meydana – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sun, 09 Jan 2022 12:53:01 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Yabancı para cinsinden kullanılan kredilerin değerlemesinde meydana çıkan kur farklarının ne zaman gider yazılacağı https://www.muhasebenews.com/yabanci-para-cinsinden-kullanilan-kredilerin-degerlemesinde-meydana-cikan-kur-farklarinin-ne-zaman-gider-yazilacagi-2/ https://www.muhasebenews.com/yabanci-para-cinsinden-kullanilan-kredilerin-degerlemesinde-meydana-cikan-kur-farklarinin-ne-zaman-gider-yazilacagi-2/#respond Sun, 09 Jan 2022 11:42:30 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=120509

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ANTALYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

77058783-105-68

20/03/2013

Konu

:

Yabancı para cinsinden kullanılan kredilerin değerlemesinde meydana çıkan kur farklarının ne zaman gider yazılacağı

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; şirketinizin bankalardan çekmiş olduğu uzun vadeli yapancı paralı kredilerin değerlemesi sonucu kur farklarında meydana gelen artış ya da azalışların değerleme yapılan geçici vergi dönemindeki kâr veya zarara mı yoksa kredinin ödeneceği vade yılındaki kâr/zarar hesaplarına mı intikal ettirileceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde, maliyet bedelinin iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

            Anılan Kanunun 280 nci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınacağı ve yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı hükmüne yer verilmiştir.

            238 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “B -Dönem Sonu Stoklarının Değerlemesi İle İlgili Hususlar” başlık bölümünde de, emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu olduğu, stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.

            334 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “III-Kur Farkları” başlıklı bölümünde ise; “163 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisi ile sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, aktifleştirme tarihine kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerektiği açıklanmış bulunmaktadır.

            Lehe oluşan kur farklarının da aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerekecektir. Ayrıca, daha sonraki dönemlerde, seçimlik olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

            Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde de, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (7) numaralı bendinde de, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların, safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

            Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin bankalardan kullandığı uzun vadeli yabancı paralı kredilerin nerelerde harcandığı önemli olduğundan;

            -Söz konusu kredilerin sabit kıymetlerin iktisabında kullanılması durumunda;

            Aleyhte oluşan kur farklarının, sabit kıymetin aktifleştirildiği dönemin sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildiği dönemden sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi,

            Lehe oluşan kur farklarının da, sabit kıymetin aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildiği dönemden sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle dikkate alınması,

            -Söz konusu kredilerin emtianın satın alımında kullanılması durumunda ise, emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi, emtianın stoklara girdiği tarihten sonra ortaya çıkacak kur farklarının da, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi

            gerekmektedir.

            Ancak, daha sonraki dönemlerde, seçimlik olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.

            Öte yandan, bunların dışında kullanılan kredilerin değerlenmesinde şirketinizin lehine veya aleyhine oluşan kur farklarının, kambiyo kârı veya zararı olarak dikkate alınarak elde edildiği geçici ve yıllık kurumlar vergisi dönemlerinde doğrudan gelir veya gider yazılması gerekeceği tabiidir.


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yabanci-para-cinsinden-kullanilan-kredilerin-degerlemesinde-meydana-cikan-kur-farklarinin-ne-zaman-gider-yazilacagi-2/feed/ 0
Yabancı para cinsinden kullanılan kredilerin değerlemesinde meydana çıkan kur farklarının ne zaman gider yazılacağı https://www.muhasebenews.com/yabanci-para-cinsinden-kullanilan-kredilerin-degerlemesinde-meydana-cikan-kur-farklarinin-ne-zaman-gider-yazilacagi/ https://www.muhasebenews.com/yabanci-para-cinsinden-kullanilan-kredilerin-degerlemesinde-meydana-cikan-kur-farklarinin-ne-zaman-gider-yazilacagi/#respond Wed, 29 Dec 2021 16:16:45 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=118847

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANTALYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)

Sayı

:

77058783-105-68

20/03/2013

Konu

:

Yabancı para cinsinden kullanılan kredilerin değerlemesinde meydana çıkan kur farklarının ne zaman gider yazılacağı

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; şirketinizin bankalardan çekmiş olduğu uzun vadeli yapancı paralı kredilerin değerlemesi sonucu kur farklarında meydana gelen artış ya da azalışların değerleme yapılan geçici vergi dönemindeki kâr veya zarara mı yoksa kredinin ödeneceği vade yılındaki kâr/zarar hesaplarına mı intikal ettirileceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde, maliyet bedelinin iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

            Anılan Kanunun 280 nci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınacağı ve yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı hükmüne yer verilmiştir.

            238 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “B -Dönem Sonu Stoklarının Değerlemesi İle İlgili Hususlar” başlık bölümünde de, emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu olduğu, stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.

            334 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “III-Kur Farkları” başlıklı bölümünde ise; “163 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisi ile sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, aktifleştirme tarihine kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerektiği açıklanmış bulunmaktadır.

            Lehe oluşan kur farklarının da aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerekecektir. Ayrıca, daha sonraki dönemlerde, seçimlik olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

            Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde de, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının; (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (7) numaralı bendinde de, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanların, safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

            Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin bankalardan kullandığı uzun vadeli yabancı paralı kredilerin nerelerde harcandığı önemli olduğundan;

            -Söz konusu kredilerin sabit kıymetlerin iktisabında kullanılması durumunda;

            Aleyhte oluşan kur farklarının, sabit kıymetin aktifleştirildiği dönemin sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildiği dönemden sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi,

            Lehe oluşan kur farklarının da, sabit kıymetin aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildiği dönemden sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle dikkate alınması,

            -Söz konusu kredilerin emtianın satın alımında kullanılması durumunda ise, emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi, emtianın stoklara girdiği tarihten sonra ortaya çıkacak kur farklarının da, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi

            gerekmektedir.

            Ancak, daha sonraki dönemlerde, seçimlik olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.

            Öte yandan, bunların dışında kullanılan kredilerin değerlenmesinde şirketinizin lehine veya aleyhine oluşan kur farklarının, kambiyo kârı veya zararı olarak dikkate alınarak elde edildiği geçici ve yıllık kurumlar vergisi dönemlerinde doğrudan gelir veya gider yazılması gerekeceği tabiidir.


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yabanci-para-cinsinden-kullanilan-kredilerin-degerlemesinde-meydana-cikan-kur-farklarinin-ne-zaman-gider-yazilacagi/feed/ 0
KDV uygulaması bakımından, taahhüde dayanan işlerde vergiyi doğuran olay, ihaleye ilişkin hakedişin ihale makamınca onaylandığı anda meydana gelmektedir. https://www.muhasebenews.com/kdv-uygulamasi-bakimindan-taahhude-dayanan-islerde-vergiyi-doguran-olay-ihaleye-iliskin-hakedisin-ihale-makaminca-onaylandigi-anda-meydana-gelmektedir/ https://www.muhasebenews.com/kdv-uygulamasi-bakimindan-taahhude-dayanan-islerde-vergiyi-doguran-olay-ihaleye-iliskin-hakedisin-ihale-makaminca-onaylandigi-anda-meydana-gelmektedir/#respond Sat, 14 Aug 2021 05:59:20 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=112703  Hakedişli İşlerde Tevkifat Uygulaması

KDV Kanununun 10 uncu maddesinin (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla; (b) bendinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle vergiyi doğuran olayın meydana geleceği hükme bağlanmıştır.

KDV uygulaması bakımından, taahhüde dayanan işlerde vergiyi doğuran olay, ihaleye ilişkin hakedişin ihale makamınca onaylandığı anda meydana gelmektedir. Öte yandan, hakediş belgesinin onaylanmasından önce bu işleme ait fatura veya benzeri belge düzenlenmesi halinde, fatura veya benzeri belgenin düzenlenmesi ile KDV bakımından vergiyi doğuran olayın meydana geleceği tabiidir.

Buna göre, hakedişli işlerdeki KDV tevkifatının hakedişin düzenlenmesine esas olan fatura tarihini kapsayan ayı geçmemek kaydıyla, hakedişin ihale makamınca onaylandığı tarih itibariyle beyan edilmesi gerekmektedir.

 


Kaynak: KATMA DEĞER VERGİSİ SİRKÜLERİ/60 08/08/2011
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/kdv-uygulamasi-bakimindan-taahhude-dayanan-islerde-vergiyi-doguran-olay-ihaleye-iliskin-hakedisin-ihale-makaminca-onaylandigi-anda-meydana-gelmektedir/feed/ 0
Tahsil edilemeyen fatura değersiz alacak olarak kabul edilip edilir mi? https://www.muhasebenews.com/tahsil-edilemeyen-fatura-degersiz-alacak-olarak-kabul-edilip-edilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/tahsil-edilemeyen-fatura-degersiz-alacak-olarak-kabul-edilip-edilir-mi/#respond Fri, 25 Dec 2020 11:18:15 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=99516

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı : 39044742-KDV.1-240 04/01/2016 Konu : Tahsil edilemeyen fatura tutarının değersiz alacak olarak kabul edilip edilemeyeceği ve GV ile KDV yönünden değerlendirilmesi.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunda genel olarak elektronik tamir, bakım ve tesisat taahhüt işleri şeklinde hizmet verdiğinizi, İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi tarafından … İnşaat Tic. Ltd. Şti.’ye ihale edilen okul elektriği ve elektroniği imalatı işi yapılmasından dolayı … tarih ve … no’lu 135.000,00 TL+2.430,00 TL tevkifatlı toplam 137.430,00 TL fatura düzenlediğinizi, fatura ile ilgili olarak KDV ve gelir vergisinin dönemi içerisinde tahakkuk ettirildiğini, faturanın ilgili firmadan tahsili yapılamadığından mahkeme ile tahsil yoluna gidildiği belirtilerek; tahsilatın yapılamaması sebebi ile döneminde tahakkuk ettirilen ve gelir olarak gösterilen fatura miktarının değersiz alacak olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve söz konusu tutarın gelir vergisi ve KDV yönünden nasıl mahsup veya terkin edileceği hususlarında Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

1- GELİR VERGİSİ YÖNÜNDEN :

            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinin birinci fıkrasında, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükmüne yer verilmiş olup, aynı Kanunun 38 inci maddesinde, “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:

  1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
  2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.

            Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur.” hükmüne yer verilmiştir.

            Diğer taraftan, anılan Kanunun “İşletme Hesabı Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 39 uncu maddesinde ise, “İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır.

            (Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise, tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder.)

            Emtia alım ve satımı ile uğraşanlarda ticari kazancın bulunması için hesap dönemi sonundaki emtia mevcudunun değeri hasılata, dönem başındaki emtia mevcudunun değeri ise giderlere ilave olunur.

            Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur.” hükmü yer almaktadır.

            Ayrıca, aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, anılan maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin, (7) numaralı bendinde de Vergi Usul Kanununa göre ayrılan amortismanların gider olarak indirilebileceği hükme bağlanmıştır.

            Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerli olup, bunlar “dönemsellik” ve “tahakkuk esası” ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında bir gelir ve gider unsurunun, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

            Buna göre, okul elektriği ve elektroniği imalatı işi karşılığında düzenlenen fatura bedelinin çeşitli sebeplerle tahsil edilememesi durumunda, tahsil edilemeyen kısmın Vergi Usul Kanunundaki koşulların oluştuğu dönemde şüpheli alacak veya değersiz alacak olarak dikkate alınabilmesi mümkündür. Ancak, söz konusu hizmet karşılığında düzenlenen fatura bedelinin ödenmeyen kısmının sonradan bir şekilde tarafınıza ödenmesi halinde ticari kazancınıza dâhil edilmesi gerektiği tabidir.

            Öte yandan, şüpheli alacak veya değersiz alacak koşullarının oluşmaması durumunda, söz konusu tutarların gider olarak dikkate alınabilmesi mümkün bulunmamaktadır.

2- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde; “Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar değersiz alacaktır.

            Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.

            İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler.” hükmü yer almaktadır.

            Anılan madde uyarınca, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline  artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacak olarak nitelendirilmiştir. Görüldüğü gibi değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkan kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır. Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkanının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağı ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüştür.

            Ayrıca, alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan alacağın sonraki yıllarda dikkate alınması da mümkün bulunmamaktadır.

            Vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir.

            – Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanunun 31 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,

            – Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,

            – Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,

            – Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,

            – Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak,

            – Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,

            – Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)

            – Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.

            Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; söz konusu alacakların değersiz alacak olarak dikkate alınabilmesi ve işletme hesabı esasına tabi mükellefiyetiniz kapsamında gider olarak kayıtlarına intikal ettirilebilmesi için bu alacakların değersiz olduğuna ilişkin kanaat verici belgelerin ve mahkeme kararının ilgili olduğu yıl hesaplarına alınması gerekmektedir.

            Aksi halde bu alacağın değersiz alacak olarak hesaplarına intikal ettirilmesi ve gider olarak kayıtlarına alınmasına imkan bulunmamaktadır.

3- KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN:

            3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

            – 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,

            – 8/1-a maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malı teslim veya hizmeti ifa edenlerin KDV’nin mükellefi olduğu,

            – 10 uncu maddesinin (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması, (b) bendinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura ve benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi hallerinde vergiyi doğuran olayın meydana geldiği,

            – 29 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’yi indirebilecekleri; (3) numaralı fıkrasında ise, indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanabileceği,

            hüküm altına alınmıştır.

            Dolayısıyla, KDV yönünden vergiyi doğuran olay, malın teslimi veya hizmetin ifası ile meydana gelmekte olup, KDV mükelleflerinin mal teslimi veya hizmet ifası bedellerini tahsil edip etmemelerinin KDV uygulaması bakımından bir önemi bulunmamaktadır.

 


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tahsil-edilemeyen-fatura-degersiz-alacak-olarak-kabul-edilip-edilir-mi/feed/ 0
Dövizli kredinin kur değerlemesi nasıl yapılacaktır? https://www.muhasebenews.com/dovizli-kredinin-kur-degerlemesi-nasil-yapilacaktir/ https://www.muhasebenews.com/dovizli-kredinin-kur-degerlemesi-nasil-yapilacaktir/#respond Wed, 13 Feb 2019 11:45:37 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=46645 T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir Kanunları Usul ve Tahsilat Grup Başkanlığı

18.12.2018

 

Sayı : 77058783-105[VUK.ÖZ.18.39]-E.235714
Konu : Yabancı para cinsinden kullanılan kredilerin değerlemesinde meydana gelen kur farkının ödenen taksit tutarına mı yoksa anapara üzerinden mi hesaplanacağı

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden; 2016 yılında şirketinizin 2025 vadeli yıllık 1.500.000.-Euro ödemeli yabancı para cinsinden kredi kullandığı, 2017 yılında 1.500.000.-Euro taksit ödediği, ödeme tarihinde kur farkının ilgili gelir hesabına aktarıldığı, dönem sonunda kalan anapara 12.000.000.-Euro’ya kur farkı ayrıldığında 7.000.000.-TL kur farkı oluştuğu belirtilerek; kur farkının yıllık ödenen taksit tutarına mı yoksa toplam anaparaya mı ayrılacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

– 262 nci maddesinde, maliyet bedelinin iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferrik bilumum giderlerin toplamını ifade ettiği,

– 280 nci maddesinde, yabancı paraların borsa rayici ile değerleneceği, borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedelinin esas alınacağı ve yabancı paranın borsada rayici yoksa değerlemeye uygulanacak kurun Maliye Bakanlığınca tespit olunacağı ile bu madde hükmünün yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da cari olduğu,

– 285 inci maddesinde borçların mukayyet değerleriyle değerleneceği, mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçların değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınacağı, vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçların değerleme günü kıymetine irca olunabileceği

hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan;

– 163 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde; “

  1. Yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım maliyetine eklenmesi gerekmekte; işletme dönemine ait olanların ise, ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması,
  2. Döviz kredisi kullanılarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi sırasında veya sonradan bu kıymetlere ilişkin borç taksitlerinin değerlemesi dolayısıyla ortaya çıkan kur farklarından, sabit kıymetin iktisap edildiği dönem sonuna kadar olanların, kıymetin maliyetine eklenmesi zorunlu bulunmakta; aynı kıymetlerle ilgili söz konusu dönemden sonra ortaya çıkan kur farklarının ise, ait oldukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilerek amortisman konusu yapılması,

mümkün bulunmaktadır.“,

– 238 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “B- Dönem Sonu Stoklarının Değerlemesi ile İlgili Hususlar” başlıklı bölümünde, “… emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunludur. Stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.

İşletmelerin finansman temini maksadıyla bankalardan veya benzeri kredi müesseselerinden aldıkları krediler için ödedikleri faiz ve komisyon giderlerinden dönem sonu stoklarına pay vermeleri zorunlu bulunmamaktadır. Buna göre mükellefler söz konusu ödemelerini doğrudan gider olarak kaydedebilecekleri gibi, diledikleri takdirde stokta bulunan emtiaya isabet eden kısmı maliyete dahil edebileceklerdir.”,

– 334 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “III- Kur Farkları” başlıklı bölümünde ise; “163 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisi ile sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, aktifleştirme tarihine kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerektiği açıklanmış bulunmaktadır.

Lehte oluşan kur farklarının da aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerekecektir. Ayrıca, daha sonraki dönemlerde, seçimlik olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.

açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu itibarla;

– Şirketiniz tarafından kullanılan döviz cinsinden krediye ilişkin kalan anapara ve faiz tutarının değerleme günü itibariyle kur değerlemesine tabi tutulması, bu kapsamda mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit borçlara ait kalan faiz tutarının kur değerlemesine tabi tutulmasında değerleme gününe kadar hesaplanan faiz tutarının dikkate alınması,

– Söz konusu kredinin amortismana tabi iktisadi kıymetlerin finansmanında kullanılması halinde; krediye ilişkin faiz gideri ile kur farkının söz konusu iktisadi kıymetin aktifleştirildiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanın ise kambiyo geliri/gideri olarak değerlendirilmesi veya maliyetle ilişkilendirmek suretiyle amortismana tabi tutulması,

– Kredinin emtia satın alınmasında kullanılması halinde; emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi, stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi,

– Genel finansman amacıyla kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile bunların döviz cinsinden olması durumunda dönem sonu değerlemesi nedeniyle oluşan kur farklarının ise kambiyo geliri/gideri olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

 

 

 

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dovizli-kredinin-kur-degerlemesi-nasil-yapilacaktir/feed/ 0
Madende hayatını kaybedenlerin yakınlarına kamu’da işçi kadrosu verilmesi kararı-21.05.2018 https://www.muhasebenews.com/29372-2/ https://www.muhasebenews.com/29372-2/#respond Tue, 22 May 2018 06:29:01 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=29372  

Resmi Gazete Tarihi : 21.05.2018 Sayı : 30427

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
KÖMÜR VE LİNYİT MADENLERİNİN YER ALTI İŞLERİNDE MEYDANA GELEN İŞ KAZASI SONUCUNDA HAYATINI KAYBEDEN SİGORTALILARIN YAKINLARININ KAMUDA SÜREKLİ İŞÇİ KADROLARINA ATANMALARINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Usul ve Esaslar; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 66 ncı maddesi kapsamında 10/6/2003 (dâhil) tarihi ile 13/5/2014 tarihi arasında kömür ve linyit madenlerinin yer altı işlerinde meydana gelen iş kazası sonucunda ölen sigortalının yakınlarının kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi unvanlı kadrolarında istihdam edilmelerine ilişkin hususları düzenler.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Usul ve Esaslar, 5510 sayılı Kanunun geçici 66 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 3 – (1) Bu Usul ve Esasların uygulanmasında;

a) İstihdam hakkı sahibi: 10/6/2003 (dâhil) tarihi ile 13/5/2014 tarihi arasında kömür ve linyit madenlerinin yer altı işlerinde meydana gelen iş kazası sonucunda ölen sigortalının eş ve çocuklarından birisi, eşi ve çocuğu yoksa kardeşlerinden birisinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca tespit edilerek istihdam edilmek üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilen kişiyi,

b) Kanun: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Başvuru, İstihdam Hakkı Sahibinin Tespiti ve İhtilafların Giderilmesi

Başvuru usul ve esasları

MADDE 4 – (1) Başvurular; istihdam talep formu (Ek-1) doldurulmak suretiyle istihdam hakkından yararlanmak isteyenlerin iş kazasının meydana geldiği ildeki sosyal güvenlik il müdürlüğüne yapılır.

(2) Eş ve çocuğun olması durumunda, eşin başvurusunda çocuklardan istihdam hakkından feragat ettiklerine dair beyan istenilmez. Çocuğun başvurusunda ise hak sahibi eş ve varsa diğer çocuklardan istihdam hakkından feragat ettiklerine dair beyan alınır.

(3) Eş ve çocuğun olmaması durumunda, kardeşler istihdam hakkını kullanabilir. Bu durumda, varsa diğer hak sahibi kardeşlerden istihdam hakkından feragat ettiklerine dair beyan alınır.

(4) Feragat beyanı noter huzurunda yazılı olarak düzenlenir.

(5) İstihdam hak sahibi olamayacaklar:

a) Bir başkasının bakımına muhtaç olacak derecede engelli olanlar.

b) Bu Usul ve Esasların yayımı tarihi itibarıyla, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları, özel kanunla kurulan diğer her türlü kamu kurum ve kuruluşlarında, kısmi zamanlı veya geçici süreli görevler hariç olmak üzere her türlü sözleşmeli personel, 657 sayılı Kanuna tabi memur ile sürekli işçi olarak görev yapanlar.

c) Sosyal Güvenlik Kurumundan veya 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında malullük, yaşlılık veya emeklilik aylığı alanlar.

ç) Başvuru tarihi itibarıyla 45 yaşını doldurmuş olanlar.

d) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu, başvuru sahiplerinin ikamet ettikleri ilin valilerince tespit edilenler.

(6) İstihdam hakkını kullanacak 45 yaşından küçük herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda 45 yaşından büyük hak sahipleri istihdam hakkından faydalanabilirler.

İstihdam hak sahipliği tespit komisyonu

MADDE 5 – (1) İş kazasının meydana geldiği illerde valinin görevlendirdiği vali yardımcısı başkanlığında; çalışma ve iş kurumu il müdürü, sosyal güvenlik il müdürü ile defterdar veya bunların yardımcılarından oluşan istihdam hak sahipliği tespit komisyonu kurulur.

(2) Komisyon, gündem olması halinde başvuruları görüşmek üzere en az bir hafta içinde toplanır.

(3) Komisyon oyçokluğuyla karar alır. Oylama sonucunda eşitlik olması halinde başkanın oyu yönünde karar alınmış sayılır.

İstihdam hak sahiplerinin tespit süreci

MADDE 6 – (1) Başvurular, iş kazasının meydana geldiği ildeki sosyal güvenlik il müdürlüğüne yapılır. Sosyal güvenlik il müdürlüğü, başvurunun Kanun kapsamında olup olmadığını durum belgesi (Ek-2) ile tespit eder.

(2) Belgelerin düzenlenmesi için gerekli her türlü bilgi ve evrak, sosyal güvenlik il müdürlüğü tarafından başvuru sahiplerinden veya ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından temin edilir.

(3) Sosyal güvenlik il müdürlüğü durum belgesi ile hak sahipliğine ilişkin diğer gerekli bilgi ve belgeleri istihdam hak sahipliği tespit komisyonuna iletir. Söz konusu komisyonca yapılan inceleme sonucu düzenlenen belgelerde eksiklik veya mevzuata aykırılık bulunması halinde, eksikliklerin giderilmesi için belgeler gerekçeli olarak sosyal güvenlik il müdürlüğüne iade edilir.

(4) İstihdam hak sahipliği tespit komisyonu tarafından istihdam hakkı sahibi olduğu tespit edilenler, istihdam hak sahipliği belgesi (Ek-3) düzenlenerek liste halinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına gönderilir.

(5) Başvuruya esas konunun Kanun kapsamına girmediğinin veya girse bile başvuru sahibinin istihdam hakkı sahibi olmadığının tespiti halinde, sosyal güvenlik il müdürlüğü tarafından ilgililere gerekçeleri ile birlikte yazılı olarak bilgi verilir.

(6) İstihdam hakkı sahipliğine ilişkin her türlü belge ve başvuru sahiplerine gönderilen yazılar Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığında muhafaza edilir.

(7) İstihdam hak sahipliği kesinleşen kişilere ilişkin liste Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından Ek-4 form doldurulmak suretiyle ve elektronik ortamda Devlet Personel Başkanlığına intikal ettirilir.

İstihdam hakkının kullanımı ile ilgili ihtilafın giderilmesi

MADDE 7 – (1) Hak sahipleri arasında ihtilafın ortaya çıkması durumunda, istihdam hakkının kim tarafından kullanılacağına istihdam hak sahipliği tespit komisyonu tarafından karar verilir.

(2) Komisyon, istihdam talebinde bulunan hak sahipleri arasında bu hakkı kimin kullanacağına karar verirken ilgililerin mal varlığı, diğer aile fertlerini geçindirebilme, öğrenim durumu, yaş ve adli sicil kaydı gibi hususları göz önünde bulundurur.

(3) Komisyon oyçokluğuyla karar alır. Oylama sonucunda eşitlik olması halinde başkanın oyu yönünde karar alınmış sayılır.

(4) Komisyonun ihtilafların giderilmesine ilişkin kararları kesindir.

(5) Komisyon kararı istihdam talebinde bulunan hak sahiplerine en geç on beş gün içerisinde tebliğ edilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Atama Usul ve Esasları

Atama yapılacak kadrolara ilişkin hususlar

MADDE 8 – (1) 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları, özel kanunla kurulan diğer her türlü kamu kurum ve kuruluşları; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca istihdam hakkı sahibi olduğu belirlenerek Devlet Personel Başkanlığına liste halinde bildirilen ve Devlet Personel Başkanlığınca kura sonucu atama teklifi yapılanları, sürekli işçi unvanlı kadrolara bu Usul ve Esaslar hükümleri çerçevesinde atamak zorundadır.

(2) Kura sonucu yapılacak atamalar kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarına yapılır. Ancak, söz konusu kurum ve kuruluşlarda işçi kadrosu bulunmaması halinde, atama teklifi yapılması ile birlikte ilgili kurum ve kuruluşta sürekli işçi kadrosu ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır.

(3) Birinci fıkra kapsamında atama teklifi gerçekleştirilenlerin sınav şartı hariç 29/6/2009 tarihli ve 2009/15188 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikteki şartları taşıması gerekir.

(4) Atama teklifi gerçekleştirilenlerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılır.

Atama ve göreve başlama

MADDE 9 – (1) İstihdam hakkı sahiplerinden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca isimleri bildirilenlerin atama teklifleri, il tercihleri de göz önünde bulundurularak Devlet Personel Başkanlığınca belirlenen tarihlerde kura usulü ile yapılır.

(2) Kamu kurum ve kuruluşları, teklif edilenleri sürekli işçi unvanlı kadroların gerektirdiği atanma şartlarını taşıyıp taşımadıklarını kontrol etmekle yükümlüdürler.

(3) İlgili mevzuat ile belirlenen atanma şartlarına haiz olmayanların atama işlemleri yapılmaz. Atandıktan sonra şartları taşımadığı tespit edilenler hakkında ilgili mevzuat uyarınca işlem tesis edilir.

(4) Kamu kurum ve kuruluşları, atama teklifinin intikalinden itibaren yaptıracakları güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının sonuçlanmasını müteakip otuz gün içinde atama işlemlerini tamamlar ve atama emrini 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere yazılı olarak tebliğ eder.

(5) Atama onayını tebellüğ eden hak sahipleri aynı yerde bir göreve atanmaları halinde ertesi gün, başka yerdeki bir göreve atanmaları halinde ise 15 günlük mehil müddetini müteakip göreve başlamak zorundadır. Bu süreler içinde işe başlamayanlar ile atama onayı alındığı tarihten sonra atanma hakkından yazılı başvuru ile feragat edenlerin atama onayları iptal edilir. Bu şekilde göreve başlama öncesi atama onayının iptal edilmesi halinde 5510 sayılı Kanunun Geçici 66 ncı maddesinden kaynaklanan istihdam hakkı ortadan kalkar.

(6) Atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucu, kamu kurum ve kuruluşları tarafından işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Ataması yapılanların yeniden başvurması

MADDE 10 – (1) Göreve başlamayı müteakip askerlik ve doğum hariç olmak üzere sözleşmesi herhangi bir sebeple sona erenler, bu Usul ve Esaslara göre yeniden başvuruda bulunamazlar.

Tereddütlerin giderilmesi

MADDE 11 – (1) Bu Usul ve Esaslar kapsamında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye, gerekli bilgi ve belgeleri istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya veya yaptırmaya ve uygulamayı yönlendirmeye ilgisine göre Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı yetkilidir.

Yürürlük

MADDE 12 – (1) Bu Usul ve Esaslar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 13 – (1) Bu Usul ve Esaslar hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.

Ekleri için tıklayınız…

 


Kaynak: Resmi Gazete – 21.05.2018
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/29372-2/feed/ 0
Avukatlık Ücretinin İadesi Durumunda Önceden Kesilen Serbest Meslek Makbuzu İptal Edilebilir mi? KDV Düzeltilebilir mi? https://www.muhasebenews.com/avukatlik-ucretinin-iadesi-durumunda-onceden-kesilen-serbest-meslek-makbuzu-iptal-edilebilir-mi-kdv-duzeltilebilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/avukatlik-ucretinin-iadesi-durumunda-onceden-kesilen-serbest-meslek-makbuzu-iptal-edilebilir-mi-kdv-duzeltilebilir-mi/#respond Wed, 25 Apr 2018 20:00:33 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=14374 GİB – ÖZELGE BANKASI

Konu    Avukatlık ücretinin davayı kazanma şartına bağlandığı durumda ücretin geri iadesinin gerekmesi halinde vergilendirme ve belge düzeninin ne şekilde olacağı.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, serbest avukat olarak faaliyette bulunduğunuz, müvekkilinize vermiş olduğunuz hizmete ait bedele davanın kazanılması halinde hak kazanıldığı, kaybedilmesi durumunda da tahsil edilen bedelin müvekkilinize iade edildiği belirtilerek serbest meslek makbuzunun hangi dönemde düzenleneceği ve davanın kaybedilmesine bağlı olarak iade edilen hizmet bedeli ile ilgili olarak katma değer vergisi, gelir vergisi ve stopajın durumunun ne olacağı ve iadesinin mümkün olup olmadığı hususunda bilgi talep edildiği anlaşılmaktadır.

I- GELİR VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
– 65 inci maddesinde, “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır… “,

– 67 nci maddesinde, “Serbest meslek kazancı bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısıyla yapılan giderler indirildikten sonra kalan farktır. …“,

HOME-OFİS KULLAN SERBEST MESLEK ERBABI İKAMETGAH KİRASININ TAMAMINI GİDER YAZABİLİR
– 68 inci maddesinde, “Serbest meslek kazancının tespitinde aşağıda yazılı giderler hasılattan indirilir:

1. Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderler (İkametgahlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgah için ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgahı kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın yarısını gider yazabilirler.)”,

SERBEST MESLEK ERBABI HİZMET ÜZERİNDEN %20 STOPAJ HESAPLAMALIDIR
– 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak saliplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.

2. Yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden (Noterlere serbest meslek faaliyetlerinden dolayı yapılan ödemeler hariç);

b) Diğerlerinden, (2009/14592 sayılı B.K.K. ile % 20)

vergi tevkifatı yapılır.”
hükümleri yer almaktadır.

SERBEST MESLEK KAZANCINDA TAHSİL ESASI GEÇERLİDİR.
Buna göre, serbest meslek kazancında tahsil esası geçerli olduğundan (kazancın kısım kısım tahsil edildiği durumlar dahil), serbest meslek makbuzunun tahsil edilen tutar kadar düzenlenmesi ve tahsil edilen bedel üzerinden Gelir Vergisi Kanununun (94/2-b) alt bendine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

GELİR YAZILAN SERBEST MESLEK KAZANCI İADE EDİLDİĞİNDE GİDER YAZILABİLİR
Diğer taraftan, tahsil ettiğiniz vekalet ücretinin davanın kaybedilmesi dolayısıyla iade edilmesi durumda, tahsil edilen vekalet ücretinin kesinti yapılması halinde vergi kesintisi dahil toplam tutar olarak iade edilmesi gerekmekte olup, iade edildiğinin geçerli belgelerle ispat edilmesi kaydıyla, daha önce gelir yazılan vekalet ücretinin Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesi uyarınca serbest meslek kazancının tespitinde gider yazılmak suretiyle hasılattan indirim konusu yapılması mümkündür.

II- VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI
213 sayılı Vergi Usul Kanununun;
– 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.
– 229 uncu maddesinde, “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
– 234 üncü maddesinde “Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin:

3. Vergiden muaf esnafa; yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. …

– 236 ncı maddesinde ise, “Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir.
hükümlerine yer verilmiştir.

MÜVEKKİLDEN AVUKATLIK ÜCRETİ TAHSİL EDİLDİĞİ ANDA 2 NÜSHA SERBEST MESLEK MAKBUZU DÜZENLENMELİDİR
Buna göre, müvekkilden alınan avukatlık (vekalet) ücretinin tahsil edildiği anda, avukat tarafından müvekkil adına en az iki nüsha serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekmekte olup, söz konusu ücretin sözleşme şartı dolayısıyla iade edilmesi durumunda bu iadenin 213 sayılı Kanunun öngörmüş olduğu belgeler ile tevsik edilmesi mümkün bulunmaktadır.

III- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;
– (1/1) maddesinde, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,

– (10 uncu maddesinin (a) bendinde,  mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılmasıyla; (b) bendinde, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesiyle; (c) bendinde, kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutat olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde ise, her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği
hükme bağlanmıştır.

SÖZLEŞME YOKSA AVUKATLIK ÜCRETİ İŞİN SONUNA KADAR OLAN TÜM HİZMETLERİ KAPSAR
Bunun yanı sıra, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan avukatlık ücretine ilişkin açıklamalardan hareketle, müvekkil ile avukat arasında sözleşme düzenlenmediği hallerde avukatlık hizmeti, avukatın üzerine aldığı işle ilgili kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılacak tüm işlemleri kapsamaktadır.

Buna göre;
– Avukatlık hizmetinde, sözleşmeyle aksi belirlenmemişse mahkeme hükmünün kesinleştiği tarih itibariyle, yine sözleşmeyle aksi belirlenmemiş olmak kaydıyla mukabil dava, bağlantı ve ilişki bulunsa bile başka dava ve icra kovuşturmaları, her türlü hukuki yardımlar veya Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştay’da temyizen ve bölge idare mahkemelerinde itirazen görülen işlerin duruşmalarının ayrı ücrete tabi olmaları nedeniyle bu hizmetler açısından hizmetin verildiği dönemde,

– Avukatların her türlü tahsilatı için serbest meslek makbuzu düzenlenmesi zorunlu olduğu halde düzenlenmemesi durumunda, serbest meslek makbuzunun düzenlenmesi gerektiği tarihte vergiyi doğuran olay meydana gelecektir.

KDV VERGİYİ DOĞURAN OLAYIN VUKU BULDUĞU TARİHTE BEYAN EDİLMELİDİR!
Diğer taraftan, şartlara bağlı olarak peşin tahsil edilen hizmet bedellerinin, davanın kaybedilmesi durumunda müvekkile iade edilmesinin vergiyi doğuran olaya etkisi bulunmamakla birlikte, söz konusu işlemlere ilişkin KDV’nin vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu vergilendirme döneminde beyan edilmesi gerekmektedir.

SONUÇ;
SÖZLEŞME ŞARTI GEREĞİ İADE EDİLEN AVUKATLIK ÜCRETİ İÇİN DAHA ÖNCE BEYAN EDİLEN KDV’NİN DÜZELTİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR!
Öte yandan, verilen avukatlık hizmetine ilişkin bedelin tamamının veya bir kısmının sözleşme şartları gereğince müvekkile iade edilmesi halinde, daha önce hizmet bedeli üzerinden hesaplanan ve ilgili dönem KDV beyannamesi ile beyan edilen KDV´nin düzeltilmesi mümkün değildir.

Kaynak:
Özelge
Gelir İdaresi Başkanlığı – İSTANBUL V.D. BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müd.
29 Mart 2017 Tarih ve 11395140-105[VUK-1-19829]-87103 sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/avukatlik-ucretinin-iadesi-durumunda-onceden-kesilen-serbest-meslek-makbuzu-iptal-edilebilir-mi-kdv-duzeltilebilir-mi/feed/ 0