Değer artış kazancı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 13 Mar 2021 13:40:54 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Veraset yoluyla edinilen malların satışı gelir vergisine tabi midir? https://www.muhasebenews.com/veraset-yoluyla-edinilen-mallarin-satisi-gelir-vergisine-tabi-midir/ https://www.muhasebenews.com/veraset-yoluyla-edinilen-mallarin-satisi-gelir-vergisine-tabi-midir/#respond Sun, 14 Mar 2021 08:30:38 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=106096 Miras yolu ile edinilen 2 adet gayrimenkulün satışında değer artışı kazancı uygulanır mı?

Miras yolu ile intikal eden malların satışından elde edilen gelirler GV tabi değildir. (İvazsız intikal)

GMSİ beyanında özel sağlık sigortası (eşi ve kendisi için ödediği) tutarının (19.580,66 TL) tamamını indirim konusu yapabilir miyiz?

Madde metnini dikkatli okuyunuz. Beyan edilen gelirin %15 indirilir (eş çocuk, kendisi fark etmez.) Beyanın % 15’i 19.580 TL İse; tamamı indirilir.


Kaynak: İsmmmo
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir.Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/veraset-yoluyla-edinilen-mallarin-satisi-gelir-vergisine-tabi-midir/feed/ 0
Cins Tashihinin Vergi Uygulamalarındaki Karşılığı https://www.muhasebenews.com/cins-tashihinin-vergi-uygulamalarindaki-karsiligi/ https://www.muhasebenews.com/cins-tashihinin-vergi-uygulamalarindaki-karsiligi/#respond Thu, 04 Feb 2021 00:00:53 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=99400

Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi
info@adenymm.com.tr


I-Cins Tashihi Nedir:

Cins tashihi veya cins değişikliği, kurumlar vergisi, değer artış kazancı ve katma değer vergisi (KDV) ve harçlar açısından sürekli karşılaştığımız bir konu olmasına karşın çoğu kanunda kavram olarak yer almadığı açıktır. Kanun dışında idari düzenleyici işlemlerde ve özellikle idari görüşlere yansıyan şekliyle kazancı ve istisnaları ise önemli düzeyde etkileyebilecek bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, vergi uygulamalarında önemli bir etki ve sonuca sahip olduğunu söylememiz mümkündür. Aşağıdaki yasal açıklamaları da dikkate aldığımızda idarenin kurumlar vergisi istisnası için 2 yıllık süreyi cins tashihi yapılmadan geçirilen süreyi de dikkate aldığı fakat sadece cins tashihinden sonra yapılan satışlara istisna tanındığı anlaşılmaktadır. KDV açısından da benzer değerlendirmeler bulunmaktadır. Yapılmakta olan yatırımlarda yatırımın fiilen tamamlanıp aktife kaydedildiği tarihten itibaren iki tam yıllık süre aranacaktır. Bina için cins tashihi yapılmadan satış olursa, iki tam yıllık süre dolmuşsa ancak arsa için istisna geçerli olacak olup, bunun için uygun koşullara göre arsa bedelinin ayrıştırılması gerekecektir.

Değer artış kazancı açısından cins tashihi olmasa dahi fiilen kullanımın tespit edilebildiği tarihten itibaren beş yıllık süre başlamaktadır.

Cins tashihi, öz olarak bir iktisadi kıymetin hukuki mahiyetinde veya niteliğinde yapılan değişikliği ifade etmektedir. Bu değişiklik taşınmazın pafta ve tapu sicilinde yapılan bir işlemden ibarettir. Bu şekliyle, yeni bir edinim, yeni bir iktisap niteliği arz etmemektedir. Cins tashihini yasal olarak açıklayan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 16.03.2010 gün ve 2010/4-1697 No.lu Genelgesinde, cins değişikliği (cins tashihi),

▪ bir taşınmaz malın cinsinin, yapısız iken yapılı veya,
▪ yapılı iken yapısız hale;
▪ bağ, bahçe, tarla vb. iken arsa,
▪ arazi iken, bağ, bahçe vb.
duruma dönüştürmek için paftasında ve tapu sicilinde yapılan işlem olarak tanımlanmıştır.
Aşağıdaki çalışmada cins tashihi kavramı kurumlar vergisi ve KDV istisnaları ile değer artış kazancı açısından ele alınacak olup, amortisman uygulamaları ile harç gibi düzenlemeler ele alınmayacaktır.

II-Cins Tashihinin Kurumlar Vergisi İstisnasına Etkileri:

Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançlara ilişkin istisna düzenlenmektedir. İstisnanın amacı, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve kurumların mali bünyelerinin güçlendirilmesidir. Bu bentte belirtilen koşulların sağlanması halinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmı (taşınmazlar için 05.12.2017 den itibaren %50 lik kısmı) kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.

Cins tashihi için önem arz eden hususa göre istisna uygulamasına konu olacak taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının en az iki tam yıl (730 gün) süreyle kurumun aktifinde yer alması, diğer bir ifadeyle kurumun bu değerlere iki tam yıl süreyle bilfiil sahip olması gerekmektedir.
7061 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendiyle 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci cümlesi değiştirilmiş olup söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği 5/12/2017 tarihinden itibaren (bu tarih dahil) yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın %50’lik kısmına istisna uygulanacak; bu tarihten önce yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın ise %75’lik kısmı istisna uygulamasına konu edilebilecektir.
İstisnaya konu olan taşınmazlar, Türk Medeni Kanununda “Taşınmaz” olarak tanımlanan ve esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır. Bunlar Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesinde;

− Arazi,
− Tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,
− Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak sayılmıştır.

Elden çıkarılacak taşınmazlardan doğacak kazancın, bu istisna uygulamasına konu olabilmesi için taşınmazın Türk Medeni Kanununun 705 inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, ilgili kurum adına tapuya tescili yapılmamış bir binanın satışından doğan kazanca bu istisna uygulanmayacaktır.
1 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğine göre fiiliyatta cins tashihinin kurum adına tapuya tescilinin yapılmasında çeşitli nedenlerle gecikmeler olabilmektedir. Bu gibi durumlarda, taşınmazın işletme aktifinde iki yıl süreyle bulunup bulunmadığının tespitinde, işletmede iki yıldan fazla süreyle sahip olunarak fiilen kullanıldığının, yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik edilebilmesi mümkün olabilecektir.

Örneğin; organize sanayi bölgeleri tarafından verilen tahsis belgesine istinaden veya çeşitli nedenlerle iki yıldan fazla süreyle fiilen kullanılan ancak, tapuda kurum adına henüz tescil edilmemiş bir taşınmazın tahsis belgesine dayanılarak veya zilyetliğin devri suretiyle satılması durumunda bir taşınmaz satışından bahsedilemeyeceğinden istisna uygulanmayacak, ancak, iki tam yıl kullanıldığı yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde tevsik edilen taşınmazın tapuda kurum adına tescil edildikten sonra satılması halinde, satıştan elde edilen kazançlar bu istisna kapsamında değerlendirilecektir.

Tescil ile kurulamayan hukuki ilişki, düzenleyici bir tebliğle önce 2 yıllık süre içinde fiilen kullanılma şartına bağlanmış, bu şartın sağlandığı durumda ise ancak kurum adına yapılacak tescilden sonra yapılan satıştan doğan kazanç istisna kapsamında ele alınacaktır. Yani, fiilen kullanılmayan taşınmazlar için cins tashihinden sonra yapılan satışta sanki istisna uygulanmayacak gibi sonuca yol açsa da, kanunda “fiilen kullanma” kavramı yerine “aktife kaydedilme” kavramına yer verildiği görülmektedir. Keza, kiralama gibi hususların idare tarafından kullanılma olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği de önemli olabilir. Bize göre, cins tashihi yapılmadan geçen 2 tam yıl elde tutulma süresi idare tarafından kabul görüyorsa, istisna için aktife kaydetme kuralı için zorunlu olarak kurum adına tescili aranmasının anlamsız olduğunu düşünmekteyiz. Bu durum, kurum ile taşınmaz arasında illiyet bağı kurulmasını zorunlu kılmakla beraber, pratikte amaca katkı sağlamamakta şekli bir unsur olarak kalmaktadır.

1 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin; “5.6.2.2.1 Taşınmazlar” başlıklı bölümünde; istisnaya konu edilebilecek taşınmazlar tanımlanmış ve elden çıkarılacak taşınmazlardan doğacak kazancın, bu istisna uygulamasına konu olabilmesi için taşınmazın Türk Medeni Kanununun 705 inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerektiği açıklanmıştır.
Anılan Tebliğin “5.6.2.3.1.3. İnşa halindeki binalarda 2 yıllık sürenin tespiti” başlıklı bölümünde de; “Kurumlar tarafından, inşaatı henüz tamamlanmayan, fiilen kullanma imkanı da bulunmayan binaların satılması halinde; kurum aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması koşuluyla, sadece binanın arsasının satış kazancına tekabül eden kısmı kurumlar vergisinden istisna olacaktır.
Ancak, arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen binanın, kurum adına tapuya tescil edilerek satılması halinde, satılan binanın iki yıllık aktifte bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınacaktır.

Uygulamada satışı yapılan binanın veya taşınmazın kurum adına tapuya tescil edilmiş olması ve en az iki yıl şirket aktifine kayıtlı olması gerekmekte olup, aktife kayıtlı bulundurma süresinin başlangıç tarihi olarak; binanın/taşınmazın kurum adına tapuya tescil tarihinin değil inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarihin esas alınması gerekmektedir. Yani, yatırım sürecinin tamamlanıp binanın kullanılma imkanının doğduğu, fiilen kullanılabilir hale geldiği ve yatırım hesabından aktif bir hesaba devrinin yapıldığı tarihten itibaren 2 tam yıllık süreyi dikkate alacağız.

III-Cins Tashihinin Değer Artış Kazancına Etkisi:

Bildiğimiz üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Değer Artışı Kazançları” başlıklı Mükerrer 80 inci maddesinde, “Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.

6-İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tabi çiftçilerin zirai istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.)
Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

76 seri nolu GVK Sirkülerlerine göre, gayrimenkullerde iktisap, Türk Medeni Kanununun 705 inci maddesi uyarınca, tapuya tescille olmaktadır. Buna göre, kat karşılığı müteahhide veya kooperatiflere verilen arsa karşılığında alınan gayrimenkuller dahil, iktisap edilen gayrimenkullerin elden çıkarılması halinde, değer artışı kazancının tespiti yönünden iktisap tarihi olarak, gayrimenkulün tapuya tescil edildiği tarih esas alınacaktır.

Ancak, gayrimenkulün tapuya tescil tarihinden önce sahibinin fiilen kullanımına bırakıldığı bazı özel hallerde iktisap tarihi olarak tapuya tescil tarihi yerine fiilen kullanıma bırakılma tarihinin kabul edilmesi gerekir. Yani, satılan taşınmaz tapuya tescil edilmese dahi, 5 yıldan önce birinin kullanımıma tahsis edilmiş ise bu tarih itibariyle vergiye tabi kazancın varlığı sorgulanacaktır.

Kurumlar Vergisi Kanunu çerçevesinde fiilen kullanımlarda taşınmazların mutlak suretle kurum adına tescil edildikten sonra istisna uygulanması, Gelir Vergisi Kanunu açısından farklılaşmaktadır. Bu durum KVK açısından taşınmazların kurumların aktifine kaydedilme zorunluluğunun doğal sonucu olduğundan normaldir.

Bu çerçevede, konut yapı kooperatifleri, Toplu Konut İdaresi veya diğer kişilerden gayrimenkulü fiilen kullanıma hazır şekilde teslim alanların, söz konusu gayrimenkulleri fiilen kullandıklarını; tahsis belgesi, teslim tutanakları, su, elektrik, telefon, doğalgaz faturaları ve benzeri belgelerle tevsik etmeleri halinde değer artışı kazancının tespiti yönünden fiilen kullanıma başladıkları tarih iktisap tarihi olarak kabul edilecektir.

Gayrimenkulün ihale veya icra yoluyla alındığı durumlarda da fiilen kullanıma hazır şekilde teslim alındığının yukarıda sözü edilen belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, tapu tescil işlemi olmasa dahi fiilen kullanıma bırakıldığı tarihin iktisap tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.

Değer artış kazancı, kurumlar vergisindeki istisnanın aksine şekilden ziyade fiilen kullanım imkanını alarak tespite olanak tanımaktadır.

Cins tashihi açısından ise, adı geçen Sirkülerlere göre arazi vasfında iktisap edilen gayrimenkulün belediyelerce ifraz ve taksim işlemine tabi tutularak satılması halinde iktisap tarihi olarak arazinin iktisap edildiği tarih değil, belediyenin ifraz işlemi sonucu arsa vasfını kazanarak, cins tashihi yapıldığı tarihin esas alınması gerekir.

Örneğin, Bayan (E) tarafından 25.10.1992 tarihinde satın alınan ve tapuya arazi olarak tescil edilen gayrimenkulün belediyece ifraz işlemi sonucu, 27.07.2008 tarihinde cins tashihi gerçekleştirilerek tapuya arsa olarak tescili yapılmıştır.

Değer artışı kazancının tespiti açısından, söz konusu değişikliğin (cins tashihi) yapıldığı 27.07.2008 tarihinin esas alınması gerekir.
Arsa olarak iktisap edilen gayrimenkul üzerine bina inşa edilmesi veya söz konusu gayrimenkulün kat karşılığı verilmesi sonucu alınan gayrimenkullerin tapuya tescili, cins tashihi sayılarak tapuya tescil tarihinin iktisap tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.

Gayrimenkullerin ivazsız şekilde iktisap edilmesi değer artışı kazancının konusuna girmemektedir. Bu çerçevede ivazsız olarak iktisap edilen gayrimenkulün üzerine, sahibi tarafından inşa edilen veya doğrudan 5 yıl içinde veya sonra kat karşılığı olarak alınan gayrimenkullerin, daha sonra elden çıkarılması halinde elde edilen gelir, değer artışı kazancı kapsamında değerlendirilmeyecektir.

IV-Cins Tashihinin KDV İstisnasına Etkisi:

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun (17/4-r) maddesi uyarınca ise kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler KDV’den müstesna olup, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri ise istisna kapsamı dışındadır.

3065 sayılı Kanunun (17/4-u) maddesi kapsamında varlık kiralama şirketlerine ve (17/4-y) maddesi kapsamında finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına devredilen taşınmaz ve iştirak hisselerinin, kaynak kuruluş ve kiracı tarafından üçüncü kişilere satışına ilişkin en az iki tam yıl aktifte bulundurma süresinin hesabında, bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin varlık kiralama şirketleri, finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının aktifinde bulunduğu süreler de dikkate alınır.
Diğer taraftan madde hükmüne göre, istisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır. 3065 sayılı Kanunun (17/4-r) maddesi uyarınca yapılan teslimlerle ilgili alış ve giderlere ait KDV’nin indiriminde ise aşağıdaki şekilde hareket edilir:

– İşlemin yapıldığı tarihe kadar indirim yoluyla telafi edilen kısım için herhangi bir düzeltme yapılması gerekmez.
– Satış tarihine kadar indirilemeyen kısım ise “İlave Edilecek KDV” olarak beyan edilir ve teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet olarak dikkate alınır.
Cins tashihi açısından idare KDV istisnası için kanun hükmüne uygun bir şekilde yeni bir edinim olarak aktife kaydedildiği tarih olarak değerlendirmektedir. Fakat, kurumlar vergisinin inşaatın tamamlanıp kullanılmaya başlaması halinde iki yıllık süreyi doğrudan devreye almaktadır. Bu nedenle Tebliğde yer alan aşağıdaki örnek, kurumlar vergisine göre farklı bir yoruma neden olmaktadır.

1 seri nolu KDV Uygulama Genel Tebliğinde verilen örneğe göre bilgisayar parçalarının alım-satım faaliyeti ile iştigal eden (A) firması, İzmir’de 2006/Temmuz ayında bir arsa satın almıştır. Söz konusu arsa üzerinde 2007/Haziran ayında ofis ve depodan oluşan tek binanın inşaatına başlamış, 2011/Kasım ayında yapı kullanma izin belgesini almış, 14/12/2011 tarihinde tapuda cins tashihi yapılmıştır.

Dikkat edileceği üzere, kurumlar vergisi istisnasının aksine yapı kullanma izin belgesinin alınması önemli olmamakta, KDV istisnası için cins tashihi kesin olarak gerekli bir şart haline gelmektedir.

Tapuda cins tashihi yapılan binanın satış işleminin 3065 sayılı Kanunun (17/4-r) maddesi kapsamında KDV’den istisna tutulabilmesi için söz konusu binanın kurum adına tapuya tescil edilmiş olması yanında, en az iki tam yıl şirket aktifine kayıtlı olması gerekmekte olup, aktifte kayıtlı bulundurma süresinin başlangıç tarihi olarak da bütün bölümleri ile birlikte inşaatın tamamlanıp bina olarak aktife alındığı tarihin (14/12/2011) esas alınması gerekmektedir.

İdare tarafından yapılan açıklamalar ve verilen örneklerde, kurumlar vergisi veya KDV açısından hali hazırda aktifte bulunan kıymetlerin ifraz, taksim yoluyla veya imar barışı gibi yollarla tek tapu haline gelmesi veya birden fazla tapuya bölünmesi işlemlerine yönelik açıklamalar bulunmamaktadır.

Konuyla ilgili olarak yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (II/F-4.16.1) bölümünde;

“Satışa konu edilecek taşınmazlar (arsa, arazi, bina) ile iştirak hisselerinin satışında istisna uygulanabilmesi için kurumların aktiflerinde, belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde asgari 2 tam yıl (730 gün) kayıtlı bulunmuş olması gerekmektedir. İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan (taşınmazların mutat olarak alım satımının yapılması veya kiraya verilmesi) kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmazların tesliminde istisna hükmü uygulanmaz.

İstisna, satış yoluyla gerçekleştirilen devir ve teslimlerde uygulanır. Bağış, hibe şeklinde yapılan devir ve teslimler istisna kapsamı dışındadır.
Konuyla ilgili örneklere aşağıda yer verilmiştir.

Örnek 8: (Y) şirketince 09/10/2008 tarihinde alınıp ilgili dönemde şirket aktifine kaydedilen 2.000 m2 ‘lik arsa ile 11/11/2010 tarihinde alınıp ilgili dönemde şirket aktifine kaydedilen 450 m2’lik bitişik arsa tevhit edilmiş(tek tapuya dönüştürülmüş) ve satışa sunulmuştur. Taşınmazlar üzerinde tevhit yoluyla yapılan değişiklikler sonrasında yeni oluşan birimin tapuya tescil edilmesi ve daha sonra elden çıkarılmasında 3065 sayılı Kanunun (17/4-r)maddesinde düzenlenen istisnanın uygulanması bakımından tevhit tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Ancak, her iki taşınmazın da tevhit öncesi iktisap tarihleri ispat edilebiliyorsa ve satış bedeli ayrıştırılabiliyorsa, iktisap tarihlerinin ayrı ayrı dikkate alınması ve bu suretle iki yıllık sürenin hesaplanması mümkündür.”

açıklamalarına yer verilmiştir.

V-İdari Görüşlerle Beraber Cins Tashihinin Değerlendirilmesi:

İdare tarafından cins tashihine ilişkin Tebliğ ve Sirküler açıklamaları bazı hususlara açıklık kazandırmaktadır. Fakat, durumuna göre özel bazı durumlarda ise yapılan açıklamaların yeterli olmadığı da açıktır.

Konuyla ilgili özelgelere göre “bahçeli kargir ev olarak yapılı iken satın alınan ancak söz konusu evin yıkılması ile arsa haline dönüşen gayrimenkul için gayrimenkulün cins tashihi yapılarak tapuya arsa olarak tescil edildiği 24.04.2014 tarihinin iktisap tarihi olarak kabul edilmesi ve söz konusu gayrimenkulün iktisap tarihinden itibaren 5 yıldan daha az bir sürede satılması halinde elde edilen gelirin “değer artış kazancı” kapsamında vergilendirilmesi gerekmektedir. 1“

Bu açıklama Sirküler ile de uyumlu değildir. Fiilen kullanım imkanının doğduğu, yani taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren 5 yıllık sürenin sorgulanması gerektiğini düşünmekteyiz. İdare, bir düzenleyici işlemle vergilendirme sınırlarını yasal kurallar dışında yorumlayamaz.

“ Buna göre, firmanıza tahsis edilerek 1/10/2007 tarihinde fiilen kullanılmaya başlanan, 10/4/2009 tarihinde “betonarme fabrika binası ve arsası” olarak tapuda firmanız adına tescil edilen taşınmazın, iki yıldan fazla süre aktifinizde bulunduğu anlaşıldığından, bu taşınmazın satışının KDV’den istisna tutulması gerekmektedir.2”
“…Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirket aktifinde iki yıldan fazla kayıtlı bulunan arsa üzerine yapılan bina; inşaatı tamamlanarak, cins tashihi yapıldıktan sonra fiilen satılacağından, satıştan elde edilecek kazancın %75 inin kurumlar vergisinden istisna olabilmesi için, satışı yapılan binanın en az iki yıl şirket aktifine kayıtlı olması gerekmekte olup, arsaya ilişkin herhangi bir istisna söz konusu değildir. Aktife kayıtlı bulundurma süresinin başlangıç tarihi olarak ise inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınacaktır.

….Buna göre, faaliyet konusu taşınmaz ticareti olmayan şirketinizin organize sanayi bölgesindeki söz konusu arsa üzerine yapmış olduğu binanın arsa payına düşen kısmının, inşaatın tamamlanarak, cins tashihi yapıldıktan sonra fiilen satılması durumunda, satışı yapılan binanın en az iki tam yıl (730 gün) şirket aktifinde kayıtlı olması halinde KDV Kanununun 17/4-r maddesinde yer alan istisna hükmünden yararlanması mümkün olacaktır.

Öte yandan, organize sanayi bölgesinde bulunan arsanın tapuda şirket adına tescil edilmemesi nedeniyle, söz konusu arsanın satışının ise KDV Kanununun 17/4-r maddesinde yer alan istisna hükmünden yararlanması mümkün bulunmamaktadır.3”

Bu konudaki klasik tescil sonrası istisna hakkı tanınması ise idarenin bir görüşünde değişmektedir. Cins tashihi yapılmasa dahi çeşitli mukni veya muteber delillerle beraber ispatlanması durumunda binanın fiilen kullanılmaya başladığı süreye göre istisna sürelerinin belirleneceğine dair özel bir görüş verilmiştir. Bu görüş idarenin yerleşik içtihadlarından ve Tebliğ düzenlemelerinden ayrışmakta gibi anlaşılsa da, satışta mutlak suretle önce cins tashihinin yapılmasının aranacağını düşünmekteyiz:
“Bu hüküm ve açıklamalara göre, arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen yeni binanın, en az iki tam yıl süreyle aktifinizde bulunduktan sonra satılması halinde maddede belirtilen şartlarla söz konusu istisnadan faydalanılabilecektir. Ancak, inşa edilen binanın cins tashihinin çeşitli nedenlerle şirketiniz adına tapuya tescilinin geç yapılmış olması durumunda ise yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik edilmek şartıyla, satılan binanın iki yıllık aktifte bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınabilecektir.
Öte yandan, yeni inşa edilen binanın aktifte iki yıl bulunma süresinin tespitinde, arsa üzerinde daha önce bulunan ve yeni bina inşaatı için yıktırılan kargir apartmanın aktifinizde bulunduğu sürenin dikkate alınamayacağı ise tabiidir.

… Buna göre, arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen binanın kurum adına tapuya tescil edilerek satılması halinde, söz konusu satış işlemi binanın kurum aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması koşuluyla KDV Kanununun 17/4-r maddesine göre KDV den istisna tutulacaktır.

Öte yandan, satılan binanın iki tam yıl aktifte bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınacaktır.4”

“Şirketiniz, 16.07.2008 tarihinde vergi dairesinin tespitine istinaden muhasebe kayıtlarında “Yapılmakta Olan Yatırımlar” hesabından “Binalar” hesabına devredilerek aktife alınan fabrika binasının, … Vergi Dairesi Müdürlüğünce düzenlenen 24.07.2008 tarih ve 20083723/4006 sayılı yoklama fişi ile 16.07.2008 tarihinden itibaren fiilen işyeri olarak kullanılmaya başlanıldığı tespit edildiğinden, söz konusu taşınmazın tapuda kurum adına tescil edildikten sonra satılması halinde, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yazılı istisnadan yararlanılabilmesi için maddede yazılı “iki tam yıl süre ile aktifte bulundurma” şartının uygulanmasında, iki yıllık sürenin başlangıcı olarak fabrika binasının fiilen kullanıldığının tespit edildiği 16.07.2008 tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Kurumların aktiflerinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde bulunan ancak çeşitli nedenlerle tapuya tescilin geç yapıldığı durumlarda fiilen iki yıldan fazla süreyle sahip olunduğu yapı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik edilen gayrimenkullerin tesliminde de Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-r maddesinde yer alan istisnanın uygulanması mümkün bulunmaktadır.5”

“Buna göre, 1954 yılında kurulmuş olan çimento fabrikanıza ait arazinin bulunduğu bölgenin sanayi imarının, Şirketinizin talebi olmaksızın, re’sen ………

Belediye Meclisi tarafından konut ve ticari imara dönüştürülerek ifraza tabi tutulmuş olması halinde, çimento fabrikanızın üzerinde kurulu olduğu taşınmazın ifraz işlemine tabi tutulması sonucu ortaya çıkan yeni parsellerin satışı, taşınmaz ticaretiyle uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulunan değerlerin satışı kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, taşınmaz ticaretiyle uğraştığınızı gösterecek başka faaliyetlerinizin olmaması ve diğer şartları da sağlamanız kaydıyla bu satıştan kaynaklanan kazancınız için Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesindeki istisnadan yararlanmanız mümkün bulunmaktadır.

Bu çerçevede, satışa konu çimento fabrikanıza ait arazinin bulunduğu bölgenin sanayi imarının Şirketinizin talebi olmaksızın re’sen belediye meclisi tarafından konut ve ticari imara dönüştürülerek ifraza tabi tutulmuş olması halinde, taşınmazın ifraz işlemine tabi tutulması sonucu ortaya çıkan yeni parsellerin satışı işleminin taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, satış işleminin diğer şartları taşıması kaydıyla Kanunun 17/4-r maddesi hükmünden faydalanmasında mevzuata aykırı bir husus bulunmamaktadır.6”

“ İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizce 31.03.2010 tarihinde satın alarak kullanmaya başlanılan 2 adet dairenin, satıcı firma tarafından düzenlenen … tarih ve … , … nolu faturalara istinaden şirket aktifine kaydedildiği, senetli olarak yapılan ödemelerin bitiminden sonra 29.03.2013 tarihinde tapuya tescil edildiği belirtilerek, söz konusu dairelerin satışının Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi açısından istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunda görüş talep edildiği anlaşılmıştır.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre; özelge talep formunuz ekindeki ……. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’ne ait 31.03.2010 tarih ve 60733-60734 sayılı alış faturaları ve Defter-i Kebir kaydının incelenmesinden, … İli …. ilçesi …. Mah. … evlerinde kaim, tapunun 519 ada H21B25D4C Pafta, 14 Parsel numarasında kayıtlı gayrimenkul üzerinde inşa edilen 11. kat 53 ve 12. kat 57 kapı numaralı dairelerin, 31.03.2010 tarihinde satın alındığı, “BİNALAR” hesabında aktifleştirilerek fiilen kullanılmaya başlandığı ve senetli ödemelerin bitimini müteakip 29.03.2013 tarihinde tapuya tescil işleminin yapıldığı anlaşılmış olup söz konusu dairelerin iki yıllık aktifte bulundurma süresinin başlangıcı olarak tapuya tescil tarihi olan 29.03.2013 tarihinin esas alınması gerekmektedir.

Buna göre, şirketiniz tarafından söz konusu taşınmazların satışı, taşınmazların Şirketiniz adına tapuya tescil ettirildiği tarihten itibaren satış tarihine kadar iki tam yıl (730 gün) sürenin geçmesi ve fiilen söz konusu gayrimenkullerin ticaretinin yapılmaması kaydıyla Kanunun 17/4-r maddesine göre KDV’den istisna tutulacaktır.7”
İmar barışı kapsamında pek çok taşınmazın hukuki mahiyetinde değişikliler olmuştur. Bu kapsamda yapılan cins tashihi işlemlerin hukuki mahiyeti hakkında idarenin görüşlerine rastlanılmasa da, niteliği değişen kıymetlere ilişkin bakışını aşağıdaki özelgeden anlamak mümkündür:

“İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, 4/8/2017 tarihli ve … no.lu yapı ruhsatlarındaki 43120 ada ve 11 parselde yer alan A ve B bloklardaki ofis ve/veya işyeri olarak ruhsatlandırılan toplam 73 adet bağımsız bölümün niteliğinin 3194 sayılı İmar Kanununun Geçici 16 Ncı Maddesi doğrultusunda konut olarak tescillendiği, imar barışından faydalanılarak yapı kayıt belgesi ile niteliği mesken (konut) olarak değiştirilen ve tapu kayıtlarında mesken olarak yer alan söz konusu bağımsız bölümlerin tesliminde uygulanması gereken katma değer vergisi (KDV) oranı ile bunlardan net alanı 150 m² altında olan bağımsız bölümlere ilişkin indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin iadeye konu edilip edilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşünün bildirilmesi istenmektedir.

Buna göre, A bloka ait yapı ruhsatında ofis ve işyeri olarak görünen 2 adet, B bloka ait yapı ruhsatında ofis ve işyeri olarak görünen 71 adet bağımsız bölümün niteliği İmar Barışı ile konuta dönüşse dahi; inşaat ruhsatının konut olarak değil, ofis ve işyeri olarak verildiği, bu taşınmazların fiili durumda işyeri olarak kullanılabileceği, verilen inşaat ruhsatının da bu taşınmazların işyeri olarak kullanılmasını mümkün kıldığı ve işyeri olarak kullanılmak üzere satın alınabileceği hususları dikkate alındığında, KDV oran uygulaması bakımından ilgili taşınmazların konut olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Bu çerçevede, söz konusu ofis ve işyerlerinin tesliminde %18 [geçici döneme (18/5/2018-31/12/2019) tekabül eden teslimlerde %8] oranında KDV hesaplanması gerekmektedir.
Öte yandan, 1/1/2017 tarihinden sonra (4/8/2017) alındığı anlaşılan A bloka ilişkin yapı ruhsatında yer alan 56 adet meskenden net alanı 150 m²’nin altında olanların tesliminde, 2007/13033 sayılı BKK’nın 1 inci maddesinin 6 ncı fıkrası hükmünün de dikkate alınması suretiyle KDV oranının belirlenmesi gerektiği tabiidir.

Buna göre, Şirketinizin indirimli orana tabi teslimlerinden kaynaklanan KDV’nin iadesinin, yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde (geçici döneme tekabül eden KDV oran indirimi de dikkate alınarak) değerlendirilmek suretiyle talep edilmesi mümkündür.8”

“İlgide kayıtlı özelge talep formunda, 5/04/2013 tarihinde iktisap etmiş olduğunuz mesken nitelikli gayrimenkulünüzü satmak istediğinizi ayrıca, söz konusu gayrimenkulün bulunduğu apartmana ait 31 m2 alanlı kapalı otoparkın iş yerine dönüştürüldüğü ve 3194 sayılı İmar Kanununun Geçici 16 ncı maddesine istinaden yeni oluşan iş yerine ait yapı kayıt belgesi bedelinin ilgili İdareye ödendiği, apartmanda bulunan meskenler ile iş yerine dönüşen hisseli gayrimenkul için yeni tarihli (12/9/2019) tapuların verildiği belirtilerek, hissedar olduğunuz iş yerindeki hisseniz ile 5/4/2013 tarihinde iktisap ettiğiniz ancak tapusu değişen meskeninizi satmanız halinde değer artışı kazancı yönünden vergilendirilip vergilendirilmeyeceğiniz hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

…Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 5 inci maddesinde, yapı; karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler olarak tanımlanmış olup, anılan Kanunun Geçici 16 ncı maddesinde; “Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir.
Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir.” hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre, apartmana ait ortak kullanım alanı olarak kullanılan kapalı otoparkın iş yerine dönüştürülmesi ve iş yerinin 12/9/2019 tarihinde tapuya tescil edilmesi cins değişikliği olarak değerlendirilecek olup, söz konusu gayrimenkule ilişkin hissenizi iktisap tarihinden (12/9/2019) itibaren beş yıllık süre içerisinde elden çıkarmanız durumunda, elden çıkarılma dolayısıyla elde edeceğiniz hasılattan, elden çıkarılan iş yerinin maliyet bedeli (maliyet bedelinin tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre Takdir Komisyonunca tespit edilecek bedel esas alınacaktır.) ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve uhdenizde kalan giderlerle, ödenen vergi ve harçların indirilmesi sonucu kalan tutarın satışın yapıldığı yıl için belirlenen istisna tutarını aşması halinde, elde edilen kazancın değer artışı kazancı olarak beyan edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, 5/4/2013 tarihinde iktisap ettiğiniz mesken nitelikli gayrimenkule ilişkin 12/9/2019 tarihli yeni tapuda herhangi bir cins değişikliğinin olmaması durumunda, gayrimenkulün iktisap tarihinden (5/4/2013) itibaren beş yıl geçtikten sonra elden çıkarılması nedeniyle elde edilen kazancın değer artışı kazancı olarak vergilendirilmesi söz konusu olmayacaktır.9”

—————————————

1 Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı, Sayı: 50426076-120[Mük.80-2015/20-590]-47 Tarih: 26/02/2016 Özelge

2 Sakarya Vergi Dairesi Başkanlığı, Sayı: B.07.1.GİB.4.54.15.01-1 Tarih20/01/2011 Özelge,

3 İstanbul VDB, Sayı: B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.17-31 Tarih: 12/01/2011 Özelgesi,

4 Ankara VDB, Sayı: B.07.1.GİB.4.06.17.01-130[2011-1-17-51]-817 Tarih: 07/08/2012 Özelgesi,

5 Kocaeli VDB, Sayı: B.07.1.GİB.4.41.15.01-KVK-2010/12-66 Tarih: 13/06/2011 Özelgesi,

6 İstanbul VDB, Sayı: 62030549-125[5-2016/417]-335325 Tarih:05/10/2017 Özelgesi,

7 Bursa VDB, Sayı: B.07.1.GİB.4.16.16.02-130[I.13.130]-78932 Tarih: 23/08/2017 Özelgesi,

8 Ankara VDB, Sayı: 84974990-130[KDV.5/İ/28-2019/55]-162142 Tarih: 19/06/2020 Özelgesi,

9 İzmir VDB, Sayı: 84098128-120.07.01[m.80-2019/7]-E.354138 Tarih: 27/11/2020 Özelge

—————————————
YAZARIN NOTU: Makale konularını yazıldığı dönem dikkate alınarak güncel mevzuat açısından değerlendirmenizi rica ederiz. Gerekli olması halinde konunun spesifik boyutları da dikkate alınarak bir uzmana danışmakta yarar olduğu düşünülmektedir. Makalenin Tüm Hakları Yazarına Aittir. İzinsiz çoğaltılamaz, dağıtılamaz, kopyalanamaz, amacı dışında ve atıf yapmadan kullanılamaz. Aksi takdirde derhal yasal işlem yapılacaktır. Soru, görüş, öneri ve değerlendirmelerinizi yazarın kendisine iletebilirsiniz.                              


Kaynak: İşbu içerik YMM Ali ÇAKMAKCI’nın özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Uluslararası Ticarette ve Turizm Sektöründe Debit Note ve Credit Note Uygulamaları

Limited Şirketlerde Pay Devirleri ve Değer Artış Kazancının Tespitine İlişkin Kurallar

Anonim Şirket Hissesi veya Ortaklık Paylarının Devir veya Satışlarında Özel Durumlar

Yeni Varlık Barışı Yasası Bize Ne Anlatıyor, Ne Vaad Ediyor?

Transit Taşımacılıkta Yetkili Kuruluşların Teminat Sağlama Hizmetinin KDV Açısından Değerlendirilmesi

Özel Sektör Yap-İşlet-Devret Yatırımlarında Vergilendirme

Araç Satış Bedellerinin Kasko Değerinin Aşağısında Olması Tarhiyat Sonucunu Doğurur Mu?

Yurtdışında Geliri Olup Beyan Etmeyenlerin Acilen Pişmanlık Hükmünden Yararlanmaları Gerekmektedir

Şirket Ortaklarının “Şahsi Borçlarının” Şirketlere Etkisi

Uluslararası Taşımacılıkta KDV İadesi

]]>
https://www.muhasebenews.com/cins-tashihinin-vergi-uygulamalarindaki-karsiligi/feed/ 0
Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? https://www.muhasebenews.com/tasfiye-payi-nedir-nasil-vergilendirilir/ https://www.muhasebenews.com/tasfiye-payi-nedir-nasil-vergilendirilir/#respond Mon, 30 Nov 2020 01:00:53 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=97469

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


İnsanoğlu ölümlüdür, yani varlığı bir süre sonra son bulur. İnsanoğlunun yarattığı ekonomik aktivitenin kendi hayatıyla son bulmasının önüne geçmek için bulduğu formül ise kurumlaşma, ticaret özelinde ise şirketleşmedir. Belirli süreli şirket kurmak mümkün olmakla birlikte, genellikle şirketler süresiz olarak kurulur. Dünyanın en eski şirketi olan Kongo Gumi, Japonya’da 578 yılında kurulmuş ve 1442 yıl inşaat sektöründe faaliyette bulunduktan sonra 2006 yılında tasfiye edilerek bir başka Japon şirketinin bir yan kuruluşu olmuştur. Demek ki, şirketler de ölümsüz değildir ve bir yerde sona ermektedirler. (Japonya’da yüzlerce hatta bin yılı aşan süredir faaliyette olan çok sayıda şirket bulunmaktadır. Ayrıca incelenmesi gereken bir konu…)

Bu köşeyi takip eden okurlar, genellikle ülkenin mali gündemiyle paralel konuları yazdığımı bilirler ve yazının başlığını ve girişini okuyunca bu konunun nerden çıktığını düşünebilirler. Bu yazıyı yazmamdaki en önemli sebep, ekonomik konjonktür nedeniyle yakında çok sayıda şirketin kapanacağını (tafiye olacağını) düşünmemdir. Umarım yanılırım…

Türk Ticaret Kanunu (TTK) uyarınca kurulan şirketlerin sona erme sebepleri de yine aynı kanunda belirtilmiştir. Kanunda belirtilen sona erme sebeplerinden birinin ortaya çıkması üzerine şirketler tasfiye aşamasına girerler. Tasfiye, belli bir prosedür dahilinde yapılan ve bir sürece yayılan işlemlerdir. Bu süreçte bazı ekonomik ve ticari faaliyetler tasfiye amacı doğrultusunda devam eder. Tasfiyenin amacı, şirketin varlıklarının paraya çevrilerek borçlarının ödenmesi, geriye bir para kalırsa da bu paranın şirket ortaklarına dağıtılmasıdır. Tasfiye sonucunda, ortaklara şirkete koydukları sermaye paylarının geri verilmesinden sonra dağıtılacak olan paraya “tasfiye payı” denir. Tasfiye payının tanımı TTK’da yapılmamış olmakla birlikte, TTK’nın 543 ve 643. maddesi uyarınca, tasfiye hâlinde bulunan şirketin borçları ödendikten ve pay bedelleri geri verildikten sonra kalan varlığı, esas sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa pay sahipleri arasında, ödedikleri sermayeler ve imtiyaz hakları oranında dağıtılır. Tasfiye payında imtiyazın varlığı hâlinde esas sözleşmedeki düzenleme uygulanır. Esas sözleşme ve genel kurul kararında aksine hüküm bulunmadıkça, dağıtma para olarak yapılır.

Tasfiyeye giren şirketlerin vergilendirilmesine ilişkin düzenlemeler Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nun 17. maddesinde yapılmıştır. Söz konusu madde uyarınca, her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olur. Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer. Başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılır. Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye kârıdır. Tasfiye kârı, tasfiye döneminin sonundaki servet değeri (öz sermaye) ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri (öz sermaye) arasındaki olumlu farktır. Tasfiyenin zararla kapanması halinde tasfiye sonucu, önceki tasfiye dönemlerine doğru düzeltilir ve anılan dönemlerde fazla ödenen vergi mükellefe iade edilir. Özetle, tasfiyeye giren şirketlerin tasfiyeye sonundaki ve tasfiyeye giriş tarihindeki özesermayeleri arasındaki fark, tasfiye kârı olarak kurumlar vergisine tabidir.

Peki, tasfiye sonucunda ortaklara pay bedellerini aşan tutarda yapılan ödemelerin (tasfiye payının) vergilendirilmesi nasıl olmaktadır? Dikkat edilirse, KVK’nın 17. maddesinde tasfiye payı değil, tasfiye kârı düzenlenmiştir. Bu ikisi farklı kavramlardır. Vergi kanunlarında tasfiye payının nasıl vergilendirileceği konsunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Tasfiye payı, kâr payı mıdır? Değer artış kazancı mıdır? Yoksa ikisi de değil midir?

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), verdiği muhtelif özelgelerde (örneğin, 25/05/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.07.16.01-KVK.2010.41-122 sayılı, 24/08/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-413 sayılı, 23/02/2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 94-723 sayılı, 03.10.2019 tarih ve 75497510-125[17-2018-12]-E.46365 sayılı özelgeler), “ortaklarca ödenmiş sermaye dışındaki, öz sermaye hesaplarının (net tasfiye karı dahil) ortaklara dağıtılması veya işletmeden çekilmesi durumunda, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15 inci ve 30 uncu maddeleri ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun 94 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasının (b) bendi hükümleri uyarınca, Geçici 62 nci madde hükümleri de göz önünde bulundurularak, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekmekte olup, ortaklarca ödenmiş sermayenin ortaklara dağıtılması durumunda ise, vergi kesintisi yapılmasına gerek bulunmadığı; öte yandan, daha önce sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, şirketin tasfiye edilmesi sebebiyle işletmeden çekildiği kabul edilerek bu tutarların öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulması, kurumlar vergisi sonrası kalan tutarların da kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerektiği” yönünde görüş bildirmiştir. Dolayısıyla, GİB tasfiye payını kâr payı olarak değerlendirmektedir. Peki bu yorum doğru mudur?

KVK’nın 15 ve 30, GVK’nın 94/6.b maddelerinde, GVK’nın 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerindeki kâr payları üzerinden stopaj yapılacağı belirtilmektedir. Söz konusu kâr payları ise her nevi hisse senetlerinin kâr payları, iştirak hisselerinden doğan kazançlar (limited şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar) ve şirketlerin yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kâr paylarıdır.

GVK 75’de kâr payı ifadesi geçmekle birlikte, kâr payının tanımı yapılmamıştır. Bu nedenle, kâr payının tanımı için TTK’ya bakmak gerekir. TTK’nın 507/1. maddesinde “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir. Şirketin sona ermesi hâlinde her pay sahibi, esas sözleşmede sona eren şirketin mal varlığının kullanılmasına ilişkin, başka bir hüküm bulunmadığı takdirde, tasfiye sonucunda kalan tutara payı oranında katılır.” hükmü yer almaktadır. Hükmün birinci cümlesi kâr payını, ikinci cümlesi de tasfiye payını düzenlemektedir. Ayrıca, kâr payının hesaplanma yöntemi 509. maddede, tasfiye payının hesaplanması ise 543. maddede düzenlenmiştir. Bu durumda, TTK kâr payı ile tasfiye payını ayrı ayrı düzenleyerek bu ikisinin birbirinden farklı olduğunu kabul etmektedir.

Diğer taraftan, GVK’nın 75. maddesi menkul sermaye iratlarına ilişkin bir madde olup maddenin birinci fıkrası menkul sermaye iradına ilişkin genel bir tanım yapmıştır. Buna göre, “sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkül sermaye dolayısıyla elde ettiği kâr payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradıdır.” Bu tanımda dikkat çeken özellik, menkul sermaye iradının 1) nakdi sermayeye ödenen, 2) kâr payı, faiz, kira ve benzeri irat olmasıdır. Maddede belirtilen irat türlerinin özelliği, sermayenin kendisine (anaparasına) ödenen düzenli veya düzensiz dönemsel bir getiri olmasıdır. Bu nedenle, tasfiye payının maddede geçen “ve benzeri irat” kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Zira, tasfiye payı sermayeye ödenen dönemsel bir getiri değildir. Bir an için, tasfiye payı, menkul sermaye iradının genel tanımına girdiği kabul edilse bile, 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payı olmadığından stopaja tabi olmaması gerekir. Böyle bir durumda ise tasfiye payı, stopaja tabi olmayan bir menkul sermaye iradı olarak, elde eden ortak tarafından beyan edilmesi gereken bir gelir unsuru olacaktır. Bu durum ise, ortağın şirket olması halinde KVK md. 5/1.a’da düzenlenen iştirak kazancı istisnasından ve gerçek kişi olması halinde ise GVK md. 22/3’deki kâr payı gelirine ilişkin gelir vergisi istisnasından yararlanamaması sonucunu doğuracaktır. (GİB, tasfiye payını kâr payı kabul ettiğinden bu istisnaları uygulatmaması kendi içinde çelişki yaratacaktır.)

Diğer taraftan, GVK’nın 76. maddesindeki “menkul kıymetin kuponlu veya kuponsuz olarak satılması, iştirak hisselerinin devir ve temliki, menkul kıymetler ile iştirak hisselerinin tamamen veya kısmen itfa olunması karşılığında alınan paralarla itfa dolayısıyla verilen ikramiyeler menkul sermaye iradı sayılmaz.” hükmü de tasfiye payının menkul sermaye iradı olmadığını ortaya koymaktadır. Zira, iştirak hissesinin itfası tasfiye ile gündeme gelir.

Peki tasfiye payı, kâr payı değilse nedir? Değer artış kazancı mıdır? GVK’nın mükerrer 80. maddesinde “ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar”ın değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabi olduğu ve “elden çıkarma” deyiminin, maddede yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade ettiği belirtilmiştir. Bu durumda, tasfiye elden çıkarma tanımına girmediğinden, tasfiye payı da değer artış kazancı kapsamına girmemektedir.

Benzer bir hüküm, KVK md. 5/1.e’de de yer almaktadır. Bu maddeye göre, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisnadır. İştirak olunan şirketin tasfiyeye girmesi bu iştirakin satılması demek değildir. Çünkü satış, mülkiyet devrini öngören ve Borçlar Kanunu’nda düzenlenen bir sözleşme türü olup tasfiye satış sözleşmesi değildir. O halde, kurumlar açısından tasfiye payı iştirak satış kazancı istisnasından yararlanamaz.

Konuya ilişkin vergi yargısının görüşüne gelirsek; Danıştay 9. Dairesi 2019 yılında verdiği bir kararda, daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl kârlarının, şirketin tasfiye edilmesi sebebiyle ortaklara dağıtılması sırasında yapılan kâr dağıtımı stopajını, geçmiş yıl kârının sermayeye eklendiğinde şekil değiştirdiği ve kâr payı olmaktan çıkıp sermaye haline geldiği, bu nedenle de tasfiye sonucu geri verilen sermaye paylarından dağıtılmayan kâr payını ayrıştırıp vergilendirmenin, Yasa’nın kârın sermayeye eklenmesinin kâr dağıtımı sayılmayacağı yönündeki hükmüne ve amacına aykırı olacağı, ayrıca yasada öngörülmeyen bir hususun tebliğ, sirküler, özelge gibi idari işlemlerle vergilendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir. Karara konu olayda, geçmiş yıl kârlarının sermayeye ilave edildikten sonra tasfiyenin sonlandığı anlaşılmaktaysa da, bu durumun olayın özünü değiştirmeyeceğini ve geçmiş yıl kârları sermayeye eklenmese de tasfiye payının kâr payı olarak değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum.

Yukarıdaki uzun ve karmaşık açıklamaları özetleyecek olursam, şirketlerin tasfiyesi sonucunda ortaklara dağıtılan tasfiye payı, kâr payı olmadığı için stopaja tabi olmamalıdır. Menkul sermaye iradı ve değer artış kazancı da değildir. Bu durumda, tasfiye olan şirketin gerçek kişi ve dar mükellef kurum ortaklarına ödediği tasfiye payı, mevcut düzenlemeler karşısında Türkiye’de vergiye tabi olmamaktadır. Diğer taraftan, ortak ticari kazanç sahibi veya kurumlar vergisi mükellefi ise tasfiye payı, GVK’nın 38. maddesi uyarınca ticari kazanç ile kurum kazancı dönem sonu ve dönem başı özsermaye kıyaslaması suretiyle tespit edildiği için bu kazançların kapsamında olup vergiye tabidir. Özetle, yerli/yabancı gerçek kişiler ile dar mükellef kurumlar tasfiye payından vergi ödemezken, ticari kazanç sahipleriyle tam mükellef kurumlar vergi ödemek durumundadır.

Yazımı son bir notla bitiriyorum. Tasfiye payı, aslında şirkette kalan geçmiş yıl kârlarının ortaklara dağıtılmasıdır. Ancak mevcut vergi ve ticari mevzuatımızda, bu tutarlar açıkça kâr payı olarak tanımlanmadığı için tasfiye payının ne olduğu konusunda karışıklık ortaya çıkmaktadır. Kişisel kanaatim, tasfiye payının değer artış kazancı olarak vergilendirilmesini sağlayacak açık bir yasal düzenlemenin yapılması yönündedir. Zira verginin kanuniliği ilkesi gereği, bir konunun vergilendirilebilmesi için kanunda bu yönde açık hüküm olması gerekir.

Sonraki yazımda, tasfiye nedeniyle değersiz hale gelen iştirak hissesinin vergisel akıbetinin ne olacağını irdeleyeceğim.

Sözün özü: Law is law. (Kanun kanundur.)


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/tasfiye-payi-nedir-nasil-vergilendirilir/feed/ 0
Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) https://www.muhasebenews.com/sirketin-kendi-hisselerini-geri-satin-almasi-kar-dagitimi-midir-2/ https://www.muhasebenews.com/sirketin-kendi-hisselerini-geri-satin-almasi-kar-dagitimi-midir-2/#respond Tue, 27 Oct 2020 06:40:18 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=95104

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Önceki yazımda, Mecliste görüşülen Kanun Teklifinde şirketlerin kendi hisselerini satın almasına ilişkin önerilen düzenlemenin içeriğini ve gerekçesini ortaya koymaya çalışmıştım. Özetle, düzenlemenin amacını teklifte imzası bulunan milletvekili, şirketlerin vergisiz şekilde kâr dağıtmalarının önüne geçmek ve bir vergi güvenlik müessesi oluşturmak olarak açıklamış, Bakan Yardımcısı amacın vergi almak olmayıp şirket dışına fon transferini önlemek olduğunu ve şirketin ortaktan yüksek fiyattan hisseleri alıp düşük fiyattan satarak özsermayelerini zayıflatmalarının önüne geçilmek istendiğini söylemiştir. Gelir İdaresi yönetimi ise düzenlemenin iki amacının olduğunu; birincisinin hisse geri alımlarının vergi mevzuatındaki durumunun netleştirilmesini sağlamak, ikincisinin ise şirketten ortaklara aktarılan bir fon transferi olduğunda bunu vergilendirmek olduğunu ifade etmiştir.

Hisse geri alımını kâr payı olarak vergilendiren bazı ülkeler bulunmaktadır. Ancak, bu ülkelerde hisse geri alımında ortağa ödenen bedelle hissenin nominal değeri arasındaki fark kâr payı olarak tanımlanıp vergilendirilmektedir. Bu yönde vergileme yapan az sayıda ülkeye örnek olarak Hindistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ni verebiliriz. Bu az sayıdaki örnekte de halka açık şirketler vergileme kapsamı dışındadır.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Maliye, ticari hayata (dolayısıyla Ticaret Kanunu’na) ilişkin bir konuyu vergi yoluyla yönlendirmeye çalışmaktadır. Eğer amaç gerçekten şirketlerin hisse geri alımı (share buyback) yoluyla ortaklara fon transferini önlemekse, bunun vergi yoluyla değil Ticaret Kanunu’nda yapılan bir düzenlemeyle yapılması gerekir. Yürürlükteki Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 379-389 ve 612. maddeleri uyarınca anonim ve limitet şirketler, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birine kadar kendi paylarını iktisap edebilmektedir. %10’nu aşan orandaki iktisaplar ise anonim şirketlerde 6 ay (TTK md. 384’deki bazı hallede 3 yıl), limitet şirketlerde ise 2 yıl içerisinde elden çıkarılır veya sermaye azaltılması yoluyla itfa edilir. Halka açık şirketler açısından ise konu Sermaye Piyasası Kurulu’nun yayınladığı Geri Alınan Paylar Tebliği (II-22.1)’nde düzenlenmiştir.

Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun 75. maddesinde kâr paylarının menkul sermaye iradı olduğu belirtilip 94. maddesinde ise kâr payı ödemelerinden yapılacak stopaj düzenlemiş olmasına rağmen, kâr payının ne olduğu vergi kanunlarında tanımlanmamıştır. Dolayısıyla, kâr payının ne olduğu veya neyin kâr payı olduğuna karar vermek için TTK’ya bakmak gerekir. Nasıl ki kredinin getirisi faiz, gayrimenkulün getirisi kira ise kâr payı da ortakların şirkete koydukları sermayenin getirisidir. Ortaklara yapılacak kâr payı ödemelerinde eşitlik ilkesi geçerlidir, yani bir ortağa kâr payı ödenip diğerine ödenmemesi mümkün değildir. Oysa hisse geri alımında ortaklar arasında eşitlik ilkesi söz konusu değildir. TTK’nın 509 ve 608. maddelerinde kâr payının hesaplanma ve dağıtım yöntemi belirtilmiştir. Bu maddelere göre, kâr payı sadece net dönem kârından ve sebest yedek akçelerden dağıtılabilir. Görüldüğü üzere, TTK şirketin kendi hisselerinin edinimine belli sınırlar dahilinde izin vermekte olup şirketin kendi paylarını alırken ortaklarına yaptığı ödemeleri kâr payı olarak tanımlamamıştır.

Kanun Teklifi ile TTK’da müsaade edilen kendi paylarını alma hakkı adeta bir kayıt dışılık olarak değerlendirilmekte ve TTK uyarınca kâr payı olarak kabul edilmesi mümkün olmayan bu müessese kâr dağıtımı olarak kabul edilip vergilendirilmeye çalışılmaktadır.

Vergi kanunlarının özel hukukun yaptığı tanımın dışına çıkıp kendi tanımlarını yapması elbette mümkündür; ancak bu yapılırken ticari hayatı vergiyle yönlendirmek veya disipline etmeye çalışmak bana makul gelmiyor. Nitekim, vergi kanunlarımızda yer alan transfer fiyatlandırması yoluyla ilişkili kişilere dağıtılan örtülü kazanç da ticari mevzuatta kâr payı olarak tanımlanmamış olmakla birlikte, vergi kanunlarınca bir vergi güvenlik müessesi olarak kâr dağıtımı kabul edilip stopaja tabi tutulmaktadır. Ancak transfer fiyatlandırmasında, devlet taraflar arasında uygulanan fiyatların gerçekliğine müdahale etmeyip, ilişkisiz kişiler arasındaki işlemlerde oluşan fiyatlardan sapmaların sonuçlarını vergisel anlamda kabul etmemektedir ve bu konuda uluslararası bir konsensüs bulunmaktadır. Şirketlerin kendi hisselerini satın almalarında ise böyle bir durum söz konusu değildir. GVK’da hisseyi satan ortak açısından “değer artış kazancı” (capital gain) olarak tanımlanan bir unsur, aynı kanunun başka bir yerinde hissenin sahibi şirket nezdinde kâr payı olarak tanımlanmaktadır. Bu ise Kanun’un kendi içinde bir tutarsızlığa yol açmaktadır.

Her ne kadar Bakan Yardımcısı düzenlemenin amacının vergisel olmadığını, ortaklara yapılan fon transferinin önüne geçerek şirketlerin özsermayelerini güçlendirmek amacı taşıdığını söylese de, Gelir İdaresi düzenlemenin ana gerekçesinin ortakların elindeki hisselerin geri alınması suretiyle yapılan fon çıkışlarının vergilendirilmesi olduğunu açıklamıştır. Hisseyi satan ortağın geliri değer artış kazancı olarak vergilendirilirken (tam mükellef kurumlara ait hisse senetlerinin 2 yıl elde tutulup satılması vergilendirilmemektedir), düzenleme ile ayrıca söz konusu hisselerin şirketçe alındığından daha düşük bir fiyata satılması veya sermaye azaltımı yoluyla itfa edilmesi durumunda ayrıca kâr payı olarak değerlendirilip stopaja tabi tutulmak istenmektedir.

Öngörülen stopaj şirketin kendi kendine yapacağı bir stopaj olacaktır. Bu durumda, şirketten ilave vergi alınması özsermayeyi nasıl güçlendirecek ben anlamadım. Ayrıca iddia edildiği gibi ortada bir kayıt dışılık veya vergisiz kazanç da bulunmamaktadır. Bütün işlemler kayıtlı olduğu gibi satışı yapan ortak değer artış kazancından vergi de ödemektedir. Kanun’daki 2 yıllık süreden yararlanıp satmışsa, buna da kim ne diyebilir? Şirketin iktisap bedelinden daha düşük bir fiyattan hisseleri elden çıkarması durumunda, ortada bir “plan” olduğunu iddia etmek bir niyet okuma değil midir? Halka açık şirketlerde ortağın piyasa fiyatlarından şirkete sattığı hisseleri, şirketin piyasada oluşan fiyatlar dışında satması, hem vergi kanunları hem Sermaye Piyasası Kanunu’nda yer alan transfer fiyatlandırması hükümleri gereğince mümkün değildir. Halka açık şirketin yüksek fiyatlardan aldığı hisseleri, borsadaki fiyatların düşük olduğu bir zamanda satmak durumunda kalması arkada bir “plan” olduğunu göstermez. Böyle bir plan varsa bu “manipülasyon” olup suçtur. Dolayısıyla, halka açık şirketler üzerinden sunulan gerekçelerin yerinde olmadığını düşünüyorum. Halka açık şirketler, hisse geri alımlarını çoğunlukla piyasaya bir “sinyal” vermek için yapar. Yani, hissenin borsadaki fiyatı, şirketin olmasını gerektiği düşündüğü fiyatın altında olduğunda, şirket kendi hisselerini borsadan satın alarak yatırımcılara bir mesaj verir. Bu mesajı alan yatırımcının bu şirketin hisselerini alması ve hisselerin fiyatları yükselince de şirketin tekrar satış yaparak elindeki kendi hisselerini çıkarması beklenir. Yani hisse geri alımları sermaye piyasalarının etkin işlemesini sağlayan araçlardan da birisidir. Hisse fiyatları, şirketin sinyaline rağmen çeşitli sebeplerle yüksel(e)mezse ve bu sırada şirket nakde ihtiyaç duyup elindeki hisseleri çıkarırsa bu işlemi vergilemek halka açık şirketi cezalandırmaktan başka bir sonuç vermez.

Madde bu haliyle yasalaşırsa bazı teknik sorunlara da yol açacaktır. Ortağın gerçek kişi veya şirket (kurum) olması, yerli veya yabancı (tam-dar mükellef) olması durumları kâr payı stopajını etkilemektedir. Örneğin, hisseyi satan ortak tam mükellef kurumsa iştirak kazancı istisnası burada uygulanacak mı? Vergilemede halka açık şirketlerle kapalı şirket ayırımı yapılacak mı? Birleşme, bölünme gibi yapılandırmalarda ortaklıktan ayrılma durumlarında madde uygulaması nasıl olacaktır? TTK md. 382 ve 383 kapsamında örneğin ivazsız olarak, külli halefiyet, cebri icra halinde uygulama nasıl olacak? Maddede geçen 2 yıllık süre nasıl hesaplanacak? Örneğin 1 yıl önce şirkete satılan hisseler de bu kapsamda olacak mı, yoksa sadece maddenin yürürlüğünden sonraki hisse geri alımları mı kapsamda olacaktır? Her ne kadar Komisyon’da Cumhurbaşkanının yetkisine ilişkin olarak ilave edilen madde en azından halka açık ve kapalı şirketler açısından ayrışmayı sağlayabilecek olsa da, bu gibi birçok soru maalesef karşılıksız kalmaktadır. Cumhurbaşkanına verilen tam mükellef kurumların yıllık satış hasılatı ve diğer gelirlerine göre ayırım yapma yetkisinin amacını anlamış olmasam da böyle bir ayırımın Anayasa’nın eşitlik ilkesi açısından da problemli olduğunu düşünüyorum.

Hisse geri alımlarının vergisel sonuçları öteden beri tartışmalıdır. Geri alınan hisseler tekrar kârla satıldığında, kazancın emisyon primi mi olduğu, Kurumlar Vergisi Kanunu md. 5/1.e istisnasından yararlanıp yararlanmayacağı, işlemin vergi muhasebesinde nasıl kaydedileceği, KDV açısından nasıl bir işlem yapılacağı gibi konular literatürde tartışmalıdır. Komisyon görüşmelerinde Gelir İdaresi yetkilisi bu kârın vergiye tabi bir kurum kazancı olduğunu ifade etse de (kârla satılırsa kurumlar vergisi, zararına satılırsa %15 stopaj…Vergiden kaçış yok!), vergi mevzuatımızda konu berrak değildir. Ayrıca sermaye azaltımlarında, Maliye’nin azaltımı en çok vergilendirdiği kalemden başlatan yorumu da tartışmalıdır (hatta kanaatimce hukuken yanlıştır). Teklifteki düzenleme hisse geri alımlarının vergisel sonuçlarının ne olacağını düzenlemekten uzaktır. Konunun vergisel rejimi açıklığa mutlaka kavuşturulmalıdır, ancak yapılacak düzenleme için daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Bu nedenle, madem bu konuda bir düzenleme yapma iradesi oluştu, ilgili paydaşların da görüşlerini içeren ve konuyu her yönüyle ele alıp düzenleyen bir Kanun metninin yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Sözün özü: Kötü düzen, düzensizlikten her zaman iyi değildir.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)
Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)
Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)
Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)
KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)
İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)
Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)
Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)
Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)
Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)
Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)
Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)
Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)
Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)
Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)
Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)
Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı
Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.
Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı
Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu
Gayrimenkulde rant vergisi
Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!
KVKK kararlarının yargı denetimi
Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü
İnternetten otomobil satanların dikkatine
Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?
Makam aracı ücret midir?
Şirket araçlarına vergi ayarı
ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye
Sanat ve icat vergisi
Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!
]]>
https://www.muhasebenews.com/sirketin-kendi-hisselerini-geri-satin-almasi-kar-dagitimi-midir-2/feed/ 0
Binek araç satışından elde edilen kar için değer artış kazancı beyanında bulunacak mıyız? https://www.muhasebenews.com/binek-arac-satisindan-elde-edilen-kar-icin-deger-artis-kazanci-beyaninda-bulunacak-miyiz/ https://www.muhasebenews.com/binek-arac-satisindan-elde-edilen-kar-icin-deger-artis-kazanci-beyaninda-bulunacak-miyiz/#respond Fri, 28 Aug 2020 10:00:54 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=91378 Smmm büromu kapatırken adıma kayıtlı amortismana tabi binek aracı kendi adıma faturalandırmıştım. Aradan henüz bir yıl geçmişken aracımı satmak istiyorum. Satışı yaptığımda arada oluşabilecek pozitif fark (istisna sonrası) adına değer artış kazancı için beyanda bulunmam gerekir mi?

Evet beyanname verilecek. Taşıtlar da gayrimenkul gibi değerlenir.

 

Değer Artışı Kazançları

Gelir Vergisi Kanunu Mükerrer Madde 80

(4783 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle değişen madde Yürürlük; 01.01.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 09.01.2003) Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.

1. (5281 sayılı Kanunun 27 nci maddesiyle 01.01.2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere değişen bent. Yürürlük; 01.01.2006) İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar.(*)

2. 70 inci maddenin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yazılı hakların (ihtira beratları hariç) elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

3. Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanunî mirasçıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

4. Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

5. Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

6. İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak (5615 sayılı kanunun 5 inci maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 1/1/2007 tarihinden geçerli olmak üzere 04.04.2007) beş yıl içinde(8) elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.).

Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

(7104 Sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle değişen ibare; Yürürlük: 06.04.2018) Taksi, dolmuş, minibüs ve umum servis araçlarına ait ticari plakaların elden çıkarılmasından doğan kazançların tamamı ile bir takvim(9) yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 6.000 (***)(310 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2020 tarihinden itibaren 18.000 TL.)Yeni Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır.

Faaliyetine devam eden ticarî bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticarî işletmeye dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticarî kazanç sayılır ve bunlara ticarî kazanç hakkındaki hükümler uygulanır.(**)

(*) (Değişmeden önceki şekli) 1. (4842 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile 2003 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere değişen bent. Yürürlük ;24.4.2003) İvazsız olarak iktisap edilenler, Türkiye’de kurulu menkul kıymet borsalarında işlem gören ve üç aydan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri ile tam mükellef kurumlara ait olan ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar ( üç aylık süreyi bir yıla kadar çıkartmaya veya tekrar kanuni süreye kadar indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir)(x)

(x) (Değişmeden önceki şekli) 1. İvazsız olarak iktisap edilenler ile üç ay süreyle elde tutulan ve Türkiye’de kurulu menkul kıymet borsalarında işlem gören hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar.

(**) (4369 sayılı Kanunun 82/3-d maddesiyle kaldırılmıştır. Yürürlük; 1.1.1999)(x)

(x) (Kaldırılmadan önceki şekli)
Değer artışı kazançları:
Mükerrer Madde 80 _ (2361 sayılı Kanunun 56’ncı maddesiyle eklenen madde) Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.
1. (2588 sayılı Kanunun 18/c maddesiyle kaldırılmıştır) (Bakınız: Yürürlük maddesi).
2. (3239 sayılı Kanunun 58’inci maddesiyle değişen bent) Borsada kayıtlı olanlar ve ivazsız olarak iktisap edilenler hariç, menkul kıymetlerin iktisap tarihinden başlayarak bir yıl içinde veya iktisaptan evvel elden çıkarılmasından sağlanan kazançların bir takvim yılındaki tutarının (3946 sayılı Kanunun 26’ncı maddesiyle belirlenen miktar Yürürlük : 30.12.1993 Geçerlilik; 31.12.1993) 500.000 lirayı (G.T.: 200, 5.500.000.- Geçerlilik; 1.1.1996) aşan kısmı.
3. (2574 sayılı Kanunun 15’inci maddesiyle değişen bent) 70’inci maddenin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yazılı hakların (ihtira beratları hariç) elden çıkarılmasından doğan kazançların (3946 sayılı Kanunun 26’ncı maddesiyle belirlenen miktar Yürürlük : 30.12.1993 Geçerlilik; 31.12.1993) 500.000 lirayı (G.T.: 200, 5.500.000.- Geçerlilik; 1.1.1996) aşan kısmı,
4. (2574 sayılı Kanunun 15’inci maddesiyle değişen bent) Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanuni mirascıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançların (3946 sayılı Kanunun 26’ıncı maddesiyle belirlenen miktar Yürürlük : 30.12.1993 Geçerlilik; 31.12.1993) 500.000 lirayı (G.T.: 200, 5.500.000.- Geçerlilik; 1.1.1996) aşan kısmı,
5. Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar,
6. Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar,
7. (3239 sayılı Kanunun 58’inci maddesiyle eklenen bent) İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70’inci maddenin birinci fıkrasının 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tabi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.)
Bu maddede geçen “elden çıkarma” deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.
Faaliyetine devam eden ticari bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticari işletmeye dahil amortismana tabi iktisadi kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticari kazanç sayılır ve bunlara ticari kazanç hakkındaki hükümler uygulanır.
(+) Diğer yıllar için 200 Seri No.lu G.V.K. Genel Tebliği ile 92/3892, 93/5146, 94/6300 ve 95/7593 sayılı B.K.K.’ya bakınız.

8. (Değişmeden önceki şekli) dört yıl içinde

(***)(305 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2019 tarihinden itibaren 14.800 TL.)(302 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2018 tarihinden itibaren 12.000 TL.) (296 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2017 tarihinden itibaren 11.000 TL.)   (287 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2015 tarihinden itibaren 10.600 TL.)(284 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2013 tarihinden itibaren 9.400 TL.) (280 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2012 tarihinden itibaren 8.800 TL.) (278 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2011 tarihinden itibaren 8.000 TL.)( 266 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1.1.2008 tarihinden itibaren 6.800 YTL.)

9. Değişmeden önceki şekli: Bir takvim

 


Kaynak: İSMMMO, Gelir vergisi Kanunu, GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/binek-arac-satisindan-elde-edilen-kar-icin-deger-artis-kazanci-beyaninda-bulunacak-miyiz/feed/ 0
5 Yıl içinde satılan gayrimenkullerden elde edilen gelirler için vergi ödenecek mi? https://www.muhasebenews.com/5-yil-icinde-satilan-gayrimenkullerden-elde-edilen-gelirler-icin-vergi-odenecek-mi/ https://www.muhasebenews.com/5-yil-icinde-satilan-gayrimenkullerden-elde-edilen-gelirler-icin-vergi-odenecek-mi/#respond Wed, 22 Apr 2020 08:36:04 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=82955 İktisap Şekli Ne Olursa Olsun (İvazsız Olarak İktisap Edilenler Hariç) 70 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (1), (2), (4) ve (7) Numaralı Bentlerinde Yazılı Mal ve Hakların, İktisap Tarihinden Başlayarak Beş Yıl İçinde Elden Çıkarılmasından Doğan Kazançlar

————————-

Gelir Vergisi Kanunu’nun 70 inci maddesinin birinci fıkrasının 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal ve haklar aşağıdaki gibidir:

• Arazi, bina, maden suları, menba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı,

• Voli mahalleri ve dalyanlar,

• Gayrimenkul olarak tescil edilen haklar,

• Gemi ve gemi payları ile bilumum motorlu tahmil ve tahliye vasıtaları.

Karşılıksız edinilenler dışında, yukarıda sayılan mal ve hakların iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı olarak vergilendirilmektedir.

Gerçek kişilerin bir bedel karşılığı edindikleri gayrimenkullerin (konut, arsa, vb.) iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılması halinde, elde edilen kazanç gelir vergisine tabidir.

———————-

Örnek: Mükellef (E), 10.12.2018 tarihinde 300.000 TL’ye satın almış olduğu gayrimenkulü 15.07.2019 tarihinde 400.000 TL’ye satmıştır. Buna göre mükellef, söz konusu gayrimenkulü alış tarihinden itibaren beş tam yıl geçmeden satmış olduğundan, elde ettiği kazancın istisna tutarını aşan kısmı değer artışı kazancı olarak vergiye tabi olacaktır.

————————

Gayrimenkul Alım-Satım İşlerinde Ticari Kazanç-Değer Artışı Kazancı Ayrımı

Gerçek kişilerin sahip oldukları gayrimenkulleri elden çıkarmalarından doğan kazancın niteliği ve vergilendirilmesi hakkında, Gelir Vergisi Kanunu’nda iki ayrı gelir türünde düzenlemeye yer verilmiştir. Bunlardan ilki “ticari kazanç”, diğeri ise “diğer kazanç ve iratlar” hükümlerinde yer alan düzenlemedir.

Gayrimenkul alım satım işinden elde edilen gelirin niteliğinin belirlenmesinde ilk önemli unsur “faaliyetteki devamlılık” tır. Gayrimenkul alım satım işleri devamlı olarak, bir meslek halinde sürdürülüyorsa elde edilen kazanç ticari kazançtır. Burada devamlılık unsurunu belirleyen en önemli ölçüt, kazanç doğuran işlem sayısındaki çokluktur. İşlem sayısındaki
çokluk gayrimenkullerin aynı takvim yılı içerisinde birden fazla veya takip eden birden fazla takvim yılında art arda satılmış olmasına göre belirlenir.

Alım satım işlemlerinin birden fazla olması halinde kazanç şeklinin belirlenebilmesi için ikinci önemli unsur olan “satışın hangi amaçla yapıldığı” nın tespit edilmesi gerekmektedir. Gayrimenkul alım satımı kazanç elde etmek için yapılıyorsa söz konusu alım-satım işlemi ticari kazanç kapsamında değerlendirilir. Gayrimenkul alım satımında ticari bir amaç yoksa şahsi ihtiyacın karşılanması amacıyla yapılıyorsa elde edilen kazanç değer artışı kazancı olarak değerlendirilir.

Gayrimenkul alım satım işinden elde edilen gelirin niteliğinin belirlenmesinde üçüncü önemli unsur ise “ticari bir organizasyonun varlığı” dır. İş yeri açılması, işçi çalıştırılması, ticaret siciline kayıt olunması vb. durumlarda ticari bir organizasyonun var olduğu kabul edilmektedir. Gayrimenkul alım satımı, şekli ve maddi şartları ile kurulmuş bir ticari
organizasyon içinde yapılıyorsa elde edilen kazanç ticari kazançtır. Ticari organizasyonun şekli ve maddi unsurları ile açıkça belli olmadığı hallerde ise kazanç türü “faaliyetteki devamlılık” ve “satışın hangi amaçla yapıldığı” unsurlarına göre tespit edilir.

Gayrimenkul alım satım işlemi “ticari kazanç” hükümleri kapsamında değilse elde edilen kazanç “değer artışı kazancı” hükümlerine göre tespit edilir.

————————-

Mal ve Hakların İktisap Şekli

Mal ve haklar bedelsiz olarak edinilmişse bu mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı olarak vergilendirilmeyecektir. Bunun dışında, iktisap şekli ne olursa olsun söz konusu mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer
artışı kazancı olarak vergilendirilecektir.

Örnek: Mükellef (F), 10.07.2015 tarihinde kendisine miras yoluyla intikal eden apartman dairesini 16.09.2019 tarihinde satmıştır. Satışa konu apartman dairesinin bedelsiz olarak (veraset yoluyla) intikal etmesi nedeniyle, mükellefin bu satıştan elde ettiği gelir, değer artışı kazancı olarak vergilendirilmeyecektir.

————————-

Gayrimenkullerde İktisap Tarihinin Belirlenmesi

Gayrimenkullerde iktisap, Türk Medeni Kanunu’nun 705 inci maddesi uyarınca, tapuya tescille gerçekleşmektedir. Buna göre, kat karşılığı müteahhide veya kooperatiflere verilen arsa karşılığında alınan gayrimenkuller dahil, iktisap edilen gayrimenkullerin elden çıkarılması halinde, değer artışı kazancının tespiti yönünden iktisap tarihi olarak,
gayrimenkulün tapuya tescil edildiği tarih esas alınacaktır.

Ancak, gayrimenkulün tapuya tescil tarihinden önce sahibinin fiilen kullanımına bırakıldığı bazı özel hallerde, iktisap tarihi olarak tapuya tescil tarihi yerine fiilen kullanıma bırakılma tarihinin kabul edilmesi gerekir.

Bu çerçevede, konut yapı kooperatifleri, Toplu Konut İdaresi veya diğer kişilerden gayrimenkulü fiilen kullanıma hazır şekilde teslim alanların, söz konusu gayrimenkulleri fiilen kullandıklarını; tahsis belgesi, teslim tutanakları, su, elektrik, telefon, doğalgaz faturaları ve benzeri belgelerle tevsik etmeleri halinde değer artışı kazancının tespiti yönünden fiilen kullanıma başladıkları tarih iktisap tarihi olarak kabul edilecektir.

Gayrimenkulün ihale veya icra yoluyla alındığı durumlarda da fiilen kullanıma hazır şekilde teslim alındığının yukarıda sözü edilen belgelerle tevsik edilmesi şartıyla, tapu tescil işlemi olmasa dahi fiilen kullanıma bırakıldığı tarihin iktisap tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.

Örnek: Mükellef (G), kooperatif üyeliği karşılığında iktisap ettiği gayrimenkulüne, 20.04.2017 tarihinde su, elektrik ve telefon bağlattırarak, bu tarihten itibaren fiilen kullanmaya başlamış ve bu durumu ilgili kurumlardan aldığı belgeler ile ispatlamıştır. Bu gayrimenkulün mükellef adına tapu tescili, 21.11.2018 tarihinde yapılmıştır.

Buna göre, değer artışı kazancının tespiti açısından beş yıllık sürenin hesabında, gayrimenkulün fiilen kullanılmaya başlandığı 20.04.2017 tarihinin iktisap tarihi olarak esas alınması gerekir.

Örnek: Mükellef (H), Toplu Konut İdaresinden bir daire satın almıştır. Daire tespiti için 05.10.2016 tarihinde noterde kura çekimi yapılmış, 21.11.2018 tarihinde de yapı kullanım izin belgesi alınmış ancak dairelerin tapuya tescil işlemi, Toplu Konut İdaresine yapılan ödemelerin tamamlanmasından sonra 08.08.2019 tarihinde yapılmıştır.

Buna göre, değer artışı kazancının tespiti açısından beş yıllık sürenin hesabında, gayrimenkulün yapı kullanma izin belgesinin alındığı 21.11.2018 tarihin esas alınması gerekir.

Örnek: Mükellef (K), sahibi bulunduğu gayrimenkulün kat irtifakı tapusunu 03.03.2017 tarihinde, kat mülkiyeti tapusunu ise 06.12.2018 tarihinde almıştır.

Bu durumda, iktisap tarihi olarak kat irtifakı tapusunun alındığı 03.03.2017 tarihinin esas alınması gerekir.

Örnek: Mükellef (L), 05.08.2016 tarihinde “satış vaadi sözleşmesi” ile almış olduğu araziyi 11.11.2018 tarihinde tapuya tescil ettirmiştir.

Söz konusu arazinin iktisap tarihi olarak, tapuya tescil edildiği 11.11.2018 tarihinin esas alınması gerekir.

————————-

Cins Tashihi Yapılan Gayrimenkuller ile Kat Karşılığı Olarak Müteahhit veya Konut Yapı Kooperatiflerinden Alınan Gayrimenkullerin Satılması Halinde İktisap Tarihinin Belirlenmesi

Cins değişikliği (cins tashihi), bir taşınmaz malın cinsinin, yapısız iken yapılı veya yapılı iken yapısız hale; bağ, bahçe, tarla vb. iken arsa, arazi iken, bağ, bahçe vb. duruma dönüştürmek için paftasında ve tapu sicilinde yapılan işlem olarak tanımlanmıştır (Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 16.03.2010 gün ve 2010/4-1697 No.lu Genelgesi).

Arazi vasfında iktisap edilen gayrimenkulün belediyelerce ifraz ve taksim işlemine tabi tutularak satılması halinde iktisap tarihi olarak arazinin iktisap edildiği tarih değil, belediyenin ifraz işlemi sonucu arsa vasfını kazanarak, cins tashihi yapıldığı tarihin esas alınması gerekir.

Arsa olarak iktisap edilen gayrimenkul üzerine bina inşa edilmesi veya söz konusu gayrimenkulün kat karşılığı verilmesi sonucu alınan gayrimenkullerin tapuya tescili, cins tashihi sayılarak tapuya tescil tarihinin iktisap tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.

Gayrimenkullerin ivazsız şekilde iktisap edilmesi değer artışı kazancının konusuna girmemektedir. Bu çerçevede ivazsız olarak iktisap edilen gayrimenkulün üzerine, sahibi tarafından inşa edilen veya kat karşılığı olarak alınan gayrimenkullerin daha sonra elden çıkarılması halinde elde edilen gelir, değer artışı kazancı kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Örnek: Mükellef (M)’nin, 05.08.2010 tarihinde satın aldığı arsayı 23.01.2017 tarihinde kat karşılığı olarak müteahhide vererek almış olduğu gayrimenkuller, 25.04.2019 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.

Kat karşılığı alınan gayrimenkuller yeni bir iktisap olarak kabul edilecek ve değer artışı kazancının tespitinde gayrimenkullerin tapuya tescil edildiği 25.04.2019 tarihi esas alınacaktır. Fiilen kullanımın tapu tescilinden önce gerçekleşmesi halinde ise bu tarihin esas alınması gerekir.

Örnek: Mükellef (N) tarafından, 25.10.2010 tarihinde satın alınan ve tapuya arazi olarak tescil edilen gayrimenkulün, belediyece ifraz işlemi sonucu 27.07.2018 tarihinde cins tashihi gerçekleştirilerek tapuya arsa olarak tescili yapılmıştır.

Değer artışı kazancının tespiti açısından, söz konusu değişikliğin (cins tashihi) yapıldığı 27.07.2018 tarihinin esas alınması gerekir.

Örnek: Mükellef (P)’ye veraset yoluyla intikal eden iki katlı ahşap bina, yıkılıp yerine yeni bir bina yapılması ve bu yeni binadan kendisine iki adet daire verilmesi karşılığında, müteahhide verilmiştir. Mükellef, müteahhitten kat karşılığı aldığı iki adet daireyi teslim aldığı yıl içinde satmıştır.

İvazsız olarak (veraset yoluyla) iktisap edilen gayrimenkulün, cins tashihi yapılarak kat karşılığı verilmesi halinde, “ivazsız iktisap edilme” niteliği değişmeyeceğinden, gayrimenkulün satışından elde edilen gelir de değer artışı kazancına tabi olmayacaktır.

 


Kaynak: GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/5-yil-icinde-satilan-gayrimenkullerden-elde-edilen-gelirler-icin-vergi-odenecek-mi/feed/ 0
İşini kapatan kişinin şahsına geçen malların satışından elde edilen gelir değer artış kazancıdır. https://www.muhasebenews.com/isini-kapatan-kisinin-sahsina-gecen-mallarin-satisindan-elde-edilen-gelir-deger-artis-kazancidir/ https://www.muhasebenews.com/isini-kapatan-kisinin-sahsina-gecen-mallarin-satisindan-elde-edilen-gelir-deger-artis-kazancidir/#respond Wed, 22 Apr 2020 07:49:13 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=82951 Değer Artış Kazancı Hesaplaması için TIKLAYIN…

Faaliyeti Durdurulan Bir İşletmenin Kısmen veya Tamamen Elden Çıkarılmasından Doğan Kazançlar

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 161 inci maddesine göre işi bırakarak ticari faaliyetini sonlandıran mükelleflerin, kendi üzerinde kalan mal ve hakların elden çıkarılmasından sağlanan kazanç değer artışı kazancı olarak vergilendirilmektedir.

 


Kaynak: GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/isini-kapatan-kisinin-sahsina-gecen-mallarin-satisindan-elde-edilen-gelir-deger-artis-kazancidir/feed/ 0
Ev Alım-Satımından Kar Ederseniz Gelir Vergisi Var Dikkat Edin! https://www.muhasebenews.com/ev-alim-satimindan-kar-ederseniz-gelir-vergisi-var-dikkat-edin/ https://www.muhasebenews.com/ev-alim-satimindan-kar-ederseniz-gelir-vergisi-var-dikkat-edin/#respond Sun, 07 Apr 2019 12:30:09 +0000 http://www.muhasebenews.com/?p=4683 1- EV ALIP SATMANIN VERGİSİ Mİ VAR?
Evet.
Satın aldığınız Evi 5 yıl geçmeden alış bedelinden daha yüksek bir bedelle satarsanız gelir vergisi ödeyebilirsiniz.
Bunun için kanunda yazılı şartların kontrol edilmesi gerekiyor.

2- SADECE EV (KONUT) ALIM SATIMI İÇİN Mİ GEÇERLİDİR? 
Hayır.
Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin 6 ıncı bendi uyarınca, aşağıda belirtilen mal ve hakların 5 yıl içerisinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancının konusunu oluşturmaktadır.

Aşağıda belirtilen Mal ve haklar Değer artış kazancının hesabında yukarıda açıklandığı dikkate alınacaktır.
2.1- Arazi, bina, maden suları, memba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı,
2.2- Voli mahalleri ve dalyanlar,
2.3- Gayrimenkul olarak tescil edilen haklar,
2.4- Gemi ve gemi payları ile bilumum motorlu tahmil ve tahliye vasıtaları 

! Elden çıkarmadan maksat, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir bedel karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasıdır.

3- MAL VE HAKLAR BEDELSİZ OLARAK EDİNİLMİŞSE DE VERGİ OLACAK MIDIR?
Söz konusu mal ve haklar bedelsiz olarak edinilmişse bu mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak vergilendirilmeyecektir.

Bunun dışında, iktisap şekli ne olursa olsun söz konusu mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak vergilendirilecektir.

Örnek-1: Nil Hanım, 05.08.2016 tarihinde kendisine miras yoluyla intikal eden apartman dairesini, 22.10.2016 tarihinde satmıştır. Satışa konu apartman dairesinin bedelsiz olarak (veraset yoluyla) intikal etmesi nedeniyle Nil Hanım’ın bu satıştan elde ettiği gelir, değer artış kazancı olarak vergilendirilmeyecektir. 

4- VERGİDEN MUAF OLMAK İSTİYORSANIZ ELDE TUTMA SÜRESİ 5 YILDAN FAZLA OLMALIDIR.
Yukarıda sayılan mal ve haklar, 01.01.2007 ve sonrasında elde edilmiş ise, iktisap (elde etme) tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar, değer artış kazancı olarak değerlendirilecektir.

Eğer elden çıkarma, iktisap tarihinden başlayarak beş yıldan daha fazla bir süre sonra gerçekleşmişse, elde edilen kazanç değer artışı kazancı olarak vergilendirilmeyecektir.

Örnek-2: Hakkı TAŞKENT Bey 25.06.2011 tarihinde satın almış olduğu bir konutu 19.04.2013 tarihinde satmış ve 150.000 TL kazanç elde etmiştir. Buna göre, Hakkı TAŞKENT bey konutu 01.01.2007 sonrasında satın aldığı ve alış tarihinden itibaren beş tam yıl geçmeden sattığı için elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak vergilendirilecektir.

Örnek-3: Didem MACİT, 18.05.2006 tarihinde satın almış olduğu bir konutu 27.06.2013 tarihinde satmış ve 100.000 TL kazanç elde etmiştir. Buna göre, Didem hanım konutu 01.01.2007 öncesinde satın aldığı ve alış tarihinden itibaren dört tam yıl geçtikten sonra sattığı için elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak vergilendirilmeyecektir. Didem hanım konutunu alış tarihinden itibaren dört tam yıl geçmeden (18.05.2010 tarihine kadar) satmış olsaydı elde ettiği kazanç değer artış kazancı olarak vergiye tabi olacaktı.

5- 5 YIL DOLMADAN SATIŞ YAPILIR VE KAZANÇ ELDE EDİLİRSE HESAPLAMA NASIL OLACAKTIR?
Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedelinin üretici fiyat endeksindeki artış oranında arttırılabilmesi için, alış ve satış tarihleri arasındaki sürede endeksteki artış oranının %10 veya üzerinde olması gerekmektedir.

2006 yılının Ocak ayından itibaren toptan eşya fiyat endeksi yerine, üretici fiyat endeksi (ÜFE) yayımlanmaktadır. Bu nedenle 01.01.2006 tarihinden sonra yapılan endekslemelerde toptan eşya fiyat endeksi yerine, üretici fiyat endeksi (ÜFE) dikkate alınacaktır.

Örnek-4: Mert KARA bey, 16.04.2006 tarihinde 5.000 TL’ye satın aldığı bir araziyi,  Hakkı TAŞKENT beye 24.02.2010 tarihinde 15.000 TL’ye satmıştır.
Buna göre, Mert bey, araziyi 01.01.2007 öncesinde satın aldığı ve alış tarihinden itibaren dört tam yıl geçmeden satmış olduğundan dolayı, elde ettiği kazanç değer artış kazancı olarak vergiye tabi olacaktır.

-Arazinin satın alındığı aydan bir önceki ay olan Mart 2006‘da ÜFE endeksi 125,33,
-Elden çıkarıldığı aydan önceki ay olan Ocak 2010‘da ÜFE endeksi 166,52‘dir.

Endeksleme oranının ilgili dönemde %10’un üzerinde artmış olduğu görülmektedir.
(166,52 – 125,33 / 125,33 = %32,86 ) Arazinin endekslenmiş maliyet bedeli (5.000 x 166,52 / 125,3 =) 6.643,26 TL olarak hesaplanmaktadır.

Mert KARA bey arazisini elden çıkarma karşılığında toplam 15.000 TL hasılat elde etmiştir.
Bu durumda elde edilen değer artış kazancı (15.000 – 6.643,26 =) 8.356,74 TL’dir.

2010 yılında elde edilen bu kazancın 7.700 TL tutarı gelir vergisinden istisna olduğundan dolayı beyan edilecek değer artış kazancı (8.356,74 – 7.700 =) 656,74 TL’dir.
656,74 TL’lik değer artış kazancı üzerinden Gelir vergisi hesaplanacaktır.

Örnek-4’ün hesaplama tablosu aşağıdadır.evorn1

Örnek-5evorn2

* 01.01.2007 Tarihinden Önce Alınan Gayrimenkuller, Alış Tarihinden İtibaren 4 Yıl İçinde Satılırsa Değer Artış Kazancına Tabidir.
* 01.01.2007 Tarihinden Sonra Alınan Gayrimenkuller, Alış Tarihinden İtibaren 5 Yıl İçinde Satılırsa Değer Artış Kazancına Tabidir.
* Yapılan Endeksleme Toplamı %10 Altında İse Maliyet Bedeli Olarak Alış Değeri Ele Alınarak Hesaplama Yapılır.
* 2016 yılı elde edilen değer artış kazançları için istisna tutarı 11.000 TL’dir.

Kaynak: Gelir Vergisi kanunu ve tebliğleri

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/ev-alim-satimindan-kar-ederseniz-gelir-vergisi-var-dikkat-edin/feed/ 0
Limited Şirket Hisse Satışının Vergisi Var mıdır? https://www.muhasebenews.com/limited-sirket-hisse-satisinin-vergisi-var-midir/ https://www.muhasebenews.com/limited-sirket-hisse-satisinin-vergisi-var-midir/#respond Wed, 10 Oct 2018 09:30:15 +0000 http://www.muhasebenews.com/?p=7081 1- LİMİTED ŞİRKET HİSSE SATIŞINDA DEĞER ARTIŞ KAZANCI HESAPLANIR MI?
Değer artışı kazancı;
1.1- Ortaklık haklarının elden çıkarılması,
1.2- Hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlardır.

2- ELDEN ÇIKARMA DEYİMİ NEYİ İFADE ETMEKTEDİR?
Elden çıkarma deyimi; ortaklık hakları veya hisselerinin;
2.1- Mal ve hakların satılması,
2.2- Bir ivaz karşılığında devir ve temliki,
2.3- Trampa edilmesi,
2.4- Takası,
2.5- Kamulaştırılması,
2.6- Devletleştirilmesi,
2.7- Ticaret şirketlerine sermaye ola­rak konulmasını ifade etmektedir.

3- LİMİTED ŞİRKET ORTAĞININ HİSSE SATIŞINDAN ELDE EDİLEN GELİR DEĞER ARTIŞ KAZANCI SAYILIR MI?
EVET.
Limited şirket ortağı, hissesini kaç yıl sonra ve kime satarsa satsın, bundan do­ğan kazanç Değer artışı kazancı olarak gelir vergisine tabi tutulur.

4- LTD.ŞTİ. ORTAĞININ HİSSE SATIŞINDAN ELDE EDİLEN DEĞER ARTIŞ KAZANCI NASIL HESAPLANIR?
Kazancın hesaplanmasında,
4.1- Hissenin iktisap (edinme) bedeli endekslemeye tabi tutulur,
4.2- Elde edilen kazançtan istisna düşülür.

5- İKTİSAP BEDELİ NASIL HESAPLANIR?
GVK’nin safi değer artışını düzenleyen mükerrer 81’inci maddesinin son fıkra­sına göre mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli,
5.1- Elden çıkarılan mal ve hakların,
5.2- Elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere,
5.3- TÜİK tarafından belirlenen ÜFE endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir.

***Burada hesaplama yapılırken mal ve hakkın iktisap edildiği aydan bir önceki aya ait endeks değeri ile elden çıkarılan aydan bir önceki aya ait endeks değeri kullanılarak iktisap bedeli gerçek değerine yükseltilecektir.


Kaynak: Gelir Vergisi Kanunu
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


BENZER İÇERİKLER


Can One Use Letters Which Are Not In Turkish Alphabet In Company Titles?

Limited Şirketlerin, Müdürler Kurulu Karar Defteri Tutması Zorunlu mudur?

Limited Şirketlerde Genel Kurul Toplantı Çağrıları Nasıl Yapılır?

Limited Şirketi Şahıs Şirketine dönüştürebilir miyim?

Limited Şirkette Temsil Ne Şekilde Yapılır?

Limited Şirketlerde Ortak ve Sermaye Yapısı Nasıl Olmalıdır?

Limited Şirketlerde Tasfiye Hangi Hallerde Olur?

Limited Şirketlerde Şirket Sözleşmesi Değiştirilmesi İşlemi Nasıl Yapılır?

Limited Şirketlerde Ortakların Sorumlulukları Nelerdir?

What is the Partnership and Capital Structure in Limited Companies?

HOW VOTING POWER IS CALCULATED IN LIMITED COMPANIES?

WHEN OTHER DECLARATIONS OF LIMITED TAX PAYERS ARE SUBMITTED?

How General Meeting Invitation is done in Limited Companies?

Closure Ratification of Limited Companies’ Books

What are the Meanings of Legally Obligated and Limited Taxpayer in Turkey?

e

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/limited-sirket-hisse-satisinin-vergisi-var-midir/feed/ 0
Yurt Dışından Elde Edilen Değer Artış Kazançları Hangi Ülkeden Vergilendirilir? https://www.muhasebenews.com/yurt-disindan-elde-edilen-deger-artis-kazanclari-hangi-ulkeden-vergilendirilir/ https://www.muhasebenews.com/yurt-disindan-elde-edilen-deger-artis-kazanclari-hangi-ulkeden-vergilendirilir/#respond Thu, 19 Apr 2018 07:30:12 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=23798 Menkul veya gayrimenkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan değer artış kazançları bu madde kapsamında değerlendirilmektedir.

1- Diğer Devlette bulunan gayrimenkul varlıkların elden çıkarılmasından doğan değer artış kazançları için vergileme, söz konusu gayrimenkulün bulunduğu Devlette ve bu Devletin iç mevzuatı çerçevesinde yapılacaktır.
2- Diğer Devlette bulunan ticari veya mesleki iş yerlerinin veya bunların aktifine kayıtlı menkul varlıkların (örneğin bir iş makinesi) elden çıkarılmasından doğacak değer artış kazançları, iş yerinin bulunduğu Devlette ve bu Devletin iç mevzuatı çerçevesinde vergilendirilecektir.
3- Yine Anlaşmaların 8’inci maddesi kapsamında ele alınan ve uluslararası taşımacılık yapan firmaların taşımacılık araçlarını elden çıkarmaları dolayısıyla elde edecekleri kazançlar da mukim oldukları devlette vergiye tabi tutulacaktır.
4- Yukarıda bahsedilenlerin dışında kalan mal varlıklarının elden çıkarılmasından doğacak değer artış kazançları ( örneğin tahvil veya hisse senetlerinin ) duruma göre bu varlıkları elden çıkaranların mukim olduğu Devlette veya gelirin elde edildiği kaynak Devlette vergilendirilmektedir.

Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yurt-disindan-elde-edilen-deger-artis-kazanclari-hangi-ulkeden-vergilendirilir/feed/ 0