdare, 2006 yılında verdiği özelgede;“iştirak edilen şirketin tasfiyesinin sonuçlanması nedeniyle iştirak hisselerinin herhangi bir değerinin kalmaması durumunda ve bu durum belgelendiği taktirde söz konusu zararın iştirak eden şirket kayıtlarında gider olarak gösterilebilmesinin mümkün bulunduğu” şeklinde görüş vermişken, 2011 yılında bu görüşünü değiştirerek tasfiye nedeniyle değersiz hale gelen iştirak payların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceğine ilişkin herhangi bir mevzuat hükmü yer almadığından zararın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı belirtmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) uyarınca kurum kazancı, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) uyarınca ticari kazanç, GVK’nın ticari kazanç hakkındaki hükümlerine göre tespit edilir. GVK’nın 38’inci maddesinde ise bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise bu farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu surette tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun değerlemeye ait hükümleri ile GVK’nın 40 ve 41’inci madde hükümlerine uyulacağı belirtilmiştir. GVK’nın 40. maddesinde iştirakin tasfiyesinin zararla sonuçlanması nedeniyle oluşan zararın indirilmesini öngören açık bir hüküm olmamakla birlikte, maddenin birinci bendi ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin ticari kazançtan indirimine izin vermektedir. İştirak tasfiye zararının bu kapsamda olup olmadığı tartışılabilir. Birazdan bahsedeceğim Danıştay görüşünün zımnen bu yönde olduğunu söyleyebilirim.

VUK’un 279. maddesi uyarınca hisse senetleri alış değeriyle değerlenir. Yani, hissenin değerinde bir artış veya azalış olması durumunda, bu değer artış/azalışı değerlemede esas alınmaz, ta ki hisse senedi satılıncaya/elden çıkarılıncaya kadar. Tasfiyede ise iştirak elden çıkarılmamakta, iştirak yok olmaktadır. Olmayan bir varlığın bilançoda gözükmesi söz konusu olmaz. Bu durumda, iştirakin bilançodan çıkarılması nasıl olacaktır? Değer düşüklüğü karşılığı ayrılması mümkün olur mu?

VUK’un 288. maddesinde; karşılık, “hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilmeyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadiyle hesaben ayrılan meblağ” olarak tanımlanmıştır. VUK’un 288. maddesinde karşılığın tanımı yapılmış olmakla birlikte, vergi uygulamasında söz konusu tanıma dayanılarak bir karşılık ayrılması söz konusu olamamaktadır. Söz konusu maddede sadece genel bir çerçeve çizilmiştir. Herhangi bir durum için karşılık ayrılabilmesi için vergi kanunlarında bu yönde açık bir hüküm bulunması aranmaktadır. Nitekim VUK’un 278. maddesi uyarınca ayrılan stok değer düşüklüğü karşılıkları, VUK’un 322 ve 323. maddeleri uyarınca ayrılan değersiz ve şüpheli alacak karşılıkları bu duruma örnek verilebilir. VUK’ta iştiraklerdeki değer düşüklüğü için karşılık ayrılmasına yönelik bir hüküm yoktur. Bununla birlikte, bir iktisadi kıymetin değerleme işlemine tabi tutulabilmesi için öncelikle o varlığın değerleme gününde envantere dahil olması gereklidir (VUK md. 186). Dolayısıyla, değerleme gününde tasfiye olarak hayatını sonlandırdığı için envanterde olmayan bir iştirakin değerleme işlemine tabi tutulması düşünülemez. Aslında iştirakin zararla tasfiyesi sonucunda yapılan işlem değerleme değil, değeri düşen (daha doğrusu değersiz hale gelen) varlığın bilançodan çıkarılması, bu yapılırken de yatırımda oluşan zararın vergi matrahından indirilmesidir. Öncelikle, iştirakin zararla satılması halinde, zararın vergisel açıdan matrahtan indirimi kabul edilirken tasfiye halinde kabul edilmemesinin izahı bence yoktur. Burada teknik anlamdaki sorun, VUK’ta iştirakin değersiz kalması halinde değer düşüklüğü karşılığı ayrılması için açık bir hüküm olmamasıdır. Bu teknik ayrıntının da tasfiye sonrasında durumun takdir komisyonu kararıyla tespit ettirilerek aşılabileceğini düşünüyorum.

İştirakin zararlı tasfiyesine sermayede vuku bulan bir azalma olduğu gözüyle de bakılabilir. GVK’nın “Zararların Kârlara Takas ve Mahsubu” başlıklı 88. maddesinde “menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarında, gider fazlalığından doğanlar hariç, sermayede vukua gelen eksilmeler zarar addolunmaz.” hükmü yer almaktadır. Dikkat edilirse, sermayede gerçekleşen azalma sadece menkul ve gayrimenkul sermaye iratları açısından matrahtan indirilememektedir. Bu hükmün mefhum-u muhalifi, ticari kazançlar açısından sermayede meydana gelen azalmaların vergi matrahından indirimine imkan vermektedir. Nitekim, söz konusu hükmün gerekçesinde düzenlemenin ticari sermayeye dahil olmayan menkul ve gayrimenkullere yönelik olduğu belirtilerek aynen şu ifadelere yer verilmiştir. “Gelir Vergisi Kanunu, menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarında, eğer bu iratlar ticari sermayeye dahil değilse, sadece menkul ve gayrimenkullerin gelirleriyle ilgilenmiş, bu geliri tevlideden (doğuran) sermayenin şu veya bu şekilde kıymet tezayüdü (artışı) veya kıymet tenezzülü (azalışı) üzerinde durmamıştır. Ancak bu demek değildir ki, mezkûr gelir membaından (kaynağından) zarar olmasın, masrafların hasılatın fevkınde (üstünde) olması takdirinde bu membada da zarar tahassul edebilir (ortaya çıkabilir). Bu hususları belirtmek üzere madde sonuna gereken hüküm ilave edilmiştir.”

Danıştayın konuya ilişkin görüşüne gelirsek, Yüksek Mahkemenin farklı dairelerinin vediği çeşitli kararlarda; şirketler arasında iştirak ilişkisi kurulmasının ticari faaliyetle ilgili olduğu, iştirak edilen şirketin hukuken ortadan kalması sonucu iştirakler hesabında hisse senetlerinin maliyet bedeli ve iştirak edilen şirketin sermayesinin tamamlanması için ödenen tutar kadar bir zarar oluştuğu, diğer bir ifadeyle şirket aktifine kayıtlı bu hisselerin değerlerini kaybetmeleri sonucu şirket özsermayesinin bu oranda azaldığı ve bunun zarar olarak nitelendirilmesinin mevzuatımızdaki hükümlere uygun olduğu, iştirakin tasfiyesinin elden çıkarma olmadığı gerekçelerine dayanılarak yapılan tarhiyatlar kaldırılmıştır. Bazı kararlarda yer alan tasfiye zararının KVK 5/1.a maddesinde düzenlenen iştirak kazancı istisnasına ilişkin bir zarar olduğu gerekçesiyle matrahtan indirilemeyeceği yönündeki karşı oy görüşlerinin çoğunluk tarafından benimsenmediğini görülmektedir.

Yukarıdaki açıklamalarımı özetleyecek olursam, olumlu tasfiye payı, kâr payı veya iştirakin elden çıkarılması olmayıp dönem başı ve dönem sonu özsermaye kıyaslamasının sonucu olarak ticari kazancın ve kurum kazancının kapsamındadır ve vergiye tabidir. Aynı mantıkla, tasfiyenin zararla sonuçlanması halinde de işletmelerin özsermayelerindeki bu azalmanın vergi matrahından indirilmesi gerekir. Olumlu tasfiye payı, KVK 5.1.a ve 5.1.e’nin kapsamına girmediğinden tasfiyenin zararla sonuçlanması durumunda, istisna kazançtan kaynaklanan bir zarar da söz konusu değildir.

Sözün özü: Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne niye inanmıyorsun?


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/istirak-tasfiye-zararinin-vergisel-sonuclari-nedir/feed/ 0
Tasfiye dönemi zararla sonuçlanırsa ödenen vergi iade alınabilir mi? https://www.muhasebenews.com/tasfiye-donemi-zararla-sonuclanirsa-odenen-vergi-iade-alinabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/tasfiye-donemi-zararla-sonuclanirsa-odenen-vergi-iade-alinabilir-mi/#respond Fri, 19 Jun 2020 07:45:36 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=86920 (1) Tasfiye dönemi: Her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olur.

a) Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer. Başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılır.

b) Tasfiyenin başladığı takvim yılı içinde sona ermesi halinde tasfiye dönemi, kurumun tasfiyeye girdiği tarihten başlar ve tasfiyenin bittiği tarihe kadar devam eder.

c) Tasfiyenin zararla kapanması halinde tasfiye sonucu, önceki tasfiye dönemlerine doğru düzeltilir ve anılan dönemlerde fazla ödenen vergi mükellefe iade edilir.

ç) Bir yıldan fazla süren tasfiyelerde tarh zamanaşımı, tasfiyenin sona erdiği dönemi izleyen yıldan itibaren başlar.

d) Tasfiyeden vazgeçilmesi halinde, kurum hakkında tasfiye hükümleri uygulanmaz. Böyle bir durumda, tasfiyeden vazgeçme kararı, bu kararın alındığı dönemin başından itibaren geçerli olur. Tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe kadar verilen tasfiye dönemi beyannameleri, normal faaliyet beyannamelerinin yerine geçer. Tasfiyesinden vazgeçilen kurumun geçici vergiyle ilgili yükümlülükleri, tasfiyeden vazgeçilmesine ilişkin kararın alındığı tarihi kapsayan geçici vergilendirme dönemi başından itibaren başlar.

(2) Tasfiye beyannameleri: Tasfiye beyannameleri, tasfiye memurları tarafından tasfiye dönemlerinin sonundan itibaren Kanunun 14 üncü maddesinde yazılı sürelerde; tasfiyenin sona erdiği döneme ilişkin tasfiye beyannamesi ise tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilir.

(3) Bu madde gereğince verilecek olan beyannamelere, bilânço ve gelir tablosu ile tasfiye bilânçosuna göre ortaklara dağıtılan paralar ve diğer değerlerin ayrıntılı bir listesi eklenir.

(4) Tasfiye kârı: Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye kârıdır. Tasfiye kârı, tasfiye döneminin sonundaki servet değeri ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri arasındaki olumlu farktır.

a) Tasfiye kârı hesaplanırken;

1) Ortaklara veya kurum sahiplerine tasfiye esnasında avans olarak veya diğer şekillerde yapılan her türlü ödemeler tasfiyenin sonundaki servet değerine,

2) Mevcut sermayeye ilave olarak ortaklar veya sahipleri tarafından yapılan ödemeler ile tasfiye esnasında elde edilen ve vergiden istisna edilmiş olan kazanç ve iratlar tasfiye döneminin başındaki servet değerine,

eklenir.

b) Hisselerine mahsuben ortaklara dağıtılan, satılan, devredilen veya kurum sahibine iade olunan iktisadî kıymetlerin değerleri, Kanunun 13 üncü maddesine göre ve dağıtımın, satışın, devrin veya iadenin yapıldığı gün itibarıyla belirlenir.

c) Bu maddeye göre tasfiye kârının hesaplanması sırasında, Kanunun 8, 9, 10 ve 11 inci madde hükümleri de ayrıca dikkate alınır.

(5) Servet değeri: Tasfiye döneminin başındaki ve sonundaki servet değeri, kurumun tasfiye dönemi başındaki ve sonundaki bilânçosunda görülen öz sermayesidir. Bir yıldan fazla süren tasfiyelerde izleyen tasfiye dönemlerinin başındaki servet değeri, bir önceki dönemin son bilânçosunda görülen servet değeridir.

(6) Aşağıda belirtilenler dışında kalan her çeşit karşılıklar ile dağıtılmamış kazançlar bu sermayeye dahildir:

a) Vergi kanunlarına göre ayrılmış olan her türlü amortismanlar ve karşılıklar ile sigorta şirketlerinin teknik karşılıkları.

b) Hissedar veya sahip olmayan kimselere dağıtılacak olan kazanç kısmı.

(7) Tasfiye memurlarının sorumluluğu: Tasfiye memurları, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 207 nci maddesine uygun bir karşılık ayırmadan aynı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamazlar. Aksi takdirde bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar.

a) Yukarıda belirtilen vergiler ile sekizinci fıkra uyarınca tasfiye işlemlerinin incelenmesi sonucu tarh edilecek vergilerin asılları ve zamları, tasfiye sırasında dağıtım, devir, iade veya satış gibi yollarla kendisine bir iktisadî kıymet aktarılan ya da tasfiye kalanı üzerinden kendisine paylaştırma yapılan ortaklardan da aranabilir. Ortaklardan tahsil edilmiş olan vergi asılları için ayrıca tasfiye memurlarına başvurulmaz.

b) Tasfiye memurları, bu madde gereğince ödedikleri vergilerin asıllarından dolayı, yukarıda belirtilen yollarla kendisine bir iktisadî kıymet aktarılan veya tasfiye kalanından pay alan ortaklara ya da ortakların aldıkları bu değerler vergileri karşılamaya yetmezse İcra ve İflas Kanununun 207 nci maddesine uygun oranlar dahilinde aynı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklarını tamamen veya kısmen tahsil eden alacaklılara rücu edebilirler.

(8) Tasfiye işlemlerinin incelenmesi: Tasfiye beyannamesinin verilmesiyle birlikte tasfiye memurları, işlemlerinin vergi kanunları yönünden incelenmesini bir dilekçe ile isterler. Dilekçenin verilmesinden itibaren en geç üç ay içinde vergi incelemelerine başlanarak aralıksız devam edilir. Vergi incelemesinin bitmesini izleyen otuz gün içinde vergi dairesi sonucu tasfiye memurlarına yazı ile bildirir. Buna göre kurumdan aranan vergilerin sonucu alınıncaya kadar tasfiye memurlarının, yedinci fıkrada yazılı sorumluluğu devam eder.

(7103 Sayılı Kanunun 74 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılan bent; Yürürlük: 27.03.2018)(*)

(5904 sayılı Kanunun 6 ıncı maddesiyle 9 uncu fıkrası iken 10 uncu fıkra olarak teselsül ettirilen fıkra. Yürürlük; 03.07.2009) (10)Maliye Bakanlığı, mükelleflerin hukukî statülerini, faaliyet gösterdikleri alanları ve tasfiyeye giriş tarihindeki aktif büyüklüklerini dikkate almak suretiyle tasfiye işlemlerine yönelik inceleme yaptırmamaya yetkilidir.

(*)Yürürlükten kaldırılmadan önceki şekli: (9) (5904 sayılı Kanunun 6 ıncı maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 03.07.2009) Tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak salınacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olurlar. Şu kadar ki, bu fıkra uyarınca tasfiye memurlarının sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tutarla sınırlıdır.

 


Kaynak: KVK madde 17
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Tasfiye halindeki bir şirket kar dağıtımı yapabilir mi?

Tasfiyeye giren firmalar ticari faaliyette bulunabilir mi?

Tasfiye’deki şirketin aktifindeki faydalı ömrü bitmiş sabit kıymetleri kayıtlardan nasıl çıkartabiliriz?

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/tasfiye-donemi-zararla-sonuclanirsa-odenen-vergi-iade-alinabilir-mi/feed/ 0