bağımlılık – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Wed, 27 Feb 2019 13:50:54 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Dar Mükellef İşletmeye Yapılan Ödemelerden Vergi Kesintisi Yapılır mı? https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-isletmeye-yapilan-odemelerden-vergi-kesintisi-yapilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-isletmeye-yapilan-odemelerden-vergi-kesintisi-yapilir-mi/#respond Sun, 14 Oct 2018 09:00:39 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=16279 (GİB – ÖZELGE) 

Konu: Dar mükellef işletmeye yapılan ödemelerde vergi kesintisi

İlgide kayıtlı dilekçenizde,

– Genel Müdürlüğünüzün …………… Vergi Dairesi Müdürlüğüne bağlı olduğu, muhtasar beyanname yönünden …………… Vergi Dairesi Müdürlüğünün …………….. vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz,
            – ……………… İşletmeleri Bölge Müdürlüğünüzce 11/05/2011 tarihinde; “2109 Km’lik Doğal Gaz Boru Hattının Akıllı Pig İle Kontrolü İşi” için ihaleye çıkıldığı, anılan işin …………….. Mukimi ………………… unvanlı  işletme üzerinde kaldığı ve 01.07.2011 tarihinde sözleşme imzalandığı ve söz konusu  işletmenin Türkiye’de  kanuni ve iş merkezinin bulunmadığı,
            – Anılan işin teknik ve mühendislik işi olduğu ve ………………. gelen mühendislerin zaman zaman ihale süreci içerisinde Türkiye’ye gelerek kontrolünden sorumlu oldukları doğalgaz boru hattının içine taraflarınca temin edilen önce fırçalı “PİG” göndererek temizledikten sonra yine taraflarınca temin edilen “AKILLI PİG” diye tabir edilen bir cihazı boru hattının içine atarak elektro manyetik bir yöntemle boru çeperlerindeki anomalileri tespit eden özel bilgisayar programları marifetiyle Müdürlüğünüze rapor hazırlamaları işinin söz konusu işin mahiyetini oluşturduğu,
            – İhale konusu iş devam etmekte iken söz konusu  işletmenin “……………………… Ankara/Türkiye Şubesi” unvanı ile ………………. adresinde 13.06.2013 tarih ve 8341 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde işyeri ve ilan işleminin yapıldığı, şube müdürünün belirlenerek yetkisinin tanımlandığı,
            – Müdürlüğünüzce yine 09.07.2013 tarihinde “Doğal Gaz Boru Hattının Akıllı Pig İle Kontrolü İşi” için ihlaleye çıkıldığı, 260 takvim günü süreli işin yine ………………… mukimi ……………………… unvanlı işletme üzerine kaldığı ve 19.08.2013 tarihinde sözleşme imzalandığı, söz konusu firmanın bu işe ilişkin sözleşme imzalanması konusunda Türkiye’de mukim ………………. mümessillik firmasına yetkilendirme yapıldığı,
            – Firma temsilcisince Bölge Müdürlüğünüze sunulan yazı ekinde, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması kapsamında …………… Vergi Dairesince taraflarına verilen yazıyı şirketinize sunarak, Bölge Müdürlüğünüzce yapılan tevkifata ilişkin düzeltme işlemi yapılarak söz konusu firmaya iadesini talep ettikleri,
            belirtilerek söz konusu işletmenin 11.05.2011 tarihli ihale ile Müdürlüğünüzden aldığı teknik ve mühendislik işi nedeniyle 13.06.2013 tarihine kadar olan hakkedişlerinden Türkiye’de sabit bir yere sahip olmadığı için Türkiye’nin vergileme hakkı olup olmadığı, Türkiye’nin vergileme hakkı yok ise şirketinizce yapılan ve daha önce bağlı bulunduğunuz ………….. Vergi Dairesi Müdürlüğüne ve sonrasında ……………… Vergi Dairesi Müdürlüğüne yatırılan tevkifatların nasıl bir işlemle tarafınızca düzeltileceği, anılan tevkifatların adı geçen firmaya iade edilip edilmeyeceği ve 13.06.2013 tarihinden sonra vergi uygulamasında nasıl bir yol izleneceği, bahsi geçen işler için tarafınızca gelir vergisi kesintisi yapılıp yapılamayacağı ve adı geçen işletme tarafından Türkiye’de vergi kimlik numarası tescil ettirilerek Türkiye’deki işyeri adına şirketinize fatura kesilip kesilmeyeceği hususlarında tam ve dar mükellefiyet esasları ile Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları kapsamında vergi uygulamalarıyla ilgili olarak tereddüt oluştuğu belirtilerek görüş talep edilmektedir.

5520 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında; Kanunun 1 inci maddesinde sayılan kurumlardan, kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların, dar mükellefiyet esasına göre sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergilendirileceği hükmü yer almakta olup üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar sayılmıştır.

Aynı maddenin dördüncü fıkrasında da bu maddede belirtilen kazanç veya iratlar ile gelir unsurlarının Türkiye’de elde edilmesi ve Türkiye’de daimi temsilci bulundurulması konularında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun 7’nci maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendine göre dar mükellefiyete tabi kimseler bakımından serbest meslek faaliyetlerinin Türkiye’de icra edilmesi veya Türkiye’de değerlendirilmesi halinde serbest meslek kazancı Türkiye’de elde edilmiş sayılacaktır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 30’uncu maddesinde ise dar mükellefiyete tâbi kurumların maddede sayılan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dâhil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır. Mezkur maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre dar mükellefiyete tâbi kurumların Türkiye’de elde ettikleri serbest meslek kazançları üzerinden yapılacak tevkifat oranı 12.01.2009 tarihli ve 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile petrol arama faaliyeti dolayısıyla sağlanacak serbest meslek kazançlarında %5, diğer serbest meslek kazançlarında ise %20 olarak belirlenmiştir.

ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASINA GÖRE

Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşik Arap Emirlikleri Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması 01.01.1995 tarihinden itibaren uygulanmakta olup söz konusu Anlaşmanın “Serbest Meslek Faaliyetleri” başlıklı 14’üncü maddesi;

“1. Bir Akit Devlet mukiminin serbest meslek faaliyetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetler dolayısıyla elde ettiği gelir, bu kişi diğer Akit Devlette faaliyetlerini icra etmek için sürekli kullanabileceği bir sabit yere sahip olmadıkça, yalnızca bu Devlette vergilendirilebilecektir. Eğer kişi böyle bir sabit yere sahip olursa, gelir bu diğer Devlette, bu sabit yere atfedilebilen miktarda sınırlı olmak üzere vergilendirilebilir.

2. “Serbest meslek faaliyetleri” terimi, özellikle bağımsız olarak yürütülen bilimsel, edebi, artistik, eğitici ve öğretici faaliyetleri, bunun yanı sıra doktorların, avukatların, mühendislerin, mimarların, dişçilerin ve muhasebecilerin bağımsız faaliyetlerini kapsamına alır.”
hükümlerini öngörmektedir.

Buna göre, Birleşik Arap Emirlikleri mukimi şirketin serbest meslek faaliyetlerini Türkiye’de bir sabit yer vasıtasıyla gerçekleştirmesi  halinde elde edilen gelirlerin Türkiye’de vergilendirilmesi gerekmektedir.

Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarında kullanılan “iş yeri” ve “sabit yer” terimleri arasında vergilemenin yorumlanması açısından bir farklılık bulunmamakta; “iş yeri” terimi daha çok ticari ve sınai faaliyetlerle ilgili olarak kullanılmaktadır. Anlaşmaların serbest meslek faaliyetlerini düzenleyen 14’üncü maddelerinde “sabit yer” terimi kullanılırken, ticari kazançları düzenleyen 7’nci maddelerinde bunun yerini “iş yeri” terimi almaktadır. Bu nedenle, Birleşik Arap Emirlikleri Anlaşması’nın 14’üncü maddesinde bahsedilen “sabit yer” in diğer ülkede oluşup oluşmadığı Anlaşma’nın “İş yeri” başlıklı 5 inci maddesi çerçevesinde tespit edilebilecektir.

“İş yeri” tanımı ise Anlaşmanın 5’inci maddesinde yapılmıştır. İş yerinin oluşup oluşmadığının tespitinde, faaliyetin niteliğine uygun olarak kullanılan yerin münhasıran söz konusu faaliyete tahsis edilmesinin gerekmediği, aynı şekilde başka teşebbüs ile paylaşılması veya başka bir teşebbüse ait olması durumunda da bu yerin işe ilişkin vasfını değiştirmeyeceği ve belli bir alanda faaliyetlerin süreklilik arz edecek şekilde icra edilmesinin de sabit yerin varlığı için yeterli olduğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Anlaşmanın 5’inci maddesinin ikinci fıkrasında yönetim yeri, şube, büro, fabrika, atölye, maden ocağı, petrol veya doğal gaz kuyusu, taş ocağı veya doğal kaynakların çıkarıldığı diğer herhangi bir yer ve on iki ayı aşan bir süre devam eden bir inşaat şantiyesi, yapı veya tesis projesinin iş yeri oluşturacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, anılan maddenin dördüncü fıkrasında daimi temsilcilik düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre, bir kişi, bir Akit Devlette diğer Akit Devletin teşebbüsü adına hareket eder ve bu fıkra kapsamında belirtilen faaliyetleri temsil ettiği teşebbüs adına yürütürse bu durumda bu faaliyetler diğer Akit Devletin teşebbüsü için bir işyeri oluşturacaktır.

Maddenin bağımsız temsilciliğe ilişkin beşinci fıkrasında ise bir teşebbüsün bir Akit Devlette işlerinin yalnızca, kendi işlerini olağan şekilde devam ettiren bir simsar, bir genel komisyon acentası veya bağımsız statüde diğer herhangi bir acenta vasıtasıyla yürüttüğü için o Devlette bir iş yerine sahip kabul olunmayacağı hükmü yer almaktadır.

Bu hükümler uyarınca, dördüncü fıkra kapsamında gerçek veya tüzel kişilerin, diğer akit devletin bir teşebbüsü namına hareket etmesi ve bu teşebbüs adına devamlı olarak mukavele akdetme yetkisi kullanmaları durumunda, bu kişiler beşinci fıkrada belirtilen bağımsız nitelikteki temsilciler kapsamında değerlendirilmeyecekler ve bu faaliyetler nedeniyle temsil ettikleri teşebbüsün bir iş yerini oluşturacaklardır.

Ayrıca, dördüncü fıkra hükümlerinde yer alan “mukavele akdetme yetkisi”nin dar çerçevede yorumlanmaması, temsilci ile teşebbüs arasında “bağımlılık” ilişkisinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu çerçevede, Anlaşmanın temsilciliğe ilişkin hükümlerinin uygulanması bakımından, temsilcinin, teşebbüs adına herhangi bir sözleşme akdetme yetkisi olmasa dahi, sözleşmenin gerekli bütün ön şartlarını (müzakereler, fiyat/bedel pazarlığı vb.) yerine getirmesi, ticari faaliyetlerinin tamamını doğrudan veya dolaylı olarak teşebbüsün emir ve talimatları uyarınca gerçekleştirmesi veya temsilcinin teşebbüs namına gerçekleştirdiği faaliyetlerinin temsilcinin olağan faaliyetlerini aşacak bir nitelik arz etmesi gibi durumlarda, yurt dışında yerleşik teşebbüsün, temsilcinin bulunduğu ülkede bir işyerine sahip olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, Birleşik Arap Emirlikleri mukimi işletmenin Türkiye’de bir işyeri olmaksızın icra edeceği serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla elde edeceği gelirleri vergileme hakkı Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait olacaktır.

   Ancak, Birleşik Arap Emirlikleri mukimi işletmenin 11.05.2011 tarihinde ihaleye çıkarılan ve 01.07.2011 tarihinde sözleşmesi imzalanan 2109 km’lik Doğal Gaz Boru Hattının Akıllı Pig ile Kontrolü İşi ile ilgili olarak yaptığı özelge başvurusuna istinaden, daha önce, bu işletme için Türkiye’de işyeri oluştuğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Bu kapsamda, Birleşik Arap Emirlikleri mukimi işletmenin Türkiye’de sahip olduğu yer vasıtasıyla gerçekleştirdiği serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla, bu sabit yere atfedilebilen miktarla sınırlı olmak üzere, kendisine yapılan ödemelerin tamamı üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine istinaden ödemeyi yapanlarca %20 oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılacağı tabiidir.

Kaynak: Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
16 Şubat 2015 Tarih ve 38418978-125[30-14/12]-157 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/dar-mukellef-isletmeye-yapilan-odemelerden-vergi-kesintisi-yapilir-mi/feed/ 0
Dışa Bağımlılık NEDİR? https://www.muhasebenews.com/disa-bagimlilik-nedir/ https://www.muhasebenews.com/disa-bagimlilik-nedir/#respond Tue, 27 Feb 2018 13:46:08 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=48720 Dışa Bağımlılık
(External Dependency)

Kendi teknoloji ve sanayi altyapısını oluşturmakta yetersiz kalan ülkelerde üretim için gerekli olan yatırım malları, hammadde veya ara malların diğer ülkelerden ithal edilerek karşılanması, söz konusu madde ve hammaddelerin yurt içinde üretilememesidir.

 

 


Kaynak: TCMB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


 

]]>
https://www.muhasebenews.com/disa-bagimlilik-nedir/feed/ 0
Mesul Müdür Sözleşmesi İle Çalışan Kişinin İşten Çıkarılması Halinde Ücret Alacakları Ödenir mi? https://www.muhasebenews.com/mesul-mudur-sozlesmesi-ile-calisan-kisinin-isten-cikarilmasi-halinde-ucret-alacaklari-odenir-mi/ https://www.muhasebenews.com/mesul-mudur-sozlesmesi-ile-calisan-kisinin-isten-cikarilmasi-halinde-ucret-alacaklari-odenir-mi/#respond Tue, 13 Feb 2018 08:00:02 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17718 KONU: Mahkemece Davacının Bağımlı Çalışıp Çalışmadığı, İşveren Vekili Olup Olmadığı Değerlendirilmemiştir. Sözleşme İçeriği Yorumlanmalı, Bu Konuda Tanık Beyanları Değerlendirilmeli Ve Sonucuna Göre İş İlişkisi Olup Olmadığı Açıklığa Kavuşturulmalıdır.

İLGİLİ KANUN MADDELERİ:
6098/md.19

6100/md.33
4857/md.1,2,4,5,6,8

Davacı, kıdem tazminatı ile hafta tatili ücreti, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, izin ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

A) DAVACI TALEBİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin gerekçe gösterilmeden ve haksız olarak işveren tarafından feshedildiğini, ödenmeyen alacakları olduğunu belirterek, kıdem tazminatı ile hafta tatili ücreti, fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti, izin ücreti ve ücret alacaklarını talep etmiştir.

B) DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili, taraflar arasında hizmet ilişkisinin bulunmadığını, taraflar arasında mesul müdürlük sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında davalıya ait lokantanın davacı tarafından işletildiğini davalının davacının işvereni olmadığını, işverenin bizzat davacı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C) YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ VE YARGILAMA SÜRECİ:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, taraflar arasında hizmet ilişkisinin bulunmadığı, davacının iddia ettiği tarihlerde davalıya ait işyerinde işçi olarak çalıştığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

D) TEMYİZ:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

E) GEREKÇE:
Usul açısından her ne kadar davalı taraf süresinde cevap dilekçesini sunmamış ve daha sonra cevap dilekçesi bildirilmiş ve delil sunulmuş olması üzerine davalı taraf savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesine muvafakat etmediklerini bildirmiş ise de mahkemece değerlendirilen sözleşme davacı tarafından da sunulduğundan ve cevap vermemiş davalı davayı inkâr etmiş sayıldığından, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Kaldı ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19 ve 6100 sayılı HMK.’un 33. maddeleri uyarınca yargıç tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Yargıç aradaki sözleşmesel ilişkiyi yorumlar, sözleşme türünü ve içeriğini kendisi belirler. Tarafların gerçek ve ortak iradelerini esas alır. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin nitelendirilmesi yargıca aittir.

Diğer taraftan, belirtmek gerekir ki, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. Maddesine göre; İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur. 5521 sayılı kanunun 1. Maddesinin 1. Fıkrasında belirtilen İş Kanunu, şu an yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Keza 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1’inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4’üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Bu nedenle 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkları, iş mahkemelerinde çözülecektir. İş mahkemesinin diğer kanunlardaki ayrık düzenlemeler hariç görevli olması için taraflar arasında iş ilişkisi bulunması gerekir. Taraflar arasındaki ilişkinin iş ilişkisi dışında diğer iş görme edimi içeren özel sözleşmeler (vekalet, eser, ortaklık gibi) olması halinde genel hukuk mahkemelerinin (görev uyuşmazlığı), statü hukuku kapsamında olması halinde ise idari yargının görevli olması (yargı yolu uyuşmazlığı) söz konusu olacaktır. Mahkemece taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığı gerekçesine göre iş mahkemesi görevli olmayacaktır. O nedenle kabule göre genel mahkemeler görevli olacağından görev yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddi yerine esastan reddine karar verilmesi hatalıdır.

Uyuşmazlığın esasına gelince;
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.

İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. Bağımlılık iş sözleşmesini karakterize eden unsur olup, genel anlamıyla bağımlılık, hukuki bağımlılık olarak anlaşılmakta olup, işçinin belirli veya belirsiz bir süre için işverenin talimatına göre ve onun denetimine bağlı olarak çalışmasını ifade eder.

İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini; işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır.
* İşin işverene ait işyerinde görülmesi,
* Malzemenin işveren tarafından sağlanması,
* İş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması,
* İşin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi,
* Bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi,
* Ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır.

Sayılan bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin bir ölçü teşkil etmez. İşçinin, işverenin belirlediği koşullarda çalışırken, kendi yaratıcı gücünü kullanması, işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bu bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz.

Yukarda sayılan ölçütler yanında, özellikle bağımsız çalışanı, işçiden ayıran ilk kriter, çalışan kişinin yaptığı işin yönetimi ve gerçek denetiminin kime ait olduğudur. Çalışan kişi işin yürütümünü kendi organize etse de üzerinde iş sahibinin belirli ölçüde kontrol ve denetimi söz konusuysa, iş sahibine bilgi ve hesap verme yükümlülüğü varsa, doğrudan iş sahibinin otoritesi altında olmasa da bağımlı çalışan olduğu kabul edilebilir. Bu bağlamda çalışanın işini kaybetme riski olmaksızın verilen görevi reddetme hakkına sahip olması (ki bu iş görme borcunun bir ifadesidir) önemli bir olgudur. Böyle bir durumda çalışan kişinin bağımsız çalışan olduğu kabul edilmelidir.

Çalışanın münhasıran aynı iş sahibi için çalışması da yeterli olmasa da aralarında bağımlılık ilişkisi bulunduğuna kanıt oluşturabilir.

Dikkate alınabilecek diğer bir ölçütte münhasıran bir iş sahibi için çalışan kişinin, ücreti kendisi tarafından ödenen yardımcı eleman çalıştırıp çalıştırmadığı, işin görülmesinde ondan yaralanıp yararlanmadığıdır. Bu durumun varlığı çalışma ilişkisinin bağımsız olduğunu gösterir.

Keza, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur”. İşveren vekili ile işveren arasında iş ilişkisi bulunur.

Mahkemece gerekçe de değerlendirilen taraflar arasındaki mesul müdürlük sözleşmesinde, ” önceden çalışılan muhasebeci … ile çalışmaya devam edileceği, 5. maddesi gereğince, işletmeye veresiye borcu olan müşterilere ilişkin borç tahsilatından mesul müdür …’nin sorumlu olduğu ve yapılan tahsilatlarda işletme sahibine hesap vereceği ancak hiç bir şekilde geri ödeme yapmayarak tahsilat bedellerini işletme için kullanılacağı, 6. maddesi gereğince, işletme sahibinin … ile yapmış olduğu sözleşmenin aynı şekilde mesul müdür … tarafından yeniden yapılandırılabilme hakkına sahip olduğu, ayrıca anlaşmanın devam edip etmeme konusunda karar verme ve başka bir firma ile anlaşma yetkisine sahip olacağı gibi pozitif yükümlülükler yanında, sözleşmenin 8. maddesinde, mesul müdür …’nin işletmede …. ve … adındaki işçileri kesinlikle işe alamayacağı ve hiç bir şekilde görev veremeyeceği ve duvardan indirilmemesi gereken tablo ve sözlere kadar bazı negatif yükümlülüklerin ayrıntılı olarak düzenlenmiş olduğu, ancak taraflar arasında işçi/işveren sözleşmesinin önemli unsurlarından biri olan ücretten bahsedilmediği gibi sözleşmenin 3. maddesi gereğince, sözleşme anına kadar doğan borçlardan davalı … …’in, bundan sonra sözleşme süresince çıkacak ve doğacak borçlar, ruhsat, …, vergi, sigorta, elektrik, su, çevre, temizlik vergileri ve telefon giderlerinden davacının sorumlu olacağının yazdığı yine sözleşmenin yeni firmalar ile sözleşme yapma anlaşma ile devam etmeye karar verip vermeme noktasında yine davacıya yetki verildiği, normal işçi/işveren ilişkisinde söz konusu bu giderlerin işverene ait olacağı, hayatın olağan akışında bunlardan işçinin sorumlu olmasının beklenilemeyeceği gibi başka şirketlerle anlaşma yapma ve devam etme yetkisinin işçide olamayacağı tüm sözleşme bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraflar arasında mesul müdürlük sözleşmesi adı altında iş yerinin devren kiraya verilmiş olduğu, bu hususun davalının cevap dilekçesinde belerttiği ” …içkili lokanta olarak kiralanması halinde iş yeri ruhsatının değiştirilmesi zorunlu olduğundan ve yetkili olan …. tarafından değişiklik yapılmasına izin verilmediğinden bahsi geçen iş yerinin içki ruhsatı iptal edilebilir gerekçesi ile kira sözleşmesi yerine iş yerinin aynı şekilde çalıştırılmak üzere noterde yapılan mesul müdür vekaleti ile iş yerinin davacıya kira bedeli karşılığında işletmesinin devredildiği” belirtilmiştir.

Mahkemece yukarda belirtilen hukuki olgular üzerinde durulmamış, davacının bağımlı çalışıp çalışmadığı, işveren vekili olup olmadığı değerlendirilmemiştir. Sözleşme içeriği yorumlanmalı, bu konuda tanık beyanları değerlendirilmeli ve sonucuna göre iş ilişkisi olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Eksik inceleme ile ve usule aykırı olarak karar verilmesi isabetsizdir.

F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Yargıtay – 9. Hukuk Dairesi – E. 2015/28742 – K. 2016/5393 – T. 09.03.2016

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/mesul-mudur-sozlesmesi-ile-calisan-kisinin-isten-cikarilmasi-halinde-ucret-alacaklari-odenir-mi/feed/ 0
Sigortalıların Hizmetlerine Ait Tespit Nasıl Yapılır? https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-hizmetlerine-ait-tespit-nasil-yapilir/ https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-hizmetlerine-ait-tespit-nasil-yapilir/#respond Tue, 05 Dec 2017 07:45:54 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=18297 KONU: Hizmet Tespiti
Davacının Çalışmasının Gerçekliği, İşin Ve İşyerinin Kapsam Ve Niteliğiyle Süresinin Belirlenebilmesi Amacıyla; Taraflar Arasında Yapılan Süt Toplama İhalesi Veya Sözleşme Bulunup Bulunmadığı, Davalı Birlik Tarafından Davacıya Tahsis Edilen Bir Araç (Süt Tankeri) Bulunup Bulunmadığı Araştırılmalı, Bulunması Halinde Bu Aracın Kime Ait Olduğuna Dair Kayıtlar Getirtilmeli, Benzin V.B. Giderlerinin Kimin Tarafından Karşılandığı, Toplanan Sütün Bozulması Halinde Mesuliyetin Kime Ait Olduğu, Davacıya Yapılan Herhangi Bir Ücret Ödemesi Bulunup Bulunmadığı, Gibi Hususlar Netliğe Kavuşturulmalı; Toplanan Tüm Deliller Değerlendirilerek Hizmet Akdinin Varlığı Saptanacak Olursa; Bu Durumda Fiili Çalışmanın Süresi Tespit Edilmeli Ve Varılacak Sonuç Uyarınca Bir Karar Verilmelidir.

İLGİLİ KANUN MADDELERİ:
(506/md.2,3)

5510/md.3,4,5,6
(818/md.313)
4857/md.13,63

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi… tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

DAVACININ İSTEMİ:
01.05.2011-02.07.2014 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde hizmet akdine tabi süt toplayıcısı olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin olup, mahkemece yapılan yargılamada hizmet akdi ilişkisinin bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 2. maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları belirtildikten sonra, 3. maddesinde kimlerin bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları ve hangi kişiler hakkında bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı açıklanmış, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı… Kanununun 4., 5., 6. maddelerinde de benzer düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, akitte öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, maddelerde belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır. 506 sayılı Kanunda tanımı yapılmayan hizmet akdinin, 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde, 818 sayılı Borçlar Kanununda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade ettiği bildirilmiştir.

Pozitif hukukumuzda mülga 818 sayılı Kanunun 313 ve 354. maddelerinde düzenlenen akit; işçinin belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görmeyi, iş sahibinin de kendisine ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir sözleşme olarak tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, sözleşmenin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de 506 ve 5510 sayılı Kanunların sistematiği ve diğer maddelerinin düzenleniş şekline göre, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekmektedir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır.

Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanununun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. Bu tür hizmet tespiti davalarında tam gün üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup çalışmanın kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63. madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir.

Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Bu bakımdan, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; taraflar arasında yapılan süt toplama ihalesi veya sözleşme bulunup bulunmadığı, davalı birlik tarafından davacıya tahsis edilen bir araç (süt tankeri) bulunup bulunmadığı araştırılmalı, bulunması halinde bu aracın kime ait olduğuna dair kayıtlar getirtilmeli, benzin vb. giderlerinin kimin tarafından karşılandığı, toplanan sütün bozulması halinde mesuliyetin kime ait olduğu, davacıya yapılan herhangi bir ücret ödemesi bulunup bulunmadığı, müstahsillerin süt paralarını kimden aldığı, davalı işveren tarafından davacıya ödenen süt ücreti ile müstahsillere ödenen süt ücreti arasında bir fark bulunup bulunmadığı, günde ortalama kaç saat çalıştığı, ne kadar miktarda süt topladığı, sütlerin kendisine getirilip teslim edilip edilmediği, şayet kendisi topluyor ise günde ortalama ne kadar mesafe katettiği gibi hususlar netliğe kavuşturulmalı, süt müstahsilleri, görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azaların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde, giderilmeli, böylelikle öncelikle taraflar arasında hukuki ilişkinin varlığı ve niteliği ortaya konulmalı, toplanan tüm deliller değerlendirilerek hizmet akdinin varlığı saptanacak olursa; bu durumda fiili çalışmanın süresi tespit edilmeli ve varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.

Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:
Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 04.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Yargıtay-10. Hukuk Dairesi-E. 2016/3655-K. 2016/4815-T. 04.04.2016

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/sigortalilarin-hizmetlerine-ait-tespit-nasil-yapilir/feed/ 0
Büyükşehir Belediyesine Bağlı Su İdaresinin Ana Faaliyet Konusu Dışında Yapacağı Hizmetler Karşılığında Elde Edeceği Kazançlar Vergiye Tabi midir? https://www.muhasebenews.com/buyuksehir-belediyesine-bagli-su-idaresinin-ana-faaliyet-konusu-disinda-yapacagi-hizmetler-karsiliginda-elde-edecegi-kazanclar-vergiye-tabi-midir/ https://www.muhasebenews.com/buyuksehir-belediyesine-bagli-su-idaresinin-ana-faaliyet-konusu-disinda-yapacagi-hizmetler-karsiliginda-elde-edecegi-kazanclar-vergiye-tabi-midir/#respond Mon, 24 Jul 2017 05:00:23 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=16524 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Büyükşehir Belediyesine bağlı su idaresinin IGPS Sabit Referans İstasyonunu kullanımı karşılığında alacağı bedelin kurumlar vergisine tabi olup olmadığı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ….. Vergi Dairesi Müdürlüğünde katma değer vergisi ve stopaj yönünden mükellefiyetinizin bulunduğu ve kurumunuzun Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından geliştirilen, IGPS Sabit Referans İstasyonunun bedel karşılığında vatandaşların kullanımına açılacağından bahisle, ana faaliyet konusu dışında olan bu hizmet karşılığında kurumunuzun elde edeceği kazançların kurumlar vergisine tabi olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, iktisadi kamu kuruluşlarının kazançlarının verginin konusu kapsamına alındığı; 2’nci maddesinin üçüncü fıkrasında Devlete, il özel idarelerine, belediyelere, diğer kamu idarelerine ve kuruluşlarına ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve birinci ve ikinci fıkralar dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerin iktisadi kamu kuruluşu olduğu; aynı maddenin altıncı fıkrasında iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş yerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği, mal veya hizmet bedelinin sadece maliyeti karşılayacak kadar olması, kar edilmemesi veya karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (ı) bendinin 1 numaralı alt bendinde de; il özel İdareleri, belediyeler ve köyler ile bunların oluşturdukları birlikler veya bunlara bağlı kuruluşlar tarafından işletilen kanal, boru ve benzeri yollarla dağıtım yapan su işletmelerinin kurumlar vergisinden muaf olduğu hükme bağlanmış olup konuya ilişkin açıklamalara 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin  “4.10. İl özel idareleri, belediyeler ve köyler ile bunların oluşturdukları birlikler veya bunlara bağlı kuruluşlar tarafından işletilen işletmeler” bölümünde yer verilmiştir.

Ayrıca, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin (2.3.1.) bölümünde, iktisadi kamu kuruluşunun ticari, sınai veya zirai bir işletme oluşturup oluşturmadığı hususunda, bu Tebliğin “2.4. Dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler” başlıklı bölümünde yapılan açıklamaların dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

Söz konusu Genel Tebliğin (2.4.) bölümünde işletmelerin belirgin özelliklerinin bağlılık, devamlılık ve faaliyetin ticari, sınai veya zirai bir mahiyet arz etmesi; diğer bir anlatımla iktisadi işletmenin unsurlarının ticari faaliyetin de temel özelliklerinden olan, bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı ya da hizmet ifaları gibi faaliyetler olduğu; Kanunun bu gibi halleri tek tek saymak yerine, dernek ya da vakıf tarafından piyasa ekonomisi içerisinde icra edilen tüm iktisadi faaliyetleri kapsamına aldığı açıklanmıştır.

Genel Tebliğin aynı bölümünde, ticari organizasyonun sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartlardan tümü veya bir kısmının yerine getirilmek suretiyle belirli şekilde kurulmuş olacağı; bu takdirde bu organizasyon içinde bir takvim yılında veya iki veya üç yılda tek bir işlem yapılmış olsa dahi ticari faaliyetin varlığının kabul edileceği açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre; Genel Müdürlüğünüzün ana faaliyet konusu dışında olan IGPS Sabit Referans İstasyonunun bedel karşılığında vatandaşların kullanımına açılması dolayısıyla oluşacak iktisadi kamu kuruluşu nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi gerekmekte olup bu hizmet karşılığında elde edilen kazançlar kurumlar vergisine tabidir.

Kaynak: Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı
17 Şubat 2016 Tarih ve 49327596-125[KVK.2013.ÖZ.2]-55 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/buyuksehir-belediyesine-bagli-su-idaresinin-ana-faaliyet-konusu-disinda-yapacagi-hizmetler-karsiliginda-elde-edecegi-kazanclar-vergiye-tabi-midir/feed/ 0