SONUCUNDA – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 06 Jul 2024 09:34:30 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Dava sonucunda ödenmesine hükmolunan gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı ile KDV indirim https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-dikkate-alinip-alinmayacagi-ile-kdv-indirim/ https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-dikkate-alinip-alinmayacagi-ile-kdv-indirim/#respond Sat, 06 Jul 2024 09:00:13 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=152449

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

 

Sayı

:

45404237-130[I.12.151.]-118

14/04/2014

Konu

:

Dava sonucunda ödenmesine hükmolunan gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı ile KDV indirim  

            İlgi (a)’da kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketiniz ile … arasında doğalgaz alım sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme hükümlerinde yer alan ödeme vadelerini …’ın tek taraflı değiştirmesi nedeniyle şirketiniz adına 2006, 2007 ve 2010 yılları için KDV li gecikme faizi faturası düzenlendiği, söz konusu faturaların defterinize kaydedilmediği ve dava konusu edildiği, davanın şirketiniz aleyhine sonuçlandığı, şirketinizin doğalgaz alımından doğan borcunu geciktirmesi nedeniyle bahse konu yıllarda adı geçen firma tarafından düzenlenen faiz faturası (vade farkı) bedellerinin gecikme zammı ile birlikte …’a ödeneceği belirtilerek

            – Düzenlendiği tarihlerde kayda alınmayarak dava konusu yapılan (2006, 2007 ve 2010 tarihli) söz konusu gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının davanın sonuçlandığı 2012 takvim yılı kayıtlarına alınıp alınmayacağı ve indirim konusu yapılıp yapılmayacağı,

            – Mahkemenin gecikme faizi ile birlikte tahsil edilmesine karar verdiği yukarıda bahsi geçen gecikme faizi faturaları üzerinden ilaveten hesaplanacak gecikme faizi tutarları için BOTAŞ’ın 2012 mali yılı döneminde fatura düzenleyip düzenlemeyeceği, düzenlenmesi halinde söz konusu faturada gösterilen KDV nin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün istenilmesi üzerine, ilgi (b)’de kayıtlı özelgemizde; … A.Ş.’ne dava sonucu gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan faiz tutarlarının fatura düzenlenmesi suretiyle belgelendirilmesi gerektiği, şirketinizce belirtilen yıllara ilişkin olarak düzenlenen ve aranızdaki ihtilaftan dolayı günümüze kadar kayıtlarınıza alınmayan fatura bedellerinin genel muhasebe ilkelerine uymak ve ilgili yıl gelir hesaplarıyla bağlantı kurulması suretiyle 2012 yılı defterlerine kaydedilmesi mümkün bulunduğu,

            – Şirketiniz adına düzenlenen (2006, 2007 ve 2010 tarihli) gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının, söz konusu belgeler vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak kaydıyla kanuni defterlerinize kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceğinden vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılından sonra kanuni defterlerinize kaydettiğiniz belgelere istinaden indirim hakkından yararlanmanızın mümkün olmadığı,

            – Ancak, …  A.Ş.’ye dava sonucu gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan faiz tutarları için adı geçen şirket tarafından düzenlenecek faturalarda gösterilen KDV tutarının, Kanunun 29 ila 34 üncü maddesindeki hükümler çerçevesinde söz konusu belgelerin vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamış olmak kaydıyla kanuni defterlerinize kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceği yönünde görüş tayin edilmişti.

            Bu defa ilgi (c) ve (ç)’de kayıtlı özelge talep formlarınızda;  2006, 2007 ve 2010 yılları için KDV’li olarak düzenlenen gecikme faizi faturalarında yer alan tutarların 2012 mali yılı kayıtlarında gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı ile geçmiş dönemlerle  ilgili olarak 2012 yılında ödenecek gecikme faizi tutarlarının KDV indirimi açısından vergiyi doğuran olayın ne zaman gerçekleşeceği hususunda bilgi talep edilmektedir.

            KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN :

            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (3) numaralı bendinde ise işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilam veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği; aynı Kanunun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatların gider olarak yazılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

            Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilmeyeceği; (g) bendinde ise sözleşmelerde cezai şart olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere, kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar ile tazminat giderlerinin kurum kazançlarının tespitinde gider olarak indirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

            Ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

            Yukarıda yer verilen Kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere şirketinizce dava konusu yapılan ve 2012 yılında neticelenen dava sonucunda ödenmesine hükmolunan 2006, 2007 ve 2010 yıllarına ilişkin gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarları miktar itibarıyla kesinleşip ödendiği dönem itibarıyla kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir

            KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN:

            KDV Kanununun;

            29/1-a maddesinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri,

            29/3 üncü maddesinde; indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

            34/1 inci maddesinde de, yurt içinden sağlanan veya ithal edilen mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin alış faturası veya benzeri vesikalar üzerinden ayrıca gösterilmek ve kanuni defterlere kaydedilmek suretiyle indirilebileceği

            hükme bağlanmıştır.

            Buna göre; şirketinizce dava konusu yapılan ve 2012 yılında neticelenen dava sonucunda gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan 2006, 2007 ve 2010 tarihli faturalar üzerinden ilaveten hesaplanan gecikme faizi tutarları için düzenlenen faturalarda yer alan KDV tutarları,  mahkeme kararının tebliğ edildiği takvim yılı aşılmamış olmak kaydıyla belgelerin kanuni defterlerinize kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilecektir.

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-dikkate-alinip-alinmayacagi-ile-kdv-indirim/feed/ 0
Enflasyon düzeltmesi sonucunda 698 hesaptaki bakiyeler hangi hesaplara aktarılacaktır? https://www.muhasebenews.com/enflasyon-duzeltmesi-sonucunda-698-hesaptaki-bakiyeler-hangi-hesaplara-aktarilacaktir/ https://www.muhasebenews.com/enflasyon-duzeltmesi-sonucunda-698-hesaptaki-bakiyeler-hangi-hesaplara-aktarilacaktir/#respond Thu, 07 Mar 2024 08:20:21 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=149671 Enflasyon düzeltmesi sonucunda 698’de biriken bakiyeleri, o şekilde bırakacak mıyız yoksa, 648 veya 658 e aktarım yapacak mıyız?

698 hesap, 648 veya 658 hesaplarına aktarım yapılacaktır.

 

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/enflasyon-duzeltmesi-sonucunda-698-hesaptaki-bakiyeler-hangi-hesaplara-aktarilacaktir/feed/ 0
Kısmen tahsil edip kısmen tahsil edemediğimiz müşteri çeki için nasıl bir muhasebe kaydı yapılmalıdır? https://www.muhasebenews.com/kismen-tahsil-edip-kismen-tahsil-edemedigimiz-musteri-ceki-icin-nasil-bir-muhasebe-kaydi-yapilmalidir/ https://www.muhasebenews.com/kismen-tahsil-edip-kismen-tahsil-edemedigimiz-musteri-ceki-icin-nasil-bir-muhasebe-kaydi-yapilmalidir/#respond Mon, 23 Oct 2023 11:03:45 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=147282 Ticari alacak sigortası kapsamında, satışımız neticesinde aldığımız çekin karşılıksız çıkması sonucunda, sigorta şirketi tarafından kısmi ödenmesinin muhasebe kayıtları nasıl olmalı?

KARŞILIKSIZ ÇEKİN TAHSİL EDİLEMEYEN KISMI

HESAP BORÇLU ALACAKLI
128. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR          50,00
101 ALINAN ÇEKLER                      50,00
Karşılıksız çekin şüpheli hale gelmesi
TOPLAM         50,00                       50,00  
654. KARŞILIK GİDERLERİ (-)          50,00
129. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI (-)                      50,00
Karşılıksız çek için karşılık ayrılması
TOPLAM         50,00                       50,00  
129. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR KARŞILIĞI (-)          50,00
128. ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR                      50,00
Hesapların kapatılması
TOPLAM         50,00                       50,00  

 

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/kismen-tahsil-edip-kismen-tahsil-edemedigimiz-musteri-ceki-icin-nasil-bir-muhasebe-kaydi-yapilmalidir/feed/ 0
Zorunlu ve ihtiyari arabuluculuk müessesine başvurulması sonucunda ödenen tazminatlarda gelir vergisi istisnası var mıdır? https://www.muhasebenews.com/zorunlu-ve-ihtiyari-arabuluculuk-muessesine-basvurulmasi-sonucunda-odenen-tazminatlarda-gelir-vergisi-istisnasi-var-midir/ https://www.muhasebenews.com/zorunlu-ve-ihtiyari-arabuluculuk-muessesine-basvurulmasi-sonucunda-odenen-tazminatlarda-gelir-vergisi-istisnasi-var-midir/#respond Thu, 28 Apr 2022 22:16:03 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=114551 T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

64597866-120[25/1]-9209

07.06.2021

Konu

:

Zorunlu ve ihtiyari arabuluculuk müessesine başvurulması sonucunda ödenen tazminatlarda gelir vergisi istisnası hk.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, Kurumunuzun 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında bankacılık faaliyetleri ile iştigal ettiği, iş sözleşmesi feshedilen çalışanlarınızın iş mahkemesinde dava açmadan önce, 7036 sayılı Kanun uyarınca dava açma şartı olarak zorunlu arabuluculuk müessesine başvurulması sonucu Bankanız tarafından işe başlatılmayan personele ödenecek işe başlatmama tazminat tutarları ile Bankanız ile çalışanlarınızın iş sözleşmesi feshedilmeden önce çıkış koşullarında mutabık kalınması için ihtiyari arabuluculuk müessesine başvurması halinde ödenecek tazminat tutarlarının, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında gelir vergisinden istisna olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.

Bu kanunun uygulanmasında, aşağıda yazılı ödemeler de ücret sayılır:

……..

(7103 Sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle eklenen bent; Yürürlük: 27.03.2018)7. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar.”

hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında tevkifat yapmakla yükümlü olanlar sayılmış ve aynı fıkranın (1) numaralı bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanunun 25 nci maddesinde, “Aşağıda yazılı tazminat ve yardımlar gelir vergisinden müstesnadır.

1. (7162 sayılı Kanunun 2 inci maddesiyle değişen bent Yürürlük; 30.01.2019) Ölüm, engellilik ve hastalık sebebiyle verilen tazminat ve yardımlar ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca ödenen işsizlik ödeneği ve 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa göre ödenen işe başlatmama tazminatı;

7.a) (7103 Sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişen bent; Yürürlük: 27.03.2018) 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanununa göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları;

b) Hizmet erbabının tabi olduğu mevzuata göre bu bendin (a) alt bendinde belirtilen istisna tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar (Bu bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.);”

hükmü yer almaktadır.

1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde, kıdem tazminatına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olup, hizmet erbabına ödenebilecek kıdem tazminatı, en yüksek devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarı ile sınırlandırılmış bulunmaktadır.

Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanununun;

20 nci maddesinde, “İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir…”

21 inci maddesinde, “İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.

……

(Ek fıkra: 12/10/2017-7036/12 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların, işçinin işe başlatılması konusunda anlaşmaları hâlinde;

a) İşe başlatma tarihini,

b) Üçüncü fıkrada düzenlenen ücret ve diğer hakların parasal miktarını,

c) İşçinin işe başlatılmaması durumunda ikinci fıkrada düzenlenen tazminatın parasal miktarını, belirlemeleri zorunludur. Aksi takdirde anlaşma sağlanamamış sayılır ve son tutanak buna göre düzenlenir. İşçinin kararlaştırılan tarihte işe başlamaması hâlinde fesih geçerli hâle gelir ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur. “

hükümlerine yer verilmiştir.

Diğer taraftan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü yer almaktadır.

Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin uygulanmasına yönelik açıklamalara 303 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Hizmet Erbabına Ödenen Tazminatların Vergilendirilmesi ile İstisna Uygulaması” başlıklı bölümünde yer verilmiş olup, anılan Tebliğin 11 inci maddesinde,

(1) Çalışma hayatında hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açılmaması vb. nedenlerle karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi ödemeler yapılabilmektedir. 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin (b) alt bendinde yapılan düzenleme ile bu ödemelerinde çalışanın tabi olduğu mevzuata göre kıdem tazminatına ilişkin istisna tutarının hesabında dikkate alınması gerektiği hususuna açıklık getirilmiştir. Buna göre, anılan Kanunlar uyarınca ödenecek kıdem tazminatlarından gelir vergisinden istisna edilecek tutar hesap edilirken, yukarıda sayılan ödemeler de dahil edilerek ödemelerin toplamı üzerinden istisna uygulanacak, istisnayı aşan tutarlar ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır.

(2) 1475 ve 854 sayılı Kanunlar uyarınca bu Tebliğin 10 uncu maddesinde belirtildiği şekilde hesaplanan kıdem tazminatı tutarı dışında, birinci fıkrada sayılan ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu ödemenin; bu tutar ile kıdem tazminatı tutarı toplamının, en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısmı istisnaya konu edilecektir.

…….”açıklamalarına yer verilmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin uygulanmasına yönelik açıklamalara, 306 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Tazminat Ödemelerinde İstisna Uygulaması” başlıklı dördüncü bölümünde yer verilmiş olup, anılan Tebliğin 9 uncu maddesinde,

“(1) 7162 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yapılan değişiklik ile hizmet erbabına ölüm, engellilik ve hastalık gibi durumlarda ödenen tazminat ve yardımlara uygulanan gelir vergisi istisnası aynen korunmuş, gelir vergisinden istisna edilen işsizlik nedeniyle verilen tazminatlar ile işe başlatmama tazminatlarının hangi tazminatlar olduğuna açıklık getirilmiştir.

(2) 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendine göre hizmet erbabına;

a) Ölüm, engellilik ve hastalık gibi durumlarda ödenen tazminat ve yardımlar,

b) 4447 sayılı Kanun uyarınca ödenen işsizlik ödeneği,

c) 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre ödenen işe başlatmama tazminatları,

gelir vergisinden istisnadır.

(3) 4447 sayılı Kanun uyarınca sigortalı işsizlere Kanunda belirtilen şartları taşımaları halinde işsiz kaldıkları dönem için yine Kanunda belirtilen süre ve miktarda yapılan işsizlik ödeneği ödemeleri ile 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre, işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işçinin başvurusu üzerine işverenin bir ay içinde işe başlatmadığı durumda, işçiye, en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında ödenen tazminat istisna kapsamındadır.

(4) 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre, arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların, işçinin işe başlatılmaması konusunda anlaşmaları halinde, iş sözleşmesi feshedilen hizmet erbabına en çok sekiz aylık ücreti tutarında ödenen işe başlatmama tazminatları da istisna kapsamındadır.

(5) Karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar ise 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde düzenlenen istisna kapsamında olmayıp, aynı maddenin birinci fıkrasının 27/3/2018 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanunla değişik (7) numaralı bendi kapsamında değerlendirilecektir.”

açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, iş sözleşmesi feshedilen ve işe iade davası açabilmek için arabulucuya başvuran personel ile Bankanızın, arabulucu nezdinde anlaşması sonucu, söz konusu personele ödenecek sekiz aylık ücretini geçmeyen işe başlatmama tazminatının, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında gelir vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ancak, iş sözleşmesi feshedilmeden önce çıkış koşullarında mutabık kalınması için ihtiyari arabuluculuk müessesine başvurulması halinde ödenecek ek tazminatların; 4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesine göre ödenen işe başlatmama tazminatı olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından, Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında istisna edilmesi mümkün bulunmamakta olup, bu kapsamda ödenen ek tazminatların Gelir vergisi Kanununun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

 


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/zorunlu-ve-ihtiyari-arabuluculuk-muessesine-basvurulmasi-sonucunda-odenen-tazminatlarda-gelir-vergisi-istisnasi-var-midir/feed/ 0
Diğer sermaye yedeklerini sermaye artırımında kullanabilir miyiz? https://www.muhasebenews.com/diger-sermaye-yedeklerini-sermaye-artiriminda-kullanabilir-miyiz/ https://www.muhasebenews.com/diger-sermaye-yedeklerini-sermaye-artiriminda-kullanabilir-miyiz/#respond Tue, 07 Dec 2021 09:30:54 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=118974 Diğer sermaye yedeklerini sermaye artırımda kullanabilir miyiz?

529 hesapta takip ettiğiniz diğer sermaye yedekleri nelerden oluşuyor? 

Bu yedekler için özel olarak düzenlenmiş rapor örneği yoktur. 

Mevcut raporlardan olan Geçmiş yıllar karlarının sermayeye eklenmesi raporundan uyarlanarak rapor düzenleyebilirsiniz.

Ortakların nakdi sermaye olarak koyduğu paranın tasfiye sonucunda ortaklara geri gönderiminde vergi kesintisine tabi olup olmadığı hk.

T.C. 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir, Kurumlar ve Diğer Vergiler Müdürlüğü

Sayı : 75497510-125[17-2018-12]-E.46365 03.10.2019
Konu : Ortakların nakdi sermaye olarak koyduğu paranın tasfiye sonucunda ortaklara geri gönderiminde vergi kesintisine tabi olup olmadığı hk.  

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, hukuki olarak, yabancı sermayeli şirketin tasfiyeye girebilmesi için sermaye kaybının giderilmesi gerektiğinden herhangi bir borcu bulunmayan, gayrifaal durumdaki ve tasfiye edilmesi planlanan şirketin sermayesinde ortaklar tarafından nakden gönderilen … TL sermaye ödemesi ile birlikte bir sermaye artışının yapıldığı ve sermaye artışı sonrasında tasfiye kararının alındığı, söz konusu sermaye artışı sırasında ayrıca sermaye düzeltmesi olumlu farklarının, yasal yedekler ve olağanüstü yedeklerin sermayeye ilave edildiği, şirketin herhangi bir sermaye ihtiyacı olmamasına rağmen ortaklar tarafından yapılan … TL’lik nakit sermaye ödemesinin tamamının, bağlı bulunduğu grup bünyesinde değerlendirilmesi amacıyla Bulgaristan’da bulunan grup şirkete kredi olarak verildiği, söz konusu kredi tutarına ilişkin kredi sözleşmesinin mevcut olduğu, bu tutar üzerinden transfer fiyatlandırılması uygulamaları gereğince emsallere uygun oranlarda faiz geliri elde edildiği, ortak tarafından gönderilen söz konusu nakdi sermaye ödemesi üzerinde herhangi başka bir tasarrufta bulunulmadığı, söz konusu kredi tutarının tasfiye sonunda grup şirketinden tahsil edilerek ortaklara aynen geri gönderileceğini, öte yandan tasfiye sonunda ortaklara geri gönderilecek toplam tutarın, zararlar nedeniyle şirketin kayıtlı sermaye tutarının altında kalacağından, öncelikle hangi kaynağın dağıtılmış sayılacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.

 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 31.12.2003 tarihli bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetlerin nasıl düzeltileceği ile ilgili hükümlerin yer aldığı Geçici 25 inci maddesi ile malî tablolarda yer alan parasal olmayan kıymetlerin ne şekilde enflasyon düzeltmesine tâbi tutulacağı ile ilgili hükümlerin yer aldığı mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının 5 inci bendinde; “…Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tâbi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.” hükmü yer almaktadır.

 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Bilanço esasında ticari kazancın tespiti” başlıklı 38 inci maddesinin birinci fıkrasında ise, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı hükmüne yer verilmiştir.

 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Tasfiye” başlıklı 17 nci maddesinin birinci fıkrasında her ne sebeple olursa olsun tasfiye haline girmiş kurumların vergilendirmesinde hesap dönemi yerine tasfiye döneminin geçerli olacağı, tasfiyenin kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlayacağı ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona ereceği, başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve sonraki dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönemin bağımsız bir tasfiye dönemi sayılacağı hükme bağlanmıştır.

 Anılan maddenin dördüncü fıkrasında ise tasfiye halindeki kurumların vergi matrahının tasfiye kârı olduğu, tasfiye kârının da tasfiye döneminin sonundaki servet değeri ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri arasındaki olumlu fark olduğu, tasfiye kârı hesaplanırken, ortaklara veya kurum sahiplerine tasfiye esnasında avans olarak veya diğer şekillerde yapılan her türlü ödemelerin tasfiye sonundaki servet değerine; mevcut sermayeye ilave olarak ortaklar veya sahipleri tarafından yapılan ödemeler ile tasfiye esnasında elde edilen ve vergiden istisna edilmiş olan kazanç ve iratların tasfiye döneminin başındaki servet değerine ekleneceği; beşinci fıkrasında da tasfiye döneminin başındaki ve sonundaki servet değerinin, kurumun tasfiye dönemi başındaki ve sonundaki bilançosunda görülen öz sermayesi olduğu hüküm altına alınmıştır.

 Muhasebe ve Vergi uygulamalarında sermaye, işletme sahip veya ortaklarınca işe başlanıldığı zaman ya da işin devamı sırasında işletmeye konulan nakdi ya da gayri nakdi ve parayla ifade edilebilen değerleri ifade etmektedir. Vergi Usul Kanununun 192 nci maddesine göre özsermaye, bilançonun aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark olup, müteşebbisin işletmeye koymuş olduğu varlığı ifade eder. Aynı madde gereğince, ihtiyatlar ve kar bilançoda ayrı gösterilseler dahi özsermayenin unsurları sayılır.

 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (2009/14594 sayılı BKK ile 3.2.2009 tarihinden geçerli olmak üzere % 15), 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında da tam mükellef kurumlar tarafından, Türkiye’de bir iş yeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr payları üzerinden (2009/14593 sayılı BKK ile 3.2.2009 tarihinden geçerli olmak üzere % 15) bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vergi kesintisine tabi tutulanlar hariç olmak üzere vergi kesintisi yapılacağı,

 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendinde ise, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara (Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç) gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bendlerinde yazılı kâr paylarından (2009/14592 sayılı BKK ile 3.2.2009 tarihinden geçerli olmak üzere % 15) birinci fıkrada belirtilenler tarafından tevkifat yapılacağı,

 hükme bağlanmıştır.

 Aynı Kanunun 4842 sayılı Kanun’un 17 nci maddesi ile eklenen Geçici 62 nci maddesinde;

 1. Kurumlar vergisi mükelleflerinin;

 a) 31.12.1998 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde ettikleri kazançlarının,

 b) (a) bendi kapsamı dışında kalan ve 31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen, kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlarının,

 c) Geçici 61 inci madde kapsamında tevkifata tâbi tutulmuş kazançlarının, Dağıtımı halinde 94 üncü madde uyarınca tevkifat yapılmaz…

 hükümlerine yer verilmiştir.

 Konu ile ilgili açıklamaların yer aldığı 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “15.6.3. Gelir Vergisi Kanununun geçici 62 nci maddesi uygulaması” başlıklı bölümünde;

 …Söz konusu geçici maddede yer alan düzenleme uyarınca, kurumlar vergisi mükelleflerinin 31/12/1998 ve daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde ettikleri kârlarının dağıtımı halinde, bu kâr payları üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.

 Aynı şekilde 1/1/1999 ve 31/12/2002 tarihleri arasındaki hesap dönemlerinde elde edilen kurumlar vergisinden istisna kazançlar ile Gelir Vergisi Kanununa 4842 sayılı Kanunla eklenen geçici 61 inci madde kapsamında vergi kesintisine tabi tutulacak kazançların dağıtılması halinde ayrıca vergi kesintisi yapılmayacaktır.

 Bu madde hükmüne göre, dağıtılan kâr 31/12/2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen ve Kurumlar Vergisi Kanunu veya özel Kanunları uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilen kazanca ilişkin ise (serbest bölge kazancı, teknoloji geliştirme bölge kazancı, Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesinden ve devrinden elde edilen kazanç, mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 24 ve geçici 28 inci maddelerinde düzenlenen istisna kazançlar gibi) dağıtılan kârın bu kazançlara isabet eden kısmı üzerinden dağıtım sırasında vergi kesintisi yapılmayacaktır.

 Ancak, 2003 ve müteakip yıllardaki hesap dönemlerinde elde edilen söz konusu istisna kazançların dağıtılması halinde, dağıtılan bu tutarlar üzerinden kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisinin yapılması gerekecektir.

 Diğer taraftan, 1/1/1999–31/12/2002 tarihleri arasındaki hesap dönemlerine ilişkin normal kazançların dağıtıma tabi tutulması halinde ise dağıtılan bu kâr payları üzerinden, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılacaktır.

 açıklamalarına yer verilmiştir.

 Bu hüküm ve açıklamalar uyarınca, tasfiye sonucunda, ortaklarca ödenmiş sermaye dışındaki, öz sermaye hesaplarının (net tasfiye karı dahil) ortaklara dağıtılması veya işletmeden çekilmesi durumunda, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci ve 30 uncu maddeleri ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasının (b) bendi hükümleri uyarınca, Geçici 62 nci madde hükümleri de göz önünde bulundurularak, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekmekte olup, ortaklarca ödenmiş sermayenin ortaklara dağıtılması durumunda ise, vergi kesintisi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

 Öte yandan, daha önce sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, şirketin tasfiye edilmesi sebebiyle işletmeden çekildiği kabul edilerek bu tutarların öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulması, kurumlar vergisi sonrası kalan tutarların da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir.


Kaynak: ismmmo,GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/diger-sermaye-yedeklerini-sermaye-artiriminda-kullanabilir-miyiz/feed/ 0
Dava sonucunda ödenmesine hükmolunan gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının gider olarak mı yoksa indirim olarak mı değerlendirileceği https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-mi-yoksa-indirim-olarak-mi-degerlendirilecegi/ https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-mi-yoksa-indirim-olarak-mi-degerlendirilecegi/#respond Wed, 30 Dec 2020 09:16:04 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=100021

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

Sayı

:

45404237-130[I-12-151]-115484

03.11.2017

Konu

:

Dava sonucunda ödenmesine hükmolunan gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının gider olarak mı yoksa indirim olarak mı değerlendirileceği

İlgide kayıtlı özelge talep formlarınızda; şirketiniz ile BOTAŞ arasında doğalgaz alım sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme hükümlerinde yer alan ödeme vadelerini BOTAŞ’ın tek taraflı değiştirmesi nedeniyle şirketiniz adına 2006, 2007 ve 2010 yılları için KDV li gecikme faizi faturası düzenlendiği, söz konusu faturaların defterinize kaydedilmediği ve dava konusu edildiği, davanın şirketiniz aleyhine sonuçlandığı, şirketinizin doğalgaz alımından doğan borcunu geciktirmesi nedeniyle bahse konu yıllarda adı geçen firma tarafından düzenlenen faiz faturası bedellerinin gecikme zammı ile birlikte BOTAŞ’a ödeneceği belirtilerek dava konusu yapılan ve 2012 yılında neticelenen dava sonucunda ödenmesine hükmolunan 2006, 2007 ve 2010 yılları için KDV’li olarak düzenlenen gecikme faizi faturalarında yer alan tutarlarının 2012 mali yılı kayıtlarında gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı ile geçmiş dönemlerle ilgili olarak ödenecek gecikme faizi tutarlarının KDV indirimi açısından vergiyi doğuran olayın ne zaman gerçekleşeceği hususunda bilgi talep edilmesi üzerine ilgi (d)’de kayıtlı özelgemizde;

-Kurumlar Vergisi yönünden; şirketinizce dava konusu yapılan ve 2012 yılında neticelenen dava sonucunda ödenmesine hükmolunan 2006, 2007 ve 2010 yıllarına ilişkin gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının miktar itibariyla kesinleşip ödendiği dönem itibariyle kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınacağı,

-Katma Değer Vergisi yönünden ise; şirketinizce dava konusu yapılan ve 2012 yılında neticelenen dava sonucunda gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan 2006,2007 ve 2010 tarihli faturalar üzerinden ilaveten hesaplanan gecikme faizi tutarları için düzenlenen faturalarda yer alan KDV tutarlarının, mahkeme kararının tebliğ edildiği takvim yılı aşılmamış olmak kaydıyla belgelerin kanuni defterlerinize kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceği yönünde görüş tayin edilmişti.

Bu defa ilgi (e)’de kayıtlı özelge talep formunuzda,  gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının indirim veya gider olarak dikkate alınması konusunda özelgemizde çelişki bulunduğu belirtilerek konunun yeniden değerlendirilmesi istenilmektedir.

KDV Kanununun;

29/1-a maddesinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri,

29/3 üncü maddesinde; indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

34/1 inci maddesinde; yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği,

58 inci maddesinde; mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisi ile mükellefçe indirilebilecek Katma Değer Vergisi, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmeyeceği,

hükme bağlanmıştır.

15/02/2017 tarihli ve 29980 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 11 Seri No’lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin “III/C-5.6.İndirimin Zamanı” başlıklı bölümüne, “Diğer taraftan, düzenlenen faturanın alıcı tarafından dava konusu yapılması nedeniyle ilgili takvim yılında indirim konusu yapılamayan KDV, davanın sonuçlandığı yıl içinde alıcı tarafından kanuni defterlere kaydedilmesi şartıyla indirim konusu yapılabilir.” açıklaması eklenmiştir.

Buna göre; şirketinizce dava sonucunda gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan 2006, 2007 ve 2010 tarihli faturalar üzerinden ilaveten hesaplanan gecikme faizi tutarları için düzenlenen faturalarda yer alan KDV tutarları, mahkeme kararının tebliğ edildiği takvim yılı aşılmamış olmak kaydıyla söz konusu belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği dönemde indirim konusu yapılabilecektir. Dolayısıyla indirimi mümkün olan KDV tutarlarının Kurumlar Vergisi matrahınızın tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak kabulü söz konusu değildir.

 


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-mi-yoksa-indirim-olarak-mi-degerlendirilecegi/feed/ 0
Dava sonucunda ödenmesine hükmolunan gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının gider olarak dikkate alınabilir mi? https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-dikkate-alinabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-dikkate-alinabilir-mi/#respond Mon, 09 Nov 2020 07:11:49 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=96005

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü

Sayı

:

45404237-130[I.12.151.]-118

14/04/2014

Konu

:

Dava sonucunda ödenmesine hükmolunan gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı ile KDV indirim

            İlgi (a)’da kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketiniz ile … arasında doğalgaz alım sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme hükümlerinde yer alan ödeme vadelerini …’ın tek taraflı değiştirmesi nedeniyle şirketiniz adına 2006, 2007 ve 2010 yılları için KDV li gecikme faizi faturası düzenlendiği, söz konusu faturaların defterinize kaydedilmediği ve dava konusu edildiği, davanın şirketiniz aleyhine sonuçlandığı, şirketinizin doğalgaz alımından doğan borcunu geciktirmesi nedeniyle bahse konu yıllarda adı geçen firma tarafından düzenlenen faiz faturası (vade farkı) bedellerinin gecikme zammı ile birlikte …’a ödeneceği belirtilerek

            – Düzenlendiği tarihlerde kayda alınmayarak dava konusu yapılan (2006, 2007 ve 2010 tarihli) söz konusu gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının davanın sonuçlandığı 2012 takvim yılı kayıtlarına alınıp alınmayacağı ve indirim konusu yapılıp yapılmayacağı,

            – Mahkemenin gecikme faizi ile birlikte tahsil edilmesine karar verdiği yukarıda bahsi geçen gecikme faizi faturaları üzerinden ilaveten hesaplanacak gecikme faizi tutarları için BOTAŞ’ın 2012 mali yılı döneminde fatura düzenleyip düzenlemeyeceği, düzenlenmesi halinde söz konusu faturada gösterilen KDV nin indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün istenilmesi üzerine, ilgi (b)’de kayıtlı özelgemizde; … A.Ş.’ne dava sonucu gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan faiz tutarlarının fatura düzenlenmesi suretiyle belgelendirilmesi gerektiği, şirketinizce belirtilen yıllara ilişkin olarak düzenlenen ve aranızdaki ihtilaftan dolayı günümüze kadar kayıtlarınıza alınmayan fatura bedellerinin genel muhasebe ilkelerine uymak ve ilgili yıl gelir hesaplarıyla bağlantı kurulması suretiyle 2012 yılı defterlerine kaydedilmesi mümkün bulunduğu,

            – Şirketiniz adına düzenlenen (2006, 2007 ve 2010 tarihli) gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarlarının, söz konusu belgeler vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak kaydıyla kanuni defterlerinize kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceğinden vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılından sonra kanuni defterlerinize kaydettiğiniz belgelere istinaden indirim hakkından yararlanmanızın mümkün olmadığı,

            – Ancak, …  A.Ş.’ye dava sonucu gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan faiz tutarları için adı geçen şirket tarafından düzenlenecek faturalarda gösterilen KDV tutarının, Kanunun 29 ila 34 üncü maddesindeki hükümler çerçevesinde söz konusu belgelerin vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamış olmak kaydıyla kanuni defterlerinize kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceği yönünde görüş tayin edilmişti.

            Bu defa ilgi (c) ve (ç)’de kayıtlı özelge talep formlarınızda;  2006, 2007 ve 2010 yılları için KDV’li olarak düzenlenen gecikme faizi faturalarında yer alan tutarların 2012 mali yılı kayıtlarında gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı ile geçmiş dönemlerle  ilgili olarak 2012 yılında ödenecek gecikme faizi tutarlarının KDV indirimi açısından vergiyi doğuran olayın ne zaman gerçekleşeceği hususunda bilgi talep edilmektedir.

            KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN :

            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (3) numaralı bendinde ise işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilam veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği; aynı Kanunun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatların gider olarak yazılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

            Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilmeyeceği; (g) bendinde ise sözleşmelerde cezai şart olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere, kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar ile tazminat giderlerinin kurum kazançlarının tespitinde gider olarak indirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

            Ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası ilkesi” ve “dönemsellik ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.

            Yukarıda yer verilen Kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere şirketinizce dava konusu yapılan ve 2012 yılında neticelenen dava sonucunda ödenmesine hükmolunan 2006, 2007 ve 2010 yıllarına ilişkin gecikme faizi faturalarında yer alan KDV tutarları miktar itibarıyla kesinleşip ödendiği dönem itibarıyla kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir

            KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN:

            KDV Kanununun;

            29/1-a maddesinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri,

            29/3 üncü maddesinde; indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,

            34/1 inci maddesinde de, yurt içinden sağlanan veya ithal edilen mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin alış faturası veya benzeri vesikalar üzerinden ayrıca gösterilmek ve kanuni defterlere kaydedilmek suretiyle indirilebileceği

            hükme bağlanmıştır.

            Buna göre; şirketinizce dava konusu yapılan ve 2012 yılında neticelenen dava sonucunda gecikme faizi ile birlikte ödenmesine hükmolunan 2006, 2007 ve 2010 tarihli faturalar üzerinden ilaveten hesaplanan gecikme faizi tutarları için düzenlenen faturalarda yer alan KDV tutarları,  mahkeme kararının tebliğ edildiği takvim yılı aşılmamış olmak kaydıyla belgelerin kanuni defterlerinize kaydedildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilecektir.


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dava-sonucunda-odenmesine-hukmolunan-gecikme-faizi-faturalarinda-yer-alan-kdv-tutarlarinin-gider-olarak-dikkate-alinabilir-mi/feed/ 0
Hurda granül alımında kdv tevkifat oranı nedir? https://www.muhasebenews.com/hurda-granul-aliminda-kdv-tevkifat-orani-nedir/ https://www.muhasebenews.com/hurda-granul-aliminda-kdv-tevkifat-orani-nedir/#respond Fri, 14 Dec 2018 07:00:57 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=41589 Hurdacıdan hurda plastik granül alıyoruz. Hurdacı bize fatura keserken 5/10 tevkifat uyguluyor. Biz bu malzemeyi olduğu gibi satış yapacağız. Fatura keserken 5/10 tevkifat uygulayacak mıyız?
(13.12.2018)

Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam hurda ve atıklarının çeşitli işlemlerden geçirilip işlenmesi sonucunda elde edilen ve genellikle hurda ve atık niteliklerini kaybederek metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam esaslı malzeme imalatında hammadde olarak kullanılan mamul niteliğindeki kırık, çapak, toz, granül ve benzeri ürünlerin teslimi tevkifat uygulaması kapsamındadır.

 


Kaynak:ISMMMO
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebe News veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Ahşap hurdası KDV tevkifatına tabi midir? Oranı nedir?

 

İmalat Artıklarının (Fire) Hurda Olarak Satışında, Alışta Yüklenilen KDV İndirim Konusu Yapılabilir mi?

 

 

 

Hurda Maddeyi Toplayanların Vergi Mükellefi Olma Zorunluluğu Var mıdır?

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/hurda-granul-aliminda-kdv-tevkifat-orani-nedir/feed/ 0
Perakende ticarette uyulması gereken ilke ve kuralları biliyor musunuz? https://www.muhasebenews.com/perakende-ticarette-uyulmasi-gereken-ilke-ve-kurallari-biliyor-musunuz/ https://www.muhasebenews.com/perakende-ticarette-uyulmasi-gereken-ilke-ve-kurallari-biliyor-musunuz/#respond Tue, 18 Sep 2018 15:30:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=34385 Perakende ticarette uyulması gereken ilke ve kuralları biliyor musunuz?

Resmî Gazete Sayı : 29793

YÖNETMELİK

Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:

PERAKENDE TİCARETTE UYGULANACAK İLKE VE

KURALLAR HAKKINDA YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç ve Kapsam, Dayanak, Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, perakende ticarette uyulacak ilke ve kurallar ile perakende işletmelerin denetimine ve denetim sonucunda uygulanacak yaptırımlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

(2) Bu Yönetmelik, perakende işletmelerin uymaları gereken ilke ve kurallar ile Bakanlık, yetkili idare, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve meslek kuruluşlarının bu Yönetmeliğin uygulanmasındaki görev, yetki ve sorumluluklarını kapsar.

(3) Hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerden açılış ve/veya faaliyete geçiş süreci ile faaliyetleri özel kanunlarla düzenlenenler bu Yönetmelik kapsamı dışındadır.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 14/1/2015 tarihli ve 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 8 inci, 9 uncu, 10 uncu, 12 nci, 16 ncı ve 17 nci maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında;

a) Alışveriş merkezi: 26/2/2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Alışveriş Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen perakende işletmeyi,

b) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,

c)  Bayi işletme: Sözleşmeye dayalı olarak bir işletmenin mal ve hizmetlerinin satışına aracılık eden ve kendi adına bağımsız çalışan işletmeyi,

ç) Büyük mağaza: Hangi ad altında olursa olsun, tüketim mallarının kısmen veya tamamen perakende satışının yapıldığı, en az dört yüz metrekare satış alanına sahip işletmeyi,

d) Büyük ölçekli işletme: 18/11/2005 tarihli ve 25997 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen orta ölçekli işletme sınırını aşan perakende işletmeyi,

e) Coğrafi işaret: 24/6/1995 tarihli ve 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinde tanımlanan işareti,

f) Esnaf ve sanatkâr işletmesi: 7/6/2005 tarihli ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde tanımlanan esnaf ve sanatkârlarca işletilen işletmeyi,

g) Faaliyet kolu: NACE Rev.2 Altılı Ekonomik Faaliyet Sınıflamasında belirtilen perakende ticaret faaliyet sınıfını ve/veya alt sınıfını,

ğ) Genel müdürlük: İç Ticaret Genel Müdürlüğünü,

h) Hızlı tüketim malı: Gıda, içecek, temizlik ve kişisel bakım ürünlerini,

ı) İl müdürlüğü: Ticaret il müdürlüğünü,

i) Kanun: Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunu,

j) Küçük işletme: Bu fıkranın (d) bendinde belirtilen Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sınırların altında kalan perakende işletmeyi,

k) Mal grubu: Renk, biçim, büyüklük, içerik, kullanım amacı, fiyat ve benzeri özellikler bakımından birbiriyle yakın ilişki içinde olan malları,

l) Meslek kuruluşu: Esnaf ve sanatkârlar odaları birliği ile ticaret ve sanayi odasını, ticaret ve sanayi odalarının ayrı kurulduğu yerlerde ticaret odasını,

m) Özel yetkili işletme: Sözleşmeye dayalı olarak bir işletmenin, yönetim ve organizasyon ile  dağıtım  veya  pazarlama  teknolojileri gibi konularda bilgi ve desteğini almak suretiyle bu işletmenin mal veya hizmetinin satışı üzerindeki imtiyaz hakkını bedel, bölge ve süre gibi belirli şartlar ve sınırlamalar dâhilinde kullanan bağımsız ticari işletmeyi,

n) Perakende işletme: Alışveriş merkezi, büyük mağaza, zincir mağaza, bayi işletme, özel yetkili işletme, perakende ticaretle uğraşan diğer ticari işletmeler ile esnaf ve sanatkâr işletmelerini,

o) Perakende ticaret: Mal ve hizmetlerin perakende işletmelerce satışı ve pazarlanmasıyla ilgili faaliyetler bütününü,

ö) Satış alanı: Münhasıran büro amaçlı kullanılan işyerleri ile konaklama, depolama, üretim tesis ve alanları ile ortak kullanım alanları hariç olmak üzere; alışveriş merkezlerinde işyerlerinin toplam alanlarını, büyük mağaza ve zincir mağazalarda ise doğrudan satış yapılan ve aracı satıcılara kiralanan alanları,

p) Tedarikçi: Satışa sunulması amacıyla perakende işletmelere mal ve hizmet sağlayan üretici dışındaki gerçek veya tüzel kişiyi,

r) Tüketici örgütü: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek ve vakıfları,

s) Üretici: Perakende işletmelerde satışa sunulan malları üreten gerçek veya tüzel kişiyi,

ş) Üst meslek kuruluşu: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunu,

t) Yetkili idare: İşyeri açma ve çalışma ruhsatını vermeye yetkili belediye veya il özel idareleri ile diğer idareleri,

u) Zincir mağaza: Benzer çeşitlilikteki tüketim mallarının hangi ad altında olursa olsun kısmen veya tamamen perakende satışının yapıldığı, aynı gerçek veya tüzel kişi sahipliğinde bir merkeze bağlı olarak faaliyet gösteren; içlerinden en az biri büyük mağaza niteliğini taşıyan en az beş şubeye sahip işletmeyi veya her biri dört yüz metrekarenin altında satış alanına sahip en az on şubesi bulunan işletmeyi,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

İlke ve Kurallar

Prim ve bedel talebi

MADDE 4 – (1) Büyük mağaza ve zincir mağazalar ile bayi işletme ve özel yetkili işletmeler, üretici veya tedarikçiyle yaptıkları sözleşmede prim ve bedelin türü ve oranı ile verecekleri hizmetin süre ve/veya sayısını belirtmek ve bu süre ve/veya sayıda hizmet vermek koşuluyla, ürün talebini doğrudan etkileyen tanıtım ve konumlandırma gibi hizmetleri nedeniyle üretici veya tedarikçiden aktivite primi ile reklam, dergi, anons, raf tahsisi, gondol ve kasa önü bedeli gibi prim ve bedel talep edebilir.

(2) Birinci fıkrada sayılan perakende işletmeler üretici veya tedarikçiden, mağaza veya şube açılışı ve tadilatı, ciro açığı, banka ve kredi kartı katılım bedeli gibi adlar altında, ürün talebini doğrudan etkilemeyen herhangi bir prim ya da bedel talep edemez.

(3) Prim ya da bedel talebine konu ürünün perakende işletmenin palet, sepet, stant ve diğer teşhir ünitelerinde satışa sunulması halinde, raf tahsisi hizmetinin verildiği kabul edilir.

Ödeme süresi

MADDE 5 – (1) Üreticiler veya tedarikçiler ile perakende işletmeler arasındaki alım satım işlemlerinden kaynaklanan ödemelerin sözleşmede öngörülen tarihte yapılması esastır.

(2) Üretim tarihinden itibaren otuz gün içinde bozulabilen ve buna bağlı olarak insan sağlığı açısından tehlike teşkil etmesi muhtemel hızlı tüketim mallarına ilişkin ödemelerin süresi, alacaklı üretici veya tedarikçinin küçük işletme, borçlunun ise büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde teslim tarihinden itibaren otuz günü geçemez. Bu süre, vadeli araçlarla yapılan ödemelerin vadesi için de geçerlidir. Bu fıkra hükmünün uygulanmasında, sözleşme dönemi içinde tarafların işletme ölçeğinde meydana gelen değişimler göz önünde bulundurulur.

(3) İkinci fıkrada belirtilen nitelikteki hızlı tüketim mallarının kısım kısım teslimi halinde otuz günlük ödeme süresinin hesaplanmasında her bir teslimat ayrı ayrı dikkate alınır.

(4) Teslim tarihinin belirlenemediği durumlarda, sevk irsaliyesinin düzenlendiği tarih teslim tarihi olarak kabul edilir.

Mağaza markalı ürün satışı

MADDE 6 – (1) Büyük mağaza veya zincir mağazaların başkalarına ürettirerek işletmesinin adıyla veya markasıyla işyerinde satışa sunduğu ve fiyat, ambalaj veya tanıtımı üzerinde kontrole sahip olduğu ürünler, mağaza markalı ürün olarak kabul edilir.

(2) Yurt içinde üretilen ve hızlı tüketim malı niteliği taşıyan mağaza markalı ürünlerin üzerinde ve/veya ambalajlarında, perakende işletmenin ad, unvan veya markasının yanı sıra üreticinin tercihine göre üreticinin ad, unvan ya da markasına da yer verilir. Ürünün üzerinde ve/veya ambalajında, ayrıca ürünün hangi büyük mağaza veya zincir mağaza adına üretildiği belirtilir.

(3) İkinci fıkrada belirtilen mağaza markalı ürünlerin üzerinde ve/veya ambalajında üreticinin ad, unvan veya markasına, mağaza markasıyla aynı yazı karakterinde, bu yazının en az yüzde yirmi beşi punto büyüklüğünde ve parantez içinde, uygun ve kolay okunabilir bir şekilde yer verilir. Üreticinin ad, unvan ya da markasına ilişkin rakam, harf, kelime, işaret ve semboller eksiksiz, okunabilir, gerçeğe uygun ve karışıklığa sebebiyet vermeyecek şekilde kullanılır.

Kampanyalı satış

MADDE 7 – (1) Perakende işletmeler, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili diğer kanunlarda öngörülen usul ve esaslara uymak kaydıyla indirimli veya promosyonlu satış kampanyaları düzenleyebilir.

(2) İndirimli veya promosyonlu satış kampanyaları; ürün, marka ya da işletmeyi tanıtmak, ürün alımını özendirmek ve satışını artırmak veya işletmenin ya da markanın imajını güçlendirmek gibi amaçlarla ve belirli sürelerle, perakende işletmelerce satışa sunulan daha düşük fiyata aynı mal veya hizmet, aynı fiyata daha fazla mal veya hizmet, bedelsiz ya da indirimli fiyattan ilave mal veya hizmet gibi uygulamaları kapsar.

(3) İndirimli veya promosyonlu satış kampanyalarının süresi; işyeri açılışı, devri, kapanışı, adres veya faaliyet konusu değişikliğinde üç ayı, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tasfiye durumunda ise altı ayı geçemez.

(4) İşyerinin devri ve kapanışı ile adres ve faaliyet  konusu değişikliği durumlarında, kampanyanın başlangıç tarihi il müdürlüğüne bildirilir.

(5) Üçüncü fıkradaki sürelerin hesaplanmasında; işyeri açılışı için işyeri açma ve çalışma ruhsatı tarihi, tasfiye durumunda tasfiyeye giriş tarihi, işyerinin devri ve kapanışı ile adres ve faaliyet  konusu değişiklerinde ise kampanyanın başlangıç tarihi dikkate alınır.

(6) Perakende işletmeler başlangıç ve bitiş tarihi belli olmayan indirimler yapamaz. İndirimli veya promosyonlu satış kampanyasının fiyat etiketi gibi araçlar dışında, afiş, pankart ve benzeri araçlarla ilan edilmesi halinde bu araçlarda, kampanyanın başlangıç ve bitiş tarihine kolaylıkla görülebilir ve okunabilir şekilde yer verilir. İnternet sitesinde yapılan ilanlarda da kampanyanın başlangıç ve bitiş tarihi belirtilir.

Alışveriş festivali

MADDE 8 – (1) Mahallî idareler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile bunların ortağı olduğu şirketler ve diğer tüzel kişiler birlikte veya bağımsız olarak, perakende işletmelerin katılımıyla, yılın belli dönemlerinde, ilçe, il, bölge veya ülke düzeyinde alışveriş festivali düzenleyebilir.

(2) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bu festivaller için ayıracakları ödenek miktarı bütçelerinin yüzde beşini geçemez.

(3) Alışveriş festivalinin başlangıç ve bitiş tarihleri ile festival programı, festivalin ilçe veya il düzeyinde düzenlenmesi durumunda il müdürlüğüne; bölge veya ülke düzeyinde düzenlenmesi durumunda ise Bakanlığa en az bir ay önceden yazılı olarak bildirilir. Alışveriş festivalinin süresi bir yıl içinde altmış günü geçemez.

(4) Festival programında; festivalin etkinlik takvimi, ilçe, il, bölge ve/veya ülke düzeyindeki uygulama alanı, bütçesi, katılımcıların işletme adı ve/veya ticaret unvanı, adresi, telefonu gibi iletişim bilgileri, varsa tanıtıma ilişkin internet sitesi adresi ve festivali düzenleyen tüzel kişilere ait iletişim bilgileri yer alır.

Sürekli indirimli satışlar

MADDE 9 – (1) Sürekli indirimli satış, 10 uncu maddede belirtilen niteliklere sahip malların perakende işletmelerce indirimli fiyattan veya malların fabrika çıkış fiyatı üzerinden yıl boyunca satılmasıdır.

(2) Satışa sunduğu her bir mal grubunun en az yüzde yetmişi 10 uncu maddede belirtilen nitelikleri taşıyan perakende işletmelerce, indirimin sürekli olduğunu gösteren ya da çağrıştıran ibareler kullanılır. Bu ibarelere, perakende işletmelerin ön cephesinde ve mağaza içinde sürekli indirimli satışa ayrılan kat veya reyon gibi bölümlerin giriş veya ön kısmında kolaylıkla görülebilir ve okunabilir bir şekilde yer verilir.

(3) Yıl içinde dönemsel olarak faaliyet gösteren ve bu dönem boyunca satışa sunduğu malların en az yüzde yetmişi 10 uncu maddede belirtilen niteliklere sahip olan perakende işletmelerin yıl boyunca satış yaptığı kabul edilir.

(4) Satışa sunulan her bir mal grubunun en az yüzde yetmişinin 10 uncu maddede belirtilen nitelikleri taşıdığına ve sürekli indirimli satışa konu malların indirimli fiyattan veya malların fabrika çıkış fiyatı üzerinden satışa sunulduğuna ilişkin ispat yükümlülüğü sürekli indirimli satış yapan perakende işletmeye aittir.

Sürekli indirimli satışa konu mallar

MADDE 10 – (1) Bir malın sürekli indirimli satışa konu olabilmesi için;

a) Üretiminin sonlanması ve sınırlı sayıda üretim gibi nedenlerle serideki stok adedinin az olması,

b) Belli bir mevsimde veya dönemde satılmak üzere üretilmekle birlikte, mevsim ya da dönem sonuna yakın yahut mevsim veya dönemin bitiminden sonra satışa konu olması,

c) İhraç edilmek amacıyla üretilmekle birlikte çeşitli nedenlerle ihraç edilememiş olması,

ç) Biçim, renk, büyüklük ve benzeri nitelikler bakımından maddi, ekonomik veya hukuki eksiklikler içermesi,

d) Teşhirde kullanılmış olması,

e) İade edilmiş olması,

f) Fabrika çıkış fiyatı üzerinden satışa sunulması

ve benzeri nitelikleri taşıması gerekir.

Raf tahsisi

MADDE 11 – (1) Esas işletme konusu hızlı tüketim mallarının satışı olan büyük mağaza ve zincir mağazalar ile bayi işletme ve özel yetkili işletmeler, satış alanlarının en az yüzde biri oranındaki raf alanını 12 nci maddenin birinci fıkrasında belirtilen yöresel ürünlerin satışı amacıyla ayırır.

(2) Perakende işletmenin esas işletme konusu çerçevesinde satışa sunabileceği ürün çeşitliliğine uygun olmayan yöresel ürünler için raf tahsisi zorunluluğu aranmaz.

(3) Yöresel ürünlerin, satış alanındaki stant ve benzeri ünitelerde konumlandırılması halinde rafta satışa sunma zorunluluğunun karşılandığı kabul edilir.

(4) Raf tahsisi, yöresel ürün üretici ve tedarikçilerinin perakende işletmeye yaptığı yazılı başvurusu üzerine yapılır. Üretici ve tedarikçilerin başvurusunun makul sebeplerle uygun bulunmaması veya yöresel ürün olmaması nedeniyle doldurulamayan raf alanları, diğer ürünlerin satışı amacıyla kullanılabilir. Başvuruya ilişkin ispat yükümlülüğü üretici ve tedarikçiye aittir.

(5) Bayi işletme ve özel yetkili işletmelerin satış alanı, büyük mağaza ve zincir mağazaların satış alanı gibi hesaplanır.

Yöresel ürünler ile üretici ve tedarikçileri

 MADDE 12 – (1) Yöresel ürünler, 11 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen perakende işletmelerin bulunduğu ilde üretilmesi kaydıyla, coğrafi işaretli olarak tescil edilen veya coğrafi işaretli olarak tescil edilmemiş olsa bile o yerin il müdürlüğünce belirlenen hızlı tüketim malı niteliğindeki ürünlerdir.

(2) İl müdürlüğü, yöresel ürünler ile üretici ve tedarikçilerini o ildeki ticaret ve sanayi odaları veya ticaret odaları, esnaf ve sanatkârlar odaları birliği, ziraat odaları ve varsa ilin en fazla üyeye sahip tüketici örgütünün önerilerini alarak il düzeyinde belirler.

(3) İkinci fıkrada belirtilen kuruluşlar, yöresel ürünler ile bu ürünlerin üretici ve tedarikçilerine ilişkin önerilerini, talep yazısının kendilerine ulaştığı tarihten itibaren on beş gün içinde yazılı olarak il müdürlüğüne gönderir.

(4) İl müdürlüğü, önerilerin kendisine ulaştığı tarihten itibaren on gün içinde yöresel ürünler ile bu ürünlerin üretici ve tedarikçilerini liste halinde tespit ve internet sitesinde ilan eder. Bu listeye yedi gün içinde il müdürlüğü nezdinde itiraz edilebilir.

(5) İtiraz başvurusunda il müdürlüğüne, listede yer alan yöresel ürünlerin üreticisi veya tedarikçisi olduğunu gösterir belge ibraz edilir. İtirazlar, itiraz süresinin bitiminden itibaren beş gün içinde karara bağlanır. Kesinleşen liste, il müdürlüğünce internet sitesinde ilan edilerek Bakanlığa ve ikinci fıkrada belirtilen kuruluşlara gönderilir.

(6) Yöresel ürünler ile üretici ve tedarikçileri listesi, iki yılda bir aralık ayında güncellenir. Güncellemeler bu maddede belirtilen usulle yapılır.

Çalışma saatleri

MADDE 13 – (1) 10/8/2005 tarihli ve 25902 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 33 üncü maddesi uyarınca çalışma saatleri tespit edilen umuma açık istirahat ve eğlence yerleri hariç olmak üzere perakende işletmelerin bir kısmının veya tamamının çalışma gün ve saatleri ilçe, il, bölge veya ülke düzeyinde belirlenebilir.

(2) Çalışma gün ve saatlerinin ilçe veya il düzeyinde belirlenmesine, meslek kuruluşlarının müşterek teklifi üzerine yetkili idarenin görüşü alınmak suretiyle vali; bölge veya ülke düzeyinde belirlenmesine üst meslek kuruluşlarının müşterek teklifi üzerine Bakanlık yetkilidir.

(3) Çalışma gün ve saatlerinin belirlenmesinde mesleğe, mevsime ve turizme özgü şartlar ile yöresel şartlar, özel gün ve haftalar, milli ve dini bayramlar gibi hususlar gözetilir.

(4) Alışveriş merkezi içindeki umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin çalışma gün ve saatleri ikinci ve üçüncü fıkra çerçevesinde belirlenir.

Çalışma saatlerinin vali tarafından belirlenmesi

MADDE 14 – (1) Çalışma gün ve saatlerine ilişkin müşterek teklif yazısı meslek kuruluşlarınca imzalanarak valiliğe gönderilir. Bu yazıda teklife konu perakende işletme faaliyet kolu veya kolları ile teklifin gerekçesi belirtilir.

(2) Çalışma gün ve saatlerinin belirlenmesinde Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile birlikte teklif vermeye; ilçe düzeyinde, görev alanı o ilçeyi kapsayan ticaret ve sanayi odası veya ticaret odası, il düzeyinde ise il ticaret ve sanayi odası veya ticaret odası yetkilidir. İl düzeyinde belirleme yapılırken oda tarafından ilçe ticaret ve sanayi odaları veya ticaret odalarının görüşü alınır.

(3) Esnaf ve sanatkâr işletmelerinin çalışma gün ve saatleri belirlenirken Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliğince ilgili esnaf ve sanatkârlar odasının da görüşü alınır.

(4) Valilik, teklif yazısının kendisine ulaştığı tarihten itibaren on beş gün içinde yetkili idarenin görüşünü talep eder. Yetkili idare konuya ilişkin görüşünü, talep yazısının kendisine ulaştığı tarihten itibaren on beş gün içinde valiliğe gönderir. Vali, çalışma gün ve saatlerinin belirlenmesine ilişkin kararını yetkili idarenin görüşünün valiliğe ulaştığı tarihten itibaren on beş gün içinde verir. Çalışma gün ve saatlerinin belirlenmesi halinde karar valilikçe uygun araçlarla ilan edilir ve meslek kuruluşları ile Bakanlığa gönderilir; çalışma gün ve saatlerine ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmaması halinde karar meslek kuruluşlarına yazılı olarak bildirilir.

Çalışma saatlerinin Bakanlık tarafından belirlenmesi

MADDE 15 – (1) Çalışma gün ve saatlerine ilişkin müşterek teklif yazısı üst meslek kuruluşlarınca imzalanarak Bakanlığa gönderilir. Bu yazıda teklife konu perakende işletme faaliyet kolu veya kolları ile bölge veya ülke düzeyi olmak üzere kararın uygulanacağı alan ve teklifin gerekçesi belirtilir. Bu fıkranın uygulanmasında, 13 üncü maddenin üçüncü fıkrasındaki hususlar bakımından aynı veya benzer özelliklere sahip birden fazla il ve/veya farklı illere bağlı ilçeler bölge olarak kabul edilir.

(2) Bakanlık gerektiğinde, üst meslek kuruluşlarından tekliflerine ilişkin gerekçelerin ve verilerin yer aldığı bir rapor talep edebilir. Bu halde rapor, Bakanlıkça belirlenen süre içinde üst meslek kuruluşlarınca müştereken hazırlanır ve Bakanlığa yazılı olarak gönderilir. Bakanlık, raporun kendisine ulaştığı tarihten itibaren otuz gün içinde perakende işletmelerin çalışma gün ve saatlerini, bölge veya ülke düzeyinde belirleyerek internet sitesinde ilan eder. Ayrıca Bakanlık bu kararı valilikler, üst meslek kuruluşları ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlara gönderir.

(3)  Alışveriş merkezi ve zincir mağazaların çalışma gün ve saatlerine ilişkin müşterek teklif, bu maddede belirtilen usul çerçevesinde üç yılda bir oluşturulur ve üçüncü yılın kasım ayının on beşine kadar Bakanlığa gönderilir. Bakanlık, alışveriş merkezi ve zincir mağazaların çalışma gün ve saatlerini üçüncü yılın aralık ayı sonuna kadar belirler ve üst meslek kuruluşlarına gönderir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Denetim ve ceza hükümleri   

MADDE 16 – (1) Bakanlık, bu Yönetmeliğin uygulanması, uygulamada çıkan sorunlar ve şikâyetlerle ilgili olarak perakende işletmeler nezdinde denetim yapmaya yetkilidir. Bakanlık bu yetkisini il müdürlükleri aracılığıyla da kullanabilir.

(2) Yetkili idareler, doğrudan veya Bakanlığın talebi üzerine perakende işletmeler nezdinde ön inceleme mahiyetinde denetim yapmakla görevlidir.

(3) Yetkili idareler tarafından yapılan denetimin sonuçları, denetimin sonuçlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde Bakanlığa bildirilir.

(4) Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde öngörülen idari para cezası Bakanlık; diğer bentlerinde öngörülenler ise doğrudan veya Bakanlığın talebi üzerine yetkili idare tarafından uygulanır. Bakanlık idari para cezası uygulama yetkisini, merkezde Genel Müdürlüğe, taşrada il müdürlüğüne devredebilir.

Geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Büyük mağaza veya zincir mağazalar satışa sundukları mağaza markalı ürünleri, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde 6 ncı maddeye uygun hale getirir.

(2) Sürekli indirimli satış yapan perakende işletmeler, 29/1/2017 tarihine kadar durumlarını 9 uncu maddeye uygun hale getirir.

(3) Bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde yöresel ürünler için öngörülen raf tahsisi, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılır.

(4) Bu Yönetmelik hükümleri, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan ve hüküm ve sonuçları devam eden sözleşmelere bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra uygulanır.

Yürürlük

MADDE 17 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür. 


Kaynak:Resmi Gazete – 31.12.2016 – (Mükerrer 3)
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Perakende Satışlarda “KDV Dahildir” Etiketleri Kullanılmak Zorunda mıdır?

Perakende Satış Fişini Kimler Kullanır?

Perakende Satış nedir?

https://www.muhasebenews.com/belediyenin-ihtiyac-fazlasi-elektrigi-perakendeci-kuruma-satmasi-halinde-vergi-hesaplanmasi-gerekir-mi/

]]>
https://www.muhasebenews.com/perakende-ticarette-uyulmasi-gereken-ilke-ve-kurallari-biliyor-musunuz/feed/ 0
Madende hayatını kaybedenlerin yakınlarına kamu’da işçi kadrosu verilmesi kararı-21.05.2018 https://www.muhasebenews.com/29372-2/ https://www.muhasebenews.com/29372-2/#respond Tue, 22 May 2018 06:29:01 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=29372  

Resmi Gazete Tarihi : 21.05.2018 Sayı : 30427

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
KÖMÜR VE LİNYİT MADENLERİNİN YER ALTI İŞLERİNDE MEYDANA GELEN İŞ KAZASI SONUCUNDA HAYATINI KAYBEDEN SİGORTALILARIN YAKINLARININ KAMUDA SÜREKLİ İŞÇİ KADROLARINA ATANMALARINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Usul ve Esaslar; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 66 ncı maddesi kapsamında 10/6/2003 (dâhil) tarihi ile 13/5/2014 tarihi arasında kömür ve linyit madenlerinin yer altı işlerinde meydana gelen iş kazası sonucunda ölen sigortalının yakınlarının kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi unvanlı kadrolarında istihdam edilmelerine ilişkin hususları düzenler.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Usul ve Esaslar, 5510 sayılı Kanunun geçici 66 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 3 – (1) Bu Usul ve Esasların uygulanmasında;

a) İstihdam hakkı sahibi: 10/6/2003 (dâhil) tarihi ile 13/5/2014 tarihi arasında kömür ve linyit madenlerinin yer altı işlerinde meydana gelen iş kazası sonucunda ölen sigortalının eş ve çocuklarından birisi, eşi ve çocuğu yoksa kardeşlerinden birisinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca tespit edilerek istihdam edilmek üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilen kişiyi,

b) Kanun: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Başvuru, İstihdam Hakkı Sahibinin Tespiti ve İhtilafların Giderilmesi

Başvuru usul ve esasları

MADDE 4 – (1) Başvurular; istihdam talep formu (Ek-1) doldurulmak suretiyle istihdam hakkından yararlanmak isteyenlerin iş kazasının meydana geldiği ildeki sosyal güvenlik il müdürlüğüne yapılır.

(2) Eş ve çocuğun olması durumunda, eşin başvurusunda çocuklardan istihdam hakkından feragat ettiklerine dair beyan istenilmez. Çocuğun başvurusunda ise hak sahibi eş ve varsa diğer çocuklardan istihdam hakkından feragat ettiklerine dair beyan alınır.

(3) Eş ve çocuğun olmaması durumunda, kardeşler istihdam hakkını kullanabilir. Bu durumda, varsa diğer hak sahibi kardeşlerden istihdam hakkından feragat ettiklerine dair beyan alınır.

(4) Feragat beyanı noter huzurunda yazılı olarak düzenlenir.

(5) İstihdam hak sahibi olamayacaklar:

a) Bir başkasının bakımına muhtaç olacak derecede engelli olanlar.

b) Bu Usul ve Esasların yayımı tarihi itibarıyla, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları, özel kanunla kurulan diğer her türlü kamu kurum ve kuruluşlarında, kısmi zamanlı veya geçici süreli görevler hariç olmak üzere her türlü sözleşmeli personel, 657 sayılı Kanuna tabi memur ile sürekli işçi olarak görev yapanlar.

c) Sosyal Güvenlik Kurumundan veya 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında malullük, yaşlılık veya emeklilik aylığı alanlar.

ç) Başvuru tarihi itibarıyla 45 yaşını doldurmuş olanlar.

d) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu, başvuru sahiplerinin ikamet ettikleri ilin valilerince tespit edilenler.

(6) İstihdam hakkını kullanacak 45 yaşından küçük herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda 45 yaşından büyük hak sahipleri istihdam hakkından faydalanabilirler.

İstihdam hak sahipliği tespit komisyonu

MADDE 5 – (1) İş kazasının meydana geldiği illerde valinin görevlendirdiği vali yardımcısı başkanlığında; çalışma ve iş kurumu il müdürü, sosyal güvenlik il müdürü ile defterdar veya bunların yardımcılarından oluşan istihdam hak sahipliği tespit komisyonu kurulur.

(2) Komisyon, gündem olması halinde başvuruları görüşmek üzere en az bir hafta içinde toplanır.

(3) Komisyon oyçokluğuyla karar alır. Oylama sonucunda eşitlik olması halinde başkanın oyu yönünde karar alınmış sayılır.

İstihdam hak sahiplerinin tespit süreci

MADDE 6 – (1) Başvurular, iş kazasının meydana geldiği ildeki sosyal güvenlik il müdürlüğüne yapılır. Sosyal güvenlik il müdürlüğü, başvurunun Kanun kapsamında olup olmadığını durum belgesi (Ek-2) ile tespit eder.

(2) Belgelerin düzenlenmesi için gerekli her türlü bilgi ve evrak, sosyal güvenlik il müdürlüğü tarafından başvuru sahiplerinden veya ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından temin edilir.

(3) Sosyal güvenlik il müdürlüğü durum belgesi ile hak sahipliğine ilişkin diğer gerekli bilgi ve belgeleri istihdam hak sahipliği tespit komisyonuna iletir. Söz konusu komisyonca yapılan inceleme sonucu düzenlenen belgelerde eksiklik veya mevzuata aykırılık bulunması halinde, eksikliklerin giderilmesi için belgeler gerekçeli olarak sosyal güvenlik il müdürlüğüne iade edilir.

(4) İstihdam hak sahipliği tespit komisyonu tarafından istihdam hakkı sahibi olduğu tespit edilenler, istihdam hak sahipliği belgesi (Ek-3) düzenlenerek liste halinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına gönderilir.

(5) Başvuruya esas konunun Kanun kapsamına girmediğinin veya girse bile başvuru sahibinin istihdam hakkı sahibi olmadığının tespiti halinde, sosyal güvenlik il müdürlüğü tarafından ilgililere gerekçeleri ile birlikte yazılı olarak bilgi verilir.

(6) İstihdam hakkı sahipliğine ilişkin her türlü belge ve başvuru sahiplerine gönderilen yazılar Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığında muhafaza edilir.

(7) İstihdam hak sahipliği kesinleşen kişilere ilişkin liste Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından Ek-4 form doldurulmak suretiyle ve elektronik ortamda Devlet Personel Başkanlığına intikal ettirilir.

İstihdam hakkının kullanımı ile ilgili ihtilafın giderilmesi

MADDE 7 – (1) Hak sahipleri arasında ihtilafın ortaya çıkması durumunda, istihdam hakkının kim tarafından kullanılacağına istihdam hak sahipliği tespit komisyonu tarafından karar verilir.

(2) Komisyon, istihdam talebinde bulunan hak sahipleri arasında bu hakkı kimin kullanacağına karar verirken ilgililerin mal varlığı, diğer aile fertlerini geçindirebilme, öğrenim durumu, yaş ve adli sicil kaydı gibi hususları göz önünde bulundurur.

(3) Komisyon oyçokluğuyla karar alır. Oylama sonucunda eşitlik olması halinde başkanın oyu yönünde karar alınmış sayılır.

(4) Komisyonun ihtilafların giderilmesine ilişkin kararları kesindir.

(5) Komisyon kararı istihdam talebinde bulunan hak sahiplerine en geç on beş gün içerisinde tebliğ edilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Atama Usul ve Esasları

Atama yapılacak kadrolara ilişkin hususlar

MADDE 8 – (1) 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları, özel kanunla kurulan diğer her türlü kamu kurum ve kuruluşları; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca istihdam hakkı sahibi olduğu belirlenerek Devlet Personel Başkanlığına liste halinde bildirilen ve Devlet Personel Başkanlığınca kura sonucu atama teklifi yapılanları, sürekli işçi unvanlı kadrolara bu Usul ve Esaslar hükümleri çerçevesinde atamak zorundadır.

(2) Kura sonucu yapılacak atamalar kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarına yapılır. Ancak, söz konusu kurum ve kuruluşlarda işçi kadrosu bulunmaması halinde, atama teklifi yapılması ile birlikte ilgili kurum ve kuruluşta sürekli işçi kadrosu ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır.

(3) Birinci fıkra kapsamında atama teklifi gerçekleştirilenlerin sınav şartı hariç 29/6/2009 tarihli ve 2009/15188 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikteki şartları taşıması gerekir.

(4) Atama teklifi gerçekleştirilenlerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılır.

Atama ve göreve başlama

MADDE 9 – (1) İstihdam hakkı sahiplerinden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca isimleri bildirilenlerin atama teklifleri, il tercihleri de göz önünde bulundurularak Devlet Personel Başkanlığınca belirlenen tarihlerde kura usulü ile yapılır.

(2) Kamu kurum ve kuruluşları, teklif edilenleri sürekli işçi unvanlı kadroların gerektirdiği atanma şartlarını taşıyıp taşımadıklarını kontrol etmekle yükümlüdürler.

(3) İlgili mevzuat ile belirlenen atanma şartlarına haiz olmayanların atama işlemleri yapılmaz. Atandıktan sonra şartları taşımadığı tespit edilenler hakkında ilgili mevzuat uyarınca işlem tesis edilir.

(4) Kamu kurum ve kuruluşları, atama teklifinin intikalinden itibaren yaptıracakları güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının sonuçlanmasını müteakip otuz gün içinde atama işlemlerini tamamlar ve atama emrini 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere yazılı olarak tebliğ eder.

(5) Atama onayını tebellüğ eden hak sahipleri aynı yerde bir göreve atanmaları halinde ertesi gün, başka yerdeki bir göreve atanmaları halinde ise 15 günlük mehil müddetini müteakip göreve başlamak zorundadır. Bu süreler içinde işe başlamayanlar ile atama onayı alındığı tarihten sonra atanma hakkından yazılı başvuru ile feragat edenlerin atama onayları iptal edilir. Bu şekilde göreve başlama öncesi atama onayının iptal edilmesi halinde 5510 sayılı Kanunun Geçici 66 ncı maddesinden kaynaklanan istihdam hakkı ortadan kalkar.

(6) Atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucu, kamu kurum ve kuruluşları tarafından işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Ataması yapılanların yeniden başvurması

MADDE 10 – (1) Göreve başlamayı müteakip askerlik ve doğum hariç olmak üzere sözleşmesi herhangi bir sebeple sona erenler, bu Usul ve Esaslara göre yeniden başvuruda bulunamazlar.

Tereddütlerin giderilmesi

MADDE 11 – (1) Bu Usul ve Esaslar kapsamında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye, gerekli bilgi ve belgeleri istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya veya yaptırmaya ve uygulamayı yönlendirmeye ilgisine göre Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı yetkilidir.

Yürürlük

MADDE 12 – (1) Bu Usul ve Esaslar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 13 – (1) Bu Usul ve Esaslar hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.

Ekleri için tıklayınız…

 


Kaynak: Resmi Gazete – 21.05.2018
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/29372-2/feed/ 0