Hukuki – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sun, 10 Dec 2023 20:06:02 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Avukatlar sadece belirlenmiş alıcılara verdikleri hukuki danışmanlık hizmeti için KDV tevkifatı yapacaktır. https://www.muhasebenews.com/avukatlar-sadece-belirlenmis-alicilara-verdikleri-hukuki-danismanlik-hizmeti-icin-kdv-tevkifati-yapacaktir/ https://www.muhasebenews.com/avukatlar-sadece-belirlenmis-alicilara-verdikleri-hukuki-danismanlik-hizmeti-icin-kdv-tevkifati-yapacaktir/#respond Sun, 10 Dec 2023 20:06:02 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=148023 Avukatlık hizmetlerinde sadece vekalet ücretlerinde mi KDV tevkifatı uygulanıyor? Standart danışmanlık bedelleri KDV tevkifatına tabi midir?

Avukatların hukuki ihtilaflarla ilgili olarak yargı mercileri nezdinde veya yargı kararlarının sonuçları ile ilgili olarak VEKALET akdi çerçevesinde (icra vb.) verdikleri hizmetler prensip olarak tevkifat kapsamına GİRMEMEKTEDİR.

Avukatların verdikleri danışmanlık hizmetleri ise tevkifata tabidir. Avukatlarla yapılan sözleşmede avukatlık ve danışmanlık hizmetleri birlikte yer alıyorsa, bu iki unsur ayrı ayrı ücretlendirilmediği takdirde, toplam sözleşme bedeli üzerinden tevkifat uygulanacaktır.

Yukarıdaki tanıma göre; Avukatlar sadece BELİRLENMİŞ ALICILARA verdikleri “Hukuki Danışmanlık” için 9/10 oranında KDV tevkifatı hesaplarlar.

BELİRLENMİŞ ALICILAR :

(KDV TEVKİFATI YAPILACAK ALICILAR)

– 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar, il özel idareleri ve bunların teşkil ettikleri birlikler, belediyelerin teşkil ettikleri birlikler ile köylere hizmet götürme birlikleri,
– Yukarıda sayılanlar dışındaki, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kurulan kamu kurum ve kuruluşları,
– Döner sermayeli kuruluşlar,
– Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
– Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları,
– Bankalar,
– Sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri,
– Sendikalar ve üst kuruluşları,
– Vakıf üniversiteleri,
– Mobil elektronik haberleşme işletmecileri,
– Büyükşehir belediyelerinin su ve kanalizasyon idareleri,
– Kamu iktisadi teşebbüsleri (Kamu İktisadi Kuruluşları, İktisadi Devlet Teşekkülleri),
– Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar,
– Türkiye Varlık Fonu ile alt fonlara devredilen kuruluşlar,
– Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dahil bütün borsalar,
-Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan idare, kurum ve kuruluşlara ait olan (tek başına ya da birlikte) kurum, kuruluş ve işletmeler,
– Payları Borsa İstanbul (BİST) A.Ş.’nde işlem gören şirketler,
– Kalkınma ve yatırım ajansları

 

9/10 KDV Tevkifatlı Serbest Meslek Makbuzu Hesaplama Örneği 

KDV Tutarı (Alıcı tarafından tevkif edilecek)

198.044,01 ₺

 


Kaynak: GİB, İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/avukatlar-sadece-belirlenmis-alicilara-verdikleri-hukuki-danismanlik-hizmeti-icin-kdv-tevkifati-yapacaktir/feed/ 0
Marka hakkına tecavüz fiillerinin hukuki ve cezai boyutu https://www.muhasebenews.com/marka-hakkina-tecavuz-fiillerinin-hukuki-ve-cezai-boyutu/ https://www.muhasebenews.com/marka-hakkina-tecavuz-fiillerinin-hukuki-ve-cezai-boyutu/#respond Fri, 30 Sep 2022 01:59:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=124510 Av. Selin Kurt Erdem

Marka, en yalın tanımıyla, bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret anlamına gelmektedir. [1]  6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“Kanun”) 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK ile marka haklarına yönelik hükümler uygulama alanı bulmaktaysa da Kanun’un yürürlüğe girmesiyle Türk Hukuk sistemi marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin başvuruları, tescil ve tescil sonrası işlemleri ve bu hakların ihlaline dair hukuki ve cezai yaptırımları kapsayan sistematik bir kanuna kavuşmuştur. 

Markanın Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil edilmesiyle sahibine geniş hukuki haklar sağlanmakta olup bu yazıda kısaca tescilli markaya yönelik hukuki haklardan bahsedilmesinin ardından bu hakka tecavüz teşkil eden fiillerin hukuki ve cezai boyutları incelenecektir. 

1. GENEL OLARAK TESCİLLİ MARKA VE SAHİBİNE SAĞLADIĞI HAKLAR 

6769 sayılı Kanun çerçevesinde marka hakkına ilişkin hukuki koruma tescil ile sağlanmakta olup tescilin gerçekleşmiş olması şartıyla markanın korunmasında tescil başvurusunun yapıldığı tarih esas alınmaktadır. [2] Yargıtay tarafından kabul edilen görüşe göre hukuki niteliği itibariyle tescil, önceden kullanılan marka için açıklayıcı, hiç kullanılmamış bir marka için kurucu etki doğurmaktadır. [3] Marka hangi sınıf mal ya da hizmet için tescilli ise sadece o sınıf için koruma sağlamakta olup bunun istisnasını tanınmış ve ayırt ediciliği yüksek markalar oluşturmaktadır. [4]

Kanun’un “Marka olabilecek işaretler” başlıklı 4. maddesinde markanın, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabileceği belirtilmiştir. 

Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine ait olup bu haklar herkese karşı öne sürülebilmektedir. Marka sahibinin izinsiz olarak yapılması halinde şu fiillerin önlenmesini talep etme hakkı bulunmaktadır;

a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.

b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.

c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.

Ayrıca işaretin ticaret alanında kullanılması durumunda marka hakkı sahibinin aşağıdaki fiillerin de yasaklanmasını isteme hakkı bulunmaktadır;

a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.

b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.

c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.

ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.

d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.

e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.

f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.

Marka hakkı sahibi kural olarak bu haktan doğan müspet ve menfi haklarını yalnızca ülke içerisinde öne sürebilmekte olup buna “ülkesellik ilkesi” adı verilmektedir. Dolayısıyla Türkiye’de tescilli bir markanın hak sahibi başka bir ülkede gerçekleşen ihlalle ilgili olarak Türkiye’deki tescile dayalı olarak dava açamayacaktır. Bunun istisnasını oluşturan bir takım haller (Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olması gibi) bulunmaktaysa da bu çalışmanın konusu oluşturmadığından değinilmeyecektir. 

2. MARKA HAKKINA TECAVÜZ OLUŞTURAN FİİLLER

Kanun’un 29. maddesinde marka hakkına tecavüz oluşturan fiillere yer verilmiş olup bunlar; 

a) marka sahibinin izni olmaksızın markanın yukarıda belirtilen şekillerde kullanılması, 

b) marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, 

c) markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak,

ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmektir. 

Marka hakkına tecavüz oluşturan fiiller hukuken “haksız fiil” niteliğinde olup marka hakkı sahibine hem hukuki hem de cezai koruma sağlamaktadır. 

3.MARKA HAKKINA TECAVÜZÜN HUKUKİ BOYUTU

3.1.Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Durdurulması ve Önlenmesi (Men’i) Davası

Marka hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin gidebileceği hukuki yollardan ilki tecavüzün tespiti, durdurulması ve men’inin talebine yöneliktir. Kanun’un 149. Maddesinde sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti, muhtemel tecavüzün önlenmesi, tecavüz fiillerinin durdurulmasını talep edebileceği düzenlenmiştir. Tecavüzün tespiti için eylemi gerçekleştirenin kusurlu olması veya eylem sonucunda bir zarar meydana gelmiş olması zorunlu değildir. 

3.2.Marka Hakkına Tecavüzün Kaldırılması (Ref’i) Davası

Marka hakkı tecavüze uğrayan kimsenin mahkemeden eski durumun geri getirilmesini, maddi sonuçlarının ortadan kaldırılmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Tecavüzün durdurulması ve önlenmesi davasında olduğu gibi tecavüzün kaldırılması davasında da tecavüzde bulunanın kusurlu olmasına gerek yoktur. 

3.3.Tazminat Davaları 

Marka hakkına tecavüz durumunda hak sahibinin yukarıdaki davalara olarak tecavüz sebebiyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazminine yönelik tazminat davası açma hakkı da mevcuttur. Bu davalar TTK gereğince mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. 

Marka tecavüzü fiilleri Borçlar Hukuku anlamında haksız fiil teşkil ettiğinden açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında tecavüzü gerçekleştiren kişinin kusurlu olması ve fiil ile zarar arasında nedensellik bağı bulunması aranacaktır. 

Maddi zararlar fiili kayıp ve yoksun kalınan kardan oluşmakta olup Kanun’a göre yoksun kalınan kazancın, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanacağı belirtilmektedir: 

a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.

b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.

c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.

Ayrıca yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenlerin de göz önünde tutulacağı belirtilmiştir. 

Kanun’un 150/2. Maddesinde sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda hakka konu ürün veya hizmetlerin tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi veyahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrayan kimselerin bu sebeple ayrıca tazminat isteyebileceği hükme bağlanmıştır. 

4. MARKA HAKKINA TECAVÜZÜN CEZAİ BOYUTU 

Kanun’un 30. Maddesi başlığı “Marka hakkına tecavüze ilişkin cezai hükümler” olmakla bu suçu oluşturan fiillerin neler olduğu bu maddede sayılmıştır. 

Buna göre birinci fıkrada ilk olarak  başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişinin bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir. 

Maddenin ikinci fıkrasında ise marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalajı üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişinin bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandıracağı hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrada ise yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişinin iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. 

Tekrar vurgulamakta fayda vardır ki Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamındaki bu suç tipleri tescilli markaların korunmasına yönelik olup tescilsiz bir markanın SMK m. 30 kapsamında cezai korumadan faydalanabilmesi mümkün değildir. Tescilsiz markalara karşı gerçekleşebilecek tecavüzler için duruma göre TTK m. 62 çerçevesinde haksız rekabet hükümlerine göre koruma sağlanması mümkün olabilir. [5] 

Av. Selin Kurt Erdem

Kaynakça:

1. Güncel Türkçe Sözlük, https://sozluk.gov.tr/, Son Erişim Tarihi 04.03.2022

2. Muhammet Mekin Durceylan, 6769 Sayılı SMK Kapsamında Marka Hakkına Tecavüz Halleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2021, s. 46. 

3. Yargıtay 11. HD’nin 07.10.1999 tarihli 1999/1724 E. 1999/7608 K. Sayılı kararında tescilin kurucu olduğu ifade edilirken Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.02.2011 tarihli 2010/11-689 E. 2011/46 K. Sayılı kararında tescilin açıklayıcı etkisinden söz edilmektedir. 

4.   Mustafa Öksüz, Marka Hakkına Tecavüzün Sonuçları, TBB Dergisi, Eylül 2021, s. 305.

5. Dilan Ensari, Türk Hukukunda Marka Hakkı ve Marka Hakkına Karşı İşlenen Suçlar, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü özel Hukuk Tezli Yüksek Lisans Programı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep 2019, s. 50.


Kaynak: : Av. Selin Kurt Erdem – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/marka-hakkina-tecavuz-fiillerinin-hukuki-ve-cezai-boyutu/feed/ 0
e-İrsaliye, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki “sevk irsaliyesi” belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir. https://www.muhasebenews.com/e-irsaliye-yeni-bir-belge-turu-olmayip-kagit-ortamdaki-sevk-irsaliyesi-belgesi-ile-ayni-hukuki-niteliklere-sahiptir/ https://www.muhasebenews.com/e-irsaliye-yeni-bir-belge-turu-olmayip-kagit-ortamdaki-sevk-irsaliyesi-belgesi-ile-ayni-hukuki-niteliklere-sahiptir/#respond Thu, 09 Jun 2022 04:51:59 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=126901 E-İrsaliye Uygulaması

Mal hareketlerinin elektronik ortamda düzenli bir şekilde izlenebilmesi amacıyla; 213 Sayılı
Vergi Usul Kanunu’nun 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının beşinci bendine göre hali
hazırda kağıt ortamda düzenlenmekte olan “sevk irsaliyesi”nin, elektronik belge olarak
elektronik ortamda düzenlenmesi, alıcısına elektronik ortamda iletilmesi ve elektronik ortamda muhafaza ve ibraz edilmesine olanak sağlayan uygulamadır. e-İrsaliye belgesi, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt ortamdaki “sevk irsaliyesi” belgesi ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.

2 E-İrsaliye Uygulamasına Dâhil Olma

e-İrsaliye uygulamasına dahil olma zorunluluğu getirilenler ile ihtiyari olarak uygulamaya dahil olmak isteyenlerin;

a) e-Fatura uygulamasına dahil olması,

b) 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde açıklanan usul ve esaslara uygun olarak, e-İrsaliye düzenleyebilme ve iletebilme konusunda gerekli hazırlıklarını tamamlamış olması,

c) 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “V.1.” numaralı bölümünde belirtilen
uygulamadan yararlanma yöntemleri ve başvuru esaslarına uygun şekilde e-İrsaliye
uygulamasına dahil olmak için gerekli başvuruyu yapması,
gerekmektedir.


 

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 509)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SIRA NO: 535)

Resmi Gazete Tarihi: 22/01/2022
Resmi Gazete No: 31727

MADDE 1 – 19/10/2019 tarihli ve 30923 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 509)’nin “IV.1.4. e-Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu” başlıklı bölümünün (a) fıkrasının (1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde ve (4) numaralı bendinde yer alan “aracıları.” ibaresi “aracıları ile kendilerine veya aracı hizmet sağlayıcılarına ait internet sitelerinde veya diğer her türlü elektronik ortamda mal veya hizmet satışını gerçekleştiren mükelleflerden, 2020 veya 2021 hesap dönemleri için 1 Milyon TL, 2022 veya müteakip hesap dönemleri için 500 Bin TL ve üzeri brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) olanlar.” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiş, (b) fıkrasında yer alan “mükelleflerin,” ibaresi “mükellefler ile ihtiyari olarak uygulamaya dahil olan mükelleflerin, birbirlerine” şeklinde ve aynı fıkrada yer alan “düzenleyecekleri” ibaresi “düzenlemeleri ve almaları gereken” şeklinde değiştirilmiştir.

“1- Brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı);

a) 2018, 2019 veya 2020 hesap dönemleri için 5 Milyon TL,

b) 2021 hesap dönemi için 4 Milyon TL,

c) 2022 veya müteakip hesap dönemleri için 3 Milyon TL

ve üzeri olan mükellefler.”

“7- Gayrimenkul ve/veya motorlu taşıt, inşa, imal, alım, satım veya kiralama işlemlerini yapanlar ile bu işlemlere aracılık faaliyetinde bulunan mükelleflerden brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı);

a) 2020 veya 2021 hesap dönemleri için 1 Milyon TL,

b) 2022 veya müteakip hesap dönemleri için 500 Bin TL

ve üzeri olan mükellefler.

8- Kültür ve Turizm Bakanlığı ile belediyelerden yatırım ve/veya işletme belgesi almak suretiyle konaklama hizmeti veren otel işletmeleri.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin “IV.1.5. e-Fatura Uygulamasına Geçiş Süresi” başlıklı bölümünün birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “5 Milyon TL ve üzeri olan” ibaresi “Söz konusu bölümün (a) fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında olanlardan” şeklinde değiştirilmiş, (c) bendinde yer alan “(2020 veya müteakip hesap dönemlerinden itibaren bu paragrafta belirtilen işler ile iştigal etmek üzere işe başlayacak mükellefler ise işe başlama tarihinden itibaren 3 ay içinde)” ibaresinden sonra gelmek üzere “, kendilerine veya aracı hizmet sağlayıcılarına ait internet sitelerinde veya diğer her türlü elektronik ortamlarda mal veya hizmet satışını gerçekleştiren mükelleflerden söz konusu bölümün (a) fıkrasının (4) numaralı bendinde belirtilen brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) şartını 2020 veya 2021 hesap dönemlerinde sağlayanlar 1/7/2022 tarihine kadar, 2022 veya müteakip hesap dönemlerinde sağlayanlar ilgili hesap dönemini izleyen yedinci ayın başına kadar” ibaresi ve aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“e) Söz konusu bölümün (a) fıkrasının (7) numaralı bendi kapsamında olanlardan mezkûr bentte belirtilen brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) şartını 2020 veya 2021 hesap dönemlerinde sağlayan mükellefler 1/7/2022 tarihine kadar, 2022 veya müteakip hesap dönemlerinde sağlayan mükellefler ilgili hesap dönemini izleyen yedinci ayın başına kadar başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Fatura uygulamasına geçmek zorundadır.

f) Söz konusu bölümün (a) fıkrasının (8) numaralı bendi kapsamında olanlardan, bu Tebliğin yayım tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla faaliyette bulunanlar 1/7/2022 tarihine, bu Tebliğin yayım tarihinden sonra faaliyete başlayanlar ise, faaliyete başladıkları ayı izleyen dördüncü ayın başına kadar başvurularını ve fiili geçiş hazırlıklarını tamamlayarak e-Fatura uygulamasına geçmek zorundadır.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğde yer alan “IV.2.4.2. Aracı Hizmet Sağlayıcıları, İnternet Ortamında İlan Yayınlayanlar ile İnternet Reklamcılığı Hizmet Aracılarının e-Arşiv Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu” başlığı “IV.2.4.2. Aracı Hizmet Sağlayıcıları, İnternet Ortamında İlan Yayınlayanlar, İnternet Reklamcılığı Hizmet Aracıları ile Kendilerine veya Aracı Hizmet Sağlayıcılarına Ait İnternet Sitelerinde veya Diğer Her Türlü Elektronik Ortamlarda Mal veya Hizmet Satışını Gerçekleştirenlerin e-Arşiv Fatura Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu” şeklinde değiştirilmiş, aynı bölümün birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “(2020 ve müteakip hesap dönemlerinden itibaren bu paragrafta belirtilen işler ile iştigal etmek üzere işe başlayacak mükelleflerin ise işe başlama tarihinden itibaren 3 ay içinde)” ibaresinden sonra gelmek üzere “, kendilerine veya aracı hizmet sağlayıcılarına ait internet sitelerinde veya diğer her türlü elektronik ortamlarda mal veya hizmet satışını gerçekleştiren mükelleflerden bu Tebliğin (IV.1.4) bölümünün (a) fıkrasının (4) numaralı bendinde belirtilen brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) şartını 2020 veya 2021 hesap dönemlerinde sağlayanlar 1/7/2022 tarihine kadar, 2022 veya müteakip hesap dönemlerinde sağlayanlar ilgili hesap dönemini izleyen yedinci ayın başına kadar” ibaresi eklenmiş, aynı bölümün birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “internet reklamcılığı hizmet aracıları ile internet ortamında ilan yayınlayanlar” ibaresi “internet ortamında ilan yayınlayanlar, internet reklamcılığı hizmet aracıları ile kendilerine veya aracı hizmet sağlayıcılarına ait internet sitelerinde veya diğer her türlü elektronik ortamlarda mal veya hizmet satışını gerçekleştirenler” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 4 – Aynı Tebliğin “IV.2.4.3. e-Arşiv Fatura Olarak Düzenlenme Zorunluluğu Getirilen Diğer Faturalar” başlıklı bölümünün birinci fıkrasında yer alan “30 Bin TL’yi (vergi mükelleflerine düzenlenenler açısından vergiler dahil toplam tutarı 5 Bin TL’yi)” ibaresi “5 Bin TL’yi (vergi mükelleflerine düzenlenenler açısından Kanunun 232 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen, işlemin gerçekleştiği yıla ait, fatura düzenleme zorunluluğuna ilişkin tutarı)” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 5 – Aynı Tebliğin “IV.2.4.5. Elektronik Ticaret Kapsamında Düzenlenen e-Arşiv Faturalara İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı bölümünün birinci fıkrasının ikinci cümlesi “Söz konusu satışlarda; sevk irsaliyesi ya da e-İrsaliyenin bir örneğinin (veya format ve standardı Başkanlıkça belirlenen ve bu satışa ilişkin olarak düzenlenen e-İrsaliyenin elektronik ortamda sorgulanmasına, görüntülenmesine, doğrulanmasına imkan veren bilgileri barındıran özel kodlu belgenin kağıt çıktısının), sevk irsaliyesi yerine geçen e-Arşiv Faturanın kağıt çıktısının ya da ÖKC fatura bilgi fişinin sevk edilen malın yanında bulunması gerekmektedir.” şeklinde ve aynı bölümün dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi “Söz konusu satışlarda; sevk irsaliyesi ya da e-İrsaliyenin bir örneğinin (veya format ve standardı Başkanlıkça belirlenen ve bu satışa ilişkin olarak düzenlenen e-İrsaliyenin elektronik ortamda sorgulanmasına, görüntülenmesine, doğrulanmasına imkân veren bilgileri barındıran özel kodlu belgenin kağıt çıktısının), sevk irsaliyesi yerine geçen e-Faturanın kağıt çıktısının ya da ÖKC fatura bilgi fişinin sevk edilen malın yanında bulundurulması gerekmektedir.” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 6 – Aynı Tebliğin “IV.3.5. e-İrsaliye Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu” başlıklı bölümünün birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yer alan “e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden demir” ibaresi “Demir” ve “mükellefler.” ibaresi “mükellefler (ticari kazançları basit usulde tespit edilenler hariç).” şeklinde, (7) numaralı bendi ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“7- e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan ve brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı);

a) 2018, 2019 veya 2020 hesap dönemlerinde 25 Milyon TL,

b) 2021 veya müteakip hesap dönemlerinde 10 Milyon TL

ve üzeri olan mükellefler.”

MADDE 7 – Aynı Tebliğin “IV.3.6. e-İrsaliye Uygulamasına Geçiş Süresi” başlıklı bölümünün ikinci fıkrasında yer alan “demir, çelik ürünlerinin imal, ithal veya ihracını gerçekleştirenler,” ibaresi “demir ve çelik ile demir veya çelikten ürünlerin imal, ithal veya ihracını gerçekleştirenler (ticari kazançları basit usulde tespit edilenler hariç),” şeklinde, aynı fıkrada yer alan “ilgili hesap dönemi brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) 25 Milyon TL” ibaresi “brüt satış hasılatı (veya satışları ile gayrisafi iş hasılatı) 2018, 2019 veya 2020 hesap dönemlerinde 25 Milyon TL, 2021 veya müteakip hesap dönemlerinde 10 Milyon TL” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 8 – Aynı Tebliğin “IV.10.1. Genel Olarak” başlıklı bölümünün birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve mevcut ikinci fıkra aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu uygulama, birinci fıkrada belirtilen mükelleflerden, aynı zamanda ilgili mevzuat dahilinde kıymetli maden alım/satım yapma yetkisi de bulunanlar bakımından, döviz ve kıymetli maden alım/satım işlemlerinde 385 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında tek belge olarak düzenlenebilen “Döviz ve Kıymetli Maden Alım Belgesi” ile “Döviz ve Kıymetli Maden Satım Belgesi”ni de kapsamaktadır.”

“Bu Tebliğde düzenlenen e-Döviz Alım/Satım Belgesi ile e-Döviz ve Kıymetli Maden Alım/Satım Belgesi, yeni belge türleri olmayıp, kâğıt ortamdaki “Döviz Alım/Satım” ve birinci fıkradaki mükellefler tarafından düzenlenen “Döviz ve Kıymetli Maden Alım/Satım” belgeleri ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.”

MADDE 9 – Aynı Tebliğin “V.5.6. e-Gider Pusulasının Düzenlenmesi ve Teslimi” başlıklı bölümünün birinci fıkrasında yer alan “belgeyi düzenleyen ve muhatabı tarafından ıslak imza imzalanması ve düzenleyen tarafından kâğıt ortamda da muhafaza ve ibraz edilmesi, muhatabına ise elektronik veya kâğıt ortamda iletilmesi gerekmektedir.” ibaresi “muhatabı tarafından ıslak imza ile imzalanması, elektronik imzalı belgenin muhatabına talebi doğrultusunda elektronik veya kağıt örneğinin iletilmesi ve elektronik imzalı belge ile birlikte ıslak imzalı örneğinin düzenleyen tarafından kâğıt ortamda da muhafaza ve ibraz edilmesi gerekmektedir.” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkranın ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 10 – Bu Tebliğin;

a) 4 üncü maddesi 1/3/2022 tarihinden itibaren gerçekleştirilen teslim ve hizmetlere uygulanmak üzere 1/3/2022 tarihinde,

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

MADDE 11 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.


Kaynak: E-İrsaliye Kılavuzu
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/e-irsaliye-yeni-bir-belge-turu-olmayip-kagit-ortamdaki-sevk-irsaliyesi-belgesi-ile-ayni-hukuki-niteliklere-sahiptir/feed/ 0
Serbest çalışan mali müşavirlerin aile fertleri yanlarında staj yapabilir mi? https://www.muhasebenews.com/serbest-calisan-mali-musavirlerin-aile-fertleri-yanlarinda-staj-yapabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/serbest-calisan-mali-musavirlerin-aile-fertleri-yanlarinda-staj-yapabilir-mi/#respond Sun, 16 Jan 2022 23:16:34 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=113269 SMMM olarak bürom vardır. Oğlum ve damadım başlama sınavlarını kazanmışlardır. İkisi de stajını yanımda yapmak istiyorlar. Hukuki durum buna müsait mi? Yanı yanımda staj yapabilirler mi?

Serbest çalışan meslek mensuplarının aile bireyleri bürolarında staj yapabilir. 

Oğlunuz ve damadınız büronuzda staj yapabilir Hukuki engel yok.

MESLEKİ EĞİTİM KANUNU 

Kanun Numarası : 3308 

Kabul Tarihi : 5/6/1986

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

Ücret, Sosyal Güvenlik ve izin 

Ücret ve Sosyal Güvenlik 

Madde 25 –

 (Değişik: 2/12/2016-6764/45 md.) Aday çırak ve çıraklar ile işletmelerde mesleki eğitim gören, staj veya tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere işletmeler tarafından ödenecek ücret ve bu ücretlerdeki artışlar, düzenlenecek sözleşme ile tespit edilir. Ancak, işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile mesleki ve teknik ortaöğretim okul ve kurumlarında staj veya tamamlayıcı eğitim gören öğrencilere asgari ücretin net tutarının; yirmi ve üzerinde personel çalıştıran işyerlerinde yüzde otuzundan, yirmiden az personel çalıştıran işyerlerinde yüzde onbeşinden, aday çırak ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin yüzde otuzundan aşağı ücret ödenemez. Bu amaçla kamu kurum ve kuruluşları gerekli tedbirleri alır. Staj yapacak işletme bulunamaması nedeniyle stajını okulda yapan ortaöğretim öğrencileri ile yükseköğretim kurumları ve birimlerinde yapan yükseköğretim öğrencilerinin yaptıkları stajlar bu fıkra hükmü kapsamı dışındadır.

 Aday çırak, çırak ve öğrencinin eğitimi sırasında işyerinin kusuru halinde meydana gelecek iş kazaları ve meslek hastalıklarından işveren sorumludur. 

Aday çırak, çırak ve öğrencilere ödenecek ücretler her türlü vergiden müstesnadır. 

(Değişik: 2/12/2016-6764/45 md.) Aday çırak, çıraklar, işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler ile mesleki ve teknik ortaöğretim okul ve kurumlarında okumakta iken staja, tamamlayıcı eğitime veya alan eğitimine tabi tutulan öğrencilerin sigorta primleri asgari ücretin yüzde ellisi üzerinden, Bakanlık ile mesleki ve teknik eğitim yapan yükseköğretim kurumlarının bağlı olduğu üniversitelerin bütçesine konulan ödenekten karşılanır.

Aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören, staj veya tamamlayıcı eğitime devam eden öğrenciler ile mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında alan eğitimine başlayan öğrenciler hakkında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 23, 24, 35 ve 42 nci maddeleri hükümleri uygulanmaz. Ayrıca bunlara aynı Kanuna göre işgöremezlik ödenekleri bağlanacak sürekli işgöremezlik gelirine esas olacak günlük kazançların tespitinde sigorta primine esas tutulan ücret dikkate alınır.

İzin Madde 26 – Aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrencilere işletmelerce her yıl tatil aylarında bir ay ücretli izin verilir.Ayrıca mazeretleri kabul edilenlere okul müdürlüğünün görüşü alınarak bir aya kadar ücretsiz izin de verilebilir.


Kaynak: ismmmo,MESLEKİ EĞİTİM KANUNU
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/serbest-calisan-mali-musavirlerin-aile-fertleri-yanlarinda-staj-yapabilir-mi/feed/ 0
Gerçek kişiden gider pusulası ile hukuki Danışmanlık hizmeti alabilir miyiz? https://www.muhasebenews.com/gercek-kisiden-gider-pusulasi-ile-hukuki-danismanlik-hizmeti-alabilir-miyiz/ https://www.muhasebenews.com/gercek-kisiden-gider-pusulasi-ile-hukuki-danismanlik-hizmeti-alabilir-miyiz/#respond Mon, 28 Jun 2021 02:30:31 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=111128 Gider pusulası ile mükellef olmayan bir şahıstan hukuki danışmanlık hizmeti almış bulunmaktayız. Aldığımız gider pusulasındaki tutarı %20 stopaj ve %18 KDV’ye tabi tuttuk. Aldığımız bu hizmetin yarısını grup firmamıza yansıtacağız. Düzenleyeceğimiz faturada kdv olmalı mı olacaksa tevkifata tabi midir?

Hukuk danışmanlığı hizmeti gider pusulası ile alınmaz. 

Söz konusu kişinin vergi mükellefi olması gerekir. 

Fatura veya serbest meslek makbuzu ile alınacak hizmet başka bir mükellefe yansıtılması halinde düzenlenecek faturada % 18 kdv hesaplanır. KDV tevkifatı olmaz.

Gider Pusulası

Madde 234

Birinci ve (4369 sayılı Kanunun 81/A-7 nci maddesiyle değiştirilen ibare) ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin:

1. (Mülga: 22/7/1998 – 4369/82 md.)

2. (Mülga: 22/7/1998 – 4369/82 md.)

3. Vergiden muaf esnafa; yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edilir.

Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev’i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlariyle soyadlarını (Tüzel kişilerde unvanlarını) ve adreslerini ve tarihi ihtiva eder ve iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası işi yapana veya malı satana tevdi olunur.

(Ek: 30/12/1980 – 2365/37 md.) Gider pusulaları, seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.


Kaynak: ismmmo,GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/gercek-kisiden-gider-pusulasi-ile-hukuki-danismanlik-hizmeti-alabilir-miyiz/feed/ 0
Arabuluculuk uygulaması ile yıllarca sürecek davalar, iş uyuşmazlıklarında 10 günde çözüme kavuşturuluyor https://www.muhasebenews.com/arabuluculuk-uygulamasi-ile-yillarca-surecek-davalar-is-uyusmazliklarinda-10-gunde-cozume-kavusturuluyor/ https://www.muhasebenews.com/arabuluculuk-uygulamasi-ile-yillarca-surecek-davalar-is-uyusmazliklarinda-10-gunde-cozume-kavusturuluyor/#respond Thu, 18 Feb 2021 16:00:16 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=104860 Adalet Bakanlığınca hayata geçirilen, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlıkların mahkemeye başvurulmadan çözümünü sağlayan arabuluculuk uygulaması ile yıllarca sürecek davalar, iş uyuşmazlıklarında 10, ticari ve tüketici uyuşmazlıklarda ise 20 gün gibi kısa bir sürede sonuçlanıyor.

ORTAK ZEMİNDE BİR ARAYA GETİRİYOR

İş, ticari ve tüketici uyuşmazlıklarında alternatif çözüm yöntemlerinden biri olan arabuluculuk, hukuki ihtilafların kalıcı biçimde, tarafların rızasıyla ve süratle çözüme kavuşmasına katkı sağlıyor.

İş uyuşmazlıklarında 1 Ocak 2018, ticari uyuşmazlıklarda 1 Ocak 2019 ve tüketici uyuşmazlıklarında ise 28 Temmuz 2020’den itibaren zorunlu olarak uygulanan arabuluculuk, tarafların iradesiyle onları ortak zeminde bir araya getiren ve uyuşmazlıkları sade ve hızlı bir yöntemle çözen sistem olarak öne çıkıyor.

1 MİLYON 214 BİN DOSYA MAHKEMEYE GİTMEDEN ÇÖZÜLDÜ

Tarafların anlaşmaları ve karşılıklı rızalarına dayalı, seri bir şekilde sonuç veren arabuluculuk uygulaması, toplumsal uzlaşma kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlayarak mahkemelerin yükünü azaltıp uzun süren davaların da çok kısa sürede çözüme kavuşmasını sağlıyor.

Arabuluculuk uygulamasında bugüne kadar 1 milyon 768 bin 396 dosyanın müzakeresi tamamlanırken, taraflar arasında mahkemeye gitmeden anlaşma sağlanan dosya sayısı 1 milyon 214 bin 269, başarı oranı ise yüzde 69 oldu.

İş uyuşmazlıklarında yüzde 60 başarı oranıyla taraflar 623 bin 576 dosyada mahkemeye gitmeden anlaştı. 270 bin 652 dosyadan 144 bin 752’sinde anlaşma sağlanan ticari uyuşmazlıklarda başarı oranı yüzde 53, 16 bin 455 dosyanın anlaşma sağlandığı tüketici uyuşmazlıklarında ise bu oran yüzde 59 oldu. İhtiyarı arabuluculukta ise 438 bin 662 dosyanın 429 bin 486’sında anlaşma sağlanırken, başarı oranı yüzde 98 oldu.

ARABULUCULUKLA UYUŞMAZLIKLARDA ANLAŞMA SÜRECİ KISALDI

İş uyuşmazlıklarında bir dosyanın karara bağlanması ilk derece mahkemelerinde ortalama 555 gün, istinaf ve temyiz süreciyle birlikte bin günü bulurken, arabuluculuk kapsamında uyuşmazlıklar ortalama 10 günde çözüme kavuşturuluyor. Yine ticaret mahkemelerinde bir dosyanın karara bağlanması 547 gün sürerken, arabulucuların önünde bu dosya 20 günde sonuçlanıyor. Tüketici uyuşmazlıklarında da dava süreci ortalama 425 gün iken, arabulucuya başvurulması durumunda uyuşmazlıklar ortalama 20 gün gibi kısa bir sürede çözüme kavuşuyor.


Kaynak: Adalet Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/arabuluculuk-uygulamasi-ile-yillarca-surecek-davalar-is-uyusmazliklarinda-10-gunde-cozume-kavusturuluyor/feed/ 0
Yabancılara özel fatura düzenlenmesi de ihracat kapsamındaki e-fatura olarak mı düzenlenmelidir? https://www.muhasebenews.com/yabancilara-ozel-fatura-duzenlenmesi-de-ihracat-kapsamindaki-e-fatura-olarak-mi-duzenlenmelidir-3/ https://www.muhasebenews.com/yabancilara-ozel-fatura-duzenlenmesi-de-ihracat-kapsamindaki-e-fatura-olarak-mi-duzenlenmelidir-3/#respond Sun, 21 Jul 2019 14:00:10 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=64334 Yabancılara özel fatura düzenlenmesi de ihracat kapsamındaki e-fatura olarak mı düzenlenmelidir?

Özel fatura düzenlenmesi durumu sadece bavul ticareti uygulamasında vardır. Özel fatura diye adlandırılan uygulama fatura ve GÇB’nin tek belgede birleştirilmiş halidir. Belgenin hukuki yapısında  bir  değişikliğe  gidilmediği  sürece  uygulama  eskiden  olduğu  gibi  işlemeye  devam edecektir.

 

 


Kaynak: GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


 

]]>
https://www.muhasebenews.com/yabancilara-ozel-fatura-duzenlenmesi-de-ihracat-kapsamindaki-e-fatura-olarak-mi-duzenlenmelidir-3/feed/ 0
Hukuki Olarak El Atılan Taşınmazlara İlişkin Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı https://www.muhasebenews.com/hukuki-olarak-el-atilan-tasinmazlara-iliskin-anayasa-mahkemesinin-iptal-karari/ https://www.muhasebenews.com/hukuki-olarak-el-atilan-tasinmazlara-iliskin-anayasa-mahkemesinin-iptal-karari/#respond Mon, 06 May 2019 12:15:29 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=56967 Hukuki Olarak El Atılan Taşınmazlara İlişkin Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı

Kamulaştırmasız el atma; idarenin; özel mülkiyette bulunan taşınmazlara kişinin mülkiyet hakkını kısıtlayacak şekilde müdahale etmesidir. Doktrinde kamulaştırmasız el atmanın, idarenin kamu hizmetlerinin görülmesi için ihtiyaç duyduğu taşınmazları kamulaştırma işlemi olmaksızın veya kamulaştırma işlemine başlamakla birlikte bu işlemi sonuçlandırmaksızın özel hukuk kişilerine ait taşınmazlara el koyması veya taşınmaza fiili olarak el koymamakla beraber mülkiyet hakkının vermiş olduğu yetkileri kanunda öngörülenin üzerinde aşırı sınırlaması olduğu belirtilmiştir.

İdarenin bu müdahalesi, herhangi bir yasal dayanağı bulunmaksızın fiilen el atma şeklinde olabileceği gibi el atmanın yasal bir dayanağı bulunmakla beraber mülkiyet hakkının vermiş olduğu yetkilerin kullanılmasının uzun süre kısıtlanmasına yol açacak tarzda hukuken el atma şeklinde de olabilir.

Hukuken el atma kavramı, Kamulaştırma Kanunu’nda; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufun hukuken kısıtlanması” olarak tanımlanmıştır.

Hukuken el atma, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olmakla birlikte, çağdaş bir yaklaşımla ve sosyal devlet ilkesi gereği olarak uygulamada, taşınmaz malikine, dava yoluyla mülkiyetin bedele çevrilmesi ya da idarenin hakkın özünü zedeleyen el koyma eylemine son verilmesi yolu açılmıştır.

Anayasa Mahkemesinin İptal Kararından Önceki Durum  

Kamulaştırma Kanunu’nun Ek Madde 1’de idare tarafından hukuki olarak el atılan taşınmazlara ilişkin olarak uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde bu taşınmazın ilgili idareler tarafından kamulaştırılacağı hüküm altına alınmıştır.

İdareye beş yıllık süre imkanı tanıyan Kamulaştırma Kanunu Ek madde 1 07.09.2016’da Resmi Gazetede yayınlanan 6745 sayılı Kanun ile gelmiştir. İlgili hükümde aynen;

“Ek Madde 1- (Ek: 20/8/2016-6745/33 md.) Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır.” denilmektedir.

İşbu hüküm gereğince, idarenin eyleminin hukuka uygun olması için idareye kanundan kaynaklanan beş yıllık süre verilmiş olup; işbu sürenin tamamlanması neticesinde idare tarafından halen kamulaştırma yapılmamış olur ise idare tarafından taşınmaza hukuken el atılmış olmaktadır.

Buna göre, idareler imar planları yaparak özel mülkiyette bulunan taşınmazları resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayırabilmektedir. Bu kapsamda, yapılan düzenleme sonucu idarelerin özel mülkiyet konusu taşınmazları 5 yıllık süre zarfında imar programlarına alarak kamulaştırması gerekmektedir.

Uygulamada belediyenin, kamu kurumlarının talebi ile yaptığı bu kısıtlamalar yıllarca kamulaştırma yapmaksızın süresi belirsiz şekilde onlarca yıl devam etmektedir.

Bu kapsamda, mülk sahiplerinin taşınmazı üzerinde bulunan kısıtlılık nedeniyle hiçbir kullanım ve tasarrufta bulunma hakkı olmadığı gibi, idarelere taşınmazın kamulaştırılması ya da yapılaşmaya izin verilmesi kapsamında yapılan başvurular da anılan taşınmazların kamulaştırma programına alınmadığından kamulaştırılamayacağı gerekçesi ile reddedilmekteydi.

İdare tarafından söz konusu 5 yıllık süre içerisinde kamulaştırma yapılmaması halinde hukuki olarak el atılmış sayılan taşınmaza ilişkin olarak taşınmazın maliki tarafından idareye karşı idari yargıda dava açılabilmektedir. Ancak taşınmazın maliki tarafından dava açılmadan evvel idare ile uzlaşma süreci ile idareye başvuru işlemleri süreci tamamlanmalıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce 2942 sayılı kanuna eklenen geçici madde 11 uyarınca idareye karşı dava açma süresi 07.09.2021’de başlamakta idi. Şöyle ki;

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na, 6745 sayılı “Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu”nun 34. maddesi ile eklenen Geçici Madde 11 uyarınca;

“Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar.

Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Görüldüğü üzere, itiraz konusu madde, yürürlüğe girdiği tarihten önceki kısıtlılık sürelerinin dikkate alınmaması sonucunu doğurmaktaydı. Dolayısıyla bu düzenleme, zaten kısıtlılığı devam eden taşınmazlar yönünden Kanun’un ek 1. maddesiyle maliklere tanınan idareye başvuru ve idari yargıda dava açma hakkının kullanılabilmesi için geçmesi gereken beş yıllık süreyi yeniden başlatmaktaydı.                           

Söz konusu kararın Anayasa Mahkemesi tarafından iptaline karar verilmese isi idare tarafından taşınmaza hukuki olarak el atılması halinde 2021 tarihinden itibaren yasal olarak işlemlere başlanarak, uzlaşma süreci ve idareye başvuru süreçleri tamamlandıktan sonra dava yoluna gidilebilecekti. Dolayısıyla, idarenin hukuka aykırı işlemi nedeni ile mağdur olan kişiler, yargılamaya ilişkin bu düzenlemeyle birlikte bir kere daha mağdur durumda olmaktaydılar.

Zira, söz konusu düzenleme Anayasa ve AİHS maddelerine açık bir şekilde aykırı olup; söz konusu düzenlemenin uygulanması ile kişilerin dava açma hakkı yani mahkemeye erişim hakkı ellerinden ikinci kez alınarak “Etkili Başvuru Hakları” ihlal edilmekteydi.

Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı

Yukarıda sözü edilen kanun maddesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle “norm denetimi” kapsamında Anayasa Mahkemesine birçok başvuru yapılmıştır.

Anayasa Mahkemesi 28/3/2018 tarihli toplantısında E.2016/196 numaralı dosyada 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na, 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle eklenen geçici 11. maddenin iptaline karar vermiş olup; söz konusu karar 25/05/2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Söz konusu kanun hükmünün iptal edildiği Anayasa Mahkemesi’nin 2016/196 E. 2018/34 K. Sayılı ilamında aynen;

“Bunun yanında taşınmazın imar planında kamu hizmetine ayrılması henüz bir kamulaştırma yapılmayıp fiilen de taşınmaza el atılmadığı için mülkiyet hakkını ortadan kaldırmamakla birlikte malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Bu kapsamda kamu hizmet alanı olarak ayrılmasından dolayı taşınmaz üzerinde inşai faaliyette bulunulabilmesi mümkün olamadığı gibi bu durumun satış, bağış, ipotek ve diğer irtifak haklarının tesisi yönünden yapılacak işlemler ve taşınmazın rayiç değeri bakımından da olumsuz etkileri bulunmaktadır. Dolayısıyla imar uygulamalarının ve bu bağlamda taşınmazların imar durumunun kamu hizmet alanı olarak belirlenmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Nitekim 2942 sayılı Kanun’un ek 1. maddesinde de uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılması nedeniyle malikin tasarrufunun hukuken kısıtlandığı kabul edilmiştir. Bununla birlikte itiraz konusu kuralda olduğu gibi mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın belirsiz veya uzun süreli olması durumunda da mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur.” denilerek imar uygulaması sonucu taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilmesi suretiyle getirilen kısıtlamaların Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yeniden başlamasına yol açan itiraz konusu kararla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olmamasına istinaden iptaline karar verilmiştir.

Nitekim, Anayasa Mahkemesinin kararının gerekçesinde de belirtildiği üzere, mülkiyetin kontrolüne ilişkin söz konusu müdahaleler bakımından kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisi çerçevesinde söz konusu kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi yönünden belirtilen fiilî ve hukuki engeller sebebiyle malikin makul ve belirli bir süre boyunca bu kısıtlamalara katlanması beklenebilir. Ancak bu sürenin uzaması hâlinde söz konusu kısıtlamalar, taşınmaz malikine yüklenen külfeti ağırlaştıracağı gibi kısıtlılık süresinin uzamasına bağlı olarak malikin zararını karşılayabilecek herhangi bir giderim imkânının getirilmemesi de malike aşırı bir külfet yüklenmesine sebep olacaktır.

İtiraz konusu kanunda, imar uygulamasıyla getirilen kısıtlılık yönünden öngörülen beş yıllık sürenin maddenin yürürlük tarihinden itibaren yeniden başlaması hüküm altına alınmıştır. Başka bir ifadeyle, mülkiyet hakkından dilediği gibi tasarruf edebilmesi ve yararlanabilmesi kısıtlanan malikin kamulaştırma bedeline kavuşabilmesi veya söz konusu kısıtlılık hâlinin kaldırılarak mülkiyet hakkından yararlanabilmesi için geçmesi gereken beş yıllık sürenin yeniden başlaması söz konusu olmaktadır. Kanun koyucu bu süre nedeniyle malikin uğradığı zararları telafi etmeye veya gidermeye yönelik herhangi bir düzenleme ise getirmemiştir. Üstelik bu kısıtlılık nedeniyle açılacak davalarda taşınmazı kullanamamaktan doğan zararların tazminine yönelik bir düzenleme mevcut olmadığı gibi itiraz konusu kanun, yürürlük tarihinden önceki kısıtlılık sürelerinin de dikkate alınmamasına yol açmaktadır. Bu durum ise malike aşırı bir külfet yüklemekte ve kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozmaktadır. Anayasa Mahkemesi, iptal gerekçesi olarak Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ana ilkeleri düzenleyen 35. madde kapsamında incelenmesi akabinde söz konusu hüküm Anayasa’ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.

Netice itibariyle, itiraz konusu kanun maddesi ile mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olmamasına istinaden söz konusu kanun hükmü Anayasa Mahkemesi ile iptal edilerek işbu hukuka aykırılığın önüne geçilmesi sağlanmıştır.

Detay Bilgi İçin;
Avukat İpek Öztaş ipek@ozgunlaw.com

Kaynakça:

  1. Av. Temel Cemil, Av. Özülkü Taner Uygulamada Kamulaştırmadan Doğan Davalar Kamulaştırmasız El Atma Davaları Hukuki El Atma ve Geçici İşgalden Doğan Tazminat Davaları
  2. ÇABRİ, Sezer; Kamulaştırmasız El Atma Kavramının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 tarihli Kararı Doğrultusunda Tanımlanması
  3. Doç. Dr. Yalçınduran Türker
  4. Kamulaştırmasız El Koyma, Yetkin Yayınları
  5. YHGK 2010/5-662 E. 2010/551
  6. 15.12.2010 tarihli ilam
  7. Anayasa Mahkemesi’nin 28/3/2018 tarihli toplantısında tesis

 

 


Kaynak: Özgün Hukuk
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/hukuki-olarak-el-atilan-tasinmazlara-iliskin-anayasa-mahkemesinin-iptal-karari/feed/ 0
Serbest meslek kazancına tabi mükellefler şüpheli hale gelen alacaklarını gider yazabilir mi? https://www.muhasebenews.com/serbest-meslek-kazancina-tabi-mukellefler-supheli-hale-gelen-alacaklarini-gider-yazabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/serbest-meslek-kazancina-tabi-mukellefler-supheli-hale-gelen-alacaklarini-gider-yazabilir-mi/#respond Sat, 23 Mar 2019 08:00:41 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=52252 Serbest meslek kazancı ile ilgili olarak bir firmaya Haziran 2018 ayında kesilen 3 adet yüksek miktarlarda serbest meslek makbuzumuz var.
Haziran 2018 ayında gelir kaydettik. Ancak, makbuz kesilen firma makbuzların KDV’sini ve stopajı da beyan edip ödedi, geri kalan ana miktarı serbest meslek sahibine ödemiyor.
Serbest meslek sahibi kalan bedel için 2018 Ekim ayında icra takibi yaptı ancak tahsilatı mümkün olmadı. Bu durumda biz ödenmeyen ana miktarı serbest meslek kazanç defterinde gider bölümüne yazarak tahsil edilmeyen ücreti gidere kaydettik. Bu yapılan doğru bir hareket midir?

Serbest meslek kazınca şüpheli alacak yaratılamaz. Gider yazılamaz. Alacağınız için hukuki yollardan takibat yapılır.

 

 

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Aynı anda hem işletme hem de Serbest meslek defteri tutanlar Defter Beyan sisteminden beyannameleri nasıl gönderecekler?

 

 

 

Serbest Meslek Kazanç Defteri Nedir?

 

 

 

İşyerini kapatacak Serbest Meslek erbabı özel aracı için hangi tutardan makbuz kesecektir?

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/serbest-meslek-kazancina-tabi-mukellefler-supheli-hale-gelen-alacaklarini-gider-yazabilir-mi/feed/ 0
Ticari alacağımın olduğu şirketin sahibi el değiştirirse ticari alacaklarım tahsili ile ilgili hukuki bir sakınca doğar mı? https://www.muhasebenews.com/ticari-alacagimin-oldugu-sirketin-sahibi-el-degistirirse-ticari-alacaklarim-tahsili-ile-ilgili-hukuki-bir-sakinca-dogar-mi/ https://www.muhasebenews.com/ticari-alacagimin-oldugu-sirketin-sahibi-el-degistirirse-ticari-alacaklarim-tahsili-ile-ilgili-hukuki-bir-sakinca-dogar-mi/#respond Tue, 19 Mar 2019 11:30:16 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=49300 Limited şirketin satış yaptığı müşterilerinden bir tanesinin yıl içinde ortağı el değiştirmiş ve şirketin diğer tüm sicil bilgileri (vergi dairesi, vergi numarası.) Sabitken yalnızca şirketin adı değişmiştir.
Bu durumda adı değişen şirketten olan alacakların izlendiği cari hesap kodunun da değişmesi gerekir mi?
Cari hesap kodunun aynı kalmaya devam etmesinde olası bir ticari-hukuki uyuşmazlık açısından sakınca var mıdır?

Tüzel kişi unvanın değişmesi şirketin devamlılığını değiştiren veya etkileyen bir husus değildir. Ticari davalarda etkisi olmayacaktır, ancak mali işlemler için değişiklik gerekli mi, bu hususun ilgili bölüme sorulmasında fayda var, kişisel kanaatim belki bir düzeltme kaydı kâfi olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER

Devir Tarihinden Sonra Eski Unvana Düzenlenen Faturalar Ba Bildirim Formunda Hangi Unvanla Beyan Edilecektir.

 

 

 

E – Defter Uygulamasına Kayıtlı Kullanıcının Unvan Değişikliği Yapması Durumunda Nasıl Bir Yol İzlenir?

 

 

Devir Tarihinden Sonra Eski Unvana Düzenlenen Faturalar Ba Bildirim Formunda Hangi Unvanla Beyan Edilecektir.

 

 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/ticari-alacagimin-oldugu-sirketin-sahibi-el-degistirirse-ticari-alacaklarim-tahsili-ile-ilgili-hukuki-bir-sakinca-dogar-mi/feed/ 0