Gelir İdaresi Başkanlığı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 17 Jul 2021 12:07:16 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Aftan yararlanma zımnen kabul müdür? https://www.muhasebenews.com/aftan-yararlanma-zimnen-kabul-mudur/ https://www.muhasebenews.com/aftan-yararlanma-zimnen-kabul-mudur/#respond Mon, 12 Jul 2021 01:00:26 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=112268

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Bu yazımda, kesinleşmemiş ve dava aşamasındaki alacakların yapılandırmasına ilişkin olarak mükelleflerin aklındaki haklı bir soru hakkında değerlendirmelerde bulunacağım.

7326 sayılı Kanunda, tıpkı önceki yapılandırma kanunlarında olduğu gibi, kesinleşmiş ve dava aşamasındaki alacaklar için yapılandırma başvurusu “kapsama giren alacaklara karşı dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi ve kanun yollarına başvurulmaması” şartına bağlanmıştır. Af kanunlarının bir amacının da vergi ihtilaflarını sonlandırmak olduğu düşünülürse bu düzenleme makuldür. Diğer taraftan, bu hüküm bazı teknik ve pratik belirsizlikler de içermektedir.

Teknik belirsizlik, Kanunda geçen “vazgeçme”nin hukuki karşılığının ne olduğu, daha açık bir ifadeyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun (İYUK)’da yer alan “davadan feragat” olup olmadığı noktasındadır. (HMK’daki feragat müessesesinin idare hukukunda aynen kullanılmasının neden olduğu tartışmalar bu yazının konusu değildir.) İYUK’un 31. ve HMK’nın 307. maddesinde davadan feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış ve 311. maddesinde feragatin kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı belirtilmiştir. HMK’nın 309. maddesinde feragatin mahkemeye sunulacak bir dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı belirtilmiştir. HMK’nın 312. maddesinde ise feragat beyanında bulunan tarafın, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edileceği; feragat, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyetin ona göre belirleneceği belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere, davadan feragat HMK’da özel olarak düzenlenmiş teknik bir müessesedir. Af Kanunlarında ise “davadan feragat” kelimesi değil, “davadan vazgeçme” ibaresi kullanılmakta, davadan vazgeçme dilekçesinin ilgili tahsil dairesine verileceği, tahsil dairesinin bu dilekçeyi ilgili mahkemeye göndereceği belirtilmekte, ayrıca vazgeçilen davalarda verilen kararlar ile hükmedilen yargılama gideri, avukatlık ücreti ve fer’ilerinin talep edilmeyeceği ve bu alacaklar için icra takibi yapılamayacağı söylenmektedir. Bu durumda, af kanunlarındaki “davadan vazgeçme” hem başvuru usulü, hem sonuçları bakımından “davadan feragat”ten farklıdır. Vergi mahkemeleri de yapılandırma başvurusu yapılan davalarda “karar verilmesine yer olmadığı” yönünde kararlar vermektedir. Bu nedenle, af kanunlarındaki davadan vazgeçme şartını, feragatle aynı şekilde değerlendirmemek gerekir. Bununla birlikte, Gelir İdaresi Başkanlığı bir önceki yapılandırma kanunu olan 7256 sayılı Kanuna ilişkin çıkardığı Tebliğde davadan vazgeçmeyi davadan feragatle eşanlamlı olarak kullanmış ve feragat konusunda detaylı açıklamalara yer vermiştir. Söz konusu tebliğde önceki yapılandırma tebliğlerinden farklı olarak feragat konusunda uzun açıklamalar yapılmasının nedeni, 7256 sayılı Kanun’un sadece kesinleşmiş alacakları kapsayıp kesinleşmemiş alacakları dışarda bırakması sebebiyle hangi alacağın kesinleşmiş olduğunun detaylıca açıklanması ihtiyacıdır. İdarenin bu ihtiyacı karşılaması yerinde olmakla birlikte, davadan vazgeçme ile davadan feragatin eşanlamlı olarak kullanılması hukuki açıdan tartışmalı ve sorunludur. Af kanunlarında düzenlenen “davadan vazgeçme”yi, HMK’da düzenlenen “davadan feragat”ten ayrı, nevi şahsına münhasır bir müessese olarak değerlendirmek gerekir.

Davadan vazgeçme şartının getirdiği pratik belirsizlik ise açtığı veya açacağı davalarda hukuken haklı olduğunu düşünen mükelleflerin yapılandırmanın sağladığı ekonomik avantajlardan yararlanmak için yapılandırmaya başvurması ve davadan vaz geçmesi/dava açmaması halinde, yapılan bu başvurunun gelecekte kendi aleyhine kullanılabilme ihtimalidir. Örneğin, bir şirket hakkında aynı konuda farklı dönemler için farklı ihbarnameler ile tarhiyat yapılmışsa, bazı yıllar için aftan yararlanılması, bazı yıllar için dava açılması teknik olarak mümkündür. Böyle bir durum, mükellefin İdarenin haksız olduğunu düşünmesi ve gelecekte de aynı işlemlere devam etmek istemesi ve son sözün yargı tarafından söylenmesi istendiğinde görülebilir. Bu durumda olan mükellefler, yapılandırmaya başvurmaları halinde açtıkları/açacakları davalarda kendi aleyhlerine bir olgu yaratıp yaratmadıkları endişesi taşımaktadırlar. Aslında hukuken böyle bir endişenin olmaması beklenir. Zira her idari işlem kendi içerisinde değerlendirilmelidir. Aynı hukuki sebebe dayanan farklı idari işlemlerin birine dava açılmaması veya açılmış davadan vaz geçilmesi, diğerine karşı dava açılamayacağı veya ilk işlemdeki tercihin zımni bir kabul olduğu anlamına gelmez. Ancak uygulamada İdarenin bu türden durumlara menfi yaklaştığı, “Madem haklı olduğunu düşünüyordun, niye aftan yararlandın?” sorusunu sorduğu durumların yaşandığı görülmektedir. Ne gariptir ki, İdare aynı tutumu uzlaşılan vergilere karşı da sergilemekte, uzlaşmayı sanki mükellefin hatasını kabul ettiği yönünde yorumlayıp ona göre davranabilmektedir. Oysa ne uzlaşma, ne yapılandırmaya başvurma, mükelleflerin zımni bir kabulü anlamına gelmemektedir.

Bir konuda yapılandırma veya uzlaşmaya başvurulması, her zaman mükellefin İdarenin hukuken haklı olduğunu kabul etmesinden kaynaklanmamakta olup bu tür başvuruların kahir ekseriyeti söz konusu müesseselerin vergi ve ceza indirimleri suretiyle sağladığı ekonomik avantajlardan yararlanmaktır. Günün sonunda insanoğlu “homo ekonomikus”tur1 ve kararlarını ekonomik gerçeklere göre alır.

Konuya ilişkin olarak vergi yargısının az sayıda kararı bulunmaktadır. Danıştay 9. Dairesi 2014 yılında verdiği bir kararda, sahte belge kullanıldığı gerekçesiyle yapılan KDV tarhiyatı ve kesilen vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasına karşı açılan bir davada, davacının kesinleşmiş borçlarına ilişkin yapılandırmaya başvurduğu, kesinleşmemiş veya dava safhasındaki borçları için bir başvurusunun olmadığı, dava konusu tarhiyatlarda davacının 6111 sayılı Kanun kapsamında başvurusu olmamasına rağmen 6111 sayılı Yasa çerçevesinde davalı idareye bir başvuru yapıldığı gerekçe gösterilerek davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar veren Vergi Mahkemesi kararını hukuka aykırı bulmuştur. (Kararda kesinleşmiş ve kesinleşmemiş alacakların aynı sebepten mi kaynaklandığının irdelenmediği notunu düşeyim.)

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2.Vergi Dava Dairesi ise 2017 yılında enteresan iki karara imza atmıştır. Dava konusu olayda, davacı hakkında düzenlenen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı raporlarına dayanılarak düzenlenen cezalı kurumlar vergisi ve KDV tarhiyatlarına karşı açılan davalardan, davacının kurumlar vergisine ilişkin davaya ilişkin olarak 6736 sayılı Yasadan yararlanması nedeniyle inceleme raporuyla tespit edilen vergiyi doğuran olayın davacı tarafından zımnen kabul edildiği, bu meblağın artık şirket muhasebe kayıtları açısından kanunen kabul edilmeyen gider niteliğine büründüğü ve resen tarha konu üzerinden cezalı kurumlar vergisi ve dolayısıyla katma değer vergisi hesaplanan matrahın davacı şirket açısından kesinleştiği açık olduğundan, kanunen kabul edilmeyen gider nedeniyle yapılan dava konusu cezalı katma değer vergisi tarhiyatında hukuka aykırılık görmemiştir. Bu karar oldukça tartışmalı olup kanaatimce yerinde değildir. Diğer taraftan, benzer durumda olan mükelleflere aynı sebeplerden doğan bütün vergi türlerinde tutarlı bir şekilde hareket edip davalarını sürdürmelerini tavsiye ediyorum.

Konuya ilişkin olarak İdarenin gelecekteki işlemlerini değiştirmesi adına bir hususu gündeme getirerek yazımı bitirmek istiyorum. Yapılandırma başvurularında davadan vazgeçme şartının bir bütün olarak uygulanması beklenmektedir. Danıştay içtihatlarının da yapılandırma başvurularında kısmi feragatin söz konusu olmayacağı, aynı esas numarasına kaydedilen dosyalarda yapılandırma kanunlarından yararlanmak için dosyadaki bütün taleplerden “feragat edilmesi” gerektiği yönünde olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda, içinde birden fazla eleştirilen konunun olduğu raporlara dayanılarak tek bir ihbarname düzenlenmesi halinde bu ihbarnameye karşı tek bir dava açılabildiğinden mükellefler ihbarnameye konu olan bazı eleştirilerde davalarına devam etmek isterlerken İdarenin tek ihbarname düzenlemesi nedeniyle “ya hep ya hiç” durumuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Oysa, inceleme raporlarında belirtilen her bir konu için ayrı ayrı ihbarname düzenlense, her bir ihbarname için ayrı ayrı dava açılıp ayrı esas numaralı davalar oluşacağından bazı konularda yapılandırmaya başvurma, bazı konularda ise dava yoluna gitme imkanı mükelleflere sağlanmış olacaktır. Farklı konular için tek ihbarneme düzenlenmesi nedeniyle mükelleflerin karşı karşıya kaldıkları bu durumun mükelleflerin mahkemeye erişim ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini düşünüyorum. Bu nedenle, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın vergi inceleme raporlarındaki her bir eleştiri konusu için ayrı ihbarname düzenlenmesi yönünde bir iç genelge çıkarması gerekmektedir.

Sözün özü: Her evet, kabul değildir.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Kentsel dönüşümde tapu harcı bilmecesine son! (06.07.2021)

Karşı vekalet ücreti BSMV’ye tabi midir? (21.06.2021)

Matrah artıran mükellefler dokunulmaz mı? (14.06.2021)

Finansman gider kısıtlamasında son durum ve sorunlar (31.05.2021)

Af, yeniden! (24.05.2021)

Evde ürettiği malları internetten satanlara vergi muafiyeti (17.05.2021)

Çek ibraz ve alkol yasağı, MASAK’ın kripto düzenlemesi ile sosyal ağ temsilcisi (03.05.2021)

Özel iletişim vergisi gider yazılabilir mi? (26.04.2021)

Merkez Bankası’nın kripto düzenlemesi: Yassak hemşerim! (19.04.2021)

Avukatların KDV ile imtihanı (12.04.2021)

Maliye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti (05.04.2021)

Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama…(01.04.2021)

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/aftan-yararlanma-zimnen-kabul-mudur/feed/ 0
Özel iletişim vergisi gider yazılabilir mi? https://www.muhasebenews.com/ozel-iletisim-vergisi-gider-yazilabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/ozel-iletisim-vergisi-gider-yazilabilir-mi/#respond Mon, 26 Apr 2021 01:00:45 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=108275

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Hesap dönemi takvim yılı olan kurumlar vergisi mükellefleri için 2020 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin son gününe yaklaştığımız bu günlerde özel iletişim vergisi ile ilgili güncel bir Danıştay kararı hakkında bilgi vereceğim.

Özel iletişim vergisi, 1999 yılında yaşadığımız Marmara depremi sonrasında 4481 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile 31.12.2000 yılı sonuna kadar uygulanmak üzere getirilen, ama önce 2002 yılı, sonra 2003 yılı sonuna kadar uzatılan, daha sonra da 2003 yılında çıkarılan 5035 sayılı Kanun ile Gider Vergileri Kanunu içine monte edilerek kalıcı hale getirilen ve zamanla kapsamı genişletilen bir vergidir. Görüldüğü üzere, tek seferlik alınmak üzere getirilen özel iletişim vergisi kalıcı bir hale gelmiştir. Kapsamı genişlese de söz konusu verginin toplam vergi gelirleri içindeki payı her geçen yıl azalmaktadır.

Özel iletişim vergisi ilk ihdas edildiğinde, her nevi cep telefonu işletmecileri tarafından verilen (ön ödemeli kart satışları dahil) tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetleri üzerinden alınmaktayken zaman içerisinde kapsamı genişletilmiş olup bugün verginin konusuna 1) her nevi mobil elektronik haberleşme işletmeciliği kapsamındaki (ön ödemeli hatlara yüklemeler için yapılan satışlar dâhil) tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetleri, 2) radyo ve televizyon yayınlarının uydu platformu ve kablo ortamından iletilmesine ilişkin hizmetleri 3) kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmeti, 4) diğer elektronik haberleşme hizmetleri girmektedir. İlk başlarda %25 olan verginin oranı da %10’a inmiş durumdadır. Verginin mükellefi; elektronik haberleşme hizmetlerini sunan işletmecilerdir. Verginin matrahı, katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan teşekkül etmektedir. Bu özelikleri ile özel iletişim vergisi, hizmeti sunanın mükellef olduğu ve tüketiciye yansıtıldığı bir dolaylı vergidir.

İlk ihdas edildiğinde olmayan ancak özel iletişim vergisini 2003 yılında kalıcı hale getiren 5035 sayılı Kanun’da yer alan ve hala yürürlükte olan “Bu vergi, katma değer vergisi matrahına dahil edilmez, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kabul edilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez” ifadesi mükellefler ile İdare arasında ihtilaf konusu olmuş ve konu yargıya da taşınmıştır.

Gelir İdaresi Başkanlığı 02.08.2005 tarih ve 037965 sayılı özelgede, özel iletişim vergisinin mükellefinin telekomünikasyon alt yapısı kurup işleten veya telekomünikasyon hizmeti sunan işletmeler olduğu, dolayısıyla bu verginin gider olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin hükmün muhatabının telekomünikasyon hizmeti veren işletmeler olduğu, diğer işletmelerin özel iletişim vergisini gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alabilecekleri yönünde görüş bildirmiştir.

Ancak İdare 14.10.2005 tarihli 19 numaralı Kurumlar Vergisi Sirkülerinde “Özel iletişim vergisinin mükellefi olmayan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, adlarına düzenlenen faturalarda yer alan özel iletişim vergisini, Kanunun “Bu vergi,… gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilemez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez.” hükmü gereğince vergi matrahlarının tespitinde gider olarak dikkate alamayacakları gibi; hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden mahsup etmeleri de mümkün değildir.” ifadesiyle yukarıdaki görüşün aksi yönde görüş beyan etmiştir. İdare daha sonra verdiği 22/05/2007 tarih ve B.07.1.GİB.0.01.56/5625-19 sayılı, 26/08/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.16.16.01-GV-10-102-192 sayılı, 12/03/2015 tarih ve 38418978-125[8-14/2]-284 sayılı özelgelerde 19 numaralı sirküler doğrultusunda görüş beyan etmiştir. Görüldüğü üzere Gelir İdaresi, önceleri özel iletişim vergisinin sadece bu verginin mükelleflerince gider olarak dikkate alınmayacağı görüşündeyken sonradan bu görüşünden vaz geçerek bütün mükellefleri kısıtlama kapsamına almıştır.

Peki konuya vergi yargısının nasıl bakmaktadır? Danıştay 4. Dairesi, 14.10.2008 tarihli ve E. 2007/5979 K. 2008/3576 sayılı, 24.5.2013 tarihli ve E. 2010/8102 K. 2013/3710, 19.10.2010 tarihli ve E:2008/9547, K:2010/5065 sayılı kararıyla İdarenin görüşünü desteklemiş, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu da 27.3.2013 tarihli ve E. 2011/553 K. 2013/112 sayılı kararıyla bu desteğe arka çıkmıştır. Söz konusu kararlardaki gerekçe şu şekildedir.

“…özel iletişim vergisinde vergiyi doğuran olayın tesis, devir, nakil, haberleşme ve iletişim hizmetinin yerine getirilmesiyle gerçekleştiği ve vergi yükünün hizmetten yararlananlar üzerinde kalmasının amaçlandığı, gider vergileri konusunda genel kuralın, Gelir Vergisi Kanununun 40’ncı maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinde öngörüldüğü ve buna göre işletme ile ilgili olmak şartıyla gider vergilerinin safi kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği ancak, 6802 sayılı Kanunun gider vergileri uygulaması açısından “özel hüküm” niteliğindeki 39’ncu maddesi hükmü, genel kurala istisna getirerek, özel iletişim vergisinin gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak kaydedilemeyeceğine ilişkin düzenleme getirdiği, her ne kadar özel iletişim vergisinin mükellefi 6802 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükmü uyarınca telekomünikasyon işletmeleri olarak belirlenmiş ise de, bu işletmelerin sadece vergiyi tahsil ederek vergi dairesine yatırmakla yükümlü tutuldukları ve vergi yükünün asıl taşıyıcıları olmadıkları anlaşıldığından, bu işletmelerin kendilerinin ödemedikleri bir vergiyi gider olarak indirim konusu yapmalarına hukuken olanak bulunmadığına göre madde metninde de gider kaydedilmeme hususunun mükellef olarak belirtilen kişilerle ilgili olduğu konusunda hiçbir belirleme bulunmadığından, bu sınırlamanın verginin nihai taşıyıcısı olan mükellefler açısından getirildiği sonucuna ulaşıldığı, bu belirlemeler çerçevesinde, dava konusu sirkülerin iptali istenen 4’üncü kısmının ikinci fıkrasında yer alan düzenleme üst hukuk normlarına aykırılık teşkil etmediği gibi bu düzenlemeler uyarınca özel iletişim vergisinin gider olarak dikkate alınmaması suretiyle davacı adına tahakkuk ettirilen vergide de hukuka aykırılık bulunmadığı…”

Diğer taraftan Danıştay 3. Dairesi yakın tarihte farklı yönde kararlar vermiştir. 3. Daire, 22.10.2020 tarihli ve E. 2019/7253 K. 2020/4086 sayılı, 22.10.2020 tarihli ve E. 2020/211 K. 2020/4088 sayılı kararlarda “…6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinin 6. fıkrasının muhataplarının Telekomünikasyon Kurumu’ndan ruhsat veya genel izin almak suretiyle telekomünikasyon altyapısı kurup işleten veya telekomünikasyon hizmeti sunan işletmeciler olduğu, bu nedenle özel iletişim vergisi mükellefleri tarafından verilen telekomünikasyon hizmeti nedeniyle davacı şirket adına düzenlenen faturalarda yer alan hizmet bedeli üzerinden hesaplanan özel iletişim vergisinin kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerektiğinden bulunan matrah farkı üzerinden yapılan tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığı” gerekçesiyle yapılan tarhiyatı kaldıran ilk derece mahkemesi kararlarını onamıştır.

İçinde bulunduğumuz durumda Danıştay’ın iki farklı dairesinin aynı konuda farklı yönde içtihatları bulunmaktadır. Bu durumun mükellefler nezdinde bir hukuki belirsizlik yarattığı ortadadır. Bu nedenle, Danıştay’ın bu konuda bir içtihadı birleştirme kararı vermesinin zamanı gelmiştir. Anayasa Mahkemesi, uzun süredir yürürlükte olan kanunların uygulamasına ilişkin olarak yüksek mahkemelerin farklı kararlar vermesinin adil yargılama ve mülkiyet hakkını ihlal ettiğini söylemektedir. (AYM, 26.10.2017 tarihli ve 2014/13518 başvuru numaralı, 9.6.2020 tarihli ve 2015/4255 başvuru numaralı kararlar).

Danıştay 3. Dairenin güncel kararı sonrasında bu seneki kurumlar vergisi beyannamesinin ihtirazî kayıtla verilip dava yoluna gidilmesi değerlendirmeye değerdir.

Sözün özü: Gecikmiş adalet, adalet değildir.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Merkez Bankası’nın kripto düzenlemesi: Yassak hemşerim! (19.04.2021)

Avukatların KDV ile imtihanı (12.04.2021)

Maliye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti (05.04.2021)

Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama…(01.04.2021)

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/ozel-iletisim-vergisi-gider-yazilabilir-mi/feed/ 0
Gelir İdaresi Başkanlığı Basın Duyurusu ! https://www.muhasebenews.com/gelir-idaresi-baskanligi-basin-duyurusu/ https://www.muhasebenews.com/gelir-idaresi-baskanligi-basin-duyurusu/#respond Thu, 11 Feb 2021 06:35:45 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=104221 BASIN DUYURUSU

10.02.2021 tarihli bazı basın ve yayın organlarında “Lokantalara e-adisyon zorunluluğu getirildi”, “Lokanta, kafe ve pastanelere e-adisyon zorunluluğu getirildi”, “Kapalı Dükkana e-Adisyon Yükü”, “e-İrsaliye Kalktı” başlıkları ile yer verilen haberlerde elektronik belgeler ve kullanımına ilişkin düzenlemelerin yer aldığı genel tebliğ düzenlemesi ile ilgili olarak gerçeği yansıtmayan yanıltıcı bilgiler yer almaktadır.Vergi kanunlarımız gereğince mükelleflerin düzenlemek zorunda olduğu belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesi,saklanması, iletilmesi şeklinde özetleyebileceğimiz e-belge uygulamaları gelişen teknolojiden azami seviyede yararlanarak zaman ve maliyet tasarrufu sağlayan uygulamalardır.e-Adisyon Uygulaması da mevcut kağıt ortamındaki adisyon belgesini elektronik ortamda düzenlemek isteyen mükelleflerimize imkan sağlamak amacıyla geliştirilmiş ve herhangi bir zorunluluk getirilmeden kullanıma açılmıştır.İdarenin geliştirdiği bir hizmetin salgın koşullarıyla ilişkisini kurarak zorunlu bir uygulama gibi yansıtılması mükellef uyumunu bozmaya yöneliktir.e-İrsaliye uygulamasında ise demir ve çelik sektöründe yer alan mükelleflerin zorunluluk kapsamından çıkarıldığına ilişkin asılsız haber yapılmıştır.e-İrsaliye uygulamasında hangi mükellef veya sektör gruplarının zorunluolarak uygulamaya dahil olacağına ilişkin düzenlemeler 19/10/2019 tarihli 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “e-İrsaliye Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu” başlıklı IV.3.5 bölümünde açıklanmıştır.Söz konusu düzenlemede“e-Fatura uygulamasına kayıtlı olan mükelleflerden demir ve çelik (GTİP 72) ile demir veya çelikten eşyaların (GTİP 73) imali, ithali veya ihracı faaliyetinde bulunan mükellefler”in e-İrsaliye uygulaması kapsamına alındığı açık olarak yer almaktadır.Son yayınlanan 526 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde de bu bölümde herhangi bir değişiklik yapılmamış ve yeni bir hüküm getirilmemiştir. Yapılan düzenleme sadece e irsaliye kullanma zorunluluğu olan mükelleflerin ciro şartını ne zaman sağladıkları husususun netleştirilmesinden ibarettir.Bu nedenle haber yanlış yönlendirici nitelikte olup gerçeği yansıtmamaktadır.Kamuoyuna önemli duyurulur.


Kaynak: GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/gelir-idaresi-baskanligi-basin-duyurusu/feed/ 0
E-Defter Dosyaları ve Bunlara İlişkin Berat Dosyalarının İkincil Kopyalarının GİB Bilgi İşlem Sistemlerinde Saklanması Uygulaması Başladı https://www.muhasebenews.com/e-defter-dosyalari-ve-bunlara-iliskin-berat-dosyalarinin-ikincil-kopyalarinin-gib-bilgi-islem-sistemlerinde-saklanmasi-uygulamasi-basladi/ https://www.muhasebenews.com/e-defter-dosyalari-ve-bunlara-iliskin-berat-dosyalarinin-ikincil-kopyalarinin-gib-bilgi-islem-sistemlerinde-saklanmasi-uygulamasi-basladi/#respond Wed, 06 Jan 2021 07:00:35 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=100609 Gelir İdaresi Başkanlığı’nca 09/10/2020 tarihinde yayımlanan “e-Defter Saklama Kullanıcı Kılavuzu” ile 2020 ve müteakip yıllara ait e-Defter dosyaları ile bunlara ilişkin berat dosyalarının ikincil kopyalarının Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) bilgi işlem sistemlerinde saklanmasına ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.

Buna göre e-Defter ve berat dosyalarının ikincil kopyalarının saklanmak üzere GİB’in bilgi işlem sistemlerine aktarımı konusunda; 2020 yılı için özel aktarım tarihleri belirlenmekle beraber 2021 yılı aylık veya 3 aylık (geçici vergi dönemleri bazında) olarak berat dosyası yükleyenler için; e-Defterlerin oluşturulması, imzalanması ve bunlara ait berat dosyalarının e-Defter uygulamasına yükleme süresinin son gününü takip eden on beşinci günü son aktarım zamanı olarak belirlenmiştir.

19/10/2019 tarih ve 30923 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Sıra Numaralı Elektronik Defter Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No:3)’in “4.4. e-Defter Dosyaları, Berat Dosyaları ve Muhasebe Fişlerinin Muhafaza ve İbrazı” başlıklı bölümünün 4.4.1. maddesinin (e) fıkrasında;

− e-Defter dosyaları ile bunlara ilişkin berat dosyalarının ikincil kopyalarının, gizliliği ve güvenliği sağlanacak şekilde e-Defter saklama hizmeti yönünden teknik yeterliliğe sahip ve GİB’ten bu hususta izin alan özel entegratörlerin bilgi işlem sistemlerinde ya da GİB’in bilgi işlem sistemlerinde 1/1/2020 tarihinden itibaren asgari 10 yıl süre ile muhafaza edilmesinin zorunlu olduğu,

− e-Defter ve beratların teknik yeterliğe sahip ve GİB’ten bu hususta saklama izni verilen özel entegratörlerin bilgi işlem sistemlerinde muhafaza usulü ile muhafaza edilmesi sürecinde e-Defter uygulamasına dâhil olan mükellefler ve özel entegratörler tarafından uyulması gereken genel, gizlilik ve güvenliğe ilişkin usul ve esasların, GİB tarafından hazırlanarak edefter.gov.tr adresinde yayımlanan “e-Defter Saklama Kılavuzu”nda açıklanacağı ve

− e-Defter ve berat dosyalarına ait ikincil kopyaların bu fıkra uyarınca muhafazası için gerekli yükleme işlemlerinde bu Tebliğin (4.3.4) numaralı fıkrasında belirtilen sürelerin dikkate alınacağı hususlarına yer verilmiştir. Aynı Tebliğin “7. Diğer Hususlar” başlıklı bölümünün 7.8. maddesinde ise; elektronik ortamda oluşturulması, kaydedilmesi, muhafazası ve ibrazına izin verilen defterler ile defterlerle ilişkili muhasebe fişlerinin ve berat dosyalarının elektronik ortamda oluşturulmasına ilişkin standartlar, teknik ve uygulama kılavuzları ile e-Defter uygulamasına ilişkin diğer kuralların edefter.gov.tr adresinde duyurulacağı belirtilmiştir.

Kılavuzda e-Defter uygulamasına dahil olan mükelleflerin, e-Defter dosyaları ile bunlara ilişkin berat dosyalarının, GİB bilgi işlem sistemlerinde saklanmasına yönelik takip edilecek işlem adımları ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

E-DEFTER VE BERAT DOSYALARININ GİB SİSTEMLERİNE AKTARIM ZAMANI

Koronavirüs (COVID-19) salgınından ve bu kapsamda alınan tedbirlerden doğrudan etkilenen mükelleflerin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mücbir sebep hükümlerinden faydalanması için yayımlanan 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, 128 ve 131 No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerleri ile berat yükleme sürelerinde değişiklik yapılarak mükellef grupları için farklı tarihler belirlenmişti.

A- 2020 yılı e-Defter ve berat dosyalarının ikincil kopyalarının aktarım zamanları:
Söz konusu Kılavuzda belirtilen Saklama Programını kendi sistemlerine kuracak ve kullanacak olan mükelleflerin 2020/Ocak ve müteakip dönemler e-Defter dosyaları ile bunlara ilişkin berat dosyalarının ikincil kopyalarının GİB’in bilgi işlem sistemlerine aktarım zamanına aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.

B- 2021 yılı e-Defter ve berat dosyalarının ikincil kopyalarının aktarım zamanları:

2021 yılı aylık veya 3 aylık (geçici vergi dönemleri bazında) olarak berat dosyası yükleyenler için e-Defter ve berat dosyalarının ikincil kopyalarının saklanmak üzere GİB’in bilgi işlem sistemlerine aktarım zamanı; e-Defterlerin oluşturulması, imzalanması ve bunlara ait berat dosyalarının e-Defter uygulamasına yükleme süresinin son gününü takip eden on beşinci günün sonuna kadar belirlenmiş olup dönemler bazında aktarım zamanları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

1-) Yükleme tercihi üç aylık olan mükellefler:

2-) Yükleme tercihi aylık olan mükellefler

 

GİB tarafından yayımlanacak sirküler ile e-Defterlerin oluşturulması, imzalanması ve bunlara ait berat dosyalarının e-Defter uygulamasına yükleme sürelerinin uzatılması durumunda aktarım zamanın hesabında, ilgili sirkülerde belirlenecek tarihi izleyen 15 inci günün sonu (resmi tatile denk geldiği durumlarda tatil bitimini izleyen ilk iş günü sonu) aktarım zamanının sonu olarak dikkate alınacaktır.

Bu uygulamanın kanuni defterleri saklama ve ibraz yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı unutulmamalıdır.

Mükellefler, belirlenen tarihleri aşmamak kaydıyla e-Defter dosyaları ile bunlara ilişkin berat dosyalarının ikincil kopyalarını istedikleri zaman yüklemekte serbestlerdir. Bahse konu Kılavuza http://edefter.gov.tr/dosyalar/kilavuzlar/e-Defter_Saklama_Kullanici_Kilavuzu.pdf adresinden ulaşmak mümkündür.


Kaynak: TÜRMOB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/e-defter-dosyalari-ve-bunlara-iliskin-berat-dosyalarinin-ikincil-kopyalarinin-gib-bilgi-islem-sistemlerinde-saklanmasi-uygulamasi-basladi/feed/ 0
SMMM ve YMM’ler Mesleki Sorumluluk Sigortasını Gider Yazabilir https://www.muhasebenews.com/smmm-ve-ymmler-mesleki-sorumluluk-sigortasini-gider-yazabilir/ https://www.muhasebenews.com/smmm-ve-ymmler-mesleki-sorumluluk-sigortasini-gider-yazabilir/#respond Thu, 31 Dec 2020 08:20:45 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=100149 TÜRMOB

Mevzuat Sirküleri 31.12.2020/250

SMMM ve YMM’ler Mesleki Sorumluluk Sigortasını Gider Yazabilir

ÖZET: Gelir İdaresi Başkanlığı, vermiş olduğu özelgede Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin, mesleki faaliyetlerini ifa ederken meydana gelebilecek zarar, ziyan ve tazminatların karşılanması amacıyla yaptırdıkları mesleki sorumluluk sigortalarına ilişkin ödemelerin, mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine yönelik bir gider olarak kabul edilmesi ve serbest meslek kazancının tespitinde hasılattan indirim konusu yapılmasının mümkün bulunduğunu belirtti.

Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı 30 Aralık 2020 tarihli ve 367714 sayılı Özelgede, serbest muhasebeci mali müşavir olarak faaliyette bulunduğunu ve mesleğin icrası sırasında meslek mensubunun kusurundan dolayı oluşabilecek risklere karşı yaptırdığı mesleki sorumluluk sigortasına ilişkin ödemelerin gider kaydedilmesi hususunda tereddüt hasıl olduğu belirtilerek konu hakkındaki görüş talep eden meslek mensubuna aşağıdaki görüşü vermiştir. “Bu hüküm ve açıklamalara göre, meslek mensupları tarafından, mesleki faaliyetlerini ifa ederken meydana gelen zarar, ziyan ve tazminatların karşılanması amacıyla yaptırılan mesleki sorumluluk sigortalarına ilişkin ödemelerin, mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine yönelik bir gider olarak kabul edilmesi ve serbest meslek kazancının tespitinde hasılattan indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

Buna göre, mesleki sorumluluk sigortasına yönelik yaptığınız ödemeleri, Gelir Vergisi Kanunu’nun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendine göre serbest meslek kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapmanız mümkün bulunmaktadır.”


Kaynak: TÜRMOB Mevzuat Sirküleri
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/smmm-ve-ymmler-mesleki-sorumluluk-sigortasini-gider-yazabilir/feed/ 0
Anonim ve Limited Şirket Hisse Devirlerinde Vergi Uygulamaları Nasıldır? https://www.muhasebenews.com/anonim-ve-limited-sirket-hisse-devirlerinde-vergi-uygulamalari-nasildir/ https://www.muhasebenews.com/anonim-ve-limited-sirket-hisse-devirlerinde-vergi-uygulamalari-nasildir/#respond Sat, 26 Dec 2020 01:00:31 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=98187

Hikmet KASAROĞLU
Avukat
hikmet@kasaroglu.av.tr


Anonim ve Limited Şirket Hisse Devirlerinde Gelir Vergisine İlişkin Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?

Bilindiği üzere, yabancı sermayenin gelişmekte olan Türkiye ekonomisine yatırım yapmasının teşvik edilmesi ve bu suretle ülke ekonomisine katkı sağlanması amacıyla son dönemde çok sayıda finansal düzenlemeye yer verilmiştir. Bu kapsamda, ülkemizde faaliyet gösteren yerli şirket ve yatırımcıların ekonomik faaliyetlerine katkı sağlamak amacıylayabancı sermaye arayışında oldukları bilinen bir gerçektir. Ancak, yabancı sermayenin ülke ekonomisine dahil edilmesinin birincil yollarından biri olan Türk şirketlerinin bir kısım hisselerinin yabancı kişi veya şirketlere devri hususunda birtakım zorluklarla karşı karşıya kalınmaktadır.

Nitekim Gelir İdaresi Başkanlığı’nın limited şirketten anonim şirkete dönüşen şirketlerdeki hisselerin devri konusundaki görüş değişikliği, Türk hissedarların anonim şirketlerde sahip oldukları hisseleri devretmeleri hususunda tereddütlere yol açmaktadır. Bu kapsamda, bu makalede limited şirketten anonim şirkete nev’i değiştiren şirket hisselerinin devrinde son dönemde değişen gelir vergisi uygulaması açıklanacaktır.

I.LİMİTED ŞİRKETLERE AİT HİSSE DEVRİNDE GELİR VERGİSİ UYGULANMAKTA MIDIR?

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Değer artışı kazancı” başlıklı mükerrer 80. Maddesi uyarıca, menkul kıymetler ile ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların değer artış kazancı olarak kabul edileceği hükme bağlanmıştır. İlgili maddenin devamında “elden çıkarma” deyimi, ilgili mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulması şeklinde tanımlanmıştır.

Buna göre, “ortaklık hakkı veya hissesi” deyimi her türlü sermaye ve şahıs şirketindeki hisseleri ifade etmekte olup; bu kapsamda limited şirket ortaklık hakkını temsil eden hisselerin devrinden doğan kazançlar mükerrer 80. Madde uyarınca “değer artışı kazancı” kabul edilmekte ve gelir vergisine tabi tutulmaktadır.

Ayrıca, aşağıda açıklanacağı üzere, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. Maddesinde birtakım istisnalar öngörülmüşse de, limited şirket ortaklık paylarının hisse senedine bağlanamaması nedeniyle bir limited şirket ortağının hisse devri halinde elde ettiği kazanç herhangi bir istisna öngörülmeksizin değer artışı kazancı olarak kabul edilmektedir. Buna göre, bir limited şirket hissesinin iktisabı üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin ilgili hissenin devrinden doğan kazanç üzerinden gelir vergisi ödenmesi gerekecektir.

II.ANONİM ŞİRKETLERE AİT HİSSE DEVRİNDE GELİR VERGİSİ İSTİSNALARI NELERDİR?

Gerçek kişilerin anonim şirketlerde sahip oldukları hisselerin devrinden elde edilen kazançlar da, kural olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. Maddesine tabidir. Buna göre, bir gerçek kişinin anonim şirkette sahip olduğu payların devrinden elde edeceği kazanç kural olarak gelir vergisinin konusuna girmektedir.

Mükerrer 80. Maddenin (1) numaralı bendi “İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançları” değer artış kazancı olarak tanımlamıştır. İlgili madde kapsamında, iki yıldan fazla süre ile “elde tutulan” hisse senetleri için istisna getirilmiş ve elden çıkartılmasından doğan kazancın, tutar sınırlaması olmaksızın gelir vergisine tabi olmayacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, gerçek kişilerin anonim şirketlerde iki yıldan fazla süreyle elde tuttukları hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağladıkları kazançlar gelir vergisine tabi değildir.

Bununla birlikte, mevcut durumda, limited şirketten anonim şirkete nev’i değiştiren şirket hisselerinde söz konusu “iki yıldan fazla süreyle elde tutma” süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı hususunda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 2018 yılınnda vermiş olduğu ve tereddüde yol açan bir görüşü bulunmakta olup; gelinen noktada söz konusu görüş değişikliği dolayısıyla pay sahipleri,limited şirketlerin anonim şirkete dönüştürülmesi suretiyle önceden faydalandıkları gelir vergisi istisnasından faydalanamamaktadır.

III.LİMİTED ŞİRKETTEN ANONİM ŞİRKETE AİT HİSSE DEVRİNDE GELİR VERGİSİ UYGULANMAKTA MIDIR?

1.Gelir Vergisi Uygulanması Konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Yerleşik Görüşü Nasıldı?

Yukarıda açıklandığı üzere, hisse devrinde gelir vergisi istisnasından faydalanılabilmesi için ilgili hisselerin anonim şirket hissesi olması zorunluluğu bulunmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’de geleneksel olarak limited şirket kurma eğiliminin yüksek olduğu bu nedenle kurulan limited şirket sayısının anonim şirket sayısına kıyasen oldukça yüksek olduğu bilinmektedir.

Bu kapsamda, yakın tarihe kadar uygulamada özellikle yüksek tutarlı hisse devrinin öngörüldüğü projelerde anonim şirket hisse devrinde gelir vergisi istisnasından yararlanılabilmesi için hisse satış yapılacak limited şirketlerin ivedi suretle anonim şirkete dönüştürülmesi yolu benimsenmekteydi.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yakın tarihe kadar olan görüşü de, mevzuata uygun olarak limited şirketten anonim şirkete dönüşen şirketlerde satışa konu hisselerin iki yıllık elde tutma süresinin limited şirkette geçen hissedarlık sürelerinin de hesaba katılması suretiyle hesaplanacağı yönündeydi.

Buna göre, halen Gelir İdaresi Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde yer alan mukteza havuzundaki Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 11/11/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-125[19-11/3]-983 sayılı muktezası, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18/05/2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 19-106 sayılı muktezası gibi pek çok muktezadaaçıkça belirtildiği üzere, mevcut yasal düzenlemeler uyarınca nev’i değiştiren limited şirketin ortaklarının, nev’i değişikliği sonucu anonim şirketten elde edecekleri hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak ilgili ortağın limited şirketin sermayesine iştirak ettiği tarihin dikkate alınması gerektiği kabul edilmekteydi. Ancak, aşağıda ayrıca açıklanacağı üzere Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından son dönemde söz konusu görüşte değişikliğe gidildiği görülmektedir.

2.Limited Şirket Döneminde Geçen Hissedarlık Süresinin Dikkate Alınacağı Görüşünün Hukuki Dayanağı Nedir?

Yukarıda açıklandığı üzere, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın limited şirket döneminde geçen hissedarlık süresinin anonim şirketteki hisse devrinde dikkate alınacağı yönündeki yerleşik görüşü mevcut yasal düzenlemelere de uygundur. Zira 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. Maddesi uyarınca;

“(1) Bu Kanunun uygulanmasında aşağıdaki şartlar dahilinde gerçekleşen birleşmeler devir hükmündedir:

  1. a) Birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanunî veya iş merkezlerinin Türkiye’de bulunması.
  2. b) Münfesih kurumun devir tarihindeki bilânço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilânçosuna geçirilmesi.

(2) Kurumların yukarıdaki şartlar dahilindetür değiştirmeleri de devir hükmündedir.”

düzenlemesine yer verilmiştir. Ayrıca, konuyla ilgili olarak yayınlanan 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin “19.3.3. Devir ve bölünmelerde elde edilen hisselerin iktisap tarihi” başlıklı bölümündedevir ve bölünme (kısmi bölünme dahil) hallerinde, devir olan veya bölünen şirketin ortaklarına verilen hisselerin iktisap tarihi olarak, bu yeni hisselerin verilmesine neden olan devir olan veya bölünen şirketin hisselerinin iktisap edildiği tarihin esas alınması gerektiği belirtilmiştir.

Buna göre, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. Maddesi, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. Maddesi ve 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin 19.3.3. maddesinin birlikte değerlendirilmesi neticesinde, limited şirketin ortaklarının, nev’i değişikliği sonucu anonim şirketten elde edecekleri hisse senetlerini limited şirket sermayesine iştirak ettikleri tarihten itibaren elinde tuttuklarının kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla, limited şirket hissedarlık tarihinden itibaren anonim şirket hissesinin devredileceği tarihe kadar iki yıllık süreyi tamamlayan hissedarın Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. Maddesi uyarınca öngörülen istisnadan yararlanabileceği kabul edilmelidir.

Ne var ki, muhtemel bir vergi incelemesi sırasında gerek vergi inceleme elemanları gerekse Rapor Değerlendirme Komisyonları en son tarihli görüşü dikkate aldığı bilindiğinden, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın konu ile ilgili 2018 yılında vermiş olduğu son görüşü, limited şirketten anonim şirkete nev’i değiştiren şirket hisselerinin devrinde gelir vergisi istisnasından yararlanılamamasına yol açmaktadır.

IV.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI’NIN YENİ GÖRÜŞÜ KAPSAMINDA NEV’İ DEĞİŞİKLİĞİ İLE GELİR VERGİSİ İSTİSNASINDAN FAYDALANILABİLİR Mİ?

Yukarıda açıklandığı üzere, mevcut yasal düzenlemeler ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 2018 tarihine kadar uygulaması limited şirketten anonim şirkete nev’i değiştiren şirketlerde, limited şirketteki ilk iktisap tarihinden itibaren iki yıllık geçmesi ile gelir vergisi istisnasından yararlanılabileceği yönündedir.

Ancak, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14/02/2018 tarih ve  B.07.1.GİB.4.34.16.01-120-154561 sayılı muktezası ile yerleşik görüş değiştirilmiş; nev’i değişikliği dolayısıyla anonim şirkete dönüşen şirkette nev’i değişikliği nedeniyle ortaklara verilen hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak anonim şirket hisse senetlerininbastırıldığı tarihin esas alınması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın gerek önceki görüşleri gerekse mevcut yasal düzenlemeler ile çelişen 2018 tarihli görüşü uyarınca, limited şirketten anonim şirkete dönüşen bir şirket hissedarının değer artış kazancı istisnasından faydalanarak hisselerini devredebilmesi için anonim şirket hisselerinin basıldığı tarihten başlayarak iki yıl süre beklemesi gerekecektir.

Oysa, yukarıda atıfta bulunulan mevzuat uyarınca ticaret şirketlerinin tür değiştirmeleri devir hükmünde kabul edilmekte olup; devir halinde hisselerin iktisap tarihi devir olan şirketin hisselerinin iktisap edildiği tarihtir. Dolayısıyla, limited şirketten nev’i değiştiren anonim şirketlerde iktisap tarihinin limited şirket hisselerinin iktisap edildiği tarih olarak kabul edilmesi mevcut yasal düzenlemelere ve yerleşmiş görüşe uygun olacaktır.

V.SONUÇ

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, ülkemizde çok sayıda limited şirket bulunduğu göz önüne alındığında, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14/02/2018 tarihve B.07.1.GİB.4.34.16.01-120-154561 sayılı muktezası ile mevzuata aykırı olarak ortaya konan görüş değişikliği neticesinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. Maddesi ile anonim şirket hisselerinin devri bakımından tanınan değer artış kazancı istisnasından yararlanılması imkanı büyük ölçüde zorlaştırılmıştır. Oysa, mevcut yasal düzenlemelerin limited şirketten anonim şirkete dönüşen şirket hisselerinin devri halinde, limited şirket hisselerinin iktisap tarihinin esas alınması suretiyle iki yıl elde tutma süresinin hesaplanmasına cevaz verdiği görülmekte olup; normlar hiyerarşisi uyarınca kanuna ve tebliğe aykırı görüşün uygulanmaması gerekmektedir.

Makalelerin tamamına http://www.kasaroglu.av.tr/tr/27985/Yayinlar adresinden ulaşabilirsiniz.


Kaynak: İşbu içerik, Avukat Hikmet KASAROĞLU’nun özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Türk Ticaret Kanunu Madde 198 Kapsamında Bildirim, Tescil ve İlan Yükümlülüğü
Yeni Tip Koronavirüs Salgını Nedeniyle Sözleşmelerin Uyarlanması Mümkün müdür?
Uluslararası Sözleşmelerde Mücbir Sebep Maddelerinin Gözden Geçirilmesi Gerekli Midir?
Türk Hukukunda Yabancı Para Alacaklarının Tahsilinden Doğan Uyuşmazlıklarda Nelere Dikkat Edilmelidir?
]]>
https://www.muhasebenews.com/anonim-ve-limited-sirket-hisse-devirlerinde-vergi-uygulamalari-nasildir/feed/ 0
Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı https://www.muhasebenews.com/vergide-uzlasma-muessesi-ve-yapilandirmadaki-uzlasma-haksizligi/ https://www.muhasebenews.com/vergide-uzlasma-muessesi-ve-yapilandirmadaki-uzlasma-haksizligi/#respond Thu, 10 Dec 2020 01:00:01 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=98316

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Mükellefler ile vergi idaresi arasında çıkan uyuşmazlıkların yargıya intikal etmeden idari aşamada çözümlenme yöntemlerinden birisi “uzlaşma” müessesesidir. Mükellef, uzlaşmayla konuyu uzun ve sonu belirsiz bir yargı sürecine sokmadan ihtilafı sonlandırmayı ve ödeyeceği tutarı azaltmayı amaçlarken; İdare, kesin olmayan alacağın yargıya intikal ettirilmeden tahsilatının hızlandırılmasını hedefler. Aslında temel amaç, uyuşmazlığı yargıya intikal ettirmeden herkesi tatmin edecek bir orta yolun bulunmasıdır. Kanun koyucu, her ne kadar müspet bir amaçla düzenleme yapmış olsa da, geçmişte yaşanan bazı uygulamalar nedeniyle uzlaşma müssessesi eleştirilmiş ve son zamanlarda bir standarta bağlanarak uygulamanın etkinliği azalmıştır. Bu konuyu birazdan değerlendireceğim ama öncesinde uzlaşma müessesini tanıtıp sonrasında 7256 sayılı Kanun ile getirilen yapılandırmanın nasıl bir haksızlığa yol açtığını açıklayacağım.

Vergi Usul Kanunu’nun Ek 1-11 maddelerinde düzenlenen uzlaşma müessesi, tarhiyat öncesi ve tarhiyat sonrası olmak üzere ikiye ayrılmakta olup, detayları iki ayrı yönetmelikle düzenlenmiştir. Bu iki tür uzlaşma arasındaki temel fark da uzlaşmanın vergi inceleme raporlarının vergi dairesine intikalinden önce veya sonra yapılmasıdır. Tarhiyat öncesi uzlaşmada, vergi inceleme raporları vergi dairesine gönderilmeden önce mükellefe Vergi Denetim Kurulu (VDK)’nun ilgili birimlerince tebliğ edilir, uzlaşma VDK bünyesinde oluşturulan uzlaşma komisyonlarında yapılır ve uzlaşma sonrasında düzenlenen uzlaşma tutanakları vergi dairesine gönderilerek bu tutanaklara göre vergi borcu tahakkuk ettirilir. Tarhiyat sonrası uzlaşmada ise vergi inceleme raporları önce vergi dairesine gönderilir, vergi dairesi bu raporlara göre vergi/ceza ihbarnamesi düzenler ve mükellef bu ihbarnameleri tebliğ aldıktan sonra 30 gün içinde vergi dairesine başvurarak tarhiya sonrası uzlaşma talebinde bulunur. Uzlaşılacak vergi ve cezanın büyüklüğüne göre uzlaşma; vergi dairesi, vergi dairesi başkanlıkları/defterdarlıklar veya Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde oluşan uzlaşma komisyonlarında gerçekleştirilir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde uzlaşılan tutarlar üzerinden tahakkuk yapılır. Mükellefler iki uzlaşma türünden istediklerini seçebilirler. Tarhiyat öncesi uzlaşma seçilmişse, uzlaşma gününden önce dilekçe verilip tarhiyat önce uzlaşma talebi geri çekilip tarhiyat sonrası uzlaşma talep edilmesi de mümkündür. Ancak tarhiyat öncesi uzlaşmaya girilip uzlaşma vaki olmazsa, artık tarhiyat sonrası uzlaşmaya gidilemez.

Vergi Usul Kanunu (VUK)’na göre ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezaları uzlaşma kapsamındadır. Eskiden vergi ziyaı dışındaki cezalar tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamındayken, 2018 yılında yapılan yasal değişiklikle artık sadece vergi ziyaı cezaları tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu olabilmektedir. VUK’un 359’uncu maddesinde yazılı fiillerle (vergi kaçakçılığı) vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde tarh edilen vergi ve kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen ceza ve VUK’un 370/b maddesi kapsamında vergi kaçakçılığı fiilleri nedeniyle kendilerine ön tespite ilişkin izaha davet yazısı tebliğ edilen mükelleflere bu maddeye göre kesilen cezalar uzlaşma kapsamına girmemektedir.

Uzlaşma talebinde bulunabilmek için a) vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten ya da 369 uncu maddede yazılı yanılmadan kaynaklandığının veya b) VUK’un 116, 117 ve 118 inci maddelerinde yazılı vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata bulunduğunun veya c) yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumlarının bir veya birkaçının mevcut olması gerekmektedir.

Uzlaşmanın tebliğ edilen vergilerin tamamı üzerinden yapılması şart değildir. Uzlaşma konusu verginin matrah farkları itibariyle bölünebildiği durumlarda, uzlaşma sadece toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir.

Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. Uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa İdarenin nihai teklifi yazılır. Mükellef dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirirse bu takdirde uzlaşma sağlanmış sayılır. Mükellef, uzlaşma görüşmelerinde, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubu (SMMM veya YMM) bulundurabilir.

Bu durumda, uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir. Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır. Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince bildirilmesi üzerine vergi mahkemesinde devam edilir.

Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan cezaya karşı dava açamaz. Bununla birlikte, Danıştay içtihatları uyarınca uzlaşılan vergi/ceza hakkında, VUK’un 116. maddesinde belirtilen vergi hatası varsa uzlaşılmış tutarlara karşı düzeltme-şikayet yoluna gidilmesi ve sonrasında dava açılması mümkündür.

Kanun koyucu 2019 yılında yaptığı değişiklikle, uzlaşılan cezalar için ikinci bir indirim imkanı tanımıştır. Buna göre, uzlaşmanın vaki olması durumunda, üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkı ve vergi ziyaı cezasının %75’i, uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenirse üzerinde uzlaşılan cezanın %25’i indirilmektedir.

Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma süresi bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu süre tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün uzar. Diğer bir ifadeyle, uzlaşma dava açma süresini durdurmamakta, ancak süre dolmuşsa veya 15 günden az kalmışsa süreyi 15 güne uzatmaktadır.

Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında, vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında indiririmi düzenleyen VUK’un 376. madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, mükellefler, uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyan ederek VUK md. 376 hükümlerinin uygulanmasını isteyebilirler.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım uzlaşma müssesesini uyuşmazlıkların yargıya intikal ettirilmeden çözülmesi açısından önemli buluyorum. Ancak, bu müessese maalesef son zamanlarda etkinliğini kaybetmiş ve standart bir hal almıştır. Mevzuat, uzlaşma komisyonlarına vergi ve cezalarında uzlaşılacak tutar konusunda takdir yetkisi vermektedir. Dolayısıyla, uzlaşma komisyonlarının teorik olarak uzlaşmaya giren vergi ve cezaları sıfırlama yetkisi bulunmaktadır. Teorideki bu yetki bazı özel durumlarda da kullanılmış ve geçmişte bu durumlar basına da yansıyıp eleştirilmiştir.

Vergi incelemeleri sonucunda düzenlenen raporların her zaman adil ve hukuki olduğunu söylemek mümkün değildir. Vergi mevzuatındaki gri alanların fazlalığı da buna yol açmaktadır. İşte uzlaşma müessesi, böyle durumlarda devreye girmekte ve tartışmalı gerekçelere dayanan raporların yol açtıkları olumsuzlukları asgariye indirmek adına vergi asıllarında ve cezalarında indirim sağlayarak mükellefin vicdanını nispeten rahatlatarak ilave salınan vergileri ödemesine katkı sağlamaktaydı. Ancak, 2-3 yıl önce uzlaşmalarda yeknesaklık sağlamak adına vergi aslında indirim yapılmaması (vergi aslı indirilmeyince gecikme faizinde de indirim olmamaktadır) ve vergi cezalarının %80’nin silinerek kalan %20’si üzerinde uzlaşma sağlanması yönünde bir uygulama başlatıldı. Bu uygulama, yazılı bir hukuki metin ile değil, dönemin Maliye Bakanının emri üzerine başladı. (Bildiğim kadarıyla Bakanın imzasının olmadığı bir kağıt ile ilgili birimlere duyuru yapıldı.) O günden beri de uzlaşmalar tamamen bir formaliteye dönüşmüş durumdadır.

Her vergi incelemesi kendine özgü hususlar içerir ve inceleme sonucunda ulaşılan sonuçlar ve bu sonuçların etkileri her inceleme ve mükellef nezdinde farklıdır. Bu nedenle, uzlaşmaya konu her durum ve mükellef kendi koşulları içinde ayrıca değerlendirilmelidir. Uzlaşmalardaki katı standart uygulamanın, belli eleştiriler açısından haklılık payı olsa da, müessesenin ruhuna ve amacına aykırı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, bu katı uygulama 7256 sayılı Kanun ile getirilen yapılandırma açısından da ciddi haksızlıklara yol açmaktadır. Söz konusu Kanun kapsamına, 31.08.2020 tarihi öncesine ait olup Kanun’un yürürlüğe girdiği 17 Kasım 2011 tarihine kadar kesinleşmiş alacaklar girmektedir. Dolayısıyla, 17 Kasım’dan sonraya sarkan uzlaşmalarda kesinleşme olmadığından ciddi bir haksız durum oluşmuştur. Maalesef önceki yapılandırma kanunları sadece kesinleşmiş alacakları değil; kesinleşmemiş, dava ve inceleme aşamasındaki alacakları da kapsamaktaydı. Ancak, kanun koyucu bu sefer sadece kesinleşmiş alacakları kapsama alarak ciddi mağduriyetlere yol açtı ve bu durum eleştiriyi hak etmektedir. Buna rağmen, yaşanan haksızlıkları uzlaşma hükümleriyle aşmak mümkündür. Dönem olarak Kanun kapsamına giren ama 17 Kasım’dan sonraya sarkan uzlaşmalar açısından uzlaşma müessesi özüne uygun olarak uygulanırsa cezaların tamamının silinip, vergi aslında da uygun bir indirim yapılarak eşitsizliklerin önüne geçilmesi mümkündür. Yaşanmış bir örnek vermem gerekirse, Kanun’un yürürlüğünden önce uzlaşma günü verilen ama Covid19 virüsü kapan bir mükellef uzlaşma gününü erteletmek zorunda kalmış, bu arada Kanun yürürlüğe girmiş ve yeni uzlaşma tarihi de 17 Kasım sonrasına verildiğinden yapılandırmadan yararlanamamıştır. Bu durum uzlaşma toplantısında dile getirilip mükellefin cezanın sıfırlanması yönündeki talebi yukarıda belirttiğim standart uygulama (Bakan talimatı) nedeniyle kabul görmemiştir.

Bu noktada, Gelir İdaresi yönetimine ve çiçeği burnunda Hazine ve Maliye Bakanı’na bir çağrıda bulunmak istiyorum. Uzlaşma müessesindeki mevcut standart uygulamayı kaldırmak için gerekli adımları atmanın zamanı gelmiştir. Uzlaşmalara bir standart getirilmek isteniyorsa bunun hukuki bir metinle, uzlaşma komisyonlarına sınırları belirlenmiş takdir yetkisi verilerek yapılmasında fayda bulunmaktadır. Ayrıca, içinde bulunduğumuz olağanüstü şartlar dikkate alınarak, 31 Ağustos 2020 öncesi dönemlere ilişkin olan ama uzlaşma tarihi 17 Kasım 2020 sonrasına verilen bütün uzlaşmalarda en azından cezaların sıfırlanması için bir iç genelge veya talimat düzenlenmesi hakkaniyet adına elzemdir.

Sözün özü: Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz! Nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin! (Hadis-i Şerif)


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/vergide-uzlasma-muessesi-ve-yapilandirmadaki-uzlasma-haksizligi/feed/ 0
Mükellef Hakları Bildirgesi https://www.muhasebenews.com/mukellef-haklari-bildirgesi/ https://www.muhasebenews.com/mukellef-haklari-bildirgesi/#respond Tue, 06 Oct 2020 07:10:07 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=93782 Bu bildirge, Türk Gelir İdaresinin mükellef odaklı, kaliteli hizmet sunma anlayışı içerisinde, saygılı ve dürüst olma temel ilkesiyle çalışmaya, vergi ödemenin sadece bir yükümlülük değil vatandaş olma ve sorgulama hakkı olduğu bilinciyle kendisinden hizmet alan herkesi memnun etmeye ve sorunları çözmeye olan bağlılığını onaylar.

Bu nedenle;

  • Açık, güvenilir, zamanında ve yeterli bilgi ile hizmet vereceğiz.
  • Vergi ile ilgili yükümlülüklerinizin yerine getirilmesinde sizlere her türlü kolaylığı sağlayacağız.
  • Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde öğrenmek istediğiniz her bilgi için doğru insanlarla temasa geçmeniz konusunda sizleri yönlendireceğiz.
  • Yaptığımız işlemlerde ve gerçekleştirdiğimiz düzenlemelerde vergi kanunlarının adil, hukuksal, tarafsız ve rekabeti koruyucu bir şekilde uygulanmasını esas alacağız.
  • Vergi konusundaki gelişmeleri sürekli güncellenen internet sayfamızla ve basılı yayınlarla sizlere en kısa zamanda duyuracağız.
  • Vergi incelemelerinde kanunları doğru, tarafsız ve tutarlı bir şekilde uygulayacağız. İncelemenin her aşamasında sizi bilgilendireceğiz.
  • Ücretsiz e-posta sistemimize kaydolmanız durumunda vergisel gelişmeleri kaynağından ve anında öğrenmiş olacaksınız.
  • Şikayetlerinizi gerçek kimlik ve iletişim bilgilerinizle iletmeniz halinde, en kısa sürede sonuç ile beraber size döneceğiz.
  • Şahsi ve gizli bilgilerinize saygılıyız. Bu bilgileri Vergi Usul Kanunu’nun öngördüğü haller dışında açıklamayacağız ve kullanmayacağız.
  • Sürekli olarak kendimizi yenileyecek, daha iyi hizmet sunmanın arayışı içinde olacağız.

Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/mukellef-haklari-bildirgesi/feed/ 0
Osmanlı’daki İlk Mali Teşkilat Ne Zaman Oluşturulmuştur? https://www.muhasebenews.com/osmanlidaki-ilk-mali-teskilat-ne-zaman-olusturulmustur/ https://www.muhasebenews.com/osmanlidaki-ilk-mali-teskilat-ne-zaman-olusturulmustur/#respond Mon, 03 Dec 2018 05:00:47 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=14597 Gelir İdaresi Başkanlığının Tarihi Gelişimi
Osmanlılarda ilk mali teşkilat I. Murat (1359-1389) zamanında kurulmuştur.
Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında imparatorluğun hem gelirlerinde, hem giderlerindeki önemli artış nedeniyle bu yapı geliştirilmiştir. 1838 yılına kadar Osmanlılarda tam anlamıyla bir Maliye Bakanlığı yoktur.

Devlet teşkilatı içinde resmen bir Maliye Nezareti 1838 yılında kurulmuştur.

Bu nezaretin yapısı her biri bir Reisin başkanlığında Dairelerden oluşmaktadır. Bu daireler içinde Baş Vergisi veya Haraç Dairesi, Avarız ve Bedeli Nuzil denilen ve kentlerden mahalleler itibariyle alınan resimlerle ilgili dairedir.

Bir anlamda bugünkü Gelir İdaresi Başkanlığı’nın görevlerinin bu daire tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır.

1838 yılında Avarız ve Bedel-i Nuzil Dairesi olarak kurulan bu gelir idaresi, 1936’da Varidat Umum Müdürlüğüne dönüşmüştür.

1942 yılında yapılan değişiklikle Varidat Umum Müdürlüğü kaldırılmış ve Vasıtasız Vergiler ile Vasıtalı Vergiler Umum Müdürlükleri kurulmuştur.

1946 yılında Vasıtasız Vergiler ile Vasıtalı Vergiler Umum Müdürlükleri de kaldırılmış ve Gelirler Genel Müdürlüğü oluşturulmuştur.

2005 yılında ise 5345 sayılı kanunla gerçekleştirilen yeniden yapılanma sonucunda Gelirler Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığına bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı’na dönüştürülmüştür.

Gelir İdaresi Başkanlığı, gelir politikasını adalet ve tarafsızlık içinde uygulamak; vergi ve diğer gelirleri en az maliyetle toplamak; mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamak; mükellef haklarını gözeterek yüksek kalitede hizmet sunmak suretiyle yükümlülüklerini kolayca yerine getirmeleri için gerekli tedbirleri almak; saydamlık, hesap verebilirlik, katılımcılık, verimlilik, etkililik ve mükellef odaklılık temel ilkelerine göre görev yapmak üzere kurulmuştur.

GELİRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETİCİLERİ VE GÖREV SÜRELERİNE İLİŞKİN TABLO

GELİR İDARESİ BAŞKANLARI (YENİ KURUMSAL İSİM BELİRLENDİKTEN SONRA)

Kaynak: GİB – Gelir İdaresi Başkanlığının Tarihsel Gelişimi Sayfası

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/osmanlidaki-ilk-mali-teskilat-ne-zaman-olusturulmustur/feed/ 0
%5 Gelir ve Kurumlar Vergisi İndirimi Başladı. – 03 Ocak 2018 https://www.muhasebenews.com/vergisini-zamaninda-odeyen-mukelleflere-1-ocak-2018-tarihinden-itibaren-5-vergi-indirimi-uygulamasi-basladi/ https://www.muhasebenews.com/vergisini-zamaninda-odeyen-mukelleflere-1-ocak-2018-tarihinden-itibaren-5-vergi-indirimi-uygulamasi-basladi/#respond Fri, 12 Jan 2018 12:30:36 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=26013 Vergisini Zamanında Ödeyen Mükelleflere 1 Ocak 2018 Tarihinden İtibaren % 5 Vergi İndirimi Uygulaması Başladı

08/03/2017 tarihli ve 30001 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6824 Sayılı Kanunla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga mükerrer 121 inci maddesi yeniden düzenlenerek getirilen vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlandı.

Vergiye uyumlu;

a) Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi,

b) Finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere kurumlar vergisi

mükellefleri vergi indiriminden yararlanacaktır.

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin vergi indiriminden yararlanabilmeleri için;

a) İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri kanuni süresi içerisinde ödemiş olmaları,

b) İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir vergi tarhiyatının bulunmaması,

c) İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dahil) 1.000 Türk Lirası’nın üzerinde vadesi geçmiş borçlarının bulunmaması,

d) İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanunu’nun 359 uncu maddesinde düzenlenen ve kaçakçılık sayılan fiilleri işlememiş olmaları

gerekmektedir.

Belirtilen şartları taşıyan mükellefler; yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’ini, ödenmesi gereken gelir ve kurumlar vergisinden indirerek vergi indiriminden yararlanabileceklerdir.

Vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin belirtilen şartları taşımadığının sonradan tespiti halinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilecektir.

6824 sayılı Kanuna ulaşmak için tıklayınız. 301 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği için tıklayınız.

Kaynak: GİB

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/vergisini-zamaninda-odeyen-mukelleflere-1-ocak-2018-tarihinden-itibaren-5-vergi-indirimi-uygulamasi-basladi/feed/ 0