kusur – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 25 Feb 2023 08:07:00 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Şirketin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderleri vergi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır https://www.muhasebenews.com/sirketin-ortaklarinin-yoneticilerinin-ve-calisanlarinin-suclarindan-dogan-maddi-ve-manevi-zarar-tazminat-giderleri-vergi-matrahinin-tespitinde-gider-olarak-dikkate-alinamayacaktir/ https://www.muhasebenews.com/sirketin-ortaklarinin-yoneticilerinin-ve-calisanlarinin-suclarindan-dogan-maddi-ve-manevi-zarar-tazminat-giderleri-vergi-matrahinin-tespitinde-gider-olarak-dikkate-alinamayacaktir/#respond Sat, 25 Feb 2023 08:06:57 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=139235 İşletmenin kusurlarından dolayı mahkeme kararı ile ödenen tutarlar gider mi? Yine bu tutarlara istinaden hesaplanan Adi kanuni faiz gider mi yoksa KKG mi?

Kusur nedeni ile ödenen tazminat/faiz gibi ödemler KKEG olarak kayıtlara alınır.


193 Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde indirilecek giderler tadadi olarak sayılmış,  Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde de kurumlarca ilave olarak indirilecek bazı giderler sayılmış olup Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de, işle ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilam veya Kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği hükme bağlanmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanununun “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde ise, sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde de gider olarak dikkate alınamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “11.8. Kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan tazminat giderleri” başlıklı bölümünde ;

            “Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi tazminat giderleri indirim olarak dikkate alınamaz.”

            açıklamasına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabilmesi için, işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı olarak ortaya çıkması şarttır. Ancak, kurumlar tarafından işle ilgili ödenen tazminatlar sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi, kurumların ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurlarından kaynaklanması halinde gider olarak yazılamayacaktır.


Mahkeme kararına göre ödenen tutarların kurumlar vergisi matrahından indirilip indirilemeyeceğine dair örnek özelge

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

Sayı : 64597866-125[8-2016]-24587 29.12.2016
Konu : Mahkeme kararına göre ödenen tutarların kurumlar vergisi matrahından indirilip indirilemeyeceği.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; şirketinizin 2005 hesap döneminde … den 932.147,70 TL tutarında hammadde alımı karşılığı oluşan borcun 512.562,71 TL’lik kısmını mükellefin banka hesabına transfer ettiğiniz kalan 419.584,99 TL’yi ilgili şirketin temsilcisi şahsa tediye makbuzu düzenlemek suretiyle ödediğiniz ve söz konusu ödemenin şirket yetkilisi tarafından da  onaylandığı, ödemelerin yapılmasından beş yıl sonra adı geçen şirket tarafından ödemelerin yapılmadığından bahisle icra takibi başlatıldığı ve söz konusu takibe yapılan itirazın iptaline ilişkin Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin …  tarih ve Esas No: … , Karar No:  … sayılı kararı ile şirketinizin  … ‘ye daha önce ödediği tutarın yeniden gecikme faizi ve inkar tazminatıyla ödenmesine karar verildiği belirtilerek; şirketinizin bu karara istinaden ödeyeceği tutarın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı konusunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmektedir.          

            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, birinci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde de Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

            193 Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde indirilecek giderler tadadi olarak sayılmış,  Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinde de kurumlarca ilave olarak indirilecek bazı giderler sayılmış olup Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde de, işle ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilam veya Kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği hükme bağlanmıştır.

            Kurumlar Vergisi Kanununun “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde ise, sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde de gider olarak dikkate alınamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

            1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “11.8. Kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan tazminat giderleri” başlıklı bölümünde ;

            “Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi tazminat giderleri indirim olarak dikkate alınamaz.”

            açıklamasına yer verilmiştir.

            Bu hüküm ve açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak yazılabilmesi için, işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı olarak ortaya çıkması şarttır. Ancak, kurumlar tarafından işle ilgili ödenen tazminatlar sözleşmeye, ilama veya kanun emrine bağlı bulunsa dahi, kurumların ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurlarından kaynaklanması halinde gider olarak yazılamayacaktır.

            Diğer taraftan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun “Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkisi” başlıklı üçüncü ayırımının A/I-77 inci maddesinde; haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşenin, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olduğu, bu yükümlülüğün, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğacağı hükme bağlanmıştır.

            Özelge talep formunuz ekinde yer alan T.C. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin …  tarih ve Esas No: … , Karar No: … sayılı kararında; ” …

            Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında mevye satışı yönünde ticari ilişki bulunduğu, davalıya toplam 932.147.70 TL tutarında ürün teslim edildiği, karşılığında davalının, davacının kabulünde olan toplam 512.562.71 TL ödeme yaptığı, davalı yan bakiye 419.613 TL’lik kısmın dava dışı … ‘e ödenmek suretiyle borcun sona erdiğini savunmuş isede, anılan kişilerin davacı şirketin yetkilisi olmayıp, davalının bu kişilere davacının rızası ile ödeme yaptığını ispatlayamadığı, takipten önce temerrüdün oluşmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile takibin 419.584.99 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi yürütülmek suretiyle devamına, alacağın % 40’ı oranında inkar tazminatının davalıdan tahsiline, davalının kötü niyet tazminatı isteminin yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

            Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA … oybirliğiyle karar verildi.

            denilmektedir.

            Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalardan,  419.584.99 TL asıl alacak ile bu tutar üzerinden hesaplanacak faizin alacak borç ilişkisinden kaynaklandığı ve gider mahiyetinde olmadığı görülmekte olup söz konusu tutara eşit miktarda diğer kişilere yapılan ve mahkemenin ödeme olarak kabul etmediği tutarın Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre adli yargı yerinde dava açılması suretiyle geri alınabileceği göz önüne alındığında bu tutarın kurum kazancınızın tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.

                       Diğer taraftan, yukarıda bahsi geçen mahkeme kararına istinaden ödenecek olan icra inkar tazminatının ise şirketinizin kendisinin, yöneticilerinin ve çalışanlarının kusurlarından doğmamış bulunması şartıyla, fiilen ödendiği tarihler itibariyle gider olarak dikkate alınması mümkündür.


Kaynak: GİB, İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/sirketin-ortaklarinin-yoneticilerinin-ve-calisanlarinin-suclarindan-dogan-maddi-ve-manevi-zarar-tazminat-giderleri-vergi-matrahinin-tespitinde-gider-olarak-dikkate-alinamayacaktir/feed/ 0
Borca Aykırılık Teşkil Eden İmkânsızlıklar https://www.muhasebenews.com/borca-aykirilik-teskil-eden-imkansizliklar/ https://www.muhasebenews.com/borca-aykirilik-teskil-eden-imkansizliklar/#respond Sat, 01 Oct 2022 01:00:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=114214

Erol TÜRK
Avukat
eturk@3ehukuk.com


Borçlar hukukuna göre, borcun ifasının imkânsız hale gelmesini üç ayrı başlıkta incelemeye çalışacağız.

A- İmkânsızlık butlan sebebidir.

Borçlar kanununun 27.ci maddesinde butlan-hükümsüzlük- “kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” Şeklinde düzenlenmiştir. Burada sözleşmeyi hükümsüz hale getiren imkansızlık, daha sözleşme yapılırken mevcut olan imkansızlıktır. Bundan başka imkansızlık sözleşmenin konusuyla ilgili olmalıdır. İmkansızlık yalnız borçlu bakımından değil, herkes için söz konusu olmalıdır. Örnek vermek gerekirse teslimi taahhüt edilen otomobil sözleşme yapılırken yanarsa sözleşme kesin olarak hükümsüzdür.

Hükümsüz bir sözleşme kural olarak herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz. Ancak bazı hallerde hükümsüz bir sözleşmenin yapılması yüzünden taraflardan biri haksız bir zarara uğramış olabilir. Böyle bir durumda zarara uğrayan tarafın zararının tazmini gerekebilir. Taraflardan biri sözleşme yapılırken imkansızlığı biliyorsa ve diğer tarafı bundan haberdar etmiyorsa bir tazminat yükümü ortaya çıkabilir.

B- İmkânsızlık borçluyu borçtan kurtaran bir sebeptir.

Borçlar Kanununun 136. cı maddesinin birinci fıkrasının “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borç sona erer.” Şeklinde düzenlenmiş olması borçluyu borçtan kurtaran yasal bir zorunluluktur. Maddenin bu şekilde düzenlenmiş olması aynı zamanda kusurlu sorumluluk halini tanımlar. Borcun ifasının imkansız hale gelmesinde borçluya yüklenecek herhangi bir kusur yoksa borçlu, borcun sona ermesinden sorumlu tutulamaz.

Örneğin, satın alınan yarış atı, satış sözleşmesinin yapılmasından sonra satıcının herhangi bir kusuru olmadan ölürse buradaki imkansızlık sözleşmeyi hükümsüz hale getirmemekte, ancak borçluyu borçtan kurtarmaktadır.

Sözleşme yapıldıktan sonra ortaya çıkan imkansızlık, borçlunun kusuruna dayanmadıkça ister objektif isterse sübjektif mahiyette olsun, borçlu borcundan kurtulur.

C- İmkânsızlık sorumluluk sebebidir.

Sözleşme geçerli olarak yapıldıktan sonra ortaya çıkan ifa imkansızlığı, borçlunun kusuruna dayanıyorsa, borçlu bundan sorumlu olacaktır. Kusurlu imkansızlık Borçlar kanununun 112. ci maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir. “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”

Borcun ifası, sözleşmenin yapılmasından sonra imkansız hale gelmişse, imkansızlık ister objektif, isterse sübjektif mahiyette olsun, borçlunun kusuru varsa, borçlu bu kusurundan dolayı sorumludur. Borçlar hukukunda buna kusurlu sorumluluk denilmektedir.

Kusurlu sorumluluktan bahsedebilmek için, imkansızlığın sözleşme yapıldıktan sonradan ortaya çıkmış olması gerekir. Sözleşme yapıldıktan sonra ortaya çıkan imkansızlıktan borçlunun sorumlu tutulabilmesi için bu imkansızlığın objektif veya sübjektif olmasının bir önemi yoktur. Daha sözleşme yapılırken mevcut olan imkansızlık objektif imkansızlık mahiyetinde ise Borçlar Kanununun 27. ci maddesine göre sözleşme zaten hükümsüzdür. Ancak sözleşme yapılırken mevcut olan sübjektif imkansızlıktan kural olarak borçlu sorumludur. Ancak borçlunun sorumlu tutulması için kusur şartı aranır.

Sözleşme yapılırken mevcut bir sebep yüzünden ifanın imkansızlığı, özellikle satıcının satılan mal üzerinde mülkiyet hakkına sahip olmamasından ileri gelebilir. Burada sübjektif bir imkansızlık hali bulunduğu için, artık sözleşmenin hükümsüzlüğünden bahsedilmeyecek ve borçlunun sorumluluğu gerçekleşecektir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi “başkasına ait bir malı satan kimsenin borcunu ifa edemediği takdirde sorumlu olacağı” yönünde karar vermiştir.

Borçlu, borcu ifa etmenin gerektirdiği beceri ve niteliklerden yoksun olduğunu bildiği halde sözleşme yaparsa yine Borçlar Kanununun 112. maddesine göre sorumlu olacaktır. Çünkü borçlu sözleşmeyi yaparken kendi becerisini ve niteliklerini tartması ve ona göre hareket etmesi gerekirdi. Bununla beraber borçlu, kendi sübjektif ( şahsi ) imkansızlığını sözleşme yaparken bilmiyorsa ispat şartıyla sorumluluktan kurtulabilir. Yeter ki söz konusu olan bilgisizlik kendi kusurundan ileri gelmiş olmasın. Heykeltıraş olmadığı halde heykel yapmak için sözleşme yapan kimse kusurludur ve kusuru oranında sorumludur.

Borçlar Kanununun 112 ci maddesine göre, kusura dayanan bir imkansızlıktan bahsedebilmek için kural olarak imkansızlığın devamlı olması şartı aranır. Eğer imkansızlık geçici ise o takdirde temerrüt ( gecikme ) hükümleri uygulanmak gerekir.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi “ Kiralanan dozer, kiracının sorumluluğunda iken yandığı takdirde, kusursuz olduğunu ispat etmedikçe zarardan sorumlu olacağına” dair karar vermiştir.

Ancak edimin mahiyetine ve tarafların iradelerine göre, ifanın mutlaka belli bir tarihte yapılması gerekiyorsa ve geçici imkansızlık yüzünden akit o tarihte ifa edilemiyorsa bu durumda yine devamlı bir imkansızlığın varlığı kabul edilmelidir.

CİNS BORÇLARINDA İMKÂNSIZLIK

Cins borcunun konusunu teşkil eden şey, borçlunun elinde iken telef olmuşsa burada ifa imkansızlığından söz edilemez. Çünkü borçlu aynı cinsten şeyi bir başka yerden sağlamak ve ifada bulunmak olanağına sahiptir. O halde böyle bir telef olma olayı, borçlunun kusurundan ileri gelmiş bile olsa borcu sona erdirmez. İfa imkansız değildir.

Cins borcunun konusunu teşkil eden eşyaya hükümet tarafından el konmuş, bu cinsten eşyanın ithali yasaklanmış, bazı idari tedbir kararlarıyla bu gibi eşyanın bir yerden bir yere taşınması yasaklanmışsa ve bu yüzden ifa imkansız hale gelmişse borçlu kusuru olmadıkça ifanın imkansız hale gelmesinden sorumlu tutulamaz. Cinsi borcunun konusunu teşkil eden eşya artık imal edilmiyorsa yine borçlu sorumlu tutulamaz.

KISMİ İMKÂNSIZLIK

Borçlar kanununun 27. ci maddesi daha sözleşme yapılırken mevcut olan kısmi imkansızlık hakkında “Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez.” Şeklinde düzenlenmiş ve bu suretle konuya açıklık getirmiştir.

Burada bahsedilen kısmi imkansızlık sadece bölünebilen borçlarda söz konusu olur. Bölünemeyen bir şeyin, bir kısmı telef olursa ve telef olan kısım edimin bütünlüğünü bozuyorsa artık kısmi imkansızlıktan değil, tam imkansızlıktan söz edebiliriz.

Alacaklı yönünden, edimin imkansız hale gelen kısmı için aynen ifa istemi sona erer, halen ifası mümkün olan kısım içinse, bu istem devam eder. Alacaklı istediği takdirde borçlu edimin mümkün olan kısmını ifa etmek zorundadır. Alacaklı, ifanın imkansız hale gelen kısmı için, borçlu kusurlu ise ayrıca tazminat talep edebilir.

Eğer kısmi ifa alacaklının işine yaramıyorsa, alacaklı kısmi ifayı kabul etmeyerek, ifanın tamamı imkansız hale gelmiş gibi tazminat talep edebilecektir. Kısmi ifa gerçekleştirilmişse ve ifa edilen kısım geri verilemiyorsa bu durumda tazminat talebi imkansız hale gelen kısım için yapılacaktır. Oğuzman’a göre: kusurlu imkansızlık halinde sözleşme hükümsüzdür, ancak borçlu, alacaklıya tazminat ödemekle yükümlüdür.

KUSURLU İMKÂNSIZLIĞIN SONUÇLARI

Borçlunun kusuru yüzünden ifa imkansız hale gelmiş olsa bile taraflar arasındaki borç ilişkisi devam eder. Böyle bir imkansızlık sadece alacak hakkının içeriğini değiştirir. O zamana kadar aynen ifa edilmesi gereken alacak, artık bir tazminat alacağı olarak devam eder.

Tazminat isteminin şartı “zarar” dır. İfanın imkansız hale gelmesinde borçlunun bir kusuru varsa ve alacaklı da ifanın imkansız hale gelmesinden bir zarara uğramışsa bu zararının giderilmesini isteyebilir. Ancak ifanın imkansız hale gelmesiyle bir zarara uğramışsa uğradığı zararını ispat etmek zorundadır.

Bu durumda tazmini gereken zarar müspet -maddi- zarardır. Yani borçlu, borcunu gereği gibi ifa etmiş olsaydı, alacaklının mal varlığında ne kadar artış olacaksa işte bu miktar kadar tazminat ödenmelidir. Borçlu, alacaklıya teslim etmeyi taahhüt ettiği malı kasten tahrip ederek, ifayı imkansız hale getirirse alacaklının bu yüzden uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır. Müspet zarar sadece sözleşmenin hükümsüz kaldığı hallerde istenir.

Menfi zarardan da kısaca bahsetmek istiyorum. Menfi zarar, meydana gelmeyen veya hükümsüz kalan sözleşmenin hüküm ifade edeceğine güvenmekten doğan zarardır. Taraflar arasında sözleşme yapılmasaydı herhangi bir zarar da meydana gelmeyecekti. Anlatmak istediğimiz budur.

Sözleşme yapılırken imkânsızlığı bilen taraf diğer tarafı bundan haberdar etmemişse böyle bir zarardan bahsedebiliriz. Örnek vermek gerekirse bir satış sözleşmesi yapılırken satıcı sattığı şeyin telef olduğunu biliyor ve bu durumu alıcıya bildirmiyorsa alıcının uğradığı zararı gidermek zorundadır. Alacaklı sözleşmeye güvenerek bir takım masraflar yapmışsa örneğin bankada ki vadeli hesabını bozmuşsa, kıymetli bir mülkünü daha ucuz bir bedelle satmışsa, bu yüzden uğradığı zararı ispat ederek menfi zararının tazminini borçludan talep eder.

Borçlunun borcunu ifa etmemesi dolayısıyla alacaklının uğradığı zarar fiili zarar ve yoksun kalınan kardan ibarettir. Fiili zarar somut olmalıdır. Borcun ihlalinden doğan tazminat genellikle bir miktar paranın ödenmesi şeklinde tayin edilir ki bu doğrudur. Paranın miktarı ise borçlunun mali durumuna ve kusuruna göre, alacaklının uğradığı zarar da göz önüne alınarak mahkemece tayin ve takdir edilir.

Yat yapımında kullanılmak üzere satın alınan kerestenin zamanında teslim edilmemesi yüzünden zarara uğrayan kimse zararının tazminini isteyebilir. Kerestenin zamanında teslim edilmemesi yüzünden sipariş aldığı yatı müşterisine zamanında yaparak teslim edemeyen kimsenin zararı somut ( maddi ) zarardır. Maddi zarar değeri parayla ölçülebilen şeyler için mahkemece tayin ve takdir edilen belli bir miktar paradır.

KUSUR

Borçlar kanununun 112.ci maddesi kural olarak sorumluluğun gerçekleşmesi için, borçlunun kusurlu olması şartını aramaktadır.

Eski Roma hukukundan beri devam eden bir geleneğe göre kusur, kast ve ihmal olmak üzere iki kategoriye ayrılır. Borçlu, borç münasebetinden doğan bir yükümü ihlal ettiğini bilir veya bunu bilmesi gerekirse kusurludur. Kast bilmek ve istemek diye tanımlanır. İhmal ise gerekli özen ve ihtimamın gösterilmemesi şeklinde tanımlanır.

Sözleşme yapılırken borçlunun ağır kusurundan ve kastından sorumlu olmayacağına dair sözleşmeye konulan şartlar hükümsüzdür. ( Borçlar Kanunu md. 115 ) Ancak borçlu çalıştırdığı adamlarının fiil ve hareketlerinden sorumlu tutulmayacağına dair bir şart koymuşsa bu şart geçerlidir. ( Borçlar Kanunu md. 116/2 ) Aksi halde işveren çalıştırdığı adamların üçüncü şahıslara verdiği zararlardan sorumludur. ( Borçlar Kanunu md. 116 )

KUSUR SORUMLULUĞUNUN ORTADAN KALKMASI MÜMKÜN MÜ?

Haksız fiillerde olduğu gibi borca aykırılık hallerinde de kural olarak kusursuz sorumluluk hali kabul edilmektedir. Ancak haksız fiillerde failin sorumlu olması için davacı onun kusurlu olduğunu ispat etmek zorundadır. Oysa borca aykırılık halinde, borçlu kendi kusursuzluğunu ispat etmedikçe sorumluluktan kurtulamaz. Burada ispat yükünün yer değiştirdiğini görmekteyiz.

Somutlaştırırsak haksız fiilden doğan davalarda davacı, davalının kusurlu olduğunu ispat edecektir. Borca aykırılıkta ise davalı kendi kusursuzluğunu ispat etmek zorundadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2002-19.340 E. Sayılı ve 22.05.2002 tarihinde verdiği kararda “ Davacı Telekom ile yaptığı sözleşmede telefonlarının özel hatlara kapalı tutulmasını istediği halde, Telekom davacıya borç faturası çıkarmıştır. Tele komun, kendisine düşen edimi ifada ihmalkar davrandığı için oluşan zarardan sorumlu olacağına hükmetmiştir.”

Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebilir. Bunun aksine yapılan sözleşmeler kesinlikle hükümsüzdür. Hatta bu konuda borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşmalar dahi hükümsüzdür. Doktor, marangozluk, marangoz avukatlık sözleşmesi yapamaz.

Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, yanında çalıştırdığı yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yaptıkları sırada diğer tarafa verdikleri zararı ödemek zorundadır. Borçlu zararın doğmasında hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etse dahi tazminat ödemekten kurtulamaz.

Burada Borçlar Kanununun adam çalıştıranın sorumluluğunu düzenleyen 66.cı maddesi ile yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluğunu düzenleyen 116.cı maddesi arasındaki farkı açıklamak gerekir. Borçlar kanununun 66.cı maddesinde adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli ihtimamı ve özeni gösterdiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.

Borçlar Kanununun 66.cı maddesi kendi işi için başkasını çalıştıran kimsenin sorumluluğunu ve sorumluluktan hangi hallerde kurtulacağını düzenlemektedir.

Borçlar Kanununun 116. cı maddesine göre ise işin yapılmasını yardımcısına bırakan, zararın doğmasını engellemek için gerekli ihtimamı ve özeni gösterdiğini buna rağmen zararın doğmasına engel olamadığını ispat etmesine rağmen sorumluluktan kurtulamaz.

Borçlar Kanununun 116.cı maddesi, adam çalıştıranın alacaklı ile sözleşmeden doğan bir ilişki içinde bulunmasını ve bu ilişkinin yardımcının bir fiili ile bozulmasını öngörür.

Ancak önceden yapılacak bir anlaşma ile yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk tamamen veya kısmen kaldırılabilir.

Bu ayırım eski Borçlar Kanununun 55.ci maddesi ile 100. cü maddesinde düzenlenmişti.

YAPMA VEYA YAPMAMA BORÇLARINDA SORUMLULUK

Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir. Her türlü giderim ( tazminat ) hakkı saklıdır.

Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı davranışının doğurduğu zararı gidermekle yükümlüdür.

Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.

Borçlu, genel olarak her türlü kusurundan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar

sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir.

Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır.

Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Hizmet sözleşmelerinde önceden yapılan sorumsuzluk anlaşmaları da kesin olarak hükümsüzdür.

BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ

Borca aykırılığın bir başka türü de borçlunun temerrüdüdür. Borcun ihlali, ifanın geciktirilmesinden ileri gelmektedir. Borçlar Kanununun 117. ci maddesine göre

“muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.”

Borcun ifa edileceği gün taraflar arasında yapılan sözleşmeyle kararlaştırılmışsa o günün gelmesiyle, haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur.

Kanun koyucu, borçlunun temerrüde düşmesi için, kural olarak sadece ifa zamanına raiyetsizliği yeterli bulmamış, ayrıca, alacaklı tarafından ihtar edilmesini de şart koşmuştur.

İfa zamanı geçmiş olmasına rağmen borçlu özel bir def’i ile ifada bulunmaktan kaçınabiliyorsa bu durumda temerrütten bahsedemeyiz.

Temerrüdün şartları:

a-Borcun muaccel olması

b-Borcun ifasının mümkün olması

c-Alacaklının borçluya ihtar çekmesi şartı aranır.

İfanın gerçekleşmesi için, alacaklının ifayı kabul etmesi bazı işlerin ve hazırlıkların yapılmasını gerektirebilir. Çekilen ihtarın etkili olması için bu hazırlıkların tamamlanması gerekir. Alacaklının ihtarı ifa yeri yerine başka bir yeri ifa yeri olarak gösteriyorsa bu ihtarında bir hükmü yoktur.

Borçlar Kanununun 118. ci maddesine göre temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.

Taraflar, borcun ifa edileceği günü açıkça tayin etmişlerse, yani borç bir vadeye bağlanmışsa ayrıca ihtar çekmeye gerek yoktur. Kararlaştırılan günün (vadenin) gelmesiyle borç muaccel hale gelir.

Vade sözleşmede kararlaştırılmamışta kanundan veya yargıç tarafından tayin edilmişse, yine ihtar çekilmesi gerekir.

Alacaklı, temerrüde düşen borçludan hem borç ilişkisine uygun ifayı, hem de ifanın gecikmesinden doğan zararının giderilmesini isteyebilir. Ancak aynen ifayı reddedip sadece tazminatı isteyemez.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hakimden talep edebilir.

Borcun ifasının belli bir zamanda gerçekleşmemesi üzerine ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa bu takdirde alacaklı aynen ifayı reddederek tazminat talep edebilir.

Gecikme faizi, ihtarın borçluya tebliğ edildiği tarihten başlar.

Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hal sebebiyle doğacak zarardan sorumludur.

Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik halin, ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.

Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.

BEKLENMEDİK HALDEN SORUMLULUK

Borçlar Kanununun 119. cu maddesi temerrüde düşen borçluyu, beklenmedik hal sebebiyle doğacak zarardan da sorumlu tutmaktadır. Ancak böyle bir durumda borçluya sorumluluktan kurtulma olanağı da tanınmıştır. Şöyle ki borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik halin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilecektir.

AŞKIN ZARAR

Alacaklının uğradığı zarar, temerrüt faiziyle karşılanamıyorsa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hakim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarını da tespit ve tayin ederek hüküm verir.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hakimden isteyebilir.

Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa,

Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa,

Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa artık borçluya borcunu ifa etmesi için süre verilmesine gerek yoktur.

Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle uğradığı zararının tazminini isteme hakkına sahiptir.

Sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü halinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir.

Kaynaklar:

Yeni Borçlar Kanunu

Prof. F. Feyzioğlu, Aktin muhtelif nevileri

Prof. S.S.Tekinay, Borçlar Hukuku Dersleri

Yargıtay Kararlar Dergisi


Kaynak: İşbu içerik, Avukat Erol TÜRK’ün özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi

Sendikal Nedenle Fesihlerde Temyiz Yolu Kapalı

Limited Şirketin Borcu Doğrudan Ortaklardan Tahsil Edilebilecek

Kadın İşçi Evlilik Nedeniyle İşten Ayrılırsa Tazminat Alabilir mi?

Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararının İptali Şartları

Anonim Şirketlere Kayyum Atanması

Yabancı İşçilerin Çalışma İzinleri

Anonim Şirketlerin Denetimi

İşçinin Tedavisi Mümkün Olmayan Hastalığa Yakalanması

Anonim Şirkette Hisse Devri

Ticari Şirketlerin Bölünmesi

Ticari Şirketlerin Birleşmesi

Vergi Tekniği Raporu Mükellefe Tebliğ Edilmelidir

Ayıplı Mal Satışında Tüketicinin Hakları

Anonim Şirkette Hisse Devri

Anonim Şirketi Temsil Yetkisi

Bağış Sözleşmesi Kurulması

Mal Değişim Sözleşmeleri

Belirsiz Alacak Davaları

Arabuluculuk

Derhal Fesih Hakkını Kullanma Süresi

Anonim Şirketlerin Denetimi

]]>
https://www.muhasebenews.com/borca-aykirilik-teskil-eden-imkansizliklar/feed/ 0
Kira Sözleşmesinin Önemli Nedenle Feshi https://www.muhasebenews.com/kira-sozlesmesinin-onemli-nedenle-feshi/ https://www.muhasebenews.com/kira-sozlesmesinin-onemli-nedenle-feshi/#respond Wed, 02 Jun 2021 01:00:14 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=110161

Av. Semih Akın Çakır
s.cakir@ozgunlaw.com


Giriş

Kira sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) düzenlemiştir. TBK md. 299 uyarınca da kira sözleşmesi Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Kira sözleşmesinde kiralanan şey taşınmaz olabileceği gibi taşınır bir mal da olabilir.

Kira sözleşmesinin her iki tarafa borç yükleyen ve sürekli edimli bir sözleşme olması sebebiyle de kurulan kira ilişkisi taraflar arasında güven tesis etmektedir. Bu güven ilişkisinin, kira ilişkisinin devam ettiği süre boyunca öngörülemeyen bazı sebeplerin ortaya çıkması veya taraflardan birinin sözleşmeye aykırı davranışı yüzünden sürekli borç ilişkisinin sürdürülmesi diğer tarafça mümkün olmaması durumunda güven ilişkisinin zedelenmesi halinde taraflardan biri sözleşmeyi feshetme hakkını haizdir. Bu husus TBK md. 331’de, sözleşmenin olağanüstü fesih halleri başlığı altında önemli sebeple fesih alt başlığı altında düzenlenmiştir. Hükme göre, “Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir.”

Çalışmamızda TBK md. 331’de hüküm altına alınan kira ilişkisinin önemle nedenle feshi konusu incelenecektir.

I. Feshin Kullanım Şartları

TBK md. 331/I hükmü emredicidir. Sözleşme ile önemli sebeplerle fesih imkânı kaldırılamaz. Olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarının hâkim tarafından durum ve koşullar göz önünde tutularak bağlanacağına ilişkin ikinci fıkra hükümleri emredici nitelik taşımamaktadır. Konut ve çatılı işyeri kiralarında ise, kiracı aleyhine genişletilecek şekilde TBK md. 331/II hükmünde düzenleme yapılamaz [1].

Önemli sebeple fesih imkânı eski Borçlar Kanunu’nda yalnızca taşınmaz kiraları için mümkünken, TBK ile bu ayrım giderilmiştir. Bu haliyle önemli sebeple fesih hali hem taşınmaz kiraları için hem de taşınır kiraları için uygulanabilecektir.

Yine eski Borçlar Kanunu’nda önemli sebeple fesih imkânı belirli süreli kira sözleşmeleri için mümkünken TBK’da bu ayrım kaldırılmış olup hem belirli süreli kira sözleşmesi hem de belirsiz süreli kira sözleşmesi için önemli sebeple fesih imkânı getirilmiştir.

A. Kira Sözleşmesinin Devamını Çekilmez Kılan Önemli Sebebin Varlığı

Önemli sebep, fesih beyanında bulunan için kira ilişkisinin devam etmesini çekilmez hale getiren olgudur. Önemli neden taraflardan birinin ya da her ikisinin kusurundan kaynaklanabileceği gibi taraflara atfedilmeyen sebeplerden de doğabilir. Hiç şüphesiz bu sebep olağanüstü bir ağırlık taşımalıdır. Hangi sebebin bu nitelikte olduğu, her bir kira sözleşmesi açısından tarafların menfaatleri karşılaştırmak suretiyle tespit edilmelidir. Kısaca söz konusu önemli sebep taraflar arasındaki kira ilişkisini çekilmez kılmalıdır. Kiracının başka bir şehre tayini çıkması, kiracının kiraya vereni darp etmesi vb. gibi sebepler önemli nedenlerdir.

B. Çekilmezlik

Kira ilişkisinin önemli sebeple fesih olunabilmesi için feshi gerekli kılan bir nedenin varlığının yanı sıra söz konusu neden dolayısıyla, mevcut kira ilişkisinin devamının çekilmez bir hal alması gerekmektedir. Kira ilişkisine etki eden durumlardan hangilerinin kira ilişkisini çekilmez hale getirdiğinin tespiti genel manada mümkün olamayacağından her somut olayın kendisine has özellikleri dikkate alınmak suretiyle çekilmezliğin varlığı tespit olunmalıdır [2]. Çekilmezlik unsurunun hukuki dayanağını ahde vefa ilkesi ve dürüstlük kuralı oluşturur.

Çekilmezliğe yol açan olgunun geçici olduğu durumların önemli bir fesih sebebi teşkil etmeyeceği ifade edilmektedir. Ancak burada değerlendirilmesi gereken husus, bu sebebin ne kadar süre devam edeceğidir. Her ikisi de “geçici” olarak nitelendirilebilse dahi, birkaç ay devam edecek çekilmez bir olgu ile birkaç yıl devam edecek olgunun aynı şekilde değerlendirilebilmesinin mümkün olmadığı açıktır. Süre uzadıkça çekilmezliğin gerçekleştiğini kabul etmek daha kolay olacaktır.

Yine sözleşmenin kurulduğu esnada önemli sebebin varlığını bilen bir kişinin önemli sebebe dayanarak sözleşmeyi feshetmesi mümkün değildir. Bununla birlikte aynı durum sözleşmenin kurulduğu sırada önemli sebebin öngörülmesi durumunda da geçerlidir. Yargıtay bir kararında kiraya verenin, kira konusu arsayı kira sözleşmesinin devamı süresi içerisinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhide vermesi nedeniyle sözleşmenin önemli sebeple feshini isteyemeyeceği, öngörülebilirlik koşulunun söz konusu olayda mevcut bulunmadığı belirtmiştir [3].

Kusur

Önemli sebebin varlığının meydana gelmesinde tarafların kusuru fesih bildiriminin muhatabı ve fesheden açısından farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, önemli sebeple fesih için fesih bildirimi muhatabının kusuru şart değildir. Başka bir deyişle önemli sebep bağımsız bir olguya dayanabilir.

Öte yandan, önemli sebebe dayanarak sözleşmeyi feshetmek isteyen tarafın, önemli sebebin ortaya çıkmasında kusuru bulunmamalıdır. Bu husus dürüstlük kuralının bir gereğidir.

Bazı durumlarda ise, önemli sebebin dayanağını oluşturan olgu, her iki tarafın kusurlu davranışından kaynaklanabilir. Böyle bir durumda, sözleşmeyi önemli sebeple feshetmek isteyen taraf, fesih bildiriminin muhatabına oranla daha az kusuruyla önemli sebebe yol açmışsa, TBK madde 331’e dayanarak kira sözleşmesini feshedebilecektir.

Önemli Sebeple Fesihte Süre

TBK m.331’e göre, taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını çekilmez hale getiren önemli sebeplerin ortaya çıkması halinde, yasal fesih bildirim süresine uyarak sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Buna göre tarafların TBK md. 329 ve 330’da yer alan fesih sürelerine uyması gerekir.

Fesih bildiriminin süresi kira sözleşmesinin konusu bir taşınmaz ya da taşınır yapı ise en az üç ay, taşınır ise en az 3 gün, yok eğer kiraya verenin mesleki faaliyeti gereği kiraya verdiği ve kiracının da özel kullanımına yarayan bir taşınır ise en az bir ay öncesidir. Bu sürede fesih beyanının muhataba ulaştırılması gereklidir. [4]

Ancak önemli sebebin ortaya çıkmasının ardından uygun süre içinde fesih beyanında bulunulsa da kira sözleşmesi derhâl sona ermez. Kanunda bu konuda “yasal fesih bildirim sürelerine” uyulacağı belirtildiğinden, fesih beyanı ancak bu sürelerin sonunda etkisini gösterebilecektir

SONUÇ

TBK’nın 331. maddesinde düzenlenen önemli nedenle kira sözleşmesinin feshedilmesi hükmü, taraflar arasında sürekli edimli bir sözleşme olan kira sözleşmesinin güven zemini üzerine kurulduğunu kabul ederek sözleşmenin taraflarca çekilmez hale gelmesi halinde, güven ilişkisinin ortadan kalktığı gerekçesiyle taraflara sözleşmeyi feshetme imkânı tanımıştır.

Bu haliyle kira ilişkisinin taraflarından, kira ilişkisinin çekilmez olmasında kusuru bulunmayan veya daha az kusurlu kimse sözleşmeyi önemli nedenle fesih hükmüne dayanarak feshedebilecektir. Ancak fesih süresi kanunda özel olarak düzenlenmiş olması sebebiyle, önemli sebeple fesih ihbarının muhataba ulaştığı zaman değil, kanunda öngörülen sürelerde geçerlilik kazanacaktır.

Av. Semih Akın Çakır

Kaynakça:

1. Zevkliler, Aydın. Gökyayla, Emre. – Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri / Turhan Kitapevi

2. Şahin, Halil İbrahim. / Kira Sözleşmesinin Önemli Sebeple Feshi / Yüksek Lisans Tezi, 2016

3. Yarg. 3.HD. 22.03.1999, 2310/2904

4. Şahin, Halil İbrahim. / Kira Sözleşmesinin Önemli Sebeple Feshi / Yüksek Lisans Tezi, 2016


Kaynak: Av. Semih Akın Çakır – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Dikey Anlaşmalarda Yeniden Satış Fiyatının Belirlenmesi

Kişiliğin Korunması

İş Yerinde Mobbing

Ticari Reklamlarda Doğruluk ve Dürüstlük İlkesi Üzerine İnceleme

]]>
https://www.muhasebenews.com/kira-sozlesmesinin-onemli-nedenle-feshi/feed/ 0
18 yaş altı engelli aylığına başvuruda bulunan kişinin muhtaçlık hesaplaması yapılmakta mıdır? https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-ayligina-basvuruda-bulunan-kisinin-muhtaclik-hesaplamasi-yapilmakta-midir/ https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-ayligina-basvuruda-bulunan-kisinin-muhtaclik-hesaplamasi-yapilmakta-midir/#respond Fri, 14 Jun 2019 13:30:20 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=60643 18 yaş altı engelli aylığına başvuruda bulunan kişinin muhtaçlık hesaplaması yapılmakta mıdır?

Evet. Muhtaçlık değerlendirmesi, hanede yaşayan tüm bireylerin gelir, servet ve harcamaları dikkate alınarak yapılmaktadır.
Bu hesaplamada kişi başı gelirin net asgari ücretin 1/3’ünden az olması 2018 yılı için 483,64 TL) gerekmektedir.

 

 


Kaynak: Çalışma Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin yaşı önemli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin rapor oranı yüzde kaç olmalıdır?

Engelli aylığı verilirken yalnızca istenilen rapor oranı yeterli midir?

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-ayligina-basvuruda-bulunan-kisinin-muhtaclik-hesaplamasi-yapilmakta-midir/feed/ 0
18 yaş altı engelli aylığında engelli kişinin annesi veya babasının mahkeme kararı almasına gerek var mıdır? https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-ayliginda-engelli-kisinin-annesi-veya-babasinin-mahkeme-karari-almasina-gerek-var-midir/ https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-ayliginda-engelli-kisinin-annesi-veya-babasinin-mahkeme-karari-almasina-gerek-var-midir/#respond Fri, 14 Jun 2019 13:00:39 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=60640 18 yaş altı engelli aylığında engelli kişinin annesi veya babasının mahkeme kararı almasına gerek var mıdır?

Hayır, gerek bulunmamaktadır.18 yaş altındaki kişinin anne ve babası aynı zamanda kanuni velisi sayılmaktadır.

 

 


Kaynak: Çalışma Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin yaşı önemli midir?

Engelli aylığı verilirken yalnızca istenilen rapor oranı yeterli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin rapor oranı yüzde kaç olmalıdır?

 

 

 

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-ayliginda-engelli-kisinin-annesi-veya-babasinin-mahkeme-karari-almasina-gerek-var-midir/feed/ 0
18 yaş altı engelli yakını aylığı başvurularında belge istenmekte midir? https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-yakini-ayligi-basvurularinda-belge-istenmekte-midir/ https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-yakini-ayligi-basvurularinda-belge-istenmekte-midir/#respond Fri, 14 Jun 2019 12:30:47 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=60638 18 yaş yaş altı engelli yakını aylığı başvurularında belge istenmekte midir?

Evet, istenmektedir. Bu belgeler yetkili hastaneden alınan Engelli Sağlık Kurulu Raporu ve başvuran kişi engellinin anne ya da babası değilse vesayet belgesi.

 

 


Kaynak: Çalışma Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Engelli aylığı verilirken yalnızca istenilen rapor oranı yeterli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin yaşı önemli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin rapor oranı yüzde kaç olmalıdır?

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-yakini-ayligi-basvurularinda-belge-istenmekte-midir/feed/ 0
18 yaş altı engelli yakını aylığı ne demektir? https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-yakini-ayligi-ne-demektir/ https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-yakini-ayligi-ne-demektir/#respond Fri, 14 Jun 2019 12:00:04 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=60636 18 yaş altı engelli yakını aylığı ne demektir?

Aynı hanede ikamet etmek şartıyla fiilen bakımını gerçekleştirdiği, kendisine bakmakla yükümlü bir yakını bulunan 18 yaşından küçük, en az %40 ve üzeri engelli yakını olanlara yapılan yardımdır.

 

 


Kaynak: Çalışma Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Engelli aylığı verilirken yalnızca istenilen rapor oranı yeterli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin yaşı önemli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin rapor oranı yüzde kaç olmalıdır?

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/18-yas-alti-engelli-yakini-ayligi-ne-demektir/feed/ 0
%70 ve üzeri engelli aylığına başvuruda bulunulurken muhtaçlık hesaplaması yapılmakta mıdır? https://www.muhasebenews.com/%70-ve-uzeri-engelli-ayligina-basvuruda-bulunulurken-muhtaclik-hesaplamasi-yapilmakta-midir/ https://www.muhasebenews.com/%70-ve-uzeri-engelli-ayligina-basvuruda-bulunulurken-muhtaclik-hesaplamasi-yapilmakta-midir/#respond Fri, 14 Jun 2019 11:30:26 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=60634 %70 ve üzeri engelli aylığına başvuruda bulunulurken muhtaçlık hesaplaması yapılmakta mıdır?

Evet. Muhtaçlık değerlendirmesi; hanedeki tüm bireylerin gelir, servet ve harcamaları dikkate alınarak yapılmaktadır. Bu hesaplamada hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık geliri asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ünden (2018 yılı için 483,64-TL) az olması gerekmektedir.

 


Kaynak: Çalışma Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Engelli aylığı verilirken yalnızca istenilen rapor oranı yeterli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin yaşı önemli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin rapor oranı yüzde kaç olmalıdır?

 

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/%70-ve-uzeri-engelli-ayligina-basvuruda-bulunulurken-muhtaclik-hesaplamasi-yapilmakta-midir/feed/ 0
15 yaşında ve %70’in üzerinde raporu bulunan kişi %70 ve üzeri engelli aylığından faydalanabilir mi? https://www.muhasebenews.com/15-yasinda-ve-%70in-uzerinde-raporu-bulunan-kisi-%70-ve-uzeri-engelli-ayligindan-faydalanabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/15-yasinda-ve-%70in-uzerinde-raporu-bulunan-kisi-%70-ve-uzeri-engelli-ayligindan-faydalanabilir-mi/#respond Fri, 14 Jun 2019 11:00:57 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=60633 15 yaşında ve %70’in üzerinde raporu bulunan kişi %70 ve üzeri engelli aylığından faydalanabilir mi?

Hayır, faydalanamaz. %70 ve üzeri engelli aylığından faydalanmak isteyen kişi 18 yaşından büyük olmalıdır. Bu kişiler için 18 yaş altı engelli yakını aylığı başvurusu yapılabilir.

 

 


Kaynak: Çalışma Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin rapor oranı yüzde kaç olmalıdır?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin yaşı önemli midir?

Engelli aylığı verilirken yalnızca istenilen rapor oranı yeterli midir?

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/15-yasinda-ve-%70in-uzerinde-raporu-bulunan-kisi-%70-ve-uzeri-engelli-ayligindan-faydalanabilir-mi/feed/ 0
%70 ve üzeri engelli aylığı nedir? https://www.muhasebenews.com/%70-ve-uzeri-engelli-ayligi-nedir/ https://www.muhasebenews.com/%70-ve-uzeri-engelli-ayligi-nedir/#respond Fri, 14 Jun 2019 10:30:57 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=60626 %70 ve üzeri engelli aylığı nedir?

%70 ve üzeri engelli aylığı: %70 ve üzeri raporu bulunan 18 yaşını tamamlamış kişilere verilen engelli aylığıdır.

 

 


Kaynak: Çalışma Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Engelli aylığı verilirken yalnızca istenilen rapor oranı yeterli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin yaşı önemli midir?

Engelli aylığından faydalanmak isteyen kişinin rapor oranı yüzde kaç olmalıdır?

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/%70-ve-uzeri-engelli-ayligi-nedir/feed/ 0