faktoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Mon, 31 May 2021 06:08:21 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Finansman gider kısıtlamasında son durum ve sorunlar https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-son-durum-ve-sorunlar/ https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-son-durum-ve-sorunlar/#respond Mon, 31 May 2021 01:00:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=110061

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


2012 yılında vergi kanunlarımıza eklenen ancak bu yıla kadar uygulamaya konulmayan finansman gider kısıtlaması, 4 Şubat 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı (CB) Kararı ile kısıtlamada kullanılacak oranın %10 olarak belirlenmesiyle birlikte uygulamaya sokulmuş ve detaylara ilişkin tebliğ taslağı Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştı. Söz konusu tebliğ taslağındaki düzenlemelere ilişkin görüşlerimi 29 Mart 2021 tarihli yazımda1 paylaşmıştım. GİB, gelen görüşler sonrasında bazı değişiklikler yaparak taslakı 18 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tabliğ (Tebliğ) olarak yayımladı. Böylece 2021 yılının ilk geçici vergi beyanname verme süresi Mayıs ayı sonuna kadar uzatıldığından finansman gider kısıtlaması uygulaması başlamış oldu. 29 Mart 2021 tarihli yazımda önerdiğim görüşlerin önemli bir kısmının yayınlanan metinde dikkate alındığını söyleyebilirim. Taslak metinde olumlu yönde yapılan değişiklikler için müsadenizle denizdeki katre kadar kendime de pay çıkarayım.

29 Mart 2021 tarihli yazımda taslaktaki düzenlemeleri detaylıca incelediğimden bu yazımda ilk taslakta yapılan değişiklikleri belirtip yayımlanan Tebliğ’deki eksiklik ve belirsizliklere ilişkin görüşlerimi paylaşacağım.

Finansman gider kısıtlaması (FGK), işletmelerin kullandıkları yabancı kaynaklardan özkaynağı aşan kısma isabet eden finansman giderlerinin %10’unun matraha eklemeleri sonucunu doğuran bir düzenlemedir. Finansman giderlerinden yatırım maliyetine eklenenler ise kısıtlamaya tabi tutulmayacaktır. Taslağın ilk halinde yatırımla kastedilenin ne olduğu yer almamaktaydı. Yapılan ekleme ile yatırım, ilgili duran varlık kullanılmaya hazır hale gelinceye kadar yatırım projelerine ilişkin olarak “yapılmakta olan yatırımlar” hesabında izlenen tutarlar da dahil olmak üzere her türlü (teşvik belgeli veya belgesiz) amortismana tabi iktisadi kıymet olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere, bilançoda duran varlıklar kaleminde izlenen amortismana tabi varlıkların edinilmesi için katlanılan ve maliyete ilave edilen finansman giderleri FGK dışında olacaktır. Teşvik belgeli veya belgesiz bütün yatırımların FGK dışında tutulduğunun belirtilmesi gelecekteki potansiyel ihtilafların önünü kapamak adına isabetli olmuştur. Ancak, Tebliğ ile sadece amortismana tabi varlıkların dikkate alınmasının doğru olmadığını ve kanuna aykırı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, Kanun sadece “yatırımın maliyetine eklenenler” ifadesine yer verip yapılan yatırımın illa amortismana tabi bir varlık olmasını aramazken, Tebliğ ile yapılan bu sınırlamanın yetki aşımı olduğu kanaatindeyim. Bu durum, özellikle amortismana tabi olmayan arsa/arazi, tablo gibi sanat eserleri yatırımı yapanlar açısından önemli sonuçlar doğuracaktır.

Taslaktaki diğer bir değişiklik, yakın zamanda 6361 sayılı Kanunda yapılan eklemeyle regüle edilmeye başlanan tasarruf finansman şirketlerinin (sonu Evim ile biten şirketler) de FGK uygulamasının dışına çıkarılmasıdır.

Taslağın ilk halinde, FGK hesaplamasında ilgili dönemin son günü itibarıyla Vergi Usul Kanunu (VUK)’na göre çıkarılacak bilançoların dikkate alınacağı belirtilmişti. Ancak bilançonun çıkarılıp özkaynak-yabancı kaynak kıyaslaması yapılabilmesi için FGK hesabının, FGK hesaplaması için de bilançonun çıkarılması gereklidir. Bu kısır döngüyü kırmak için FGK hesaplaması yapılırken “kısıtlama öncesi” çıkarılacak bilançolar dikakte alınacaktır.

Taslağın ilk halinde, yabancı kaynakların kullanılma tarihi dikkate alınmadan 1.1.2021 tarihinden sonra tahakkuk eden bütün finansman giderlerinin FGK’ya tabi tutulacağı

belirtilmekteydi. Ancak, bütün borçların dikkate alınması kanunun geriye yürütülmesi sonucunu doğurmaktadır. Nitekim FGK’ya ilişkin kanun değişikliği 1.1.2013 tarihinden itibaren yürürülükte olmak üzere yapılmış, bu düzenlemeyi uygulamaya koyan CB Kararı ise 1.1.2021’den itibaren geçerli olmak üzere 04.02.2021 tarihinde yayımlanmıştı. Taslakta yapılan değişiklik ile 1.1.2013 tarihinden itibaren sağlanan finansman hizmetleri veya akdedilen kredi sözleşmeleri nedeniyle oluşan finansman giderleri FGK kapsamına alınmıştır. Tebliğe göre, dönem sonu itibarıyla kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, 1.1.2013 tarihinden itibaren sağlanan yabancı kaynaklara ilişkin olarak mahiyet ve tutar itibarıyla 1.1.2021 tarihinden itibaren kesinleşen gider ve maliyet unsurları gider kısıtlamasına tabi tutulacaktır. Bu düzenlemede iki problem bulunmaktadır. İlk olarak, yabancı kaynak-özkaynak kıyaslamasında 1.1.2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalar hala yabancı kaynak olarak özkaynak kıyaslamasında dikkate alınmaktadır. Bu borçların özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynakların kapsamı dışında tutulması gerekir. İkinci olarak, her ne kadar kanun 1.1.2013’te yürürlüğe girse de, Kanun’u uygulamaya koyan CB Kararı 04.02.2021’de yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, kapsam dışında tutulması gereken borçlar açısından CB Kararının yürürlük tarihi dikkate alınmalıdır. Aksi halde düzenleyici idari işlemin geriye yürütülmesi ile hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerinin ihlali söz konusu olacaktır. CB Kararı’nın geçmişe etkili olarak çıkarılmış olması zaten başlı başına bir sorundur.

Taslakta yapılan önemli bir değişlik ise vadeli satışlara ilişkindir. Taslakta, vade farkının fiyata dahil olduğu satışlarda vade farkının ayrıştırılıp FGK yapılıp yapılmayacağı konusunda bir açıklık yoktu. Yapılan değişiklik uyarınca, satış bedelinin belirli bir vade sonunda ödenmesine ilişkin olarak, mükelleflerin VUK’a göre düzenlenen bilançolarında izlenen satıcılar vb. hesaplar için finansman gideri hesaplanmaması halinde bu işlemler için ayrıca ayrıştırma yapılarak satış bedelinin belirli bir kısmı gider kısıtlamasına tabi tutulmayacaktır. Böylece, ihtilaf yaratabilecek önemli bir tartışma daha başlamadan önlenmiş oldu.

Diğer taraftan, taslakta yapılan değişiklikle satıcılar vb. hesaplarda izelenen ticari borçlara ilişkin olarak; söz konusu hesaplarda yer alan tutarların VUK’un 280’inci maddesi kapsamında değerlemesinden kaynaklanabilecek kur farkı giderlerinin gider kısıtlaması kapsamında değerlendirileceği belirtilmiştir. Dövizli borçların değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının FGK’ya konu edilip edilmemesi konusu önemlidir. Kanunda “yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları”nın FGK’ya tabi tutulacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, Kanuna göre kur farkları kısıtlamaya tabidir. Ancak Kanunda belirtilen kur farkları hangi kur farklarıdır? Kanunda belirtilen kur farklarının değerlemeden kaynaklanan kur farkları olmadığını düşünüyorum. Herşeyden önce kur farkı, ekonomik olarak yerel para biriminin enflasyon ve diğer sebeplerle yabancı paralar karşısındaki değerinin değişmesinden kaynaklanmakta olup bir finansman gideri değildir. Kanundaki kur farkı ibaresinin finansman gideri sayılabilecek döviz cinsinden faiz vb. giderlerin tahakkuk ve ödenmesi arasında kurdaki değişmeden kaynaklanan kur farkını kast ettiğini değerlendiriyorum. Dolayısıyla, borcun ana parasının değerlemesinden kaynaklanan kur farkları FGK kapsamda değerlendirilmemelidir diye düşünüyorum. Nitekim Tebliğde finansman gideri, “yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, faktoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan gider ve maliyet unsurları” olarak tanımlanmıştır. VUK’a göre yapılan değerlemede ortaya çıkan kur farkları, borcun kullanım süresine bağlı olarak ortaya çıkmamaktadır. Dolayısıyla, Tebliğin yayınlanmış halinde değerlemeden doğan kur farklarının FGK’ya tabi tutulmasına ilişkin düzenleme bizatihi Tebliğ’deki tanımla çelişmektedir. Nitekim Tebliğin aynı

kaynaktan doğan kur farkı gelir ve giderlerinin netleştirmesine izin verirken, diğer finansman giderlerinde böyle bir netleştirmeye izin vermemesi, Tebliğin bu ikisinin aynı olmadığını kabul ettiğini de göstermektedir. Bu nedenle, değerlemeden kaynaklanan kur farklarının FGK dışında tutucak değişikliğin Tebliğ’de yapılması gereklidir.

Taslakta açıkta kalan diğer bir konu, genellikle grup şirketleri tarafından sıkça uygulanan köprü kredilere ilişkindi. Taslakta yapılan değişiklikle bu konuda da olumlu bir düzenleme yapılarak açıklık sağlanmış oldu. Buna göre, işletmelerce banka vb. kurumlardan temin edilen kredilerin, bu işletmelerin üzerinde herhangi bir finansman yükü kalmaksızın grup şirketlerine aktarılması halinde, bu kredilere ilişkin finansman giderinin, krediyi devralan ve fiilen kullanan şirket bünyesinde gider kısıtlamasına tabi tutulması gerekecektir. Ancak Tebliğde köprü kredinin özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynak tanımı dışında tutan bir açıklama yapılmamıştır. Bu nedenle, söz konusu kredilere ilişkin finansman giderleri krediyi devreden şirketlerce kısıtlamaya tabi tutulmamakla birlikte bu krediler özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynak olarak değerlendirilmeye devam edecek gözükmektedir. Bu durum, söz konusu kredilerin mükerrer olarak özkaynak kıyaslamasında dikkate alınması sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle, Tebliğde yapılacak değişiklikle köprü kredilerin özkaynak kıyaslamasında yabancı kaynakların dışında tutulması sağlanmalıdır.

Taslağın ilk hali için yapılan en önemli eleştirilerden biri, kur farklarında olumlu yönde ortaya çıkan kur değişimleri nedeniyle oluşan kur farkı gelirlerinin FGK hesaplamasında kur farkı giderlerinden indirilip indirilemeyeceği konusunda açıklık olmamasıydı. Tebliğde yapılan değişiklik ile aynı kaynağa ilişkin olarak bir hesap dönemi içindeki aynı veya farklı geçici vergilendirme dönemlerinde oluşan kur farkı gelir ve giderleri mahsuplaştırılarak işlem tarihi veya dönem sonu itibarıyla bu kaynağa ilişkin net kur farkı gideri doğması halinde bu tutar finansman gideri kısıtlamasında dikkate alınacaktır. Aynı dönem içinde olsa bile farklı yabancı kaynaklara ilişkin olarak oluşan kur farkı gelirleri ile kur farkı giderlerinin birlikte değerlendirilmesi mümkün değildir. Öte yandan, temin edilen yabancı kaynağın mevduat vb. şekillerde değerlendirilmesi sonucu doğacak kur farkı geliri şirketin bilançosunun aktifinde yer alan bir varlığın değerlemesi sonucu oluştuğu için, yabancı kaynağa ilişkin kur farkı giderinden mahsup edilemeyecektir.

Tebliğin aynı kaynaktan doğan kur farklarında netleştirmeye imkan tanıması olumlu bir iyileştirmedir. Ancak aynı kaynakla kastedilenin ne olduğu açık değildir. Tebliğde yer alan örnekte bir bankadan alınan spesifik bir krediye ilişkin hesaplamada netleştirme yapılmıştır. Buradan krediler açısından her bir kredinin ayrı bir kaynak olduğu sonucu çıkarılmaktadır. Ancak ticari hayatta önemli bir yer tutan ticari borçlar açısından (Satıcılar hesabı) aynı kaynağın nasıl yorumlanması gerektiği belirtilmemiştir. Fatura bazında mı yoksa her bir müşteriyle olan cari hesap bazında mı aynı kaynak değerlendirmesi yapılacağı belirli değildir. Uygulama kolaylığı ve FGK’nın ruhu açısından cari hesap bazında uygulama yapılması optimum çözüm gibi durmaktadır. Tebliğe bu noktada bir örnek veya açıklama eklenmesi faydalı olacaktır. Bilançonun aktifindeki varlıklardan kaynaklanan kur farklarının FGK’da dikkate alınamayacak olması, aynı kişilerle hem alıcı hem satıcı ilişkisinde olan işletmelerin FGK öncesinde bir mahsuplaşma (teknik anlamda borçların takası) yapmalarının FGK yükünü azaltacağını düşünüyorum.

Tebliğde yapılan diğer bir değişiklik de dış ticaret sermaye şiketleri ile sektörel dış ticaret şirketlerine yöneliktir. Yapılan düzenlemeye göre, bu şirketler üzerinden aynı değerle alınıp aynı değerle ihracatı gerçekleştirilen, malın üretimi veya tedarikine ilişkin tüm yükümlülüklerden doğrudan ve münhasıran imalatçı veya tedarikçi şirketlerin sorumlu olması ve ihracattan doğan finansman yükünün aracılı ihracat sözleşmesinin tarafı olan imalatçı veya tedarikçi şirketlere

aktarılması kaydıyla, bu işlemler nedeniyle dış ticaret sermaye şirketleri veya sektörel dış ticaret şirketleri nezdinde finansman gider kısıtlaması uygulanmayacaktır. Ancak, dış ticaret sermaye şirketleri ve sektörel dış ticaret şirketlerinin kendi nam ve hesabına yurt içinden satın aldıkları malların satışından doğan finansman giderleri finansman gider kısıtlamasına tabi tutulacaktır. Yukarıdaki tanımlamaya uygun olacak şekilde ihracatta aracı olarak kullanılan ama adı dış ticaret sermaye şirketi veya sektörel dış ticaret şirketi olmayan şirketlerin FGK dışına alınmamış olmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu eleştirisi haklı olacaktır.

Tebliğin mevcut halinde yer alan diğer sorunları ise aşağıdaki şekilde özetleyebilirim.

1- Tebliğin “yabancı kaynak” tanımlaması sorunludur. Vergi kanunlarında olmayan bu tanımlamada muhasebe tanımlarından yola çıkılarak bilançonun pasifi dikkate alınmaktadır. Bu tanımlama, hesaplama kolaylığı sağlasa da finansman giderine yol açmayan borçların da yabancı kaynak olarak dikkate alınmasına ve daha yüksek bir FGK’ya neden olmaktadır. Bu tanımın Tebliğle yapılamayacağını ve verginin kanuniliği ikesine aykırı olduğunu düşünüyorum.

2- Devlete ödenen vergiler, personele ödenen maaşlar, karşılıklar gibi kalemler aslında gerçek bir yabancı kaynak (borç) olmadığı halde mevcut tanım nedeniyle FGK’ya tabi tutulmaktadır. Bu durum adaletsiz sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle, akaryakıt, tütün, içecek gibi sektörlerde yabancı kaynaklar bir kaç gün sonra ödenecek yüksek ÖTV, KDV nedeniyle şişmektedir. Bu nedenle, devlete ödenecek olan vergi, prim vb. borçların FGK uygulamasında yabancı kaynak tanımı dışına çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca, vergi kanunlarınca ayrılabilecek karşılıklar dışındaki kıdem tazminatı gibi karşılıkları mali bilançolarda göstermeyerek, personel maaşlarını dönem sonunda ödeyip ertesi aya sarkıtmayarak bir planlama yapılması mümkündür.

3- Faiz vb. giderler üzerinden hesaplanan BSMV’nin FGK’ya tabi tutulması Kanuna ve Tebliğdeki tanıma aykırıdır. Devlete ödenen verginin tekrar FGK’ya tabi tutulup ikinci kez vergi alınması yukarıdaki durumda olduğu gibi bir koyundan ikinci postu çıkarmaktır. Herşeyden önce BSMV finansman gideri değildir. Finansman gideri olsa bile, yabancı kaynağın vadesine bağlı değildir. BSMV oranı sabittir (%5). Ancak üzerinden hesaplanan faiz vadeye bağlı olduğu için BSMV’nin de vadeye bağlı olduğu yanılgısı oluşmaktadır.

4- Yıllara sari inşaat işlerinde bilançonun pasifinde yer alan hak edişler gerçek bir yabancı kaynak değildir. Dolayısıyla bu hak edişlerin yabancı kaynak tanımında dikkate alınması başlı başına sorundur.

5- Adi ortaklığın, FGK uygulamasında ayrı bir birim olarak kabul edilerek ortaklık nezdinde FGK hesaplaması yapılmasına ilişkin düzenleme Kanunla değil Tebliğ ile yapılmaktadır. Bu düzenlemenin verginin kanuniliği ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefi ortaklar olduğuna göre, FGK hesaplamasının mükellef olmayan adi ortaklık değil, adi ortaklığın ortakları nezdinde yapılması gerekir. Aksi uygulama özsermayesi güçlü ortaklar nezdinde haksızlığa da neden olacaktır.

6- Örtülü sermaye olarak kabul edilen borçların yabancı kaynak olarak özkaynak kıyaslamasında dikkate alınması adaletli değildir. Kanunun borç değil sermaye olarak kabul edip vergilendirdiği, üstelik kâr dağıtım stopajına da tabi tuttuğu örtülü sermayenin yabancı kaynak tanımından çıkartılması gerekmektedir.

7- Kısıtlamaya tabi tutulan finansman giderleri nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirilip indirilemeyeceği konusu Tebliğ’de yer almamaktadır. Ancak, GİB tarafından açıklanan 36 seri numaralı KDV Genel Tebliğ taslağında bu indirime imkan tanınacağı anlaşılmaktadır. Taslakta yer alan ifadeler şu şekildedir.

“Bununla birlikte, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının 9 numaralı bendi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendindeki gider ve maliyet unsurlarından bir kısmının indiriminin kabul edilmeyeceğine yönelik düzenleme 3065 sayılı Kanunun 30/d maddesi hükmü ile paralellik arz etmemektedir. Doğrudan işletmenin faaliyetiyle ilgili olan bu giderler için yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılamaması, KDV’nin temel prensibi olan işle ilgili giderler için yüklenilen vergilerin mükellef üzerinde kalmaması prensibi ile de çelişmektedir. 3065 sayılı Kanunun 29/5 inci maddesinin verdiği yetki çerçevesinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının 9 numaralı bendi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi kapsamında gider ve maliyet unsurlarından indirimi kabul edilmeyen kısma ilişkin 3065 sayılı Kanunun 30/d maddesi hükmünün uygulanmaması uygun görülmüştür.”

Bu ifadelerden yola çıkıldığında, FGK’ya isabet eden KDV’nin indirimine izin veriliyor da örtülü sermayeye isabet eden KDV’nin indirilmesine niye izin verilmiyor sorusu haklı olarak akla gelmektedir.

Finansman gider kısıtlamasına ilişkin düzenleme, mevcut haliyle içerdiği belirsizlikler, adaletsizlikler ve hukuka aykırılıklar nedeniyle yargıya taşınacak gibi durmaktadır. Bu noktada geçici vergi dönemleri olmasa da yıllık beyannamenin ihtirazi kayıtla verilip dava açılması değerlendirilmelidir. Tebliğin ilgili kısımlarının iptali için dava açılması da mümkündür.

Özetle, işletmelerimizin yoğun bir borç yükü altına olduğu, nakit sıkıntısı çektiği, ekonominin kriz düzeyine geldiği böyle bir dönemde uygulamaya konulan finansman gider kısıtlamasının zamanlamasının çok yanlış olduğunu düşünüyor ve Cumhurbaşkanının oranı sıfıra indirmesini veya en azından azaltmasını umuyorum.

Sözün özü: Fazla kısıtlama insanı cambaz yapar.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Af, yeniden! (24.05.2021)

Evde ürettiği malları internetten satanlara vergi muafiyeti (17.05.2021)

Çek ibraz ve alkol yasağı, MASAK’ın kripto düzenlemesi ile sosyal ağ temsilcisi (03.05.2021)

Özel iletişim vergisi gider yazılabilir mi? (26.04.2021)

Merkez Bankası’nın kripto düzenlemesi: Yassak hemşerim! (19.04.2021)

Avukatların KDV ile imtihanı (12.04.2021)

Maliye ölümü gösterdi, sıtmaya razı etti (05.04.2021)

Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama…(01.04.2021)

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-son-durum-ve-sorunlar/feed/ 0
Finansman gider kısıtlamasında detaylar netleşiyor, ama… https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-detaylar-netlesiyor-ama/ https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-detaylar-netlesiyor-ama/#respond Thu, 01 Apr 2021 01:00:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=106807

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Bir zamanlar mevzuatımızda olan finansman gider kısıtlaması uygulaması, 2012 yılında yapılan bir yasal düzenleme ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11. maddesine yapılan eklemeyle yeniden hayatımıza girmişti. Ancak kısıtlamada uygulanacak oran Bakanlar Kurulu (yeni dönemde Cumhurbaşkanı) tarafından belirlenmediği için söz konusu düzenleme fiilen uygulanmıyordu. 4 Şubat 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile kısıtlamada kullanılacak oranın %10 olarak belirlenmesiyle birlikte, söz konusu düzenleme de fiilen uygulamaya girmiş oldu. 8 Şubat 2021 tarihli yazımda yasal düzenlemeye ve Karara ilişkin değerlendirmelerimi paylaşmış ve bir takım belirsizliklerin giderilmesi için Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’nın düzenleme yapması gerektiğini belirtmiştim. GİB, finansman gider kısıtlamasına ilişkin tebliğ taslağını (19 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Tebliğ Taslağı) internet sitesinde kamuoyu ile paylaştı. Bu yazımda taslak tebliğde yapılan açıklamaları ve önerilerimi paylaşacağım.

Tebliğdeki açıklamalara geçmeden yasal düzenlemeyi kısaca hatırlatayım. Ticari kazanç ve gerçek usulde vergilendirilen zırai kazanç sahibi gelir vergisi mükellefleri ile “kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri” dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’u ticari/zırai kazançtan ve kurum kazancından indirilemez. Uygulama, Cumhurbaşkanı Kararı ile 1 Ocak 2021’den itibaren geçerli olacak şekilde yürürlüğe girmiştir.

Tebliğ taslağında finansman gider kısıtlaması dışında bırakılan şirketler şu şekilde tanımlanmıştır. Kredi kuruluşu, 5411 sayılı Kanun kapsamında tanımlanan mevduat ve katılım bankalarını; finansal kuruluş, 5411 sayılı Kanunda kredi kuruluşları dışında kalan ve sigortacılık, bireysel emeklilik veya sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak veya bu Kanunda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere kurulan kuruluşlar ile kalkınma ve yatırım bankaları ve finansal holding şirketlerini, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri, 6361 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde yer alan sözleşmelere uygun olarak faaliyette bulunan şirketlerini ifade etmektedir. Bu durumda aşağıdaki şirketler finansman gider kısıtlamasının kapsamı dışında olacaktır.

1. İşletme hesabı esasına tabi mükellefler,

2. 4632 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan emeklilik şirketleri,

3. -5411 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan Türkiye’de kurulu mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubeleri ve finansal holding şirketleri,

4. 5684 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan sigorta ve reasürans şirketleri,

5. 6361 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde yer alan sözleşmelere uygun olarak faaliyette bulunan finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri ile

6. 6362 sayılı Kanun kapsamında sermaye piyasası faaliyetinde bulunan kurumlar.

Taslak tebliğ uyarınca kısıtlamaya tabi olan finansman gideri “yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğan” her türlü faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı, faktoring kuruluşlarına verilen iskonto bedelleri ve benzeri adlar altında yapılmış olan gider ve maliyet unsurlarıdır. Kısıtlamada kullanım süresine bağlı finansman giderlerinin dikkate alınacak olması isabetli olmuştur. Vadeye bağlı olmayan dosya masrafı gibi çeşitli gider kalemleri bu kapsamda olmayacaktır. Bir finansman gideri olmayıp finansman geliri azalması niteliğinde olan erken ödeme iskontoları veya peşin ödeme iskontoları da gider indirimi kısıtlaması kapsamı dışında tutulmuştur. Banka ve sigorta muameleleri vergisinden banka havale ücreti gibi yabancı kaynağın kullanım süresine bağlı olmayan giderlere isabet eden kısım kısıtlamaya tabi olmayacakken, kredi faizi üzerinden hesaplanan BSMV kısıtlamaya tabi olacaktır. BSMV’nin kısıtlama kapsamına alınmasının ağır bir yorum olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce BSMV işletme açısından doğrudan bir finansman gideri olmayıp finansal kuruluşların Devlete ödediği vergiyi müşterilerine yansıtması sonucu işletmeler üzerinde kalan bir maliyettir. Devletin tahsil ettiği bir vergiyi finansman gider kısıtlamasına tabi tutarak başka bir ad altında yeniden vergilendirmesi (verginin vergisi) bir koyundan iki post çıkarılması demektir. Bu nedenle, BSMV’nin finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmaması gerekmektedir.

Tebliğ taslağında özkaynakla kıyaslanacak olan yabancı kaynakların, bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynakların toplamı olduğu, işletmelerin “belirli bir vade sonunda geri ödenmek üzere sağladığı kaynakları” ifade ettiği belirtilmiştir. Bu düzenlemeden, bilançonun pasifinin kısıtlamada dikkate alınacağı sonucu çıkmaktadır. Kanun “yabancı kaynak” ifadesini kullansa da bu ifadeyi tanımlamamıştır. Yabancı kaynak terimi bir muhasebe/finans terimi olup vergi kanunlarında tanımlanmış değildir. Kanundaki bu boşluğu İdare tebliğ ile gidermeye çalışmaktadır. Kanunda Maliye Bakanlığı’na uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi verilmekle birlikte, acaba bu yetki yabancı kaynak terimini tanımlamayı kapsar mı? Ben bu konuda tanımlamanın Anayasa’nın 73. maddesi gereğince kanunla yapılması gerektiğini ve Tebliğin yabancı kaynak konusunda yaptığı geniş tanımlamanın Anayasaya ve verginin kanuniliği ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Zira, Bakanlık yabancı kaynak tanımının kapsamını idari düzenlemeyle değiştirerek vergiye istediği şekilde müdahale edebilecektir.

Taslak tebliğdeki yabancı kaynak tanımı bir ifade zaafiyetini de içermektedir. Taslakta yabancı kaynağın, bilançonun pasifindeki kısa ve uzun vadeli yabancı kaynakların toplamı olduğu söylendikten sonra “işlemlerin belirli bir vade sonunda geri ödenmek üzere sağladığı kaynakları” ifade ettiği belirtilmiştir. Bu ifadeden, “belirli bir vadede geri ödenmek zorunda olmayan” veya vadesi “belirli” olmayan yabancı kaynakların finansman gider kısıtlamasına tabi olmayacağı sonucunu çıkarmak da mümkündür. Bu durumdaki borçların kısıtlamaya tabi olup olmadığı konusunun netleştirilmesi gerekmektedir.

Yabancı kaynak tanımının bu kadar geniş tutulması ticari hayat üzerinde derin etkiye neden olacaktır. Özellikle ticari borçların da bu kapsamda olması, yabancı kaynak/özkaynak kıyaslamasında payın büyümesine yol açacağından, finansman giderine yol açmayan bu kaynaklar nedeniyle kazançtan indirilemeyen finansman gideri artacaktır. Devlete ödenecek vergi, SGK prim borcu gibi kamu borçlarının da bilançoda yabancı kaynaklar arasında olması, hesaplamayı daha da adaletsiz yapmaktadır. Gider kısıtlamasının getirildiği 6322 sayılı Kanun’un gerekçesinde bu düzenlemenin “firmaların finansman ihtiyaçlarını borçlanma yerine öz kaynakları ile finanse etmelerini teşvik etmek amacıyla” getirildiği belirtilmektedir. Bu durum ise Kanun Koyucunun bütün yabancı kaynakların değil, sadece finansman ihtiyacında kullanılan borçların (kredi vb. kaynaklar) kısıtlamada dikkate alınmasını amaçladığını göstermektedir. Bu nedenle, finansman gider kısıtlamasında bilançodaki tüm yabancı kaynakların değil, taslakta finansman giderinde yapılan tanımla uyumlu olacak şekilde, vadeye (kullanım süresine) bağlı olarak finansman giderine yol açan yabancı kaynakların özkaynak kıyaslamasında dikkate alınması doğru olacaktır.

Taslak tebliğde finansman gider kısıtlamasının her bir geçici vergi dönemi sonu (yıllık dönemde 31 Aralık tarihi) itibariyle Vergi Usul Kanunu (VUK)’na göre çıkarılacak bilanço esas alınarak uygulanacağı ve ilk uygulamanın da 2021 yılının birinci geçici vergilendirme döneminde yapılacağı söylenmektedir. Bugüne kadar, vergi mevzuatı uyarınca geçici vergi dönemlerinde bilanço çıkarılması gerekmiyordu. Bu düzenleme ile artık ara dönemlerde VUK’a göre bilanço hazırlanması da gerekecektir. Önceki geçici vergilendirme dönemlerinde finansman gider kısıtlaması şartlarını taşımayan mükellefler, şartların oluştuğu geçici vergilendirme döneminden itibaren finansman gider kısıtlamasına tabi olacaktır. Önceki geçici vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak düzeltme beyannamesi verilmeyecektir. Özel hesap dönemi kullanan ve bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, 2021 yılı içinde başlayıp 2022 yılında sona erecek özel hesap dönemlerinde şartların oluşması halinde finansman gider kısıtlaması uygulamaya başlayacaklardır.

Gider kısıtlamasında dönem sonlarındaki bilançolarının dikkate alınacak olması bir anlamda yumurta-tavuk bilmecesine yol açacaktır. Zira, bilançonun çıkarılması için dönem net karının hesaplanması gerekir. Net kar aynı zamanda özkaynağın da parçasıdır. Dolayısıyla, dönem net karı hesaplanmadan özkaynak da tam olarak oluşmaz. Diğer taraftan dönem net karının hesaplanması için dönem vergisinin hesaplanıyor olması gerekir. Lakin, finansman gider kısıtlamasını uygulamadan da dönem net karı hesaplanamaz. Yani öyle bir düzenleme ile karşı karşıyayız ki; kısıtlamaya tabi tutulacak finansman giderini hesaplamak için özkaynak rakamını bilmemiz, özkaynağı bilmek için de net karı, dolayısıyla kanunen kabul edilmeyen gidere (KKEG) atılacak finansman giderini bilmemiz gerekecek. Taslak tebliğde bu fasit daireyi kıracak bir açıklama yer almamaktadır.

Yıllara sâri inşaat ve onarım işi yapanlar, gider kısıtlamasını işin bitip kar/zararın kesin olarak hesaplandığı yıl finansman gider kısıtlamasını yapacaktır. Yıllara sâri işler dışında diğer başka işler de yapılıyorsa, finansman giderleri hangi yılın kâr veya zarar tutarının tespitinde dikkate alınıyorsa, o yılda gider indirimi kısıtlamasına konu edilecektir. Diğer taraftan, 1 Ocak 2021 tarihinden önce mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleşmiş olan ancak yıllara sâri inşaat ve onarma işlerinin kazancı işin bittiği yılın kazancı olarak beyan edileceğinden henüz kurum kazancının tespitinde dikkate alınmamış olan finansman giderlerinin, inşaat ve onarma işi kazancının hangi yıl beyan edildiğine bakılmaksızın, gider indirimi kısıtlanmasına konu edilmeyecektir. Bu durumda, yıllara sâri işlerde de 1 Ocak 2021 tarihinden sonra tahakkuk eden finansman giderleri kısıtlamaya tabi tutulacaktır.

Taslak tebliğ, adi ortaklıklarda ise farklı bir yapı kurgulamaktadır. Adi ortaklıkta kazanç, adi ortaklığın kendisinin değil, hisseleri oranında ortaklarının kazancıdır. Ancak taslak, finansman gider kısıtlamasında adi ortaklığı ortaklarından ayrı bir birim olarak değerlendirilmektedir. Taslak düzenlemeye göre, adi ortaklığın finansman giderleri, adi ortaklığın ortakları tarafından doğrudan kendi finansman giderlerine dahil edilmeyecek; ancak, bilançolarında yabancı kaynak tutarı öz kaynak tutarını aşan adi ortaklıklarda, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’u ortakların hisseleri oranında, verecekleri beyannamelerinde KKEG olarak dikkate alınacaktır. Adi ortaklıkların vergilendirilmesi, daha doğrusu varlık ve borçlarının sahipliği, ortaklığa tahsis edilen kalemlerin adi ortaklık ve ortaklarınca muhasebeleştirilmesi konuları vergi mevzuatında açıkça düzenlenmiş değildir. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği ve gerçek anlamda bir sermayeleri bulunmamakta, borçları da ortakların sorumluluğunda olmaktadır. Bu anlamda, finansman gider kısıtlamasında adi ortakların ayrı bir birim olarak değerlendirilmesi hukuken tartışmalı olup verginin kanuniliği ilkesi açısından eleştiriye açıktır. Özkaynakları güçlü olan ortaklar açısından ise bir haksızlığa yol açabileceği ortadadır. Taslak bu haliyle kabul edilirse, kanunda bu yönde açık bir düzenleme olmadığı gerekçesiyle hukuki ihtilaflara yol açabilecektir.

Taslak tebliğde belki de en çok tartışma yaratacak konu, 1 Ocak 2021 tarihinden önce yapılan borçlanmalardan kaynaklanan finansman giderlerinin de kısıtlamaya tabi tutulmasıdır. Dolayısıyla, uygulama açıkça geçmişe şamil olacak şekilde uygulanmaktadır. Cumhurbaşkanı Kararı 4 Şubat 2021’de yayımlanmasına rağmen 1 Ocak 2021’den itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere yürürlüğe konulmuştur. Burada kısmî bir geri yürüme söz konusudur. Ancak taslak tebliğ bir adım daha öteye giderek, 1 Ocak 2021 öncesinde alınan borçları da kapsama sokmaktadır. Taslak tebliğin bu düzenlemesinin hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorum. Kısıtlama kapsamına sadece 1 Ocak 2021 tarihinden sonra oluşan yabancı kaynakların dikkate alınması daha adil ve hukuki olacaktır. Aslında en doğrusu Cumhurbaşkanı Kararı’nın yayımlandığı 4 Şubat 2021 tarihinin esas alınmasıdır.

Taslak tebliğde, finansman giderlerinin yanı sıra finansman geliri de elde etmiş olan mükelleflerin gider kısıtlaması uygulamasında söz konusu gelir ve giderlerini birbiri ile mukayese etmek suretiyle netleştirmelerinin mümkün olmadığı ve finansman giderleri toplamının gider kısıtlamasına konu edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Finansman giderlerinin finansman gelirleriyle netleştirildikten sonra kısıtlamaya tabi tutulması gerektiği gerekçesiyle eski düzenleme zamanında vergi yargısının kapısı çalınmıştır. Taslak bu haliyle kabul edilir ise aynı kapı gene çalınacak gibi durmaktadır.

Taslakta kur farklarına ilişkin olarak, yabancı kaynağın hangi yılda kullanıldığına bakılmaksızın, yabancı kaynak kullanımından doğan kur farkı giderleri 2021 yılı kazancının tespiti de dahil olmak üzere, döviz kurlarındaki değişim dikkate alınarak hesaplanan “gerçek tutarları” ile gider indirimi kısıtlamasına konu edileceği belirtilmektedir. 1 Ocak 2021 öncesine ilişkin yabancı kaynaklar kapsama alındığından yukarıda belirttiğim hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerine aykırılığın kur farkları açısından da geçerlidir. Ayrıca kurdaki düşme sonucu oluşan kur farkı gelirlerinin gider kısıtlamasında dikkate alınıp alınmayacağı taslakta net olarak açıklanmamıştır. Taslakta yer alan “hesaplanan gerçek tutar” ile kastedilen kur farkı gelirlerinin dikkate alınması ise; ki olması gereken budur, bu durumun açık açık yazılması gerekir.

Taslak tebliğde, örtülü sermaye ve transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı ve binek otomobillerinde gider kısıtlaması nedeniyle zaten kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınmamış olduğundan, KKEG olarak dikkate alınmış olan bu kısmın finansman gider kısıtlamasına tabi tutarın hesabında dikkate alınmayacağı belirtilmektedir. Burada örtülü sermaye konusunda taslağın bir konuyu gözden kaçırdığını düşünüyorum. Taslak tebliğ, her ne kadar örtülü sermayeye isabet eden finansman gideri zaten KKEG olarak dikkate alındığından tekrar finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmayacak dese de, yabancı kaynak/özkaynak mukayesesinde örtülü sermaye olarak kabul edilen borçlanmayı yabancı kaynak olarak kabul etmektedir. Ancak bu türden bir borç kanun uyarınca “örtülü sermaye” olarak kabul edilmiş, hele bir de kar dağıtım stopajına tabi tutulmuşsa, artık örtülü sermaye olarak kabul edilen tutarın finansman gider kısıtlaması hesaplamasında yabancı kaynak olarak değil, özkaynak olarak dikkate alınması (en azından yabancı kaynaktan olarak dikkate alınmaması) daha doğru olacaktır.

Taslak tebliğde hiç değinilmeyen konular da bulunmaktadır. En önemlisi, vade farklarına ilişkin olarak detaylı açıklamanın yer almamasıdır. Vade farkı, gider kısıtlamasında dikkate alınacak finansman giderinin tanımı içinde yer almaktadır. Ancak, faturada açıkça yer almayan vade farklarının (genellikle vade farkları mal/hizmet bedeline yedirilerek fatura düzenlenmektedir) mal/hizmet bedelinden ayrıştırılarak kısıtlamaya tabi tutulup tutulmayacağının netleştirilmesi gerekmektedir. Geçmişte, böyle bir ayrıştırma yapılarak finansman gider kısıtlaması uygulamasına Danıştay geçit vermemişti. Dolayısıyla, taslak tebliğe bu içtihat doğrultusunda bir açıklama eklenmesi gerekmektedir. TMS/TFRS’ye göre raporlama yapan şirketler ticari teamülleri aşan vade farklarını ayrıştırmakta ve finansman gideri olarak raporlamaktadırlar. Dolayısıyla, söz konusu şirketler açısından bu tespiti yapmak zor değildir. Ancak vergi mevzuatında bu yönde (ticari teamülleri aşan vade farklarının finansman gideri/geliri olduğu yönünde) bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, tebliğde bu konu yoruma açık olmayacak şekilde düzenlenmelidir.

Diğer bir konu, gider kısıtlamasına tabi olan finansman giderleri nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirilip indirilemeyeceğidir. Bu konuda KDV tebliğinde ayrı bir düzenleme yapılmayacaksa, bu tebliğ taslağında gerekli düzenlemenin yapılması gerekir. Maliye’nin geçmişteki uygulamada olduğu gibi kısıtlamaya tabi tutulan finansman giderleri nedeniyle yüklenilen KDV’nin indirimini mümkün kılan düzenleme yapmasını bekliyorum.

Açıkta kalan diğer bir konu da köprü kredilere ilişkindir. Söz konusu krediler aynı grup bünyesindeki bir şirket tarafından alınmakta ve gruptaki diğer bir şirkete aynen (veya bir eleştiriyle karşılaşmamak için üzerine küçük bir faiz eklenerek) aktarılmakta, masraflar da aynen yansıtılmaktadır. Bu krediler nedeniyle yüklenilen finansman giderleri, finansman gelirlerinin netleştirilmesine izin verilmediğinden, kısıtlamaya tabi tutulursa hem krediyi kullanan hem kredinin aktarıldığı şirket nezdinde kısıtlamaya tabi tutulacağından mükerrerliğe yol açacaktır. Kanun metninde “işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin” finansman giderlerinin kısıtlamaya tabi tutulacağı belirtilmiştir. Kanun lafzından yola çıkıldığında, işletmede kullanılmayıp başka şirketlere aktarılan borçların hem yabancı kaynak/özkaynak mukayesesinde dikkate alınmaması, hem de bu krediler nedeniyle oluşan finansman giderlerinin kısıtlamaya tabi tutulmaması gerekir. Bu nedenle, taslak tebliğde bu yönde bir düzenlemenin yapılması doğru olacaktır.

Sözün özü: Borcu çok olanın derdi bitmez.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Hukuk ve ekonomi reformu paketlerinde vergi (22.03.2021)

Beyaz yakalılar: Gelir vergisi beyannamesini unutmayın! (15.03.2021)

Kar Dağıtmama Stopajı (08.03.2021)

Tevkif edin şu KaDeVe’yi! (01.03.2021)

İzaha davete özel esaslara alma yetkisi (23.02.2021)

Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların vergilendirilmesi (15.02.2021)

İnşaat sektörüne ve yabancı kaynak kullananlara vergi sürprizi (08.02.2021)

İletişime bindirim, kentsel dönüşüme indirim (01.02.2021)

Sorularla Değerli Konut Vergisi (28.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

]]>
https://www.muhasebenews.com/finansman-gider-kisitlamasinda-detaylar-netlesiyor-ama/feed/ 0