Sigortacılık Sektörü – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Fri, 21 Feb 2020 08:22:25 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.4 Türkiye’de sigortacılık https://www.muhasebenews.com/turkiyede-sigortacilik/ https://www.muhasebenews.com/turkiyede-sigortacilik/#respond Fri, 21 Feb 2020 14:00:04 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=78095 Türkiye’de Sigortacılık

Türkiye’ de 19. yüzyılın ikinci yarısından önce sigortacılıktan söz etmek pek mümkün değildir. Bazı Anadolu köylerinde bu tarihten önce gereksinme halinde yardım sağlamak, halkın uğrayacağı zararı karşılamak amacıyla sendikalar kurulduğu, esnaf kuruluşlarının ölüm ve hastalık durumlarında üyelerine yardım amacıyla örgütlendikleri bilinmekteyse de bunlar gerçek anlamda sigorta olmayıp, güvenlik, yardımlaşma, sosyal dayanışma düşüncesi ile oluşturulmuş kuruluşlardı. Bunlar da birkaç köye özgü kalmış, Anadolu’ ya yayılarak bir gelişme gösterememişlerdi.

Avrupa’daki sigorta konusunda kaydedilen önemli gelişmelere karşın, Osmanlı toplumunun sosyal özellikleri, dini ortam, mali düzen, buradaki gelişimi engelliyordu. 19. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen yangınlar ve bunların sonucunda uğranılan büyük hasarlar, sigorta hakkındaki olumsuz düşünceler üzerinde az da olsa etki yaptı ve sigortanın doğmasına neden oldu. Özellikle 1870 yazında Beyoğlu’ndaki yangında ( Büyük Pera Yangını ) çok sayıda işyeri, ev, cami ve kilisenin yanması, bu bölgede de daha çok yabancı ve yabancılarla ilişkide olan zenginlerin oturması sigortanın gelişme sürecini hızlandırdı.

1872 yılında İngiliz sigorta şirketleri, açtıkları temsilciliklerle Türkiye’ de ilk sigortacılık faaliyetlerini başlattılar. İngilizler’ den sonra Fransızlar da Türkiye’ ye ilgi gösterdiler ve 1878 yılında ilk Fransız şirketi faaliyetlerine başladı. Bundan sonra Alman, İtalyan, İsviçre gibi yabancı ülkelerin sigorta şirketlerinin çalışmaları ile sigortacılık genişlemeye başladı. Bu şirketler duyulan gereksinimi karşılamakla beraber, o tarihlerde sigorta şirketlerinin kuruluşunu ve sigorta faaliyetini düzenleyen devlet denetimini öngören kanunların, hatta bu konuya değinen bir hükmün dahi bulunmayışı nedeniyle tamamen denetimsiz bir biçimde çalışıyorlar, diledikleri gibi hareket edip, merkezlerinden aldıkları talimatlarla işlem yapıyorlardı. Poliçelerini İngilizce veya Fransızca düzenliyorlar, anlaşmazlık durumunda da dava mercii olarak Londra mahkemelerini veya ilgili şirket merkezinin bulunduğu yerel mahkemeleri gösteriyorlardı. Diledikleri zaman sigorta poliçelerini iptal ediyorlardı.

Böylece hukuki mevzuat ve denetimden yoksun, tamamen yabancılara özgü bir çalışma alanında ilk yıllar sigorta şirketleri adlarını duyurmak, sigorta düşüncesinin yayılmasını sağlayarak portföylerini genişletmek amacıyla vaatlerini yerine getirip, hasar ödemede dürüst davrandılar. Ancak zaman geçtikçe, sigortacıların istedikleri gibi çalışmaları ve Kapitülasyonların kendilerine sağladığı geniş olanakları kullanabilmeleri, bu şirketlere Türkiye’ de kolaylıkla çok para kazanabileceği izlenimini verdi. Bu durum, kısa zamanda çok fazla sigorta şirketinin çalışmasına, sigorta ahlakının bozulmasına, haksız rekabet ve ekspertiz suistimallerine yol açtı. Dürüst tüccarlar bundan olumsuz yönde etkilenmelerine rağmen hiçbir denetim olmayışı yüzünden sigorta şirketleri uzun süre en normal yangın hasarlarını bile ödemekten kaçınıp, sigortalıların hak ve hukukunu hiçe sayan bir biçimde davranmayı sürdürdüler.

Bu ortam içinde 1893 yılında Osmanlı Umum Sigorta Şirketi ilk yerli sigorta şirketi olarak çalışmaya başladı. Bunu izleyen yıllarda sigortacılığın düzene sokulabilmesi için yabancı şirketler arasında birlikte hareket etme eğilimi belirdi. 12 Temmuz 1900 tarihinde 43 tanesi yabancı olmak üzere 44 sigorta şirketi bir araya gelerek sabit bir yangın tarifesi belirlediler. Bu Türkiye’ deki ilk tarifeydi.

Tarife ile birlikte, Yangın Sigorta Şirketleri’nin Sendikası adında bir örgütün oluşturulması ve sürekli bir denetim kurulunun bulunması kararı alındı. Londra’ da bulunan Fire Office Committee’nin emirleriyle çalışmalarını yürüten sendika tarafından, yangınlara zamanında yetişerek büyümesini önlemek, yangının nedenlerini araştırmak üzere Fasman adlı bir örgüt kuruldu. Denetim mekanizması ve içeriği geliştirildi.

Sendikanın bu olumlu çalışmalarına rağmen çalışan şirketlerin tamamı sendikaya girmediler ve haksız rekabet yapmaya, alınan kararların tersine davranmaya devam ettiler. 1908 ve 1914 yıllarında kanunlarda yapılan değişiklerle yabancı şirketler kontrol altına alınmaya çalışıldı. 1914 yılındaki kanunla yabancı şirketler teminat göstermeye ve vergi vermeye zorunlu tutuldular. Sendikanın adı ise “ Türkiye’ de Çalışan Sigorta Şirketleri “ olarak değiştirildi. Bu yeniliklerle yabancı şirketler Türkler ile ortaklık kurma yoluna gittiler.

Böylece Cumhuriyetin ilanına kadar tümü yerli sermaye ve teknisyenlerle işletilen bir sigorta kuruluşu bulunmadığı görülmektedir.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte sigorta alanında gerek yasal, gerekse kurumlaşma açısından büyük adımlar atıldı. 1924 yılında Türkçe’yi kullanma zorunluluğu getiren yasa ile, poliçelerin İngilizce ve Fransızca düzenlenmesine son verildi ve aynı yıl Sigortacılar Kulübü kuruldu. 1927 yılında Sigortacılığın ve Sigorta Şirketlerinin Teftiş ve Murakabesi hakkındaki kanun yürürlüğe girdi. Yerli ve yabancı sigorta şirketlerinin denetlenmesi, döviz çıkışının önlenmesi amacını taşıyan bu kanunun çıkışıyla sigortacılık gelişmeye, yerli sermaye ile kurulan şirketlerin sayısı artmaya başladı. Bunu izleyen iki yıl boyunca gerekli hazırlık ve incelemelerin yapılması sonucu işletme hakkının T. İş Bankası AŞ’ ye ait olacağı bir anonim şirket kurulmasına karar verildi. Böylece 1929 yılında Milli Reasürans T.A.Ş faaliyete geçti. Bu tarihten itibaren Türkiye’ de reasürans tekeli başladı ve ülkedeki yerli – yabancı bütün sigorta şirketleri topladıkları primlerin bir kısmını Milli Reasürans’ a devretmeye zorunlu tutuldu. Hemen hemen dünyada kurulan ilk reasürans tekeli olan Milli Re. önce çeşitli tepkiler gördüyse de suistimalleri önlemek, haksız rekabetin kakmasını ve ödemelerin zamanında yapılmasını sağlamak gibi yanlarıyla Türk sigortacılığının gelişmesinde olumlu rol oynadı, halkın sigortaya olan güvenini arttırdı.

Bu gelişmelerin paralelinde 1939 yılında sigorta şirketleri Ticaret Bakanlığı’na bağlandı. Sigorta sektörünü ciddi bir biçimde ele alan 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu ise 1959 yılında yürürlüğe girdi. 1987 yılında yürürlüğe giren 3379 sayılı yasa ile 7397 sayılı yasada, yasal alandaki boşlukları doldurmak, sigorta şirketlerini mali yönden geliştirmek ve sigorta aracılarının durumunu yeniden düzenlemek amacıyla önemli ve köklü değişikler yapıldı. Bu kanun, sigorta ile ilgili organlar ve faaliyetlerini düzenleyen yönetmelikler çıkarılmasını öngörüyordu. Sigorta şirketleri Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’ na bağlanarak mali yapının bir parçası olarak kabul edildiler. 1 Mayıs 1990 tarihinden itibaren Kaza Sigortaları ( zorunlu sigortalar hariç ), Mühendislik Sigortaları ile Zirai Sigortalarda; 1 Ekim 1990 tarihinden itibaren de Yangın ve Nakliyat sigortalarında da Serbest Tarife Sistemine geçildi.

Zaman içerisinde yeni kurulan sigorta şirketlerinin sayısı artarken, sigorta taleplerinin aynı ölçüde artmaması, ayrıca prim tahsilatında yaşanan sorunlar dolayısıyla, 1993 yılından itibaren çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile 7397 sayılı Kanunda birtakım düzenlemelere gidilmesi ihtiyacı duyuldu. 1 Ocak 1995 tarihinden itibaren sigorta primlerinin tahsili sorununa çözüm getirilmesi amacıyla, primlerin acente cari hesapları üzerinden takibi sistemi yürürlükten aldırılarak, poliçe bazında takip sistemi uygulamaya konuldu.

1999 depremlerini takiben 2000 yılında meskenler için zorunlu hale getirilmiş bulunan deprem sigortalarını yürütmek üzere tesis edilen “Doğal Afet Sigortaları Kurumu” (kısaca DASK) Pool’u tesis edilerek yönetimi beş yıllık bir süre ile bu konuda deneyimli Millî Reasürans TAŞ’ye verildi. Diğer taraftan Türkiye’de 23.07.1927 tarih ve 1160 sayılı Yasa ile şekillendirilmiş zorunlu reasürans devri 31.12.2001’de sona erdi.

28 Mart 2001 tarihinde kabul edilen “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu” ile kurulan bireysel emeklilik sistemi  27 Ekim 2003 yılında faaliyete geçti.

14 Haziran 2005 tarihinde 5363 sayılı “Tarım Sigortaları Kanunu” çıkarılmış ve bu kanun kapsamında Sigorta Havuzu (TARSİM) kurulmuştur. Bu Havuza ilişkin tüm iş ve işlemler, bu havuza katılan sigorta şirketlerinin eşit hisselerle ortak oldukları Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi AŞ tarafından yürütülmektedir.

Trafik Sigortası Bilgi Merkezi (TRAMER) 16.12.2003 tarih ve 25318 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Trafik Sigortası Bilgi Merkezi Yönetmeliği ile kurulmuştur. Trafik sigortası üretimi gerçekleştiren bütün sigorta şirketlerinin 01/01/2003 tarihinden itibaren tüm poliçe bilgileri ve bunların hasar ve ödeme kayıtları TRAMER sistemine transfer edilmiş olup, yeni üretilen poliçeler ve hasar kayıtları günlük olarak transfer edilmektedir.

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 14 Haziran 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu gelişmenin ardından 2008 yılında Sigortacılık Kanununun getirdiği yeni tanım ve uygulamalarla ilgili ikincil mevzuat düzenlemeleri üzerindeki çalışmalar tamamlanmıştır.

Sigorta Bilgi Merkezi 9 Ağustos 2008 tarihinde 26962 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan yönetmelikle faaliyetine başlamıştır. SBM nezdinde kurulan alt bilgi merkezleri, Trafik Sigortaları Bilgi Merkezi (TRAMER), Sağlık Sigortası Bilgi Merkezi (SAGMER), Hayat Sigortası Bilgi Merkezi (HAYMER) ve Sigorta Hasar Takip Merkezi (HATMER) kurulmuşlardır.

2018 itibarıyla 60’ı sigorta, 2’si reasürans olmak üzere 62 şirket Birliğimize üyedir. Şirketlerin 4’ü hayat, 18’i hayat/emeklilik, 38’si hayat-dışı şirkettir.

 


Kaynak: TSB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/turkiyede-sigortacilik/feed/ 0
Türkiye’de Kaç Tane Sigorta Şirketi Var Biliyor musunuz? https://www.muhasebenews.com/turkiyede-kac-tane-sigorta-sirket-var-biliyor-musunuz/ https://www.muhasebenews.com/turkiyede-kac-tane-sigorta-sirket-var-biliyor-musunuz/#respond Fri, 01 Dec 2017 06:00:42 +0000 http://www.muhasebenews.com/?p=1705 2015 yılı sonu itibariyle ülkemizdeki sigorta şirketleri türlerine göre aşağıda sınıflandırılmıştır.
36’sı hayat dışı,
19’u hayat/emeklilik,
4’ü hayat ve
1’i reasürans alanında olmak üzere toplam 60 sigorta, reasürans ve emeklilik şirketi faaliyet göstermektedir.

Sigortacılık Sektörü
2015 yılında toplam 31,1 milyar TL prim üretimi gerçekleştirmiştir.

Sigortacılık sektörü, bir önceki yıla göre prim üretimini %19,5 oranında artırmıştır.

1998 yılı sabit fiyatlarıyla ise %11,2 oranında büyümüştür.
Sektörde hayat dışı prim üretimi %11,8 oranındadır.
Hayat grubu prim üretimi ise %6,7 oranında reel olarak artmıştır.

Sigortacılık sektörü gelişmekte olan piyasalarda genellikle GSYH’ye paralel bir gelişme sergilemektedir.detective-152085

Ülkelerde kişi başına gelir arttıkça gelirden sigortaya ayrılan pay yükselmekte ve toplam prim üretimi ekonomideki büyümeden daha yüksek oranda artmakta, buna karşılık gelir azaldıkça da sektör ekonomiden daha hızlı küçülmektedir.

Sigortacılık ülkemizde de benzer bir gelişme sergilemektedir. 2015 yılında GSYH %11,7 oranında artarken, sigortacılık sektörü %19,5 oranında büyümüş ve sonuçta toplam prim üretiminin GSYH’ye oranı %1,45’ten %1,55’e yükselmiştir.

Toplam prim üretiminin 27,3 milyar TL’lik kısmı hayat dışı sigortalarda, 3,8 milyar TL’lik kısmı ise hayat sigortalarında gerçekleştirilmiştir.

Prim üretiminde hayat dışı branşların payı %88 iken hayat dalının payı %12 düzeyindedir.

Ülkemizde hayat dışı sigortaların geleneksel olarak devam eden toplam prim üretimindeki ağırlığı 2015 yılında da değişmemiştir.

Yıl içinde Sektörde, 15,4 milyon adedi hayat ve 54,5 milyon adedi hayat dışı sigorta branşlarında olmak üzere yıl içinde toplam 69,9 milyon adet poliçe/sertifika tanzim edilmiştir.

Tanzim edilen poliçe/sertifika sayısı hayat dışı branşlarda %0,2, hayat dalında ise %0,9 oranında azalmıştır.

Şirketler, tanzim edilen poliçeler ve alınan primler karşılığında yıl içinde sigortalılara toplam 86,1 trilyon TL teminat sağlamışlardır.tlToplam teminat tutarı 2014 yılına göre %12,5 oranında yükselmiş ve GSYH’nin 44 katını aşmıştır. Bu rakamlar, ekonomik istikrar ve büyüme için sigortacılık sektörünün önemini ortaya koymaktadır.

Üstlenilen teminatlar karşılığında şirketler tarafından yıl içinde sigortalılar ile zarar görenlere 15,9 milyar TL net tazminat ödemesi gerçekleştirilmiştir.

Tazminat ödemelerinin 13,3 milyar TL’lik kısmı hayat dışı sigortalarda, 2,6 milyar TL’lik kısmı ise hayat sigortasında yapılmıştır.

Şirketlerin, tazminata konu riskin gerçekleşmesinde kusuru bulunan üçüncü kişilerden geri tahsil ettikleri tutarlar (sorumluluk sigortalarında teminat veren sigorta şirketleri dahil) ile sovtaj gelirleri ilave edildiğinde, ödenen brüt tazminat tutarı 17,8 milyar TL’ye ulaşmaktadır.

Sektörün Aktif Büyüklüğü, Karlılık ve İstihdam
Sigortacılık ve bireysel emeklilik sektörünün aktif toplamı; 2015 yılında %21 oranında yükselerek 98,4 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Şirketlerin aktif toplamları içinde hayat sigortalıları ile bireyselhand-155662 emeklilik katılımcılarına ait fon tutarı yıl sonu itibariyle 50,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

Sigortacılık ve bireysel emeklilik sektörlerinin ülke ekonomilerine katkı sağladığı alanlardan biri de kuşkusuz istihdamdır.

Ülkemizde sigorta, reasürans ve bireysel emeklilik şirketlerinde 2015 yılı sonu itibariyle toplam 19.311 personel çalışmaktadır.

Sektörde;
15.195 adet sigorta acentesinin (gerçek / tüzel kişi) 36.000 adet bireysel emeklilik aracısının, 1.274 adet sigorta eksperinin, 124 adet sigorta ve reasürans brokerinin (gerçek / tüzel kişi) ile 36 adet aktüerin (sözleşmeli / kadrolu) görev yapmakta olduğu dikkate alındığında, sigortacılık ve bireysel emeklilik sektörlerinin 80 binden fazla kişiye doğrudan istihdam sağladığı görülmektedir.

Sektör 2015 yılını konsolide bazda teknik zararla kapatmıştır.

2012 yılında 203 milyon TL olan Sektörün teknik zararı, 2014 ve 2015 yıllarında teknik kara dönüşmüş, ancak 2015 yılında tekrar teknik zarar meydana gelmiştir.

2015 yılı Sektör teknik zararı 157 milyon TL’dir.

Sektörde faaliyet gösteren toplam 60 sigorta, reasürans ve emeklilik şirketinden 29 adedi (24 hayat dışı, 2 hayat ve 8 hayat/emeklilik, 1 reasürans şirketi) 2015 yılını teknik zararla kapatmışlardır.

Sektör, 2015 yılında sigortacılık ve bireysel emeklilik faaliyetlerinden teknik zarar etmesine rağmen, mali gelirler sayesinde yılı 409 milyon TL bilanço karı ile tamamlamıştır.

Kaynak: T.C. Hazine Müsteşarlığı

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/turkiyede-kac-tane-sigorta-sirket-var-biliyor-musunuz/feed/ 0
Yatırım Teşvik Belgeli Yatırıma Geç Başlanılması Halinde Vergi İndirim Oranı Değişir mi? https://www.muhasebenews.com/yatirim-tesvik-belgeli-yatirima-gec-baslanilmasi-halinde-vergi-indirim-orani-degisir-mi/ https://www.muhasebenews.com/yatirim-tesvik-belgeli-yatirima-gec-baslanilmasi-halinde-vergi-indirim-orani-degisir-mi/#respond Fri, 17 Nov 2017 11:00:19 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17527 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Yatırım teşvik belgeli yatırımlarda indirimli kurumlar vergisi
İlgi: 02.10.2012 tarihli özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; indirimli kurumlar vergisi uygulamasına konu teşkil eden … tarih ve… nolu yatırım teşvik belgesine sahip olduğunuz, yatırım teşvik belgesinde yatırıma katkı oranının %30, indirimli kurumlar vergisinin %60 olarak belirtildiği, Hazine Müsteşarlığınca Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın uygulanmasına ilişkin olarak yayımlanan 2009/1 no.lu Tebliğin 11’inci maddesinde yatırıma başlanıldığının kabul edilebilmesi için teşvik belgesinde kayıtlı sabit yatırım tutarının en az %10’u oranında yatırım harcaması yapılması gerektiğinin şart koşulduğu, ancak firmanızın ekonomik nedenlerden dolayı otel inşaatına 31.12.2010 tarihinde başlaması gerekirken 2011 yılının Kasım ayında başladığı, 2011 yılında da %10 oranında yatırımın tamamlanamadığı, 2012 yılının haziran ayında otel inşaatını tamamlayarak ticari faaliyetine başladığı belirtilerek;

– Hazine Müsteşarlığı tarafından verilen… tarih ve… nolu teşvik belgesine ilişkin vergi indirim oranının ve yatırım katkı tutarının ne olacağı,
– Otelinizde kullanılan bazı demirbaşların (ofis demirbaşları, mutfak demirbaşları) global listeden çıkarılarak KDV istisnasından faydalandırılmadığı, bu demirbaşların yatırıma katkı tutarına dahil edilip edilmeyeceği,
– İndirimli kurumlar vergisi uygulamasından faydalanabilmeniz için YMM Raporunun gerekli olup olmadığı,
hususlarında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa 5838 sayılı Kanunun 9’uncu maddesi ile eklenen ”İndirimli Kurumlar Vergisi” başlıklı 32/A maddesinde; “(1) Finans ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar, iş ortaklıkları, taahhüt işleri, 16.07.1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun ile 08.06.1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun kapsamında yapılan yatırımlar ile rödovans sözleşmelerine bağlı olarak yapılan yatırımlar hariç olmak üzere, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen ve Ekonomi Bakanlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulur.

(2) Bu maddenin uygulamasında yatırıma katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların Devletçe karşılanacak tutarını, bu tutarın yapılan toplam yatırıma bölünmesi suretiyle bulunacak oran ise yatırıma katkı oranını ifade eder. Bakanlar Kurulu;

a) İstatistiki bölge birimleri sınıflandırması ile kişi başına düşen milli gelir veya sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerini dikkate almak suretiyle illeri gruplandırmaya ve gruplar itibarıyla teşvik edilecek sektörleri ve bu sektörler ile organize sanayi bölgeleri, Gökçeada ve Bozcaada’da yapılan yatırımlara ve Bakanlar Kurulunca belirlenen kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde yapılan turizm yatırımlarına ilişkin yatırım ve istihdam büyüklüklerini belirlemeye,

b) Her bir il grubu, stratejik yatırımlar veya (a) bendinde belirtilen yerler için yatırıma katkı oranını % 55’i, yatırım tutarı 50 milyon Türk Lirasını aşan büyük ölçekli yatırımlarda ise % 65’i geçmemek üzere belirlemeye, kurumlar vergisi oranını %90’a kadar indirimli uygulatmaya,

c) Yatırıma başlanan tarihten itibaren bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, toplam yatırıma katkı tutarının %50’sini ve gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını geçmemek üzere; yatırım döneminde kurumun diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli kurumlar vergisi oranı uygulatmak suretiyle yatırıma katkı tutarını kısmen kullandırmaya, bu oranı her bir il grubu için sıfıra kadar indirmeye veya %80’e kadar artırmaya,
….. yetkilidir.” denilmektedir.

Öte yandan, anılan madde hükümlerine göre Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında 15.06.2012 tarihli ve 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı yayımlanmış olup, anılan Kararın Geçici 2’nci maddesinde;

” (1) Bu Kararın yürürlüğe girdiği tarihten önceki kararlara istinaden düzenlenen teşvik belgeleri ile ilgili uygulamalara, teşvik belgesinin dayandığı karar ve ilgili diğer kararlar çerçevesinde devam olunur. Ancak, 2009/15199 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden 01.01.2012 tarihinden bu Kararın yayımı tarihine kadar geçen dönemde yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen teşvik belgeleri, talep edilmesi halinde bu Kararın lehte olan hükümlerinden yararlanır….” düzenlemelerine yer verilmiştir.

15.06.2012 tarih ve 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürürlüğe girmesinden önce yayımlanan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında 14.07.2009 tarihli ve 2009/15199 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Uygulanmasına İlişkin olarak açıklamaların yapıldığı 2009/1 no.lu Tebliğin 21’inci maddesinde “Vergi İndirimi”, 25’inci maddesinde de “Teşvik Belgesinin Revizesi” uygulamasına ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Tebliğin 12’nci maddesinde ise, “Yatırımın İşletmeye Geçiş Tarihi” belirlenmiş olup, Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesinin uygulamasında yatırımın kısmen veya tamamen işletilmeye başlanılması indirimli kurumlar vergisi uygulamasından yararlanabilmek için yeterlidir.

Yine aynı Tebliğin “Yatırıma Başlama” başlıklı 11’inci maddesinde; harcama tutarının bölgesel uygulama kapsamında gerçekleştirilen yatırımlar için teşvik belgesinde kayıtlı sabit yatırımın en az % 0’u olması halinde yatırıma başlanmış sayılacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, anılan Kararın “Yatırımın Süresi ve Tamamlama Vizesi” başlıklı 17’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yatırımların öngörülen sürede tamamlanamaması veya 4’üncü maddede belirtilen asgari yatırım tutarına uyulmaması gibi yatırıma ilişkin şartların ihlali halinde, teşvik belgesinin iptal edilerek veya kısmi müeyyide uygulanarak sağlanmış olan destek unsurlarının ilgili mevzuat çerçevesinde geri alınacağı belirtilmiştir.

Özelge talep formunuz ve ekinde bulunan belgelerin incelenmesinden; … tarih ve … sayılı yatırım teşvik belgesini aldığınız, ancak yatırıma başlamadığınız için Ekonomi Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazısı ile … sayılı belgenin yerine kaim olmak üzere … sayılı yatırım teşvik belgesinin düzenlendiği, … tarih ve … sayılı yazı ile de … sayılı teşvik belgesi yerine kaim olmak üzere … sayılı belgenin düzenlendiği ve yatırıma 2011 yılının Kasım ayında başlanarak 2012 yılının Haziran ayında tamamlandığı anlaşılmıştır.

Diğer taraftan; teşvik belgelerinizin 14.07.2009 tarih ve 2009/15199 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden düzenlendiği, yatırım teşvik belgelerinin özel şartlar kısmında; yatırıma başlanıldığının kabul edilebilmesi için teşvik belgesinde kayıtlı sabit yatırım tutarının en az %10’u oranında yatırım harcaması yapılması gerektiği ve yatırıma 31.10.2010 tarihinden sonra başlanılması halinde Vergi İndirim Oranının %40, Yatırıma Katkı Oranının %15 olarak uygulanacağının belirtildiği görülmüştür.

Yukarıdaki açıklamalara göre; firmanızın komple yeni yatırım olarak 2010 yılında başlaması gereken otel inşaatına 2011 yılında başlayarak 2012 yılının Haziran ayında tamamlamış olması nedeniyle vergi indirim oranının %40, yatırıma katkı oranının %15 olarak uygulanması gerekmektedir.

Öte yandan; 2009/1 no.lu Tebliğin “Teşvik belgesi kapsamında değerlendirilmeyen harcamalar” başlıklı 9’uncu maddesinde; teşvik belgesi kapsamında değerlendirilmeyen harcamaların sektörel özelliklerin dikkate alınarak belirleneceği hususuna yer verilmiş olup, yatırım teşvik belgeniz ekinde yer alan global listede bulunmayan harcama kalemlerinin yatırıma katkı tutarına dahil edilmemesi gerekmektedir.

Ayrıca; indirimli kurumlar vergisi uygulamasından faydalanabilmek için YMM Raporu arandığına ilişkin vergi mevzuatında hüküm bulunmamaktadır.

Kaynak: Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı
27 Mayıs 2014 Tarih ve 49327596-125[KVK.2012.ÖZ.40]-138 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yatirim-tesvik-belgeli-yatirima-gec-baslanilmasi-halinde-vergi-indirim-orani-degisir-mi/feed/ 0
Yatırım Döneminde Diğer Faaliyetlerden Kazanç Elde Edilmesi Halinde, Yatırımın İşletilmeye Başlandığı Dönemde Kurumlar Vergisi İndiriminden Nasıl Yararlanılır? https://www.muhasebenews.com/yatirim-doneminde-diger-faaliyetlerden-kazanc-elde-edilmesi-halinde-yatirimin-isletilmeye-baslandigi-donemde-kurumlar-vergisi-indiriminden-nasil-yararlanilir/ https://www.muhasebenews.com/yatirim-doneminde-diger-faaliyetlerden-kazanc-elde-edilmesi-halinde-yatirimin-isletilmeye-baslandigi-donemde-kurumlar-vergisi-indiriminden-nasil-yararlanilir/#respond Sun, 05 Nov 2017 18:30:43 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=16609 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Yatırım döneminde diğer faaliyetlerden kazanç elde edilmesi durumunda yatırımın kısmen veya tamamen işletilmeye başlanıldığı dönemde indirimli kurumlar vergisi uygulamasından nasıl yararlanılacağı hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına (BKK) istinaden düzenlenen Yatırım Teşvik Belgesi (YTB) kapsamında toplam yatırıma katkı tutarına mahsuben diğer faaliyetlerinizden elde edilen kazanca indirimli oranda kurumlar vergisi uygulandığını, söz konusu yatırımın kısmen veya tamamen işletilmeye başlanıldığı dönemde yatırıma katkı tutarından nasıl yararlanılması gerektiğinden bahisle,
– Yatırımın kısmen veya tamamen işletilmeye başlanıldığı dönemde, toplam yatırıma katkı tutarından, daha önce diğer faaliyetlerden elde ettiğiniz kazanca indirimli kurumlar vergisi uygulaması dolayısıyla yararlanılan yatırıma katkı tutarı düşüldükten sonra kalan yatırıma katkı tutarından hemen yararlanılmaya başlanıp başlanılamayacağı,
– İşletme döneminde yatırımlardan elde edilen kazanç tutarının, yatırım döneminde indirimli kurumlar vergisi uygulanan diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç tutarına ulaşıncaya kadar indirimli kurumlar vergisinden yararlanılıp yararlanılamayacağı
hususlarında görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesinde;

“(1) Finans ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar, iş ortaklıkları, taahhüt işleri, 16.07.1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun ile 08.06.1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun kapsamında yapılan yatırımlar ile rödovans sözleşmelerine bağlı olarak yapılan yatırımlar hariç olmak üzere, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen ve Ekonomi Bakanlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulur.

(2) Bu maddenin uygulamasında yatırıma katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların Devletçe karşılanacak tutarını, bu tutarın yapılan toplam yatırıma bölünmesi suretiyle bulunacak oran ise yatırıma katkı oranını ifade eder. Bakanlar Kurulu;

c) Yatırıma başlanan tarihten itibaren bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, toplam yatırıma katkı tutarının %50’sini ve gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını geçmemek üzere; yatırım döneminde kurumun diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli kurumlar vergisi oranı uygulatmak suretiyle yatırıma katkı tutarını kısmen kullandırmaya, bu oranı her bir il grubu için sıfıra kadar indirmeye veya %80’e kadar artırmaya,

yetkilidir.

(4) Tevsi yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde, indirimli oran bu kazanca uygulanır. Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar da dâhil) oranlanması suretiyle belirlenir. Bu hesaplama sırasında işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin kayıtlı değeri, yeniden değerlenmiş tutarları ile dikkate alınır. İndirimli oran uygulamasına yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçtiği geçici vergi döneminde başlanır.
…”
hükümlerine yer verilmiştir.

19.06.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2012/3305 sayılı BKK’nın “Vergi indirimi” başlıklı 15’inci maddesinde indirimli kurumlar vergisine ilişkin hükümlere yer verilmiş olup bu maddenin beşinci fıkrasında;

“Bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak ve toplam yatırıma katkı tutarının;

a) Büyük ölçekli yatırımlar ve bölgesel teşvik uygulamaları kapsamındaki yatırımlarda; 2 nci bölgede yüzde onunu, 3 üncü bölgede yüzde yirmisini, 4’üncü bölgede yüzde otuzunu, 5 inci bölgede yüzde ellisini ve 6’ncı bölgede yüzde seksenini,
b) Stratejik yatırımlarda;  6’ncı bölgede yüzde seksenini, diğer bölgelerde yüzde ellisini, geçmemek üzere yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanabilir.”
denilmektedir.

Aynı BKK’nın “Yatırım süresi ve tamamlama vizesi” başlıklı 24’üncü maddesinin birinci fıkrasında ise; “Yatırımın başlangıç tarihi, teşvik belgesi için Bakanlığa veya ilgili yerel birime müracaat tarihidir. Ancak, yatırıma başlanıldığının kabul edilebilmesi için, yatırımın başlangıç tarihinden sonra arazi-arsa, altyapı, bina-inşaat, makine ve teçhizat (avans ve ön ödemeler dahil) ile diğer yatırım harcamalarına yönelik olarak teşvik belgesinin ilk düzenlendiği tarihteki sabit yatırım tutarı esas alınmak üzere, sabit yatırım tutarının en az yüzde onu oranında (sabit yatırım tutarı elli milyon Türk Lirasının üzerindeki yatırımlar için en az beş milyon Türk Lirası) harcama yapılması gerekir.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, 2012/3305 sayılı BKK’nın 15’inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak ve toplam yatırıma katkı tutarının yatırım türleri ve bölgeler itibarıyla değişen oranlardaki kısmını geçmemek üzere yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanabilecektir. İndirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle yatırım döneminde 5’inci bölgedeki yatırımlar dolayısıyla yararlanılabilecek yatırıma katkı tutarı %40 olarak belirlenmiş olup, anılan BKK’nın 24’üncü maddesinin birinci fıkrasına göre de yatırıma başlanmış sayılmak için sabit yatırım tutarının en az yüzde onu oranında harcama yapılması gerekmektedir.

Öte yandan, şirketiniz adına düzenlenen … tarihli ve … sayılı YTB’de, yatırım teşvik belgesine konu tevsi yatırımınızın, “öncelikli yatırım” olarak değerlendirilmek suretiyle 5’inci bölge desteklerinden faydalandırıldığı belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, 2012/3305 sayılı BKK kapsamında düzenlenmiş bahse konu YTB kapsamındaki yatırımınız devam ederken, yatırıma başlanmış sayılmak için öngörülen harcama tutarının gerçekleşmesiyle birlikte, toplam yatırım tutarı olan 19.000.000 TL ile yatırıma katkı oranının (0.40) çarpılması suretiyle bulunacak toplam yatırıma katkı tutarının (19.000.000 x 0.40= 7.600.000 TL) yarısını yani 3.800.000 TL’yi geçmemek ve fiilen gerçekleştirilen yatırım harcamasını aşmamak üzere, yatırım döneminde şirketinizin diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarınıza indirimli kurumlar vergisi uygulanabilecektir.

Diğer taraftan, yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanması suretiyle bu dönemde faydalanılabilecek yatırıma katkı tutarına ulaşılması durumunda yatırım döneminde indirimli vergi uygulamasına son verilmelidir. Yatırımın kısmen veya tamamen işletilmeye başlanmasıyla birlikte, yatırım döneminde faydalanılan tutardan sonra kalan yatırıma katkı tutarına ulaşılıncaya kadar tevsi yatırımdan elde ettiğiniz kazanca indirimli kurumlar vergisi uygulanması mümkündür. İndirimli kurumlar vergisinin, tevsi yatırımlardan elde edilen kazancın ayrı hesaplarda izlenerek tespit edilebilmesi halinde, bu kazanca; kazancın ayrı şekilde tespit edilmesinin mümkün olmaması halinde ise, yapılan yatırım tutarının dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanmasıyla bulunan kazanca uygulanacağı tabiidir.

Kaynak: Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı
10 Mayıs 2016 Tarih ve 50426076-125[32/A-2015/20-260]-87 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yatirim-doneminde-diger-faaliyetlerden-kazanc-elde-edilmesi-halinde-yatirimin-isletilmeye-baslandigi-donemde-kurumlar-vergisi-indiriminden-nasil-yararlanilir/feed/ 0
Spor Kulübü Derneğinin Sözleşmeli Sporcularına Makbuz Karşılığı Yaptığı Ayni Ödemeler Kurumlar Vergisinden Muaf mıdır? https://www.muhasebenews.com/spor-kulubu-derneginin-sozlesmeli-sporcularina-makbuz-karsiligi-yaptigi-ayni-odemeler-kurumlar-vergisinden-muaf-midir/ https://www.muhasebenews.com/spor-kulubu-derneginin-sozlesmeli-sporcularina-makbuz-karsiligi-yaptigi-ayni-odemeler-kurumlar-vergisinden-muaf-midir/#respond Thu, 13 Jul 2017 08:30:09 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17554 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Spor Kulübü Derneğinin Kurumlar Vergisi Muafiyeti.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, kulübünüze bağlı takımlarda amatör olarak mücadele eden ve sözleşmesi bulunan sporculara ve antrenörlerine aylık maç başı ayni olarak (gıda, giyim vb. ) ödeme yapıldığı ve dernek makbuzu ile belgelendirildiği belirtilerek, yapılan bu yardımların vergi mevzuatı açısından değerlendirilmesi talep edilmiştir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançları kurumlar vergisinin konusu kapsamına alınmış olup, aynı Kanunun 2’nci maddesinin beşinci fıkrasında da, dernek veya vakıflara ait ve tabi olup faaliyetleri devamlı bulunan sermaye şirketi ve kooperatif statüsünde bulunmayan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi işletme olduğu; altıncı fıkrasında ise dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemelerinin, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunmasının, tüzel kişiliklerinin olmamasının, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği; mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kâr edilmemesinin veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerle ilgili (2.4.) bölümünde; iktisadi işletmenin belirlenmesinde iktisadi işletmenin en belirgin özelliklerinin bağlılık, devamlılık ve faaliyetin ticari, sınai veya zirai bir mahiyet arz etmesi olduğu; diğer bir anlatımla iktisadi işletmenin unsurlarının ticari faaliyetin de temel özelliklerinden olan, bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı, imalatı veya hizmet ifaları gibi faaliyetler olduğu, Kanunun bu gibi halleri tek tek saymak yerine, dernek veya vakıf tarafından piyasa ekonomisi içerisinde icra edilen tüm iktisadi faaliyetleri kapsamına aldığı, satılan mal veya hizmete ait bedelin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kâr edilmemesinin, kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin iktisadi işletme olma vasfını değiştirmeyeceği açıklanmıştır.

Öte yandan, anılan Kanunun “Muafiyetler” başlıklı 4’üncü maddesinin (j) bendinde; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş spor kulüplerinin idman ve spor faaliyetlerinde bulunan iktisadî işletmeleri ile sadece idman ve spor faaliyetlerinde bulunan anonim şirketlerin kurumlar vergisinden muaf oldukları hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu Tebliğin “4.12. Spor kulüplerinin idman ve spor faaliyetlerinde bulunan iktisadi işletmeleri ile sadece idman ve spor faaliyetinde bulunan anonim şirketler” başlıklı bölümünde ise, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş spor kulüplerinin idman ve spor faaliyetlerinde bulunan iktisadi işletmelerinin muafiyet hükmünden yararlanabilmesi için iktisadi işletmenin; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve/veya özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş olan spor kulüplerine ait olması ile faaliyetlerinin sadece idman ve spor faaliyetlerinden ibaret olması gerektiği açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, vergi uygulamaları bakımından dernek olarak kabul edilen spor kulübünüzün tüzel kişiliği itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Ancak, kulübünüzün, amatör olarak basketbol, futbol ve voleybol branşlarında ilin gençlerine sporu sevdirmek, yaygın hale getirmek ve gençleri kötü alışkanlıklardan korumaya yönelik yapmış olduğu faaliyetler karşılığında doğrudan veya dolaylı olarak bir bedel alınması halinde, kulübünüze bağlı bir iktisadi işletme oluşacağından, bu iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak, spor kulübünüze bağlı iktisadi işletmenin, yukarıda yer alan muafiyet hükümleri çerçevesinde, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve/veya özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş spor kulübü olması ve sadece idman ve spor faaliyetinde bulunması şartıyla kurumlar vergisinden muaf olacağı tabiidir.

Öte yandan, kulübünüze bağlı takımlarda amatör olarak mücadele eden ve kulüple sözleşmesi bulunan lisanslı sporcular ile antrenörlere yönelik aylık maç başı ayni olarak (gıda, giyim vb.) ödeme yapılması, kulübünüzün mükellefiyetini etkilemeyecektir.

GELİR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Ücretin Tarifi” başlıklı 61’inci maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”  hükmüne yer verilmiş olup, aynı maddenin 6’ncı bendinde de sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatlerin ücret ödemesi sayıldığı belirtilmiştir.

Aynı Kanunun “Vergi Tevkifatı” başlığını taşıyan 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” denildikten sonra, aynı maddenin birinci bendinde, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61’inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre vergi kesileceği hüküm altına alınmıştır.

Diğer yandan, Kanunun “Müteferrik İstisnalar” başlıklı 23’üncü maddesinin 10 numaralı bendinde, “Hizmet erbabının toplu olarak işyerlerine gidip gelmelerini sağlamak maksadıyla işverenler tarafından yapılan taşıma giderleri” ile aynı maddenin 15 numaralı bendinde yer alan “Yüz ve daha aşağı sayıda işçi çalıştıran işyerlerinde bir, yüzden fazla işçi çalıştıran işyerlerinde iki, amatör sporcu çalıştıranların, her yıl milli müsabakalara iştirak ettiklerinin belgelenmesi ve bu amatör sporculara ödenen ücretler. (Asgari ücretin iki katını aşmamak kaydıyla)” in gelir vergisinden istisna edildiği hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun 24’üncü maddesinin 2 numaralı bendinde ise “Harcırah Kanunu kapsamı dışında kalan müesseseler tarafından idare meclisi başkanı ve üyeleri ile denetçilerine, tasfiye memurlarına ve hizmet erbabına (Harcırah Kanunu’na tabi olsun olmasın her türlü sözleşmeli personel dahil) verilen gerçek yol giderlerinin tamamı ile yemek ve yatmak giderlerine karşılık verilen gündelikler (Bu gündelikler aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen gündeliklerden fazla ise veya Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşarsa, aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur);” in ve Kanunun 29’uncu maddesinin (3) numaralı bendinde spor yarışmalarına katılan amatör sporculara ödenen ödül ve ikramiyelerin gelir vergisinden istisna olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun geçici 72’nci maddesinde, “31.12.2017 tarihine kadar sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden aşağıdaki oranlarda gelir vergisi tevkifatı yapılır.

a) Lig usulüne tabi spor dallarında;
1) En üst ligdekiler için % 15,
2) En üst altı ligdekiler için % 10
3) Diğer liglerdekiler için %  5,

b) Lig usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler ile milli sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan ödemelerden % 5.

(2) Bu ödemeler üzerinden 94 üncü madde kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz. Bu gelirler için yıllık beyanname verilmez, diğer gelirler dolayısıyla beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmez.
(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan ücret ve ücret sayılan ödemelerin vergilendirilmesinde 31.12.2007 tarihinde yürürlükte olan hükümler uygulanır.
(4) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almıştır.

Konu ile ilgili olarak 267 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Diğer taraftan, 5253 sayılı Dernekler Kanunu ile ilgili olarak yayımlanan Dernekler Yönetmeliğinin 38 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak dernekler, Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesi kapsamında bulunan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için Gider Makbuzu düzenlerler.” denilmektedir.

Bu açıklamalara göre, kulübünüz tarafından yapılan ödemelerin ücret kabul edilebilmesi için sporcuların bir hizmet akdi ile kulübünüze tabi ve bağlı olarak çalıştırılmaları gerekmektedir. Ancak, söz konusu ödemelerin ücret kapsamında yapılmayıp bağış ve yardım olarak yapılması halinde ise bu ödemeler gelir vergisinin konusuna girmeyecektir.

Dolayısıyla, kulübünüze bağlı takımlarda amatör olarak mücadele eden ve sözleşmesi bulunan sporculara ve antrenörlere aylık maç başı ayni olarak gıda ve giyim vb. yapılan ödemeler ücret olarak değerlendirdiğinden; bu ödemelerin Gelir Vergisi Kanununun geçici 72’nci maddesine göre gelir vergisine tabi tutulması gerekir. Ayrıca, bu ödemeler yukarıda sayılan ve gelir vergisinden istisna edilen ödemeler kapsamına girmemesi nedeniyle, gelir vergisinden istisna edilmesi mümkün değildir.

VERGİ USUL KANUNUNA GÖRE

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 238’inci maddesinde “İşverenler her ay ödedikleri ücretler için (Ücret bordrosu) tutmaya mecburdurlar. Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf olan ücretlerle diğer ücret üzerinden vergiye tabi hizmet erbabına yapılan ücret ödemeleri için bordro tutulmaz.” hükmü yer almaktadır.

Söz konusu madde hükmüne göre, kulübünüze bağlı takımlarda amatör olarak mücadele eden ve sözleşmesi bulunan lisanslı sporcular ile antrenörlere yönelik aylık maç başı ayni olarak (gıda, giyim gibi) yapılan ve ücret olarak değerlendirilen ödemeler için ücret bordrosu düzenlenmesi gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 1/3-g maddesine göre, genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyeler ve köyler ile bunların teşkil ettikleri birliklere ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan veya işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşların ve bunlara ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetleri, katma değer vergisine tabidir.

Aynı maddenin 4’üncü fıkrasında; ticari, sınai, zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyetinin devamlılığı, kapsamı ve niteliğinin Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre; Gelir Vergisi Kanununda açıklık bulunmadığı hallerde, Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre tayin ve tespit edileceği, 5’inci fıkrasında ise bu faaliyetlerin kanunların veya resmi makamların gösterdiği gerek üzerine yapılması, bunları yapanların hukuki statü ve kişiliklerinin işlemlerin mahiyetini değiştirmeyeceği ve vergilendirmeye mani teşkil etmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Bu maddelerde hükme bağlandığı üzere, dernekler ile kamu idare ve müesseselerinin faaliyetleri doğrudan katma değer vergisinin konusuna alınmamış, bu kuruluşlara ait veya tabi olan müesseselerin yukarıda belirtilen nitelikteki teslim ve hizmetlerinin vergiye tabi olduğu belirlenmiştir. Bu belirleme gereği dernekler ile kamu idare ve müesseseleri bu statüleri ile verginin mükellefi olmayıp, yalnızca bu müesseselere ait veya tabi olan iktisadi işletmeleri nedeni ile KDV mükellefidir.

Bu hüküm ve açıklamalar gereğince; spor kulübünüzün faaliyetleri nedeniyle, Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri gereğince kulübünüze bağlı iktisadi işletme oluştuğu takdirde KDV mükellefiyetinin tesis ettirilmesi ve kulübe bağlı takımlarda amatör olarak mücadele eden ve kulüple sözleşmesi bulunan lisanslı sporcular ile antrenörlere yönelik aylık maç başı ayni olarak (gıda, giyim vb.) yapılan (teslim) ödemelerin (Gelir Vergisi Kanunu yönünden ücret olarak değerlendirilmemesi kaydıyla) KDV ye tabi tutulması gerekmektedir.

Ancak, Kurumlar Vergisi Kanunu yönünden iktisadi işletme oluşmadığı takdirde KDV mükellefiyetinin tesis ettirilmesine ve söz konusu ayni (teslim) ödemeler KDV’nin konusuna girmeyeceğinden KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.

Kaynak: Afyonkarahisar Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğü
26 Mayıs 2014 Tarih ve 63611781-125[2-2013/9 ]-15 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/spor-kulubu-derneginin-sozlesmeli-sporcularina-makbuz-karsiligi-yaptigi-ayni-odemeler-kurumlar-vergisinden-muaf-midir/feed/ 0
Yeni Trafiğe Çıkacak Araçlarda Trafik Sigortası %40 Daha Ucuz Olacak! https://www.muhasebenews.com/yeni-trafige-cikacak-araclarda-trafik-sigortasi-daha-ucuz-olacak/ https://www.muhasebenews.com/yeni-trafige-cikacak-araclarda-trafik-sigortasi-daha-ucuz-olacak/#respond Thu, 01 Jun 2017 05:30:23 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=10977 HAZİNE MÜSTEŞARLIĞINCA ZORUNLU TRAFİK SİGORTASI PRİMLERİ İÇİN TAVAN FİYAT UYGULAMASI BAŞLATILACAK.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek yapılacak bu uygulama ile otomobillerde zorunlu trafik sigorta primlerinde ortalama %30’luk indirim sağlanacağını ve trafiğe yeni çıkacak otomobillerde şu anda uygulanan primlere göre ortalama indirimin %40’ı bulacağını bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, tavan fiyat uygulamasının önümüzdeki ay uygulanmaya başlatılacağını belirtti. Şimşek; son yıllardaki trafik sigortası fiyatlarının artış sebepleri arasında poliçe düzenlenirken teminat kapsamına girmeyen bazı risklerin, yargı kararları ile poliçe kapsamına alınması nedeniyle sigortacılık sektörünce ödenen maddi ve bedeni tazminatların artması olarak değerlendirdi.

TRAFİK SİGORTALARINDA TAVAN FİYAT UYGULAMASI İLE İNDİRİM %40’I BULACAK.
Şimşek; tavan fiyat uygulaması ile her bir araç grubu için azami prim tutarlarının yeniden belirleneceğini bildirdi.
Buna göre tavan fiyat uygulaması ile mevcut uygulanmakta olan prim tutarlarına göre indirimler;
1- En riskli gruptaki otomobillerde yaklaşık %28,
2- En düşük riskli araç gruplarında ise %26,
3- Trafiğe yeni çıkacak otomobillerde mevcut primlere göre ortalama indirim %40’ı bulacak.

Böylece otomobillerde zorunlu trafik sigorta primlerinde ortalama %30’luk indirim sağlanmış olacak.
Tarife değişikliğinin önümüzdeki ay hayata geçirilecek.


Yasal Uyarı:
Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yeni-trafige-cikacak-araclarda-trafik-sigortasi-daha-ucuz-olacak/feed/ 0