tapu – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Mon, 21 Aug 2023 17:18:38 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Şirkete Alınan Arsa İçin Tapu Yeterli Mi? Gider Pusulası Düzenlenmesi Gerekiyor Mu? https://www.muhasebenews.com/sirkete-alinan-arsa-icin-tapu-yeterli-mi-gider-pusulasi-duzenlenmesi-gerekiyor-mu/ https://www.muhasebenews.com/sirkete-alinan-arsa-icin-tapu-yeterli-mi-gider-pusulasi-duzenlenmesi-gerekiyor-mu/#respond Tue, 22 Aug 2023 00:15:33 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=145587 Ana konusu demir döküm işi olan bir ltd şirketi şirket üzerine arsa almıştır. Tapu belgesi muhasebe kaydı için yeterli olur mu? Gider pusulası tasdik ettirmemiş e defter mükellefidir

Vergi mükellefi olmayan kişilerden alınan Taşıt ve G.Menkuller için Gider pusulası düzenlenir.

Gider pusulasında GV stopajı ve KDV hesaplanmaz.

Firmanın e-defter tutmasının konu ile ilgisi yok.


GİDER PUSULASI HESAPLAMA ÖRNEĞİ

(Vergi Mükellefi Olmayan Nihai Tüketiciden Alınan Arsa)

Arsa Bedeli: 1.000.000 TL
Stopaj: 0 TL
KDV: 0 TL
Net Tutar: 1.000.000 TL

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/sirkete-alinan-arsa-icin-tapu-yeterli-mi-gider-pusulasi-duzenlenmesi-gerekiyor-mu/feed/ 0
Tapuda Konut Görünen Gayrimenkul İş Yeri Olarak Kullanılırsa KDV’si İndirim Konusu Yapılabilir Mi? https://www.muhasebenews.com/tapuda-konut-gorunen-gayrimenkul-is-yeri-olarak-kullanilirsa-kdvsi-indirim-konusu-yapilabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/tapuda-konut-gorunen-gayrimenkul-is-yeri-olarak-kullanilirsa-kdvsi-indirim-konusu-yapilabilir-mi/#respond Sat, 22 Jul 2023 09:02:10 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=144603 Konut tapu belgesiyle envantere alındığında %8 KDV’li alınabilir mi?

Aktife alınan gayrimenkul için alınan faturada KDV varsa indirilir. Olmayan KDV indirilmez.

 


BENZER İÇERİK

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

MUĞLA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

Sayı

:

B.07.1.GİB.4.48.15.01-KDV29-10

31/01/2012

Konu

:

Serbest Meslek Erbabının satın aldığı gayrimenkulü işyeri olarak kullanacağından ödediği KDV, indirilecek giderler  

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi kimlik numarasında Avukatlık faaliyetinden kayıtlı olduğunuz ve daire şeklinde satın alınan ve işyeri olarak kullanılacak olan gayrimenkulün satın alınması sırasında kullanılan konut kredi faizlerinin gider olarak düşülüp düşülemeyeceği, yine konut bedeli olarak kesilen faturadaki KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ve bu işyeri için yapılan tadilat, tamirat ve mefruşat giderlerinin nasıl değerlendirileceği ve faturadaki KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hakkında, Başkanlığımızdan bilgi verilmesi istenilmektedir.

Gelir Vergisi Kanunu Uygulaması Yönünden :

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunun 68 inci maddesinin 1 inci fıkrasında; “Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderler (İkametgâhlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgâh için ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgâhı kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın yarısını gider yazabilirler.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun “Amortisman Mevzuu” başlıklı 313 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında; “İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269’uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin birinci kısımdaki esaslara göre tespit edilen değerinin bu Kanun hükümlerine göre yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil eder.”  açıklamalarına yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 262 nci maddesinde de; “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.” denilmiştir.

163 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, Yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım maliyetine eklenmesi gerekmekte;  işletme dönemine ait olanların ise, ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulmasının mümkün olduğu ve iktisadi kıymetin aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise maliyet bedeline eklenmesi veya doğrudan gider yazılması hususunda mükelleflerin serbest oldukları belirtilmiştir.

Ayrıca, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun “işyeri” başlıklı 156 ncı maddesinde; “Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir.” tanımlaması yapılmıştır.

Konu ile ilgili olarak Başkanlığımız … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazısı ekinde alınan … tarihli yoklama fişinin tetkiki sonucunda; söz konusu gayrimenkulün tamamının işyeri olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.

Bu itibarla, konut olarak edinmekle beraber serbest meslek faaliyetinizde işyeri olarak kullandığınız gayrimenkulün iktisabı için kullanılan banka kredisi nedeniyle ödenen faizlerin, gayrimenkulün aktife alındığı hesap dönemi sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu olup, sonraki dönemlerde ödenen kredi faizlerinin maliyet bedeline intikal veya doğrudan gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır. Normal tamir, bakım ve temizlik giderleri dışında gayrimenkulü genişletmek veya değerini artırmak amacıyla yapacağınız giderler, gayrimenkulün maliyetine eklenerek amortisman ayrılmak suretiyle hasılattan indirilebilir. Normal tamir, bakım ve temizlik giderleri ise gayrimenkulün genişletilmesine veya değerinin arttırılmasına yönelik harcamalar olmadığından bu tip giderler doğrudan hasılattan indirilecektir.

Diğer taraftan, söz konusu gayrimenkul için hesaplanacak amortismanların, serbest meslek faaliyetinden elde edilen gelirlerden indirilebilecektir.

Katma Değer Vergisi Kanunu Uygulaması Yönünden :

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun “Vergi İndirimi” başlıklı 29 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında; Mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri hüküm altına alınmış, aynı maddenin 3 üncü fıkrasında da; “İndirim hakkı vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilir.” hükmü yer almıştır.

Aynı Kanunun  “İndirilemeyecek Katma Değer Vergisi” başlıklı 30/d maddesinde; “Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi ” nin indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Yine aynı Kanunun “İndirimin belgelendirilmesi” başlıklı 34 üncü maddesinde;

“1. Yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisi, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanunî defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebilir.

2. Katma Değer Vergisinin fatura ve benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmesine gerek görülmeyen işlemlerde vergi indiriminin nasıl belgelendirileceği Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tespit olunur.”

Hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, mesleki faaliyetiniz çerçevesinde işyeri olarak kullanılacağı anlaşılan söz konusu gayrimenkulün alımında ödenen KDV ile bu taşınmaza ilişkin olarak yapılan tamirat, tadilat, mefruşat vb. gibi giderler için yüklenilen KDV nin, faturada ayrıca gösterilmesi ve vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla faturanın kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.


Kaynak: GİB Özelge, İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tapuda-konut-gorunen-gayrimenkul-is-yeri-olarak-kullanilirsa-kdvsi-indirim-konusu-yapilabilir-mi/feed/ 0
Yetki belgesi olmayan işletmeler ikinci el araç alım satımında KDV yönünden özel matrah uygulamasından yararlanamaz https://www.muhasebenews.com/yetki-belgesi-olmayan-isletmeler-ikinci-el-arac-alim-satiminda-kdv-yonunden-ozel-matrah-uygulamasindan-yararlanamaz/ https://www.muhasebenews.com/yetki-belgesi-olmayan-isletmeler-ikinci-el-arac-alim-satiminda-kdv-yonunden-ozel-matrah-uygulamasindan-yararlanamaz/#respond Thu, 20 Oct 2022 00:27:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=133228
İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal edenler, 13/02/2018 tarihli ve 30331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında işletmesi adına yetki belgesi alan tacirler ile esnaf ve sanatkârlardır. İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal etmekle birlikte henüz yetki belgesi almamış olanlar, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğe göre yetki belgesi alınması için verilen süre ile sınırlı olmak üzere yetki belgesi olmaksızın, özel matrah uygulayabilirler.
Verilen süre içinde yetki belgesini almamış olanlar ile yetki belgesi almaksızın ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticareti ile iştigal edenlerin ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulanmaz.
İkinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti hakkında yönetmelik kapsamında yetki belgenizin bulunmaması halinde, 31/8/2020 tarihinden sonraki satışlarınız için 3065 sayılı Kanunun 23/f maddesinde yer alan özel matrah uygulamasından faydalanmanız mümkün bulunmamakta olup, bu durumda noter satış senedi ile vergi mükellefi olmayan kişilerden satın aldığınız binek otomobillerinin tesliminde toplam bedel üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Balıkesir Vergi Dairesi Başkanlığı

(Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

75766797-130[1878]-59022

23.06.2021

Konu

:

İkinci el araç satışı

İlgi

:

…tarihli özelge talep formu.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 8/1/2020 tarihinde otomobil ve hafif motorlu kara taşıtlarının perakende ticareti faaliyetine başladığınız, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında yetki belgenizin bulunmadığı ve noter satış senedi ile vergi mükellefi olmayan kişilerden satın aldığınız binek otomobilleri için gider pusulası düzenlediğiniz belirtilerek, bahse konu araçların satışında düzenlenecek faturalarda özel matrah uygulamasının mümkün olup olmadığı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

-1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,

-20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedel deyiminin ise malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,

-23/f maddesinde, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrahın, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar olduğu

hüküm altına alınmıştır.

KDV Genel Uygulama Tebliğinin (III/A-4.9) bölümünde;

3065 sayılı Kanunun 7104 sayılı Kanunla değişik (23/f) maddesine göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dahil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrah, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutardır.

KDV mükellefi olmayanlardan veya istisna kapsamında KDV ödenmeksizin alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların satışında düzenlenecek faturalarda alış bedeli ile satış bedeli arasındaki fark üzerinden KDV hesaplanır. KDV hesaplanarak alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların teslimlerinde ise özel matrah uygulanmayacağı tabiidir.

Buna göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulaması yalnızca ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükellefler tarafından uygulanacaktır.

İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal edenler, 13/02/2018 tarihli ve 30331 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında işletmesi adına yetki belgesi alan tacirler ile esnaf ve sanatkârlardır. İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal etmekle birlikte henüz yetki belgesi almamış olanlar, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğe göre yetki belgesi alınması için verilen süre ile sınırlı olmak üzere yetki belgesi olmaksızın, özel matrah uygulayabilirler.

Verilen süre içinde yetki belgesini almamış olanlar ile yetki belgesi almaksızın ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticareti ile iştigal edenlerin ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulanmaz.

…”

açıklamaları yer almaktadır.

Diğer taraftan, 13/2/2018 tarih ve 30331 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğin Geçici 1 inci maddesinde; “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden gerçek veya tüzel kişi tacirler ile esnaf ve sanatkârların bu faaliyetlerine devam edebilmeleri için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren durumlarını bir yıl içinde, lise mezunu olma şartı hariç olmak üzere 6 ncı maddenin birinci fıkrasındaki şartlara uygun hale getirerek yetki belgesi alması gerekir.” denilmekte olup, 15/8/2020 tarih ve 31214 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 25 inci maddesiyle anılan yönetmeliğin geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrası “Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden işletmelerin, 31/08/2020 tarihine kadar durumlarını bu Yönetmelikteki şartlara uygun hale getirerek yetki belgesi alması gerekir.” şeklinde değiştirilmiştir.

Buna göre, ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti hakkında yönetmelik kapsamında yetki belgenizin bulunmaması halinde, 31/8/2020 tarihinden sonraki satışlarınız için 3065 sayılı Kanunun 23/f maddesinde yer alan özel matrah uygulamasından faydalanmanız mümkün bulunmamakta olup, bu durumda noter satış senedi ile vergi mükellefi olmayan kişilerden satın aldığınız binek otomobillerinin tesliminde toplam bedel üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yetki-belgesi-olmayan-isletmeler-ikinci-el-arac-alim-satiminda-kdv-yonunden-ozel-matrah-uygulamasindan-yararlanamaz/feed/ 0
Gayrimenkul satışlarında satış bedelinin nakden ödenmesinde sakınca var mıdır? https://www.muhasebenews.com/gayrimenkul-satislarinda-satis-bedelinin-nakden-odenmesinde-sakinca-var-midir-2/ https://www.muhasebenews.com/gayrimenkul-satislarinda-satis-bedelinin-nakden-odenmesinde-sakinca-var-midir-2/#respond Wed, 31 Aug 2022 05:27:25 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=129884 Gayrimenkul satışlarında satış bedelinin nakden ödenmesinde sakınca var mıdır? Tapu nezdinde işlemlerin yapılıyor olması finans kurumları aracılığı ile ödeme zorunluluğunu kaldırır mı?

Gayrimenkul satış bedellerinin bankadan ödemesi zorunlu değildir.


459 SIRA NO’LU VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ

Resmi Gazete Tarihi: 24/12/2015

Resmi Gazete No: 29572

  1. Giriş

Vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayı, belli kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit etmek ve böylece kayıt dışılığı önlemek amacı doğrultusunda tahsilat ve ödemelerde tevsik zorunluluğu getirilmesi bu Tebliğin konusunu teşkil etmektedir.

  1. Yetki

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde Maliye Bakanlığına mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini bankalar, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme yetkisi verilmiştir.

Vergi Usul Kanununun yukarıda belirtilen hükmünün Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yapılan düzenlemeler aşağıda yer almaktadır.

  1. Tanımlar

Bu Tebliğde geçen;

a) Aracı finansal kurum: Bu Tebliğ uygulaması bakımından tahsilat ve ödemelere aracılık eden 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan bankayı, 29/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşlarını ve 9/5/2013 tarihli ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketini,

b) Ödeme: Nakit ve her an kullanıma hazır banka varlığından oluşan ödeme mevcudundaki azalışı,

c) Tahsilat: Nakit ve her an kullanıma hazır banka varlığından oluşan ödeme mevcudundaki artışı,

ç) Tevsik zorunluluğu kapsamında olanlar: Bu Tebliğ uygulaması bakımından, Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarları, serbest meslek erbabını, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarları, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçileri, vergiden muaf esnafı,

d) Tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlar: Bu Tebliğ uygulaması bakımından tevsik zorunluluğu kapsamında olanlar dışında kalanları

ifade eder.

  1. Tevsik Zorunluluğunun Kapsamı ve Tutarı

4.1. Kapsam ve Tutar

Tevsik zorunluluğu kapsamında olanların, kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları, 7.000 TL’yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur.

Bu kapsamda örneğin;

– Her türlü mal teslimi veya hizmet ifasına ilişkin tahsilat ve ödemelerin,

– Avans, depozito, pey akçesi gibi suretlerle yapılacak tahsilat ve ödemelerin,

– İşletmelerin kendi ortakları ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle yaptığı her türlü tahsilat ve ödemelerin

belirlenen haddi aşması durumunda, aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması ve bu işlemlerin söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik edilmesi zorunludur.

(09.06.2017 tarihli ve 30091 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 480 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği ile eklenen paragraf) Tevsik zorunluluğu kapsamında olanlardan araç kiralama faaliyeti ile uğraşanların vermiş oldukları motorlu kara taşıtı ve motorlu kara aracı (13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile 18/7/1997 tarihli ve 23053 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğine göre tescile yetkili kuruluşlarca kayıt ve tescil edilmesi zorunlu olmayan taşıt ve araçlar hariç) kiralama hizmetlerine ilişkin tahsilat ve ödemelerin ise yukarıda belirtilen hadle sınırlı kalınmaksızın, aracı finansal kurumlar tarafından düzenlenen belgeler ile tevsik edilmesi zorunludur.

4.1.1. Aynı Günde Aynı Kişi veya Kurumlarla Yapılan İşlemler

Aynı günde aynı kişi veya kurumlarla yapılan işlemlerin toplam tutarının bu Tebliğin (4.1.) bölümünde belirlenen haddi aşması durumunda, işlemlerin her biri işlem bazında belirlenen haddin altında kalsa bile, aştığı işlemden itibaren işleme konu tahsilat ve ödemelerin de aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılması zorunludur.

Örnek: Tevsik zorunluluğu kapsamında olan (A) A.Ş., aynı gün içerisinde (B) Ltd. Şti.’nden sırasıyla 1.000 TL, 3.000 TL, 3.500 TL ve 500 TL tutarında ayrı ayrı mal alımları gerçekleştirmiştir. Tevsik zorunluluğu kapsamında olan (A) A.Ş.’nin (B) Ltd. Şti.’nden aynı günde yaptığı mal alımları toplamı 3.500 TL’lik alımla 7.000 TL’lik haddi aştığından, son iki işleme ait tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamında aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması gerekmektedir.

Söz konusu tahsilat ve ödemelerde tevsik zorunluluğuna uyulmaması durumunda (A) A.Ş. ile (B) Ltd. Şti.’ne ayrı ayrı ceza uygulanacaktır.

4.1.2. Kısım Kısım Yapılan Tahsilat ve Ödemeler

Tahsilat ve ödemeye konu işlem tutarının tevsik zorunluluğu kapsamında bu Tebliğin (4.1.) bölümünde belirlenen haddi aşması halinde, bedelin farklı tarihlerde kısım kısım ödenmesinde işlemin toplam tutarı dikkate alınacak ve her bir tahsilat ve ödeme, tevsik zorunluluğu kapsamında aracı finansal kurumlar kanalıyla gerçekleştirilecektir.

Örnek: Serbest meslek erbabı (C), (D) A.Ş.’ye bir yıl süreyle vereceği hizmet karşılığında 12.000 TL alacaktır. Aralarındaki anlaşma gereği (D) A.Ş., hizmet bedelini 1.000 TL’lik taksitler halinde ödeyecektir. Bu durumda serbest meslek makbuzunun, taksitlerin ödendiği tarihlerde 1.000 TL üzerinden düzenlenmesi tevsik zorunluluğunu ortadan kaldırmayacak, sözleşmenin toplam tutarı belirlenen haddi aştığından kısım kısım yapılan her bir tahsilat ve ödeme de aracı finansal kurumlar kanalıyla tevsik edilecektir.

Söz konusu tahsilat ve ödemelerde tevsik zorunluluğuna uyulmaması durumunda serbest meslek erbabı (C) ile (D) A.Ş.’ye ayrı ayrı ceza uygulanacaktır.

4.2. Kapsamda Olmayan Tahsilat ve Ödemeler

a) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda yer alan merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile bunlara ait döner sermaye işletmelerinin işlemlerine konu tahsilat ve ödemelerin,

b) 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda tanımlanan sermaye piyasası aracı kurumlarında yapılan işlemlere konu tahsilat ve ödemelerin,

c) 11/8/1989 tarihli ve 20249 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 89/14391 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararda tanımlanan yetkili döviz müesseselerinin yapacakları döviz alım satım işlemlerine ilişkin tahsilat ve ödemelerin,

ç) Tapu sicil müdürlüklerinde gerçekleştirilen işlemler karşılığında yapılan tahsilat ve ödemelerin,

d) Noterlerde gerçekleştirilen işlemler karşılığında yapılan tahsilat ve ödemelerin,

e) 5018 sayılı Kanunda yer alan merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ile bunların teşkil ettikleri birlikler, kanunla kurulan diğer kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan ve işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşlar veya bunlara ait veya tabi diğer müesseseler tarafından yapılan ihale işlemlerine ilişkin yatırılması gereken teminat tutarlarına ilişkin tahsilat ve ödemelerin,

(12.02.2016 tarihli ve 29622 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 469 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği ile eklenen bent)f) 6362 sayılı Kanun uyarınca kurulan Borsa İstanbul A.Ş. bünyesinde yer alan Kıymetli Madenler Piyasasında işlem yapma yetkisi verilenlerin, faaliyet konuları kapsamında yapacakları işlemlere ilişkin tahsilat ve ödemelerin,

(01.04.2017 tarihli ve 30025 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 479 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği ile eklenen bent)g) Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler tarafından; 11/3/2010 tarihli ve 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre kurulmuş olan toptancı hallerinde faaliyet gösteren tüccar, üretici, üretici örgütleri ve komisyonculara yapılan sebze ve meyve, et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, su ve su ürünleri, bal ve yumurta gibi diğer gıda maddeleri, kesme çiçek ve süs bitkileri satışları ile söz konusu yerler dışında yapılmakla birlikte anılan Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında bildirime tabi tutulmuş satışlara ilişkin tahsilat ve ödemelerin,

(09.06.2017 tarihli ve 30091 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 480 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği ile eklenen bent) ğ) Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilere ait ürünlerin, 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu kapsamında kurulan ticaret borsalarına mezkur Kanunun 46 ncı maddesinde belirtilen süreler dahilinde tescil ettirilerek gerçekleşen satışlarına ilişkin tahsilat ve ödemelerin,

aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.

4.3. Diğer Hususlar

Bu Tebliğ kapsamında aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunlu bulunan tahsilat ve ödemelerin bu kurumlarca mevzuatlarına göre düzenlenen belgelerle (dekont, hesap bildirim cetveli, alındı vb.) tevsiki zorunludur.

Tevsik zorunluluğu kapsamında yapılan işlemler için aracı finansal kurumlar tarafından düzenlenen belgeler yapılan işlemi değil o işleme ilişkin tahsilat veya ödemeyi tevsik etmektedir. Dolayısıyla tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamında aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması, bu zorunluluğu ortaya çıkaran işleme ilişkin olarak Vergi Usul Kanununda yer alan belgeleri düzenleme zorunluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.

  1. Ceza Uygulaması

Tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması zorunluluğuna uyulmaması durumunda ilgililere Vergi Usul Kanununda yer alan cezalar tatbik edilir.

  1. Yürürlük

Bu Tebliğ 1/1/2016 tarihinde yürürlüğe girer.

Tebliğ olunur.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/gayrimenkul-satislarinda-satis-bedelinin-nakden-odenmesinde-sakinca-var-midir-2/feed/ 0
Tapu harcı hangi bedel üzerinden ödenmelidir? https://www.muhasebenews.com/tapu-harci-hangi-bedel-uzerinden-odenmelidir/ https://www.muhasebenews.com/tapu-harci-hangi-bedel-uzerinden-odenmelidir/#respond Mon, 17 Jan 2022 08:54:54 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=121052 Gayrimenkul alım satım işlemlerinde tapu harcı hangi bedel üzerinden ödenmelidir?

Gayrimenkul alım satım işlemlerinde tapu harcı, beyan edilen gerçek alım satım bedeli üzerinden ödenmelidir. Tapuda yapılan işlemden sonra, beyan edilen alım satım bedelinin gerçek durumu yansıtmadığının veya emlak vergisi değerinden daha düşük bir bedel üzerinden harç ödendiğinin tespit edilmesi halinde, eksik ödenen harç %25 vergi ziyaı cezası ile birlikte alıcı ve satıcıdan alınacaktır.


Kaynak: GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tapu-harci-hangi-bedel-uzerinden-odenmelidir/feed/ 0
Tapu harçları B formunda bildirilir mi? https://www.muhasebenews.com/tapu-harclari-b-formunda-bildirilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/tapu-harclari-b-formunda-bildirilir-mi/#respond Wed, 10 Nov 2021 15:30:23 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=117909 Ödenen tapu harçları ba formunda bildirilmesi gerekiyor mu? 

Vergi ve Harçlar B formunda bildirilmez

Şirket aktifine alınan bina tapuda niteliği arsa olarak gözükmektedir. Fiilen kullanılmakta olan bu yer için amortisman ayrılabilir mi? 

Emlak vergisi Bina vergisi olarak ödeniyor ise ;Amortisman payı gider olarak yazılır. Tapu harcı gider olarak yazılır.

]]>
https://www.muhasebenews.com/tapu-harclari-b-formunda-bildirilir-mi/feed/ 0
Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescili https://www.muhasebenews.com/muris-muvazaasi-nedeniyle-tapu-iptali-ve-tescili/ https://www.muhasebenews.com/muris-muvazaasi-nedeniyle-tapu-iptali-ve-tescili/#respond Sat, 06 Nov 2021 01:00:14 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=116378

Av. Merve ÇELİK
m.celik@ozgunlaw.com


I- GİRİŞ

Öğretide yapılan muvazaa tanımlamalarında muvazaa, irade ile dışa vurulan beyan arasında salt üçüncü kişileri aldatmak amacıyla birden fazla kişi tarafından bilerek ve isteyerek uygunsuzluk hali yaratmak olarak ifade edilmektedir. Muvazaa hem öğretide hem de uygulamada mutlak ve nisbi muvazaa olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Bu makalenin konusunu oluşturan muris muvazaası ise nisbi muvazaanın bir türüdür. Muris muvazaası Türk Hukuku’nda her zaman önemini ve yerini koruyan bir konu olup, kişilerin gelenek ve göreneklerin etkisiyle muvazaalı sözleşmeler yapmaları sonucunda toplum ihtiyaçları sebebiyle ortaya çıkmıştır. Muris muvazaası kavramı kanunda açıkça düzenlenmemiş, Yargıtay içtihatlarıyla hukuk sistemimize girmiştir. Muris muvazaasına ilişkin ilk Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı karardır.  Uygulamada yaygın olarak görülen muris muvazaası temelde, kişilerin hayatları boyunca edindikleri malvarlıklarının ölümden sonraki akıbetlerine müdahale ederek çeşitli sebeplerle aileden bazı kişilere terekeden daha fazla mal bırakması ya da mirasçılarından mal kaçırması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.  Mirasbırakanların bu muvazaalı işlemleri karşısında, asıl korunması gerekenler mirasçılar olup mirasçılara gerekli hukuksal imkanların sağlanması gerekmektedir. İşbu çalışmanın konusu toplam dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde muvazaa kavramı, muvazaanın çeşitleri; ikinci bölümde muris muvazaası kavramı ve unsurları; üçüncü bölümde muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescili davaları; son olarak dördüncü bölümde ise Yargıtay’ın son yıllarda muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescili davalarında verdiği kararlar üzerinde durulacaktır.

A. MUVAZAA, UNSURLARI VE TÜRLERİ  

“Vaz” sözcük kökünden türeyen muvazaa; bahse girişmek, gerçeğe aykırı hareket ve işlemlerde bulunmak anlamlarına gelmektedir. [1] Hukuk doktrininde muvazaa kavramına yönelik tek bir tanım bulunmamaktadır. Bütün tanımlar ana hatlarda birleşseler dahi birçok yönden farklılık arz etmektedir. Bunun sebebi ise muvazaanın tanımı, kapsam, hüküm ve sonuçları ile ilgili gerek doktrinde gerekse uygulamada tam bir görüş birliğinin bulunmamasıdır. Bu sebeple öğretide yapılan muvazaa tanımlamaları arasında en çok kabul gören tanımı belirtmek gerekirse; muvazaa, her iki tarafın iradesi ile dışa yönelik beyanları arasında ortaya çıkan uygunsuzluk halidir. [2]

Daha ayrıntılı bir tanımla açıklamak gerekirse, Oğuzman ve Öz tarafından, “muvazaa” kavramı, “tarafların üçüncü şahısları aldatmak maksadıyla görünürde yaptıkları hukuki işlemin hiç hüküm doğurmaması ya da görünürdeki işlemin haricinde başka bir işlemin hükümlerini doğurması yönündeki anlaşmalarıdır.” şeklinde tanımlanmıştır. [3]

Muvazaanın şartlarının oluşması için üç koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlar; ilk olarak, tarafların gerçek amaçları ile yaptıkları işlemler arasında bilerek ve isteyerek yapılan bir uyumsuzluk, ikinci olarak, üçüncü kişileri aldatma amacı ve son olarak tarafların muvazaalı işlem yapma konusunda anlaşmalarıdır. [4]

Muvazaa gerek teoride gerekse uygulamada mutlak muvazaa ve nisbi muvazaa olmak üzere ikiye ayrılır.

a.Mutlak Muvazaa

Mutlak muvazaa öğretide, adi/yalın/basit muvazaa olarak da anılmaktadır. Taraflar gerçekte aralarında bir işlem yapmayı düşünmemelerine rağmen, diğer kişilere karşı sırf onları aldatma kastıyla bir işlem yapmış izlenimi vermek amacıyla görünüşte işlem yapmalarına mutlak muvazaa adı verilmektedir. [5] Mutlak muvazaada tek işlem görünürdeki anlaşma olup taraflar sadece yaptıkları görünürdeki anlaşma ile üçüncü kişileri kandırma saikı içerisindedirler. Bu nedenle gizli anlaşma mutlak muvazaanın unsurları arasında yer almamaktadır. Söz gelimi, bir kişinin aleyhine başlatılan icra takibinden kurtulmak amacıyla üzerinde bulunan malvarlığını devretmek arzusunda olmamasına rağmen malvarlığını alacaklılarından kaçırmak maksadıyla üçüncü kişilere devretmesi, mutlak muvazaanın bir örneğini oluşturmaktadır.

b. Nisbi Muvazaa

Nisbi muvazaa, tarafların aralarında yaptıkları bir sözleşmeyi, iradelerine uygun olmayan ve sırf üçüncü şahısları aldatmak için yaptıkları başka bir sözleşme ile gizlemeleri şeklinde tanımlanabilir. [6] Yani nisbi muvazaada, taraflar bir işlem yapmak istemekte ama yaptıkları bu işlemi üçüncü kişileri aldatma amacıyla yaptıkları işlemin arkasında gizli tutmaktadırlar. TBK m. 19’da nisbi muvazaa “bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır” olarak düzenlemiştir. Yine nisbi muvazaa Yargıtay kararlarında da “tarafların aralarında akdettikleri bir muameleyi kendi iradelerine uymayan ve dışa karşı yaptıkları başka bir muamele ile gizleme durumunun söz konusu olduğu” şeklinde açıklanmıştır. [7] Nisbi muvazaada, mutlak muvazaadan farklı olarak aranan unsurlar arasında gizli işlem de bulunmaktadır. Örneğin; bir babanın ölmeden önce evlatlarından birine taşınmazını satmış gibi göstermesi, nisbi muvazaaya örnek teşkil eder.

Nisbi muvazaa; sözleşmesinin niteliğinde muvazaa, sözleşmenin konusunda veya şartlarında muvazaa ve tarafların şahsında muvazaa olmak üzere üçe ayrılmaktadır. [8] İşbu çalışmanın konusunu oluşturan muris muvazaası, sözleşmenin niteliğinde muvazaa olan nisbi muvazaa türüne girmektedir. Taraflar bu muvazaa türünde görünüşteki sözleşmenin niteliğini tamamen değiştirirler. Örneğin; önalım hakkının kullanılmasını engellemek amacıyla gerçekte satış sözleşmesi ile devredilen payın bağış veya trampa sözleşmesi ile devredilmiş gösterilmesi sözleşmenin niteliğinde muvazaadır.

B.MURİS MUVAZAASI KAVRAMI VE UNSURLARI

a.Kavram

Uygulama ve doktrinde en sık rastlanan muvazaa türü muris muvazaasıdır. Nisbi bir muvazaa türü olan muris muvazaası bir kimsenin, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı karşılıksız kazandırmaları tapuda satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir. [9]   Yargıtay birçok kararında da muris muvazaasına “Bilindiği gibi; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.” şeklinde yer vermiştir. [10] Muris muvazaası niteliği itibariyle bir nisbi muvazaa türüdür. Bu bakımdan; tapuda ölünceye kadar bakma sözleşmesi veya satım olarak görünen sözleşme görünürdeki işlemi ifade eder, esasta olan bağışlama işlemi ise gizli işlemdir. Hatırlanacağı gibi muvazaada üçüncü kişileri aldatma kastı, muvazaanın bir unsurudur. Muris muvazaasında ise üçüncü kişileri aldatma kastı unsuru yerine, mirasçıları miras hakkından yoksun bırakma unsuru yer alır. [11]

Muris muvazaası yasalarımızda düzenlenmemiş olup TBK m. 19’da nisbi muvazaa olarak hükme bağlanmıştır. Ancak süregelen gelenek ve görenekler kişileri muvazaalı işlemler yapmaya yöneltmiş, bunun sonucunda da gerek doktrinde gerekse de uygulamada toplumsal bir ihtiyaç olarak muris muvazaasına ilişkin kurallar ortaya çıkmıştır. Muris muvazaasının esas dayanağını oluşturan 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında Tapu Sicil Memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklanmış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Türk Medeni Kanunu’nun 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına…” denilmiştir. Bu kararda belirlenen ilkeler daha sonra kabul edilen 22.05.1987 tarih ve 1986/4 Esas, 1987/5 Karar sayılı ve 16.03.1990 tarih, 1989/1 Esas, 1990/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında da kabul edilmiş ve bundan böyle uygulama bu ilkeler doğrultusunda şekillenmiştir. [12]

b.Unsurları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16.06.2010 Tarihli 2010/1-295 esas numaralı, 2010/333 sayılı kararında, muris muvazaasının diğer nisbi muvazaa türleri gibi 4 unsurdan oluştuğunu ifade etmiştir. Bunlar; görünüşteki sözleşme, üçüncü şahısları aldatma amacı, tarafların beyanları ile iradeleri arasında isteyerek meydana getirdikleri uyumsuzluğu açıklayan muvazaa anlaşması ve son olarak gizli sözleşmedir. Çalışmamızın bu kısmında muris muvazaasının unsurları tek tek açıklanacaktır. İlk olarak görünüşteki sözleşme, tarafların aslında yapmak istemedikleri işlemi tamamen üçüncü kişileri aldatmak amacıyla istiyormuş gibi göstermesidir. Üçüncü şahısları aldatma amacının temelinde, mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmak için aslında yapmak istemediği bir işlemi yapması söz konusudur. Tarafların beyanları ile iradeleri arasında isteyerek meydana getirdikleri uyumsuzluğu açıklayan muvazaa anlaşmasında ise, sözleşmeyi yapan iki tarafın aslında yapmak istemedikleri işlemi üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yapmış görünmeleridir. Son ve en önemli unsur olan gizli sözleşmede ise, mirasbırakan taşınmazını bağış yoluyla devretmek istemesine rağmen bu sözleşmeyi gerçek iradesine uygun olmayan satış sözleşmesinin arkasına gizlemektedir. [13]

C. MURİS MUVAZAASI NEDENİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİLİ DAVALARI

Çalışmamızın şimdiye kadarki kısmında, muvazaa ve muris muvazaası üzerinde ayrıntılı şekilde durulmuş olup bundan sonraki kısımda muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescili davaları üzerinde durulacaktır. Mirasçıların, mirasbırakanın yaptığı muvazaalı işlemlerin söz konusu olduğu durumlarda, bu işlemi iptal ettirmek için muvazaa iddialarını kanıtlayarak muvazaa nedenine dayanan bir dava açmaları gerekmektedir. Bu dava ile mirasçılar kendilerini aldatarak mal kaçırmaya çalışan mirasbırakanlara karşı hukuksal imkanlar kapsamında koruma altına alacaklardır.  Mirasbırakanın saklı pay sahibi olan mirasçılarının, şartlar uygun ise tenkis davası açma hakkı saklı kalmakta olup, haklarını ihlal eden işlemlere karşı miras payına kavuşmak için iptal davası açma haklarını kullanabilmektedirler. [14] Murisin muvazaalı işlemlerine karşı açılacak iptal davası HMK m. 118 ve devamında yazılı olan maddelerde düzenlenmiş bulunan yazılı yargılama şekline tabidir. Hukuki yararı bulunan bütün mirasçılar muris muvazaasına dayalı olarak dava açma hakkına sahiptirler. [15] Dava açma hakkına sahip olmayan kişiler; mirasbırakanın ölümü ile mirası reddeden kimseler, TMK hükümleri gereğince mirastan çıkarılmış olan kimseler, muris ile sağken mirastan feragat sözleşmesi yapmış mirasçılardır.  Kural olarak taşınmazların muris muvazaasına dayalı tapu iptali davalarında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olmadığı müddetçe   zamanaşımı söz konusu olmaz. [16]

Mirasbırakanın yaptığı taşınmaz devrinin mirasçılardan mal kaçırma kastıyla, yani muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığının tespiti için; gelenek ve görenekler, toplumsal eğilimler, olayların olağan akışı, mirasbırakanın taşınmaz satımında haklı bir sebebinin olup olmaması, murise davalının bakması veya minnet duygusu olup olmadığı, mirasbırakanın taşınmaz satışına ihtiyacının olup olmadığı, mirasbırakanın gelir durumu emekli maaşı ve gelir düzeyi, ölümüne yakın tüm mal varlığını sebepsiz devretmesi ve davalının ödeme gücü,  satış bedeliyle işlem tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, mirasbırakanın devir tarihinde ekonomik ve sosyal durumunun nasıl olduğu, taşınmazın devirden sonra kimin tasarrufunda olduğu gibi her somut olaya göre şekillenen  bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. [17] Muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptali-tescil veya tazminat davasında davacı olabilmek için öncelikli şart, muvazaalı işlemde bulunduğu iddia edilen kişinin ölmüş olması, yani ortada bir murisin bulunmasıdır. Mirasçının dava hakkı miras hakkından kaynaklandığından, kişi sağken miras hakkından bahsedilemeyeceğinden açılacak olan dava, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından usulden reddedilecektir. Her bir mirasçının kendi hakkı yönünden kendi miras payı oranında tapu iptali tescil davası açmasına olanak tanınmıştır. Mirasçılar arasında söz konusu iptal davası için zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından her bir mirasçı diğerlerinden bağımsız olarak tek başlarına miras payı oranında dava açıp, payları kadar tapu kaydının iptali ile tescilini talep edebilirler. Muris muvazaası sebebiyle tapu tescili ve iptali davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olup taraflar bu yetki kuralının aksine bir yetki sözleşmesi yapamazlar.

D. YARGITAY’IN SON YILLARDA VERDİĞİ KARARLAR

Yargıtay, muris muvazaası nitelendirmesi yapabilmek için; uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlamaktadır. Bu itibarla, Yüksek Mahkeme verdiği birçok kararda, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığını vurgulamaktadır. [18]

Yargıtay’ın muris muvazaası bakımından mirasbırakanın “mirasçıdan mal kaçırma” kastının varlığının araştırılmasının gerektiğine ilişkin bazı kararları aşağıda belirtilmiştir:

a.Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas: 2014/13646, Karar: 2016/7049, Karar Tarihi: 09.06.2016

“… murislerin … kız çocuklarından mal kaçırmalarını gerektiren bir nedenin dosya kapsamı ve tanık beyanları ile sabit olmadığı, davacıların kendi murisleri olan kök murislerden sonra ölmelerine rağmen sağlıklarında anılan taşınmaz temliklerinin muvazaalı olduğu iddiasıyla bir dava açmadıkları, murislerin oğlu …’in … alım gücünün bulunduğu, diğer taraftan, temlik tarihi itibariyle çekişmeli taşınmaz paylarının değersiz oldukları, ayrıca, bazı temliklerde davacıların murislerinin de aynı akitle pay temlikleri yaptıkları görülmektedir. … taşınmaz paylarının … temliklerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.

b.Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas: 2014/16166, Karar: 2016/5445, Karar Tarihi: 03.05.2016

“… Somut olaya gelince; 997 ada 27 parsel sayılı taşınmazdaki 11 nolu bağımsız bölümün tarafların miras bırakanı … ve davalının babası … adına ½ şer payla kayıtlı iken, … in ölümü ile 5/8 payla miras bırakan … ve 3/8 payla davalı adına intikalen tescil edildiği, her ikisinin de paylarını 05/01/1994 tarihinde dava dışı 3. şahsa sattıkları, eldeki davada dava konusu olan 991 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümün ise bu satıştan bir süre sonra 08/09/1994 tarihinde miras bırakan tarafından satın alındığı, davalı tanıklarının da davalı savunmasını doğruladığı görülmektedir. Somut olaya yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında; temlikteki gerçek amaç ve iradenin mirastan mal kaçırmak olmadığının kabulü gerekir.”

c.Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas: 2014/16629, Karar: 2016/5200, Karar Tarihi: 28.04.2016

“… murisin sağlık sorunlarının bulunduğu, miras bırakanın eşi öldükten sonra 15 yıl kadar davalının yanında kaldığı, miras bırakana davalının bakıp ilgilendiği, ayrıca çekişme konusu taşınmazın minnet duygusu ile davalıya verildiği hususunun davacının da kabulünde olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın değerinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin, başka bir ifadeyle, malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emek de olabileceği kabul edilmelidir. … miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırmak olmadığı kabul edilmelidir.”

Görüldüğü üzere Yargıtay, muris muvazaasına hükmedebilmek için davacının, mirasbırakan kişinin mirasçıdan mal kaçırmasını gerektirecek bir sebebi ortaya koymasını aramaktadır.

II- SONUÇ

Kaynağını Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı kararından alan nisbi muvazaa türlerinden olan muris muvazaasında, mirasbırakanın muvazaalı işlem yapmadaki amacı mutlaka mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Muris muvazaası yasalarımızda düzenlenmemiş olup TBK m. 19’da nisbi muvazaa olarak hükme bağlanmıştır. Ancak süregelen gelenek ve görenekler kişileri muvazaalı işlemler yapmaya yöneltmiş, bunun sonucunda da gerek doktrinde gerekse de uygulamada toplumsal bir ihtiyaç olarak muris muvazaasına ilişkin kurallar ortaya çıkmıştır. Mirasçıların, miras bırakanın yaptığı muvazaalı işlemlerin söz konusu olduğu durumlarda, bu işlemi iptal ettirmek için muvazaa iddialarını kanıtlayarak muvazaa nedenine dayanan bir dava açmaları gerekmektedir. İşbu davalar muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescili davalarıdır. Muris muvazaası nedeniyle tapu tescili ve iptali davalarında mirasbırakanın iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olup olmadığını, her somut olayın durumuna göre detaylı bir inceleme yaparak hâkim takdir edilecektir.

Av. Merve Çelik

Kaynakça:

  1. ERGÜNEY, Hilmi: Türk Hukukunda Lügat ve Istılahlar, Yenilik Basımevi, İstanbul, 1973, s. 330
  2. 2. Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2017, s. 181;
  3. Kemal Oğuzman ve Turgut Öz, Borçlar Hukuku- Genel Hükümler, Cilt:1, Vedat Yayınevi, İstanbul: 2018, s. 106.
  4. Barış Çiftçi, “Muris Muvazaası ve Muris Muvazaasında Bulunulamayacak Bazı Durumlar” TBB Dergisi, 2021, s.136-153.
  5. Meryem Günay, Yargıtay Kararları Işığında Muvazaa Kavramı, Adalet Bakanlığı Adalet Dergisi, Ankara: 2008, s.143.
  6. RENDA / ONURSAN, Borçlar Hukuku, Ankara 1973 s.62
  7. Yarg. 4. HD. 17.03.1978 T. 742-1968.
  8. Turgut Önen, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara: 1981, s.51;
  9. Kayhan, s. 184.; Ali Özuğur, Tenkis Muvazaa Mirasta İade Davaları, 3.Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2011. s.866.
  10. Yarg. 1. HD., 21.02.2018 T. 2015/5608 E., 2018/1075 K.; Yarg. 1. HD. 08.01.2018 T. 2015/6556 E., 2018/42 K.; Yarg. 1. HD. 29.03.2018 T. 2015/8732 E., 2018/8554 K.; Yarg. 1. HD. 07.06.2018 T. 2013/202 E., 2015/131 K.
  11. Nuran Sun, Muris Muvazaası, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep, 2019, s.44.
  12. Merve Arslantürk, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019, s.33.
  13. Antalya Gökhan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1. Cilt, Legal Yayıncılık, İstanbul 2016. s.279.
  14. Tekdoğan, A. (2019). Muris Muvazaası nedeniyle Açılan Tapu İptali ve Tescil Davaları. 2. Baskı, Ankara: Seçkin Yayınları, s. 111.
  15. Ayan, M. (2016). Miras Hukuku. 9. Bası, Ankara: Seçkin Yayıncılık, s. 146.
  16. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Yetkin Yayıncılık, İstanbul 2017, s.1283
  17. Murat Topuz, “Yargıtay Kararları Işığında Muris Muvazaasının Varlığını Gösteren Emareler Prof. Dr. M. İlhan Ulusan’a Armağan (Özel Sayı)”, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Temmuz 2016, Cilt 15, Sayı 2, s.726
  18. Zeynep Uyar Hatipoğlu, Yargıtay İçtihatlarına göre Muris Muvazaasında Miras Bırakanın Asıl İradesinin Tayini, Araştırma Makalesi, DÜHFD, Cilt:22, Sayı:36, Yıl:2007, s.109-135.

Kaynak: Av. Merve Çelik – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/muris-muvazaasi-nedeniyle-tapu-iptali-ve-tescili/feed/ 0
Şirketimiz üzerine varlık barışı kapsamında gayrimenkul alabilir miyiz? https://www.muhasebenews.com/sirketimiz-uzerine-varlik-barisi-kapsaminda-gayrimenkul-alabilir-miyiz/ https://www.muhasebenews.com/sirketimiz-uzerine-varlik-barisi-kapsaminda-gayrimenkul-alabilir-miyiz/#respond Sat, 23 Oct 2021 05:30:53 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=117038 7256 sayılı kanun bazı alacakların yeniden yapılandırılması ve varlık barışı kanunu için şirketimiz iki ortaklı olup şirket ortağımızın babasının yani 3.kişinin gayrimenkulünü varlık barışı kanunundan faydalanıp şirketimizin aktifine kaydetmek istiyoruz.  Burada tapu harcı ödenmesi gerekir mi?

3.Kişinin Gayrimenkulü için varlık barışı hükümleri uygulanmaz. 

Aşağıdaki linkler de bulunan tebliği inceleyiniz. 

https://www.ismmmo.org.tr/dosya/2002/Mevzuat-Dosya/28112020-varlik-barisi-gn-tb.pdf

_______________________________________________________________________

28 Kasım 2020 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : 31318

TEBLİĞ

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

BAZI VARLIKLARIN EKONOMİYE KAZANDIRILMASI

HAKKINDA GENEL TEBLİĞ

(SERİ NO: 1)

 BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Dayanak

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 11/11/2020 tarihli ve 7256 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 21 inci maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 93 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir.

(2) Bu Tebliğ;

a) Gerçek ve tüzel kişilerin yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının yurda getirilerek milli ekonomiye kazandırılmasına,

b) Yurt içinde bulunan ancak gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların vergi dairesine bildirilerek kanuni defter kayıtlarına alınabilmesine,

ilişkin açıklamaları kapsamaktadır.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 93 üncü maddesinin sekizinci fıkrası hükmüne dayanılarak hazırlanmıştır.

İKİNCİ BÖLÜM

Yurt Dışında Bulunan Varlıkların Bildirilmesi ve Türkiye’ye Getirilmesi

Yurt dışında bulunan varlıklara ilişkin bildirim

MADDE 3 – (1) Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, geçici 93 üncü madde hükümleri çerçevesinde, 30/6/2021 tarihine (bu tarih dâhil) kadar Türkiye’deki banka veya aracı kurumlara bildiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebileceklerdir.

(2) Birinci fıkra kapsamında gerçek ve tüzel kişilerce yapılacak bu bildirimlerin, yetkili kılınmış vekiller veya kanuni temsilciler tarafından da yapılabilmesi mümkündür.

(3) Yurt dışında sahip olunan ve yurt dışında bulunan varlıklar için anılan madde hükmünden yararlanılabilmesi mümkün olup, bildirime konu edilecek bu varlıkların bildirim tarihinden itibaren üç ay içerisinde Türkiye’ye getirilmesi gerekmektedir.

(4) Gerçek ve tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan söz konusu varlıklar, 17/11/2020 tarihinden 30/6/2021 tarihine kadar, Ek-1’de yer alan form ile bankalara veya (menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarına münhasır olmak üzere) aracı kurumlara bildirilebilecektir. Gerçek ve tüzel kişilerce, söz konusu varlıklara ilişkin olarak vergi dairelerine herhangi bir bildirimde bulunulmayacaktır.

(5) Gerçek ve tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan varlıklar için tek bir bildirim verilmesi esastır. Ancak, 30/6/2021 tarihine kadar birden fazla bildirimde (düzeltme amacıyla yapılan bildirimler dâhil) bulunulması mümkündür.

Yurt dışında bulunan varlıkların Türkiye’ye getirilmesi

MADDE 4 – (1) Geçici 93 üncü madde kapsamında bildirilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır. Bu hükümden faydalanılabilmesi için bildirime konu edilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şarttır. Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak hesaba ilgili varlığın transferi işlemlerinde, bildirimde bulunan hesap sahibi ile yurt dışından varlığı transfer edenin farklı kişiler olmasının söz konusu hükümden faydalanılması açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

(2) Yurt dışında bulunan varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve 17/11/2020 tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 30/6/2021 tarihine kadar kapatılmasında kullanılabilecektir. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye’ye getirilme şartı aranmayacaktır. Bu hükümden yararlananların, kredilerini kapattıklarına dair yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan alacakları tevsik edici belgeleri talep edildiğinde ibraz etmek üzere muhafaza etmeleri yeterlidir.

(3) 17/11/2020 tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının bu tarihten önce Türkiye’ye getirilmek suretiyle karşılanmış olması hâlinde, söz konusu avansların defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla anılan madde hükümlerinden yararlanılabilecektir.

(4) Yurt dışında bulunan ancak kapsama girmeyen varlıkların (örneğin taşınmazların) 30/6/2021 tarihine kadar kapsamdaki varlıklara dönüştürülmek suretiyle söz konusu madde hükümleri çerçevesinde Türkiye’ye getirilmesi mümkündür.

(5) Türkiye’ye getirilmekten maksat;

a) Para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının fiziki olarak Türkiye’ye getirilmesi veya bu varlıkların Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi,

b) Fiziki olarak Türkiye’ye getirilmesi veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi mümkün olmayan menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının aracı kurumlara bildirilmesidir.

(6) Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda mevcut ya da yeni açılan bir hesaba transfer edilmesi durumunda, banka dekontu veya aracı kurum işlem sonuç formları, varlıkların Türkiye’ye getirilmiş olduğunun tevsikinde kullanılabilecektir.

(7) 30/6/2021 tarihine kadar banka veya aracı kurumlara bildirilmesi kaydıyla, yurt dışında bulunan söz konusu varlıkların Türkiye’ye fiziki olarak getirilmesi sırasında yapılan deklarasyon/bildirime istinaden Gümrük İdaresinden alınan belgeler, varlıkların Türkiye’ye getirilmiş olduğunun tevsikinde kullanılabilecektir.

(8) Kapsama giren varlıkların Türkiye’ye getirilmesi nedeniyle, hiçbir suretle vergi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacaktır.

Yurt dışında bulunan varlıkların bildirimi üzerine banka veya aracı kurumlarca yapılacak işlemler

MADDE 5 – (1) Gerçek ve tüzel kişiler yurt dışında bulunan varlıkları, iki nüsha olarak hazırlayacakları Ek-1’de yer alan form ile bankalara veya aracı kurumlara bildireceklerdir. Formun bir nüshası, ilgili banka veya aracı kurum tarafından, varsa bildirim nedeniyle açılan hesaba ilişkin bilgiler yazılıp tasdik edildikten sonra, düzenlenen banka dekontları veya işlem sonuç formlarıyla birlikte ilgilisine geri verilecektir.

(2) Bildirimin gerçek veya tüzel kişinin vekili ya da kanuni temsilcisi tarafından yapılması halinde, bankalar veya aracı kurumlarca söz konusu vekil veya kanuni temsilcinin yetkili olup olmadığı hususu kontrol edilecektir.

(3) Bildirime konu edilen varlıklara ilişkin olarak banka veya aracı kurumlar tarafından, bildirimde bulunanlardan herhangi bir belge istenilmeyecektir.

(4) Banka veya aracı kurumlardan, bildirime konu edilen varlıklara ilişkin olarak vergi dairelerince herhangi bir belge istenilmeyecektir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Türkiye’de Bulunan Varlıkların Bildirimi

MADDE 6 – (1) Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan, ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, madde kapsamında 30/6/2021 tarihine (bu tarih dâhil) kadar Ek-2’de yer alan bildirim ile gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairelerine elektronik ortamda bildirilebilecektir.

(2) Yurt içinde sahip olunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, madde kapsamında bildirim konusu yapılabilecektir.

(3) Anılan madde kapsamında, taşınmazlar dışındaki bildirime konu varlıkların, gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince banka veya aracı kurumlardaki hesaplara yatırılması gerekmektedir. Bu minvalde, bildirime konu kıymetlerin banka veya aracı kurumlara yatırılarak varlıklarının ispatlanması ve banka ve aracı kurumlarca düzenlenmesi zorunlu belgelerle tevsiki şarttır.

(4) Geçici 93 üncü madde kapsamında bildirilen taşınmazların ayni sermaye olarak konulmak suretiyle işletme kayıtlarına alınması halinde, sermaye artırım kararının bildirim tarihi itibarıyla alınmış olması ve söz konusu kararın bildirim tarihini izleyen onuncu ayın sonuna kadar ticaret siciline tescil edilmesi kaydıyla, bu madde hükümlerinden faydalanılabilir.

(5) Yurt içinde bulunan varlıklar için gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince vergi dairelerine tek bir bildirim verilmesi esastır. Ancak, 30/6/2021 tarihine kadar birden fazla bildirimde (düzeltme amacıyla yapılan bildirimler dâhil) bulunulması mümkündür.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ortak Hükümler

Şirketlerin kanuni temsilcileri, ortakları veya vekilleri adına görünen varlıkların durumu

MADDE 7 – (1) Şirketlerin kanuni temsilcileri, ortakları ya da şirket veya şirketin ortakları adına geçici 93 üncü madde kapsamına giren varlıkları 17/11/2020 tarihinden önce yetkili kuruluşlarca düzenlenen bir vekalet veya temsil sözleşmesine istinaden değerlendirmeye yetkili olanların, bu tarih itibarıyla sahip oldukları ve yurt dışında bulunan varlıklarının, Tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde şirket adına bildirime konu edilerek Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi ya da Türkiye’de bulunan ancak 17/11/2020 tarihi itibarıyla kanuni defter kayıtlarında yer almayan varlıklarının Tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde şirket adına bildirilmek suretiyle Kanun hükümlerinden yararlanılabilmesi mümkündür.

(2) Şirket veya şirket ortaklarına ait olduğu halde şirketin kanuni temsilcileri, ortakları veya vekilleri dışındaki kişilerce tasarruf edilen varlıklar, söz konusu madde hükümleri çerçevesinde şirket adına bildirime konu edilerek madde hükmünden yararlanılabilecektir. Ayrıca, gerçek kişilere ait olduğu halde bu kişilerin ortağı veya kanuni temsilcisi oldukları yurt dışındaki şirketlerce tasarruf edilen varlıkların da ilgili gerçek kişiler adına bildirime konu edilmesi halinde madde hükmünden yararlanılabilmesi mümkündür. Ancak, bildirim dışındaki nedenlerle yapılacak inceleme esnasında söz konusu varlıkların şirket veya şirket ortaklarına ya da gerçek kişilere ait olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir.

Varlıkların bildirim değeri

MADDE 8 – (1) Gerek yurt dışında bulunan varlıkların banka veya aracı kurumlara bildirilmesinde gerekse yurt içinde bulunan varlıkların vergi dairelerine bildirilmesinde, bildirildiği tarih itibarıyla varlıklar, aşağıdaki değerleme ölçütleri ile değerlenecektir:

a) Türk lirası cinsinden para, itibari (nominal) değeriyle.

b) Altın, rayiç bedeliyle.

c) Döviz, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruyla.

ç) Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarından;

1) Pay senetleri, varsa borsa rayiciyle, borsa rayici yoksa rayiç bedeliyle, bu bedel tespit edilemiyorsa alış bedeliyle, alış bedeli de belli değilse itibari (nominal) değeriyle.

2) Tahvil, bono, eurobond gibi borçlanma araçları, varsa borsa rayiciyle, borsa rayici yoksa rayiç bedeliyle, bu bedel tespit edilemiyorsa alış bedeliyle, alış bedeli de belli değilse itibari (nominal) değeriyle.

3) Yatırım fonu katılma payları, ilgili piyasasında belirlenmiş kapanış fiyatıyla.

4) Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri gibi türev araçlar, varsa borsa rayiciyle, borsa rayici yoksa rayiç bedeliyle, bu bedel tespit edilemiyorsa alış bedeliyle, alış bedeli de belli değilse itibari (nominal) değeriyle.

d) Taşınmazlar, rayiç bedeliyle.

(2) Bildirimlerde söz konusu varlıkların Türk lirası karşılığı bedelleri esas alınacaktır.

(3) Bu Tebliğin uygulanmasında rayiç bedel, söz konusu varlıkların bildirildiği tarih itibarıyla belirlenen alım-satım bedeli olup bu bedelin gerçek durumu yansıtması gerekmektedir.

(4) Borsa rayiciyle değerlenecek varlıkların borsa rayicinin belirlenmesinde, söz konusu varlıkların bildirildiği tarihte işlem gördüğü yurt içi veya yurt dışındaki borsalarda oluşan değerler dikkate alınacaktır.

(5) Döviz cinsinden varlıklarda, bunların bildirildiği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru dikkate alınacaktır.

(6) Bildirimde bulunduktan sonra, yapılan hataların düzeltilmesi ya da bildirime konu edilen varlıkların azaltılması amacıyla 30/6/2021 tarihine kadar yapılacak düzeltmelerde varlıkların ilk bildirim tarihindeki değerleri esas alınır.

Bildirilen varlıkların kanuni defter kayıtlarına intikal ettirilmesi

MADDE 9 – (1) Bildirilen varlıklar, 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutan mükelleflerce, kanuni defterlere kaydedilebilecektir.

(2) Yurt dışında bulunan varlıkların; şirket adına bildirilmesi durumunda ilgili şirket, şahıslar adına bildirilmesi halinde bu şahısların kendileri, geçici 93 üncü maddenin sağladığı imkânlardan yararlanabileceğinden, şirket adına bildirime konu edilen varlıklar, şirketin kanuni defter kayıtlarına intikal ettirilebilecektir.

(3) 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutan mükelleflerce, Türkiye’ye getirilen varlıklar ile gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince kanuni defterlere kaydedilen varlıklar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın işletmelerine dâhil edilebileceği gibi, aynı varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmelerinden çekilebilecektir.

(4) Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetleri için pasifte özel fon hesabı açacaklardır. Söz konusu hesap serbestçe tasarrufa konu edilebilecek, sermayeye eklenebileceği gibi ortaklara da dağıtılabilecektir. Fon hesabında tutulan bu tutarlar, işletmenin tasfiye edilmesi halinde vergilendirilmeyeceği gibi 193 sayılı Kanunun 81 inci maddesi ile 5520 sayılı Kanunun 18 inci, 19 uncu ve 20 nci maddeleri uyarınca gerçekleşecek birleşme, devir ve bölünme hallerinde de vergilendirilmeyecektir. Ayrıca söz konusu varlıklara ilişkin tutarların, kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ortaklara dağıtılması halinde kar dağıtımına bağlı stopaj yapılmayacak, gerçek kişi ortaklar ile kurumlar vergisi mükellefi olan ortaklar tarafından elde edilen bu tutarlar da vergilendirilmeyecektir.

(5) Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterebileceklerdir.

(6) Bildirilen varlıklar, 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutan mükelleflerce, banka veya aracı kurumlara ya da vergi dairelerine bildirildiği tarih itibarıyla, 8 inci maddede yer alan esaslar çerçevesinde belirlenen Türk lirası karşılığı bedelleriyle, kanuni defterlere kaydedilebilecek ve söz konusu varlıkların elden çıkarılması halinde satış kazancının tespitinde bu bedel dikkate alınacaktır.

Gider ve amortisman uygulaması

MADDE 10 – (1) Bildirim konusu yapılarak kanuni defter kayıtlarına intikal ettirilen taşınmazlar hakkında 213 sayılı Kanunda yer alan amortismanlara ilişkin hükümler uygulanmayacaktır.

(2) Kayıtlara alınan bu varlıkların daha sonra elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gelirin veya kurum kazancının tespitinde gider veya indirim olarak kabul edilmeyecektir.

İnceleme ve tarhiyat yapılmayacak haller

MADDE 11 – (1) Geçici 93 üncü maddenin yedinci fıkrası uyarınca, bildirimde bulunulan varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır. Bu hükümden yararlanabilmek için;

a) Yurt dışında bulunan bildirime konu varlıkların bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi ya da Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi,

b) Türkiye’de bulunan ve taşınmazlar dışındaki bildirime konu varlıkların ise banka veya aracı kurumlardaki hesaplara yatırıldığını gösterir belgelerle tevsik edilmesi,

gerekmektedir.

(2) Bildirilen varlıkların, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve 17/11/2020 tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 30/6/2021 tarihine kadar kapatılmasında kullanılması mümkün olup, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye’ye getirilme şartı aranmaksızın vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaması imkanından yararlanılacaktır.

(3) 17/11/2020 tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının anılan tarihten önce Türkiye’ye getirilmek suretiyle karşılanmış olması halinde, söz konusu avansların defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaması imkanından yararlanılabilecektir.

Diğer hususlar

MADDE 12 – (1) İlgili kurum ve kuruluşlar, gerçek veya tüzel kişilerin geçici 93 üncü madde uyarınca yapılacak işlemlere ilişkin taleplerini yerine getirmek zorundadırlar.

Tebliğ olunur.

Ekleri için tıklayınız

 Varlık Barışına başvuru süresi 31 Aralık 2021 tarihine kadar uzatılmıştır. 

TÜRMOB BİLGİLENDİRME SİRKÜLERİ

VARLIK BARIŞINDAN YARARLANMA SÜRESİ ALTI AY UZATILDI 

7256 sayılı Yasa ile getirilen ve Varlık Barışı olarak bilinen Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 93’üncü maddesinde yer alan başvuru süreleri 30 Haziran 2021 tarihinden 31 Aralık 2021 tarihine uzatıldı. 

Uzatılan bu süreler aşağıdaki gibidir. 

⎯ Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının, maddedeki hükümler çerçevesinde, Türkiye’deki banka veya aracı kurumlara bildirilme süresi 

⎯ Bu varlıkların, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin kapatılmasında kullanılmasının son tarihi ⎯ Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların, vergi dairelerine bildirilme süresi 

Söz konusu varlıkların Türkiye’ye getirilmesi ya da sadece bildirimde bulunulması durumunda, herhangi bir vergi ödenmesi söz konusu değildir. 

17 Kasım 2020 tarihli ve 31307 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7256 sayılı BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN ile kesinleşmiş kamu ve diğer bazı alacakların yapılandırılmasına ilişkin düzenlemelerde bulunulmuş; Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunlarında değişiklikler yapılmıştı

Bu kapsamda Yasanın 21’inci maddesi ile varlık barışa olarak bilinen düzenlemelerin bir benzeri daha getirilerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na Kanuna aşağıdaki geçici 93’üncü madde eklenmişti.

Geçici Madde 93- 

Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, bu maddedeki hükümler çerçevesinde, 30/6/2021 tarihine kadar Türkiye’deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilirler.

Birinci fıkra kapsamına giren varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 30/6/2021 tarihine kadar kapatılmasında kullanılabilir. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye’ye getirilme şartı aranmaksızın bu madde hükümlerinden yararlanılır

Bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce Türkiye’ye getirilmek suretiyle karşılanmış olması hâlinde, söz konusu avansların defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla bu madde hükümlerinden yararlanılır. 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutan mükellefler, bu madde kapsamında Türkiye’ye getirilen varlıklarını, dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın işletmelerine dâhil edebilecekleri gibi aynı varlıkları vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate almaksızın işletmelerinden çekebilirler

Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 30/6/2021 tarihine kadar vergi dairelerine bildirilir. Bildirilen söz konusu varlıklar, 30/6/2021 tarihine kadar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın kanuni defterlere kaydedilebilir. Bu takdirde, söz konusu varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilir. Bu fıkra kapsamında bildirilen taşınmazların ayni sermaye olarak konulmak suretiyle işletme kayıtlarına alınması hâlinde, sermaye artırım kararının bildirim tarihi itibarıyla alınmış olması ve söz konusu kararın bildirim tarihini izleyen onuncu ayın sonuna kadar ticaret siciline tescil edilmesi kaydıyla, bu madde hükümlerinden faydalanılabilir.

Türkiye’ye getirilen veya kanuni defterlere kaydedilen varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmez.

Bu madde kapsamında bildirilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. Bu hükümden faydalanılabilmesi için birinci fıkra uyarınca bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şarttır. Cumhurbaşkanı, bu maddede yer alan süreleri, bitim tarihlerinden itibaren her defasında altı ayı geçmeyen süreler hâlinde bir yıla kadar uzatmaya; Hazine ve Maliye Bakanlığı, madde kapsamına giren varlıkların Türkiye’ye getirilmesi ve bildirimi ile işletmeye dâhil edilmelerine ilişkin hususları, bildirime esas değerlerin tespiti, bildirimin şekli, içeriği ve ekleri ile yapılacağı yeri, maddenin uygulanmasında kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. 

Daha sonra 28/11/2020 tarihli ve 31318 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bazı Varlıkların Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Genel Tebliğ (Seri No: 1) ile Gelir Vergisi Kanuna eklenen söz konusu Geçici 93’üncü madde ile ilgili açıklama ve düzenlemelerde bulunulmuştu. 

Düzenlemeye göre kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların 30 Haziran 2021 tarihine kadar vergi dairelerine bildirilmesi gerekiyordu. Konuya ilişkin olarak 14.11.2020/206 ve 29.11.2020/213 No.lu Sirkülerlerimizde konuya açıklama yapılmıştır.

30 Haziran 2021 tarihli ve 31527 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 4196 sayılı 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 93’üncü Maddesinin Birinci, İkinci ve Beşinci Fıkralarında Yer Alan Sürelerin, Bitim Tarihlerinden İtibaren 6 Ay Uzatılması Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı ile 1, 2 ve 5’inci fıkralarda yer alan süreler altı ay uzatılmıştır.


Kaynak: ismmmo,Resmi Gazete, TÜRMOB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/sirketimiz-uzerine-varlik-barisi-kapsaminda-gayrimenkul-alabilir-miyiz/feed/ 0
Değer artışı kazancı hesaplamasında hangi tarih baz alınır? https://www.muhasebenews.com/deger-artisi-kazanci-hesaplamasinda-hangi-tarih-baz-alinir/ https://www.muhasebenews.com/deger-artisi-kazanci-hesaplamasinda-hangi-tarih-baz-alinir/#respond Thu, 14 Oct 2021 01:30:01 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=116497 Değer artış kazancında iktisap tarihinden itibaren 5 yıl süre belirlenmiştir. Bu süre her ne kadar tapu tescilini baz alsa da bazı yorumlarda tapuların geç tescili olma durumunda konutun oturuma hazır hale gelmesi esas alınır yazıları vardır. 5 yıllık sürenin başlangıcında tapu tescilimi yoksa bu tarz özellik arz eden durumlar dikkate alınabilir mi?

G.menkul hukukunda TAPU TESCİLİ dikkate alınır. 

G.menkulün el değiştirilmesi tapu tescili ile olur. Oturma fiili sadece Emlak vergisi uygulamasında geçerlidir. 

Tapuda arsa olarak (kat irtifakı) tescilli olan evde oturulması halinde Arsa vergisi değil, Bina vergisi ödenir. Her yazıya, her yoruma itibar etmeyiniz.

DEĞER ARTIŞI KAZANÇLARI İSTİSNASI VE HESAPLAMASI (GVK Mük.Md.80) 

İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler (miras) hariç) gayrimenkullerin iktisap tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar, Bir takvim yılında elde edilen değer artış kazancının 2020 yılı için 18.000 TL’sı 2021 yılı için 19.000 TL’sı gelir vergisinden istisna olup aşan kısmı vergiye tabidir. 

Değer artışı kazancının hesaplanmasında aşağıdaki formül kullanılarak, değer artışına konu olan Menkul Kıymet veya Gayrimenkulün alış bedelinin yükseltilmesi sağlanır. (GVK Mük.Md.81) 

Alış Bedeli x Satıştan Önceki Aya İlişkin Yİ-ÜFE Arttırılmış Maliyet Bedeli =

Alış Tarihinden Önceki Aya İlişkin Yİ-ÜFE GVK ‘nun Mükerrer 81.maddesinin son fıkrasına göre; mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere TÜİK’çe belirlenen Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksindeki (Yİ-ÜFE) artış oranında artırılarak tespit edilir.

Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır. Ancak artış oranının % 10’nun altında kalması halinde yukarıdaki gibi maliyet artış hesaplaması yapılamaz. Alış ve satış arasındaki fark kâr olarak belirlenir, ilgili yıl istisnası düşüldükten sonra Gelir Vergisi Matrahına ulaşılır.


Kaynak: ismmmo,GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/deger-artisi-kazanci-hesaplamasinda-hangi-tarih-baz-alinir/feed/ 0
Bankaya Olan Borçlara Karşılık Gayrimenkul Devrinde Tapu Harcı İstisnası Var Mıdır? https://www.muhasebenews.com/bankaya-olan-borclara-karsilik-gayrimenkul-devrinde-tapu-harci-istisnasi-var-midir/ https://www.muhasebenews.com/bankaya-olan-borclara-karsilik-gayrimenkul-devrinde-tapu-harci-istisnasi-var-midir/#respond Sat, 02 Oct 2021 09:16:11 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=116291 T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
MERSİN VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü Sayı : 18008620-140[2016-705-84]-112509 07.11.2017 Konu : Bankaya Olan Borçlara Karşılık Gayrimenkul Devrinde Tapu Harcı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve eklerinin incelenmesinden, şirketinizin ipoteğinde bulunmayan mülkiyeti şirketiniz yetkilisi …’in eşi …’e ait olan Mersin İli … İlçesi … mahallesi … Ada, … parsel, … cilt ve … sahifede kayıtlı taşınmazın, şirketinizin borcuna karşılık …bank’a devredilerek şirketiniz borcuna mahsup edileceği belirtilerek, özelge talep formunuz ekinde yer alan protokol gereğince tapuda yapılacak tescil işlemlerinin harçtan istisna olup olmadığı hakkında Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

492 Sayılı Harçlar Kanununun 57 nci maddesinde, tapu ve kadastro işlemlerinden bu kanuna bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanların, tapu ve kadastro harçlarına tabi olduğu; Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin “I-Tapu işlemleri” başlıklı bölümünün 9 uncu maddesinde, mal birliği ve mal ortaklığının, mukaveleden mütevellit şüf’a, iştira ve vefa haklarının, aile yurtlarının mutlak veya nakil ile mükellef mirasçı nasbının sicile şerhinden veya tescilinden kayıtlı değer üzerinden nispi harç aranılacağı hüküm altına alınmıştır.

Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin I/20-a fıkrasında ise, gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (Cebri icra ve şuyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı nispi harç alınacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (Bu kooperatifler tarafından bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından verilecek kefaletler dâhil) bankalar, finansman şirketleri, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilere, bunların teminatlarına ve geri ödenmelerine ilişkin işlemlerin (yargı harçları hariç) bu Kanunda yazılı harçlardan müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır.

Konuyla ilgili olarak yayımlanan 01/11/2005 tarih ve 2005/1 sayılı Harçlar Kanunu Sirkülerinin, “Kredi Kullandıran Kurumlarca Kullandırılacak Kredilerde İstisnanın Sınırı” başlıklı 3 üncü bölümünde;

“492 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan 123 üncü maddesi ile kredi kuruluşlarınca kullandırılan kredinin kredi kuruluşuna geri dönüşüne kadar geçecek süreçte bu Kanun hükümlerine göre doğacak harçların aranılmaması öngörülmektedir.

Bu itibarla, bankalar, özel finans kurumları, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılan kredilerin vadesinde ödenememesi sebebiyle kredi borçlusunun veya kefillerinin, borca karşılık teminat gösterilen gayrimenkullerinin krediyi kullandıran kuruluş tarafından satın alınması halinde istisna, söz konusu gayrimenkullerin kredi kuruluşunun aktifine girmesine kadar geçecek süreçte noterde, yargıda, icrada ve tapuda yapılacak işlemler nedeniyle doğacak harçlarla sınırlı olup, şirket aktifine kaydedilen gayrimenkullerin daha sonra satılması işlemlerinin harçtan bağışık tutulmasına imkan bulunmamaktadır.”  açıklamasına yer verilmiştir.

Özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, kredi borçlusu veya kefili olmayan …’e ait taşınmazın şirketinizce …bank’tan alınan borca karşılık teminat gösterilmeksizin kredi borcuna karşılık vefa hakkı ile …bank’a devredileceği anlaşılmıştır.

Buna göre, kredi borcunun teminatı niteliğinde bulunmayan …’e ait söz konusu taşınmazın şirketinizin …bank’a olan borcuna karşılık devredilmesi ve taşınmaz üzerine tapuda vefa hakkı tesis edilmesi işlemlerinin harçtan istisna tutulması mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

 


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/bankaya-olan-borclara-karsilik-gayrimenkul-devrinde-tapu-harci-istisnasi-var-midir/feed/ 0