aşı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sun, 21 Nov 2021 09:25:16 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Covid-19 Aşısı olmayan bir personeli işveren tazminatsız olarak işten çıkartabilir mi? https://www.muhasebenews.com/covid-19-asisi-olmayan-bir-personeli-isveren-tazminatsiz-olarak-isten-cikartabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/covid-19-asisi-olmayan-bir-personeli-isveren-tazminatsiz-olarak-isten-cikartabilir-mi/#respond Sun, 21 Nov 2021 04:30:33 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=117392 Mimarlık ofisi olan bir mükellefimin personeli Covid-19 aşısı olmayı reddediyor. Mükellefim’de personelinden her hafta için PCR Testi istiyor. Personeli PCR testi yapmayı kabul ediyor fakat ücretini mükellefimden talep ediyor. Ücret ödemeyi de mükellefim kabul etmiyor. Personel 4 yıllık mimar ve ücreti de yüksek. 

1-) Böyle bir itilaflı durumda işverenin işçiyi tazminatsız işten çıkarma hakkı var mıdır? 

2-) Böyle bir durumda nasıl bir uygulama yapmayı tavsiye edersiniz?

1.İşçinin iş hayatındaki yükümlülükleri açısından ele alındığında ise 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çalışanların yükümlülüklerini 19. Madde ‘de düzenlemiştir. 

Maddeye göre:” Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlüdür.” 

Dolayısıyla Covid-19 tedbirleri kapsamında aşı olmayan işçi aynı zamanda iş sağlığını da tehlikeye düşürmeme yükümlülüğünü ihlal etmiş de kabul edilebilir. İşverenin iş hayatında sağlık ve güvenliğin korunmasıyla ilgili yükümlülüğü ve bulaşıcı hastalıklara karşı tedbir amaçlı geçerli fesih hakkı bir arada değerlendirildiğinde; işçinin Covid-19’a karşı gerekli tedbirleri almaması, dolayısıyla diğer çalışanlar açısından tehlike oluşturması işveren için geçerli fesih nedeni oluşturacak; işçinin işverene karşı işe iade davası açma yolu kapanmış olacaktır. Ancak söz konusu fesih işverene haklı nedenle fesih hakkı tanıyıp tanımayacağına yargı karar verecek olup işin sonunda işverenin tazminat da ödemesi gerekebilir. 

2.Konu ile ilgili Çalışma Bakanlığı’nın çalışması var. Aşı olmayan işçinin iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi diye. Bakanlık alan daraltması yapıp alışveriş merkezleri toplu taşımalara aşı olmadan kullanamayacağını düzenledi. Şimdi sıra aşı olmayan işçinin işten çıkarılması beklenilmektedir.


Kaynak: ismmmo,GİB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/covid-19-asisi-olmayan-bir-personeli-isveren-tazminatsiz-olarak-isten-cikartabilir-mi/feed/ 0
Yüz yüze eğitime 6 Eylül Pazartesi günü gerekli tedbirler alınarak başlanacak https://www.muhasebenews.com/yuz-yuze-egitime-6-eylul-pazartesi-gunu-gerekli-tedbirler-alinarak-baslanacak/ https://www.muhasebenews.com/yuz-yuze-egitime-6-eylul-pazartesi-gunu-gerekli-tedbirler-alinarak-baslanacak/#respond Tue, 31 Aug 2021 16:00:11 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=114677 Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 2021-2022 eğitim öğretim döneminde yüz yüze eğitimin tam zamanlı ve tüm kademelerde başlatılmasına ilişkin detayları açıkladı. 2021-2022 eğitim ve öğretim yılının tüm kademe ve tüm sınıf seviyelerinde, 6 Eylül Pazartesi günü gerekli tedbirler alınarak haftada 5 gün yüz yüze eğitim ile başlatılacağını belirten Bakan Özer,  “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak birinci önceliğimiz, tüm sağlık önlemlerini alarak okulları açık tutmaktır. Bununla ilgili tüm önlemlerimizi de aldık. Bu önlemlerin takipçisi olacağız. Velilerimiz çok rahat olsunlar” diye konuştu.

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 2021-2022 eğitim öğretim döneminde yüz yüze eğitimin tam zamanlı ve tüm kademelerde başlatılmasına ilişkin detayları paylaştı.

Son 1,5 yılda tüm dünya genelinde Kovid-19 salgını sürecinin sıkıntılar doğurduğunu hatırlatan Özer, Millî Eğitim Bakanlığı olarak bu süreçte zaman zaman okulları açık tutarak zaman zaman uzaktan eğitimle özellikle EBA dijital platformu ve TRT EBA kanalları ile öğrencilerin yanında olmaya çalıştıklarını anlattı.

Özer, “2021-2022 eğitim ve öğretim yılını, tüm kademe ve tüm sınıf seviyelerinde 6 Eylül Pazartesi günü gerekli tedbirler alınarak haftada 5 gün yüz yüze eğitim ile başlatıyoruz.” açıklamasında bulunarak 1-3 Eylül’de okul öncesi ve ilkokul 1. sınıf öğrencileri için okullarda uyum haftası düzenleyeceklerini bildirdi.

Özer, “Öğrencilerimiz okullara belirli saatlerde gelecekler, okula alışmaya başlayacaklar, öğretmenleri ile diyaloglarını geliştirecekler. İnşallah bir sıkıntı olmadan tüm velilerimizin tüm öğretmenlerimizin tüm öğrencilerimizin beklentilerini yerine getirerek okullarımızı tam zamanlı olarak açacağız.” ifadelerini kullandı.

Okulların Kovid-19 salgınına karşı alınması gereken tüm önlemleri Sağlık Bakanlığı ile birlikte belirlediklerini belirten Özer, “Servislerdeki ve okullardaki hijyen tedbirleri, maske kullanımı, havalandırma gibi tüm ayrıntıları Sağlık Bakanlığı ile birlikte çalışarak alınması gereken önlemleri tüm valiliklere, tüm illerimize, tüm ilçelerimize bildirdik.” dedi.

Öğretmenlere Kovid-19 tedbirleri seminerleri verilecek

Bakan Özer, öğretmenlere yönelik yeni öğretim yılı mesleki çalışma dönemi faaliyetlerinin de 31 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında yapılacağını hatırlatarak bu yılki programda bazı değişiklikler yaptıklarını bildirdi. Bu seneki seminer haftasının içeriğini değiştirdiklerini belirten Özer, “Öğretmenlerimize yönelik bu yıl tamamen Kovid-19 salgınında okullarda alınması gereken tedbirler, öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin korunması ve süreçlerin çok dikkatli şekilde yürütülmesiyle ilgili Sağlık Bakanlığının önerileri doğrultusunda çok kapsamlı eğitim seminerleri hazırladık. Okul öncesi ve birinci sınıflar 1-3 Eylül’de okula başlayacağı için bu kademedeki öğretmenlerimize yönelik seminerleri 31 Ağustos’ta düzenleyeceğiz, 6 Eylül’de başlayacak diğer tüm kademelerdeki öğretmenlerimizin mesleki çalışma dönemi ise 1-3 Eylül’de gerçekleştirilecek.” diye konuştu.

“Eğitim öğretimi sürdürebilmemiz için öğrencilerimizi korumamız gerekiyor”

Yüz yüze eğitim döneminin başlamasıyla Kovid-19 tedbirleri kapsamında öğrencilerle bir araya gelmesi zorunlu olan öğretmen ve okul çalışanlarının aşı olmamaları durumunda haftada iki kez PCR testi ile taranmalarının isteneceğinin hatırlatılarak öğrencilere yönelik böyle bir uygulamanın olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine Özer, şöyle konuştu:

“Kamuoyunda bu konuda dezenformasyon söz konusu. Öncelikle net olarak ifade etmek isteriz ki öğrencilerimize yönelik aşı ve PCR testi zorunluluğu bulunmuyor. Burada kılavuzda da yer aldığı şekliyle sadece öğretmenlerimiz değil servis şoförlerinden, servislerde görevli yardımcı personel, okullardaki idari personel, kantin ve yemekhane çalışanlarına kadar eğitim-öğretim ortamına dahil olan tüm çalışanlarımız aşı olmak istiyorlarsa aşı olacaklar. Aşı zorunlu değil, süreç gönüllülük esasına göre işliyor. Öğrencilerimiz ile bir araya gelmesi zorunlu olan öğretmen ve okul çalışanlarımızın aşı olmayacaklarsa haftada 2 defa PCR testi yaptırma zorunluluğu var.”

Dünyadaki veriler, çocuklardan yetişkinlere bulaş oranının, yetişkinlerden çocuklara bulaş oranına göre çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla eğitim öğretimi sürdürebilmemiz için öğrencilerimizi korumamız gerekiyor. Öğrencilerimizin sağlıklı bir şekilde eğitim öğretime devam etmeleri için her türlü önlemi almak zorundayız.” 

Aşı olmayan köy okulu öğretmeni ve çalışanlarının PCR testi durumu

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yüz yüze eğitim kapsamında istenecek zorunlu PCR testlerinin devlet hastanelerinde ücretsiz yapılacağı yönündeki açıklamasını anımsatan Özer, “Ulaşım imkânı zor olan köy okullarımız gibi yerlerde görev yapan ve aşı olmayan okul çalışanlarımız ve öğretmenlerimizin PCR testleri ile ilgili de Sağlık Bakanlığımız ile çalışmalarımız devam ediyor. Sağlık Bakanlığı ekipleri ile oralarda (köy okulları) aşı olmayan öğretmenlerimizin ve çalışanlarımızın PCR testi yaptırmalarını sağlamak için çalışıyoruz.” bilgisini verdi.

Tüm okulların Kovid-19 durumu takip edilecek

Bakanlık tarafından Kovid-19 salgını sürecinde eğitim-öğretim ortamının sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla vaka ve temaslara yönelik süreçlerin takip edilebildiği elektronik takip sisteminin geliştirildiğini bildiren Özer, şunları söyledi:

“Velilerimiz rahat olsunlar. Okul bazlı ortaya koymuş olduğumuz Kovid-19 önlemleri için elektronik takip sistemimiz hazır. Okullarımız bu verileri kendileri kullanabildiği gibi ilçe milli eğitim müdürlüklerimiz ilçedeki tüm okulları bu sistem üzerinden takip edebilecekler. İl millî eğitim müdürlükleri, kendi ilçelerindeki süreçleri, aynı zamanda Bakanlık olarak ilgili genel müdürlüklerimiz, kendilerine bağlı tüm okullardaki süreçleri kontrol edebilecekler. Çoklu kontrolle, sistemin sağlıklı çalışabilmesi ile ilgili tüm önlemlerimizi almış bulunmaktayız.”

Bakan Özer, okul başlangıcında velilere olası hastalık durumunda bilgi paylaşabilmeleri için bilgilendirme formu verileceğini belirterek “Şunu net olarak ortaya koymamız lazım, burada bir taahhüt yok, bu konuyla ilgili zaman zaman kamuoyuna yansımalar var. Herhangi bir vaka durumunda okulun bilgilendirilmesiyle ilgili bir taahhütname şeklinde bir metin değil o, bu metin sadece okullar tarafından Kovid-19 süreçleri ile ilgili bilgilendirildiklerine dair metindir.” değerlendirmesinde bulundu. 

“Öğretmenlerimizin her türlü ihtiyacını karşılayacağız”

Okullardaki tıbbi maske kullanımına ilişkin önlemlere değinen Özer, yeni eğitim-öğretim döneminde tüm öğretmenlerin, personelin ve öğrencilerin okullara maske takarak geleceğini belirtti. Öğrenci, öğretmen ve personelin okullarda bulunduğu süre içerisinde yeniden maskeye ihtiyaç duymaları durumunda ücretsiz maske desteği verileceğini dile getiren Özer, şunları kaydetti:

“Şu anda 81 ildeki bütün okullarımıza maske teminiyle ilgili her türlü ödenekleri gönderdik. Okullarımız maske, dezenfektan, hijyen koşullarıyla ilgili her türlü yatırımlarını, stoklarını yaptılar. Özellikle belirtmek isterim ki okullarımızda kullanılacak tüm maske ve dezenfektanlar, mesleki teknik eğitim okullarımız ve kurumlarımızda, aynı zamanda halk eğitim merkezlerinde, özel eğitim meslek okullarında üretiliyor. Maskelerimizi ve dezenfektanlarımızı dışarıdan değil, kendi ihtiyacımızı karşılayacak şekilde 81 ilde yeniden yapılandırdık. Bu süreç içerisinde okullarımızda maskeyle ve diğer ihtiyaçla ilgili bir sıkıntı yaşanmayacak. Diğer taraftan öğretmenlerimiz için maske ve dezenfektandan oluşan bir hijyen kitini her ay ücretsiz olarak öğretmenlerimize vereceğiz. Öğretmenlerimizin bu alandaki her türlü ihtiyacını karşılayacağız.”

Özer, hayatın normalleştirilmesi için eğitimin normalleştirilmesi gerektiğini, Kovid-19 vaka sayısının şu an için sıfırlanmasının mümkün olmadığını vurgulayarak şöyle konuştu:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak birinci önceliğimiz, tüm sağlık önlemlerini alarak okulları açık tutmaktır. Bununla ilgili tüm önlemlerimizi de aldık. Bu önlemlerin takipçisi olacağız. Velilerimiz çok rahat olsunlar. Sonuçta bu konu çok paydaşlı bir konu. Sadece bizim öğretmen camiamızla ilişkili bir konu değil, aynı zamanda velilerimizi, çalışanlarımızı, servis şoförlerimizi, kantin ve yemekhane çalışanlarımızı ilgilendiren bir konu. Şu konuda hiçbir tereddüt yok: Tüm velilerimiz istiyor ki tüm sağlık önlemleri alınarak çocuklarımız okula girebilsin. O zaman hep iş birliği yapacağız. İstirhamım tüm velilerimizin, öğretmenlerimizin, çalışanlarımızın, Sağlık Bakanlığıyla birlikte hazırladığımız Kovid-19 Salgınında Okullarda Alınması Gereken Önlemler Rehberi’nde belirtilen tüm kuralları harfiyen yerine getirmeleri. Eğer biz bu kurallara uyarsak bu süreçleri çok rahat şekilde yönetebiliriz. Sıkıntılar olabilecek ama süreç içerisinde bunların hepsini çözebilecek durumdayız.”

Veli, öğretmen ve eğitim çalışanlarına aşı çağrısı

Velilerin PCR test sonuçlarının kontrol edilmeyeceğini dile getiren Özer, “Tabii velilerden istirhamımız aşılarını olmaları.” dedi. Velilerle ilgili bir izleme, takibin kesinlikle olmayacağının altını çizen Bakan Özer, tüm veli, öğretmen ve eğitim çalışanlarına aşı olmaları çağrısında bulundu.

“Okullara ziyaretçi kısıtı getirilecek”

Okulları mümkün olduğu kadar izole tutmayı istediklerini vurgulayan Özer, “Dışarıdan okula giriş çıkışları kontrol altına almak istiyoruz. Bunun için okul müdürlüklerimiz, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerimiz okullara ziyaretçi kısıtı getirecekler.” diye konuştu.

“Çocuklarımızın eğitimi, ülkemizin geleceği”

Özer, veli de olsa okula her giren vatandaşın HES kodunun kontrol edileceğini aktararak şunları kaydetti:

“HES kodunda herhangi bir olumsuzluk olmadığı zaman mutlaka maske takarak okul ortamına girecekler. Hepimiz hassas bir şekilde davranacağız. Çünkü çocuklarımızın eğitimi, ülkemizin geleceği. Artık bunun kesintiye uğramaması lazım. Şunu özellikle belirtmek isterim. Önlemleri aldığımız müddetçe eğitim öğretimi yüz yüze devam ettirebilme imkanımız var. Tüm velilerimize, öğretmenlerimize, servis ve kantin çalışanlarımıza seslenmek istiyorum. Öncelikle kendi sağlıkları sonra da öğrencilerimiz ve eğitimin yüz yüze devam edebilmesi için kurallarımıza uyalım. Her türlü sağlık önlemini alalım.”


Kaynak: T.C. Millî Eğitim Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yuz-yuze-egitime-6-eylul-pazartesi-gunu-gerekli-tedbirler-alinarak-baslanacak/feed/ 0
Nakliyecilerin yarışı kızıştı. Denenmişler mi, değişimciler mi? https://www.muhasebenews.com/nakliyecilerin-yarisi-kizisti-denenmisler-mi-degisimciler-mi/ https://www.muhasebenews.com/nakliyecilerin-yarisi-kizisti-denenmisler-mi-degisimciler-mi/#respond Sat, 19 Jun 2021 01:00:21 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=111021

Dr. Hakan ÇINAR
Akademisyen
hakan.cinar@mentorgumruk.com.tr


Pandemiydi, ekonomiydi, aşıydı, kısıtlamalardı, G7 idi, G20 idi, ithalat-ihracat idi, gümrük vergileriydi, vergi barışıydı; gündemde başlık bol, konuş konuş bitmiyor. Ben biraz konuyu değiştireyim, ticarete konu olan eşyaları ülkeler arası taşıyan uluslararası taşımacılara ve onların seçim mücadelesine değineyim dedim.

Bilmeyenler için, sektörde iki önemli dernek olduğunu belirtmek isterim. Bunlardan bir tanesi karayolu taşımacılardan oluşan UND, yani Uluslararası Nakliyeciler Derneği, diğeri ise taşıma ve lojistik hizmet üreten firmalardan oluşan UTİKAD. Her iki derneğimiz de ülke için değerli ve önemli. Ancak ilginçtir ki, her iki dernekte de kıran kırana geçecek iki seçim yaklaşıyor. İki derneğin de mevcut yönetimleri koltuğu kaptırmamanın hesabını yaparken, benzer bir zorlu koltuk çekişmesinin de konumuzla ilgili değil ama Galatasaray Spor Kulübü’nde de olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

Koltuklar kıymetli, koltuklar değerli, gelen vazgeçmeyi ve bırakmayı sevmiyor. UND’deki seçim önümüzdeki perşembe günü olduğu için ağırlıklı ona değineceğim, ancak UTİKAD’a dair duyumlarıma da kısa bir değinmeden geçmeyeyim. Söylentilere göre mevcut yönetim pandemi nedeniyle ertelenen Genel Kurul’ları fırsat bilerek muhalefetin elini zayıflatıyor imiş. Mevcut yönetimde de, adaylar arasında da sevdiğimiz dostlarımız var, hepsi de çok değerli. Rekabetin nedenini ise, bir değişim hareketi olarak yorumlayanlar ve değişim isteyenler oluşturmakta. Yine söyleme göre bunu destekleyenler bir hayli fazla. Son aldığım bilgiye göre seçim Eylül ayında.

UND’de seçimin kıran kırana geçeceğinin sinyallerini, seçim öncesi başlayan “UND Birlikte Güçlüyüz” hareketi zaten belli etmişti. Fevzi Çakmak bu grubun adayı. Mevcut Başkan Çetin Nuhoğlu, her seçim öncesi herhalde artık bırakacak spekülasyonlarına bu kez çok fırsat vermeden adaylığını erken açıkladı. Başkan propagandalarını çok yüksek tondan yaparken, rakiplerinin de oldukça hazırlıklı olduklarını söylemeliyim. Bir seçim manifestosu ile söylemlerini dile getirmeleri ve önemli bir kollektif çalışmayla ortaya çıkmış olmaları, kısaca organize davranmaları bir hayli değerli. Ülke için dış ticaret, dış ticaret için hizmet sektörlerinin çok önemli olduğunu her daim dile getiririm. Taşımacılığın da, benim de içerisinde yer aldığım gümrük müşavirliği sektörünün de, antrepo depo hizmetleri veren tüm oyuncularının da dış ticaretimizin gelişmesinde çok büyük yeri ve önemi var. O yüzden STK’larımızın gücü ve sürdürülebilirliği, üyelerini kucaklayan nitelikte olması da son derece kıymetli.

Peki, fark yaratacağını ve herkesi kucaklayacağını iddia eden UND’nin birlikte güçlüyüz hareketi, namı diğer muhalefet acaba neler diyor manifestosunda diye şöyle bir baktığımda, kurumsallığı kalıcı kılmak için başkanlık süresini iki dönem ile sınırlandıracağız söylemleri dikkat çekici. Mevcut başkanın en çok eleştirilen yönü üzerine özel bir madde geliştirmişler. Yanı sıra Yüksek İstişare Kurulu’nu geliştirecekleri, geniş katılımlı Ortak Akıl Çalıştayı projeleri, bugüne kadar UND’ye hiç üye olmamış meslektaşları için özel bir kampanya ile yapıyı genişletecekleri, şeffaflığı ön plana çıkartmaya dair söylemleri de çok değerli. Sürücü ihtiyacına yönelik projeler, Karayolu İş Kanunu için gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmalar, müşteri memnuniyet anketleri, yurtdışı irtibat ofisleri ve ülke lojistik performans endeksini yükseltmek için kurulması öngörülen teknik komite fikirleri 32 maddelik manifestoda öne çıkan maddeler. Birçok nakliye firmasının ortak hareketiyle oluşturulan Yönetim Kurulu aday listesi de görebildiğim kadarı ile oldukça deneyimli isimlerden oluşturulmuş durumda.

47 yıllık mazi ve 1000’e yakın üye sayısı ile Türkiye için çok önemli olan uluslararası karayolu taşımacılığını temsil eden UND’de ve yine ülkemiz taşımacılık ve lojistik sektörü için önemli bir STK olan UTİKAD’da seçimler ne olur bilinmez; bekleyip göreceğiz. Kazanan denenmişler mi olacak, değişim isteyenler mi hep birlikte göreceğiz. Bize de sonuçlar ne olursa olsun, kazanan Türkiye olsun demek kalıyor.


Kaynak: İşbu içerik, Sayın Dr. Hakan ÇINAR’ın özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Kripto paralar hobi mi, yoksa gerçekten para mı?

Yükselen maliyetler

Diyorlar ki, cep telefonu tuvalet kağıdı olarak ithal edilebilirmiş?!

e-Ticaret ile teknoloji TOBB’da buluştu

Sıkça sorulmayan sorular

Üretimi sevsek mi?

Dış ticaretin yönü

Globalizmden glokalizme

Suez

Yurtdışı Lojistik Merkezler

Ayşe teyze e-ihracata da başladı

İhracatçının çilesi bitmez

Tedarik edebilsek satacağız

Hangi ambargo daha iyi?

Hoş bulduk Avrupa Birliği

Kime gelişmiş ülke denir?

Aynı yollardan gidip farklı sonuçlar beklenir mi?

Aldık mı mesajı?

Harika bir yılı geride bırakırken…

Esnaf deyip geçmeyin

Anneme perakendeci olduğumu söylemeyin o beni halen mutlu bir insan sanıyor…

Menşede takıldık

İzmir’de deniz göründü

Böyle kapanmaz

Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın

]]>
https://www.muhasebenews.com/nakliyecilerin-yarisi-kizisti-denenmisler-mi-degisimciler-mi/feed/ 0
Yeşil pasaportlu ihracatçılar aşılama programında öncelikli gruba dahil edildi https://www.muhasebenews.com/yesil-pasaportlu-ihracatcilar-asilama-programinda-oncelikli-gruba-dahil-edildi/ https://www.muhasebenews.com/yesil-pasaportlu-ihracatcilar-asilama-programinda-oncelikli-gruba-dahil-edildi/#respond Wed, 16 Jun 2021 13:00:05 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=110837

Yeşil Pasaportlu İhracatçıya Aşı Önceliği Müjdesi

TİM BAŞKANI GÜLLE: AŞI ÖNCELİĞİ İHRACAT HACMİMİZE OLUMLU YANSIYACAK

Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) girişimleri ile Türk bayrağını dünyanın dört bir yanında dalgalandıran yeşil pasaportlu ihracatçılar da, koronavirüsle (COVID-19) mücadele kapsamında devam eden aşılama programında öncelikli gruba dahil edildi. Aşılama grubuna alınan yeşil pasaport hamili ihracatçılar, aşı randevusu da almaya başladı.

Yeşil pasaportlu ihracatçıların aşılama programında öncelikli gruba dahil edilmesinden memnuniyet duyduklarını dile getiren TİM Başkanı İsmail Gülle, “İhracatçılarımızın seyahatlerinde problem yaşamaması adına hızla aşılanması önem arz etmekteydi. Türkiye’nin ekonomi ve ticaret diplomasisinin saha neferleri olan ihracatçılarımızın aşılama programına dahil edilmesi,  ihracat hacmimizi de olumlu yönde etkileyecektir. Talebimize olumlu cevap vererek her zaman olduğu gibi ihracat ailemize desteklerini esirgemeyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Ticaret Bakanımız Mehmet Muş ve Sağlık Bakanımız Fahrettin Kocaya teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

61 ihracatçı birliği, 27 sektör ile 100 bin ihracatçının Türkiye’de tek çatı kuruluşu olan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), uluslararası arenada ihracatçıların rekabetini kolaylaştırmak için çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Bu kapsamda TİM’in girişimleri ile pandemi döneminde ihracatçının pazarlara hızlı erişiminine katkı sağlayacak, Türkiye’nin ihracat hacmini artıracak önemli bir karara imza atıldı. Alınan kararla, yeşil pasaport hamili ihracatçılar, koronavirüs aşısında öncelikli gruba alındı. Yeşil pasaportlu ihracatçılar, dünden itibaren sisteme girerek aşı randevusu almaya başladı.

“İhracatçımızın pazarlara erişimi kolaylaşacak”

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan TİM Başkanı İsmail Gülle, “İhracat ailemiz, dünyanın birçok noktasıyla doğrudan temas halinde. Türk bayrağını 210 ülke ve bölgede dalgalandıran ihracatçımız, ürünlerimizi dünyaya hızla ulaştırmak adına, yoğun bir çalışma yürütüyor. Önemli pazarlarımız aşı pasaportu uygulaması başlatırken bu pazarlara erişimimizi, alınan aşı kararı kolaylaştıracaktır. Özellikle yeşil pasaport hamili ihracatçılarımızın seyahatlerinde problem yaşamaması adına hızla aşılanması önem arz etmekteydi. Türkiye’nin ekonomi ve ticaret diplomasisinin saha neferleri olan ihracatçılarımızın aşılama programına dahil edilmesi,  ihracat hacmimizi de olumlu yönde etkileyecektir. Talebimize olumlu cevap vererek her zaman olduğu gibi ihracat ailemize desteklerini esirgemeyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Ticaret Bakanımız Mehmet Muş ve Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’ya teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.


Kaynak: TİM
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yesil-pasaportlu-ihracatcilar-asilama-programinda-oncelikli-gruba-dahil-edildi/feed/ 0
Covi̇d-19 Salgın Hastalığı Kapsamında Zorunlu Aşı Tartışmalarına İli̇şki̇n Hukuki̇ Değerlendi̇rme https://www.muhasebenews.com/covi%cc%87d-19-salgin-hastaligi-kapsaminda-zorunlu-asi-tartismalarina-i%cc%87li%cc%87ski%cc%87n-hukuki%cc%87-degerlendi%cc%87rme/ https://www.muhasebenews.com/covi%cc%87d-19-salgin-hastaligi-kapsaminda-zorunlu-asi-tartismalarina-i%cc%87li%cc%87ski%cc%87n-hukuki%cc%87-degerlendi%cc%87rme/#respond Tue, 16 Feb 2021 23:00:12 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=104727

Av. Sezer Emre
s.emre@ozgunlaw.com


Aşı hem bireysel bağışıklığın artmasını hem de aşılanmamış kişilerin, aşılanan kişiler nedeniyle, hastalık etkeni ile temaslarının azalması sonucu, toplumda o hastalığın görülme hızının azalmasını sağlar. Buna toplumsal bağışıklık (Herd Immunity) denir.[1]

Aşıların kitle bağışıklığı üzerine etkisi, aşı etkinliği ve etkililiği, aşı kapsayıcılık oranı, hastalığın bulaş yolu ve bulaş hızı, aşılanan kişilerde hastalığı başkalarına bulaştırıcılık süresi ve derecesi gibi etmenlerden etkilenir. Salgın hastalık çıkmaması ya da salgın hastalığın son bulması için risk altındaki kitlenin belirlenen minimum oranda aşılanması gerekmektedir.[2]

Dünya, 2020 yılının şubat ayından itibaren yeni bir bulaşıcı hastalık olan ve yayılması akabinde pandemiye sebep olan COVİD-19 virüsü ile tanıştı. Virüsün bulaştığı kişi sayısı 82 milyonu bulurken 1 milyon 800 binin üzerinde insan da hayatını kaybetti.[3] Virüsün mart ayından itibaren pandemiye sebep olmasıyla beraber aşının ne zaman bulunacağına, ne zaman etkili olacağına ilişkin sorular gündeme geldi. Muhtelif şirketlerin klinik deneylerinden sonuçlar çıkıp aşılama çalışmalarına başlanmış olsa da aşılanmanın salgın hastalığı tamamen ne zaman önleyebileceğine ilişkin sorular gündemde yer almaya devam etmektedir.

Türkiye’nin aşı temin etmek için Alman BioNTech şirketi- Amerikan Pfizer Şirketi ve Çin Şirketi Sinovac ile anlaşması akabinde, her ne kadar Sağlık Bakanı aşının zorunlu tutulmasına gerek olmadığı beyanında bulunsa da salgın hastalığın önlenmesi için aşılanmanın zorunlu tutulup tutulmayacağı, hukuken bu zorunluluğun mümkün olup olmadığına ilişkin tartışmalar da sosyal medya ve ulusal medya da sıkça yer buldu.[4]

Aşağıda inceleneceği üzere bu makalenin konusunu, ülkemizde mevcut mevzuatla Covid-19 aşısının veya mevzuatta yapılacak olası bir düzenlemeyle hukuka uygun olarak zorunlu tutulup tutulamayacağı oluşturmaktadır.

A.Covid-19 Aşısı Hukuka Uygun Olarak Zorunlu Tutulabilir Mi?

Türkiye’de zorunlu aşıdan doğan uyuşmazlıklar, yargıda kapsamlı olarak, öncelikle çocukların zorunlu aşılanmasına ilişkin ihtilafların yargıya taşınması neticesinde Yargıtay Hukuk Daireleri ve Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiştir.

Yargıtay Hukuk Dairelerinin, Anayasa Mahkemesinin Halime Sare Aysal, B. No: 2013/1789, 11.11.2015 kararından önce görüşü, gelecekteki hastalıklardan çocuğu birey olarak korumak ve toplum sağlığı açısından gerekli olan, Sağlık Bakanlığınca belirlenen “genişletilmiş bağışıklık programı” uyarınca yapılması zorunlu aşılardan olduğundan böyle bir durumda çocuğun yasal temsilcilerinin uygulanacak aşı ile ilgili olarak aydınlatıldıkları halde, hiçbir haklı gerekçe ileri sürmeksizin buna rıza göstermiyorlarsa çocuğun menfaatine aykırı olan bu tavra hukuki sonuç bağlanamayacağı ve diğer bir ifadeyle ana ve babanın rıza göstermemeleri çocuğun üstün yararına açıkça aykırı ise rıza aranmaması gerektiği yönündeydi.[5]

Ancak Anayasa Mahkemesinin içtihadıyla beraber Yargıtay’ın da görüşünde değişiklik gerçekleşmiştir.

Anayasa Mahkemesi, velayet altında bulunan başvurucuya bebeklik dönemi aşılarının uygulanması ebeveyn tarafından kabul edilmediği hâlde bu hususta Mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali iddiasına ilişkin Halime Sare Aysal başvurusunda, zorunlu aşı uygulamasının kanuni dayanağı bulunmadığından hak ihlali kararı vermiştir. [6]

Başvuruyu inceleyen Mahkeme öncelikle kişinin vücut bütünlüğüne ilişkin hukuksal çıkarının da özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alındığını tespitinde bulunmuştur. Akabinde AİHM kararlarına ve Anayasa madde 17’ye atıf yapan Mahkeme, aşı uygulamasının tıbbı müdahale niteliğinde olduğuna kanaat getirerek rıza unsurunun temel şart olduğunu ve Anayasa’nın 17. Maddesi gereğince tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı hâller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağını belirtmiştir.

Neticeten, tıbbi zorunluluk hali bulunmaması ve çiçek aşısı haricinde zorunlu aşı uygulamasının kanuni dayanağı bulunmadığından ihlal kararı verilmiştir.

Mahkemenin kararını incelemek gerekirse iki soru ön plana çıkmaktadır. İlk soru kanuni dayanağı bulunsa dahi Anayasa Mahkemesi görüşü nezdinde zorunlu aşı uygulamasının hak ihlali teşkil edip etmeyeceğidir. İkinci soru ise, zorunlu aşı uygulamasına ilişkin kanun ne şekilde düzenlenirse hak ihlaline sebebiyet vermeyeceğine ilişkindir.

Her iki soruya da esasen Anayasa Mahkemesi, hem yukarıda anılan Halime Sare Aysal Başvurusunda hem de Muhammed Ali Bayram başvurusunda cevap vermiştir.

Halime Sare Aysal başvurusunda Mahkeme hak ihlali kararını verirken çiçek aşısını istisna tutmuş ve çiçek aşısının 1593 sayılı Kanun’da münferiden mecburi bir aşı olarak öngörüldüğünü ve söz konusu yükümlülüğün zaman ve kişi grupları nazara alınarak Kanun’un 88-94. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlendiğini belirtmiştir.

Ayrıca başvuru değerlendirilirken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Boffa ve diğerleri/San Marino, B. No: 26536/95, 15/1/1998, § 4 ve Solomakhin/Ukrayna, B. No: 24429/03, 15/3/2012, §§ 33-38 kararlarına da atıf yapılmıştır. Boffa ve diğerleri ile Solomakhin/Ukrayna başvurularını değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, zorunlu aşının, vücut bütünlüğüne bir müdahale olarak ifade etmekle birlikte, açık bir kanuni düzenlemenin varlığı halinde, toplum sağlığının korunması meşru amacını taşıyan bu uygulamanın demokratik bir toplumda gerekli, ölçülü ve orantılı olduğu ve bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.8/2’ye uygun olduğu sonucuna varmıştır. Görülmektedir ki emsal Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da kanunilik önemli bir kriter olmakla beraber bu kritere uyularak yapılan zorunlu aşı uygulaması ile demokratik bir toplumda, hem genel sağlığın korunması mümkün olur, hem de kamu düzeni ile bireyin temel hak ve özgürlükleri arasında makul bir denge kurulmuş olur.[7]

Muhammed Ali Bayram başvurusunda ise Anayasa Mahkemesi, tıbbı müdahale niteliğinde olan topuk kanı uygulaması için mevzuatta idareye yetki verildiği, uygulamanın çocukların ve buna bağlı olarak kamu sağlığının korunması şeklindeki meşru amacı olduğu, meşru amaç ile müdahale arasında orantı bulunduğu ve başvurucunun sağlığına olumsuz bir etki bulunmadığını tespitleri neticesinde hak ihlali bulunmadığına karar vermiştir.[8]

Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda verdiği kararlardan anlaşılacağı üzere, Mahkeme zorunlu aşı uygulamasının hak ihlali teşkil etmemesi için kanuni dayanağı bulunmasını, düzenlemenin açık ve ayrıntılı olmasını, uygulamanın meşru amacı ve meşru amaç ile müdahale arasında denge olmasını şart aramaktadır. Ayrıca uygulama, Anayasa Madde 17’deki kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığına müdahaleye sebep olduğundan Anayasa Madde 13 uyarınca, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Aşı uygulamasına zemin olacak kanuni düzenlemenin anılan kriterlere uygun olması gerekmektedir. Ancak mevzuatta yapılacak düzenleme her ne kadar hak ihlaline sebebiyet vermese de ihlal uygulama neticesinde de hak ihlali gerçekleşebilir. Zira, aşılamada çok seyrek hallerde kalıcı yan etkiler gözlemlenebildiği için kasten enfeksiyon yoluyla zayıflatılmış bir hastalık oluşumuyla aşılanan kişinin sağlığı tehlikeye düşebilir. Bu durumda vücut bütünlüğü hakkına yapılan müdahale ağırlaşır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Boffa ve diğerleri ile Solomakhin/Ukrayna başvurularındaki değerlendirmelerine göre de bu tür müdahaleler kişinin sağlığına zarar verdiği takdirde hak ihlali söz konusu olabilecektir.[9]

Av. Sezer Emre

Kaynakça:

1. Aşı Reddine Genel Bir Bakış ve Literatürün Gözden Geçirilmesi, Hayrunnisa Bekis Bozkurt, Kafkas J Med Sci 2018; 8(1):71–76

2. Anayasa Mahkemesi’nin Zorunlu Aşı Uygulamasının Yasal Düzenleme Bulunmaması Gerekçesiyle Hak İhlali Olduğuna İlişkin Bireysel Başvurular Üzerine Verdiği Kararların Değerlendirilmesi Ahmet Saltık Disiplinlerarası Adli Tıp Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2018

3.https://www.ntv.com.tr/dunya/dunya-genelinde-covid-19dan-olenlerin-sayisi-1-8-milyonu-gecti,Az1A418d7EeLCpzh8SMEsQ

4.https://www.trthaber.com/haber/guncel/koronavirus-asisi-olmak-zorunlu-mu-koronavirus-asisi-ucretli-mi-asi-ile-iligili-detaylar-538794.html

5. Yargıtay 2. HD T. 04.05.2015, E. 2014/22611, K. 2015/9162

http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=2hd-2014-22611.htm&kw=`2014/22611`#fm

6. Anayasa Mahkemesi Halime Sare Aysal, B. No: 2013/1789, 11.11.2015

7. İdari Kolluk Yetkisi Bağlamında Zorunlu Aşı Uygulaması, Mine Kasapoğlu Turhan, Hacettepe Hfd, 9(1) 2019, 1 – 40

8. Anayasa Mahkemesi, Muhammed Ali Bayram, B. No: 2014/4077, 29/6/2016

9. Korkut Kanadoğlu- Zorunlu Aşının Anayasallığı,2020, Lexpera Blog

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Boffa ve diğerleri/San Marino, B. No: 26536/95, 15/1/1998, § 4 ve Solomakhin/Ukrayna, B. No: 24429/03, 15/3/


Kaynak: Av. Sezer Emre – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Taşınmaz Edinimi ile Türk Vatandaşlığı Kazanılmasının Usul ve Esasları

Aracı Hizmet Sağlayıcının Hukuki Sorumluluğuna İlişkin Olarak Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin E. 2017/5834 K. 2018/12148 Kararının İncelenmesi

Türk Hukukunda Unutulma Hakkı

Covid-19’un Mevcut Konkordato Projelerine Etkisi

Hakim Şirketin Güvenden Doğan Sorumluluğu

7249 Sayılı Avukatlık Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Anayasaya Aykırılık Tartışması Üzerine

Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmelikle Gelen Değişiklikler ve Yapılan Düzenlemeler

Arazi ve Arsa Düzenlemeleri-Düzenleme Ortaklık Payı

Ticari Elektronik İleti Yönetim Sisteminin Kapsamı ve Uygulamaya İlişkin Esasları 

Sponsorluk Sözleşmelerinin Genel Hatlarıyla Hukuki İncelenmesi 

]]>
https://www.muhasebenews.com/covi%cc%87d-19-salgin-hastaligi-kapsaminda-zorunlu-asi-tartismalarina-i%cc%87li%cc%87ski%cc%87n-hukuki%cc%87-degerlendi%cc%87rme/feed/ 0
İstanbullunun % 57.1’i Geçinecek Kadar Para Kazanamıyor https://www.muhasebenews.com/istanbullunun-57-1i-gecinecek-kadar-para-kazanamiyor/ https://www.muhasebenews.com/istanbullunun-57-1i-gecinecek-kadar-para-kazanamiyor/#respond Thu, 11 Feb 2021 16:00:01 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=104327 İstanbul Barometresi Ocak 2021 Raporu’na göre, İstanbulluların ev içi gündemi, Ocak ayında da ekonomik sorunlar ve Covid-19 oldu. Türkiye’nin gündeminde ise aşı çalışmaları, Covid-19’un seyri ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör değişimi yer aldı. İstanbul’da, geçinecek kadar para kazanamadığını belirtenlerin oranı Aralık ayına göre artarak yüzde 57.1’e çıktı. Katılımcıların yüzde 72.6’sı, hangi aşı grubunda olduğunu bilmediğini belirtirken yüzde 44.3’ü, sıra geldiği takdirde Sinovac aşısını olmak istediğini belirtti. Halk Ekmek’in, mobil araçlarla satış yapmasını desteklediğini açıklayanların oranı, yüzde 85.8 olarak kaydedildi.

İBB İstanbul Planlama Ajansı bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul İstatistik Ofisi, İstanbul’un nabzını tutan “İstanbul Barometresi”nin dördüncüsünü yayınladı. İstanbul halkının ev içi gündeminden duygudurum seviyelerine, ekonomik tercihlerinden iş memnuniyetlerine kadar birçok başlıkta yapılan araştırma, 25 Ocak 2021 – 8 Şubat 2021 tarihleri arasında, 741 İstanbul sakini ile telefon üzerinden görüşülerek hazırlandı. İstanbul Barometresi ile her ay, aynı temada sorular ile yapılan periyodik anketler sayesinde, İstanbullunun sıcak gündem konularına dair düşünceleri, belediye hizmetlerine karşı farkındalığı ve tutumu analiz ediliyor. “İstanbul Barometresi Ocak 2021 Raporu”nda şu sonuçlara ulaşıldı:

Yüzde 50.8, ekonominin kötüleşeceğini düşünüyor

Türkiye ekonomisinin yakın dönemde kötüleşeceğini düşünen katılımcıların oranı, geçen aya göre artarak yüzde 50.8’e yükseldi. Türkiye ekonomisinin yakın dönemde iyileşeceğini düşünenlerin oranı, Aralık ayına göre azalarak yüzde 24’e indi. Türkiye ekonomisinin seyrinin değişmeyeceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 25,2 oldu. 18-34 yaş arası katılımcıların yüzde 45,4’ü Türkiye ekonomisinin kötüleşeceğini düşünürken bu oran 60 yaş ve üzeri katılımcılarda yüzde 59 olarak ölçüldü.

Yüzde 47, kendi ekonomisinin kötüleşeceğinden endişe ediyor

Kendi ekonomisinin yakın dönemde kötüleşeceğini düşünen katılımcıların oranı, Aralık ayına göre azalarak yüzde 47.7’e düştü. Kendi ekonomisinin, yakın dönemde iyileşeceğini düşünenlerin oranı yüzde 20.2, değişmeyeceğini düşünenlerin yüzde 32.1 oldu. 18-34 yaş arası katılımcıların yüzde 43.3’ü kendi ekonomisinin kötüleşeceğini düşünürken bu oran 60 yaş ve üzeri katılımcılarda yüzde 54.2 kaydedildi..

Yüzde 57.1, geçinecek kadar para kazanamıyor

Katılımcıların yüzde 57.1’i, Ocak ayında geçinecek kadar para kazanamadığını belirtirken, yüzde 39,8’i geçinecek kadar para kazanabildiğini söyledi. Katılımcıların sadece yüzde 3,1’i bu ay birikim yapabildiğini ifade etti.

Yüzde 45.3, borç aldı

Katılımcıların yüzde 4.7’si, borç alıp vermediğini; yüzde 45,3’ü borç aldığını; yüzde 3,8’i borç verdiğini; yüzde 2,2’si hem borç verip hem borç aldığını belirtti. Aralık ayı ile karşılaştırıldığında, borç alma ve verme oranlarında azalma olduğu görüldü.

Yüzde 42.9, kredi kartı borcunun asgari tutarını ödeyebildi

Kredi kartı kullandığını belirten katılımcıların yüzde 31’i, kredi kartı borcunun tamamını ödeyebildiğini; yüzde 42.9’u ise asgari tutarı ödediğini belirtti. Katılımcıların yüzde 18.7’si hiç ödeyemediğini, yüzde 5.3’ü asgari-tamamı arasında bir tutar ödediğini, yüzde 2,1’i ise asgariden az tutar ödediğini kaydetti. Ekim, kasım ve aralık ayları ile karşılaştırıldığında, kredi kartı borcunun tamamını ödeyenlerin oranının düşüşte olduğu görüldü.

Yüzde 23.7, işten çıkarılma korkusu duyuyor

Katılımcıların yüzde 52.2’si çalıştığını, yüzde 81’i ise hanede gelir getiren biri olduğunu belirtti. Çalışanların yüzde 72’si işinden memnun olduğunu, yüzde 16’sı ise memnun olmadığını belirtirken, yüzde 12’si ise işinden ne memnun ne de memnun olmadığını belirtti. Katılımcıların yüzde 23.7’si işten çıkarılma korkusu duyduğunu, yüzde 7.8 kısmen böyle bir korkuya sahip olduğunu, yüzde 68.5’i işten çıkarılma korkusu duymadığını söyledi.

İş arayanların yüzde 60.6’sı, yakın dönemde iş bulamayacağına inanıyor

Çalışmayan katılımcıların yüzde 31.2’si ev işleriyle uğraştığını, yüzde 22.9’u emekli olduğunu, yüzde 17.5’i iş arayıp bulamadığını belirtti. İş arayanların yüzde 60.6’sı; iş arayıp bulamayanların ise yüzde 58.3’ü, yakın zamanda iş bulacağına inanmadığını ifade etti.

Ev İçi Gündem: Ekonomik sorunlar ve Covid-19

Katılımcılara ocak ayında evde en çok ne konuşulduğu soruldu. Katılımcıların yüzde 39.25’i ekonomik sorunlar, yüzde 30.8’i Covid-19, yüzde 5.87’si ise barajlardaki su ve kuraklık sorunu cevabını verdi.

İstanbul’un Gündemi: İstanbul Barajlarındaki Kritik Su Seviyesi ve Covid-19 oldu

İstanbul’un ocak ayı gündemi, İstanbul’daki baraj sularının kritik seviyeye inmesi, Covid-19 ve İstanbulkart’a 15 Ocak’tan itibaren HES kodu zorunluluğu oldu. Katılımcıların yüzde 39,6’sı İstanbul’daki baraj sularının kritik seviyeye inmesinin, yüzde 19,5’i Covid-19’un, yüzde 16’sı İstanbulkart’a 15 Ocak’tan itibaren HES kodu zorunluluğu getirilmesinin, İstanbul’un Ocak ayı gündemi olduğunu belirtti.

Türkiye’nin Gündemi: Aşı çalışmaları ve Covid-19

Türkiye’nin Ocak ayı gündeminde, yurt çapında aşamalı olarak Covid-19 aşılamasının başlaması, Covid-19’un seyri ve Boğaziçi rektörün değişimi öne çıktı. Katılımcıların yüzde 33,8’i yurt çapında aşamalı olarak Covid-19 aşılamasının başlamasının, yüzde 30,6’sı Covid-19’un seyrinin, yüzde 17,1’i Boğaziçi Üniversitesi rektör değişiminin ocak ayı gündemi olduğunu ifade etti.

İstanbullunun stresi seviyesi, 7.5

Katılımcıların stres ve kaygı seviyesinin, Aralık ayındaki oranlarla aynı olduğu görüldü. Ocak ayında, İstanbulluların stres seviyesi 7.5, kaygı seviyesi 7.2 ölçüldü. Kadınların stres seviyesi 8 iken, erkeklerin stres seviyesi 7.1 bulundu.

Yaşam memnuniyeti azaldı

Yaşam memnuniyeti seviyesi geçen aya göre azalarak 4.4 olarak belirlenirken mutluluk ve huzur seviyesi de bir önceki aya göre azaldı.

Tartışmaların yüzde 54.9’u, aile ortamında

Katılımcıların yüzde 35’i, Ocak ayında yüksek sesli bir tartışmaya girdiğini belirtirken, tartışmaların yüzde 54.9’unun aile ortamında gerçekleştiği tespit edildi. Ocak ayında, geçmiş üç aya göre, aile ortamında tartışmanın arttığı görüldü.

Yürüyüş yapanların oranı arttı

Katılımcıların yüzde 27.2’i düzenli spor yapıyor. Bunların yüzde 76.5’i tempolu yürüdüğünü, yüzde 12,5’i koştuğunu, yüzde 13’ü ise fitness yaptığını belirtti. Geçen ay ile karşılaştırıldığında tempolu yürüyüş yapanların oranında artış görüldü.

İstanbul’un 3 sorunu: Olası İstanbul Depremi, Ekonomik Sorunlar, Ulaşım

Katılımcılara yöneltilen “Sizce İstanbul’un en önemli sorunu nedir?” sorusuna yüzde 46.1’i olası İstanbul depremi; yüzde 46’sı, ekonomik sorunlar; yüzde 38,5’i, ulaşım yanıtını verdi. Bu üç sorunu, göçmen ve mülteciler ile kentsel dönüşüm takip etti.

Yüzde 85.8, Halk Ekmek satışlarını destekledi

Katılımcılara, İstanbul Halk Ekmek’in kentin işlek noktalarında mobil araçlarla ekmek satışı uygulamasını duyup duymadığı soruldu. Katılımcıların yüzde 69.6’sı duyduğunu; yüzde 85.8’i desteklediğini, yüzde 7.4’ü desteklemediğini, yüzde 6.8’i ise kararsız olduğunu belirtti.

Katılımcıların yüzde 53.1’i İstanbulkart ile toplu ulaşıma ek olarak alışveriş de yapılabildiğini duyduğunu belirtti.

Yüzde 72.6, hangi aşı grubunda olduğunu bilmiyor

Katılımcıların yüzde 96’sı Covid-19 aşısı olmadığını belirtti. Yüzde 74.6, Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği risk gruplarına göre hangi aşı grubunda aşılanacağını; yüzde 48.7, kendisine aşı sırasının ne zaman geleceğini bilmediğini söyledi. Yüzde 13.8’i ise bir yıl sonra aşı olabileceğini düşündüğünü ifade. Katılımcılara “Aşılanma sırası size geldiği zaman Sinovac aşısı olmak istiyor musunuz?” diye soruldu. Katılımcıların yüzde 44.3’ü olmak istediğini, yüzde 36.1’i olmak istemediğini, yüzde 19.6’sı ise kararsız olduğunu kaydetti. Erkeklerin yüzde 51.3’ü, kadınların ise yüzde 35.7’si Sinovac aşısı olmak istediğini açıkladı.

İstanbul Barometresi, Ocak 2021 bilgilerine https://istatistik.istanbul/ adresinden ulaşabilirsiniz.


Kaynak: İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/istanbullunun-57-1i-gecinecek-kadar-para-kazanamiyor/feed/ 0
Türkiye de 436 araştırmacı, aşı ve ilaç geliştirme odaklı 17 proje yürütülüyor https://www.muhasebenews.com/turkiye-de-436-arastirmaci-asi-ve-ilac-gelistirme-odakli-17-proje-yurutuluyor/ https://www.muhasebenews.com/turkiye-de-436-arastirmaci-asi-ve-ilac-gelistirme-odakli-17-proje-yurutuluyor/#respond Fri, 29 Jan 2021 08:07:03 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=102873 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu ile adeta bir bilim seferberliği başlattıklarını belirterek, “Bu platformlardaki 436 araştırmacımız, aşı ve ilaç geliştirme odaklı 17 proje yürütüyorlar. Şu anda üç yenilikçi aşı adayımız faz çalışmalarına başlama arifesindedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Amerika ve Çin’den sonra Covid-19 konusunda en çok aşı projesi yürüten üçüncü ülke durumundayız. Kendi aşısını tasarlayan, geliştiren ve üreten bir ülke olarak uzun yıllardır ihmal edilmiş bu alanda, uluslararası arenada önde gelen bir oyuncu konumuna geleceğiz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) 2020 Bilim Ödülleri Töreni”ne katıldı. Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl TÜBİTAK ödüllerinde 18, TÜBA ödüllerinde ise 43 bilim insanına takdirlerini ifade ettiklerini bildirdi. Bilim ve teknoloji alanında yaptıkları özverili çalışmalarla 2020 yılında ödül almaya hak kazanan bilim insanlarını tebrik eden Erdoğan, bu bilim insanlarının başarılarının diğer bilim insanlarını da teşvik edeceğine inandığını söyledi.

İLİM VE İRFAN

Bilim insanlarına Türkiye’ye yaptıkları katkılar için şükranlarını sunan Erdoğan, “Türkiye son 18 yılda ortaya koyduğu başarıları, ilim ve irfan medeniyetine sahip çıkmasına borçludur. Bu başarının en önemli mimarları çocuklarının eğitim ve öğretiminin üzerine titreyen anne babalar ile gecesini gündüzüne katarak milleti ve insanlık için katma değer üreten bilim insanlarıdır. Sizlerin ortaya koyduğu her yeni çalışma bilim dünyasında Türkiye’nin varlığını, bunun yanında kadim medeniyetimizin gücünü ifade ediyor. Keşfetmeye, araştırmaya, üretmeye devam eden her bilim insanımızın yanında olarak biz de üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.

ROL MODEL

Bilim insanlarını, çocuklara rol modelleri olarak gösterdiklerini dile getiren Erdoğan, düzenledikleri araştırma projesi yarışmaları, ulusal ve uluslararası bilim olimpiyatlarıyla çocukları bilim insanı olma ve girişimcilik konusunda geleceğe hazırladıklarını belirtti.

ÇIĞIR AÇICI ÇALIŞMALAR

Yeni Stajyer Araştırmacı Programıyla 1500 lisans öğrencisini AR-GE ve yenilik süreçlerine dahil ettiklerini vurgulayan Erdoğan, TÜBİTAK Sanayi Doktora Programı ile de bugüne kadar 1162 doktora öğrencisini yetiştirdiklerini aktardı. TÜBA’nın genç bilim insanlarına yönelik ödüllerini de çok önemli gördüğünü söyleyen Erdoğan, “Üstün yetenekli genç bilim insanlarının ödüllendirilmesi, gelecekteki çığır açıcı çalışmalara kapı açacaktır.” dedi.

17 PROJE

Dünyanın koronavirüs salgını ile boğuştuğu bir dönemde Türk bilim insanlarının sağlık alanında da elde ettikleri gelişmeleri dikkatle takip ettiklerini belirten Erdoğan, “Salgın henüz ülkemiz sınırlarına dayanmadan kurduğumuz TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu ile adeta bir bilim seferberliği başlattık. Bu platformlardaki 436 araştırmacımız, aşı ve ilaç geliştirme odaklı 17 proje yürütüyorlar.” bilgisini verdi.

YERLİ AŞI

Şu anda üç yenilikçi aşı adayının faz çalışmalarına başlama arifesinde olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Hocalarımızın çalışması, kendi kategorilerinde dünyada klinik aşamaya geçen üçüncü aşı adayı olma potansiyeline sahiptir. Mevcut inaktif aşılardan daha etkin olma potansiyeline sahip bir aşımız ile ikinci nesil bir aşımızın çalışmaları da hızla devam ediyor. Yenilikçi aşı adaylarının yerli ve milli üretimi konusunda özel sektör kuruluşlarımızı seferber ettik. Üretim onayı almış firmalarımız, yenilikçi yerli aşılarımızın üretim süreçlerine dahil oldular. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Amerika ve Çin’den sonra Kovid-19 konusunda en çok aşı projesi yürüten üçüncü ülke durumundayız. Bu alana yaptığımız yatırımlar sadece salgın dönemi ile sınırlı da değildir. İnşallah kendi aşısını tasarlayan, geliştiren ve üreten bir ülke olarak uzun yıllardır ihmal edilmiş bu alanda, uluslararası arenada önde gelen bir oyuncu konumuna geleceğiz.” diye konuştu.

DÜNYA BİLİM FORUMU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, medeniyet coğrafyasının büyüklüğünün, en önemli güçleri olduğuna işaret ederek, bu gücü değerlendirebilmek için öncelikle eldeki potansiyelin kullanılabilir hale getirilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin 2025 yılında Dünya Bilim Forumu’na ev sahipliği yapmaya talip olduğunu anlatan Erdoğan, “Diğer yandan Türkiye’yi, kendi vatandaşlarımız yanında dünyadaki tüm bilim insanları için de bir cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz.” ifadesini kullandı.

“100 ARAŞTIRMACIYI ÜLKEMİZE KAZANDIRACAĞIZ”

Özellikle Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı vasıtasıyla 21 farklı ülkeden, 127 üst düzey araştırmacının çalışmalarını Türkiye’ye taşıdığını belirten Erdoğan, “Bu yıl içerisinde yeni bir çağrı daha açarak alanının en iyisi en az 100 araştırmacıyı da ülkemize kazandıracağız. Sahip olduğumuz sinerji ve potansiyelin bizleri en kısa sürede hedeflerimize ulaştıracağına yürekten inanıyorum.” şeklinde konuştu.

“BİLİM VE TEKNOLOJİ ÖNCÜLÜĞÜNDE”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, son yıllarda yaşanılan bölgesel istikrarsızlıklar ve etkileri süren küresel salgının, teknolojik bağımsızlığın ne kadar elzem olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunun altını çizerek, “Salgın sürecinde Türkiye, bilim ve teknolojinin öncülüğünde kendi kendine yetebilmenin en güzel örneklerini verdi. Tüm dünyanın peşinden koştuğu solunum cihazlarını Türk mühendisler rekor bir sürede üretti. Yerli aşı ve ilaç çalışmalarını neticeye taşımak için bilim insanlarımız büyük bir özveriyle seferber olmuş durumda. Dünyanın dört bir yanından araştırmacılarımıza iş birliği teklifleri geliyor.” dedi.

KÜRESEL BAŞARILAR

Teknoloji alanında birçok Türk girişiminin, küresel manada önemli başarılara imza attığına dikkati çeken Varank, “Bu tablonun arkasında son 19 yılda bilime ve teknolojiye yapılan yatırımlar var. Teknoloji geliştirme bölgelerinden üniversite alt yapılarına, Ar-Ge ve tasarım merkezlerinden etkin teşvik ve destek mekanizmalarına kadar birçok imkan, bilimin ve bilim insanlarımızın emrinde.” diye konuştu.

“BİLİMSEL ÇALIŞMALARLA KATKI SUNACAĞIZ”

TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, bilimin ülkeler arası hesaplaşmaların ve acımasız rekabetin bir aracı olarak kullanıldığına dikkati çekerek, “Ülkemizin son dönemde uygulamaya çalıştığı milli ve yerli üretim kapasitemizi artırma çabaları, stratejik alanlara yapılan özel teşvikler gelecek nesillerimizin bağımsızlığı için önemli yatırımlardır. TÜBA olarak bizler insanlığın huzur ve refahını yükseltecek, ülkemizin uluslararası alanda rekabet gücünü artıracak, daha sağlıklı ve güvenli bir toplum için, ulusal bağımsızlığımıza bilimsel çalışmalar ile katkı sunmaya gayret ediyoruz.” diye konuştu.

“ÇÖZÜM ORTAĞI OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Avrupa Komisyonun 2020 yılı Türkiye Raporu’nda, Türkiye’nin bilim ve araştırma faslı hazırlıklarının çok ileri olduğunun belirtildiğini aktaran Mandal, “Artık teknolojiyi takip eden değil takip edilen bir ülke konumuna geldik. 57 yıldır olduğu gibi gelecek yıllarda da bilim insanları, üniversiteler, öğrenciler, gençler, araştırmacılar ve özel sektör için en önemli ve güvenilir çözüm ortağı olmaya devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a konuşmasının ardından Bakan Varank tarafından TÜBİTAK ve TÜBA adına günün anısına hediye takdim edildi.

Bakan Varank, Türkiye’nin ilk milli mikroişlemcisi “Çakıl” ile TÜBA Türk İslam Bilim ve Kültür Mirası Projesi kapsamında 2020’de yayımlanan 5 eseri Erdoğan’a sundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra ödül almaya hak kazanan bilim insanlarına ödüllerini verdi ve onlarla hatıra fotoğrafı çektirdi.

Takdim sırasında Doç. Dr. Burcu Özsoy, Erdoğan’a Antarktika’dan getirdiği bir taşı hediye etti.

Törene TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir de katıldı.


Kaynak: T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/turkiye-de-436-arastirmaci-asi-ve-ilac-gelistirme-odakli-17-proje-yurutuluyor/feed/ 0
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı: Yürüttüğümüz toplam aşı projesi sayısına göre ABD ve Çin’in ardından 3. ülke konumundayız https://www.muhasebenews.com/sanayi-ve-teknoloji-bakanligi-yuruttugumuz-toplam-asi-projesi-sayisina-gore-abd-ve-cinin-ardindan-3-ulke-konumundayiz/ https://www.muhasebenews.com/sanayi-ve-teknoloji-bakanligi-yuruttugumuz-toplam-asi-projesi-sayisina-gore-abd-ve-cinin-ardindan-3-ulke-konumundayiz/#respond Thu, 17 Dec 2020 13:00:28 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=98852 Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, 13 aşı adayının Dünya Sağlık Örgütünün listesinde yer aldığını kaydederek, “Yürüttüğümüz toplam aşı projesi sayısına göre ABD ve Çin’in ardından 3. ülke konumundayız.” dedi.

Tekirdağ, Kocaeli ve Adıyaman’da bulunan 3 firmanın, 160 milyon doz aşı üretebilecek kapasiteye sahip olduğuna dikkati çeken Bakan Varank, “Tasarım, prototip aşı ve hayvan çalışmaları aşamaları sonrasında 4 aşı adayımız hayvan deneylerini başarıyla tamamlamış durumda.” diye konuştu.

Bakan Varank, özel sektörün yanı sıra, TÜBİTAK Marmara Araştırmalar Merkezi Gen Mühendisliği Biyoteknoloji Enstitüsü çatısı altında bir aşı ve ilaç merkezi kurma çalışmalarına başlandığını söyleyerek, “İnşallah, 1 yıl içinde bu altyapıyı tamamlamayı hedefliyoruz. GMP standartlarında kurulacak olan bu merkezde, Türkiye’de ilk kez uçtan uca aşı ve ilaç geliştirme çalışmaları yapılabilecek.” ifadelerini kullandı.

Bakan Varank, TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu çatısı altında gerçekleştirilen Aşı ve İlaç Geliştirme Çevrimiçi Konferansı’na katıldı. Buradaki konuşmasında, Covid-19’a yönelik yapılan çalışmaları paylaşan Bakan Varank, özetle şunları söyledi:

ÇAĞ ATLATACAK: Küresel salgın hız kesmiyor. Hiçbir salgın gibi, koronavirüs salgını da sonsuz değil. Belki de bu gündem aylar sonra hayatımızdan tamamen çıkıp gidecek; unutulacak. Bu sürecin sonunda, aşı teknolojilerinde yerli ve milli çözümler geliştirip üretebilme kabiliyetine sahip bir Türkiye kalacak. İşte gerek COVID-19 Türkiye Platformunda, gerek TUSEB destekli projelerde çalışan bilim insanlarının atacağı her adım, ülkemizdeki aşı ve ilaç sektörüne çağ atlatacak.

DÜNYADA İLK: Dünyada çalışılan farklı aşı teknolojilerinin tamamı ve hatta daha yenilikçi yöntemler COVID-19 Türkiye Platformu tarafından da çalışıldı. Bu çerçevede şu aşı türleri üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnaktif aşı, adenovirüs aşısı, virüs benzeri parçacıklara dayalı aşı, dünyada ilk kez geliştirilen ASC zerrecik teknolojisine dayalı rekombinant aşı adayı, DNA aşıları, mRNA aşısı ve Rekombinant Spike Proteini aşısı.

BAŞARIYLA TAMAMLANDI: Tasarım, prototip aşı ve hayvan çalışmaları aşamaları sonrasında toplam 4 aşı adayımız hayvan deneylerini başarıyla tamamlamış durumda. Hayvan deneylerinin ileri bir aşaması olan karşı koyma (challenge) testleri de TÜBİTAK MAM’da başarılı bir şekilde gerçekleştiriliyor. Böylelikle, Faz 1’in de ötesinde Faz 2 klinik aşama için de hazırlıklar yapıyoruz. İnsan deneylerine geçmek için gerekli olan güvenli üretim onayı 2 tesis için verildi.

ÜÇÜNCÜ ÜLKE KONUMUNDAYIZ: Tekirdağ ve Adıyaman’da bulunan bu tesislerde, adenovirüs ve inaktif aşı adayları dünya standartlarında üretilecek ve Faz-1 insan klinik çalışmalarına başlanacak. Diğer yenilikçi aşı adaylarının da en kısa zamanda faz çalışmalarını başlatmayı planlıyoruz. Ekosistemimizdeki 13 aşı adayı Dünya Sağlık Örgütünün listesinde yer alıyor. Yürüttüğümüz toplam aşı projesi sayısına göre ABD ve Çin’in ardından üçüncü ülke konumundayız.

İLAÇ ÇALIŞMALARI: COVID-19 Türkiye Platformu, aşının yanında ilaç projelerini başarıyla yürütüyor. İlaç çalışmalarında üniversite-sanayi iş birliği kapsamında farklı uzmanlık alanları ve uzmanlar bir araya gelerek yine güç birlikteliği sağladılar. Biliyorsunuz, Favipiravir etken maddesini yerli ve milli olarak sentezleyerek ilk sonucumuzu elde etmiştik. Yine dünyada ilk kez, bilim insanlarımız tarafından Griffithsin molekülünün Covid-19’u durdurucu/azaltıcı yönü araştırıldı. Klinik öncesi deney sonuçlarına göre bu molekülün enfeksiyonu önleyici ve bulaşı azaltıcı olarak kullanılmasının mümkün olduğu kanıtlandı. Bu kapsamda yeni geliştirilen ilaç adayının Faz 2 klinik çalışmalarına yakın zamanda geçeceğiz. Başvurumuzu yaptık.

FAZ 3 KLİNİK DENEMELERİ: Covid-19’a karşı anti-viral etkinlik gösteren Ribavirin etken maddesi için de Faz 3 klinik denemelerinin başlatılması için yakın zamanda başvuru gerçekleştirildi. Diğer moleküller üzerindeki çalışmalar da başarıyla devam ediyor. Sağlık personeli gibi yüksek risk gruplarında kısa süreli koruyucu etki gösterebilen antikor benzeri notralizan ilaç adayının challenge testlerine geçiyoruz. Yüksek miktarda Covid-19 spesifik antikor içeriğine sahip plazmalar hastalara başarıyla uygulanıyor.

160 MİLYON DOZ AŞI: Covid-19’u etkisiz hale getiren rekombinant antikor projesinde özgün bir ürün adayımız da etkinliğini gösterdi; pre-klinik çalışmalara geçilecek. Yine rekombinant IL-1Ra (interlökin 1 reseptor alfa) temelli ilaç adayında ve sitokin fırtınasını durdurmada başarılı sonuçlar elde ettik. Bu çalışmaların yanı sıra, Türkiye son dönemde, aşı üretim kapasitesini de ciddi ölçüde geliştirdi. Bugün itibariyle, üretim merkezleri Tekirdağ, Kocaeli ve Adıyaman’da bulunan 3 firma, 160 milyon doz aşı üretebilecek kapasiteye sahip. Tabi, talep edilmesi durumunda bu kapasitelerini arttırabileceklerini de özellikle vurgulamak istiyorum.

UÇTAN UCA AŞI VE İLAÇ GELİŞTİRME: Özel sektörün yanı sıra, TÜBİTAK Marmara Araştırmalar Merkezimizdeki Gen Mühendisliği Biyoteknoloji Enstitüsü çatısı altında bir aşı ve ilaç merkezi kurma çalışmalarına başladık. İnşallah, 1 yıl içinde bu altyapıyı tamamlamayı hedefliyoruz. GMP standartlarında kurulacak olan bu merkezde, Türkiye’de ilk kez uçtan uca aşı ve ilaç geliştirme çalışmaları yapılabilecek. Bu merkezle birlikte, Türkiye aşı ve ilaç üretimi noktasında, çok farklı bir seviyeye gelmiş olacak.

SEFERBERLİK RUHU: Covid-19 Türkiye Platformu’nun tüm çalışmaları, Milli Teknoloji Hamlesi’nin bir parçası niteliğinde. Türkiye aşı ve ilaç çalışmalarında bir merkez haline gelecekse, bu ve benzeri platformlar öncülüğünde bunu başaracak. Bu seferberlik ruhu sayesinde ülkemiz kendi aşılarını tasarlama, geliştirme ve üretme kabiliyetine sahip olacak.

GÜÇLÜ ALTYAPI: Bu platformda hocalarımızla bir araya geldik, herkes aslında Türkiye’deki altyapıların ne kadar güçlü olduğunu, beraber neler yapılabileceğini gördü. Bilim insanları büyük bir cesaret ve fedakarlıkla çalışıyorlar. Tek dertleri memlekete ve insanlığa hizmet etmek.

ŞİFA OLACAK ÇÖZÜMLER: Ne virüsün gerçekte nasıl etki edeceğini ne de hastalığı tam anlamıyla öğrenebildik. Aşılarla ilgili insanların kafasında soru işaretleri olabilir ama riskleri ve buradaki süreçlerin şeffaflığını, yapılan çalışmaları değerlendirdiğimizde elbette buradan insanlığa şifa olacak çözümler çıkmış olacak.

DESTEK OLMAMIZ LAZIM: TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ile Türkiye’de geliştirilen aşıların faz çalışmalarına katılmayı düşünüyoruz. Faz çalışmasında aşıyı vurdurmakla ilgili niyetimiz var. Bilimsel çalışmalara katkı sağlamamız önemli. İnsanlığın hayrına ve faydasına risk alınması gerekiyorsa bilim insanlarımıza destek olmamız lazım.


Kaynak: T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/sanayi-ve-teknoloji-bakanligi-yuruttugumuz-toplam-asi-projesi-sayisina-gore-abd-ve-cinin-ardindan-3-ulke-konumundayiz/feed/ 0
Çelik sektörü yılın ilk 10 ayında, Almanya’yı geride bırakarak, Avrupa’da birinci, dünyada yedinci sıraya yükseldi https://www.muhasebenews.com/celik-sektoru-yilin-ilk-10-ayinda-almanyayi-geride-birakarak-avrupada-birinci-dunyada-yedinci-siraya-yukseldi/ https://www.muhasebenews.com/celik-sektoru-yilin-ilk-10-ayinda-almanyayi-geride-birakarak-avrupada-birinci-dunyada-yedinci-siraya-yukseldi/#respond Mon, 14 Dec 2020 11:00:27 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=98619 Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, ocak-kasım döneminde organize sanayi bölgelerinde 851 yeni fabrikanın üretime başladığını kaydederek, “Ülkemizin katma değer üssü sanayi bölgeleri, çevre dostu üretimle Türkiye’nin ekonomisini büyütüyor. 2020 yılında kurulan 11 OSB ile toplam OSB sayısı 325’e, kredi desteği verdiğimiz sanayi sitesi sayısı ise 480’e ulaştı.” dedi.

Bakan Varank, TBMM Genel Kurulunda, Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının 2021 yılı bütçesine ilişkin konuştu. Dünyanın, yakın tarihte benzerini yaşamadığı küresel bir kriz döneminden geçtiğini kaydeden Bakan Varank, konuşmasında özetle şunları söyledi:

COVID-19’UN ETKİLERİ: Salgın; insan sağlığına olan etkilerinin yanında, çöken üretim ve tüketim kanallarıyla ülkelerin ekonomik dengelerini alt üst etti. Uluslararası kuruluşlar; küresel büyüme, ticaret ve doğrudan yatırımlarda son 60 yılın en ciddi daralmasını bekliyor. Tüm dünyada başta turizm olmak üzere, hizmetler sektörünün durumu ortada. Aşı ve tedavi konusunda başarıya ulaşan her adım, aslında çok hızlı bir küresel toparlanmayı da beraberinde getirecek.

YATIRIMLAR HIZ KESMİYOR: Bu dönemi, değişikliklere hızla adapte olabilen sanayimiz sayesinde, başarılı bir şekilde yönettik. Normalleşme adımlarının da etkisiyle, üçüncü çeyrekte yüzde 6,7’lik bir büyüme gerçekleşti. Bu performansta sevindirici olan taraf, yatırımlardaki yüzde 22,5’luk artış. Yatırımların alt kalemlerine baktığımızda, makine-teçhizat’ta yüzde 23,5’luk bir büyüme görüyoruz. İnşaat yatırımlarındaysa; yüzde 14,7’lik bir artış var. Dördüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, üçüncü çeyreğe kıyasla bir miktar yavaşlamaya işaret etse de yatırımlar cephesinde hız kesilmediğini görüyoruz.

851 YENİ FABRİKA: Sadece ocak-kasım döneminde, organize sanayi bölgelerinde 851 yeni fabrika üretime başladı. 13 bin 546 imalat sanayi tesisi sanayi sicile kaydolarak üretime geçti. Bugün itibarıyla sanayi bölgelerinde 4 bin 69 tesisin inşaatı devam ediyor.

EKİM AYI REKORU: İmalat sanayi alt sektörlerinde bu sene önemli başarılara imza attık. Makine sektörümüz 1.7 milyar dolarlık ihracatla Cumhuriyet tarihinin ekim ayı rekorunu kırdı. Çelik sektörümüz yılın ilk 10 ayında, Almanya’yı geride bırakarak, Avrupa’da birinci, dünyada yedinci sıraya yükseldi.

TEKNOLOJİ ODAKLI SANAYİ HAMLESİ: Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programını başlattık. İlk aşamada çağrıya çıktığımız makine sektöründe titiz bir değerlendirmeyle 20 proje için destek kararı aldık.  Servo motorlar, CNC tezgâhlar, robotlar, eklemeli imalat makineleri ve daha pek çok yüksek teknolojili ürün, hamle programı sayesinde artık yerli olarak üretilecek. Çok yakında; kimya, eczacılık, ilaç, tıbbi cihaz, ulaşım ve elektronik gibi yüksek teknolojili diğer sektörlerde de yeni çağrılara çıkarak, uçtan uca tasarladığımız destek mekanizmasıyla katma değer üretmek isteyen müteşebbislerin yanında olacağız.

TÜRKİYE’NİN OTOMOBİLİ: Türkiye’nin Otomobili Projesi, bir araba üretmenin çok daha ötesinde bir vizyona sahip. Otomobillerin artık sadece ulaşım aracı olmaktan çıkıp; elektrikli, otonom, ağa bağlı ve akıllı cihazlara dönüştüğü bu dönemde TOGG; Türkiye’nin gururu oldu. Türkiye’nin Otomobili tersine beyin göçünü de ciddi manada teşvik ediyor. Küresel tecrübesi olan genç mühendislerimiz, yazılımcılarımız, yöneticilerimiz; yurt dışındaki işlerini bırakıp Türkiye’nin Otomobili için vatanlarına döndüler.

TOPLAM OSB SAYISI: Ülkemizin katma değer üssü sanayi bölgeleri, çevre dostu üretimle Türkiye’nin ekonomisini büyütüyor. 2020 yılında kurulan 11 OSB ile toplam OSB sayısı 325’e, kredi desteği verdiğimiz sanayi sitesi sayısı ise 480’e ulaştı. Üretime geçen bu bölgelerde yaklaşık 2 buçuk milyon vatandaşımıza istihdam imkânı sağladık. Yılsonu itibarıyla; 13 OSB ile 3 sanayi sitesi projesini, 2021 yılındaysa; 19 OSB ile 6 sanayi sitesi projesini tamamlayacağız. Endüstri bölgelerimizin sayısı 22’ye, bu bölgelerdeki istihdam 13 bin kişiye ulaştı.

YATIRIM YERİ TAHSİS DESTEĞİ: 8 yılda 2 bin 745 yatırıma, yatırım yeri tahsis desteği verdik. Son 2 senede bakanlık kredisi kullanan OSB’lerde 1265 yatırım tamamen veya kısmen bedelsiz arsa tahsisinden faydalandı.

TEŞVİK SİSTEMİ: Yatırımcıların önünü açacak politikalar uyguluyoruz. Yatırım teşvik sistemimizi, sahadan aldığımız geri bildirimlerle sürekli iyileştiriyoruz. Yıllardır beklenen ilçe bazlı bölgesel teşvik sistemini ocak ayından itibaren uygulamaya başlıyoruz. Bu noktada, savunma sanayinden başka bir sektörü teşvik etmediğimizi söyleyenler öğrensin diye de ifade edeyim. Düzenlediğimiz 47 bin 285 teşvik belgesinin sadece yüzde 1’i yani 443 tanesi savunma sanayine ait.

DÜNYAYA NEFES: Savunma sanayimizle kazandığımız mühendislik kabiliyetleri aslında sadece SİHA’larda kullanılmıyor. İşte solunum cihazımız. Bakanlığımız destekleriyle kurulan Biosys isimli start-up, yine bakanlığımız koordinasyonunda 3 firmayla bir araya gelerek bu cihazı üretti. Hangi firmalar bunlar? Baykar; bir savunma sanayi şirketi. Aselsan; bir savunma sanayi şirketi. Arçelik; bir teknoloji şirketi. Bu cihazla sadece ihtiyacımızı karşılamakla kalmadık, bunlardan 5 bin tane ihraç ettik. Biz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kıtaları aşan vizyonuyla dünyaya nefes olduk; olmaya da devam edeceğiz.

YENİLİKÇİ FİNANSMAN MEKANİZMALARI: Girişimciliği, Milli Teknoloji Hamlesi’nin sürükleyici gücü olarak görüyoruz. Teknoloji tabanlı girişimlerin uzun vadeli finansman sorunlarını, bankalar yerine sermaye yatırımı yoluyla çözmelerini çok önemsiyoruz. Bu amaçla yenilikçi finansman mekanizmalarını devreye aldık. Tech-invesTR, bölgesel kalkınma fonu, teknoloji ve inovasyon fonu ile Bilişim Vadisi Girişim Sermayesi Fonu erken aşama girişimlere yatırım yapacak.

NİTELİKLİ BİLİM İNSANLARI: Uluslararası Lider Araştırmacılar Programıyla, kritik projelerde görev almak üzere dünyanın her yerinden araştırmacıları, nitelikli bilim insanlarını ülkemize getirdik. Gururla yürüttüğümüz bu program kapsamında, 2021 yılında açacağımız yeni çağrıyla en az 100 üst düzey araştırmacıyı daha ülkemize kazandıracağız. Burada bir bilim diplomasisi yürütüyor, bir vizyon ortaya koyuyor, tersine beyin göçü için çalışıyoruz.

ÜRETEN ŞEHİRLER PROGRAMI: Kalkınma ajanslarımızla şehirlerimizin potansiyelini açığa çıkarıyoruz. Ajanslarımız bugüne kadar 22 bin projeye 9,2 milyar lira mali destek sağlayıp, 15,7 milyar liralık yatırım hacmi oluşturdu. 2021 yılında imalat ve ihracat merkezi konumundaki şehirlerimize yönelik Üreten Şehirler Programını başlatıyoruz.  GAP, DAP, DOKAP VE KOP Bölge Kalkınma İdareleri, 3 bin 474 projeye 4.2 milyar lira kaynak aktardı.

AŞI VE İLAÇ ÇALIŞMALARI: TÜBİTAK Covid-19 Türkiye Platformu çatısı altında aşı ve ilaç alanında 17 proje başarıyla yürütülüyor. Hayvan deneylerini tamamlayan 4 aşı adayımız var. Bu aşıların üretileceği iki tesis, insan deneylerine geçmek için gerekli olan güvenli üretim onayını Sağlık Bakanlığımızdan aldı. Tekirdağ ve Adıyaman’da bulunan bu tesislerde üretilecek inaktif ve adenovirüs tabanlı aşılarla Faz-1 insan klinik çalışmaları başlatılacak. Faz-2 ve Faz-3 çalışmalarına da geçmek için hazırlıklarımıza süratle devam ediyoruz.

YENİ DÖNEMİN RUHU: Türkiye ekonomisini, katma değerli üretim, inovasyon ve girişimcilik öncülüğünde, yeni dönemin ruhuna uygun, reformcu bir anlayışla büyüteceğiz. Gözü kara girişimcilerimizin, Türkiye’nin geleceğine güvenen sanayicilerimizin, bilim insanları ve emekçilerimizin yol arkadaşlığında ülkemizi dünyanın en büyük ekonomileri arasına sokacağız. 11. Kalkınma Planındaki hedeflerimizle uyumlu olacak şekilde, Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle Bakanlığımızın Ar-Ge bütçesi teklifi 2 kat, sanayi bölgeleri bütçe teklifi 5 kat arttı. Milletimizden bize emanet olan bütçenin her bir kuruşunu en verimli şekilde kullanacağımızı belirtmek istiyorum.

İLGİLİ KURULUŞLAR

TBMM Başkanvekili Celal Adan başkanlığında toplanan Genel Kurulda, Rekabet Kurumu, Helal Akreditasyon Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent ve Marka Kurumu, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı ile Türkiye Uzay Ajansı’nın bütçeleri de ele alındı.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.


Kaynak: T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/celik-sektoru-yilin-ilk-10-ayinda-almanyayi-geride-birakarak-avrupada-birinci-dunyada-yedinci-siraya-yukseldi/feed/ 0
Üniversite-sanayi iş birliği modeliyle Türkiye’nin ilk enzim fabrikası açıldı https://www.muhasebenews.com/universite-sanayi-is-birligi-modeliyle-turkiyenin-ilk-enzim-fabrikasi-acildi/ https://www.muhasebenews.com/universite-sanayi-is-birligi-modeliyle-turkiyenin-ilk-enzim-fabrikasi-acildi/#respond Mon, 29 Jun 2020 10:00:02 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=87612 Üniversite-sanayi iş birliği modeliyle hayata geçirilen Türkiye’nin ilk enzim fabrikasının açılış töreninde konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Bu fabrika sayesinde, yüzde 100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatını engelleyebileceğiz. Bu fabrika ilk aşamada gıda güvenliğini odağına alarak; un ve früktoz şurubu üretiminde kullanılan endüstriyel enzimleri tamamen yerli ve milli imkânlarla üretmeyi hedefliyor” dedi. Yapılan işin kıymetli olduğunu belirten Bakan Varank, “Bu fabrikanın beni heyecanlandıran özelliğiyse, aşı ve ilaç üretimi alanlarında güçlü bir altyapıyı kazanmış olmamız. Gerekli çevresel tedbirleri ve sertifikasyonları almak kaydıyla, ihtiyaç halinde bu tesiste, yüksek montanlı aşı üretimi gerçekleştirilebilir. Türkiye’nin gerek aşı gerekse ilaç alanında virüsle en iyi şekilde savaşan bir çözümü bulmasının önünde hiçbir engel yok” ifadesini kullandı.

Fabrikada ilk etapta, Türkiye’de en çok kullanılan üç enzimin üretiminin yapılacağını söyleyen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de, “Afrika’dan Rusya’ya kadar, bu bölgedeki ilk endüstriyel enzim fabrikası olan bu tesis, bundan sonra benzer fabrikaların artmasına öncülük edecektir. Böylece, 1,5 milyara dolara ulaşan bölgesel enzim pazarında, Türkiye inşallah önemli bir ihracatçı ülke konumuna ulaşacaktır” diye konuştu.

Endüstriyel enzimlerin üretimi için üniversite-sanayi iş birliği modeliyle hayata geçirilen Türkiye’nin ilk endüstriyel enzim fabrikası LIVZYM, İstanbul Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde açıldı. Törene Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli ile diğer ilgililer katıldı. Açılışta konuşan Bakan Varank, ülke olarak biyoteknolojinin öneminin farkında olduklarını söyledi. Nitelikli insan kaynağına yatırımı çok önemsediklerini ifade eden Varank, konuşmasında şunları söyledi:

KOSGEB’İN DESTEKLERİYLE ATILDI: Bundan tam 7 sene önce Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla başlayan bir hikâyede sona geliyor;  Önümüzdeki dönemde yazılacak yeni başarı hikâyelerinin ilk adımını atıyoruz. LIVZYM girişiminin ilk temelleri de 2014 yılında verdiğimiz KOSGEB destekleriyle atıldı. Tersine beyin göçüne ev sahipliği yapan bu enstitü, kurulu altyapısıyla ülkemizi sağlık teknolojileri alanında üst seviyelere taşımayı amaçlıyor. İşte şimdi de enstitüde Ar-Ge’si yapılan projelerin, seri üretiminin gerçekleştirileceği bu eşsiz fabrikayı ülkemize kazandırıyoruz. Fabrikanın bugünlere gelmesinde; öncelikli yatırım teşviklerimiz, TÜBİTAK ve KOSGEB desteklerimizin kritik bir rolü var.

YÜKSEK TEKNOLOJİ: Biyoteknoloji, pek çok sektörde önemli etkiler oluşturan yükselen teknolojilerden birisi. Nanoteknoloji, genetik ve malzeme alanlarıyla doğrudan ilişkili bir teknolojiden bahsediyoruz. Gıda, tarım ve hayvancılık alanındaki çıktıların yanı sıra, tıbbi, kimyasal ve çevre biyoteknolojileri de muazzam bir büyüme potansiyeli taşıyor. Dünyada biyoteknolojik ilaçların kullanım oranı yüzde 30’a yaklaşmış durumda. Küresel Ar-Ge harcamalarından oldukça yüksek pay alan bu alanda, dünyada kıyasıya bir yarış var. Ülke olarak biz de biyoteknolojinin giderek artan öneminin farkındayız.

BİRİKİM KAZANDIK: Şu kocaman biyoreaktörlere dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu biyoreaktörler aslında bu fabrikanın omurgaları… Reaktörlerin hepsini bizim mühendislerimiz tasarladı ve üretimi ülkemizde yapıldı. Bu Türkiye’de ilk defa oluyor… Böylece çok ciddi bir teknik birikim kazanmış olduk. Burası hiçbir danışmanlık alınmadan, tasarımdan kuruluma, biyoreaktör inşasından borulamaya kadar yerli imkânlarla tamamlandı. İstersek bu özgün teknoloji birikimini, ihtiyacı olan yurt içindeki şirketlerle paylaşma imkânına da sahibiz.

ENZİM İTHALATINI ENGELLEYECEĞİZ: Bu fabrika sayesinde, yüzde 100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatını engelleyebileceğiz. Çok farklı enzimlerin ithalatına yılda 150 milyon dolar harcıyoruz… 5 senelik bir dönemde, kapasite artışıyla birlikte bu tutarın yüzde 90’ını ülkemizden karşılayabiliriz… Bu fabrika ilk aşamada gıda güvenliğini odağına alarak; un ve früktoz şurubu üretiminde kullanılan endüstriyel enzimleri tamamen yerli ve milli imkânlarla üretmeyi hedefliyor. Tek başına bu alanda Türkiye, yılda 30 milyon dolar ithalat yapıyor.

İHRACAT BOYUTU VAR: Enzimde dışa bağımlılık azalıyor, ama aynı zamanda bu işin ihracat boyutu da var. Hatta bu ihracatın kilogram başına katma değeri üretilecek enziminin niteliğine göre 20 ila 100 dolar arasında değişiyor. Hâlihazırda ülkemizin kilogram başına ortalama ihracat katma değerinin sadece 1,4 dolar olduğunu hesaba katarsak; Yapılan işin ne kadar kıymetli olduğu net bir biçimde ortaya çıkıyor.

YÜKSEK MONTANLI AŞI ÜRETİMİ: Bu fabrikanın beni heyecanlandıran son özelliğiyse, aşı ve ilaç üretimi alanlarında güçlü bir altyapıyı kazanmış olmamız. Gerekli çevresel tedbirleri ve sertifikasyonları almak kaydıyla, ihtiyaç halinde bu tesiste, yüksek montanlı aşı üretimi gerçekleştirilebilir. Türkiye’nin gerek aşı gerekse ilaç alanında virüsle en iyi şekilde savaşan bir çözümü bulmasının önünde hiçbir engel yok.

TEMMUZ SONUNA UZATIYORUZ: Pandemiyle birlikte, girişim ekosistemini koruyan önemli adımlar attık. Bunlardan birisi de uzaktan çalışma imkânının getirilmesiydi. Ar-Ge merkezleri ve teknoparklardaki yüzde 50 uzaktan çalışma imkânı uygulaması mevcutta 30 Haziran’da bitiyordu. Bu uygulamayı Temmuz sonuna kadar uzatıyoruz.

CANLANMA HIZ KAZANDI: Ekonomik göstergelerde güçlü bir canlanmaya şahit oluyoruz. Zorlu geçen Nisan ayının ardından, Mayıs’tan itibaren reel sektörden birbiri ardına güzel haberler gelmeye başladı. Haziran’da reel sektördeki canlanma hız kazandı. Bu ayın ilk 18 gününde sanayideki elektrik tüketimi, Nisan ve Mayıs’ın aynı dönemini şimdiden geride bıraktı. İlk 18 günde OSB’lerdeki elektrik tüketimi, Mayıs’a göre yüzde 26 arttı. Yılın ilk 5 ayında sanayi siciline 5 bin 547 işletme kaydoldu. Sadece organize sanayi bölgelerimizde, ilk 5 ayda 520 yeni fabrika üretime geçti.

YATIRIM TALEBİ DAHA GÜÇLÜ: Yatırım talebi de, geçen seneye göre daha güçlü. İlk 5 ayda 67 milyar liralık yatırım teşvik belgesi düzenledik. Bu yatırımlarla 110 bin vatandaşımıza yeni iş imkânları doğacak. Haziran ayında; tüketici, sektörel ve reel sektör güven endeksleri güçlü bir yükseliş kaydetti. İmalat sanayinde kapasite kullanım oranları arttı. Hedefimiz bu gidişatı kalıcı ve sürekli bir yapıya oturtabilmek.

Açılışta konuşan Bakan Pakdemirli de emeği geçen herkese teşekkür etti. Üniversite, sanayii ve kamu işbirliği, Tarım-Orman Sektörünün gücünü belirleyen en önemli üçlüden biri olduğunu ifade eden Bakan Pakdemirli de konuşmasında şunları kaydetti:

BÜYÜK HİZMETLERLE ANILACAK: Bugün açılışını gerçekleştirmekte olduğumuz yerli enzim fabrikamız  inanıyorum ki; Kamu-Özel ve Üniversite işbirliğinin taçlandığı ebedi bir eser olarak, inşallah çok büyük hizmetlerle anılacak! Tarım-orman sektörümüzün bütün paydaşları çok iyi bilirler ki; 19. yy son çeyreğinde keşfedilen enzimler ve enzim teknolojisi, gıda üretim teknolojilerinin geliştirilmesinde, gıda verimliliğinin arttırılmasında çok büyük önem arz etmektedir.

FAYDALI DOSTLARIMIZ: Tarımda ağırlıklı olarak gıda ve yem sektörlerinde, tarım dışında ise; aşı, kâğıt, tekstil, deri, ilaç, kimya, biyoloji ve tıp gibi birçok alan ve sektörde kullanılan enzimler; daha basit ifadeyle verimliliği ve üretimi artıran, maliyeti düşüren faydalı dostlarımızdır.

TÜRKİYE KARARLI GİRİŞ YAPIYOR: Tamamına yakınında dışa bağımlı olduğumuz bu alanda, biz de; yıllık 120 ila 150 Milyon dolar arasında ithalat yapıyoruz. Ve bu pazarın yüzde 23’lük önemli bir kısmını gıda enzimleri oluşturuyor. Ülkemizde enzim ihtiyacının yaklaşık yüzde 35’i gıda sanayinde kullanılıyor.İşte bugün faaliyete geçen LİVZYM Biyoteknoloji Araştırma Geliştirme Fabrikası sayesinde Türkiye, enzim sektörüne hızlı ve kararlı bir giriş yapıyor. İnşallah gıda, yem gibi birçok üründe enzim ihtiyacımızı,  bundan sonra modern teknolojilerle, yerli ve milli üretimle karşılayacağız.

ÖNCÜLÜK EDECEK: Bu fabrikada ilk etapta, ülkemizde en çok kullanılan üç enzimin üretimi yapılacaktır. Kademeli olarak başlayan üretimle, öncelikle günlük 10 ton sıvı enzim üretimi ile ithalatın onda birini, bir yıl içinde 30 ton sıvı enzim üretimi ile ithalatın dörtte birini, üç yıl içinde ise firmanın ilave yatırımlarıyla beraber ithalatın önemli bir kısmını yerli üretimle karşılamayı hedefliyoruz. Afrika’dan Rusya’ya kadar, bu bölgedeki ilk endüstriyel enzim fabrikası olan bu tesis, bundan sonra benzer fabrikaların artmasına öncülük edecektir. Böylece, 1,5 milyara dolara ulaşan bölgesel enzim pazarında, Türkiye inşallah önemli bir ihracatçı ülke konumuna ulaşacaktır.

TÜRKİYE’YE NE KAZANDIRACAK?

Endüstriyel enzimlerin üretiminde LIVZYM’de hayata geçirilen üniversite-sanayi iş birliği modeliyle biyoteknoloji alanında teorik ve de pratik sahibi insan kaynağının yetişmesi sağlanacak. Tamamı Türk ekiple, tasarımdan kuruluma kadar iki yılda gerçekleştirilmiş olan fabrika kurulumu sayesinde Türkiye, benzer tesislerin gelecekteki kurulumları için de kritik bir know-how kazandı. LIVZYM’de kazanılan yetkinlik, tecrübe ve tesis altyapısı ile aşı üretimi, hormon üretimi, biyoteknolojik ilaçların üretimi, vitamin, antibiyotik ve amino asit gibi değerli kimyasalların üretimi, Afrika’dan Rusya’ya kadar olan bölgedeki ilk endüstriyel enzim fabrikası konumundaki LIVZYM, dönem içerisinde kapasite artırımıyla, tüm bölgeye ihracat yaparak ülkemize döviz girdisi sağlayacaktır.


Kaynak: T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Duyurusu 26.06.2020
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/universite-sanayi-is-birligi-modeliyle-turkiyenin-ilk-enzim-fabrikasi-acildi/feed/ 0