gvk – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Thu, 03 Mar 2022 07:01:07 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Menkul kıymet yatırım fonu katılma belgelerinden elde edilen kazanç üzerinden GVK geçici 67 inci maddesi kapsamında tevkifata tabi olup olmayacağı https://www.muhasebenews.com/menkul-kiymet-yatirim-fonu-katilma-belgelerinden-elde-edilen-kazanc-uzerinden-gvk-gecici-67-inci-maddesi-kapsaminda-tevkifata-tabi-olup-olmayacagi/ https://www.muhasebenews.com/menkul-kiymet-yatirim-fonu-katilma-belgelerinden-elde-edilen-kazanc-uzerinden-gvk-gecici-67-inci-maddesi-kapsaminda-tevkifata-tabi-olup-olmayacagi/#respond Thu, 03 Mar 2022 07:01:07 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=123554
Sayı:62030549-120[Geç.67-2017/1957070]-598169
Tarih:14/08/2020

T.C.

 

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

62030549-120[Geç.67-2017/1957070]-598169

14.08.2020

Konu

:

Menkul kıymet yatırım fonu katılma belgelerinden elde edilen kazanç üzerinden GVK geçici 67 inci maddesi kapsamında tevkifata tabi olup olmayacağı

 

İlgi

:

22/11/2017 tarihli ve 1957070 sayılı özelge talep formu.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; fiili olarak portföyünün en az % 51’i Borsa İstanbul A.Ş.’de işlem gören hisse senetlerinden oluşan ancak yatırım fonu katılma belgelerinin alındığı dönemde izahnamesinde ” portföyünde en az % 51 oranında Borsa İstanbul A.Ş.’de işlem gören hisse senedi bulundurma zorunluluğu” belirtilmemiş olan bir fonun izahnamesine daha sonraki bir tarihte izahname değişikliği suretiyle bu ibarenin ilave edilmesi durumunda, değişiklik öncesi ilgili fon katılma belgelerini satın alarak 1 yıldan uzun süreyle elde tutmuş olan yatırımcıların söz konusu fon katılma belgelerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlarının Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında stopaja tabi olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında;

 

“Bankalar ve aracı kurumlar takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla;

 

a) Alım satımına aracılık ettikleri menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarının alış ve satış bedelleri arasındaki fark,

 

b) Alımına aracılık ettikleri menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının itfası halinde alış bedeli ile itfa bedeli arasındaki fark,

 

c) Menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının tahsiline aracılık ettikleri dönemsel getirileri (herhangi bir menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracına bağlı olmayan),

 

d) Aracılık ettikleri menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının ödünç işlemlerinden sağlanan gelirler,

 

üzerinden % 15 (2006/10731 sayılı B.K.K. ile tam mükellef gerçek kişi ve kurumlar için bu oran %10 olarak uygulanır) oranında vergi tevkifatı yaparlar. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki mükellefler ile münhasıran menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı getirileri ile değer artışı kazançları elde etmek ve bunlara bağlı hakları kullanmak amacıyla faaliyette bulunan mükelleflerden 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları ve yatırım ortaklıklarıyla benzer nitelikte olduğu Maliye Bakanlığınca belirlenenler için bu oran % 0 olarak uygulanır.

 

 …

 

Hazine ve 4749 sayılı Kanuna göre kurulan varlık kiralama şirketleri tarafından yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerin alım satımı, itfası sırasında elde edilen getirileri ile bunların dönemsel getirilerinin tahsilinde, tam mükellef kurumlara ait olup, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri ile sürekli olarak portföyünün en az % 51’i İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisse senetlerinden oluşan yatırım fonlarının bir yıldan fazla süreyle elde tutulan katılma belgelerinin elden çıkarılmasında ve hisse senetleri kâr paylarının hisse sahipleri adına tahsilinde bu fıkra hükümleri uygulanmaz. Tam mükellef kurumlara ait olup, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler için, Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 80 inci madde hükümleri uygulanmaz.

….”

 

hükümlerine yer verilmiştir.

 

Ayrıca, konu ile ilgili olarak yayımlanan 258 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Geçici 67 nci Maddenin (1) Numaralı Fıkra Hükümlerinin Uygulanmayacağı Gelirler” başlıklı bölümünün “1.1.2” numaralı alt bölümünde;

 

“Gelir Vergisi Kanununun Geçici 67 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında bankalar ve aracı kurumlarca tevkifata tabi tutulacak menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirlere yer verilmiş, anılan fıkranın altıncı paragrafında ise bu fıkra hükümlerinin uygulanmayacağı gelirler belirlenmiştir.

 

5527 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle, Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonlarının katılma belgelerinin ilgili olduğu fona iadesi ile menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin alım satımından elde edilen gelirler Geçici 67 nci maddenin (1) numaralı fıkrası kapsamında tevkifat uygulamasına dahil edilmiş, sürekli olarak portföyünün en az % 51’i İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisse senetlerinden oluşan yatırım fonlarının bir yıldan fazla süreyle elde tutulan katılma belgelerinin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler ise tevkifat kapsamı dışına çıkarılmıştır.

 

5527 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeler çerçevesinde, Geçici 67 nci maddenin (1) numaralı fıkra hükümlerinin uygulanmayacağı gelirler aşağıda gösterilmiştir:

 

-Hazine tarafından yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerin (Eurobond) alım-satımı, itfası sırasında elde edilen getirileri ve bunların dönemsel getirilerinin tahsili,

 

-Hisse senetleri kar payları,

 

-Tam mükellef kurumlara ait olup, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler,

 

-Sürekli olarak portföyünün en az % 51’i İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisse senetlerinden oluşan yatırım fonlarının bir yıldan fazla süreyle elde tutulan katılma belgelerinin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler tevkifat kapsamında olmayacaktır.

 

Ancak, yatırım fonu katılma belgelerinin elden çıkarılmasından elde edilen gelirlerin tevkifat kapsamı dışında tutulabilmesi için, satışı yapılan yatırım fonu katılma belgesinin satış tarihi ile alım tarihi arasında geçen 1 yıllık sürede, söz konusu fon katılma belgesinin fon iç tüzüğüne göre sürekli olarak portföyünün en az % 51’inin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisse senetlerinden oluşması gerekmektedir.”

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

 

Diğer taraftan, yatırım fonlarının kuruluşlarına, faaliyet ilke ve kurallarına, katılma payları ile bunların ihracına ve kamunun aydınlatılmasına ilişkin esasların düzenlendiği, 9/7/2013 tarihli ve 28702 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliğinin (III-52.1) 8 inci maddesinde; “Şemsiye fon içtüzüğü, katılma payı sahipleri ile kurucu, portföy saklayıcısı ve varsa yönetici arasında fon portföyünün inançlı mülkiyet esaslarına göre işletilmesini, Kanunun 56 ncı maddesi kapsamında saklanmasını, vekalet akdi hükümlerine göre yönetimini ve garantili fonlarda garantiye ilişkin esasları konu alan genel işlem şartlarını içeren iltihaki bir sözleşmedir.” hükmüne, 11 inci maddesinde de; “Her bir fonun katılma payı ihracı için Kurulca belirlenen standartlara uygun olarak izahname ve yatırımcı bilgi formu düzenlenir ve Kurulca istenen diğer bilgi ve belgelerle birlikte kurucu tarafından Kurula başvurulur….” hükmüne yer verilmiş olup, ilgili mevzuat gereği yatırım fonları katılma payları izahnamelerinde yer alan ayrıntılı yatırım stratejileri doğrultusunda ihraç edilmek durumundadır.

 

Buna göre, yatırım fonu katılma belgelerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tevkifat kapsamı dışında tutulabilmesi için satışı yapılan fon katılma belgelerinin satış tarihi ile alım tarihi arasında geçen 1 yıllık sürede, söz konusu katılma belgesinin ait olduğu fonun, iç tüzüğe (izahname) göre sürekli olarak portföyünün en az % 51’inin Borsa İstanbul A.Ş.’de işlem gören hisse senetlerinden oluşan bir fon olması gerekmektedir.

 

Dolayısıyla, fon katılma belgelerinin satış tarihi ile alım tarihi arasında geçen 1 yıllık süre boyunca, fon iç tüzüğünde (izahname), sürekli olarak portföyünün en az % 51’inin Borsa İstanbul A.Ş.’de işlem gören hisse senetlerinden oluşması şartının bulunmaması halinde, elde edilecek kazancın tevkifat kapsamı dışında tutulması söz konusu olmayıp, gelir vergisi istisnasının elde tutma süresine ilişkin şartının fiilen sağlanıyor olmasının yahut satış tarihi ile alım tarihi arasında geçen 1 yıllık süre içerisinde izahnamede gerekli değişikliğin yapılmış olmasının söz konusu tevkifat uygulamasına etkisi bulunmamaktadır.

 

Bununla birlikte, bahsi geçen fona ait katılma belgelerinin, gerek izahnamede fon portföyünün sürekli olarak en az %51’nin Borsa İstanbul A.Ş.’de işlem gören hisse senetlerinden oluşacağına ilişkin yapılan değişiklik sonrasında alınarak 1 yıldan fazla süreyle elde tutulmasından, gerekse izahname değişikliği öncesi alınarak değişiklikten itibaren 1 yıldan fazla süreyle elde tutulmasından doğacak kazançlar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifat yapılmayacağı tabiidir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/menkul-kiymet-yatirim-fonu-katilma-belgelerinden-elde-edilen-kazanc-uzerinden-gvk-gecici-67-inci-maddesi-kapsaminda-tevkifata-tabi-olup-olmayacagi/feed/ 0
Avrupa Birliği destekli projelerde alınan tercümanlık hizmeti bedelleri üzerinden GVK Geçici 84 üncü maddesi uyarınca tevkifat yapılıp yapılmayacağı hk. https://www.muhasebenews.com/avrupa-birligi-destekli-projelerde-alinan-tercumanlik-hizmeti-bedelleri-uzerinden-gvk-gecici-84-uncu-maddesi-uyarinca-tevkifat-yapilip-yapilmayacagi-hk/ https://www.muhasebenews.com/avrupa-birligi-destekli-projelerde-alinan-tercumanlik-hizmeti-bedelleri-uzerinden-gvk-gecici-84-uncu-maddesi-uyarinca-tevkifat-yapilip-yapilmayacagi-hk/#respond Thu, 20 Jan 2022 07:18:20 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=121133

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı

:

84098128-120[Geç.84-2017/1]-126172

14.11.2017

Konu

:

Avrupa Birliği destekli projelerde alınan tercümanlık hizmeti bedelleri üzerinden GVK Geçici 84 üncü maddesi uyarınca tevkifat yapılıp yapılmayacağı hk.

 

İlgi

:

29/09/2017 tarihli ve 16 sayılı yazı ve eki özelge talep formunuz.

 

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; Avrupa Birliği tarafından desteklenen hibe projeler kapsamında Üniversitenize tercümanlık hizmeti verecek serbest meslek erbabına yapılacak ödemeler üzerinden, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Geçici 84 üncü maddesi uyarınca gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde, “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

 

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır…” denilmiş, 66’ncı maddesinde de “Serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabıdır. Serbest meslek faaliyetinin yanında meslekten başka bir iş veya görev ile devamlı olarak uğraşılması bu vasfı değiştirmez…” hükmüne yer verilmiştir.

 

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hüküm altına alınmış olup, maddenin 2/b alt bendine göre serbest meslek kazancı kapsamına giren ödemelerden sorumlularca % 20 (2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre) nispetinde gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekeceği belirtilmiştir.

 

Aynı Kanunun geçici 84 üncü maddesinde de, “Avrupa Birliği organlarıyla akdedilen ve usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmalar çerçevesinde proje karşılığı sağlanan hibeler, özel bir fon hesabında tutulur ve gelir olarak dikkate alınmaz. Söz konusu hibelerle gerçekleştirilecek projelere ilişkin olarak bu fondan yapılan harcamalar, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider ve maliyet olarak dikkate alınmaz. Proje sonunda herhangi bir şekilde harcanmayan ve iade edilmeyen tutarın kalması halinde bu tutar gelir kaydedilir.

 

Birinci fıkra çerçevesinde sağlanan hibelerle finanse edilen yıllara sâri inşaat ve onarım işlerine ilişkin ödemeler üzerinden ve yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden, fon hesabından yapılan harcama tutarları ile sınırlı olmak üzere, 94’üncü maddenin birinci fıkrasının (2) ve (3) numaralı bentleri ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 30’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca vergi kesintisi yapılmaz.” hükmü yer almaktadır.

 

Buna göre, Avrupa Birliği organlarıyla akdedilen ve usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmalar çerçevesinde proje karşılığı sağlanan hibelerle finanse edilen tercümanlık hizmeti dolayısıyla fon hesabından serbest meslek erbaplarına yapılan ödemelerden, Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 84 üncü madde uyarınca gelir vergisi kesintisi yapılmayacaktır.

 


Kaynak: GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/avrupa-birligi-destekli-projelerde-alinan-tercumanlik-hizmeti-bedelleri-uzerinden-gvk-gecici-84-uncu-maddesi-uyarinca-tevkifat-yapilip-yapilmayacagi-hk/feed/ 0
Tekstil ve moda tasarımı çalışmalarından (çanta ve cüzdan kalıpları) dolayı GVK 18 inci maddesindeki istisna hükmünden yararlanılıp yararlanılmayacağı. https://www.muhasebenews.com/tekstil-ve-moda-tasarimi-calismalarindan-canta-ve-cuzdan-kaliplari-dolayi-gvk-18-inci-maddesindeki-istisna-hukmunden-yararlanilip-yararlanilmayacagi/ https://www.muhasebenews.com/tekstil-ve-moda-tasarimi-calismalarindan-canta-ve-cuzdan-kaliplari-dolayi-gvk-18-inci-maddesindeki-istisna-hukmunden-yararlanilip-yararlanilmayacagi/#respond Tue, 04 Jan 2022 06:38:46 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=120450

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

 

Sayı

:

E-62030549-120[18-2021/523]-1175232

28.12.2021

Konu

:

Tekstil ve moda tasarımı çalışmalarından (çanta ve cüzdan kalıpları) dolayı GVK 18 inci maddesindeki istisna hükmünden yararlanılıp yararlanılmayacağı.

İlgi (a) da kayıtlı özelge talep formunda, Çanta ve Cüzdan Kalıpları” adlı tekstil ve moda tasarım çalışmaları yaptığınız belirtilerek, söz konusu çalışmalar dolayısıyla Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesinde yer alan istisna hükmünden yararlanılıp yararlanılmayacağı hususunda görüş talep edilmesi üzerine ilgi (b) de kayıtlı yazımız ile Başkanlığımız görüşü tarafınıza bildirilmiştir.

Bu defa, ilgi (c) de kayıtlı özelge talep formunda, söz konusu “Çanta ve Cüzdan Kalıpları” adlı tekstil ve moda tasarım çalışmalarınızdan dolayı telif hakkı geliri elde ettiğinizi, çizmiş olduğunuz tasarımları kullanmak isteyen kullanıcıların gerekli telif ücretini ödemesiyle birlikte dijital olarak internet ortamı üzerinden herhangi bir fiziki teslimat olmadan Portable Document Format (pdf) dosyalarını almak suretiyle bu tasarıma ait kullanma haklarına sahip oldukları belirtilerek, söz konusu çalışmalarınızdan elde ettiğiniz telif hakkı kazancından dolayı Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesinde yer alan istisna hükmünden yararlanılıp yararlanılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde, “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmıyan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.

…”hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 18 inci maddesinde, “Müellif, mütercim, heykeltraş, hattat, ressam, bestekâr, bilgisayar programcısı ve mucitlerin ve bunların kanuni mirasçılarının şiir, hikaye, roman, makale, bilimsel araştırma ve incelemeleri, bilgisayar yazılımı, röportaj, karikatür, fotoğraf, film, video band, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu gibi eserlerini gazete, dergi, bilgisayar ve internet ortamı, radyo, televizyon ve videoda yayınlamak veya kitap, CD, disket, resim, heykel ve nota halindeki eserleri ile ihtira beratlarını satmak veya bunlar üzerindeki mevcut haklarını devir ve temlik etmek veya kiralamak suretiyle elde ettikleri hasılat Gelir Vergisinden müstesnadır.

Eserlerin neşir, temsil, icra ve teşhir gibi suretlerle değerlendirilmesi karşılığında alınan bedel ve ücretler istisnaya dahildir.

Yukarıda yazılı kazançların arızî olarak elde edilmesi istisna hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmez.

Serbest meslek kazançları istisnasının, bu Kanunun 94 üncü maddesi uyarınca tevkif suretiyle ödenecek vergiye şümulü yoktur.

Bu madde kapsamındaki kazançları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı aşanlar bu istisnadan faydalanamazlar. Bu durumda olanların, 94 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında tevkifat yapma yükümlülüğü yoktur.” hükmü yer almaktadır.

Anılan Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya ziraî işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiş olup anılan fıkranın (2) numaralı bendinin; (a) alt bendinde, 18 inci madde kapsamına giren serbest meslek işleri dolayısıyla yapılan ödemelerden (2009/14592 sayılı BKK gereğince) % 17 oranında, (b) alt bendinde ise diğerlerinden (2009/14592 sayılı BKK gereğince) %20 oranında, gelir vergisi tevkifatı yapılması öngörülmüştür.

Diğer taraftan, konuya ilişkin olarak yayımlanan 311 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiş olup anılan Tebliğin “İstisnanın kapsamı ve istisnadan yararlanma şartlarıbaşlıklı 3 üncü maddesinde, (1) 193 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde serbest meslek kazanç istisnasından yararlanan mükellefler ve istisna kapsamında olan eserler sayılmış olup, söz konusu maddede hangi hasılatın istisna kapsamında olduğu da ayrıca belirtilmiştir. Buna göre;

a) Anılan istisnadan yararlanma hakkı; müellif, mütercim, heykeltraş, hattat, ressam, bestekâr, bilgisayar programcısı, mucitler ve bunların kanuni mirasçılarına tanınmıştır.

b) İstisna kapsamına; şiir, hikâye, roman, makale, bilimsel araştırma ve incelemeleri, bilgisayar yazılımı, röportaj, karikatür, fotoğraf, film, video band, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu gibi eserler ile ihtira beratları girmektedir.

c) İstisna uygulanacak hasılat, eserlerin; gazete, dergi, bilgisayar ve internet ortamı, radyo, televizyon ve videoda yayınlanması veya kitap, CD, disket, resim, heykel ve nota halindeki eserleri ile ihtira beratlarının satılması veya bunlar üzerindeki mevcut hakların devir ve temlik edilmesi veya kiralanması karşılığında elde edilen hasılattır. Eserlerin neşir, temsil, icra ve teşhir gibi suretlerle değerlendirilmesi karşılığında alınan bedel ve ücretler de istisna kapsamındaki hasılata dahildir.

(2) 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine göre bazı eserlerde kayıt ve tescil zorunlu, bazı eserlerde ise ihtiyari tutulmuştur. 193 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde yer alan serbest meslek kazanç istisnasından yararlanabilmek için maddede belirtilen eserlerden kayıt ve tescili zorunlu olanların kayıt ve tescil ettirilmesi şart olup, diğer eserlerde kayıt ve tescil şartı aranmayacaktır.

(3) Kültür ve Turizm Bakanlığınca kayıt-tescil edilen eserlerin, aynı zamanda 193 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde sayılan eserler veya bu eserlere benzerlik gösteren eserlerden olması şart olup, 5846 sayılı Kanuna göre kayıt-tescil edilen tüm eserler istisna kapsamına girmemektedir.”

açıklamasına yer verilmiştir.

İlgide kayıtlı özelge talep formu ekinde yer alan Kültür ve Turizm Bakanlığının 19/03/2021 tarih ve 2021/4439 numaralı Güzel Sanat Eserlerine İlişkin Kayıt-Tescil Belgesine göre, “Çanta ve Cüzdan Kalıpları” adlı çalışmanızın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine göre eser olarak kayıt ve tescil edildiği anlaşılmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, “Çanta ve Cüzdan Kalıpları” adlı tekstil ve moda tasarım çalışmalarınız, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde güzel sanat eseri olarak değerlendirilmiş olmakla birlikte, söz konusu çalışmalar Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesinde sayılan eser gurupları içerisinde yer almadığından, aynı maddede belirtilen istisna hükmünden faydalanmanız mümkün bulunmamakta olup, söz konusu faaliyetiniz dolayısıyla elde edeceğiniz kazancınızın serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

 


Kaynak: GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tekstil-ve-moda-tasarimi-calismalarindan-canta-ve-cuzdan-kaliplari-dolayi-gvk-18-inci-maddesindeki-istisna-hukmunden-yararlanilip-yararlanilmayacagi/feed/ 0
Apartman ve site yönetimleri isteğe bağlı olarak yevmiye defteri tutabilir mi? https://www.muhasebenews.com/apartman-ve-site-yonetimleri-istege-bagli-olarak-yevmiye-defteri-tutabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/apartman-ve-site-yonetimleri-istege-bagli-olarak-yevmiye-defteri-tutabilir-mi/#respond Tue, 07 Dec 2021 08:30:29 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=118967 Site yönetimleri herhangi bir defter tutmak zorunda değillerdir. İsteğe bağlı olarak yevmiye defteri tutabilirler mi?

Site ve Apt. yönetimleri 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre Karar Defteri (Kat Malikleri Kurulu Defteri) tutmak zorundadır. 

Vergi Usul Kanununun 182. ve izleyen maddelerinde bilanço esasına göre tutulması gereken defterler, 193. maddesinde ise işletme hesabı esasına göre tutulması gereken defterler düzenlenmiştir. 

Apartman ve siteler yukarıda sayılan defter tutma esaslarından herhangi birine tabi olmadıklarından vergi hukuku açısından defter tutmakla yükümlü değildirler. 

İsteğe bağlı olarak işletme defteri veya yevmiye defteri tutabilirler.

Bilanço Esasında Tutulacak Defterler

Madde 182

Bilanço esasında aşağıdaki defterler tutulur:

1. Yevmiye defteri;

2. Defterikebir;

3. Envanter defteri (Mevcudat ve muazene defteri);            

4. (Ek: 30/12/1980- 2365/27 md. Mülga: 22/7/1998 – 4369/82 md.) 

İşletme Hesabı Esasında Tutulacak Defterler

Madde 193

(Değişik: 30/12/1980 – 2365/29 md.) İşletme hesabı esasında aşağıdaki defterler tutulur:

1.İşletme hesabı defteri (İşletme hesabını ihtiva eden)

2.(Mülga: 22/7/1998 – 4369/82 md.)

Defterlerini tuttuğu apartmanın hesaplarının tutulmasında kullanılan program için yapılan giderlerin KDV ve GVK açısından değerlendirilmesi

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

KAYSERİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Sayı : 50426076-120[68-2015/20-589]-50923 21.09.2017
Konu : Defterlerini tuttuğu apartmanın hesaplarının tutulmasında kullanılan program için yapılan giderlerin KDV ve GVK açısından değerlendirilmesi

       İlgide kayıtlı özelge talep formu ve ekindeki belgelerin incelenmesinden, serbest muhasebeci mali müşavir olarak bağımsız çalıştığınız, müşterileriniz arasında bulunan …. Apartmanının, sadece defterini tuttuğunuz ve bina görevlisi ile ilgili SGK bildirimlerini yaptığınız, binaya ait tahsilatların yapılması, gelirlerinin idaresi veya benzeri yönetim faaliyetleri ile ilgili görev ve sorumlulukları üstlenmediğiniz, bu nedenle söz konusu apartman yönetimine daha rahat bilgi verebilmek ve bina ile ilgili hesapların kontrolünü sağlamak amacıyla site yönetim yazılımından faydalanmak için …. A.Ş. ile anlaştığınız ve söz konusu firmanın her dönem başında yazılım kullanımına ait bedeli fatura edeceğinden bahisle, düzenlenecek faturada gösterilen katma değer vergisinin (KDV) indirim konusu yapılıp yapılmayacağı ile ödenen bedellerin serbest meslek kazancınızın tespitinde gider olarak indirilip indirilmeyeceği hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.           

            GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

         193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

         -65 inci maddesinde, her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançların serbest meslek kazancı olduğu, serbest meslek faaliyetinin; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması olduğu,         

         -66 ncı maddesinde, serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenlerin, serbest meslek erbabı olduğu, serbest meslek faaliyetinin yanında meslekten başka bir iş veya görev ile devamlı olarak uğraşılmasının bu vasfı değiştirmeyeceği,     

         -67 nci maddesinde, serbest meslek kazancının bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısıyla yapılan giderler indirildikten sonra kalan fark olduğu,  

         -68 inci maddesinin 1 inci fıkrasında, mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderlerin (İkametgâhlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgâh için ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgâhı kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın yarısını gider yazabilirler.) 7 nci fıkrasında, mesleki faaliyetin ifası için ödenen mal ve hizmet alım bedellerinin serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak hasılattan indirileceği,

         hükümlerine yer verilmiştir.   

         Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının 1 numaralı bendinde yer alan genel giderlerin, serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirilebilmesi için kazancın elde edilmesi ve idamesi ile açık ve doğrudan bir bağının bulunması, yapılan işin mahiyetine uygun olması ve iş hacmi ile mütenasip olması gerekmektedir.

         Bu hüküm ve açıklamalara göre, kayıtlarını tuttuğunuz apartmanın hesaplarının tutulmasında kullanılan program için yapılan giderlerin, apartmana yansıtılmadan tarafınızca karşılanması halinde, Gelir Vergisi Kanununun 68 inci maddesine göre gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.               

            KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

         3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;        

         -1/1 inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,   

         -29 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan KDV’den, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen KDV’yi indirebilecekleri, 3 üncü fıkrasında ise, İndirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,          

         -30 uncu maddesinin (a) fıkrasında, vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV’nin,  (d) fıkrasında da, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen KDV’nin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV’den indirilemeyeceği, 

         hükümleri yer almaktadır.      

         Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin “III/C. İndirim” başlıklı bölümünde konuya ilişkin gerekli açıklamalara yer verilmiştir.          

         Buna göre, söz konusu kayıtların tutulması için kullanılan programa ilişkin yapılan giderin Gelir Vergisi Kanununa göre kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine yönelik indirimi kabul edilen bir gider olarak değerlendirilmesi koşuluyla, bu giderlere ilişkin yüklenilen KDV’nin de indirim konusu yapılması mümkündür.


Kaynak: ismmmo,GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/apartman-ve-site-yonetimleri-istege-bagli-olarak-yevmiye-defteri-tutabilir-mi/feed/ 0
Avukatların KDV ile imtihanı https://www.muhasebenews.com/avukatlarin-kdv-ile-imtihani/ https://www.muhasebenews.com/avukatlarin-kdv-ile-imtihani/#respond Mon, 12 Apr 2021 01:00:02 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=107539

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Yargının üç saç ayağından biri olan savunma makamını temsil eden avukatlar, son zamanlarda maalesef üzücü olaylarla gündemde yer etmektedirler. Bir zamanlar sağlık çalışanlarına yapılan saldırıların yer aldığı haberler, yerini maalesef bugünlerde avukatlara yapılan saldırılara bırakmıştır. Öncelikle hangi meslekten olursa olsun, evine ekmek götürmek için çalışan insanlara, sırf işini yapıyor diye yapılan bu menfur saldırıları kınıyor, saldırılarda hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum. Daha medeni bir ülkede yaşayabilme ümidimizi kaybetmemek dileğiyle…

Bu tatsız girişten sonra, bu yazımda son dönemde yapılan bazı mevzuat değişikliklerinin avukatların vergilendirilmesine olan etkisini değerlendireceğim. Avukatlık, Avukatlık Kanunu uyarınca kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Bu nedenle avukatlar, ücretli olarak çalışmadıkları sürece, serbest meslek erbabı olarak vergilendirilirler. Bunun sonucunda serbest meslek defteri tutmak, verdikleri hizmetler nedeniyle serbest meslek makbuzu düzenlemek zorundadırlar. Halihazırda bu mükellefiyetler elektronik ortamda yerine getirilmektedirler.

Serbest meslek erbabının gelir vergisi açısından vergilendirilmesi Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun 65-68. maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemeler uyarınca, avukatlar dahil serbest meslek erbabının vergilendirilmesinde “tahsilat esası” geçerlidir. Yani, tahsil edilen gelirlerden ödenen giderler düşüldükten sonra kalan net gelir üzerinden gelir vergisi hesaplanıp ödenir. Hizmetin, GVK’nın 94. maddesinde sayılanlara verilmesi halinde ödeme yapacak olan bu kişi veya kurumlar tarafından ödenecek brüt tutar üzerinden %20 oranında gelir vergisi stopajı yapılır. Yapılan bu stopaj, serbest meslek erbabının hesaplayacağı gelir vergisinden mahsup edilir, mahsup edilemeyen fazla stopaj müracaat üzerine iade edilir. Avukatlara yapılan ödemelerdeki (özellikle karşı vekalet ücretlerindeki) gelir vergisi stopajı uzun süre tartışmalı olmuş ve en son 311 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile karşı vekalet ücretlerindeki gelir vergisi stopajına ilişkin belirsizlikler büyük oranda giderilmiştir. Özetle, karşı vekalet ücretinde ödemeyi yapanın (avukatın vekalet edip edip hizmet sunduğu taraf değil de davayı kaybedip dava giderlerini ödemek durumda kalan tarafın) kimliğine bağlı olarak stopaj yükümlülüğünün doğduğu bir sistem oturtulmuştur.

Avukatların serbest meslek erbabı olarak KDV karşısındaki durumu ise gelir vergisinden oldukça farklıdır. Zira gelir vergisi açısından tahsilat esası söz konusu iken KDV açısından tahakkuk esası geçerlidir. Diğer bir ifadeyle, sunulan hizmet nedeniyle alacak miktar ve tutar itibariyle kesinleşmişse (hizmet tamamlanıp ifa edilmişse) tahsilat olmasa da KDV açısından vergiyi doğuran olay gerçekleşmektedir. Bu noktada, avukatlıkta özellikle davalara ilişkin vekalet hizmetinde, hizmetin ne zaman tamamlanıp KDV’nin hesaplanması gerektiği konusu önem arz etmektedir. Bu noktada, yargılama devam edip kesin yargı kararı çıkıncaya kadar hizmetin devam ettiği ileri sürülebileceği gibi her bir yargı aşamasında (ilk derece, istinaf, temyiz) kısım kısım hizmet ifası gerçekleştiği de ileri sürülebilir. Kesin değerlendirmeyi, avukatla müvekkili arasında yapılan sözleşmeye bakarak yapmak en doğrusudur. Hizmet devam ederken veya başta tahsil edilen bir para varsa gelir elde edilmiş sayılır; ayrıca bu durumda serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekeceğinden hizmet tamamlanmasa bile KDV Kanunu’nun 10/b maddesi uyarınca KDV de hesaplanması gerekecektir. (Hizmet tamamlanmadığından bu durumda KDV hesaplanmaması, makbuzun KDV’siz düzenlenmesi gerektiği de iddia edilebilir.)

Serbest meslek erbabının gelir vergisi ve KDV açısından farklı esaslara (tahsilat/tahakkuk) tabi olması, hizmetin verilip makbuzun düzenlendiği ancak tahsilatın yapılmadığı durumda, serbest meslek erbabının müşterisini finanse ettiği bir duruma neden olmaktadır. Avukatlar özelinde serbest meslek erbabının bir tacir olmadığı dikkate alındığında, bu ayrışmanın onlar açısından ne derece finansal sorunlara yol açabileceği ortadadır. Özel kişiler asındaki ilişkilerde tahsilat riskine Devletin müdahalesi elbette düşünülemez, ancak vergi kanunlarındaki düzenlemelerin de bu haksızlığa yol açtığı ortadadır. Hele ki avukatın tahsilat için muhatabı kamu kurumları ise konu daha da vahimleşmektedir. Adli yardım ile ceza yargılamalarında baronun avukat ataması, zorunlu arabuluculuk gibi durumlarda savcılık, Hazine veya Adalet Bakanlığı tarafından ödenen ücretler aylar sonra ödenmektedir. Bu durum ise avukatların Devleti finanse etmesi sonucunu doğurmaktadır. Bugün bu uygulamalardan ekseriyeti itibariyle mesleğinin başındaki avukatlar yararlanmakta olup finansman ihtiyacı içinde olduklarında şüphe yoktur. Bu nedenle, avukatların tahsil etmediği KDV’yi Devlete ödemesinin önüne geçecek bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Peki bu düzenleme nasıl yapılabilir?

İlk alternatif, KDV Kanunu’nda değişiklik yapılarak avukatların sunduğu hizmetlerde KDV açısından vergiyi doğuran olayı tahsilata bağlayan bir düzenleme yapılmasıdır. Ancak, oturmuş bir KDV uygulamasında, KDV Kanunu’nun sistematiği ve belge düzenine olan bağlılığı dikkate alındığında bu ihtimalin düşük olduğunu, uygulanmasının da çeşitli zorluklar içerdiğini ve suiistimale de açık kapı bıraktığını kabul etmek gerekir. Bu nedenle, daha mümkün olan ikinci alternatifi dikkatinize sunuyorum: KDV tevkifatı.

Halihazırda yürürlükte olan KDV tevkifatı uygulaması ile yukarıda izah ettiğim sorunu aşmak mümkündür. KDV tevkifatı, detayları KDV Uygulama Genel Tebliğinde (KDVUGT) açıklanan ve Devletin KDV tahsilatını güvence altına almak ve hızlandırmak amacıyla uyguladığı bir müessesedir. Yakın zamanda yayımlanan 35 seri numaralı KDV Tebliğinde de KDV tevkifatına ilişkin önemli değişiklikler yapıldı. 1 Mart 2021 tarihli yazımda bu konuya ilişkin değerlendirmelerimi paylaşmıştım. Söz konusu Tebliğ ile avukatları da ilgilendiren değişiklikler yapılmış olup bu değişiklik sonrasında, 1 Mart 2021 tarihinden itibaren avukatların KDV tevkifatı karşısındaki durumu aşağıdaki gibidir.

KDVUGT’nin I/C-2.1.3.2.2 bölümündeki açıklamalar uyarınca “belirlenmiş alıcılara” karşı ifa edilen etüt, plan-proje, danışmanlık, denetim ve benzeri hizmetlerde alıcılar tarafından (9/10) oranında KDV tevkifatı uygulanmaktadır. Söz konusu düzenlemede “Avukatların hukuki ihtilaflarla ilgili olarak yargı mercileri nezdinde veya yargı kararlarının sonuçları ile ilgili olarak vekâlet akdi çerçevesinde (icra vb.) verdikleri hizmetler prensip olarak tevkifat kapsamına girmemektedir. Avukatların verdikleri danışmanlık hizmetleri ise tevkifata tabidir. Avukatlarla yapılan sözleşmede avukatlık ve danışmanlık hizmetleri birlikte yer alıyorsa, bu iki unsur ayrı ayrı ücretlendirilmediği takdirde, toplam sözleşme bedeli üzerinden tevkifat uygulanır.” açıklaması yer almaktadır.

Tebliğin; “Yukarıda Belirlenenler Dışındaki Hizmetler” başlıklı I/C-2.1.3.2.13 bölümünde; “KDV mükellefleri tarafından, 5018 sayılı Kanuna ekli cetveller kapsamındaki idare, kurum ve kuruluşlara ifa edilen ve yukarıda belirtilmeyen diğer bütün hizmet ifalarında söz konusu idare, kurum ve kuruluşlar tarafından (5/10) oranında KDV tevkifatı uygulanır.”, açıklaması, “Tevkifat Uygulamasında Sınır” başlıklı I/C-2.1.3.4.1 bölümünde ise “…Kısmi tevkifat uygulaması kapsamına giren her bir işlemin KDV dahil bedeli 1.000 TL’yi aşmadığı takdirde, hesaplanan KDV tevkifata tabi tutulmaz. Sınırın aşılması halinde ise tutarın tamamı üzerinden tevkifat yapılır…” açıklaması yer almaktadır.

Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın) ise Tebliğde aşağıdaki şekilde sayılmıştır:

• 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar, il özel idareleri ve bunların teşkil ettikleri birlikler, belediyelerin teşkil ettikleri birlikler ile köylere hizmet götürme birlikleri,

• Yukarıda sayılanlar dışındaki, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları,

• Döner sermayeli kuruluşlar,

• Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

• Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları,

• Bankalar,

• Sigorta ve reasürans şirketleri,

• Sendikalar ve üst kuruluşları,

• Vakıf üniversiteleri,

• Mobil elektronik haberleşme işletmecileri,

• Büyükşehir belediyelerinin su ve kanalizasyon idareleri,

• Kamu iktisadi teşebbüsleri (Kamu İktisadi Kuruluşları, İktisadi Devlet Teşekkülleri),

• Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar,

• Türkiye Varlık Fonu ile alt fonlara devredilen kuruluşlar,

• Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dahil bütün borsalar,

• Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan idare, kurum ve kuruluşlara ait olan (tek başına ya da birlikte) kurum, kuruluş ve işletmeler,

• Payları Borsa İstanbul (BİST)A.Ş.’nde işlem gören şirketler,

• Kalkınma ve yatırım ajansları.

Yukarıdaki Tebliğ düzenlemeleri uyarınca, avukatların KDV tevkifatı karşısındaki durumu aşağıdaki gibi olmaktadır.

KDV tevkifatı konusunda uygulamada birçok tereddüt ortaya çıkmıştır. Bu tereddütlerin ortaya çıkması da Tebliğdeki düzenlemelerin yeterince açık olmamasından kaynaklanmaktadır. Öncelikle, tevkifatın olmadığı belirtilen “hukuki ihtilaflarla ilgili olarak yargı mercileri nezdinde veya yargı kararlarının sonuçları ile ilgili olarak vekâlet akdi çerçevesinde (icra vb.) verilen hizmetler” ifadesi yeterince açık değildir. Ben bu ifadeyi, avukatın vekalet ile yürüttüğü yargılama faaliyetine ilişkin (dava ve icra aşamasındaki) her türlü hizmeti kapsadığını düşünüyorum. Bu kapsamda, ceza hukukuna ilişkin süreçleri (soruşturma ve kovuşturma) de bu kapsamda değerlendirmek gerekir. İlamlı icranın bu kapsamda olduğunda şüphe yoktur. Ancak ilamsız icranın bu kapsamda olup olmadığı net değildir. İlamsız icrada yargı mercii ve yargı kararı olmadığından ifadenin kapsamı dışında olduğu iddia edilebilir. Bu durum ise ilamsız icra nedeniyle sunulan hizmetin KDV tevkifatına tabi olduğu sonucunu doğurur ki, bu hizmetin danışmanlık mı yoksa diğer bir hizmet mi olduğu ve hangi oranının uygulanacağı tartışmasına neden olmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bu durumu açıklaması, gerekiyorsa Tebliğin ilgili kısmını yeniden düzenlenmesinde fayda bulunmaktadır.

Danışmanlık hizmetinin ne olduğu da vergi mevzuatında tanımlanmamıştır. Bir hizmetin ne zaman danışmanlık ne zaman diğer hizmet olduğu ayırımı net değildir. Bu durum da hukuki belirlilik ve hukuki öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Bu noktada, İdare yakın dönemde verdiği özelgelerde, belirlenmiş alıcılara verilen arabuluculuk hizmetinin, avukatların adli yardım görevlerini ifa etmek için vekalet karşılığı Barolara verdikleri hizmetlerin 5/10 oranında KDV tevkifatına tabi olduğu yönünde görüş beyan etmiştir.

Verilen özelgeler sonrasında, KDV tevkifatına ilişkin olarak ulaştığım sonuç; avukatların yargılama faaliyetine ve yargı kararlarının icrasına ilişkin olarak vekaletle takip ettikleri işler nedeniyle sundukları hizmetlerde KDV tevkifatı bulunmamakta, arabuluculuk, zorunlu ceza müdafiliği, adli yardım gibi kanunlarda düzenlenmiş çeşitli işlerde 5/10 oranında KDV tevkifatı yapılacak olmasıdır. Mütalaa/görüş verilmesi, mevzuat hakkında açıklama yapılması gibi konular ise danışmanlık olarak değerlendirilerek 9/10 oranında KDV tevkifatı yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, danışmanlık hizmeti ile diğer hizmet ayırımının netleştirilmesi gerektiği de tartışmasızdır.

Bir hizmetin tanımlanması, diğer/benzer hizmet türlerinden ayrıştırılması pratikte kolay değildir. Bu nedenle, tevkifat oranlarında tereddütlere yol açacak ayırımlar yapmak yerine, avukatların belirlenmiş alıcılara sundukları bütün hizmetlerin tam tevkifat kapsamına alınması (tevkifat oranının 10/10 yapılması) birçok sorunu çözecektir.

Sözün özü: Yarım porsiyon yemek karın doyurmaz.

1 https://www.dunya.com/kose-yazisi/tevkif-edin-su-kadeveyi/612619
2 Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18.03.2021 tarihli, E-97726449-130[5500298906]-E.31422 sayılı özelgesi, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 06.04.2021 tarihli, E-21152195-130[99-2021/3615]-132403 sayılı özelgesi.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Maliye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti (05.04.2021)

Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama…(01.04.2021)

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/avukatlarin-kdv-ile-imtihani/feed/ 0
Binek Otomobili Gider Kısıtlamasında Uygulanan Yanlış Muhasebe Kaydı Uygulamaları https://www.muhasebenews.com/binek-otomobili-gider-kisitlamasinda-uygulanan-yanlis-muhasebe-kaydi-uygulamalari/ https://www.muhasebenews.com/binek-otomobili-gider-kisitlamasinda-uygulanan-yanlis-muhasebe-kaydi-uygulamalari/#respond Wed, 07 Apr 2021 01:00:09 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=107249

Ertuğrul KILIÇ
SMMM, Bağımsız Denetçi Sorumlu Ortak
ertugrul.64@gmail.com


GİRİŞ

Günlük hayatımıza, sürekli yeni kavram ve uygulamalar girmektedir. Bunların bir çoğu finansal piyasa uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Bir taraftan işletmelerin ihtiyaçları artmakta, diğer taraftan ekonomik ve sosyal gelişmelere göre yeni düzenlemeler gündeme gelmektedir.

Devletin bütçe ihtiyaçları doğrultusunda, vergi düzenlemelerinde normalde gider yazılabilen işletme faaliyetleri için bazende gerekli olan ancak kötüye kullanılabileceği ve vergi kayıp ve kaçağına neden olabileceği düşüncesi ile işletme giderlerine kısıtlamalar getirmektedir. Bu kısıtlama uygulamalarına, vergi hukukunda vergi güvenliği müessesesi denilmektedir.

Bilindiği üzere,  7194 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle, gerek ticaret erbabının( GVK 41Md.)gerekse serbest meslek sahiplerinin ( GVK 68 Md.) binek araçlarının gider ve amortismanları bazı kısıtlamalara tâbi tutulmuştur. Bu kısıtlamalar, kurumlar için de geçerlidir.  Binek otomobil kısıtlaması 27.5.2020 günlü Resmi Gazete ’de yayımlanmış ve 311 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile açıklanmıştır.

Binek otomobiller, 87.03 pozisyonunda tanımlanan binek otomobiller ile esas itibarıyla insan taşımak üzere imal edilmiş (87.02 pozisyonuna girenler hariç) (steyşın vagonlar ve yarış arabaları dâhil) hem insan hem eşya taşıyabilen motorlu araçlar gibi çok amaçlı araçları da kapsamaktadır.

Binek otomobillerin gider kısıtlamasınıve açıklanan idari anlayışa uygun, geçerli sınırlar itibariyle yapılan gider uygulaması açısından, mali tablolar, tek düzen muhasebe sistemi uygulama tebliği ve vergi kanunları açısından değerlendirerek yanlış uygulama olarak düşündüğüm muhasebe kayıtlarına dikkat çekmek üzere bir değerlendirme yaptım.

689 DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) hesabı uygulamasının muhasebe uygulayıcıları arasında çoğunlukla yanlış şekilde uygulanması nedeniyle bu konuyu biraz daha açık ve detaylandırarak anlatmaya çalıştım.

1-GELİR TABLOSU[1]

a) Gelir Tablosu Tanımı

Gelir tablosu, işletmenin belli bir dönemde elde ettiği tüm gelirler ile aynı dönemde katlandığı bütün maliyet ve giderleri ve bunların sonucunda işletmenin elde ettiği dönem net kârını veya dönem net zararını kapsar.

b) Gelir Tablosu Düzenleme Kuralları

Gelir tablosunun düzenlenmesinde Mali Tablolar İlkelerinde verilmiş açıklamalar esas alınır. Bu tablonun düzenlenmesinde esas faaliyetlerden sağlanan gelir ile süreklilik gösteren diğer olağan faaliyetlerden sağlanan gelir ayrı gösterileceği gibi, süreklilik göstermeyen olağandışı gelirler de ayrı olarak gösterilir. Buna göre, esas faaliyetler için yapılan giderler ile süreklilik gösteren diğer olağan faaliyet giderleri ve süreklilik göstermeyen olağandışı giderler ayrı ayrı gösterilir.

c) Gelir Tablosunun Biçimsel Yapısı

İşletmeler, gelir tablolarının bir örnekliğini sağlayarak karşılaştırılmalarında kolaylık sağlamak ve anlam birliği oluşturmak amacıyla tebliğdeki biçimde düzenlerler.

Gelir Tablosu hesapları arasında mahsup yapılamaz. Tabloda “diğer” başlığı altında gösterilen gelir ve gider unsurlarının ait oldukları grubun toplam tutarının % 20’sini aşması halinde, bu kalem ayrı bir başlık altında ayrıca gösterilir. Tutarı olmayan kalemler gelir tablosunda yer almaz.

2- ZARAR KAVRAMI

Kavram olarak zarar; Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, ziyan, mazarrat olarak tanımlanmaktadır.[2] Kavramsal olarak zarar kavramının hukuk, muhasebe, iktisat ve vergi alanında yer aldığını görürüz.

Hukuki anlamda zarar kavramı, mal varlığında oluşan azalmayı ifade eder. Hukukta zarar kavramına ilişkin esaslar Borçlar Kanunu ile Ticaret Kanunu içinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre zarar müspet ve menfi olarak kavramı iki şekilde tanımlanmıştır. Sözleşmeye bağlı olarak borçlunun sözleşme hükümlerini hiç yerine getirmemesi veya zamanında yapmamak suretiyle alacaklıyı zarar uğratması “Müspet Zarar” dır. Diğeri ise sözleşmenin sakat olarak yapılması ve bunun sonucu sözleşmenin bir hüküm ifade etmemesi sonucu doğan “Menfi Zarar” dır. Hukukta zarar kavramını, kişinin isteği dışında mal varlığı ile manevi varlığında meydana gelen bir eksilme olarak tanımlamak mümkündür.

Muhasebede zarar kavramı işletmenin yürüttüğü işlem faaliyet sonuçlarıyla ilişkilendirilmiştir. İşlem faaliyeti ise, şirketin finansman veya yatırım kararları dışındaki faaliyetleri ifade eder.  İşlem faaliyetlerde varlık veya hizmet tüketiminden dolayı net varlık azalışı olursa bu varlık azalışına “gider/zarar” adı verilir. Muhasebede zarar kavramı “Bilanço Yaklaşımı” ve ” Gelir Yaklaşımı ” olmak üzere iki yaklaşımla tanımlanmıştır.

Bilanço yaklaşımına göre zarar, işletmenin bir faaliyet dönemine ait gelirleri, o dönem giderler toplamından az olması nedeniyle öz sermayede meydana gelen azalışları ifade eder. Gelir yaklaşımında zarar ise, belli bir dönemde işletme faaliyetinin sürdürebilmesi ve bir gelir elde edilmesi dışında; arızi iş veya olaydan dolayı kullanılan ya da tüketilen varlıkların hasılattan düşülen kısmı olarak tanımlanabilir.

“Türk vergi sistemi içinde kavramsal olarak “zarar kavramı” nın tanımı yapılmamıştır. Vergilendirme sürecinde zarar kavramı, vergi matrahının tespitinde “Zarar İndirimi” olarak yer alır. Zarar indiriminin genelde gelir ve kurumlar vergisinde yer almasına bağlı olarak vergi matrahının tespitinde muhasebe kayıtları önem taşır. Çünkü vergi matrahı bir anlamda muhasebe kayıtlarının bir sonucudur. Ancak muhasebedeki zarar ile vergilemedeki zarar arasında farklılık söz konusudur. Ayrıca zararın vergi matrahından indirilebilmesi için vergi kanunlarında öngörülen özellikleri taşıması diğer bir esastır. Vergi kanunları içinde yer alan bu özellikler bir bütün olup hepsinin bir arada olması esastır.”[3]

3-KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER

Ticari kazancın elde edilmesiyle ilgili olmayan işletme sahibi veya ortakların veya yöneticilerin şahsi veya ailevi harcamaları, işletme yöneticilerinin kusurlarından dolayı ödenen tazminatlar, cezalar, gecikme zamları ve faizleri kanunen kabul edilmeyen gider olup safi kazancın tespitinde gider olarak kabul edilmez ve indirim yapılmaz.

Kanunen kabul edilmeyen giderler vergi açısından önemi işletmenin esas faaliyetlerinde operasyonel işlemler dolayısıyla gider yazılan tutarların gider yazılması dolayısıyla ticari karın ortaya çıkan kısmından beyanname düzenlenirken mali karın tespitinde kara ilave dilmesidir.

4-689. DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) HESABI

Muhasebe uygulamaları genel tebliğinde 689 DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) hesabı aşağıdaki gibi tanımlanmıştır.

a) Tanımı

Yukarıda( tebliğdeki hesaplar) tanımlanan hesaplar kapsamı dışında kalan diğer olağandışı gider ve zararlar bu hesapta izlenir.

b) İşleyişi

Yukarıda tanımlanan hesaplar dışında kalan diğer olağandışı gider ve zararlar ortaya çıktığında bu hesaba borç, ilgili hesaba alacak yazılır. Hesap alt bölümlenmeleri aşağıdaki gibi yapılabilir.

689 DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-)

1 Mali Duran Varlıklar Satış Zararları
2 Maddi Duran Varlık Hasarları
3 Değersiz Alacaklar
4 Gider Yazılan Sayım Ve Tesellüm Noksanları
5 Bağış ve Yardımlar
6 Çalınan Varlıklar
7 İndirilemeyen Katma Değer Vergisi
8 Elden Çıkarılacak Stoklar Ve Maddi Duran Varlık Satış Zararları
9 Kamuya Olan Borçlar Üzerinden Hesaplanan Gecikme Faizi, Gecikme Zammı, Para Cezaları ve İdari Para Cezaları
10 Ödenen Tazminat ve Hasar Tazminatları
11 Değersiz Mallar

“4.1-Mali Duran Varlıklar Satış Zararları

İştirakler ve bağlı ortaklıkların kayıtlı değerinin altında satılması uğranılan zarar bu hesaba borç kaydedilir.

4.2-Maddi Duran Varlık Hasarları

Maddi duran varlıkların hasara uğraması ile yapılan giderler bu hesaba borç kaydedilir. Sigortadan alınan hasar tazminatını aşan tutar ticari kazançtan indirilir.

4.3- Değersiz Alacaklar

Tahsiline imkân kalmayan alacaklar (VUK 322) bu hesaba aktarılır ve ticari kazançtan indirilir.

4.4-Gider Yazılan Sayım Ve Tesellüm Noksanları

Dönem içinde yapılan sayımlar sonucu saptanan ve bekletilmesine ve de araştırılmasına gerek görülmeyen, bu nedenle de hesapları düzeltilen kasa, stok ve Maddi duran varlık noksanları bu hesaba aktarılır. Noksanlıkların ticari kazançtan indirimi kabul edilmediğinden ayrıca nazım hesaplarda izlenir.

4.5-Bağış ve Yardımlar

İşletmenin nakdi ve Maddi bağış ve yardımları bu hesaba alınır. Stok ve Maddi duran varlık gibi KDV konusuna giren bağış ve yardımların alışlarında yüklenilen KDV düzeltilir.

4.6-Çalınan Varlıklar

Hırsızlık nedeni ile çalınan varlıklar kayıtlı değeri ile bu hesaba aktarılır. Hırsızlık konusu stok ve Maddi duran varlıkların alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisi düzeltilir. Çalınan varlıkların ticari kazançtan indirimi kabul edilmediğinden ayrıca nazım hesaplarda izlenir.

4.7-İndirilemeyen Katma Değer Vergisi

Hırsızlık, zayi ve benzeri nedenlerle teslim imkânı bulunmayan varlıkların alış vesikalarında gösterilen alındığı dönemde indirim konusu yapılan katma değer vergisi düzeltme işlemlerinde hesaplanan katma değer vergisi ile bağışlanan stok ve Maddi duran varlıkların emsal bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisi bu hesaba borç yazılır.

Hırsızlık gibi ticari kazançtan indirimi kabul edilmeyen olaylara ilişkin hesaplanan ve düzeltilen katma değer vergisinin ticari kazançtan indirimi de kabul edilmediğinden ayrıca nazım hesaplarda izlenir.

4.8- Elden Çıkarılacak Stoklar Ve Maddi Duran Varlık Satış Zararları

Elden çıkarılacak stoklar ve Maddi duran varlıkların kayıtlı değerinin altında satılması ile oluşan zararlar bu hesaba kaydedilir.

4.9- Kamuya Olan Borçlar Üzerinden Hesaplanan Gecikme Faizi, Gecikme Zammı, Para Cezaları ve İdari Para Cezaları

Kamuya olan borçlar üzerinden yürütülen gecikme zammı, gecikme faizleri ile her türlü vergi cezaları, idari para cezaları tahakkuk ettiğinde bu hesaba kaydedilir. Gecikme Zammı, Gecikme faizi ve idari para cezalarının ticari kazançtan indirimi kabul edilmediğinden ayrıca nazım hesaplarda izlenir.

4.10- Ödenen Tazminat ve Hasar Tazminatları

İşletme faaliyetleri sonucunda hasar ve zarara uğrayan üçüncü şahısların, uğradıkları hasar ve zararın tazmini için yapılan ödemeler bu hesaba borç kaydedilir. Yapılan ödemelerden işle ilgili bulunan ‘KVK 11/g beni’ Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri’ kapsamındaki ödemeler hariç dönem ticari kazancından indirilir

4.11- Değersiz Mallar

Kaza, yangın, su basması ve deprem nedeni ile zayi olan mallar ve bunların alış faturaları üzerinde hesaplanan katma değer vergisi bu hesaba alınır. Zayi olan Varlıklara ilişkin kaza mercileri ve takdir komisyonu raporu bulananlar ticari kazançtan indirilir.

Değersiz malların ve imha edilen malların alış faturalarında gösterilen katma değer vergisi düzeltilir. Ticari kazançtan indirimi kabul edilen değersiz malların alış vesikalarında gösterilen KDV’nin ticari kazançtan indirimi kabul edilir.

Ticari kazançtan indirimi kabul edilmeyen değersiz mallar ve bu mallara ait KDV ayrıca nazım hesaplarda izlenir.” [4]

5-BİNEK OTOMOBİLİ GİDER KISITLAMASI UYGULAMASI VE MUHASEBE      KAYIDI

7194 sayılı DİJİTAL HİZMET VERGİSİ İLE BAZI KANUNLARDA VE 375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN ile Gelir Vergisi Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40’ıncı ve “mesleki giderler” başlıklı 68’inci maddelerinde birtakım değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu düzenlemeler 1.1.2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere 7.12.2019 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç ilk iktisap bedeli 2021 yılı için 170 bin TL’yi, söz konusu vergilerin gider yazılmayıp maliyet bedeline eklendiği veya binek otomobilin ikinci el olarak iktisap edildiği hâllerde amortismana tabi tutarı 320 bin TL’yi aşan binek otomobillerinin her birine ilişkin ayrılan amortismanın en fazla bu tutarlara isabet eden kısmı gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.[5]

Binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla %70’i, gelir ve kurumlar vergisi açısından safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabilecektir.[6]

Birçok meslek sitesinde binek otomobil için yapılan kısıtlama 689 DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) hesabına kayıt yapılarak işletmenin diğer olağandışı bir zararı gibi gösterilmektedir. Yukarıda zarar kavramı ile bu hesabın uygulamasınıanlatmaya çalıştığımız gider kısıtlamaları diğer olağandışı bir zarardan dolayı ortaya çıkmamaktadır.

İşletmenin faaliyeti sonucu ortaya çıkan aslında kullanıldığı işletme fonksiyonundaki yere göre değişen ancak gider olan bir işlemden ortaya çıkmaktadır.

Gider; İşletmeye ekonomik yarar sağlamak amacıyla yapılan bir harcama veya tüketimdir. Eğer bir harcama ya da varlık (veya hizmet) tüketimi işletmeye ekonomik yarar sağlıyorsa gider olarak adlandırılır. Eğer yarar sağlamıyorsa “zarar” olarak adlandırılır.

Normal hayatın akışına göre işletme faaliyetini sündürmüş olsa idi bu harcama işletmenin giderleri arasında yer alacaktı. Ancak kamu idaresi vergi güvenliğini sağlamak, fazla ve yersiz kullanımları önlemek üzere bazı giderleri kısıtlayarak mali karın oluşmasında safi kardan indirilmesine izin vermemektedir.

İşletmenin bir dönem faaliyet sonuçlarını gösteren Gelir Vergisi tablosu düzenlenmesinde esas faaliyetlerden sağlanan gelir ile süreklilik gösteren diğer olağan faaliyetlerden sağlanan gelir ayrı gösterileceği gibi, süreklilik göstermeyen olağandışı gelirler de ayrı olarak gösterilir şeklinde ifade edilmektedir. İşletmenin faaliyetlerinden dolayı süreklilik gösteren ve gelir tablosu düzenleme esasına uygun şekilde mali tabloda yer alması tek düzen muhasebe uygulama tebliğinin ortaya koyduğu bir durum olarak gözükmektedir.

Yukarıda ortaya konulmaya çalışılan vergi tekniği, muhasebe uygulama tebliğinde belirtilen mali tablolar düzenleme esasları binek otomobil için yasayla getirilen kısıtlama DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) olarak anlam bulmamaktadır.

ÖRENEK-1: Ertuğrul KılıçMakina Sanayi A.Ş. Yönetimin ( pazarlama elemanlarının) kullanması amacıyla 1.3.2021 tarihinde Acil Filo Kiralama Ltd. Şti.’denbir yıllığına iki binek otomobili kiralamıştır. Her bir aracın KDV hariç aylık kira bedeli olan 7.000 TL, 01.03.2021 tarihinde Acil Filo Kiralama Ltd. Şti.’nin faturasına istinaden Mart/2021 kira ödemesi olarak banka hesabından ödenmiştir.

Kiralanan araçlar,Genel Yönetim birimi adına kullanılmıştır;

770. GENEL YÖNETİM GİDERLERİ 14.360  
770.05.02 Taşıt Kiralama Binek Otomobil Giderleri 12.000
770.05.09 Binek Otomobili Kabul Edilmeyen Giderler 2.360
191.KDV 2.160  
  102. BANKALAR 16.520
950.KAN. KABUL ED.GİDERLER 2.360  
950.05.02.Binek Oto.K.K.E.Giderler 2.360
  951. KAN. KABULED.GİD. KARŞILIĞI 2.360
951.05.02.Binek Oto. K.K.E.G.Karşılığı 2.360

b)Kiralanan araçlar, Pazarlama Faaliyetleri için kullanılmıştır;

760. PAZARLAMA SATIŞ VE DAĞITIM GİDERLERİ 14.360    
760.05.02 Taşıt Kiralama Binek Otomobil Giderleri 12.000
760.05.09 Binek Otomobili Kabul Edilmeyen Giderler 2.360
191.KDV 2.160    
102. BANKALAR 16.520
950.KAN. KABUL ED.GİDERLER 2.360    
950.05.02.Binek Oto.K.K.E.G. 2.360
951. KAN. KABULED.GİD. KARŞILIĞI 2.360
950.05.02.Binek Oto.K.K.E.G.Karşılığı 2.360

ÖRENEK-2: Ertuğrul KılıçMakina Sanayi A.Ş. yönetimin (pazarlama elemanlarının ) kullanması amacıyla 1.3.2020 tarihinde Binek taşıt alınmış olup, Taşıt araçlarının KDV hariç aylık akaryakıt bedeli olan 3.000 TL.Nakitve Taşıt BakımOnarım giderleri olarak 5.000 TL 01.03.2021 tarihindeAcer ServisAkaryakıt Ltd. Şti.’nin faturasına istinaden Mart/2021 giderleri ödemesi olarak banka hesabından ödenmiştir.

a)Akaryakıt ve Bakım Onarım giderlerinin Genel Yönetim giderinde muhasebeleştirilmesi;

770. GENEL YÖNETİM GİDERLERİ 8.432    
770.05.01 Taşıt Genel Bakım Onarım Giderleri 3.500
770.05.03 Genel Taşıt Akaryakıt Giderleri 2.100
770.05.09 Binek Otomobili Kabul Edilmeyen Giderler 2.832
191.KDV        1.008    
  100. KASA 3.540
  102. BANKALAR 5.900
950.KAN. KABUL ED.GİDERLER 2.832    
950.05.02.Binek Oto.K.K.E.Giderler 2.832
                          951. KAN. KABUL ED.GİD. KARŞILIĞI 2.832
951.05.02.Binek Oto. K.K.E.G.Karşılığı 2.832

b)Akaryakıt ve Bakım Onarım giderlerinin Pazarlama giderinde muhasebeleştirilmesi;

760. PAZARLAMA SATIŞ VE DAĞITIM GİDERLERİ 8.432    
760.06.01 Taşıt Genel Bakım Onarım Giderleri 3.500
760.06.03 Genel Taşıt Akaryakıt Giderleri 2.100
760.06.09 Binek Otomobili Kabul Edilmeyen Giderler 2.832
191.KDV 1.008    
  100. KASA 3.540
  102. BANKALAR 5.900
950.KAN. KABUL ED.GİDERLER 2.832    
950.05.02.Binek Oto.K.K.E.Giderler 2.832
                          951. KAN. KABUL ED.GİD. KARŞILIĞI 2.832
951.05.02.Binek Oto. K.K.E.G.Karşılığı 2.832

SONUÇ

İşletmelerin normal işlem akışı içerisinde faaliyetlerini sürdürmek üzere yatırım ve maliyetleri dışında giderleri oluşmaktadır. Gider;İşletmeye ekonomik yarar sağlamak amacıyla yapılan bir harcama veya tüketimdir. Eğer bir harcama ya da varlık (veya hizmet) tüketimi işletmeye ekonomik yarar sağlıyorsa, gider olarak adlandırılır. Eğer yarar sağlamıyorsa “zarar” olarak adlandırılır.

Zarar, vergi kanunlarımızda tanımlanmamıştır. Ancak vergi hukuku açısından ticari karın elde edilmesi gelir vergisi kanunda tanımlanmıştır.  Gelir vergisi ve Kurumlar vergisi kanunda tanımlanan safi kardan, işletmenin faaliyetleri için yapmış olduğu maliyet ve giderler indirilerek ticari karelde edilmektedir. Vergi idaresi, verginin güvenliğinin sağlanması ve giderlerin kötüye kullanılmasını ve vergi matrahının aşındırılmasını önlemek için bazı giderleri kısıtlamakta ve mali karın oluşumunda bu giderleri kabul etmemektedir.

İşletmenin gelir ve giderlerini belirli bir düzen içerisinde fonksiyonlarına ve çeşitlerine göre düzenleyerek anlaşılır bir şekilde kayıt altına alınmasına muhasebe denilmektedir. Kayıt altına alınan kayıtlardan dönemsellik ilkesi gereği işletmenin bir döneme ait mali durumu ile bir döneme isabet eden faaliyet performansını gösteren gelir tablosu düzenlenmektedir. Mali tablo ilkeleri işletmelerin finansal durumlarını ve bölümler arası ilişkilerini bir düzen içerisinde bu tablolardan yararlananların hizmetine sunmaktadırlar.

Mali tablo düzenleme ilkelerine göre işletmeler durumlarını en anlaşılır açık şekilde sunarlar. İşletmenin, işlem faaliyetlerinden kaynaklanan giderler, ilgili muhasebe kayıtlarına yanlış yapılır ise tablolara da yanlış ve eksik veya fazla yansıyacaktır. İdarenin esas amacı mali karın, yani vergi matrahının doğru tespit edilmesi olurken yapmış olduğu kanunlarla buna ilişkin sınırlamalar ve düzenlemeler yaparlar. Bu düzenlemeler mali tabloların oluşma ilkelerini zedelemeden ve işletmenin gerçek durumunu yansıtacak şekilde oluşmasının sağlanmamasını da amaç edinmektedirler.

Binek otomobillerin gider kısıtlaması uygulaması yasallaştıktan sonra birçok muhasebe sitelerinde kayıt uygulamaları, gelir tablosu ilkesine aykırı bir şekilde 689 DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) hesabı kullanılarak, muhasebe kayıtlarının yapıldığı gözlenmektedir. Binek otomobilleringider kısıtlaması uygulaması nezdinde, gider kısıtlamalarının bir zarardan mı yoksa başka bir uygulamadan mı kaynaklandığına dikkat çekmektir. Yanlış muhasebe uygulaması yerine, doğrusunun mali tablo ilkeleri ve muhasebe uygulama tebliğ gereği DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) hesabına değil,  mali karın tespit edilmesinden kaynaklandığını ve bu hesap içerisinde gösterilemeyeceğini açıklamayaçalıştım.Yanlış uygulamaların düzeltilmesi, uygulayıcıların kanunlar karşısında hata ile karşılaşmamalarına dikkat çekmek için yukarıda açıklanan gerekçelerışığındadikkatlerine ve değerlendirmelerine sunmak istedim.

[1]26.12.1992 tarih 21447  R.G, 1 Seri No’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği

[2] Çevirim içi; https://sozluk.gov.tr/ 15.03.2021

[3] Çevirim içi; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/452463 15.03.2021

[4] Ertuğrul Kılıç, Yayınlanmak üzere olan “Vergi kanunlarına göre muhasebe kayıtlarının uygulaması” adlı muhasebe kitabı çalışmasından alınmıştır.

[5]Bu konuya ilişkin muhasebe kayıt örneği yapılmamıştır. Başka bir makale konusu olarak incelenecektir.

[6] Uygulamada ve günlük muhasebe işlemlerinde en çok bu konuyla karşılaşıldığından örnekleme bu konuya ayrılmıştır.


Kaynak: SMMM – Bağımsız Denetçi Sorumlu Ortak Ertuğrul KILIÇ’ın özel İzni ile yayınlanmıştır. Ertuğrul Kılıç tarafından bize şahsen iletilen ve Yaklaşım Dergisi’nin Nisan 2021/341 sayısında yayınlanan yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI
İnternette “Youtube” Olarak Reklam Alanlar Vergi Ödeyecekler mi?
Kimler Kira Vergisi Ödeyecek?
İşletmelere Vergi Yapılandırılması Yerine, Karşılıksız Sermaye Konulmalı
Esnek Çalışma Kıdem Tazminatının Ölüm Fermanı 
Kıdem Tazminatı – Tamamlayıcı Emeklilik Ve Çalışma Hayatına Etkileri-3
Kıdem Tazminatı – Tamamlayıcı Emeklilik Ve Çalışma Hayatına Etkileri-2
Kıdem Tazminatı – Tamamlayıcı Emeklilik Ve Çalışma Hayatına Etkileri
Pandemi Sürecinde Çalışılmadan Geçen Sürelerin Kıdem Tazminatına Etkisi
KOBİ’ler İçin Borçlandırma Yerine, Sermaye Katılım Ortaklığı Kurulmalı
İşletmelerin Binek Otomobil Maliyetlerinin Giderleştirilmesi Ve Amortisman Kâbusu Bitmiyor!
VUK 353/1‘de Yapılan Değişiklik Ve Elektronik Faturada Ceza Uygulaması.
Elektronik Fatura Yerine Kâğıt Fatura Kesilirse Ceza Uygulanabilir Mi?
]]>
https://www.muhasebenews.com/binek-otomobili-gider-kisitlamasinda-uygulanan-yanlis-muhasebe-kaydi-uygulamalari/feed/ 0
Kar Dağıtmama Stopajı https://www.muhasebenews.com/kar-dagitmama-stopaji/ https://www.muhasebenews.com/kar-dagitmama-stopaji/#respond Mon, 08 Mar 2021 01:00:45 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=105828

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Geçen hafta birçok vergisel düzenleme içeren torba yasa teklif metninin kulislere düşmesiyle birlikte vergi gündemimiz yeniden hareketlendi. 2021 yılına vergi artışlarıyla başlamıştık, öyle de devam edecek gibi gözüküyor. Kamuoyu ile gayriresmî yollarla paylaşılan teklif henüz Meclis’e sevkedilmiş değil. Bu gayriresmî paylaşımın metin üzerinde kamuoyunun görüşlerini almak için yapıldığını düşünüyorum. Zira artık Anayasa gereği Bakanlıklar Meclis’e yasa tasarısı sunamamakta, milletvekilleri yasa teklifi hazırlamaktadır. Lakin fiiliyatta olan, eskiden olduğu gibi ilgili Bakanlığın çıkarılması istenen yasayı hazırlaması ve ortaya çıkan metni bir kaç milletvekilinin yasa teklifi olarak Meclise sunmasıdır. Bu durum, kamuoyunun görüşünün alınmak istendiği yasa tekliflerinin önden gayriresmî kanallar üzerinden kamuoyu ile paylaşılması (sızdırılması) gibi bir yöntemin uygulanmasına yol açmaktadır. (Kamuoyu yapılacak düzenlemeye önden alıştırılmaya çalışılıyor da olabilir.) Bu yöntemin çok sağlıklı olmadığını ve yasa tekliflerinin ilgili paydaşlarca yeterince tartışılamamasına yol açtığını düşünüyorum.

Girişte bahsettiğim torba yasa teklifindeki vergisel düzenlemelerden bir tanesi mevcut haliyle yasalaşırsa ciddi sorunlara yol açacak gibi durmaktadır. Öncelikle öngörülen düzenlemenin nasıl bir vergi getirmek istediğini açıklayayım. Yapılmak istenen düzenlemeye göre, kurumların indirim ve iştirak kazancı istisnası (KVK md. 5/1.a), yatırım fonlarının kazanç istisnası (KVK md. 5/1.d), eski yatırım indirimi istisnası (GVK geçici 61. madde) dışındaki istisnalar düşülmeden önceki “kurum kazancından” hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kazanç tutarı üzerinden 2020 ve 2021 yılı vergilendirme dönemlerine ait kazançları için %10, 2022 yılı vergilendirme dönemine ait kazançları için %5 oranında vergi tevkifatı yapılacaktır. Tevkifat kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden ay içerisinde (özel hesap dönemi olmayan kurumlar için Mayıs ayı içinde) yapılıp ertesi ay (Haziran) muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenecektir.

Düzenleme, vergi tevkifatının yapılacağı tarihe kadar kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği hesap dönemine ilişkin karın dağıtımına (avans olarak dağıtılanlar dahil) bağlı olarak tevkifat yapılması durumunda, “tevkifat yapılan tutara isabet eden kısım için” ayrıca yeni getirilecek tevkifatın yapılmayacağını öngörmektedir. Yani, Mayıstan önce kar dağıtımı yapılırsa bu yeni tevkifat yapılmayacaktır.

Bu şekilde tevkifata tabi tutulan kazancın dağıtılması halinde, dağıtılan kar payı üzerinden ayrıca kar payı tevkifatı yapılacaktır. Bu durumda tevkifat matrahı, dağıtıma konu olan ve safi tutar olarak kabul edilen kar payının yukarıda belirtilen %10 ve %5 oranı kullanılmak suretiyle brüte iblağ edilerek bulunan gayrisafi tutarı olacaktır.

Öngörülen düzenleme uyarınca tevkif edilen vergi, kar dağıtım tevkifatından mahsup edilecektir. Ancak, mahsup edilecek vergi, kurum kazancı kapsamında tevkifata tabi tutulan ve sonrasında dağıtılan kar payına konu gayrisafi tutarın yeni öngörülen tevkifat oranına (%10 ve %5) isabet eden kısmından fazla olamayacak, mahsup edilemeyen vergiler red ve iade edilmeyecektir.

Öngörülen yeni tevkifata tabi tutulan kazancın tam mükellef kurumlara veya Türkiye’de bir iş yeri veya daimi temsilci aracılığıyla kar payı elde eden dar mükellef kurumlara dağıtılması durumunda tevkif olunan vergiler red ve iade olunmayacaktır. Kazancı elde eden bu kurumlarca, dağıtıma konu olan ve safi tutar olarak kabul edilen kar payı yeni öngörülen tevkifat oranı (%10 ve %5) kullanılarak brüte iblağ edilecek ve bu tutar üzerinden kanuni defterlerine kaydedilecektir. Bu kazancın, kazancı elde eden kurumlar tarafından tevkifata tabi tutulması gereken kar payı olarak dağıtılması durumunda, yeni getirilen tevkif edilen vergi, dağıtıma konu edilen kar payına isabet eden kısma ilişkin yapılan tevkifattan mahsup edilecektir.

Diğer taraftan yeni getirilecek düzenleme uyarınca tevkifata tabi tutulan kazancın; sermayeye eklenmesi halinde sermayeye eklenen tutara isabet eden vergi, tevkifatı yapan kuruma, kurumlara kar payı olarak dağıtılmasını müteakip kazancı elde eden bu kurumlarca sermayeye eklenmesi durumunda ise sermayeye eklenen tutara isabet eden vergi, sermaye artırımında bulunan kuruma red ve iade edilecektir.

Oldukça karmaşık bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Anlamak için defalarca okuması gereken bu düzenlemeyi şöyle özetleyeyim. Devlet, kar payı elde eden ortaklardan vergisini gelir vergisi beyannamesi ile toplar. Ama beyanneme verme ertesi yıla sarktığından Devlet babamız o kadar beklemek istemez ve kar dağıtan kuruma kar dağıtımı yaptığı zaman tevkifat yaptırır ve vergisini peşin alır. Bu tevkifat, kar payını alan ortak tarafından beyan edilecek gelir vergisinden mahsup edilir. Getirilmek istenen yeni düzenleme ise bunun bir adım ötesine gitmektedir. Devlet babamız artık şirkette kar oluştuysa bu karın dağıtılmasını beklemeden tevkifat yaptırarak vergisini peşin peşin almak istemektedir. Teşbihte hata olmazmış, konuyu anlaşılır kılma açısından şu şekilde örneklendireyim: Bu düzenleme, bir insanın öldüğünde ödemesi gereken bir vergiyi daha doğmadan ana rahmine düştüğünde ödeyecek olması anlamına gelmektedir. Bir zamanlar buna benzer bir düzenleme vergi mevzuatımızda vardı ve dağıtılsın dağıtılmasın kurumların kazancından stopaj yapılıyordu, ama bu durumda kar dağıtım stopajında belli eliminasyonlar yapılmaktaydı. Bu yeni düzenleme bu haliyle yasalaşırsa 20 yıl öncesine geri dönecek gibiyiz.

Gelelim düzenlemedeki teknik bazı sorunlara. Öncelikle bu yeni tevkifat, düzenlemenin metninde “tevkifata tabi tutulan kurum kazancı” olarak zikredilmektedir. Maddenin gerekçesinde ise gelecek dönemlerde ortaklara yapılacak kar dağıtımı veya ana merkeze aktarılan tutar üzerinden yapılacak tevkifata mahsuben kurum kazancı üzerinden önceden vergi alınmasının düzenlendiği ifade edilmektedir. Yani gerekçede bu yeni tevkifatın, kar dağıtım tevkifatına mahsuben getirildiği belirtilmektedir. Stopajın stopajı… Bununla birlikte, metnin lafzı yeni düzenlemenin üstü kapalı ek kurumlar vergisi getirdiği anlamını çıkarmaya da müsaittir. Zira düzenleme uyarınca, pratikte mahsup edilemeyip iadesi de söz konusu olmayacak bir tevkifat gündeme gelecektir. Bu durum da yeni tevkifatın aslında şirketlerin kar üzerinden kendi kendilerine yapacakları bir tevkifat olmasına ve vergi yükünün şirketler üzerinde kalmasına yol açacaktır. Bu durumun mükerrer vergilendirmeye yol açacağı ve Anayasaya aykırılık taşıyacağı yönündeki itiraz haklı olacaktır.

Ayrıca kurumdan kuruma kar dağıtımında kar payı stopajı olmazken, öngörülen düzenleme bu durumda da yeni tevkifat yapılmasını gerektirmekte, yapılan bu tevkifat da ancak kar payı stopajı yapılması halinde mahsup edilebilmektedir. Düzenleme bu yönüyle, özellikle holdingleri yakından ilgilendirmektedir. İştirakler nezdinde yapılacak bu yeni tevkifat, kar gerçek kişi ortaklara ulaşıncaya kadar şirketlerin sırtında yük olarak kalacaktır. Holding vb. grup şirketi yapılanmalarında gerçek kişi ortaklara ulaşıncaya kadar aradaki şirket sayısı arttıkça, öngörülen yeni tevkifatın mahsup ve iadesi de o kadar gecikecektir.

Düzenlemenin bir diğer sorunlu tarafı, tevkifat matrahı olarak kurum kazancının (kurumlar vergisi matrahını) dikkate alınmasıdır. Bu anlamda, kanunen kabul edilmeyen giderlerin tevkifat matrahına dahil edilmesi söz konusu olmaktadır. Bu durum ise aslında ortaklara dağıtılması söz konusu olmayan tutar üzerinden tevkifat yapılmasına yol açacaktır. Diğer taraftan, bilançoda özel fonlar altında takip edilen ve mevzuat gereği ortaklara dağıtılması mümkün olmayan bazı kazanç unsurları üzerinden de tevkifat yapılması söz konusu olacaktır. Bu nedenle öngörülen düzenleme, ortaklara dağıtımı mümkün olmayan kar üzerinden tevkifat yapılması sonucuna yol açacak olup bu düzenlemenin revize edilmesi gerekmektedir. Düzenlemenin amacı, ortaklara dağıtılması halinde yapılacak stopajın önceden alınması ise kar dağıtımı stopajına konu olamayacak bir unsurun yeni düzenleme uyarınca da tevkifata tabi tutulmaması gerekir. Bu nedenle, tevkifat matrahının “ortaklara dağıtılabilir kar” olarak tanımlanması daha doğru olacaktır.

Düzenlemenin yabancı sermayeli şirketleri ilgilendiren yönü de bulunmaktadır. Bazı ülkelerle yapılan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında (ÇVÖA) kar dağıtım stopaj oranı %5 olarak belirlenmiştir. Bu durumda, tevkifat uygulamasında 2020 ve 2021 yılları için öngörüen %10 oranı yerine ÇVÖA’nda belirlenen %5 oranı mı dikkate alınacaktır? İşte öngörülen yeni tevkifatın nasıl nitelendirileceği (ön kar dağıtımı vergilemesi veya ek kurumlar vergisi olması) bu noktada önem arz etmektedir. Eğer Maliye bu durumlarda %10 oranında diretirse, geçmişte yatırım indirimi istisnasındaki stopaj oranı konusunda yaşanan ve Anayasa Mahkemesine kadar giden tartışmanın bir benzeri yaşanacaktır.

Düzenleme için getirilecek bir diğer eleştiri, 2020 yılı karının kapsamda olmasıdır. Düzenleme bu haliyle geçmişe yöneliktir. Her ne kadar tevkifatın yapılmasının istendiği Mayıs ayına henüz gelmemiş olsak da tevkifat konusu kazancın ilişkin olduğu 2020 yılı sona erdiğinden, düzenlemenin geçmişe yönelik olarak çıkarıldığı ve kazanılmış hakları ihlal ettiği iddiası muteber bir itiraz olacaktır. Teklif bu haliyle yasalaşırsa, Anayasa Mahkemesinin önüne gelmesi kuvvetle muhtemeldir.

Metne ilişkin diğer bir konu, Mayıstan önce yapılacak kar dağıtımlarına yeni tevkifatın uygulanmayacak olmasıdır. Bildiğiniz üzere, şirketlerin sermayelerini güçlü tutmak amacıyla 2020 yılında kar dağıtmaları sınırlandırılmıştı. Bu sınırlamanın arkasında bir nebze yurt dışına sermaye çıkışının önlenmesi de yatmaktaydı. Şimdi bu düzenleme yasalaşırsa, düzenlemeden etkilenmek istemeyen başta yabancı sermayeli şirketler olmak üzere kurumlar ellerindeki nakdi (karı) tamamen dağıtmaz mı?

Bu yılbaşından beri yapılan vergi artışları, yıllara sari inşaat işlerindeki tevkifat oranı ile KDV tevkifat oranlarının ve kapsamının artırılması gibi vergisel düzenlemeleri birlikte değerlendirdiğimizde, bu düzenlemenin arkasında Hazineye bir an önce nakit sağlama amacının olduğunu düşünüyorum. Ancak şunu da akılda tutmak gerekir. Bir bütçenin iki temel kalemi vardır: Gelirler ve giderler. Bütçenin gider kalemlerinde disiplin sağlamadan, kamu harcamalarında bonkör davranıp sadece gelir kalemlerine odaklanıp buradaki operasyonlarla bütçeyi ayakta tutmak mümkün değildir. Bütçe yönetimi havuz problemine benzer. Havuzu boşaltan muslukları kısmadan sadece havuzu dolduran musluklara yüklenirseniz, gün gelir bu musluklar hava yapıp patlar. Sonra ya havuz boşalır, ya da dışarıdan usta çağrılır.

Getirilmek istenen düzenlemenin oldukça karmaşık, takibi zor, mevcut vergi sistemi içerisinde ayrık bir düzenleme olacağını düşünüyorum. Bu kadar karışık ve tartışmalı bir düzenleme yerine, normalde %20 olan ama 2018-2020 yılları için %22 olarak uygulanan kurumlar vergisi oranını bir 2-3 yıl daha bu oranda tutmak veya %24-25 gibi biraz daha daha yüksek bir orana çıkarmak daha etkin olmaz mı?

Sözün özü: Taşıma suyla değirmen dönmez.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/kar-dagitmama-stopaji/feed/ 0
Limited Şirketlerde Pay Devirleri ve Değer Artış Kazancının Tespitine İlişkin Kurallar https://www.muhasebenews.com/limited-sirketlerde-pay-devirleri-ve-deger-artis-kazancinin-tespitine-iliskin-kurallar/ https://www.muhasebenews.com/limited-sirketlerde-pay-devirleri-ve-deger-artis-kazancinin-tespitine-iliskin-kurallar/#respond Fri, 11 Dec 2020 01:00:42 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=98417

Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi
info@adenymm.com.tr


1-Limited Şirket Pay/Hisse Devrinde Vergilendirme İlkeleri:

193 sayılı GVK’nın Mükerrer 80. Maddesinin birinci fıkrasının 4. Bendine göre “ortaklık haklarının” veya “hisselerinin” elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak tanımlanmakta ve limited şirket payları edinim tarihinden itibaren ne zaman elden çıkartılırsa çıkartılsın elde edilen değer artış kazancı olarak vergiye tabi olacaktır.
Ortaklık hakkı veya ortaklık hissesi her türlü şahıs ve sermaye şirketlerinde, ortakların hisse senedine bağlanmamış payını ifade etmek için kullanılmaktadır. Limited Şirketler, kollektif ve adi komandit şirket payları, kooperatif üyeliği neticesinde elde edilen ortaklık payları ile adi ortaklık payları buna dahildir.

Mezkur GVK madde hükmüne göre bahsi geçen ortaklık hakları ve hisseleri ticari ortaklıklarda ortakların hisse senetleri ile belirlenmemiş paylarını ifade etmektedir. Bu kapsamda limited şirkete ait ortaklık hakkını temsil eden payların elden çıkarılmasından doğan kazançlar, Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında değer artışı kazancı olarak vergilenmektedir. Limited Şirketlerin pay senetlerine 6102 sayılı TTK’nın altıncı kısmının ‘’Ortakların Hak ve Borçları” başlıklı üçüncü bölümünde yer verildiği ve Kanunun 593. maddesinin ikinci fıkrasında, limited şirket esas sermaye pay senetlerinin “ispat aracı” şeklinde veya “nama yazılı” olarak düzenleneceğinin hükme bağlandığı anlaşılmaktadır1. Yeni TTK düzenlemesi bir yenilik olarak esas sermaye payının ispat aracı olan bir senede veya nama yazılı senede de bağlanabilmesine olanak tanımaktadır.

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.04.2014 tarih ve 62030549-120[Mük.80-2012/954]-906 sayılı özelgede yer alan görüşe göre idare açısından Limited Şirket pay senedi ile Anonim Şirket pay senedinin aynı mahiyette görülmemektedir. Bu konudaki özelgeye göre Limited Şirket pay senedi bir Anonim Şirket pay senedi gibi menkul kıymet değildir.

————————————————-

1 GEREKÇE/Madde 593 – Birinci fıkra: Esas sermaye payı hem devredilebilir hem de mirasla geçer. Ancak her iki tür geçişte de bazı kanunî sınırlamalar vardır. Bu sınırlamaların bazıları emredici nitelik taşımaz, bu sebeple şirket sözleşmesi ile kaldırılabilir; şekil gibi bazı hükümler emredici niteliktedir. Tasarının 593 üncü maddesinin sistemi şöyle özetlenebilir: Esas sözleşme payı kanunen bağlamlıdır; yani devri çeşitli sebeplerle ve farklı şekillerde sınırlandırılmıştır. Ancak, bağlam her geçiş türü için ve her bakımdan emredici değildir. Şirket sözleşmesi, 593 üncü maddede öngörülen genel kurulun onayını hafifletebilir, belirli bazı hallere özgüleyebilir, hatta kaldırabilir. Bağlam 612 nci maddenin ikinci fıkrasında öngörülen durumlarda bir limited şirketin kendi hisse senetlerini iktisap etmesi varsayımında uygulanmaz. Devri sınırlayan hükümler, devrin ortaklar arasında yapılması halinde de geçerlidir.
İkinci fıkra: Tasarı bir yenilik getirmekte, esas sermaye payının ispat aracı olan bir senede veya nama yazılı senede bağlanabilmesine olanak tanımaktadır. Esas sermaye payını içeren nama yazılı senet çıkarılması, paya devir ve dolayısıyla dolaşım kolaylığı sağlamaz; Tasarının 595 ve devamı maddelerindeki hükümleri gene geçerli olmakta devam eder ve uygulanır; kanunî bağlam varlığını aynen sürdürür. Bu olanak, limited şirket esas sermaye payını ne anonim şirket payına dönüştürür ne de yaklaştırır. Sadece ispatı ve gereğinde (limited şirkete ilişkin hükümler çerçevesinde) payın devrinde bazı kolaylıklar sağlayabilir. İkinci fıkra uyarınca nama yazılı senede yazılması zorunlu olan hususlar bu senedin şirket sözleşmesine bağlılığını açıkça göstermektedir. İsviçre Tasarısından alınan söz konusu hüküm, hakim İsviçre öğretisinin görüşünü yansıtmakta ve pay defterinin, ortakla ilgili kısmının ortağın elindeki senede yansıtılmasını sağlamaktadır. Ayrıca nama yazılı senet basit kıymetli evrak kaydını içerdiği için, ortaklığının bu senetle ileri sürülmesini ortaktan istemek hakkını şirkete vermektedir.

—————————————————–

Dolayısıyla, İdare tarafından GVK’nun mükerrer 80. maddesinde hisse senetleri için tanınan iki yıllık elde tutma süresinin Limited Şirket pay senetleri için geçerli olmadığı yönünde görüş verilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun beşinci kısmında anonim şirketlerin pay senetleri ‘’Menkul Kıymet” başlığı altında düzenlenmişken, Limited Şirketlerin pay senetlerine bu Kanunun altıncı kısmının ‘’Ortakların Hak ve Borçları” başlıklı üçüncü bölümünde yer verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle iki şirketin hisse senetleri nitelik itibariyle doğrudan ayrışmaktadır.
Kanunun 593. maddesinin ikinci fıkrasında, limited şirket esas sermaye pay senetlerinin “ispat aracı” şeklinde veya nama yazılı olarak düzenleneceğinin hükme bağlandığı; ancak madde gerekçesinde, bu hükümle esas sermaye payının ispat aracı olan bir senede veya nama yazılı senede bağlanabilmesine olanak tanınmasına rağmen esas sermaye payını içeren nama yazılı senet çıkarılmasının, paya devir ve dolaşım kolaylığı sağlamayacağı, sadece ispat ve gereğinde limited şirkete ilişkin hükümler çerçevesinde payın devrinde bazı kolaylıklar sağlayacağı ancak bu olanağın limited şirket esas sermaye payını anonim şirket payına dönüştürmeyeceği veya yaklaştırmayacağının ifade edildiği belirtilmiştir.

Bu nedenle, limited şirket payları anılan maddenin uygulamasında menkul kıymet olarak kabul edilemeyeceğinden, limited şirket ortaklarının pay senetlerinin satışının Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin uygulamasında hisse senedi olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmadığı; söz konusu pay senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançların, aynı maddenin (4) numaralı bendi kapsamında değer artış kazancı olarak vergilendirileceği açıklanmıştır.

Türk hukukunda limited şirkette nama yazılı pay senedi çıkarılmasına rağmen, payın devrinin yapılabilmesi için -aksi şirket sözleşmesinde öngörülmedikçe- genel kurul onayı ve devre ilişkin sözleşmedeki imzaların noterce onaylanması gerekmektedir. Bu şartlar ve madde gerekçesinde yer alan “anonim şirket hissesi ile aynı niteliğe sahip olmama” ibaresi neticesinde, Yargıtay, durumu vergi mevzuatı bakımından değerlendiren Gelir İdare Başkanlığı ve doktrindeki bazı yazarlar, limited şirket nama yazılı pay senedinin kıymetli evrak vasfını taşımadığı değerlendirmesini yapmışlardır2.

GVK’nın mükerrer 80. Maddesinde geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve “hakların” satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.
▪ Diğer yandan pay bedellerinin/hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların değer artış kazancı olarak vergilendirilmesinde yıl içinde yapılan işlem sayısının birden fazla olmasının bir önemi bulunmamaktadır.
▪ Bununla birlikte, ticari bir organizasyonu gerektirecek nitelikte alım-satım işlemlerinin yapılması halinde elde edilecek kazançların ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
▪ İdare, özellikle kredi ile alınan kıymetlerde ticari organizasyon varlığını ileri sürerek kazancın ticari kazanç olduğunu iddia etmektedir.
▪ Hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazancın tespitinde, kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin finansman giderlerinin indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. (GVK 232 Seri Nolu Genel Tebliği)

———————————–

2 Yrd. Doç. Dr. Ayşegül SEZGİN HUYSAL, Limited Şirketlerde Nama Yazılı Pay Senedinin Hukuki Niteliği, “274346 (dergipark.org.tr)”;

———————————–

Vergiye tabi değer artış kazancının tespitinde taksi, dolmuş, minibüs ve umum servis araçlarına ait ticari plakaların elden çıkarılmasından doğan kazançların tamamı ile bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 6.000 (310 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2020 tarihinden itibaren 18.000 TL.)Yeni Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır.

Dolayısıyla, vergi uygulamalarında menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı sayılmayan limited şirket pay bedelleri satışında/elden çıkartılmasında 2020 yılı itibariyle 18.000-TL tutarında istisna uygulanacaktır.

Mezkur Kanunun mükerrer 81. Maddesine göre değer artışında safi kazanç-vergiye tabi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hâsılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan kısmının tutarı Vergi Usul Kanununun değerleme ile ilgili hükümlerine göre tayin ve tespit olunur.
Maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek bedel, kazancı bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde ise son bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değer esas alınır.
İşletmeye dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerin elden çıkarılması halinde, iktisadî kıymetlerin maliyet bedeli yerine amortismanlar düşüldükten sonra kalan net değeri esas alınır.

Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasında, iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde Vergi Usul Kanununun 266 ncı maddesinde yazılı itibari değer iktisap bedeli olarak kabul edilir.
Değer Artış Kazancı=Satış/Devir/Elden Çıkarma Bedeli (Takdir Komisyonu Kararı)-(Maliyet Bedeli (Takdir Komisyonu Kararı/Son Bilanço Veya Envanter Değeri veya İtibari Değer/Menkul Kıymetler İçin İtibari Değer)+Elden Çıkarmada Satıcı Tarafından Ödenen Giderler+Satıcının Ödediği Vergi Ve Harçlar)

Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. (5281 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle 01.01.2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere eklenen cümle. Yürürlük; 01.01.2006) Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır.

Safi değer artışı hesaplanırken mal ve hakların iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Ancak bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının %10 veya üzerinde olması şarttır. Bu koşul 1.1.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

Bilindiği üzere, Devlet İstatistik Enstitüsü adı Türkiye İstatistik Kurumu olarak değiştirilmiştir. Ayrıca, VUK”un mükerrer 298. maddesinin (C) bendinde 1.1.2006 tarihinden itibaren vergi kanunlarında yer alan TEFE ifadesi yerine ÜFE ifadesinin kullanılacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu nedenle, 1.1.2006 tarihinden itibaren yapılacak endekslemeler ÜFE esas alınarak yapılacak ve en az %10 artış oranı aranacaktır.

GVK Geçici 67/9 ve 10. Bentlerine göre menkul kıymetlerin vergilendirilmesinde elde edilme tarihleri önemli olmakta olup, buna göre endeksleme uygulaması farklılaşabilmektedir. Bahsi geçen kural, sadece menkul kıymetler için geçerli olduğundan diğer değer artış kazancına konu kıymetlerde uygulanmayacaktır. GVK 258 seri nolu Genel Tebliğinde konuya ilişkin açıklamalar yer almaktadır. Sonuç olarak, 01.01.2006 tarihinden önce iktisap edilen “menkul kıymetlerin” vergilendirilmesinde 31.12.2005 tarihli hükümler geçerli olduğundan bu menkul kıymetler ile ilgili endekslemede hem “TEFE” oranı dikkate alınacak, hem de en az %10 artış koşulu aranmayacaktır.

GVK’nun safi değer artışını düzenleyen mükerrer 81. maddesinin son fıkrasına göre mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere, Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Burada hesaplama yapılırken mal ve hakkın iktisap edildiği aydan bir önceki aya ait endeks değeri ile elden çıkarılan aydan bir önceki aya ait endeks değeri kullanılarak iktisap bedeli gerçek değerine yükseltilecektir.

Limited şirket ortakları, hisse devri yaparlarken iktisap bedeli olarak payı nominal değerden farklı bir bedel ile devir ve satın almışlarsa, kesinlikle maliyet bedeli endekslemesinde ve değer artış kazancının tespitinde bu bedeli dikkate almaları gerekmektedir. Payın satın alma bedeli, nominal bedele yani payın kayıtlı değerine uygun ise bu değerin dikkate alınacağı tabiidir. Buna karşın, pay sahipleri zaman içinde pek çok kez limited şirket payı alıp satmaktadırlar. Bu tür durumlarda, payın maliyet bedeli olarak hangi tarihte alınan payın maliyet bedelinin dikkate alınacağı açık değildir.

232 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği, hisse senetlerinin satışını konu edinmekle beraber, aynı ilkelerin limted şirket paylarının devrinde de geçerli olabileceği değerlendirilmektedir. İlkesel olarak bu durumu farklı kılan herhangi bir hukuki durum bulunmamaktadır.

Genel olarak hisse senedi üzerinde tasarruf hakkına sahip olunan tarihin iktisap tarihi olarak dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda, limited şirket örneğinde ortaklar kurulunun pay devrini onaylamak için 3 aylık yasa süre belirlendiğini düşündüğümüzde, yeni pay edinen ortaklar açısından bu süreden sonra payın iktisap edildiği sonucuna varılmaktadır.
Bununla birlikte, gerçek kişi ortakların şirketin sermaye artırımına gitmesi dolayısıyla sahip oldukları hisse senetlerinin ve aynı hisse senedinden değişik tarihlerde alım yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde elden çıkarılan hisse senetlerinin iktisap tarihinin belirlenmesi farklılık göstermektedir.

Sermaye Artırımları Ve Rüçhan Hakları Dolayısıyla Sahip Olunan Yeni Hisse Senetlerinin İktisap Tarihi Hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, sermaye ve kar yedeklerinin sermayeye eklenmesi dolayısıyla sahip olunan hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak, daha önceden sahip olunan hisse senetlerinin iktisap tarihi esas alınacaktır.
Şirketler tarafından sermaye artırımına gidildiği durumlarda, ortaklar rüçhan haklarını kullanmak suretiyle artırılan sermayeyi temsil eden hisse senetlerini almaktadırlar. Hisse senedi sahipleri tarafından rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibari değerleri ödenerek sahip olunan hisse senetleri yönünden de iktisap tarihi olarak sahip olunan eski hisse senetlerinin iktisap tarihi esas alınacaktır.

Buna karşın, ortakların rüçhan haklarını sınırlamak suretiyle sermaye artırımını temsil eden hisse senetlerinin satılması durumunda ise yeni bir alım işleminin gerçekleştiği kabul edilecektir.
Aynı Hisse Senedinden Yıl İçinde Birden Fazla Alım Yapılması Halinde Satılan Hisse Senedinin İktisap Tarihinin Belirlenmesi Belirli bir şirketin hisse senedinden değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra, alınan hisse senetlerinin bir kısmının elden çıkarılması halinde mükellefler elden çıkarılan hisse senetlerinin hangi işlem ile alındığı konusunda serbestçe karar verebilecektir.

Değer Artış Kazancının Tespitinde Esas Alınacak Maliyet Bedeli

Hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazancın tespitinde, satış bedelinden elden çıkarılan hisse senetlerinin maliyet bedelinin düşülmesi gerekmektedir. Vergi Usul Kanununun 262 nci maddesinde maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamı olarak tanımlanmıştır.

İktisap Bedelinin Tevsik Edilememesi

Hisse senetlerinin iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde, iktisap tarihindeki rayiç bedel iktisap bedeli olarak kabul edilecektir. Kanunda ise itibari değer kavramına yer verilmektedir.
Vergi Usul Kanununun mükerrer 266 ncı maddesi uyarınca rayiç bedel, bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeri olarak tanımlanmıştır.

Sermaye Artırımları Dolayısıyla Sahip Olunan Hisse Senetlerinin Maliyet Bedeli

Şirketlerin sermaye yedekleri ile sermaye artırımında bulunmaları halinde, bu işlem sonrasında gerek önceden sahip olunan gerekse sermaye artırımı dolayısıyla alınan hisse senetlerinin maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedelinin, sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle tespit edilecektir.

Kar yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde, bu işlem dolayısıyla sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeli ile yeni alınan hisse senetlerinin itibari değerleri toplamının sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanacaktır.

Şirketler tarafından nakit olarak sermaye artırımına gidildiği durumlarda, hisse senedi sahipleri tarafından rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibari değerleri ödenerek sahip olunan hisse senetleri yönünden de maliyet bedeli, daha önce sahip olunan hisse senetlerinin maliyet bedeli ile yeni alınan hisse senetleri için ödenen bedelin toplamının sermaye artırımı sonrasında sahip olunan toplam hisse senedi sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanacaktır.

2-Türk Ticaret Kanunu Hükümleri Açısından:

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre 2020/Mart ayında Türkiye’de kurulan toplam 8.425 şirketin toplam 7.205 adedi limited şirkettir. Bu nedenle, Türk Ticaret hukukun çok önemli yere sahip olduklarını ifade etmek mümkündür.

Limited şirketin esas sermayesi en az onbin Türk Lirasıdır. Şirket sözleşmesinde esas sermaye paylarının itibarî değerleri en az yirmibeş Türk Lirası olarak belirlenebilir. Şirketin durumunun iyileştirilmesi amacıyla bu değerin altına inilebilir. Esas sermaye paylarının itibarî değerleri farklı olabilir. Ancak, esas sermaye paylarının değerlerinin yirmibeş Türk Lirası veya bunun katları olması şarttır. Bir esas sermaye payının vereceği oyun, 618 inci madde uyarınca itibarî değere göre hesaplanması, esas sermaye payının bölünmesi değildir. Aynı hüküm bir hakkın veya yükümlülüğün itibarî değere göre belirlendiği durumlar için de geçerlidir.

Bir ortak birden fazla esas sermaye payına sahip olabilir.

Esas sermaye payları itibarî değerden veya bu değeri aşan bir bedelle çıkarılabilir.

Limited şirkette, “itibarî değer”, anonim şirketteki itibarî değerden hem teorik hem de doğmatik düzen yönünden farklıdır. Anonim şirkette itibarî değer, gerçek anlamda paylara bölünmüşlüğün gereği olarak sermayenin serbestçe devredilebilen, hak kaynağı işlevini haiz, bağımsız bir birimini oluştururken; limited şirkette pay bir taraftan konulan sermayeyi gösteren ve bazı hesabi işlemlere temel oluşturan diğer paylarla eşit olması zorunlu bulunmayan esas sermayenin bir parçasını oluşturur.
Anonim şirkette sermaye paylara bölünmüştür, limited şirket de ise esas sermaye payı, bazı hakların belirlenebilmesi ve kullanılabilmesi amacıyla hesabi olarak bölünür. Payın hesaben bölünmesi, payın verdiği oy hakkının hesaplanmasına ve temettünün belirlenmesine ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerinin uygulanmasına hizmet eder. Diğer yandan, “bir ortak=bir pay” kuralının belirli bir yararı bulunmamakta, aksine, payın kısmî devrinde bölünme gibi güçlüklere yol açmaktadır.
Esas sermaye payının bedeli şirket sözleşmesinde öngörüldüğü şekilde, nakit veya ayın olarak veya bir alacağın takası yoluyla yahut sermaye artırımında olduğu gibi, serbestçe kullanılabilecek özkaynakların esas sermayeye dönüştürülmesi yoluyla ödenir.

Limitet şirket ortaklığını temsil eden paylar, şartların yerine getirilmesi koşuluyla bir başkasına devredilebilmektedir. Ortaklık hakkını temsil eden payların devri şirketin diğer ortaklarından birine veya bir kaçına yapılabileceği gibi tamamen şirket dışından birine de yapılabilmektedir. Bu hususta herhangi bir sınırlama yoktur.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 595. Maddesine göre esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır.
Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullar da belirtilir.

Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.

Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.

Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.

Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.

Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.

Limited Şirket hisse devirlerinin tescil edilmesi için şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulur. Buradaki tescil açıkça kurucu değil, açıklayıcı mahiyette niteliktedir. Bu nedenle de, bize göre limited şirket payının edinim tarihi, dolayısıyla maliyet bedelinde endekslemeye tabi olacak tarih, ortaklığın hak kazanıldığı tarih olan 3 aylık ortaklar kurulu kararının alındığı veya kurul tarafından sessiz kalınarak onay veya icazet verilmiş sayıldığı tarih olacaktır. Tescil tarihi bu açıdan önemsizdir.

Hisse devri esas olarak genel kurul onayı ile gerçekleşmektedir. Başvurunun otuz gün içinde yapılmaması hâlinde, ayrılan ortak, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabilir. Bunun üzerine sicil müdürü, şirkete, iktisap edenin adının bildirilmesi için süre verir. Türk Ticaret Kanunun 594’üncü maddesi gereğince esas sermaye paylarının devirlerinin pay defterine kaydedilmesi gerekmektedir.

Esas sermaye paylarının geçişini düzenleyen TTK’nın 598. Maddesine göre esas sermaye paylarının geçişlerinin tescil edilmesi için, şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulur. Sicil kaydına güvenen iyiniyetli kişinin güveni korunur.

▪ Pay devir ve temlik sözleşmesinin noterden tasdik ettirilmesini takiben şirket ortakları esas sermaye payını kısmen veya tamamen devretmek isteyen ortağın şirkette sahibi bulunduğu toplam pay adedini, devretmek istediği pay adedini ve bu payların TL değerini belirterek, işbu hisse devrini onaylayan kararı alır.
▪ Bu kararda pay devrinin dayanağı olan pay devir ve temlik sözleşmesi de tarihi ve noter yevmiye numarası ile birlikte gösterilmelidir.
▪ Karara pay devri sonucunda oluşacak şirketin ortaklık durumu ve esas sermaye dağılımı açıkça yazılacaktır.
▪ Aynı kararda ayrıca devir hususunun şirket pay defterine işlenmesi de belirtilecektir.
▪ Pay devri neticesinde ortaklardan biri veya birden fazlası paylarının tamamını devredip ortaklıktan ayrılıyor ise işbu pay devrini onaylayan genel kurul kararını yalnızca devir sonrası şirkette kalan ortak(lar) değil, payını devredip şirketten ayrılan ortak/ lar da imzalamalı ve pay devir kararına katılmalıdır. Pay devri neticesinde şirkette müdür de olan paydaş müdürlük görevine devam etmeyecek ise bu durum pay devrini onaylayan genel kurul kararında açıkça belirtilmelidir. Payların tamamının devri ile şirketteki müdürlük görevi kendiliğinden sonlanmayacağı için bu husus mutlaka karara bağlanmalıdır. Şayet pay devri neticesinde paylarının tamamını devredip ortaklıktan ayrılan müdür ortağın müdürlük görevi de sona erecekse şirkete yeni bir müdür atanması da kaçınılmazdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta Türk Ticaret Kanunu gereğince şirket ortaklarından en az birinin şirketi sınırsız yönetim hakkına ve temsil yetkisine haiz müdür olması gerektiğidir.

Limited şirketlerde pay devri şirketin bağlı bulunduğu ticaret sicilinde tescil ettirilmesi gerekirken anonim şirketlerde pay devri tescile tabi değildir, devrin şirket tarafından onaylanması yeterlidir. Anonim şirketlerde dikkat edilmesi gereken husus, her ne kadar pay devri tescile tabi olmasa da şayet pay devri neticesinde şirket tek pay sahipli bir şirket haline gelmekte ise bu durumun yönetim kurulu tarafından karar altına alınması ve tescil ettirilmesidir. Aynı şekilde anonim şirketin tek pay sahipliğinden çıkması halinde de bu husus tescil ettirilmesi gerekir.

Şirket, esas sermaye paylarını içeren bir pay defteri tutar. Ortakların, adları, adresleri, her ortağın sahip olduğu esas sermaye payının sayısı, esas sermaye paylarının devirleri ve geçişleri itibarî değerleri, grupları ve esas sermaye payları üzerindeki intifa ve rehin hakları, sahiplerinin adları ve adresleri bu deftere yazılır. Ortaklar ise bu pay defterini inceleyebilir.

3-Pay Devirlerinin Harçlar Kanunu Ve Damga Vergisi Kanunu Açısından Değerlendirilmesi:

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123. Maddesine göre özel kanunlarla harçtan muaf tutulan kişilerle, istisna edilen işlemlerden harç alınmaz. Kanunda 2016 yılında yapılan düzenleme ile pay devirleri harçlardan istisna tutulmuştur. Kanun hükmüne göre;
Anonim, eshamlı komandit (7099 sayılı kanunun 3 üncü maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 10.03.2018), limited şirket ve kooperatiflerin
▪ Kuruluş,
▪ (6728 sayılı kanunun 33 üncü maddesiyle eklenen ibare; Yürürlük 09.08.2016) pay devri,
▪ sermaye artırımı,
▪ birleşme,
▪ devir, bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile,
▪ Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (Bu kooperatifler tarafından bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından verilecek kefaletler dâhil) bankalar, finansman şirketleri, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilere, bunların teminatlarına ve geri ödenmelerine ilişkin işlemler (yargı harçları hariç)

bu Kanunda yazılı harçlardan müstesnadır.

77 seri nolu Harçlar Genel Tebliği3ne göre de, 6728 sayılı Kanunla Harçlar Kanununun 123 üncü maddesinde yapılan değişiklikler sonucunda Anonim, limited ve eshamlı komandit şirketlerin pay devirleri nedeniyle yapılacak işlemlere harç istisnası uygulanacağı belirtilmiştir.

60 seri nolu Damga Vergisi Genel Tebliği4ne göre de, 6728 sayılı Kanunun 29/c-2 maddesiyle 488 sayılı Kanuna ekli (2) sayılı tablonun “IV-Ticari Ve Medeni İşlerle İlgili Kağıtlar” başlıklı bölümünün (16) numaralı fıkrasına “kuruluşlarına,” ibaresinden sonra gelmek üzere “pay devirlerine,” ibaresi eklenmiş, söz konusu fıkra hükmü, “16. Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketler ile yatırım fonlarının kuruluşlarına, pay devirlerine, sermaye artırımlarına ve süre uzatımlarına ilişkin olarak düzenlenen kağıtlar.” halini almıştır.
Bu düzenleme uyarınca, söz konusu limited şirketlerin pay (hisse) devirlerine ilişkin düzenlenen kağıtlara da damga vergisi istisnası uygulanacaktır. 4-Limited Şirket Pay Devri İçin Neler Yapılmalıdır:

Limited Şirket pay devri için Mersis’ten başvuru yapılarak talep numarası ve gerekli evraklar ile bölge temsilciliğine randevu alınmadan başvuru yapılmalıdır.

1-) Dilekçe: Şirket kaşesi ile yetkili tarafından imzalanmalı, vekaleten imzalanmış ise vekaletin aslı veya onaylı sureti eklenmeli, ekindeki evrak dökümünü içermelidir.
2-) Genel Kurul kararı (Noter onaylı 1 nüsha) Ayrıca düzenlenmiş ise hazirun cetveli:

▪ Hissesini devredip şirketten tamamen ayrılan ortak da hisse devir kararına katılmalı ve ortaklar kurul kararını imzalamalıdır. Hissesini devredip şirketten ayrılan ortak müdür ise görevine devam edip etmeyeceği kararda belirtilmelidir.
▪ Hisse devri kararlarında sermayenin ödendiğinin belirtilmesi gerekmemektedir. Belirtildiği takdirde sermayenin ödendiğine ilişkin SMMM/YMM raporu ve faaliyet belgesi eklenmesi gerecektir.
▪ TTK 623 gereğince şirket ortaklarından en az birinin şirketi yönetim hakkına ve temsil yetkisine haiz müdür olması gerekmektedir. TTK 623 m. gereğince en az bir ortağın, şirketi her konuda sınırsız temsil ve yönetim hakkına haiz müdür olarak seçilmesi gerekir. Ortaklığı biten müdürün görevine dışarıdan devam etmesi durumunda Görev Kabul Beyanı ibraz etmesi gerekmektedir.
▪ Hisse devrinin kabulü kararı, hisse devir sözleşmesi tarihi ile veya sonrasında ki bir tarihte alınmalıdır.
▪ Anasözleşmenin sermaye başlıklı maddesinde hisse adedi bulunması halinde, hisse devir kararında yer alan vaki devir neticesinde hisse adedi anasözleşmedeki hisse adedi değerine göre belirtilmelidir.
▪ Gümrük Müşavirlik şirketlerinde ortak ve yetkililerin gümrük müşavirliği veya müşavir yardımcılığı belgeleri noter onaylı olması gerekmektedir.
▪ Tüm ortakların toplantıya katılmadığı hallerde çağrı usulü: Genel kurul, müdürler tarafından, toplantı gününden en az on beş gün (ilan ve toplantı günleri hariç) önce toplantıya çağrılır. Şirket anasözleşmesi, bu süreyi uzatabilir veya on güne kadar kısaltabilir.
▪ Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde,
– gerekiyorsa şirketin internet sitesinde
– mutlaka Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle, önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.
▪ Buna göre, tüm ortakların toplantıya katılmadığı hallerde tescil müracaatına, davet ilanına ait Ticaret Sicil Gazete sureti ile iadeli taahhütlü bildirime ait belgeler eklenmelidir. Ayrıca anasözleşme de özel çağrı usulü var ise bu usule ilişkin belgeler de eklenmelidir.

3-) Noterde düzenlenen hisse devir temlik sözleşmesi

4-) Reşit olmayan şirket ortağının anne ve babasının ya da anne/babadan herhangi birisinin şirkete ortak olması halinde reşit olmayan ortak için mahkemeden alınmış kayyum atama kararı

▪ Yeni ortak girişi var ise kararda; ortağın ad ve soyadı yanında yerleşim yeri, vatandaşlıkları ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı ise kimlik numaraları T.C. kimlik numarası, yabancı uyruklu ise, vergi numarası veya yabancılara mahsus kimlik numarası belirtilmelidir.
▪ Yeni ortağın yabancı uyruklu olması halinde tercümesi noter onaylı pasaport sureti,
▪ Yabancı uyruklu ortağın noter onaylı ikamet adresi Türkiye’de ise ikamet tezkeresi eklenmelidir.
▪ Yeni giren ortağın yabancı uyruklu tüzel kişi olması halinde tüzel kişinin güncel sicil kayıtlarını içeren belge ( Bu belge, şirketin tabi bulunduğu ülkedeki noterler tarafından ve o ülkedeki Türk Konsolosluğu veya Türkiye’deki Dışişleri Bakanlığı tarafından ya da Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre onaylanmış ve bunların noterden onaylı Türkçe çevirilerinin de yaptırılmış olması gerekir.)
▪ Yabancı uyruklu tüzel ortak / tüzel yetkili girişi var ise kararda/tadil mukavelesinde vergi numarası belirtilmelidir.
▪ Yeni giren tüzel ortak Türk uyruklu fakat ticari ikametgahı İstanbul dışında ise tüzel ortağın kayıtlı bulunduğu Ticaret Sicil Müdürlüğü ve Ticaret sicil numarası / vergi kimlik numarası ile Mersis numarası kararda/tadil mukavelesinde belirtilmelidir.
▪ Müdür seçimi var ise, “Müdür Ataması”nda istenen belgeler eklenmelidir.
▪ Tüzel ortak adına kararı imzalayan kişinin (tüzel ortak adına şahıs kararı imzaladığında karar altında tüzel ortak ünvanı yazılmalı altına temsilen / vekaleten yazılıp imzalayanın ismi soyismi yazılmalıdır) tüzel ortak adına kararı imzalama, karara katılma, oy kullanma, kararları kabule veya redde yetkili olduğunu gösteren güncel (Düzenleme tarihi üzerinden 1 yılı geçmemiş ) apostilli Türkçe tercümeli sicil özeti.

YAZARIN NOTU: Makale konularını yazıldığı dönem dikkate alınarak güncel mevzuat açısından değerlendirmenizi rica ederiz. Gerekli olması halinde konunun spesifik boyutları da dikkate alınarak bir uzmana danışmakta yarar olduğu düşünülmektedir. Makalenin Tüm Hakları Yazarına Aittir. İzinsiz çoğaltılamaz, dağıtılamaz, kopyalanamaz, amacı dışında ve atıf yapmadan kullanılamaz. Aksi takdirde derhal yasal işlem yapılacaktır. Soru, görüş, öneri ve değerlendirmelerinizi yazarın kendisine iletebilirsiniz.                              


Kaynak: İşbu içerik YMM Ali ÇAKMAKCI’nın özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Anonim Şirket Hissesi veya Ortaklık Paylarının Devir veya Satışlarında Özel Durumlar

Yeni Varlık Barışı Yasası Bize Ne Anlatıyor, Ne Vaad Ediyor?

Transit Taşımacılıkta Yetkili Kuruluşların Teminat Sağlama Hizmetinin KDV Açısından Değerlendirilmesi

Özel Sektör Yap-İşlet-Devret Yatırımlarında Vergilendirme

Araç Satış Bedellerinin Kasko Değerinin Aşağısında Olması Tarhiyat Sonucunu Doğurur Mu?

Yurtdışında Geliri Olup Beyan Etmeyenlerin Acilen Pişmanlık Hükmünden Yararlanmaları Gerekmektedir

Şirket Ortaklarının “Şahsi Borçlarının” Şirketlere Etkisi

Uluslararası Taşımacılıkta KDV İadesi

]]>
https://www.muhasebenews.com/limited-sirketlerde-pay-devirleri-ve-deger-artis-kazancinin-tespitine-iliskin-kurallar/feed/ 0
Yurt dışındaki bir firmadan alınan sağlık tahlil hizmeti faturası için stopaj yapılacak mı? https://www.muhasebenews.com/yurt-disindaki-bir-firmadan-alinan-saglik-tahlil-hizmeti-faturasi-icin-stopaj-yapilacak-mi/ https://www.muhasebenews.com/yurt-disindaki-bir-firmadan-alinan-saglik-tahlil-hizmeti-faturasi-icin-stopaj-yapilacak-mi/#respond Sat, 29 Aug 2020 13:00:27 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=91462 İsveç mukimi olan bir sağlık firmasına kan tahlil testi yapıp Türkiye’de kişilere diyet programı uygulamaktayız. KDV2 ve stopaj durumu ne olur?

Bahsettiğiniz hizmet yurt dışından alınmış ve ödemesi yurt dışına transfer edilmişse;

KDV AÇISINDAN

KDV Genel Tebliğine göre; “Türkiye’ye getirilen hizmet, Türkiye’deki firmanın Türkiye’deki faaliyeti ile ilgili ise, hizmetten Türkiye’de faydalanılmıştır; hizmet Türkiye’deki faaliyetlerle ilgili değilse, sonuçları Türkiye dışında doğuyorsa Türkiye’de faydalanılmamıştır.” şeklinde açıklamak mümkündür.

KDV Genel Tebliği’nde, yurt dışından sağlanan hizmetlere ait KDV’nin hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edileceği açıklanmıştır.

Dolayısıyla yurt dışından sağlanan ve KDVK’nın 1/2. maddesine göre hizmet ithali kapsamında değerlendirilen işlemlere ait KDV’nin, hizmetten yararlanan Türkiye’ de mukim kişi ve kuruluşlarca sorumlu sıfatıyla verilecek olan 2. no.lu KDV beyannamesi ile beyan edilerek bağlı bulunulan vergi dairesine ödenmesi, 1 no.lu KDV beyannamesinde de gösterilerek indirilmesi mümkün olacaktır.

Faydalanma Türkiye’de olmak ve KDV’yi önleyen özel bir hüküm bulunmamak kaydıyla;

-Yurt dışından teknik hizmet, montaj hizmeti veya danışmanlık hizmeti alınması,

– Yurt dışından Gayrimenkul ve gayrimaddî hak alınması veya kiralanması (know-how, marka vs.),

– Yurt dışından kiralanmış menkulün (meselâ bir iş makinesinin) Türkiye’ye getirilip kullanılması,

– Yurt dışından yazılım hizmeti alınması,

– Yurt dışından tamir-bakım hizmeti alınması,

– Yurt dışından yapılan mal tedarikine bağlı vade farkları,

-Bir yurt dışı firmanın personeli olan kişinin, geçici süreyle Türkiye’de görev yapması gibi hizmetler KDV sorumluluğu gerektirmektedir.

 Yurtdışından alınan bir hizmette KDV sorumluluğunun doğmaması için;

– Bu hizmet, KDV’nin konusuna girmeyen bir hizmet olmalıdır,

– Hizmet, Türkiye’ye ithal edilmemiş (Türkiye’de icra edilmemiş ve Türkiye’de faydalanılmamış) olmalıdır,

-İthal edilen hizmet, KDV istisnasına konu bir hizmet olmalıdır. Yurtdışından alınan ve bu üç şartın sağlanamadığı tüm hizmetler, KDV sorumluluğu gerektirmektedir.

Hizmeti yapanın mukimi olduğu ülke ile Türkiye arasında vergi anlaşması bulunması, vergi anlaşmalarının KDV’ni kapsamaması sebebiyle, KDV sorumluluğunu etkilememektedir.

STOPAJ AÇISINDAN

Yurt dışında yerleşik kişi ve kurumların, Türkiye’deki gerçek ve tüzel kişilere verdikleri hizmetler nedeniyle elde ettiği gelirler, vergi anlaşmalarında aksine hüküm olmaması kaydıyla Türkiye’de gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulmaktadır. Yurtdışına yapılan bu ödemeler üzerinden KVK’nın 30. maddesi çerçevesinde BKK ile belirlenmiş oranlarda stopaj yapılmalı ve muhtasar beyanname ile beyan edilmelidir. 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi kapmasında stopaj yapılabilmesi için;

– Hizmeti sunan yurt dışında mukim bir kurum olmalıdır.

– Yapılan hizmetin niteliği itibariyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi kapmasında tevkifata tabi olması gerekir.

– İlgili ülke ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olmamalıdır veya vergi anlaşmasında stopajı engelleyici bir hüküm bulunmamalıdır.

Buna göre yurt dışından sağlanan;

– Elemanların ücretleri (yabancı bir kuruluşun elemanının Türkiye’deki bir firmanın personeli veya yöneticisi olarak çalışması “serbest meslek” kazancı olarak nitelendirildiğinden bu nedenle yabancı kuruluşa yapılan ödemeler KVK’nın 30. maddesi uyarınca stopaja tabidir.),

– Mühendislik, montaj, danışmanlık, eğitim hizmeti, özel yazılım yaptırılması, tercüme yaptırılması gibi serbest meslek hizmeti niteliğindeki hizmet bedelleri,

– Kiralama hizmeti karşılığında yapılan ödemeler (Finansal kira veya normal kira),

-Borç verme, mevduat ve benzeri fonlamalar karşılığında ödenen faizler,

– Yurt dışından yapılan mal tedarikine bağlı vade farkları,

-Telif, imtiyaz, ticaret unvanı, marka, know-how ve benzeri gayrimaddi haklar gayrimenkul kiralamalı için ödenen bedeller veya kiralar, gibi, GVK’nın 94 veya KVK’nun 30. maddesi kapsamında bulunan ödemelerde, vergi anlaşmasında stopajı önleyen bir hüküm olmadığı sürece, gerekli oranlar üzerinden stopaj yapılması gerekmektedir.

Bununla beraber;

– Her nevi komisyon ödemeleri,

– Yurt dışında yapılan ilan veya reklam bedeli ödemeleri,

– Yurt dışında gerçekleşen taşıma bedeli ödemeleri,

– Sigorta primi ödemeleri,

– Yurt dışında yaptırılan fason iş bedeli ödemeleri,

– Gözetim ücreti ödemeleri,

– Yurt dışı seyahatlerde ortaya çıkan ödemeler (otel, lokanta, ulaşım, haberleşme vs.),

– Fuar katılım ücreti ödemeleri,

– Uydu kirası ödemeleri.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yurt-disindaki-bir-firmadan-alinan-saglik-tahlil-hizmeti-faturasi-icin-stopaj-yapilacak-mi/feed/ 0
GVK Geçici 67’nci Maddede Yer Alan Tevkifat Oranlarında Değişiklik Yapıldı https://www.muhasebenews.com/gvk-gecici-67nci-maddede-yer-alan-tevkifat-oranlarinda-degisiklik-yapildi/ https://www.muhasebenews.com/gvk-gecici-67nci-maddede-yer-alan-tevkifat-oranlarinda-degisiklik-yapildi/#respond Wed, 27 May 2020 13:00:32 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=85268 TÜRMOB 

Mevzuat Sirküleri 26.05.2020/120-1

GVK Geçici 67’nci Maddede Yer Alan Tevkifat Oranlarında Değişiklik Yapıldı

ÖZET : 23/5/2020 tarihli ve 2569 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 24 Mayıs 2020 tarihinden itibaren Sermaye Piyasası Kurulunca onaylanmış finansman bonolarından ve varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen bir yıldan kısa vadeli kira sertifikalarından sağlanan gelirler ile bunların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan %15 oranında stopaj yapılacaktır. Daha önce stopaj oranı %10’du.

Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 67’nci maddesinde menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının vergilendirilmesine ilişkin özel düzenlemeler yer almaktadır.
24 Mayıs 2020 tarihli ve 31136 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23/5/2020 tarihli ve 2569 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 22/7/2006 tarihli ve 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Kararın l’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentleri ile (c) bentlerinde değişiklik yapıldı.

Yapılan değişiklikle Sermaye Piyasası Kurulu’nca onaylanmış finansman bonolarından ve varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen bir yıldan kısa vadeli kira sertifikalarından sağlanan gelirler ile bunların elden çıkarılmasından doğan kazançlardan %15 oranında stopaj yapılması öngörülmüştür.

Söz konusu değişiklik yapılan bentler 23/5/2020 tarihli ve 2569 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile değişmeden önceki halleri ile aşağıda karşılaştırmalı olarak verilmiştir.

23/5/2020 tarihli ve 2569 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı 24 Mayıs 2020 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.


Kaynak: TÜRMOB Mevzuat Sirküleri 26.05.2020
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/gvk-gecici-67nci-maddede-yer-alan-tevkifat-oranlarinda-degisiklik-yapildi/feed/ 0