başbakan – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Tue, 23 Jul 2019 11:44:51 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.4 İngiltere’nin yeni başbakanı belli oldu https://www.muhasebenews.com/ingilterenin-yeni-basbakani-belli-oldu/ https://www.muhasebenews.com/ingilterenin-yeni-basbakani-belli-oldu/#respond Tue, 23 Jul 2019 11:45:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=64471 İngiltere’nin yeni başbakanı belli oldu

İngiltere’nin eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson, Muhafazakar Parti başkanlığına seçilerek ülkenin yeni başbakanı olmaya hak kazandı.

Johnson, rakibi Jeremy Hunt’a 45.656’ya karşı 92.153 oy ile fark attı.

 


Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ingilterenin-yeni-basbakani-belli-oldu/feed/ 0
Bülent Ecevit https://www.muhasebenews.com/bulent-ecevit/ https://www.muhasebenews.com/bulent-ecevit/#respond Tue, 28 May 2019 09:45:34 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=59358 Mustafa Bülent Ecevit

(28 Mayıs 1925, İstanbul – 5 Kasım 2006, Ankara);
Türk gazeteci, şair, yazar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Devlet Bakanı, başbakan yardımcısı ve Türkiye Başbakanı. 1974–2002 yılları arasında beş kez Türkiye başbakanlığı görevini üstlenmiştir. 1972–1980 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığında, 1987–2004 yılları arasında ise Demokratik Sol Parti Genel Başkanlığında bulunmuştur. 1961–1965 yılları arasında İsmet İnönü tarafından kurulan hükümetlerde Çalışma Bakanı olarak yer almış olan Ecevit, düşünceleri ve uygulamalarıyla, 20. yüzyıl Türk siyasal yaşamının en önemli isimlerden biri olmuştur.

Siyasi kariyerine CHP’de başlayan Ecevit, ilk defa 1961 genel seçimlerinde CHP Ankara milletvekili olarak meclise girmiştir. 1972 yılında istifa eden İsmet İnönü’nün yerine genel başkanlığa seçilmiştir. Genel başkanlığı sırasında partisi 1973 Türkiye genel seçimlerinde %33,3 oy almıştır. 1974 yılında genel başkanlığını Necmettin Erbakan’ın yaptığı Millî Selamet Partisi ile kurduğu koalisyon hükümetinde ilk defa başbakanlık görevini almıştır. Başbakanlık dönemine 1974 yılında Kıbrıs Harekâtı yapılmıştır. 10 ay süren bu koalisyon hükümeti Ecevit’in istifasıyla dağılmıştır. 1977 Türkiye yerel seçimlerinde parti oy oranını %41.4’e çıkarmıştır. Bu oy oranı sol görüşlü bir partinin çok partili siyasal yaşamda kazandığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçmiştir. 1978 yılında yeni bir hükûmet kurarak tekrar başbakan olmuştur. 1979 yılında ara seçimlerde başarısızlığa uğrayınca görevden çekilmiştir.

Ecevit 12 Eylül Darbesi sonrası diğer bütün partilerin ileri gelenleriyle birlikte 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alınmıştır. Siyasal yasağı devam ederken eşi Rahşan Ecevit’in başkanlığında Demokratik Sol Parti kurulmuştur. 1987 yılında yapılan referandumla siyasal yasağı kaldırılınca DSP’nin başına geçmiştir. 1987 Türkiye genel seçimlerinde partisinin milletvekili çıkaramaması üzerine aktif siyasetten ve genel başkanlıktan ayrılacağını açıklamıştır. Ancak 1989’da aktif siyasete dönmüştür. 1999’da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturmuştur. 2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üniversite mezunu olmaması nedeniyle Cumhurbaşkanlığı’na aday olamamış, koalisyon partilerinin bu hükmü değiştirme teklifini ve kendisine cumhurbaşkanlığı teklifi getirmesini ise teşekkür ederek reddetmiştir. 2004 yılında yapılan 6. Olağan Kurultay ile aktif siyaseti bırakmıştır. 5 Kasım 2006 pazar günü dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu vefat etmiştir.

Ailesi

Bülent Ecevit, 28 Mayıs 1925 tarihinde İstanbul’da doğdu. Mustafa ismi, Huzur-u Hümayun hocalarından dedesi Kürdizade Mustafa Şükrü Efendi’den kaynaklanmaktadır. Babası Kürdizade Mustafa Şükrü Efendi’nin Oğlu Kastamonu doğumlu Fahri Ecevit Ankara Hukuk Fakültesi’nde adli tıp profesörüydü. (5 Mayıs 1951 tarihli Bülent Ecevit’in AÜ DTCF öğrenci kimlik cüzdanındaki nüfus cüzdan suretine göre baba adı Mehmet Fahrettin, gene 15 Ocak 1945 tarihli AÜ DTCF talebe hüviyet cüzdanındaki nüfus cüzdan suretine göre baba adı Fahrettin, öte yandan babasının 31 Ekim 1951 tarihli Yeni Sabah gazetesindeki ölüm ilanında Prof. Dr. Fahri Ecevit, daha sonra siyasete girerek 1943-1950 yılları arasında CHP’den Kastamonu milletvekilliği yaptı. İstanbul doğumlu olan annesi Fatma Nazlı ise ressamdı.

Eğitimi

Bülent Ecevit, 1944 yılında Robert Kolej’inden mezun oldu. Önce Ankara Hukuk Fakültesi sonra da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne kayıt yaptırmasına rağmen yüksek öğrenimine devam etmedi.

Çalışma hayatı

1944’te çalışma hayatına Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde çevirmenlik yaparak başladı. 1946-1950 yılları arasında Londra Elçiliğinin Basın Ataşeliği’nde kâtip olarak çalıştı. 1950 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin yayın organı olan Ulus gazetesinde çalışmaya başladı. 1951-52’de yedeksubay olarak askerliğini yaptıktan sonra yeniden gazeteye döndü. Ulus gazetesi Demokrat Parti tarafından kapatılınca Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazar ve yazı işleri müdürü olarak görev yaptı. 1955 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Kuzey Karolina eyaletinin Winston-Salem kentinde, The Journal and Sentinel’de konuk gazeteci olarak çalıştı. 1957’de Rockefeller Foundation Fellowship Bursu ile yeniden ABD’ye gitti, Harvard Üniversitesi’nde sekiz ay sosyal psikoloji ve Orta Doğu tarihi üzerine incelemeler yaptı. Bu sırada Ecevit’in “Hocam” diye bahsettiği Henry A. Kissinger Harvard Üniversitesi rektörü idi. Harvard’da 1957 yılında, 1950-1960 arasında verilen antikomünizm seminerlerine Olof Palme, Bertrand Russell gibi kişilerle birlikte katıldı.

1950’lerde Forum Dergisi’nin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1965’te Milliyet gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1972’de aylık Özgür İnsan, 1981’de haftalık Arayış, 1988’de aylık Güvercin dergilerini çıkarttı.

Evliliği

1946 yılında okuldan arkadaşı Rahşan Aral ile evlendi.

Siyasal yaşamı

Cumhuriyet Halk Partisi

1953 yılında CHP’ye kaydolan Ecevit, ilk olarak Gençlik Kolları Merkez Yönetim Kurulu’nda görev aldı. 32 yaşında, İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker’in adaylığını devretmesiyle, 27 Ekim 1957 seçimlerinde CHP’den milletvekili oldu. Milletvekili olarak siyasi yaşamına başlayan Bülent Ecevit, 12 Ocak 1959 günü toplanan CHP 14. Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne giren isimler arasında yer aldı. 27 Mayıs 1960 Askerî Müdahalesi’nden sonra, CHP kontenjanından, Kurucu Meclis üyesi oldu. 1961 genel seçimlerinde Zonguldak milletvekili seçildi. 1961-65 arasında görev yapan İsmet İnönü başkanlığındaki üç koalisyon hükûmetinde de çalışma bakanı olarak yer aldı. Bu dönemde Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun çıkarılması (24 Temmuz 1963), sosyal güvenlik haklarının genişletilmesi için çaba harcadı.

Süleyman Demirel’in başkanlığındaki Adalet Partisi’nin (AP) kazandığı 1965 genel seçimlerinde Zonguldak’tan yeniden milletvekili seçildi. Bülent Ecevit bu tarihten sonra muhalefete dönen CHP’nin içinde Ortanın Solu görüşünün öncülüğünü yapmaya başladı. Aynı dönemde parti içinde Ortanın Solu’na karşı çıkan bir klik ortaya çıktı. 18 Ekim 1966’da toplanan 18. Kurultay’da 43 yıllık CHP’nin genel sekreterliğine seçildi. CHP tarihinde ilk defa bir genel sekreter ilçelerden köylere bütün CHP örgütlerini tek tek gezerek partililer ve delegelerle tanıştı. Ecevit çalışkanlığı, hitabet gücü ve parti içinde demokratik sol duruşuyla giderek sivrildi. Ortanın Solu partinin temel ilkesi olarak kabul edildi. Ecevit, Ortanın Solu hareketiyle CHP’nin aşırı sola bir duvar çektiğini, AP’nin de aşırı sağa karşı bir duvar çekmesiyle demokrasinin sürekli yaşama olanağı bulacağını savundu.

1967’de “Ortanın Solu” politikasına karşı çıkan Turhan Feyzioğlu ile Ecevit arasındaki çatışma tırmandı. Genel başkan İnönü, Ecevit’i desteklerken meclis grubu Feyzioğlu’nu tutuyordu. 28 Nisan 1967 tarihinde düzenlenen 4. Olağanüstü Kurultay’dan sonra Feyzioğlu önderliğindeki 47 milletvekili ve senatör partiden ayrılarak Güven Partisi’ni kurdu. Kemal Satır önderliğindeki bir grup ise parti içinde kalarak Ortanın Solu politikasına karşı mücadeleyi sürdürdü. Genel sekreter Ecevit köyleri kalkındırma planını açıklayarak “Toprak işleyenin, su kullananındır” sloganını ortaya attı (11 Ağustos 1969).

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, CHP’nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirdi. İsmet İnönü, müdahaleye açıkça karşı çıkılmasını onaylamıyordu, Ecevit ise 12 Mart muhtırasının CHP içindeki “Ortanın Solu” hareketine karşı verildiğini söyleyerek, partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükûmete katkıda bulunmasına karşı çıktı ve genel sekreterlikten istifa etti (21 Mart 1971). Ecevit’le yoğun bir mücadeleye giren İnönü, 4 Mayıs 1972’de toplanan 5. Olağanüstü Kurultay’da, “Ya Ben, Ya Bülent” sözleriyle siyasetinin partisince onaylanmaması durumunda istifa edeceğini açıkladı. Kurultay’da parti meclisi için yapılan güvenoylamasında Ecevit yanlılarının 507’ye karşılık 709 oy ile güvenoyu alması üzerine, 8 Mayıs 1972’de istifa eden İsmet İnönü’nün yerine 14 Mayıs 1972 tarihinde genel başkanlığa seçildi. Böylece İsmet İnönü Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan oldu. Kurultayın ardından Kemal Satır ve grubu partiden ayrılarak önce Cumhuriyetçi Parti’yi kurdu, kısa süre sonra da Millî Güven Partisi’yle birleşerek Cumhuriyetçi Güven Partisi’ne (CGP) katıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı ve başbakanlığı

1973 cumhurbaşkanlığı seçiminde askerlerin desteklediği Faruk Gürler’in seçilmesine AP lideri Süleyman Demirel’le birlikte karşı çıktı. Cumhurbaşkanlığı krizi 6 Nisan 1973’te 6. Cumhurbaşkanlığına, Ecevit ve Demirel’in üzerinde anlaştıkları Fahri Korutürk’ün seçilmesiyle son buldu. Ancak, Ecevit’in Faruk Gürler’in aday olduğu seçimlere katılmama kararı almasına rağmen Gürler’e oy vermiş olan CHP Genel Sekreteri Kamil Kırıkoğlu ve arkadaşları partiden istifa ettiler.

CHP Ecevit liderliğinde girdiği ilk genel seçim olan 14 Ekim 1973 genel seçimlerinde yüzde 33,3’lük oy oranıyla 185 milletvekili çıkardı. CHP’nin oy oranı bir önceki seçime göre yüzde 5.9 arttı; partinin oy oranı kırsal alanda gerilerken kentlerde arttı. Ancak Ecevit’in başkanlığındaki CHP en fazla oyu almasına rağmen çoğunluğu kazanamadı. 26 Ocak 1974 tarihinde Millî Selamet Partisi (MSP) ile kurduğu koalisyon hükûmetinde ilk defa başbakanlık görevini aldı. Ecevit hükûmetinin en önemli uygulamalarından biri, Haziran 1971’de Amerika Birleşik Devletleri’nin baskısıyla yasaklanan haşhaş ekiminin 1 Temmuz 1974’te serbest bırakılmasıydı.

Bu arada ilk kez 1970’te CHP gençlik kollarının düzenlediği bir forumda kullanılan “demokratik sol” kavramı, 28 Haziran 1974’te toplanan CHP tüzük kurultayında parti tüzüğünün ilkeleri arasına alındı. Ecevit bu ilkeyi, ülkenin nesnel koşullarına dayanan, dogmaya ve özentiye kapılmayan yerli bir sol düşünce akımı olarak niteledi.

Kıbrıs Harekâtı

Temmuz 1974’te, Bülent Ecevit başbakanken, Yunanistan’daki askeri cuntanın desteklediği EOKA yanlısı Rumlar Kıbrıs’ta Makarios’a karşı darbe yaptı. Darbe nedeniyle Ada’da yaşayan Türkler’in yaşamlarının tehlikeye girmesi nedeniyle ordu alarma geçirildi. Londra’ya giden Ecevit, Türkiye gibi Kıbrıs anlaşmalarına garantör devlet olarak imza koymuş Britanya hükûmetinin yetkilileriyle görüştüyse de Kıbrıs’taki duruma bir ortak çözüm bulunamadı. Ecevit’in başında olduğu hükûmet askerî müdahale kararı aldı.

Ecevit ve ABD Başkanı Jimmy Carter Beyaz Saray’da, 31 Mayıs 1978.20 Temmuz’da başlayan Kıbrıs Barış Harekatı’nı, 14 Ağustos’ta II. Barış Harekatı izledi. Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra Ecevit, “Kıbrıs fatihi” olarak anılmaya başladı.

Milliyetçi Cephe ve azınlık hükûmetleri

Kıbrıs Harekatının başarıya ulaşması ve büyük kamuoyu desteğine rağmen, tarihi bir laik-dindar uzlaşısı olarak görülen CHP-MSP koalisyon hükûmeti içindeki çelişkiler, siyasal mahkûmların da genel af kapsamına alınması ve Kıbrıs konusundaki anlaşmazlığın da etkisiyle gittikçe büyüdü. 10 ay süren bu koalisyon hükûmeti, 18 Eylül 1974’te Ecevit’in istifasıyla sona erdi. Bu hükûmetin dağılması üzerine Süleyman Demirel’in başbakan olarak görev yaptığı AP-MSP-MHP-CGP partilerinden oluşan I. Millî Cephe Hükûmeti kuruldu.

1977 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi oyunu yüzde 41,4’e çıkarmayı başardı. Bu oy oranı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sol görüşlü bir partinin çok partili siyasal yaşamda kazandığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçti. Aynı zamanda bu oy oranı 1950’den sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin aldığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçti.

Ecevit oy oranını artırmakla birlikte o zamanki seçim sistemine (nisbi seçim sistemi) göre çoğunluğu kazanamadığı için bir azınlık hükûmeti kurmaya karar verdi. Bu azınlık hükûmetinin güven oyu alamaması nedeniyle Süleyman Demirel’in başbakanlığında II. Millî Cephe hükûmeti (AP-MSP-MHP) kuruldu. Ecevit, “Kumar borcu olmayan 11 milletvekili arıyorum” sözüyle AP’den ayrılan 11 milletvekiline (Güneş Motel Olayı) ek olarak Demokratik Parti ve Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin de desteğiyle II. Milliyetçi Hükûmeti’ni devirip, 5 Ocak 1978 tarihinde yeni bir hükûmet kurarak tekrar başbakan oldu.

Bülent Ecevit Cropped.jpgAncak Ecevit seçim propagandası sırasında ve muhalefet önderi olarak ileri sürdüğü düzen değişikliğini, vaatlerini gerçekleştiremedi. Daha da hızlanan terör, etnik ve dinsel kışkırtmalarla Malatya ve Maraş gibi kentlerde katliam boyutlarına ulaştı. Enflasyon hızı da yüzde 100’ü geçti, grevler yayıldı. TÜSİAD gazetelere tam sayfa eleştiri ilanları vererek hükûmetin istifasını istedi. Bunlara ek olarak AP’den gelen ve bakan yapılan 11 milletvekilinin (Tuncay Mataracı, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Oğuz Atalay, Mete Tan, Güneş Öngüt, Mustafa Kılıç, Şerafettin Elçi, Ahmet Karaaslan, Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu) desteğini kazanmak için verdiği tavizler ve haklarında çıkan yolsuzluk söylentileri, Ecevit’e zarar verdi.

Romanya Devlet Başkanı Nikolay Çavuşesku ve Ecevit 1978 yaptığı görüşme

14 Ekim 1979’da yapılan ara seçimlerde başarısızlığa uğrayan Ecevit görevden çekildi ve Süleyman Demirel 25 Kasım 1979 tarihinde MSP ve MHP’nin desteğiyle bir azınlık hükûmeti kurdu.

Suikast girişimleri

Bülent Ecevit birçok başarısız suikast girişimine maruz kaldı. Bunlardan biri ABD’de, diğerleri ise Türkiye’de gerçekleşti.

Ecevit, 70’li yıllarda koalisyon hükümetlerinin kurulmasından itibaren çeşitli saldırılara uğradı. Bunlardan en önemlileri 23 Temmuz 1976’da New York’ta ve 29 Mayıs 1977’de o yıllarda sivil uçuşların yapıldığı Çiğli Havaalanında gerçekleşti. 1976’da Kıbrıs Harekatı sonrasında ABD’ye yapılan bir gezi sırasındaki saldırı, Ecevit’in korumalığını yapan FBI ajanı tarafından önlendi. Çiğli Havaalanı’ndaki girişimde dönemin İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’ın kardeşi Mehmet İsvan yaralandı. Suikastte kullanılan silahın Özel Harp Dairesi’nde bulunduğu iddiaları sonraki yıllarda çeşitli tanıklıklarla tartışıldı.

12 Eylül ve siyasi yasaklı dönem

12 Eylül Darbesiyle Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in komutasındaki silahlı kuvvetler ülkenin yönetimine el koydu. Eşi Rahşan Ecevit ile birlikte Hamzakoy’da (Gelibolu) yaklaşık bir ay gözetim altında tutulan Ecevit diğer parti başkanlarıyla beraber siyasetten uzaklaştırıldı. 28 Ekim 1980’de siyasi parti çalışmaları durdurulunca, 30 Ekim 1980’de CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etti. Askeri yönetime karşı verdiği yoğun demokrasi mücadelesi ve çıkışları nedeniyle önce Nisan 1981’de yurtdışına çıkması yasaklandı. 1981’de çıkarmaya başladığı Arayış dergisinde yayımlanan bir yazısı nedeniyle Aralık 1981’den Şubat 1982’ye kadar cezaevinde kaldı, Arayış dergisi de 1982’de askerî rejim tarafından kapatıldı. Daha sonra yabancı basına siyasi demeç verdiği gerekçesiyle Nisan-Haziran 1982 arasında yine tutuklu kaldı.

Ecevit, 7 Kasım 1982 halkoylamasında kabul edilen 1982 Anayasası’nın geçici 4. maddesi ile diğer bütün partilerin ileri gelenleriyle birlikte 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alındı.

Demokratik Sol Parti

12 Eylül Döneminde eski CHP kadrolarından kopan Ecevit, 1983-85 arasında Demokratik Sol Parti’nin (DSP) kurulması çalışmalarını destekledi. 1985 yılında Bülent Ecevit’in siyasete girme yasağı devam ederken eşi Rahşan Ecevit’in başkanlığında DSP kuruldu. Eylül 1986 ara seçimlerinde başkanlığını Rahşan Ecevit’in yürüttüğü bu partinin propaganda gezilerine katıldı. Yaptığı konuşmalarla siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle hakkında çeşitli davalar açıldı.

Bülent Ecevit, Kasım 1985’te Sosyal Demokrasi Partisi ve Halkçı Parti’nin Sosyaldemokrat Halkçı Parti adı altında birleşmelerine rağmen birleşme taleplerine karşı geldiği ve sol oyları böldüğü gerekçesiyle eleştirilere uğradı.

Yine bu dönemde kamuoyunda aile partisi görüntüsü giderek yerleşen DSP’de bazı muhalif sesler parti içinde demokrasi olmadığından yakınmaya başladı. 14 Haziran 1987 tarihinde Rahşan Ecevit’e muhalif olan grubun gerçekleştirdiği 2. Kurucular Kurulu toplantısında muhalif harekete önderlik eden Celal Kürkoğlu, partiden ihraç edildiği belirtilen kurucu üyelerin katıldığı toplantıda, “Genel Başkan” ilan edildi. Bu süreçte muhalifler ve parti yönetimi karşılıklı suç duyurularında bulundu, parti içi tartışmalar, açılan davalarla mahkemelere taşındı. Yaklaşık üç ay süreyle “Genel Başkanlık” iddiasında bulunan Celal Kürkoğlu 14 Eylül 1987’de 15 arkadaşıyla birlikte SHP’ye katıldı.

Demokratik Sol Parti Başkanlığı

1987 yılında yapılan referandumla eski siyasilerin siyaset yasağı kaldırılınca Bülent Ecevit DSP’nin başına geçti (13 Eylül 1987). Aynı yılın kasım ayında yapılan genel seçimlerde DSP’nin yüzde 10’luk seçim barajını aşamayarak milletvekili çıkaramaması üzerine Ecevit ilk kongrede parti genel başkanlığından ve aktif siyasetten ayrılacağını açıkladı. Ancak 1989 yılının başlarında siyasete dönen Ecevit, partililer tarafından yeniden liderliğe getirildi.

20 Ekim 1991 seçimlerinde ulusal birliğin ve laikliğin korunması gerektiğini vurgulayan Ecevit, Türkiye’nin önder ülke durumuna gelmesini gerektiğini savundu. Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP) partisine karşı yürüttüğü “sosyal demokrat oyları bölmeyin” kampanyasına karşı, SHP’nin aday listelerinde Halkın Emek Partisi (HEP) üyelerine yer vermesini eleştirdi; SHP’nin “bölücülerle” işbirliği yaptığını ileri sürdü. İktidara geldiklerinde üretici, tüketici ve satıcıdan oluşan güçlü bir kooperatif düzen kuracaklarını açıkladı. Zonguldak’tan milletvekili seçilerek partisinden 6 milletvekiliyle birlikte TBMM’ye girdi. CHP’nin yeniden açılması gündeme gelince CHP kurultayının DSP’ye katılma kararı almasını önerdi. 9 Eylül 1992’de toplanan CHP kurultayına çağrıldığı halde katılmadı.

ABD devlet başkan yardımcısı Dick Cheney ve Bülent Ecevit

DSP’nin oyları 24 Aralık 1995 tarihinde yapılan erken genel seçimde yüzde 14,64’e, milletvekili sayısı 76’ya yükseldi ve DSP solun en büyük partisi konumuna geldi. Ecevit, 30 Haziran 1997 tarihinde ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz başkanlığında kurulan ANASOL-D koalisyonunda Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 25 Kasım 1998’de koalisyon hükûmetinin gensoruyla düşürülmesinin ardından, Bülent Ecevit, 11 Ocak 1999’da CHP dışındaki partilerin desteğiyle DSP azınlık hükûmetini kurarak, yaklaşık 20 yıl aradan sonra, 4. kez başbakan oldu. Ecevit’in azınlık hükûmetinin iktidarda olduğu sırada PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesiyle (15 Şubat 1999) Ecevit, 1970’lerden sonra yeniden patlama yaptı; DSP, 18 Nisan 1999’da yapılan genel seçimlerden yüzde 22,19 oy oranıyla birinci parti olarak çıktı.

Seçimlerden sonra hükûmeti kurmakla görevlendirilen Bülent Ecevit, 28 Mayıs 1999’da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu.

2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üniversite mezunu olmaması nedeniyle Cumhurbaşkanlığı’na aday olamadı. Koalisyon partilerinin bu hükmü değiştirme teklifini ve kendisine cumhurbaşkanlığı teklifi getirmesini ise teşekkür ederek reddetti.

Süleyman Demirel’in ardından Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer ile Bülent Ecevit Hükûmeti arasında zaman zaman bazı yasaların iade edilmesi nedeniyle gerginlik yaşandı. Bu gerginlik 19 Şubat 2001 tarihinde yapılan Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında doruğa ulaştı. Cumhurbaşkanı Sezer ile yaşadığı tartışma nedeniyle Başbakan Ecevit, MGK toplantısını terk etti. Yaşanan bu kriz ekonomide zor günlerin başlangıcı oldu.

Sağlık sorunları

Bülent Ecevit, 16 Ocak 2002’de Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı George W. Bush’la Beyaz Saray’da yaptığı görüşme esnasında

Sağlık sorunlarıyla ilgili söylentiler çıkan Bülent Ecevit, 4 Mayıs 2002’de rahatsızlanarak Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavisi sırasında durumu daha da kötüleşince eşi Rahşan Ecevit tarafından hastaneden çıkartılarak evine getirildi. Bir süre evinde dinlenen Bülent Ecevit 17 Mayıs’ta yeniden hastanede tedavi altına alındı ve 11 gün burada kaldı. Rahşan Ecevit bu dönemdeki tedaviler konusundaki kuşkularını kamuoyuyla paylaştı. İddiaları tekzip edildi ancak konu sonraki yıllarda Ergenekon Davası sırasında da gündeme geldi.

Ecevit’in rahatsızlığı sırasında hükûmete yönelik tartışmalar ve erken seçim talepleri gündeme geldi. Bu tartışmalar partisine de yansıdı. Kendilerini “Dokuzlar” olarak adlandıran DSP’li 9 milletvekili, 25 Haziran’da bir bildiri yayınlayarak, “Ecevitler öncülüğünde Ecevitsiz yaşama geçilmesini” istediler. 5 Temmuz 2002’de Bülent Ecevit adına basın açıklaması yapan bir grup DSP’li milletvekili, Ecevit’e en yakın isimlerden biri olan Başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan’ı açık bir biçimde eleştirdi. Bunun üzerine Özkan, 8 Temmuz 2002’de görevinden ve partiden istifa etti. Hüsamettin Özkan’ın istifasını 6’sı bakan olmak üzere toplam 63 milletvekilinin istifası izledi. İstifalarla koalisyon hükûmeti TBMM’deki sayısal desteğini yitirdi. Bu gelişmeler üzerine 31 Temmuz 2002’de erken seçim kararı alındı. 3 Kasım 2002’de yapılan erken genel seçimlerde DSP barajı aşamadı ve TBMM dışı kaldı.

Genel başkanlıktan ayrılma kararını, 3 Kasım seçimlerinden önce olduğu gibi, seçimlerden sonra da zaman zaman dile getiren Bülent Ecevit, 22 Mayıs 2004 tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla halefini ilan etti ve görevi Genel Başkan Yardımcısı Zeki Sezer’e devretmek istediğini belirtti. 24 Temmuz 2004 tarihinde yapılan 6. Olağan Kurultay ile aktif siyaseti bıraktı.

Vefatı

Bülent Ecevit’in Türkiye Cumhuriyeti Devlet Mezarlığı’ndaki kabri

İlerleyen yaşı, bozulan sağlığı ve doktorlarının karşı çıkmasına rağmen, Danıştay Saldırısı’nda yaşamını kaybeden Yücel Özbilgin’in 19 Mayıs 2006’daki cenazesine katıldı.Törenin ardından beyin kanaması geçiren Ecevit, uzun süre Gülhane Askerî Tıp Akademisi’nde yoğun bakımda kaldı.Bu dönemde kendisi için tutulan ziyaretçi defteri Kaldırım Defteri adıyla anılır. Bülent Ecevit, bitkisel hayata girdikten 172 gün sonra 5 Kasım 2006 pazar günü Türkiye saatiyle 22:40’ta (20:40 [UTC]) dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu vefat etti.

Ecevit’in Devlet Mezarlığı’na gömülebilmesi için, ölümünün hemen ardından 9 Kasım’da yapılan bir kanun değişikliğiyle bu mezarlıklara başbakanların da gömülmesi sağlandı.11 Kasım 2006’da yapılan cenaze törenine yurdun dört bir yanından ve başta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere pek çok ülkeden gelen büyük bir kalabalık katıldı. Cenaze törenine beş eski cumhurbaşkanı ve siyasetçiler de katıldı. Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Devlet Mezarlığı’nda toprağa verildi.11 Kasım 2006 günü Devlet Mezarlığı’na defnedilen Ecevit için anıt mezar yapılması da gündeme geldi.

Beşiktaşlı olduğu bilinen Bülent Ecevit için, Çarşı grubunun Forzabesiktas.com adresli web sitesi karartıldı. Sitede, siyah zemin üzerine Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit’in bir mitingde, halkı selamlarken çekilmiş fotoğrafı yer alırken; fotoğrafın altında ise, “Karaoğlan, Kara Kartal Seni Unutmayacak” yazısı yazıldı.

Kişisel

1973 seçimlerinde CHP’nin seçim kampanyasında, yaşlı bir kadının “Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan’ı görmek istiyom.” şeklindeki sorusundan sonra Karaoğlan adı CHP’liler tarafından benimsenmiş ve ilerleyen yıllarda da Türkiye’de Bülent Ecevit için kullanılmaya başlanmıştır. Seçim propagandalarında “Umudumuz Karaoğlan” sloganı söylenmeye başlamıştır. Süleyman Demirel, en büyük rakibi olan Bülent Ecevit’i, darbeyle devrilen Şilili sosyalist devlet adamı Salvador Allende’ye benzetip atıfta bulunmak için “Allende-Büllende” tabirini kullanmıştır.Ecevit, başbakanlık dönemlerinde yapılan Kıbrıs Harekâtı sonrasında “Kıbrıs Fatihi”, Abdullah Öcalan’ın yakalanışı sonrasında da “Kenya Fatihi” olarak anılmıştır. Kamuoyunda mütevazı kişiliğiyle de tanınmaktadır.

Mavi gömleği ve kasketi ile marka haline gelen liderlerden biri olmuş olan Ecevit, Bitlis sigarası, Meclis sigarası içer, eniştesi İsmail Hakkı Okday’ın hediyesi Erika marka daktilosuyla yazardı. Bu 70 yıllık daktiloyu, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi’ne armağan etmiştir.

Hatırası

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nin ismi 2012 yılında “Bülent Ecevit Üniversitesi” olarak değiştirildi. Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi 2005 yılında hizmete girdi. Mayıs 2016’da, Odunpazarı, Eskişehir’de açılan Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi’nde kendisinin balmumundan yapılan bir heykeli sergilenmeye başlandı.

Edebî kişiliği

Bülent Ecevit, siyasi yaşamının yanı sıra yazarlık ve şairliği de birlikte yürütmüş ender siyasetçilerden birisidir. Sanskrit, Bengal ve İngilizce dillerinde çalışmalar yapmış olan Ecevit, Rabindranath Tagore, Ezra Pound, T. S. Eliot, ve Bernard Lewis’in yapıtlarını Türkçeye çevirmiş, kendi şiirlerini de kitap halinde yayımlamıştır.

Kitaplar

Şiir kitapları

  • Bir Şeyler Olacak Yarın (Tüm şiirleri), Doğan Kitapçılık (2005)
  • El Ele Büyüttük Sevgiyi, Tekin Yayınevi (1997)
  • Işığı Taştan Oydum (1978)
  • Şiirler (1976)

Siyasi kitapları

  • Ortanın Solu (1966)
  • Bu Düzen Değişmelidir (1968)
  • Atatürk ve Devrimcilik (1970)
  • Kurultaylar ve Sonrası (1972)
  • Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı (1974)
  • Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar (1975)
  • Dış Politika (1975)
  • Dünya-Türkiye-Milliyetçilik (1975)
  • Toplum-Siyaset-Yönetim (1975)
  • İşçi-Köylü Elele (1976)
  • Türkiye / 1965-1975 (1976)
  • Umut Yılı: 1977 (1977)

Hakkında yazılan kitaplar

  • Faruk Bildirici, Kuzum Bülent (2000)
  • Cüneyt Arcayürek, Bir Özgürlük Tutkunu Bülent Ecevit (2006)
  • Aras Erdoğan, Umut Adam Ecevit (2006)
  • Can Dündar ve Rıdvan Akar, Ecevit ve Gizli Arşivi (2008)
  • Fikret Bila, Phoenix- Ecevit’in Yeniden Doğuşu (2001)
  • Aytekin Gezici, Bülent Ecevit, Bir Karaoğlan Masalı (2006)
  • Emrah Konuralp, Ecevit ve Milliyetçilik (2013)

 

 


Kaynak: Vikipedia
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


 

 

]]>
https://www.muhasebenews.com/bulent-ecevit/feed/ 0
İngiltere Başbakanı istifa etti https://www.muhasebenews.com/ingiltere-basbakani-istifa-etti/ https://www.muhasebenews.com/ingiltere-basbakani-istifa-etti/#respond Fri, 24 May 2019 14:15:44 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=59138 İngiltere Başbakanı istifa etti

İngiltere Başbakanı Theresa May, 7 Haziran’da görevi bırakacağını bildirdi.

Brexit karmaşası sonucu bazı Muhafazakar milletvekilleri, May’in istifasını talep etmişti.

İngiltere’nin ikinci kadın başbakanı olan Theresa May, istifa konuşmasını göz yaşları içinde yaptı.

Avam Kamarası’ndan sorumlu bakan Andrea Leadsom da geçtiğimiz günlerde istifasını vermişti.

 

 


Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ingiltere-basbakani-istifa-etti/feed/ 0
Tansu Çiller https://www.muhasebenews.com/tansu-ciller/ https://www.muhasebenews.com/tansu-ciller/#respond Fri, 24 May 2019 09:45:58 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=59065 Tansu Penbe Çiller

(24 Mayıs 1946, İstanbul)
Türk ekonomist, akademisyen, siyasetçi ve 22. Türkiye Başbakanı. Başbakanlık görevini 1993–1996 yılları arasında sürdürmüş olan Çiller, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk ve tek kadın başbakandır. 1993–2002 yılları arasında Doğru Yol Partisi genel başkanlık görevini sürdürmüştür. 1996–1997 yılları arasında Başbakan yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmiştir.

Süleyman Demirel’in çağrısıyla siyasete atılan Çiller, ilk defa 1991 Türkiye genel seçimleri’nde Doğru Yol Partisi İstanbul milletvekili olarak meclise girmiştir. 1991–1993 yılları arasında Demirel tarafından kurulan koalisyon hükümetinde Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak yer almıştır. Demirel 1993 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimi’nde cumhurbaşkanı olarak seçilince yeni DYP genel başkanının seçilmesi için yapılan kongrede yeni genel başkan seçilmiştir ve 50. Türkiye Hükûmeti’ni kurmuştur. Başbakanlığı döneminde verilen düşük yoğunluklu savaş nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernleşmesi çalışmalarına katkı vermiş ve PKK’nın ABD yönetimi tarafından terörist örgütler listesine alınmasını sağlamıştır. 1995 Türkiye genel seçimleri’nde partisi %7.35 oy kaybederek 3. sıraya gerilemiştir. 1996 yılında Necmettin Erbakan tarafından Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyonunun oluşturduğu 54. Türkiye Hükûmeti’nin kurulmasıyla Çiller’in başbakanlık görevi sona ermiştir. Yeni hükümette Çiller Başbakan yardımcısı ve Dışişleri bakanı olarak görevlendirilmiştir.

Refah Partisi’ni kapatma davası devam ederken Erbakan, başbakanlık görevini Çiller’e devretmek amacıyla 18 Haziran 1997’de Cumhurbaşkanı Demirel’e istifasını sunmuştur.[1] Cumhurbaşkanı Demirel 54. hükümet protokolü gereği başbakanlık görevini Çiller’e vermemiştir. 1999 Türkiye genel seçimleri’nde partisi %7,17 oy kaybederek 5. sıraya gerilemiştir. 2002 Türkiye genel seçimleri’nde ise partisi %9.54 oy oranıyla küçük bir farkla seçim barajının altında kalmıştır. 2002 yılında yapılacak kongrede adaylığını koymayacağını açıklamıştır ve aktif siyasetten çekilmiştir.

Yaşamı

Gazetecilik ve valilik yapmış olan Milas doğumlu Hüseyin Necati Çiller ile Rumeli Türklerinden, Selanikli Muazzez Çiller’in (1909-1995) tek çocuğu olarak dünyaya geldi. İstanbul, Fındıklı’da, İsmet İnönü İlkokulu’na kaydoldu. Ardından, babası Necati Çiller’in Bilecik Valisi olarak atanmasıyla, 1953 yılında, Bilecik Edebali İlkokulu’nun beşinci sınıf öğrencisi oldu. Babasının milletvekilliği adaylığı için emekliye ayrılmasıyla tekrar ailesiyle İstanbul’a dönen Çiller, Demokrat Parti’nin, okulunun adını değiştirmesiyle ilkokul diplomasını İsmet İnönü değil Namık Kemal İlkokulu’ndan aldı. Necati Çiller, Muğla’dan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adayı olarak katıldığı 1954 seçimleri’nde seçilemedi.

Arnavutköy Amerikan Kız Koleji mezunu olan Tansu Çiller, 1967’de Robert Kolej Yüksek Okulu’nun (bugün Boğaziçi Üniversitesi) Ekonomi Bölümü’nü bitirdi. 1963’te Özer Uçuran’la evlendi. Eşiyle birlikte ABD’ye giden Çiller New Hampshire Üniversitesi’nde yüksek lisans çalışmasını tamamladı (1969). Doktorasını Connecticut Üniversitesi’nde verdi (1971), doktora üstü öğrenimini Yale Üniversitesi’nde devam ettirdi. 1971-73 arasında Franklin & Marshall College’da yardımcı profesör olarak çalıştı. 1974 ve 1975 yıllarında Boğaziçi Üniversitesi’nde asistan profesör olarak görev aldı. 1978 yılında doçent, 1983 yılında profesör oldu. Tansu Çiller’in ekonomi üzerine 9 yayını bulunmaktadır.

Siyasi kariyeri

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğretim üyeliği görevinin yanı sıra TÜSİAD’da yaptığı çalışmalar ve özellikle de Anavatan Partisi’nin (ANAP) ekonomi politikalarına yönelik eleştirel raporlarıyla kamuoyunda isim yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’a kısa süre danışmanlık yaptı.Süleyman Demirel’in çağrısıyla 1990 yılı kasım ayında Doğru Yol Partisi’nde (DYP) siyasete girdi. Aynı yılın aralık ayında DYP’nin Genel İdare Kurulu’na seçildi ve ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı oldu. 1991 seçimlerinde İstanbul milletvekili seçildi. 1991 seçimlerinde ortaya attığı “iki anahtar” sloganı ile DYP’nin kampanyasına katkıda bulunurken, DYP’nin seçim öncesinde ilan ettiği UDİDEM (Ulusal Dinamik Denge Modeli) adlı ekonomik programı ile de tartışma yarattı.Seçimden sonra DYP ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) arasında kurulan, Demirel’in başkanlığındaki koalisyon hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak görev aldı. 1992 yılının Ocak ayında ilan ettiği UDİDEM programını uygulamadı.

Çiller’in, Cavit Çağlar ve Gökberk Ergenekon gibi Demirel’e yakın isimlerle ihtilafa düşmesiyle Demirel’le ilişkisi soğumaya başladı.Bu süreçte 17 Nisan 1993’te Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ani ölümü Türk siyasetindeki dengeleri değiştirirken Çiller’in siyasi kaderinde de yeni bir mecra oluştu. Başbakan ve DYP genel başkanı Süleyman Demirel, 16 Mayıs 1993 tarihinde TBMM’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı seçildi. Demirel’den boşalan DYP genel başkanlığının -aynı zamanda başbakanlığın- belirlendiği kongre, 13 Haziran 1993 tarihinde Ankara’da yapıldı. Çiller, 8 Haziran’da bakanlık görevinden istifa ettiğini ve DYP genel başkanlığı için aday olduğunu açıkladı. Kongrede Çiller’le birlikte genel başkanlığa, Millî Eğitim Bakanı Köksal Toptan ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin de adaylıklarını koydular. Çiller, ilk turda oylamaya katılan 1.106 delegeden 574’ünün oyunu aldı. İlk turda yeterli oyu alamamasına karşın Çiller’in yüksek oy almasıyla, öteki adaylar İsmet Sezgin ve Köksal Toptan adaylıktan çekildiklerini açıkladılar. Böylece ikinci tura rakipsiz giren Çiller, genel başkanlığa seçildi. Kongrenin ertesi günü, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. 25 Haziran 1993’te II. DYP-SHP Hükümetini kurarak Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu. Tek aday olarak katıldığı, aynı yılın kasım ayında yapılan DYP 4. Olağan Büyük Kongresinde 1.074 delegeden 1.045’inin oyunu alarak DYP Genel Başkanlığı’na tekrar seçildi.

Koalisyon hükümetinin diğer ortağı olan SHP’nin genel başkanı Erdal İnönü, DYP kongresinden önce, 6 Haziran tarihinde sürpiz bir kararla SHP’nin de DYP gibi lider değişikliğine gitmesi gerektiğini açıklayarak partisinin yapılacak ilk kurultayında aday olmayacağını açıkladı. Eylül 1993’te yapılan kurultayda genel başkanlığı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın seçildi. Çiller, Karayalçın ile terörle mücadele yasası, memur maaşları gibi anlaşmazlıklar dışında genellikle uyumlu bir ortaklık geçirdi.

Başbakanlığı

Çiller’in, hükümetin başına geçmesini izleyen iki hafta içinde Sivas (2 Temmuz) ve Başbağlar (6 Temmuz) katliamları yaşandı. 10 Ekim 1993’te Avrupa Konseyi toplantısı için gittiği Viyana’da, Kürt sorununun çözümü yolunda “BASK modeli”ni telaffuz etmesine rağmen, daha sonra tam aksi yönde seyreden bir rotaya yöneldi.Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’ın kuzeyinde meydana gelen iktidar boşluğundan yararlanarak eylemlerini giderek tırmandırmakta olan PKK’yı ileri düzeyde zayıflatacak bir politika izlemeyi tercih etti. Operasyonun ardındaki kilit isim olan dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, terörle mücadelede Çiller ile uyumlu çalışmalarıyla tanındı.Ayrıca verilen düşük yoğunluklu savaş nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernleşmesi çalışmalarına katkı vermiş ve PKK’nın ABD yönetimi tarafından terörist örgütler listesine alınmasını sağlamıştır. PKK’ya karşı başlatılan sert önlemler ise özellikle Güneydoğu Anadolu’da yaygın insan hakları ihlallerine neden oldu. 1994 yılının kasım ayında gerçekleştirdiği ziyaretle İsrail‘e giden ilk Türkiye başbakanı oldu.

5 Nisan Kararları

Başbakan olarak ekonomiyi doğrudan ya da dolaylı olarak yönlendiren tüm kamu kuruluşlarını (Merkez Bankası, kamu bankaları, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı, SPK, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, DPT, Tanıtma Fonu, Yüksek Planlama Kurulu Başkanlığı, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı) kendine bağlayarak adeta ekonominin tek hakimi oldu.Hazine’den Sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde fikir ayrılığına düştüğü Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saracoğlu, Çiller’in DYP’nin genel başkanı seçilmesi ve başbakan olarak atanması ile Temmuz 1993’te başkanlık görevinden istifa etti.

Tansu Çiller’in faizleri yapay biçimde emirle düşürme girişimi, 1994 başlarında mali piyasalarda krize neden oldu. Krizin etkilerini yumuşatmak için yürürlüğe konan program paralelinde 5 Nisan Kararları (1994) alındı. Tansu Çiller’in imza attığı 5 Nisan kararları kapsamında TL’de yüzde 51 oranla cumhuriyet tarihinin 3. en büyük devalüasyonunu gerçekleşti.Sıcak para girişini hızlandırmak için Hazine bonosu, tahvil ve repo gelirlerinden alınan yüzde 5’lik vergi oranı kaldırıldı. Serbest bırakılan döviz kurları bankaların inisiyatifine terkedilirken, 24 Ocak 1980’de KİT’lere tanınan zam yapma yetkisi geniş bir şekilde kullanıldı. Özellikle TEKEL ürünlerine büyük oranlarda zam yapıldı ve ek vergiler getirildi. Akaryakıt vergileri yüzde 10’dan yüzde 25’e çıktı. 8 Temmuz’da 14 aylık bir stand-by anlaşması imzalanarak IMF’nin maddi desteği alındı. 14 aylık süre sonradan altı ay uzatıldı ama 1995’in sonlarında erken seçim kararı alınınca istikrar programı yarım kaldı. Bunun üzerine stand-by anlaşması da fiilen sona erdi.

Başbakan, başbakan yardımcısı ve ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak koalisyon hükümetlerinde bulunduğu 1991-1997 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık %4,9 oranında büyümüş (1950’den günümüze kadar olan dönemin ortalaması %5’dir) ve Türkiye’nin GSMH’si Dünya toplamının binde 11.21’indan binde 12.37’sine yükselmiştir.

Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde yaşanan önemli gelişmelerden biri de 1995 Martı’nda imzalanıp, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye-Avrupa Birliği Gümrük Birliği Antlaşması oldu. Antlaşmayla ilgili yaşanan tartışmalardan en dikkat çekeni, ülkelerin önce Avrupa Birliği’ne tam üye olup, karar mekanizmalarında yerlerini aldıktan sonra gümrük duvarlarını indirmesine rağmen Türkiye’nin karar alıcı statüsünde olmadan gümrük duvarlarını indirmesiydi.

Ayrıca Yunanistan, Gümrük Birliği Antlaşması’nın önkoşulu olarak Türkiye’nin hukuken tanımadığı Kıbrıs yönetiminin AB’ye tam üyelik müzakerelerinin önünde engel olmaması şartını öne sürmüştü. Bazı çevrelerce, Tansu Çiller’in Yunanistan’ın Türkiye’nin gümrük birliğine katılımını veto etmemesi için Kıbrıs’la AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinin başlamasına ‘evet’ demesi bir taviz olarak yorumlandı. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye verdiği Kıbrıs sorunuyla ilgili nihai çözüm bulunmadan Kıbrıs yönetiminin AB’ye tam üye olamayacağı yönünde güvenceye karşın Kıbrıs 2004 yılında AB’ye tam üye oldu.

1995 Azerbaycan darbe girişimi

Mart 1995’te Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’e karşı Özel Amaçlı Polis Biriminin komutanı Ruşen Cevadov liderliğinde bir darbe girişiminde bulunuldu. Kısaca II. MİT Raporu olarak bilinen, Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 17 Kasım 1996 tarihinde hazırladığı ve kısa süre sonra basına sızan raporda, darbenin Çiller’in onayı ile dönemin Türk Cumhuriyetlerinden sorumlu Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, Emniyet Genel müdürü Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken tarafından planlandığı, ancak MİT’in olayı Süleyman Demirel’e bildirmesi ve Demirel’in de Aliyev’i haberdar etmesi ile başarısızlığa uğradığından bahsedildi.

1995 Genel Seçimleri

DYP, Tansu Çiller liderliğinde girdiği ilk seçim olan 1994 yerel seçimlerinde birinci olmasına karşın 1989’a göre oyları yaklaşık 4 puan geriledi. 18 Şubat 1995 tarihinde yapılan birleşme kurultayında hükümet ortağı SHP feshedilerek CHP’ye katıldı. SHP-CHP birleşmesi, DYP-SHP koalisyonunu pek etkilemedi ve koalisyon DYP-CHP koalisyonuna dönüştü. Birleşmeden sonra sadece bazı bakanlar değiştirildi, ama koalisyon hükümeti işbaşında kaldı. Bununla birlikte, Deniz Baykal’ın 10 Eylül 1995’te CHP genel başkanlığına seçilmesi, kısa süre içinde, koalisyon hükümetinin sonunu getirdi. 20 Eylül 1995’te Çiller ile Baykal arasında yapılan görüşmede hükümetin sürdürülmesi konusunda anlaşma sağlanamadı.

Bunun üzerine Çiller, 20 Eylül’de hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı’na sundu. İstifayı kabul eden Demirel, bir gün sonra, hükümeti kurma görevini yeniden Çiller’e verdi. Çiller öteki parti liderleriyle yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamadı ve bir koalisyon ortağı bulamadı. Bunun üzerine azınlık hükümetinin güvenoyu alabilmesi için, Meclis’te temsil edilen küçük partilerle temaslarda bulundu; Milliyetçi Hareket Partisi’nden (MHP) destek sözü alan Çiller bir azınlık hükümeti kurma yolunu seçti. Çiller’in oluşturduğu DYP azınlık hükümeti 5 Ekim’de Cumhurbaşkanı Demirel tarafından onaylandı. Bu süreçte, Çiller’in başbakan olduktan sonra Demirel’e cephe alması ve ona yakın isimlere karşı rezerv koyması DYP içinde bir çözülmeye neden oldu; Hüsamettin Cindoruk’un Tansu Çiller’le anlaşmazlığa düşerek, 1 Ekim’de TBMM başkanlığından istifa etmesinin ardından12 Ekim tarihinde beş milletvekili (Orhan Kilercioğlu, Şerif Ercan, İbrahim Arısoy, Akın Gönen ve Ersin Faralyalı) DYP’den istifa etti. DYP’nin büyük fire verdiği 15 Ekim’de yapılan güven oylamasında Çiller’in azınlık hükümeti güvenoyu alamadı. Hükümet güvenoyu alamayınca Çiller Cumhurbaşkanı’na istifasını sundu. Bu arada, güvenoylamasına katılmayıp ya da katılıp da ret oyu veren, aralarında Cindoruk’un da olduğu 10 DYP’li milletvekili partiden ihraç edildi (16 Ekim).

16 Ekim’de bir araya gelen Çiller ve Baykal erken seçim koşuluyla bir DYP-CHP koalisyon hükümetinin kurulması konusunda anlaşmaya vardılar. Bu arada bir önceki DYP-CHP koalisyonunun bozulmasında etkisi olan İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Çiller-Baykal uzlaşmasının sağlandığı gün görevinden istifa etti. Cumhurbaşkanı Demirel, 17 Ekim’de, Meclis’te temsil edilen partilerin genel başkanlarıyla yaptığı görüşmelerden sonra, yeni hükümeti kurma görevini üçüncü kez Çiller’e verdi. Bakanlar kurulu listesi açıklanmadan önce, TBMM, 26 Ekim’de erken seçim kararı aldı ve 24 Aralık 1995’te erken seçime gidilmesini kararlaştırdı. 5 Kasım’da hükümet 172 ret oyuna karşılık 243 kabul oyuyla güvenoyu aldı.

24 Aralık 1995 genel seçimleri, Çiller’in, genel başkan olarak katıldığı ilk genel seçim oldu. DYP milletvekili aday listesi, temayül yoklaması ve ön seçim sonuçları değiştirilerek, muhalif grup üyelerinin imzaları olmadan, Tansu Çiller ve Yeminli grubun istediği şekilde oluşturuldu. Çiller’in Demirel ile seçim öncesinde yaşadığı sert bir tartışma nedeniyle Demirel’e yakınlıklarıyla bilinen Ekrem Ceyhun, Münif İslamoğlu ve Bekir Sami Daçe’ye milletvekili aday listelerinde yer vermediği iddia edildi. MHP ile yapılan seçim ittifakı görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı. DYP seçim kampanyası boyunca milliyetçi bir söylem ve Tansu Çiller’in, laik Türk kadını imajını kullandı. Çiller, seçim kampanyasında ANAP lideri Mesut Yılmaz ve Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan’a yüklendi.[19] 1991 seçimlerinde DYP, %27,03’lük oy oranıyla birinci parti olurken; 1995 seçimlerinde, 135 milletvekilliği kazanarak %19,18’lik oy oranıyla üçüncü parti oldu. 1991 seçimlerine kıyasla oy oranı yüzde 30 oranında azaldı.

Örtülü Ödenek İddiaları

24 Aralık 1995 seçimlerinden kısa süre önce Tansu Çiller’i arayan Selçuk Parsadan, emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un adını kullanarak “emekli ve muvazzaf askerlerin seçimlerde DYP’ye çalışmak istediklerini” belirterek kendisinden para talebinde bulundu. Bu talebin Çiller tarafından olumlu karşılanmasıyla Başbakanlık Örtülü Ödeneğinden Parsadan’a 5,5 milyar ödeme yapıldı. Mayıs 1996’da patlak veren bu skandalda Parsadan, dolandırıcılıktan dolayı yargılandı ve mahkûm oldu. Çiller ise örtülü ödeneği siyasi çıkar için kullandığı gerekçesiyle eleştirilere uğradı.Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde örtülü ödenek ile yaşanan ikinci skandal Çiller’in, Başbakanlık görevini Yılmaz’a devretmeden hemen önce örtülü ödenekten usulsüz biçimde 500 milyar TL çektiği iddiasıydı. 11 Mayıs 1996 tarihinde Hürriyet’te yayımlanan 13 Şubat 1996 tarihli belgede bu miktarın örtülü ödenek hesabının tutulduğu Vakıfbank Merkez Şubesi’nden çekildiğini gösteriyordu. Çiller iddiaları şiddetle reddetti, 19 Haziran 1996’da, Çiller için için verilen “örtülü ödenek” önergesi TBMM’de reddedildi.

Kardak Krizi

25 Aralık 1995 gecesi Çanakkale’den İsrail’e seyretmekte olan Figen Akat adlı Türk bandıralı bir yük gemisinin Bodrum Yarımadası’dan 3,8 mil uzaklıktaki Kardak Kayalıkları’nda karaya oturması, Türkiye ile Yunanistan arasında “Karasuları Sorunu”nu yeniden gündeme taşırken, iki ülke arasında ulusal egemenlik alanlarının saptanması konusunda da yeni bir tartışma başlattı. 1996’nın başlarında krize dönüşen bu kazadan sonra, Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis’in Kardak Kayalıkları’ndaki Yunan bayrağının kalacağına ilişkin açıklamasına Çiller’in “O asker gidecek, o bayrak da inecek” yaklaşımını sergilemesiyle gerginlik daha da tırmandı.

30 Ocak 1996 tarihine gelindiğinde, Kardak Kayalıkları’nın, doğusundan Türk savaş gemileri, batısından da Yunan savaş gemileri tarafından ablukaya alınmasıyla birlikte iki ülke arasında topyekün bir çatışma riski yükselmeye başladı. 30/31 Ocak gecesi, Türk SAT komandoları, “Yunus 1” adı verilen bir operasyonla, bölgedeki Yunan deniz kuvvetlerine fark ettirmeden Kardak Kayalıkları’ndan ikincisine (Batı Kardak Kayalığı) çıktılar. Kriz giderek tırmanırken, Amerika Birleşik Devletleri başkanı Bill Clinton’ın, Çiller ve Simitis’i telefonla arayarak, iki NATO müttefikinin gerginliği artıracak davranışlardan kaçınmasını istemesiyle gerginlik yumuşamaya başladı.

Anayol Hükümeti

Seçim sonucunda hiçbir partinin tek başına hükümet kurabilecek sayısal çoğunluğa ulaşamaması üzerine koalisyon görüşmeleri başladı. Seçimlerden birinci olarak çıkan Refah Partisi’nin genel başkanı Erbakan, hükümeti kurmakla görevlendirilmesine rağmen hiçbir partinin onunla koalisyon kurmak istememesiyle görevi iade etti. Kamuoyunun bir bölümü, iş çevreleri ve merkez medya’nın istediği iki merkez sağ partinin hükümet kurmasıydı. Bu taleplerin sonucu olarak yaklaşık iki ay süren koalisyon turlarından sonra Yılmaz ve Çiller 27 Şubat 1996’da “dönüşümlü başbakanlık” formülüyle ve Bülent Ecevit liderliğindeki Demokratik Sol Parti’nin (DSP) dışarıdan desteğiyle koalisyon kurmak üzere anlaştı. Başbakanlık koltuğuna önce Yılmaz oturacak, Çiller Başbakan olana kadar hükümete girmeyecekti. 53. Hükümeti Anayol koalisyonuyla 6 Mart 1996’da böyle kuruldu. Anayol azınlık hükümeti hakkında 12 Mart tarihinde yapılan güvenoylamasına 544 milletvekili katıldı ve 207 ret oyuna karşılık 257 olumlu oyla Yılmaz Hükümeti güvenoyu aldı. RP ve CHP milletvekilleri olumsuz oy kullanırken DSP Grubu çekimser kaldı.

Ancak hem Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz arasındaki kişisel rekabet, hem de kendisinin devredışı bırakılmasını hazmedemeyen Refah Partisi’nin tüm gücüyle hükümete saldırmasıyla Anayol Hükümeti uzun süreli olamadı. RP bir yandan “Bir hükümetin güvenoyu almış sayılması için, oylamaya katılan milletvekillerinin salt çoğunluğunun olumlu oy vermiş olması gerektiğini, Mesut Yılmaz Hükümeti’nin ise yeterli güvenoyu alamadığını” ileri sürerek Anayasa Mahkemesine iptal davası açarken (12 Nisan), diğer yandan da Çiller ve eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Şinasi Altıner hakkında “TOFAŞ ve TEDAŞ ihalelerinde usülsüzlük ve yolsuzluk yapıldığını belirlenmesine karşılık gerekli işlemleri yapmayarak devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandıkları” iddiası konusunda iki ayrı soruşturma önergesi verdi.

Koalisyonun iki ortağı arasındaki geçimsizlik giderek artarken, Çiller aleyhine verilmiş olan TEDAŞ soruşturma önergesi 24 Nisan tarihinde, TOFAŞ soruşturma önergesi ise 9 Mayıs tarihinde RP, CHP, DSP ve koalisyon ortağı ANAP’ın olumlu oy kullanmasıyla kabul edildi. Çiller için meclis soruşturmaları açılmasının yolunu açan bu önergelere ANAP’lıların da olumlu oy vermesi koalisyon ortaklarının arasının iyice açılmasına neden oldu.

Refah Partisi’nin itirazını ele alan Anayasa Mahkemesi 14 Mayıs’ta yaptığı son toplantıdan sonra kararını açıkladı. Buna göre, Anayasa Mahkemesi RP’nin güvenoylamasına ilişkin iptal istemini yerinde bularak, oylamayı iptal etti. Mahkeme, yürütmeyi durdurma talebini ise reddetti. Bu kararın ardından haziran ayı başında DYP’nin hükümetten desteğini çekmesiyle Anayol koalisyonu kurulduktan 3 ay sonra karşılıklı suçlamalar eşliğinde dağıldı. Mesut Yılmaz 6 Haziran tarihinde başbakanlıktan istifa etti.

Refahyol Hükümeti

RP, Çiller’i, TEDAŞ ve TOFAŞ dosyalarıyla zorlarken, ANAP da Örtülü Ödeneği usulsüz kullandığı gerekçesiyle Çiller’e karşı bir araştırma önergesi vermişti. Zor durumda kalan Çiller RP ile koalisyon kurmayı kabul etti. 29 Haziran 1996’da Erbakan’ın başbakanlığı altında kısaca Refahyol olarak adlandırılan RP-DYP koalisyon hükümeti kuruldu, Çiller de başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı oldu. 19 Haziran 1996’da, Çiller için verilen “örtülü ödenek” önergesi RP’nin desteğiyle TBMM’de reddedildi. 25 Kasım’da, Çiller’in TEDAŞ ihalelerinde görevini kötüye kullandığı iddiasıyla oluşturulan TBMM Soruşturma Komisyonu RP’li ve DYP’li sekiz üyenin oyuna karşılık yedi oyla Çiller’in Yüce Divan’a sevkine gerek olmadığına karar verdi. 28 Kasım tarihinde de TOFAŞ Soruşturma Komisyonu yine Refahyol ortaklarının oylarıyla Çiller’i akladı. Soruşturma komisyonlarına önceleri destek verip daha sonra da Çiller’i aklayan RP’nin bu tavrı, komisyonları koalisyonun kurulması konusunda koz olarak kullandığı biçiminde yorumlandı.

Tansu Çiller’in 1995 seçim kampanyasında kendisini Türkiye’nin Batılı, modern yüzü olarak sunarak, RP tehlikesine karşı laikliğin güvencesi olduğunu söylemiş olmasına rağmen, seçimlerden yalnızca altı ay sonra bu partiyle koalisyon kurması DYP içinde küçük çaplı bir depreme yol açtı. 10 DYP milletvekili yeni hükümete güvenoyu vermedi, 5’i çekimser kaldı. Temmuz 1996’da, sadece eleştirilerini dile getirmek için aday olan Mehmet Dülger dışında neredeyse rakipsiz olarak yarıştığı DYP 5. Olağan Büyük Kongresi’nde tekrar genel başkan seçildi. Parti içi muhalefetin bir kısmı DYP’den istifa ederek Hüsamettin Cindoruk’un liderliği altındaki Demokrat Türkiye Partisi’ne (DTP) katıldı.Genel ülke siyasetinde ise ilk defa İslamcı bir partinin liderinin başbakan olması, Erbakan’ın ekonomiden dış politikaya kadar, Türkiye’nin egemen sınıflarına son derece uzak ve yabancı görüşlere sahip olması toplumun laik kesimlerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) dahil devlet aygıtının önemli bir kısmının, büyük sermayenin (İstanbul sermayesi) ve merkez medyanın Erbakan’a karşı tavır almasına neden oldu.

Susurluk Kazası

3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesi yakınlarında yaşanan trafik kazasında, bir kamyonun çarptığı 06 AC 600 plakalı Mercedes marka siyah renkli otomobilin içindekilerden Emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ, üzerinde Mehmet Özbay kimliği bulunan Abdullah Çatlı ve Melahat Özbay sahte kimlikli Gonca Us ölmüş, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak yaralı olarak kurtulmuştu. Kazanın oluş şekli, otomobildeki kişilerin ilişkileri ve bulunan silah ve dökümanlar devlet-mafya-siyaset üçgeninden yoğunlaşan tartışmaları başlattı. Çiller 26 Kasım 1996 tarihinde yapılan DYP Meclis Grubu konuşmasında kazayla ilgili olarak “Bu millet uğruna, ülke uğruna, devlet uğruna kurşun atan da yiyen de her zaman bizim için saygıyla anılır. Onlar şereflidirler…” yorumunu yaptı.Çiller’e en yakın isimlerden biri olan İçişleri Bakanı Mehmet Ağar kazadan çok kısa bir süre sonra istifa etti (8 Kasım 1996). Koalisyonun özellikle DYP kanadını etkileyen bu kaza, kısa süre sonra Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemlerinin başlamasına neden oldu.

28 Şubat Süreci

Refahyol hükümetinin kurulmasından itibaren kamuoyunun bazı kesimlerince irticai ve laiklik karşıtı faaliyetlerin kaynağı olarak görülen Refah Partisi ve büyük ortağı olduğu koalisyon hükümetine karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) odaklanan bir muhalefet hareketi doğdu. 1997 yılının başlarına gelindiğinde, RP ile TSK arasındaki siyasi mücadele artık apaçık görünür hale gelmişti. 30 Ocak 1997’de RP’li Sincan belediyesi tarafından düzenlenen ve İran’ın Ankara büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri’nin de davetli olduğu Kudüs gecesinde cihad konulu bir piyes sahneye konmuştu. 4 Şubat tarihinde Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı’na bağlı tank ve kariyerlerle bazı askeri araçların sabah saatlerinde Sincan’dan geçirilmesi bu etkinliğe karşı düzenlenen bir gövde gösterisi olarak yorumlandı.

Bu gergin atmosferde, 28 Şubat 1997 tarihinde düzenlenen Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında bir dizi karar alındı. Anayasal bir kurum olan MGK’nın aldığı kararların; hükümete birer tavsiye mi, yoksa yaptırım gücü de içeren bir muhtıra mı olduğu uzun süre tartışıldı. Bu dönemde MGK’nın askeri kanadının medya ile ilişkileri de tartışmanın bir başka boyutu oldu.

Tansu Çiller bu dönemde, hem başbakanlığı sırasında terörle mücadele konusunda uyumlu çalıştığı TSK’yla sorun yaşanmayacağına inanırken, hem de Refah Partisi’nin aşırılıklarına karşı kendisini laikliğin güvencesi olarak gösteriyordu. MGK toplantısından sonra ise Çiller bir yandan 28 Şubat Kararları’nın Başbakan Erbakan tarafından onaylanmasını isterken, diğer yandan Refahyol’a karşı oluşan baskı gruplarına karşı durdu. 28 Şubat’taki MGK toplantısında TSK’nın Refahyol Hükümetini düşürmekteki kararlılığını gören Çiller, mart ayında hazırlattığı kararnameyle genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarını emekliye sevk etme girişiminde bulunduysa da bu girişim Erbakan tarafından engellendi.

Refahyol Hükümetine karşın artan baskı koalisyonun zayıf halkası niteliğindeki DYP içinde çözülmeye neden oldu. Tansu Çiller kendi partisinin milletvekillerine hakim olmakta zorlanırken, kararları muhtıra olarak değerlendiren bazı DYP’liler erken seçime gitme veya hükümetten çekilme çağrısı yaptılar. 1997’nin ilkbahar aylarında TSK’nın doğrudan müdahalede bulunacağı kaygısıyla DYP’de başlayan istifa dalgası (özellikle 26 Nisan’da DYP’li Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez ile Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’nın istifaları) sonucunda Erbakan, Çiller’in de baskısıyla koalisyon protokolü gereği başbakanlık görevinin Tansu Çiller’e verilmesi amacıyla 18 haziran 1997’de istifasını verdi. Ancak Cumhurbaşkanı Demirel hükümet ortakları arasındaki protokolü dikkate almayarak hükümeti kurma görevini ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verdi.

Sonraki Gelişmeler

ANASOL-D hükümetinin kurulmasıyla DYP yaklaşık 6 yıl sonra muhalefete geçti. 18 Nisan 1999 genel seçimlerinde DYP’nin oyları yüzde 12’ye geriledi. Tansu Çiller aday olduğu İstanbul 3. seçim bölgesinde, ancak CHP’nin yüzde 10’luk seçim barajını aşamamasıyla milletvekili seçilebildi.1999’un kasım ayında yapılan DYP 6. Olağan Kongresinde tekrar ve son kez genel başkan seçildi. Çiller, 1228 delegenin oy kullandığı genel başkanlık seçiminde 922 oy alırken, en büyük rakibi durumundaki Köksal Toptan 280 oy aldı.

2001 yılında anamuhalefet partisi Fazilet Partisi’nin (FP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması ve Millî Görüş hareketinin bölünmesiyle DYP anamuhalefet partisi, Çiller de anamuhalefet partisi lideri oldu. Çiller’in Muğla’dan aday olduğu 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde DYP yüzde 9,54 oranında oy alarak çok küçük bir farkla yüzde 10’luk seçim barajını aşamayarak TBMM dışında kaldı. DYP’nin muhalefette olmasına rağmen oy kaybederek baraj altında kalması Çiller’e sert eleştirilerin yönelmesine neden oldu. Çiller 9 Kasım tarihinde yaptığı basın toplantısında bir sonraki kongrede adaylığını koymayacağını açıkladı. 14-15 Aralık 2002 tarihlerinde yapılan DYP 7. Olağan Büyük Kongresi’yle genel başkanlığı sona erdi ve aktif siyasetten çekildi.

2012’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında “mağdur” ve “tanık” olarak ifade verdi. 19 Aralık 2014’te İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 28 Şubat davası kapsamında talimatla ‘şikayetçi’ sıfatıyla ifade verdi.


Kaynak: Vikipedia
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/tansu-ciller/feed/ 0
Mussolini’nin Başbakan Olması (Dünya Tarihi / Yakın Tarih (20. Yüzyıl)) https://www.muhasebenews.com/mussolininin-basbakan-olmasi-dunya-tarihi-yakin-tarih-20-yuzyil/ https://www.muhasebenews.com/mussolininin-basbakan-olmasi-dunya-tarihi-yakin-tarih-20-yuzyil/#respond Mon, 29 Apr 2019 15:15:45 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=56085  

 

 

 


Kaynak: KHAN Academy Türkçe Youtube Sayfası
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/mussolininin-basbakan-olmasi-dunya-tarihi-yakin-tarih-20-yuzyil/feed/ 0
Havalimanında parçaları kaybolan robot Sophia, Başbakan ile yemeğe katılamadı https://www.muhasebenews.com/havalimaninda-parcalari-kaybolan-robot-sophia-basbakan-ile-yemege-katilamadi/ https://www.muhasebenews.com/havalimaninda-parcalari-kaybolan-robot-sophia-basbakan-ile-yemege-katilamadi/#respond Mon, 02 Jul 2018 10:24:57 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=30676 Havalimanında parçaları kaybolan robot Sophia, Başbakan ile yemeğe katılamadı
“İnsana en çok benzeyen robot” olarak tanımlanan Sophia, 3 günlük bir ziyaret için Etiyopya’ya giderken Frankfurt Havalimanı’nda bazı parçalarının kaybolması nedeniyle Başbakan Abiy Ahmed ile akşam yemeğine katılamadı.
Sophia’nın Ulusal Müze’de vereceği konferans da iptal edildi.
Robot bu konferansta Etiyopya’nın resmi dili Amharca konuşacaktı.
Parçalarının bulunduğu bavulun kaybolmasına rağmen robotun başkent Addis Ababa’ya geldiği ve Uluslararası MCIT Fuarı’na katılmasının planlandığı belirtiliyor.

İnsansı robotlar üreten Hong Kong merkezli Hanson Robotics tarafından 3 yıl önce geliştirilen ve geçen sene Suudi Arabistan vatandaşlığı alan Sophia, bir süredir farklı ülkelerde konferanslar veriyor.

Yapay zeka çalışmalarının son ürünü olan Sophia, Nisan’da Mısır’daki bir konferansta soruları yanıtlamış ve “Benim lugatımda savaşa yer yok” demişti.

Amerikalı ünlü aktris Audrey Hepburn’e benzetilerek yapılan Sophia, İngilizce dışında şimdilik sadece Amharca konuşabiliyor.

_________________________________________________________________
Kaynak:BBC News
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/havalimaninda-parcalari-kaybolan-robot-sophia-basbakan-ile-yemege-katilamadi/feed/ 0
İzlanda’dan Büyük Karar! https://www.muhasebenews.com/izlandadan-buyuk-karar/ https://www.muhasebenews.com/izlandadan-buyuk-karar/#respond Sat, 08 Jul 2017 14:00:05 +0000 http://www.muhasebenews.com/?p=10235 İZLANDA SERMAYE KONTROLLERİNİ KALDIRIYOR!

İzlanda sonunda finansal açıdan normale dönerek sermaye kontrollerini kaldırma kararı aldı!

2008 yılında İzlanda’da yaşanan kriz sebebiyle sermaye kontrolü başlatılmıştı ve krizin ardından geçen sene bu kontroller kademeli olarak kaldırılmaya başlanmıştı.

İzlanda Başbakanı Bjarni Benediktsson yeni uygulamanın Salı gününden itibaren geçerli olacağını duyurdu.


Kaynak: Euronews

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/izlandadan-buyuk-karar/feed/ 0