Katma Değer – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Fri, 26 Mar 2021 06:59:31 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Limited Şirketin Borcu Doğrudan Ortaklardan Tahsil Edilebilecek https://www.muhasebenews.com/limited-sirketin-borcu-dogrudan-ortaklardan-tahsil-edilebilecek/ https://www.muhasebenews.com/limited-sirketin-borcu-dogrudan-ortaklardan-tahsil-edilebilecek/#respond Thu, 25 Mar 2021 04:15:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=103949

Erol TÜRK
Avukat
eturk@3ehukuk.com


Özet: : Limited şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun şirket ortaklarından tahsili için verilen muhtelif yargı kararları için içtihatların birleştirilmesine karar verildi. İçtihadı birleştirme kararı 20.06.2019 günlü resmi gazetede yayınlandı.

I-DANIŞTAY DAİRELERİNDEN VERİLEN FARKLI KARARLAR:

Limited şirketlere ait vergi borçlarının şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda, öncelikle şirketin kanuni temsilcisinden tahsili yoluna gidilmesi, kanuni temsilciden kamu alacağı tahsil edilemediği takdirde şirket ortakları hakkında yasal takip başlatılması konusunda Danıştay’ın muhtelif daireleri arasında görüş birliği yoktur.  Vergi Dava Daireleri Kurulu, Danıştay 3. 4. 7 ve 9.Daire kararları arasındaki görüş ayrılığının giderilmesi için Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu, konuyla ilgili kararları ve yasal düzenlemeleri incelendikten sonra kararını verdi.

1-Danıştay 9. Dairesinin 23.05.2012 tarihli kararı:

213 sayılı VUK.NUN 10. Maddesinde, tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanununun limited şirketlerde idare ve temsil yetkisini düzenleyen 540. maddesinde ise, limited şirketlerle ilgili olarak aksi kararlaştırılmış olmadıkça ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlemlerini idareye ve şirketi temsile yetkili oldukları hükmüne yer verilmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı Kanunla değişik 35. Maddesinde ise, limited şirket ortaklarının şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yer alan yasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, limited şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağının, öncelikle kanuni temsilciden –müdürden -aranılması gerektiği, kanuni temsilcilerden tahsil edilememesi halinde de konulan sermaye hissesi ile sınırlı olmak üzere ortakların mal varlığından tahsili cihetine gidilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu durumda, şirketten tahsil olanağı kalmadığı saptanan kamu alacağının öncelikle kanuni temsilcinin mal varlığından aranılması, buna rağmen tahsil edilemediği takdirde hisseleri oranı ile sınırlı olmak üzere şirket borcunun ilgili olduğu dönemde, şirkete ortak olan ortakların takibe alınması gerekirken, ilgili dönemde kanuni temsilci sıfatı olmayan davacının takibe tabi tutulmasında yasal isabet görülmediği gerekçesiyle vergi mahkemesi kararı bozulmuştur. (1)

2- V.D.G.K. K’NUN. 30.04.2014 tarihli kararı:

Dava, vadesinde ödenmeyen vergi zıyaı cezalı katma değer vergisi, gecikme faizi ve yargı harcı borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerine ilişkindir. Limited şirketin vergi borcunun öncelikle şirketin mal varlığından tahsiline çalışılması, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız olduğunun tespit edilmesi halinde ise, vergilendirme ile ilgili ödevleri yerine getirmekle sorumlu bulunmasına karşın, bu ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin takip edilmesi gerekir. Eğer kanuni temsilcinin varlığından da vergi borcu tahsil edilemezse, ancak bu aşamada ortağın ilgili olduğu döneme göre sermaye miktarı veya sermaye hissesi göz önünde bulundurularak takip edilmesi mümkündür. Vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız hale geldiğinin anlaşılması üzerine şirketin kanuni temsilcisi adına ödeme emirleri düzenlendiği, daha sonra ortak olan davacının takip edildiği belirtildiğinden, şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının şirket ortağına başvurulmadan önce şirketin kanuni temsilcisi nezdinde yapılan takibat neticesinde tahsilinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususunun araştırılması, bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Bozma kararına uymayan Vergi Mahkemesi, 213 sayılı Kanunun 10. Maddesi uyarınca, kanuni temsilciler, yerine getirmeleri gereken şirkete ait vergisel ödevlerin yerine getirilmemesi nedeniyle sorumlu tutuldukları halde limited şirket ortakları doğrudan doğruya sorumlu tutulduğundan ve kanuni temsilciler borcun tamamından müteselsilen sorumlu oldukları halde ortakların sorumluluğu sermaye payına isabet eden borçlarla sınırlanmış olup, kanuni temsilcilere rûcu olanağı sağlanmış iken ortaklara böyle imkân tanınmadığından, iki ayrı sorumluluk durumunun aralarında sıralama yapılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı gibi Kanunda da böyle bir öncelik sıralaması yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolundaki kararında ısrar etmiştir.

Vergi Mahkemesinin ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulca da uygun bulunmuştur. (2)

3- Danıştay Üçüncü Dairesinin 10.04.2012 tarihli kararı:

213 sayılı VUK’ nun 10. Maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı düzenlenmiştir.

6183 sayılı Kanunun 35. Maddesinin uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan şeklinde ise limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağından sermaye payları oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacağı kurala bağlanarak, VUK ‘nun 10. maddesi, ilgilileri tüm borçtan rücu olanağı tanıyarak müteselsilen sorumlu tutmuşken, 6183 sayılı Kanun ortakları sermaye payları düzeyindeki borçtan sorumlu tutmuş, şirket varlığından tahsil imkânı kalmayan kamu alacaklarının, kanuni temsilcilerin sorumluluğu veya ortakların sorumluluğuna ilişkin kurallara göre tahsilinde bir öncelik sırası öngörülmemiştir.

Bu durumda ortak sıfatı ile takibi mümkün bulunan davacının, şirket tüzel kişiliğine ait kamu alacağından hissesi oranında sorumlu tutulabilmesi, kamu alacağının tüzel kişinin malvarlığından tahsil olanağının kalmadığının saptanmasını gerektirmekte olup, borçlu şirket hakkındaki takibatın sonuçlandırılıp sonuçlandırılmadığı da araştırıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, öncelikle kanuni temsilcinin takibi gerektiği yolundaki Vergi Mahkemesi kararında yasaya uygunluk görülmediği gerekçesiyle karar bozulmuştur. (3)

4- Danıştay Dördüncü Dairesinin 24.05.2012 tarihli kararı:

213 sayılı VUK Md. 10 tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükmüne yer verilmiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun olay tarihinde yürürlükte bulunan 35. maddesinde ise; limited şirketin ödenmeyen ve tahsil imkânı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların koydukları veya koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları belirtilmiştir.

Bu yasal düzenlemelerin ve bu düzenlemelere ilişkin yerleşik yargı kararlarının birlikte değerlendirilmesinden; limited şirketten tahsili olanaksız hale gelen vergi alacağının kanuni temsilcilerin takibi suretiyle tahsiline 213 sayılı Kanunun 10. Maddesi uyarınca çalışılması gerektiği ve kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarının tamamından sorumlu olduğu, limited şirketten tahsili olanaksız hale gelen vergi borçlarından dolayı şirket ortaklarının ise, 6183 sayılı Kanunun 35. Maddesi uyarınca takip edilebileceği, bu takibin de şirketin borçlarının tamamı için değil olay tarihinde yürürlükte olan haliyle ortakların şirketteki sermaye payları ile orantılı kadar olacağı anlaşılmaktadır.

Yukarıda metni yazılı hükümlerde birbirinden bağımsız olarak, kanuni temsilciler ve ortaklar için farklı takip usulleri öngörülmüştür. Kanuni temsilci ve limited şirket ortaklarının takibinde, vergi borcunun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidilmesi, her iki Kanunun birbirine paralel hükümleri olup, borcun tahsilinin mümkün olmaması halinde ise kanuni temsilci veya ortak arasında bir öncelik sırası öngörülmemiştir.

Bu durumda, Vergi Mahkemesi kararının, kanuni temsilci hakkında da takip yollarının tüketilmesi gerektiği yolundaki gerekçesinde yasal isabet bulunmamakla birlikte, şirket hakkında yasal takip yolları tüketilmeden ortağın takibine geçilemeyeceğinden ve davacının ilgili dönemde sorumluluğu yalnızca şirkete koyduğu sermaye kadar olduğundan ödeme emirlerini iptal eden Vergi Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle temyiz istemi reddedilmiştir. (4)

5- Danıştay Yedinci Dairesinin 19.02.2015 tarihli kararı:

Temyiz başvurusu; Limited Şirket adına tahakkuk ettirilen gümrük, katma değer ve ucuzluğa karşı vergi ile hesaplanan gecikme faizinin, şirket ortağı sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanunun 35. Maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.

Mahkeme kararı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca, limited şirkete ait vergi borçlarının önce şirket tüzel kişiliğinden, sonra kanuni temsilciden aranması, tahsil edilemezse ortağa gidilmesi gerektiği gerekçesine dayanmakta ise de; anılan Kanunda, ortaklar ve kanuni temsilciler yönünden farklı takip usulleri düzenlenerek, aralarında takip yönünden bir sıralama yapılmadığından Mahkemenin bu gerekçesi yerinde görülmediği gerekçesiyle karar bozulmuştur. (5)

II-DANIŞTAY BAŞSAVCISININ GÖRÜŞÜ:  

Olay ve Hukuki Durumla İlgili Saptamalar:   

Hukuk sistemimize özgü içtihatları birleştirme kurumunun işletilebilmesi için, aykırı içtihatların aynı maddi olaydan kaynaklanması değil, aynı hukuki sorunların farklı çözüme kavuşturulmuş olması yeter koşul olarak aranmakla birlikte, aykırılık bulunduğu ileri sürülen içtihatlara konu uyuşmazlıkların; asıl borçlu konumundaki limited şirketlerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen kamu alacağının, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35. Maddesine dayanılarak, şirket ortaklarından tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan, kararlarda hem maddi olay yönünden, hem de hukuki uyuşmazlıklar yönünden birlik-aynılık bulunmaktadır.

Öte yandan, yukarıda anılan kararlar incelendiğinde; uyuşmazlıkların çözümünde dayanılan yasa kurallarının farklı yorumunun söz konusu olmadığı, başka deyişle, içtihat ayrılığının; aynı yasa hükmünün farklı yorumuna değil, limited şirketlerle sınırlı olarak, şirketin mal varlığından karşılanamayan kamu alacağının takip ve tahsilinde, şirket ortakları ile şirketin kanuni temsilcisi veya temsilcileri arasında öncelik-sonralık bakımından bir sıralama bulunup bulunmadığı konusundaki görüş ayrılığına dayandığı anlaşılmaktadır.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu ile Danıştay Üçüncü, Dördüncü ve Yedinci Dairesinin kararlarında limited şirketten tahsil imkânı kalmayan kamu alacaklarının, ortakların veya kanuni temsilcilerin sorumluluğuna ilişkin kurallara göre tahsilinde kanun koyucunun herhangi bir öncelik-sonralık sırası öngörmediği kabul edilmiştir.

Danıştay Dokuzuncu Dairesi ise Kurulun ve diğer dairelerin aksine, limited şirket ortaklarının sorumluluğunun, öncelikle kanuni temsilcinin takibine bağlı olduğu görüşünde olup, bu görüşünü 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. Maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 35. Maddesinin birlikte değerlendirilmesine dayandırmıştır.

VUK. Md.10 Amme borçlusu teriminin değil, sırasıyla, şirket ve tüzel kişilerle küçükler ve kısıtlılar, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküller ibarelerinin kullanılmış olması; tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı deyiminin tanımından hareketle yapılan bu tarz bir yorumu kanuna aykırı kılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; Danıştay 9. Dairesi ile Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, Danıştay Üçüncü Dairesi, Danıştay Dördüncü Dairesi ve Danıştay Yedinci Dairesi kararları arasındaki içtihat aykırılığında, içtihadın, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu ile Danıştay Üçüncü, Dördüncü ve Yedinci Dairesi kararları doğrultusunda birleştirilmesine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

III- YASAL DÜZENLEMELER:

* 213 sayılı VUK’ nun Kanuni Temsilcilerin Ödevi başlıklı Md.10/1. 2.ve 3. fıkrası: “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.  Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır. Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.”

*6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “Limited şirketlerin amme borçları” başlıklı Md.35/1. fıkrası: “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.”

*Türk Ticaret Kanununun “Kavram” başlıklı Md.573/1-2 fıkrası: “Limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.”

*Aynı Kanunun Md.623/1. fıkrası: “Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.”

IV-KONUNUN ESAS YÖNÜNDEN İNCELENMESİ:  

Tüzel kişilerde, vergi borçları nedeniyle doğan sorumluluk tüzel kişiliğe ait olduğundan, limited şirketin vergi borçları için önce limited şirket tüzel kişiliği takip edilmekte, vergi alacağının şirket malvarlığından tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilci veya ortak takibata tabi tutulmaktadır. Buna göre kanuni temsilcinin ve ortağın sorumluluğu feri niteliktedir. Vergi alacağı için şirket tüzel kişiliği aleyhine hiçbir takibat yapılmaksızın doğrudan doğruya kanuni temsilcilere veya ortağa başvurmak mümkün değildir. Dolayısıyla vergi alacağının limited şirket kanuni temsilcileri veya ortaklarından tahsil edilebilmesi için, limited şirket hakkında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun öngördüğü tüm cebri takip yollarının uygulanması, tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılmasının saptanması gerekmektedir.

Limited şirket ortağının sorumluluğu, ortağın şirkete karşı koymayı taahhüt ettiği esas sermaye paylarını ödemeye ilişkindir. Bu durumu sınırlı şahsi sorumluluk olarak tanımlamak mümkün olup, aynı zamanda kusursuz sorumluluk olarak da kabul edilmektedir. Hal böyle olunca bu sorumluluk aslında bir vergi sorumluluğu olmayıp, kimi Danıştay kararlarında da belirtildiği şekilde, tahsilât muhataplığı sorumluluğudur. Bir başka deyişle limited şirket ortağının, vergi alacağından olan sorumluluğu, tahsil ile ilgilidir.

213 sayılı VUK da kanuni temsilciler için öngörülen sorumluluk kısaca kusura dayalı sorumluluk olarak kabul edilmekte, kanuni temsilcilerin, vergiye ilişkin ödevlerin yerine getirilmemesinde kusurlu olmadığını ispat ederek yani kurtuluş beyyinesi göstererek sorumluluktan kurtulması olanağı tanınmaktadır.

Her biri birer usul yasası olan Vergi Usul Kanunu ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda, vergi borcunun tahsili için önce kanuni temsilciye mi yoksa ortağa mı gidileceği düzenlenmemiş ise de, 6183 sayılı Kanunun 35. Maddesi ile ortakların sorumluluğu hakkında hüküm getirilmesi, kanuni temsilciye gidilmeden de ortağa gidilebilmesini sağlamak amacını taşıdığı gibi kamu alacağını korumaya ve hızlı bir şekilde tahsilini sağlamaya yönelik olduğu sonucuna varılmıştır. Nitekim söz konusu 35. maddede ortak için öngörülen doğrudan doğruya sorumluluğun vergi alacağı için olduğu kabul edilmiştir. Bu açıklamalar karşısında, limited şirketin vergi borçlarının tahsilinde ortağa gidilmeden önce kanuni temsilciye gidilmesi gerektiğinin hukuken kabulü mümkün bulunmamıştır.

V-SONUÇ:

Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı VUK ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı açıktır.

Bu nedenle, içtihadın Vergi Dava Daireleri Kurulu, Üçüncü Daire, Dördüncü Daire ve Yedinci Daire kararları doğrultusunda birleştirilmesine karar verilmiştir. Çoğunluk üye Danıştay 9. Dairesinin görüşüne katılmamıştır. .(6)

YAKLAŞIM 2019 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANDI.

Kaynakça;

(1)Danıştay 9.H.D. 2009-1023 E. 2012-2892 K.

(2)V.D.D.G.K. K. 2014-144 E. 2014-307 K.

(3)Danıştay 3.H.D. 2010-7241 E. 2012-1183 K.

(4)Danıştay 4.H.D. 2009-8328 E. 2012-2051 K.

(5)Danıştay 7.H.D. 2011-7163 E. 2012-844 K.

(6) D.İ.B.G.K. 2013-1 E.  2018-1 K.


Kaynak: İşbu içerik, Avukat Erol TÜRK’ün özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Kadın İşçi Evlilik Nedeniyle İşten Ayrılırsa Tazminat Alabilir mi?

Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararının İptali Şartları

Anonim Şirketlere Kayyum Atanması

Yabancı İşçilerin Çalışma İzinleri

Anonim Şirketlerin Denetimi

İşçinin Tedavisi Mümkün Olmayan Hastalığa Yakalanması

Anonim Şirkette Hisse Devri

Ticari Şirketlerin Bölünmesi

Ticari Şirketlerin Birleşmesi

Vergi Tekniği Raporu Mükellefe Tebliğ Edilmelidir

Ayıplı Mal Satışında Tüketicinin Hakları

Anonim Şirkette Hisse Devri

Anonim Şirketi Temsil Yetkisi

Bağış Sözleşmesi Kurulması

Mal Değişim Sözleşmeleri

Belirsiz Alacak Davaları

Arabuluculuk

Derhal Fesih Hakkını Kullanma Süresi

Anonim Şirketlerin Denetimi

]]>
https://www.muhasebenews.com/limited-sirketin-borcu-dogrudan-ortaklardan-tahsil-edilebilecek/feed/ 0
Ocak-Kasım 2020 döneminde Türkiye’nin hizmet ihracatı, bir önceki yıl aynı döneme göre yaklaşık %49 azaldı https://www.muhasebenews.com/ocak-kasim-2020-doneminde-turkiyenin-hizmet-ihracati-bir-onceki-yil-ayni-doneme-gore-yaklasik-%49-azaldi/ https://www.muhasebenews.com/ocak-kasim-2020-doneminde-turkiyenin-hizmet-ihracati-bir-onceki-yil-ayni-doneme-gore-yaklasik-%49-azaldi/#respond Thu, 11 Feb 2021 08:00:38 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=104256 Küresel ekonomik koşulların hızla değiştiği günümüzde hizmetler sektörü ekonomik aktivitenin temel bileşenlerinden biri haline gelmiştir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişmiş ekonomiler, tarım ve sanayi sektörüne dayalı ekonominin yerine hizmet sektörünün ağırlıkta olduğu bir ekonomik yapıya doğru yönelmiştir. İlerleyen yıllarda ise gelişmekte olan ülkeler de hizmet sektörünün ekonomilerindeki payını arttırma çabası içine girmiştir. Bu kapsamda, hizmet sektörü birçok ülke ekonomisinin en hızlı büyüyen sektörü olmuş ve çok sayıda ülkenin ekonomisinde GSYİH’nin yüzde 50’sinden fazla paya sahip hale gelmiştir.

Son yıllarda, yabancı doğrudan yatırımlarda meydana gelen gelişmeler, bilgi teknolojilerindeki ilerlemeye bağlı olarak ortaya çıkan hizmet sektörlerinin ticarete konu olmaları ve uluslararası iş gücü hareketliliğinde meydana gelen artış neticesinde hizmetler sektörü ve ticareti dünya ticaretinde önemli bir yer edinmiştir. ITC Trademap verileri çerçevesinde, sektörün 2019 yılı küresel ihracat hacmi 6 trilyon ABD dolarını aşmış durumdadır.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de oluşturduğu katma değer ve yarattığı istihdam olanakları ile hizmetler sektörü en etkili sektörlerden biri konumunda olup, son yıllarda önemli bir ivme yakalamış ve 2019 yılında Cumhuriyet tarihi rekorunu kırarak 63,6 milyar ABD doları ihracat seviyelerine yükselmiştir.

Merkez Bankası istatistiklerine göre, 2018 yılında 58,6 milyar ABD doları ihracat gerçekleştiren Türk Hizmet Sektörü, 2019 yılında yaklaşık %9 artışla 63,6 milyar ABD Doları ihracata erişmiştir. 2018 yılında yaklaşık 30,1 milyar ABD Doları dış ticaret fazlası veren Türk Hizmet Sektörü, 2019 yılında ise %18 artışla yaklaşık 35,6 milyar ABD Doları dış ticaret fazlası üreterek ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlamıştır.

Cari açığın kapanması ve ekonomik istikrarın sağlanması gibi faktörler açısından hayati öneme sahip olan hizmet ihracatının artması sayesinde dış ticaretimiz her geçen yıl cari dengeleri sağlayarak büyümeyi başarmaktadır. Türkiye hizmet ticaretinde net ihracatçı konumunda olup, 2019 yılı itibarıyla 35,6 milyar ABD doları net fazlaya ulaşarak önemli bir başarı kaydetmiştir. Ülke ekonomisine bu derece önemli bir katkı sağlayan hizmet sektörünün önümüzdeki dönemde de vermiş olduğu dış ticaret fazlasının devam edeceği öngörülmektedir.

TCMB verileri çerçevesinde ülkemizin yıllara göre hizmet ihracatı rakamları:

2020 yılında yaşanan pandemi süreci, insan hareketliliğine ve seyahat kısıtlarına son derece duyarlı olan hizmet sektörlerini yoğun bir biçimde etkilemiş olup, Turizm ve Taşımacılık gibi hizmet ihracatımızın başat sektörlerinde yaşanan olumsuzluklar neticesinde; Ocak-Kasım 2020 döneminde ülkemiz hizmet ihracatı, bir önceki yıl aynı döneme göre yaklaşık % 49 azalışla 30 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Öte yandan, pandemi kaynaklı elverişsiz konjonktüre rağmen bu dönemde yaklaşık 7 milyar ABD doları hizmet ticareti fazlası elde edilerek ülkemiz ekonomisine yine ciddi bir katkı sağlanmıştır.

Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 60’ından fazlasını oluşturan hizmet sektörü, ihracat ve istihdama önemli katkılar sunmanın yanı sıra, imalat sanayinin ve küresel değer zincirlerinin de önemli bir bileşenidir. Bu yönüyle ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlayan stratejik bir sektör konumunda olan hizmet sektörü ihracatının, pandeminin olumsuz etkilerinin azalmasına paralel olarak, önümüzdeki dönemde de ağırlığını koruması beklenmektedir.

Birliğimizce gerçekleştirilecek;

  • Sektörel Ticaret ve Alım Heyetleri,
  • Yurtdışı/yurtiçi fuar organizasyonları,
  • Ulusal ve uluslararası kuruluşlar nezdinde tanıtım ve işbirliği faaliyetleri,
  • Seminer, eğitim, kongre, proje, toplantı vb. organizasyonlar ile ülkemiz hizmet ihracatının gelişimi her alanda desteklenecektir.

Kaynak: HİZMET İHRACATÇILAR BİRLİĞİ
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ocak-kasim-2020-doneminde-turkiyenin-hizmet-ihracati-bir-onceki-yil-ayni-doneme-gore-yaklasik-%49-azaldi/feed/ 0
KDV Beyannamesi Nedir? Ne Zaman Verilir? https://www.muhasebenews.com/kdv-beyannamesi-nedir-ne-zaman-verilir/ https://www.muhasebenews.com/kdv-beyannamesi-nedir-ne-zaman-verilir/#respond Wed, 31 May 2017 13:45:42 +0000 http://www.muhasebenews.com/?p=6546 1- KDV KANUNUNA GÖRE BEYAN NASIL VERİLİR?
1.1- KDV, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarh olunur.
1.2- KDV Kanunu’nun 9’uncu maddesinde belirtilen hallerde bu beyan, vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından yapılır. (Vergi sorumlusu)
1.3- Herhangi bir vergilendirme döneminde vergiye tabi işlemleri bulunmayan mükellefler de beyanname vermek mecburiyetindedirler.

1.4- İthalatta alınan KDV, gümrük giriş beyannamesindeki beyan üzerine,
1.4.1- Gümrük giriş beyannamesi verilmeyen haller,
1.4.2- Motorlu kara taşıtları ile Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan yük ve yolcu taşımaları ile transit taşımalara ait KDV mükelleflerin yapacakları özel beyan üzerine tarh olunur.

***Bu fıkra hükmüne göre tarhiyata esas alınacak beyannamelerde, vergi matrahının unsurları ile vergi oranının açıkça gösterilmesi gereklidir.

2- KDV BEYANNAMESİ NE ZAMAN VERİLMEK ZORUNDADIR?
Beyanname verme zamanı;
2.1- Mükellefler ve vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar KDV Beyannamelerini,
2.1.1- Vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmi dördüncü günü akşamına kadar,
2.2.2- İlgili vergi dairesine vermekle yükümlüdürler.

2.2- KDV Beyanının gümrük giriş beyannamesi veya özel beyanname ile yapılması gerektiği hallerde bu beyannameler vergi mükellefiyetinin başladığı anda ilgili gümrük idaresine verilir.

2.3- İşi bırakan mükelleflerin KDV Beyannamesi, işin bırakıldığı tarihi izleyen ayın yirmi dördüncü günü akşamına kadar verilir.

Kaynak: Katma Değer Vergisi Kanunu

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/kdv-beyannamesi-nedir-ne-zaman-verilir/feed/ 0