ana merkez – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Thu, 16 Jul 2020 07:55:08 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.5 Serbest Bölgedeki Firmanın Kendisine Kesmek Zorunda Olduğu Fatura ve Yurt İçi Şubesine Düzenlemiş Olduğu Faturalar Form Ba-Bs Bildirimlerine Dahil Edilecek mi? https://www.muhasebenews.com/serbest-bolgedeki-firmanin-kendisine-kesmek-zorunda-oldugu-fatura-ve-yurt-ici-subesine-duzenlemis-oldugu-faturalar-form-ba-bs-bildirimlerine-dahil-edilecek-mi/ https://www.muhasebenews.com/serbest-bolgedeki-firmanin-kendisine-kesmek-zorunda-oldugu-fatura-ve-yurt-ici-subesine-duzenlemis-oldugu-faturalar-form-ba-bs-bildirimlerine-dahil-edilecek-mi/#respond Thu, 16 Jul 2020 07:45:03 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=88708

İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile; serbest bölgede faaliyet gösteren firmanızın bölge içerisinde biri alım-satım diğeri üretim olmak üzere 2 adet ruhsatı olduğu, gümrük ve bölge mevzuatı gereğince farklı iki ruhsat olması nedeniyle şirketinizin kendisine kesmek zorunda olduğu faturaların Ba-Bs formunda gösterilip gösterilmeyeceği ile serbest bölgeden yurt içi şubesine düzenlemiş olduğunuz faturaların Bs formunda gösterilip gösterilmeyeceği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 171 inci maddesinde, mükelleflerin bu Kanuna göre tutmaları gereken defterleri vergi uygulaması bakımından bu maddede yazılı maksatları taşıyacak şekilde tutacakları, 175 inci maddede ise mükelleflerin, anılan Kanunun 171 inci ve müteakip maddelerinde belirtilen maksat ve esaslara uymaları şartıyla defterlerini ve muhasebelerini işlerinin bünyesine uygun olarak diledikleri usul ve tarzda tanzim etmekte serbest oldukları belirtilmiştir. Kanunun 220 ve müteakip maddelerinde de defterlerin tasdikine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 227 nci maddesinde de, “Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.” hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların ise mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan veya Bakanlığımıza verilen yetkilere dayanılarak uygun görülen belgelerden herhangi birisi ile tevsik edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, Kanunun 229 uncu maddesinde faturanın, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olduğu belirtilmiştir.

Anılan Kanunun 232 nci maddesinde ise, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunların da fatura istemek almak mecburiyetinde oldukları hükme bağlanmıştır.

Bunun yanı sıra; 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde, serbest bölgelerin gümrük bölgesi dışında sayıldığı, bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı, kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığının yetkili olduğu ile işleticilerin ve kullanıcıların yatırım ve üretim safhalarında Cumhurbaşkanınca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabileceği hükme bağlanmıştır.

Ayrıca 345 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin (B) bölümünde, “Bilindiği üzere, 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun(5) 8 inci maddesi ile değişik 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun(6) 6 ncı maddesinde, kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, Vergi Usul Kanunu hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığının yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu Kanunda yer alan Vergi Usul Kanunu hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapma yetkisine dayanılarak 2005 hesap döneminden itibaren serbest bölgelerde ticari faaliyette bulunan bütün gerçek ve tüzel kişiler herhangi bir hadde bağlı kalınmaksızın,  Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olarak bilanço esasına göre defter tutacaklardır.” hükmü yer almaktadır.

1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin  (5.12.3.3.) bölümünde, “…  İstisna kazancın ve bu bağlamda kurumlar vergisi matrahının tespiti açısından, istisna kapsamında bulunan ve bulunmayan hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi ve istisna kapsamında olan faaliyetlere ait hasılat, maliyet ve gider unsurlarının, diğer faaliyetlerle ilişkilendirilmemesi ve kayıtların da bu ayrımı sağlayacak şekilde tutulması gerekmektedir.

…”,

(5.12.3.8.1.) Defter ve Belge Düzeni başlıklı bölümündeSerbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Vergi Usul Kanununun defter tutma ve belge düzenine ilişkin hükümlerine uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bununla beraber, Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesi ile kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ve düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine bağlı olmaksızın düzenleme yapma konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.

Buna göre, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Vergi Usul Kanununu hükümleri çerçevesinde defter tutmaları, belge ve kayıt düzenine uymaları gerekmektedir.” açıklamaları yer almaktadır.

Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin “Defter ve Kayıtların Tutulması ile Bölge İşlemlerinin Bilgisayar Veri İşleme Tekniği Yoluyla Yapılması” başlıklı 23 üncü maddesinde,  “Serbest Bölgede faaliyet gösteren Kullanıcılar, genel esaslar çerçevesinde gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirerek, Vergi Usul Kanununun defter tutma ile belge ve kayıt düzenine ilişkin hükümlerine uymak zorundadır.

Kullanıcılar, bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Serbest Bölgede gerçekleştirdikleri faaliyetlerini bilgisayar veri işleme tekniği yoluyla yapar. Bu konudaki uygulamanın zamanlaması ve kapsamı hakkındaki hususlar Genel Müdürlükçe çıkarılacak tebliğ/genelgelerle düzenlenir.” açıklaması yer almaktadır.

Diğer taraftan, birden fazla iş yeri bulunan mükelleflerin her bir iş yeri için ayrı ayrı defter tasdik ettirmek suretiyle defter tutmaları mümkün olup, bu durumda iş yerlerinin mali tablolarının hesap dönemi sonunda konsolide edilmeleri gerekmektedir. Ancak, her bir iş yeri için ayrı ayrı defter tasdik ettirmek yerine merkezden tek bir defter tasdik ettirilerek bu defterde merkez ve şube hesaplarının ayrı ayrı kodlanarak izlenmesi de mümkün bulunmaktadır. Bu bağlamda, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği uyarınca; serbest bölgedeki şubede yürütülen ve istisna kapsamında olan faaliyetlere ilişkin istisna kazancın (bu bağlamda kurumlar vergisi matrahının) tespiti açısından, istisna kapsamında bulunan ve bulunmayan hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi ve istisna kapsamında olan faaliyetlere ait hasılat, maliyet ve gider unsurlarının, diğer faaliyetlerle ilişkilendirilmemesi ve bu ayrımı sağlayacak şekilde Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde defter tutularak, belge ve kayıt düzenine uyulması gerekmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamalara göre, serbest bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin de Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde defter tutma ve belge düzenleme ödevlerini yerine getirmeleri gerekmektedir.

Öte yandan, bir işletmenin stoklarında yer alan ham madde, yarı mamul veya mamullerin üretim veya satış amacıyla işletmenin kendi birimleri arasındaki dolaşımı bir satış işlemi olmayıp, bu tür işletme içi emtia dolaşımlarının işletmenin kendi iş süreci içerisinde düzenleyeceği belgelerle kayıt altına alınması ve bu belgelere istinaden muhasebe kayıtlarının yapılması gerekmektedir.

Yukarıda yer verilen düzenleme ve açıklamalar çerçevesinde, serbest bölgede faaliyette bulunan bir firmanın üretim ruhsatı ile stoklarına almış olduğu emtiayı üretimde kullanmaksızın ham madde veya yarı mamul madde olarak satmak amacıyla veya alım/satım faaliyeti ruhsatı ile satmak amacıyla stoklarına almış olduğu emtiayı üretim sürecinde kullanmak amacıyla stokları arasında devretmesi halinde, aynı işletme bünyesinde yapılan bu devir işlemi nedeniyle fatura düzenlenmesine gerek bulunmamakla birlikte, Vergi Usul Kanunu uygulamasında fatura düzenlenmesine gerek olmayan somut durumda, serbest bölge mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat yönünden fatura düzenleme gerekliliğinin bulunması halinde, bu düzenlemeler gereğince fatura düzenlenmesinde sakınca bulunmamaktadır.

Ayrıca, Vergi Usul Kanunu uygulamasında, birden fazla iş yeri olan işletmelerde, aralarında gerçekleşen işlemlere ilişkin olarak merkezden şubeye veya şubeden merkeze fatura düzenleme zorunluluğu bulunmamakla birlikte, somut durumda aynı tüzel kişilik bünyesinde yer alan farklı birimler (merkez-şube) arasındaki mal hareketlerine ilişkin olarak, düzenlenmesi zorunlu sevk irsaliyesine ilaveten, fatura düzenlenmesinde de Kanunen sakınca bulunmamaktadır.

Diğer taraftan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257 nci maddelerinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, 350 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş olup, 04/02/2010 tarih ve 27483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “I-Kapsam” başlıklı bölümünün “Yükümlülük Kapsamındaki Mükellefler” başlıklı kısmında; “Bilindiği üzere, belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirme yükümlülüğü, bilanço esasına göre defter tutan mükellefleri kapsamaktadır.” hükmüne yer verildikten sonra aynı bölümün 1.1.3. numaralı kısmında; “Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin de Ba-Bs bildirimi verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Söz konusu bildirimler, bu mükelleflerin kanuni merkezleri tarafından, merkez ve şube bilgileri birleştirilerek verilecektir. Ancak, kanuni ve iş merkezi yurt dışında olup, münhasıran serbest bölgede şubesi veya temsilciliği bulunan mükellefler, bildirim formlarında merkez bilgilerini dikkate almaksızın yalnızca serbest bölgede faaliyette bulunan şubelerinin mal ve/veya hizmet alış/satışlarını bildireceklerdir.” açıklamasına yer verilmiştir.

Söz konusu Genel Tebliğin 1.1.4. bölümünde kollektif şirketler ve bilanço esasına göre defter tutan adi ortaklıkların Ba-Bs bildirim formlarını ortaklık veya şirket adına bunların vergi kimlik numaraları kullanarak verecekleri, ortaklık veya şirket adına verilmesi gereken bildirimlerin ortaklardan herhangi birinin vergi kimlik numarası kullanılarak verilmesi halinde bildirim formlarının hiç verilmemiş kabul edileceği, 3.1.1. bölümünde bilanço esasına göre defter tutan ve 376 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre beyannamesini elektronik ortamda vermek zorunda olan mükelleflerin, Ba ve Bs bildirim formlarını da elektronik ortamda vermek zorunda oldukları açıklanmıştır.

Diğer taraftan, 418 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 04/02/2010 tarihli ve 27483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde değişikliğe gidilerek Tebliğin 3.2.2. numaralı kısmı; “İthalat işlemlerinin form Ba ile bildirilmesinde gümrük giriş beyannamesinin kapanış tarihi, ihracat işlemlerinin form Bs ile bildirilmesinde ise, fiili ihracatın gerçekleştiği tarih dikkate alınacaktır.

Ayrıca serbest bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflerin yurt içiyle yaptıkları alış-satış işlemlerinin bildirilmesinde; gümrük giriş veya çıkış beyannamesi düzenlenmesi hallerinde bu beyannamelerin kapanma tarihleri ve tutarları, gümrük giriş veya çıkış beyannamesi düzenlenmemesi durumlarında ise serbest bölge işlem formu tarihi ve tutarı dikkate alınacaktır.

” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 3.2.3. numaralı bölümünde; “Bir kişi veya kurumun birden fazla şubesinden yapılan mal ve /veya hizmet alımları, muhasebe sistemi gereği ayrı ayrı takip edilse bile, birleştirilerek Ba bildirim formunda tek satır olarak gösterilecektir. Aynı şekilde, bir kişi veya kurumun birden fazla şubesine yapılan mal ve/veya hizmet satışları da birleştirilerek, Bs bildirim formunda tek satır olarak gösterilecektir.” açıklaması yer almakta olup, bahse konu bölüme 418 Sıra No.lu Tebliğ ile “Diğer taraftan, serbest bölgelerden yapılan mal ve/veya hizmet alım-satım işlemlerinin bildirilmesinde; serbest bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin Türkiye’deki merkez veya şubelerinden de alım-satım yapılması hallerinde, Türkiye’den yapılan alım-satım işlemleri ile serbest bölgedeki şubeden yapılan alım-satım işlemleri ayrı satırlar şeklinde bildirilecektir. Bu kapsamda yapılan bildirimlerde serbest bölgelerden yapılan alım-satım işlemlerinin bildirildiği satırların ülke kodu kısmında “Serbest Bölge” ifadesinin seçilmesi gerekmektedir.” açıklaması eklenmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında, serbest bölgede faaliyet gösteren şirketinizin farklı birimleri (alım-satım, üretim) arasındaki mal hareketlerine ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu uygulamasında fatura düzenlenmesine gerek bulunmamakla birlikte, serbest bölge mevzuatı ve ilgili diğer mevzuatlar yönünden fatura düzenleme gerekliliğinin bulunması halinde, düzenlenen faturaların 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilmesi gerekmektedir.

Ayrıca serbest bölgede faaliyet gösteren şirketinizden yurt içi şubelerinize gerçekleştirdiğiniz mal/hizmet satışlarınız nedeniyle düzenlemiş olduğunuz faturaların da Bs formu ile bildirilmesi gerektiği tabiidir.

 

 

 


Kaynak: GİB Özelge, 17.02.2020, 11395140-105[VUK-1-20799]-180088, İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/serbest-bolgedeki-firmanin-kendisine-kesmek-zorunda-oldugu-fatura-ve-yurt-ici-subesine-duzenlemis-oldugu-faturalar-form-ba-bs-bildirimlerine-dahil-edilecek-mi/feed/ 0
Yurt Dışı Merkezi Tarafından Kiralanan ve Türkiye’deki Şubede Kullanılan Bilgisayarlar İçin Ödenen Bedeller Gider Olarak Kaydedilebilir mi? https://www.muhasebenews.com/yurt-disi-merkezi-tarafindan-kiralanan-turkiyedeki-subede-kullanilan-bilgisayarlar-icin-odenen-bedeller-gider-olarak-kaydedilebilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/yurt-disi-merkezi-tarafindan-kiralanan-turkiyedeki-subede-kullanilan-bilgisayarlar-icin-odenen-bedeller-gider-olarak-kaydedilebilir-mi/#respond Thu, 14 Feb 2019 17:30:39 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=16768 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Hollanda mukimi dar mükellef kurumun laptop kiralama bedeli ve yurt dışında yapılan bağışların Türkiye’deki şubesine fatura edilmesinde vergilendirme.

             İlgide kayıtlı özelge talep formunda;
           – Merkezi Hollanda’da bulunan yabancı bir şirketin şubesi olduğunuz,
           – Merkez tarafından kiralanan laptopların birkaç tanesinin şubenizin kullanımına tahsis edildiği ve bu laptoplara isabet eden kira bedelinin merkez tarafından şubenize fatura edilerek transferinin talep edildiği,
            – Ayrıca şirket merkezi tarafından kurulan hayır kurumunun Hollanda’da düzenlemiş olduğu yürüyüşe katılarak bağış yapılmasının istenildiği ve bağış yapılması için merkez tarafından şubenize fatura tanzim edildiği
            belirtilmiş olup söz konusu kira bedeli ve bağış tutarının şirket merkezine transferi işlemlerinin kurumlar vergisi ve KDV tevkifatına tabi olup olmadığı konusunda Başkanlığımız görüşü sorulmuştur.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

Kurumlar Vergisi Kanununun;

– 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında, Kanunun 1’inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayanların, dar mükellefiyet esasında, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilecekleri hükme bağlanmış olup üçüncü fıkrasının (ç) bendinde, taşınır ve taşınmazlar ile hakların Türkiye’de kiralanmasından elde edilen iratlar, dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan unsurlar arasında sayılmıştır.
– 30’uncu maddesinin birinci fıkrasında, dar mükellefiyete tâbi kurumların maddede bentler halinde sayılan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dâhil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmış; aynı fıkranın (c) bendinde ise gayrimenkul sermaye iratları sayılmış olup 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu kapsamındaki faaliyetlerden sağlanacak gayrimenkul sermaye iratlarından (2009/14593 sayılı BKK ile) %1, diğerlerinden (2009/14593 sayılı BKK ile) %20 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı kararlaştırılmıştır.
– 30’uncu maddesinin altıncı fıkrasında, yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktardıkları tutar üzerinden, kurum bünyesinde %15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
– 6’ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinde yer alan giderler hasılattan indirim konusu yapılmaktadır.
– 22’nci maddesinde; “(1) Dar mükellef kurumların iş yeri veya daimî temsilci vasıtasıyla elde edilen kazançlarının tespitinde, aksi belirtilmediği takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümler uygulanır.

(2) Dar mükellefiyete tâbi kurumların ticarî veya ziraî kazançlar dışında kalan kazanç ve iratları hakkında, Gelir Vergisi Kanununun bu kazanç ve iratların tespitine ilişkin hükümleri uygulanır. Ancak, bu kazanç ve iratların Türkiye’de yapılmakta olan ticarî veya ziraî faaliyet kapsamında elde edilmesi halinde, kurum kazancı bu maddenin birinci fıkrasına göre tespit edilir.
(3) Dar mükellefiyette kurum kazancının tespitinde, ayrıca aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul edilmez:

a) Bu kurumlar hesabına yaptıkları alım-satımlar için ana merkeze veya Türkiye dışındaki şubelere verilen faizler, komisyonlar ve benzerleri.

b) Türkiye’deki kurumun kazancının elde edilmesi ve idamesi ile ilgili olan ve emsallere uygunluk ilkesi uyarınca belirlenecek dağıtım anahtarlarına göre ayrılan paylar ile Türkiye’deki kurumun denetimi için yabancı ülkelerden gönderilen yetkili kişilerin seyahat giderleri hariç olmak üzere, ana merkezin veya Türkiye dışındaki şubelerin genel yönetim giderlerine veya zararlarına katılmak üzere ayrılan paylar.” hükmü yer almaktadır.

– “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı” başlıklı 13 üncü maddesinde, “(1) Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.

(2) İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dâhil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılır. Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişilerle yapılmış sayılır.
(3) Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade eder.

(6) Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulamasında, bu maddedeki şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 01.01.1989 tarihinden itibaren uygulanmakta olan, “Türkiye Cumhuriyeti İle Hollanda Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması”nın;
– “Gayrimaddi Hak Bedelleri” başlıklı 12’nci maddesinde;
“1. Devletlerden birinde doğan ve diğer Devletin bir mukimine ödenen gayrimaddi hak bedelleri, bu diğer Devlette vergilendirilebilir.
2. Bununla beraber, söz konusu gayrimaddi hak bedelleri elde edildikleri Devlette ve o Devletin mevzuatına göre de vergilendirilebilir; ancak bu şekilde alınacak vergi, gayrimaddi hak bedelinin gayrisafi tutarının yüzde 10’unu aşmayacaktır.
3.Devletlerin yetkili makamları 2’nci fıkranın uygulama şeklini karşılıklı anlaşmayla belirleyeceklerdir.
4. Bu maddede kullanılan “gayrimaddi hak bedelleri” terimi, sinema filmleri, radyo-televizyon yayınlarında kullanılan filmler ve bantlar dâhil olmak üzere edebi, artistik, bilimsel her nevi telif hakkının veya her nevi patentin, alametifarikanın, desen veya modelin, planın, gizli formül veya üretim yönteminin veya sınai, ticari, bilimsel tecrübeye dayalı bilgi birikiminin kullanma imtiyazı, kullanma hakkı veya satışı ile sınai, ticari, bilimsel teçhizatın kullanma imtiyazı veya kullanma hakkı karşılığında ödenen her türlü bedelleri kapsar…” hükmü yer almıştır.

Maddenin tetkikinden görüleceği üzere, sınai, ticari, bilimsel teçhizatın kullanma imtiyazı veya kullanma hakkı karşılığında ödenen her türlü bedeller, gayrimaddi hak bedeli kapsamında değerlendirilmiş, bu neviden teçhizatın kiralanmasından elde edilen kazançların vergilendirilmesi hususunda her iki devlete de yetki verilmiş bulunmaktadır. Vergi mevzuatımızda ise sözü edilen gelirler gayrimenkul sermaye iradı sayılarak vergilendirilmektedir.

– “Temettüler” başlıklı 10’uncu maddesinde; “1. Devletlerden birinin mukimi olan bir şirket tarafından diğer Devletin bir mukimine ödenen temettüler, bu diğer Devlette vergilendirilebilir.
2. Bununla beraber söz konusu temettüler, temettü ödeyen şirketin mukim olduğu Devlette, o Devletin mevzuatına göre de vergilendirilebilir; ancak bu şekilde alınacak vergi aşağıdaki oranları aşmayacaktır:
a) Temettü elde eden, temettü ödeyen şirketin sermayesinin doğrudan doğruya en az yüzde 25’ini elinde tutan bir şirket ise (ortaklıklar hariç), gayrisafi temettü tutarının yüzde 15’i;
b) Tüm diğer durumlarda gayrisafi temettü tutarının yüzde 20’si.

Bu fıkra hükümleri, bünyesinden temettü ayrılan şirket kazancının vergilenmesine etki etmeyecektir.” hükmüne yer verilmiştir.

– Anlaşmaya ek Protokolün “’10 ve 23’üncü Maddelere İlave” başlıklı (IX) numaralı maddesinde; “10’uncu maddenin 2’nci fıkrasının (a) bendi hükümlerinden sapma olarak, Hollanda Kurumlar Vergisi Kanunu ve ilerideki değişiklikler gereğince, Hollanda’da mukim bir şirket Türkiye’de mukim bir şirketten elde ettiği temettüler dolayısıyla Hollanda Kurumlar Vergisine tabi tutulmadığı sürece, söz konusu bentte öngörülen oranlar aşağıdaki oranlara indirilecektir:

a) Türkiye’de mukim bir şirketin ödediği temettüler yönünden yüzde 10’a ve
b) Hollanda’da mukim bir şirketin ödediği temettüler yönünden yüzde 5’e.

Böyle bir durumda, 23’üncü maddenin 2’nci fıkrasının (d) bendi hükümleri de aynı şekilde uygulanacaktır.”
hükümleri yer almaktadır.
– 23’üncü maddesinde, “… 2. Hollanda mukimleri için çifte vergilendirme aşağıdaki şekilde giderilecektir:

c) Bunun ötesinde Hollanda, bu Anlaşmanın 10’uncu Maddesinin 2’nci fıkrasına, 11’inci Maddesinin 2’nci fıkrasına, 12’nci Maddesinin 2’nci fıkrasına, 13’üncü Maddesinin 5’inci fıkrasına, 15’inci Maddesinin 3’üncü fıkrasına, 17’nci Maddesine ve 18’inci Maddesinin 2’nci fıkrasına göre Türkiye’de vergilendirilebilen gelir unsurları için, hesaplanan Hollanda vergisinden mahsuba müsaade edecektir; ancak bunun için, bu gelir unsurlarının a) bendinde bahsedilen matraha dahil edilmesi zorunludur. Mahsup edilecek miktar, bu gelir unsurları için Türkiye’de ödenen vergiye eşit olacaktır. Ancak bu mahsup, eğer bu şekilde matraha alınan gelir unsurları, çifte vergilendirmeyi önlemeye ilişkin Hollanda mevzuatı hükümlerine göre Hollanda vergisinden muaf tutulan gelir unsurlarından ibaret olsaydı, ne miktarda indirime müsaade edilecek idiyse, bu miktarı aşmayacaktır…” hükmüne yer verilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre;
… Türkiye İstanbul Şubesinin kullanımına tahsis edilen laptopların kiralama bedeli olarak şirket merkezi tarafından kesilen faturaya istinaden şubeniz tarafından yapılan ödemeler, Çifte Vergilendirmeye Önleme Anlaşmasının 12 nci maddesinin 4 numaralı bendine göre gayrimaddi hak bedeli olarak değerlendirilecek olup bu ödemeler üzerinden anılan anlaşmanın 12 nci maddesinin (2) numaralı bendi ile getirilen sınırlama doğrultusunda, 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında taşınır ve taşınmaz malların kiralanması için öngörülen oran yerine %10 oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
            – Öte yandan, söz konusu laptopların Türkiye’deki şubenin faaliyetlerinde kullanılması sebebiyle kiralama bedeli olarak yapılan ödemenin, şubenizin kurum kazancının elde edilmesi ve idame ettirilmesi amacıyla yapılan gider olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak, söz konusu bedelin tamamının şubenizin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesi için şubenin kullanımına tahsis edilen laptoplara ilişkin kira bedelinin tespitinde kullanılan dağıtım anahtarının ve merkez tarafından düzenlenen fatura bedelinin emsallere uygun olması gerekmektedir.

Aksi durumda, yani merkez tarafından şubenize fatura edilen kira bedelinin emsallere uygunluk ilkesine göre tespit edilen kira bedelinden fazla olması halinde, aradaki farkın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç kabul edilmesi ve bu tutarın şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

             – Hollanda’da bulunan merkeziniz tarafından kurulan hayır kurumuna şube adına yapılan ve şubenize fatura edilen bağış tutarının ise şubeniz tarafından kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. Ayrıca, söz konusu ödeme ana merkeze aktarılan tutar olarak değerlendirilecek olup şubenizce bu tutar üzerinden, Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasına ek protokolün “IX” uncu maddesinde belirtilen şartların sağlanması halinde %10; bu şartların sağlanamaması halinde ise %15 oranında tevkifat yapılarak beyan edilmesi gerekmektedir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, 2. maddesinde ise, her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV’ye tabi olduğu hükme bağlanmıştır.

Kanunun;
– 4/1 maddesinde, hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,
– 6/b maddesinde, işlemlerin Türkiye’de yapılmasının hizmetin Türkiye’de yapılmasını veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını ifade ettiği
hükme bağlanmıştır.

Kanunun 20’nci maddesi uyarınca verginin matrahını, işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel oluşturmaktadır.

26.04.2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan KDV Genel Uygulama Tebliğinin “I/C-2.1.2.1. İkametgahı, İşyeri, Kanuni Merkezi ve İş Merkezi Türkiye’de Bulunmayanlar Tarafından Yapılan İşlemler” başlıklı bölümünde, (01.05.2014 tarihinden önce 117 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin “2.1.İkametgahı, İşyeri, Kanuni Merkezi ve İş Merkezi Türkiye’de Bulunmayanlar Tarafından Yapılan İşlemler” başlıklı bölümü) ikametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanların Türkiye’de yaptığı hizmetler ile bunların yurt dışında yaptığı ancak Türkiye’de faydalanılan hizmetlerin KDV’ye tabi olacağı, bu gibi hizmetlerde mükellef esas olarak hizmeti ifa eden olmakla birlikte, KDV’nin tamamının hizmetten faydalanan yurt içindeki muhatap tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödeneceği açıklanmıştır.

             Buna göre, yurt dışındaki merkez tarafından yurt dışında kiralanan ve Türkiye’deki şubede kullanılmak üzere gönderilen laptoplara ilişkin yapılacak ödemeler, hizmetten Türkiye’de faydalanıldığından KDV’ye tabi olup verginin sorumlu sıfatıyla şubeniz tarafından beyan edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, şubeniz adına yapılan bağışların yansıtılmasına ilişkin işlemler yurt dışında gerçekleştiğinden ve bu ödeme herhangi bir teslim ve hizmetin karşılığı olmadığından KDV hesaplanmayacaktır.

Kaynak: İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
17 Şubat 2016 Tarih ve 62030549-125[30-2012/164]-13362 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi,  gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yurt-disi-merkezi-tarafindan-kiralanan-turkiyedeki-subede-kullanilan-bilgisayarlar-icin-odenen-bedeller-gider-olarak-kaydedilebilir-mi/feed/ 0
Merkezi Amerika’da Bulunan Şirketin Türkiye’deki Şubesinin Kazançları Üzerinden Vergi Kesintisi Yapılır mı? https://www.muhasebenews.com/merkezi-amerikada-bulunan-sirketin-turkiyedeki-subesinin-kazanclari-uzerinden-vergi-kesintisi-yapilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/merkezi-amerikada-bulunan-sirketin-turkiyedeki-subesinin-kazanclari-uzerinden-vergi-kesintisi-yapilir-mi/#respond Mon, 08 Oct 2018 23:00:50 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=15994 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Merkezi ABD’de bulunan şirketin Türkiye’deki şubesinin kurum kazancından hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın ana merkeze aktarılması halinde tevkifat uygulaması.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan şirketin Türkiye şubesi olarak faaliyet gösterdiğiniz belirtilerek, Türkiye’deki ticari faaliyetlerinizden elde edilen kazançlar üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin ödenmesinden sonra kalan tutarın ana merkeze aktarılması halinde vergi kesintisi yapılıp yapılmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE
            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 32’ncü maddesinin ikinci fıkrasında, Kanunun 1’inci maddesinde sayılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayanların, yalnız Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış; üçüncü fıkrasında, dar mükellefiyette kurum kazancının hangi gelir unsurlarından oluştuğu sayılmış ve Türkiye’de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançların, kurum kazancı olarak vergilendirileceği belirtilmiş; dördüncü fıkrasında ise bu maddede belirtilen kazanç ve iratlar ile gelir unsurlarının Türkiye’de elde edilmesi konusunda Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, dar mükellef kurumların Türkiye’de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun işyeri veya daimî temsilci bulundurmaları ve kazancın bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilmesi halinde, elde edilen ticari kazançların dar mükellefiyet esasında Türkiye’de vergilendirilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, aynı Kanunun 30’uncu maddesinde, dar mükellefiyete tabi kurumların maddede sayılan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmış olup, aynı maddenin altıncı fıkrasında ise yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktardıkları tutar üzerinden, kurum bünyesinde % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır.

ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARINA GÖRE
            01.01.1998 tarihinden itibaren uygulanmakta olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının 5’inci maddesinin birinci fıkrasında; “işyeri” teriminin, bir teşebbüsün işinin tamamen veya kısmen yürütüldüğü işe ilişkin sabit bir yer anlamına geldiği, ikinci fıkrasında şubenin işyeri terimi kapsamında olduğu belirtilmiş;  Anlaşmanın “Ticari Kazançlar” başlıklı 7’nci maddesinin birinci fıkrasında ise; “1. Bir Akit Devlet teşebbüsüne ait kazanç, söz konusu teşebbüs diğer Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunmadıkça, sadece ilk bahsedilen Devlette vergilendirilecektir. Eğer teşebbüs yukarıda bahsedilen şekilde ticari faaliyette bulunursa, teşebbüsün kazançları bu diğer Devlette, işyerine atfedilebilen miktarla sınırlı olmak üzere, vergilendirilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Anlaşmanın “Temettüler “başlıklı 10’uncu maddesinde ise;

“1. Bir Akit Devlet mukimi tarafından diğer Akit Devletin bir mukimine ödenen temettüler, bu diğer Devlette vergilendirilebilir.
2.Bununla beraber, söz konusu temettüler, aynı zamanda, ödemeyi yapanın mukimi olduğu Devlette ve bu Devletin mevzuatına göre de vergilendirilebilir; ancak temettünün gerçek lehtarı diğer Akit Devletin mukimi ise bu şekilde alınacak vergi;
a) gerçek lehtar, temettüyü ödeyen şirketin oy gücüne haiz hisselerinin en az %10’una sahip bir şirketse, gayrisafi temettü tutarının yüzde 15’ini;
b) tüm diğer durumlarda gayrisafi temettü tutarının yüzde 20’sini
aşmayacaktır.
….
4. a) Birleşik Devletler mukimi olan bir şirketin, ticari faaliyet icra ettiği Türkiye’de yer alan bir işyerine atfedilebilen kazançlar, bu Anlaşmanın diğer hükümlerine göre vergilendirildikten sonra, kalan kısım üzerinden de Türk mevzuatına göre Türkiye’de vergilendirilebilir.
….

Bu fıkrada belirtilen vergiler, bu maddenin 2’nci fıkrasının a) bendinde belirtilen oranı aşacak şekilde uygulanmayacaktır.

5. Akit Devletlerden birinin mukimi olan temettü lehtarı, temettü ödeyen şirketin mukim olduğu diğer Akit Devlette yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunursa veya bir Türkiye mukimi, Birleşik Devletler ‘de bulunan bir sabit yeri kullanarak Birleşik Devletler ‘de serbest meslek faaliyetinde bulunursa ve söz konusu temettüler bu işyeri veya sabit yere atfedilebiliyorsa 1 inci ve 2’nci fıkraların hükümleri uygulanmayacaktır. Bu durumda olayına göre, 7’nci (Ticari Kazançlar) veya 14’üncü (Serbest Meslek Faaliyetleri) Madde hükümleri uygulanacaktır.
….”
hükmü yer almaktadır.

Bu hükümler uyarınca, merkezi Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan şirketin Türkiye şubesi olan firmanızın yürüttüğü ticari faaliyet dolayısıyla elde ettiği kazançlar, Anlaşmanın yukarıdaki 7’nci maddesi kapsamında ticari kazanç olarak Türkiye’de iç mevzuat hükümlerimiz çerçevesinde vergilendirilecek olup, firmanızın indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze aktarılan tutar üzerinden ise % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Kaynak: Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı
18 Mart 2015 Tarih ve 64597866-125[3-2015]-31 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/merkezi-amerikada-bulunan-sirketin-turkiyedeki-subesinin-kazanclari-uzerinden-vergi-kesintisi-yapilir-mi/feed/ 0
Merkezi Yurt Dışında Bulunan TV Şirketinin Türkiye Şubesinin Faaliyetleri İçin Yapılan Harcamalar Nasıl Kaydedilir? https://www.muhasebenews.com/merkezi-yurt-disinda-bulunan-tv-sirketinin-turkiye-subesinin-faaliyetleri-icin-yapilan-harcamalar-nasil-kaydedilir/ https://www.muhasebenews.com/merkezi-yurt-disinda-bulunan-tv-sirketinin-turkiye-subesinin-faaliyetleri-icin-yapilan-harcamalar-nasil-kaydedilir/#respond Sun, 05 Nov 2017 13:00:31 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=16576 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Merkezi Yurtdışında Bulunan T.V. Şirketinin Türkiye Şubesinin Faaliyetleri Hak.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; merkezi Irak’ta bulunan bir televizyon şirketinin Ankara merkez şubesi olduğunuz, şubenizde çalışan tüm personelin ücretlerinin yurtdışı merkezinizden gelen döviz ile ödendiği, şube olarak hiçbir kazanç getirici faaliyetiniz olmadığı, faaliyetinizin tamamen haber toplama işi olduğu ve topladığınız haberlerin Türkiye’de yayımlanmadan merkez firmaya aktarıldığı belirtilerek Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü maddesindeki istisna hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağınız, yapılan tüm masraflarınızın merkez firmanıza gider yansıtma faturası yöntemiyle mi, merkez firma cari hesabıyla mahsup yöntemiyle mi yansıtılacağı, ayrıca, şubenizin yapmış olduğu giderler için ödediği KDV’yi maliyet unsuru olarak mı, beyannamede indirilecek KDV olarak mı göstereceği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında; Kanunun birinci maddesinde yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayanların yalnız Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği hükme bağlanmış, aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyet mevzuuna giren kurum kazancının hangi kazanç ve iratlardan oluştuğu belirtilmiş olup, bu fıkranın (a) bendinde ise Türkiye’de Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun iş yeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançların, (c) bendinde de Türkiye’de elde edilen serbest meslek kazançlarının dar mükellefiyette verginin konusuna giren kurum kazancı olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayan mükellefler yalnızca Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilecektir.

Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanununun 22’nci maddesinin birinci fıkrasında; dar mükellef kurumların iş yeri veya daimi temsilci vasıtasıyla elde edilen kazançlarının tespitinde, aksi belirtilmediği takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümlerin uygulanacağı; ikinci fıkrasında ise dar mükellefiyete tâbi kurumların ticarî veya ziraî kazançlar dışında kalan kazanç ve iratları hakkında, Gelir Vergisi Kanununun bu kazanç ve iratların tespitine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, ancak, bu kazanç ve iratların Türkiye’de yapılmakta olan ticarî veya ziraî faaliyet kapsamında elde edilmesi halinde, kurum kazancının bu maddenin birinci fıkrasına göre tespit edileceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan maddenin üçüncü fıkrasında da, “Dar mükellefiyette kurum kazancının tespitinde, ayrıca aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul edilmez:

a) Bu kurumlar hesabına yaptıkları alım-satımlar için ana merkeze veya Türkiye dışındaki şubelere verilen faizler, komisyonlar ve benzerleri.
b) Türkiye’deki kurumun kazancının elde edilmesi ve idamesi ile ilgili olan ve emsallere uygunluk ilkesi uyarınca belirlenecek dağıtım anahtarlarına göre ayrılan paylar ile Türkiye’deki kurumun denetimi için yabancı ülkelerden gönderilen yetkili kişilerin seyahat giderleri hariç olmak üzere, ana merkezin veya Türkiye dışındaki şubelerin genel yönetim giderlerine veya zararlarına katılmak üzere ayrılan paylar.” hükmü yer almaktadır.

Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de yurt dışında bulunan ………….. şirketinin Ankara şubesi olarak Türkiye’deki faaliyetleriniz sonucu elde ettiğiniz gelirin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri gereğince ticari kazanç hükümlerine göre belirlenmesi ve kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

GELİR VERGİSİ KANUNUNA GÖRE
Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü maddesinin birinci fırkasının (14) numaralı bendinde, kanuni ve iş merkezi Türkiye de bulunmayan dar mükellefiyete tabi işverenlerin yanında çalışan hizmet erbabına, işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretlerin gelir vergisinden istisna edileceği hüküm altına alınmıştır.

147 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin “Kanuni ve İş Merkezi Türkiye’de Olmayan Dar Mükellefiyete Tabi İşverence Hizmet Erbabına Döviz Olarak Ödenen Ücretler” başlıklı (1/c) bölümünde;

“İstisna hükmünün uygulanmasında, aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir.
-İşveren sıfatıyla ücret ödemesinde bulunan kurumların, Türkiye’de herhangi bir kanuni merkezinin veya iş merkezinin bulunmaması gerekir. Türkiye’de kanuni ve iş merkezi olmayan kurumların ise tam mükellef oldukları devlette hangi statüyü taşıdıkları, tüzel kişiliklerinin bulunup bulunmadığı herhangi bir iktisadi işletmelerinin varlığı ya da yokluğu önem taşımayacaktır.
-Türkiye’de hizmet arzeden gerçek kişinin işveren sıfatıyla bağlı olduğu dar mükellef kurum, söz konusu kişiye döviz olarak ödediği ücretleri, doğrudan doğruya yurt dışında elde ettiği gelirinden ayırıp vermeli, hiç bir zaman için Türkiye’de elde ettiği kazanç ile ilgilendirmemelidir. Bu çerçevede ücret erbabının Türkiye’de tam mükellef veya dar mükellef statüsünü taşıması hiç bir önem taşımayacaktır. Ödeme, yurt dışında elde edilen gelir üzerinden yapılacağı için, Türkiye’deki faaliyetler nedeniyle bu ücretler Gelir Vergisi Kanununun 40’ncı maddesi hükmüne göre gider olarak dikkate alınmayacaktır…”
açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tabi kurumların bünyesinde çalışan hizmet erbabına ödenen ücretlere istisna uygulanabilmesi için;
1-Türkiye’de hizmet arzeden gerçek kişinin bağlı olduğu işverenin dar mükellef kurum olması, bu kurumun da Türkiye’de hiçbir şekilde kazanç elde edecek şekilde faaliyette bulunmaması,
2-Dar mükellef kurumda çalışan kişinin hizmet erbabı ve yapılan ödemenin de ücret niteliğinde olması,
3-Dar mükellef kurumun Türkiye’deki personeline yapılacak ödemenin bu kurumun yurt dışı kazançlarından karşılanması,
4-Ücretin döviz olarak ödenmesi,
5-Ödenen ücretin dar mükellef kurumun Türkiye’deki hesaplarına gider olarak kaydedilmesi
şartlarının bir arada taşıması gerekmektedir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, ……………. şirketinin Ankara Merkez Şubesi olarak gerçekleştirilen haber toplama ve merkeze aktarma faaliyetinin yurt dışında mukim şirket merkezinizin kazanç elde etmesine katkı sağladığı ve şirket merkezi ile aynı ticari amaç doğrultusunda faaliyet gösterdiğiniz göz önünde bulundurulduğunda şube olarak Türkiye’de ticari bir kazancınızın olduğu sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla Gelir Vergisi Kanununun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (14) numaralı bendinde yer alan istisnaya ilişkin olarak 147 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan şartların ihlal edildiği anlaşıldığından Ankara Merkez Şubesinde çalışanlara ödenen ücretlerin Kanunun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (14) numaralı bendine göre gelir vergisinden müstesna olması mümkün değildir.

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNA GÖRE

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
– 1/1 inci maddesinde, ticari, sınaî, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu,
– 6/b maddesinde, hizmet ifalarında işlemin Türkiye’de yapılmış sayılması için hizmetin Türkiye’de yapılması veya hizmetten Türkiye’de faydalanılması gerektiği,
– 11/1-a maddesinde, ihracat teslimleri ve bu teslimlere ilişkin hizmetlerin KDV den istisna olduğu,
– 12/2’nci maddesinde, bir hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilebilmesi için hizmetin yurt dışındaki bir müşteri için yapılmış olması ve hizmetten yurt dışında faydalanılması gerektiği,
hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan, Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (II.A) kısmının “2. Hizmet İhracı” başlıklı bölümünün “2.1.İstisnanın Kapsamı” ayrımında;

“3065 sayılı Kanunun (11/1-a) maddesi kapsamında bir hizmetin KDV’den istisna olabilmesi için, aynı Kanunun (12/2)’nci maddesine göre;

– Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapılması,
– Hizmetten yurtdışında faydalanılması,
gerekir.

Hizmetin yurtdışındaki bir müşteri için yapıldığı, yurtdışındaki müşteri adına düzenlenen fatura ve benzeri belge ile tevsik edilir.

Hizmetten yurtdışında faydalanılmasından kasıt, Türkiye’de yurtdışındaki müşteri için yapılan hizmetin, müşterinin yurtdışındaki iş, işlem ve faaliyetleri ile ilgili olması; Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgisi bulunmamasıdır.”
açıklamasına yer verilmiştir.

Öte yandan, merkezi Irak’ta bulunan televizyon şirketinin Ankara Merkez Şubesi olarak verdiğiniz haber toplama hizmetinin, canlı yayın şeklinde ya da paket programlar şeklinde yurt dışı merkez firmaya aktarıldığı anlaşılmıştır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şubenizce yurt dışındaki merkeze Türkiye’de verilen haber toplama hizmetinin; yurt dışındaki yerleşik firmanın Türkiye dışında gerçekleştireceği teslim ve hizmetleri için faydalanacağı mahiyette olması ve yukarıdaki şartların birlikte sağlanması halinde verilen hizmetin hizmet ihracı kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmakta olup bu şartların sağlanmaması halinde söz konusu hizmetin KDV Kanununun 1’inci maddesi gereğince KDV’ye tabi olması gerekmektedir.

VERGİ USUL KANUNUNA GÖRE
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229’uncu maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” hükmüne yer verilmiştir.

232’nci maddesinde ise birinci sınıf tüccarların sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek zorunda oldukları hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Bu itibarla, adı geçen şirket tarafından gerek merkeze yansıtma olarak aktarılan giderler gerekse de verilen hizmetler için fatura düzenlenmesi gerekmektedir.

Kaynak: Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
3 Nisan 2017 Tarih ve 84974990-130[KDV.5/ I.1-2014-43]-103386 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/merkezi-yurt-disinda-bulunan-tv-sirketinin-turkiye-subesinin-faaliyetleri-icin-yapilan-harcamalar-nasil-kaydedilir/feed/ 0
Yurt Dışında Yapılan İnşaat İşlerinde Malzemelerin Yurt İçinden Ve Yurt Dışından Temin Edilmesi Halinde Kurumlar Vergisi İstisnası Uygulanabilir mi? https://www.muhasebenews.com/yurt-disinda-yapilan-insaat-islerinde-malzemelerin-yurt-icinden-yurt-disindan-temin-edilmesi-halinde-kurumlar-vergisi-istisnasi-uygulanabilir-mi/ https://www.muhasebenews.com/yurt-disinda-yapilan-insaat-islerinde-malzemelerin-yurt-icinden-yurt-disindan-temin-edilmesi-halinde-kurumlar-vergisi-istisnasi-uygulanabilir-mi/#respond Sun, 06 Aug 2017 18:30:12 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=17063 (GİB – ÖZELGE)

Konu: Yurt dışında yapılan, inşaat, onarım, montaj işi ve bu işe ilişkin malzemelerin yurt içinden ve yurt dışından temin edilmesi durumunda istisna uygulaması.

04.06.2013 tarihli özelge talep dilekçenizde;
– Şirketinizin ana faaliyet konuları çerçevesinde yıllara sâri inşaat işlerinde yüklenici ya da alt yüklenici olarak yurt içi ve yurt dışı ihaleler kapsamında teslimlerde bulunduğunuz, bu kapsamda Irak resmî kurumlarının açmış olduğu anahtar teslim esasına dayalı bazı ihaleleri (inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetler) üstlendiğiniz,
– Şirketinizin söz konusu taahhüdünün yerine getirilmesi için gerekli malzemelerin bir kısmının yurt içinden temin edildiği, bir kısmının da yurt dışından temin edilerek millileştirilmeden yurt dışındaki inşaat sahasına gönderildiği, ayrıca Irak’ta yerel mal ve hizmet tedarikleri de yapıldığı, bahse konu inşaat işlerinin şirketinizin fiili yönetim, gözetim, denetim ve organizasyonu altında şirketiniz elemanları veya Irak’ta mukim taşeron firmalar tarafından gerçekleştirildiği,
– Proje kapsamında yurt içinden yapılan ihracatların (malzeme ve teçhizat) istisna kapsamında değerlendirilmeyerek Türkiye’de vergiye tabi tutulduğu, Irak’ın kendine özgü koşulları nedeniyle şube kuruluşunuzun henüz tamamlanamaması nedeniyle bu zamana kadar yapılan işlemlerle ilgili gider ve maliyet faturalarının üzerine Irak’ta yapılan iş için düzenlendiğine ilişkin şerh konularak ana merkeziniz adına düzenlendiği; bu projelere ilişkin gelirler, maliyetler ve giderlerin şirketiniz nezdindeki hesaplarda ayrı proje kodları ile izlendiği,
– Proje kapsamında Türkiye’den gönderilen malzemelerin doğrudan Irak’taki proje müşterisi adına fatura edilerek ihraç edildiği, diğer ülkelerden Irak’a gönderilen malzemelerin de doğrudan şirketiniz adına fatura edildiği, Irak’ta gerçekleşen işlerle ilgili yerel maliyet ve harcamalara ilişkin faturaların da şirketiniz adına düzenlendiği, şirketinizce de Irak’taki müşteri adına hakediş faturalarının düzenlendiği, Ekim 2011-Eylül 2012 özel hesap döneminiz itibariyle tamamlanan bir projenizin olmadığı,
– Irak’ta şube kuruluşu ve teknik muhasebe sistemi altyapısı tamamlandıktan sonra bu projelere ait gelirler, maliyetler ve giderlerin açılacak şube hesaplarına devrinin yapılarak takibinin bu hesaplardan yapılacağı ve merkezden ayrı yasal defterler bastırılacağı, taahhüdün yapıldığına dair ilgili makamlardan alınacak resmi yazıların istenildiği takdirde tarafımıza sunulacağı belirtilerek,
– Söz konusu iş kapsamında Türkiye’den yurt dışına ihraç edilen malzemeler dışında kalan faturaların Türkiye’deki ana merkeziniz tarafından düzenlenmesi ve gider ve maliyet faturalarının da satıcılar tarafından şirketinizin ana merkezi adına düzenlenmiş olmasının bu işten elde edilecek kazancın Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi kapsamında istisna edilmesine engel teşkil edip etmeyeceği,
– Irak’ta şube kuruluşunun tamamlanmasından sonra da müşterinin talebine istinaden faturalaşmanın aynı şekilde devam etmesi durumunda söz konusu istisnanın uygulanıp uygulanmayacağı,
– Devam etmekte olan projelerin kazançlarının istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği,
hususlarında Başkanlığımızdan görüş talep edilmiştir. 24.12.2013 tarih ve 191 sayılı özelgemizde ise konu ile ilgili Başkanlığımız görüşü açıklanmıştır.
Bu kez ilgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Irak’taki şube kuruluşunun Temmuz/2013’te gerçekleştiği, Irak’taki şube kuruluşunuz öncesinde başlayan ve halen devam eden 8 adet projenizin bulunduğu, müşteriniz olan Irak Elektrik Bakanlığının bu projelerle ilgili fatura düzeninin (faturaların Türkiye’deki merkez tarafından düzenlenmesinin) değişmesini kabul etmediği ve bu projeler sonuçlanana kadar faturalaşma uygulamasının aynen devam etmesini talep ettiği belirtilmiş ve fatura düzeni ile ilgili 24.12.2013 tarih ve 191 sayılı özelgemizin tekrar gözden geçirilmesi istenilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3’üncü maddesinde; “Kanunun 1’inci maddesinde sayılı kurumlardan kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlar, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler.” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanunun “İstisnalar” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde, yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançların kurumlar vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

Konu ile ilgili açıklamaların yer aldığı 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “Yurt Dışında Yapılan İnşaat, Onarım, Montaj İşleri İle Teknik Hizmetlerden Sağlanan Kazançlarda İstisna” başlıklı (5.9.) bölümünde; “Kurumlar Vergisi Kanununun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Benzer şekilde, anılan fıkranın (h) bendi ile de yurt dışında bulunan işyerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla yapılan ve yurt dışında vergilendirilen inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançların (vergi yükü oranına bakılmaksızın), ayrıca yurt içinde de vergilendirilmesinin önüne geçilmesi amacıyla bu kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
..

Bu istisnanın uygulanması açısından, yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançların Türkiye’ye getirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Söz konusu kazançların Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi istisnadan yararlanılması için yeterlidir.

Yurt dışı faaliyet sonucunda elde edilen kazançlar elde edildiği dönem itibarıyla, Türkiye ‘de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tespitinde de dikkate alınacaktır.
…” açıklamalarına yer verilmiştir.

Aynı Tebliğin “Yurt dışında yapılan inşaat işleri nedeniyle, merkez ve şube arasındaki cari hesapların değerlemesi” başlıklı (5.9.2.) bölümünde ise; yurt dışında yapılan inşaat işleri ile ilgili olarak Türkiye’deki merkez ile yurt dışındaki işyeri arasında ortaya çıkan ilişkilerde yurt dışındaki işyerine Türkiye’den fatura kesilmek suretiyle yapılan ve o işyerinde maliyet veya gider olarak kabul edilen mal ve hizmet hareketleri ile yurt dışındaki işyeri ile Türkiye’deki merkez arasındaki para hareketlerinin ayrı ayrı hesaplarda izlenmesi ve değerlemenin buna göre yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, yurt dışı inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançların kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için gerekli şartlardan bir tanesi de bu tür faaliyetlerin yurt dışında bir işyeri veya daimî temsilci aracılığıyla yapılmış olmasıdır. Irak devletinin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle henüz şube kuruluşunun yapılamamış olması istisnadan faydalanılmasına engel teşkil etmeyecektir.

Bununla birlikte, söz konusu iş kapsamında Türkiye’den yurt dışına ihraç edilenler dışındaki malzemelere ilişkin faturaların Türkiye’deki ana merkeziniz tarafından düzenlenmesi ve gider ve maliyet faturalarının da satıcılar tarafından şirketinizin ana merkezi adına düzenlenmiş olması işin yurt dışı niteliğini değiştirmediği gibi, Şirketinizin bu işten elde etmiş olduğu kazancın da kurumlar vergisinden müstesna tutulmasına engel teşkil etmeyecektir. Ancak, gerek ana merkez tarafından Türkiye’den yurt dışına gönderilen malzemeler dışında kalan malzemeler için düzenlenecek faturalarda gerekse tahsil edeceğiniz hak edişler için merkezinizden kesilecek faturalar ile yurt dışında mukim satıcılar tarafından Şirketinizin ana merkezi adına düzenlenecek faturalarda; faturanın yurt dışında (Irak’ta) yapılan söz konusu iş için düzenlendiğine ilişkin şerh konulması ve yurt dışında bahse konu işin Şirketiniz tarafından taahhüt edilerek yapıldığının ilgili makamlardan alınacak belgelerle talep edildiğinde tevsik edilmesi gerektiği ise tabiidir.

            Yurt dışında yürütülen inşaat işinize ilişkin faturanın yurtdışı şubeniz tarafından düzenlenmesi esas olmakla birlikte taahhütte bulunduğunuz Irak Elektrik Bakanlığının talebi nedeniyle zorunlu olarak merkez tarafından düzenlenmesi istisna uygulamasına engel teşkil etmeyecektir.

            Öte yandan, bahse konu iş ile ilgili Türkiye’den tedarik edilerek yurt dışına malzeme gönderilmesi işlemi ihracat olarak değerlendirilecek ve bu işlem dolayısıyla oluşan kazanç kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınacaktır. Kurumunuzun yurt dışındaki inşaat işinden elde ederek Türkiye’de genel sonuç hesaplarına dahil edeceği kazancın ise anılan Kanunun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca yurt dışında yapılan inşaat ve onarım işi olarak kurumlar vergisinden istisna olacağı tabiidir.

Kaynak: Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı
19 Haziran 2015 Tarih ve 64597866-125[5/1-h-2015]-15292 Sayılı Özelge

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/yurt-disinda-yapilan-insaat-islerinde-malzemelerin-yurt-icinden-yurt-disindan-temin-edilmesi-halinde-kurumlar-vergisi-istisnasi-uygulanabilir-mi/feed/ 0
Kurumlar Vergisi Beyannamesi Düzenlenirken Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Hususlar Nelerdir? https://www.muhasebenews.com/kurumlar-vergisi-beyannamesi-duzenlenirken-dikkat-edilmesi-gereken-onemli-hususlar-nelerdir/ https://www.muhasebenews.com/kurumlar-vergisi-beyannamesi-duzenlenirken-dikkat-edilmesi-gereken-onemli-hususlar-nelerdir/#respond Sun, 02 Jul 2017 11:30:35 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=13428 1) 2016 YILI KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMESİ VERİLMESİ İÇİN SON GÜN NE ZAMANDIR?
2016 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin internet üzerinden 25 Nisan 2017 Salı gününe kadar verilmesi gerekmektedir.

2) 2016 YILI KURUMLAR VERGİ BEYANNAMESİ TARH EDEN VERGİ ÖDEMESİ SON GÜNÜ NE ZAMANDIR?
Beyanname üzerinden tarh edilen verginin son ödeme günü, 2 Mayıs 2017’dir.

3) KAĞIT ORTAMINDA TUTULAN DEFTERLERİNİN KAPANIŞ TASDİKİ NE ZAMANA KADAR YAPILMALIDIR?
Defterlerini kâğıt ortamında tutan mükelleflerin 2016 yılında kullandıkları yevmiye defterlerinin kapanış tasdikini 30 Haziran 2017 tarihine kadar yaptırmaları gerekmektedir.

4) ELEKTRONİK ORTAMDA TUTULAN 2016 YILI DEFTERLERİN ONAYI NE ZAMAN VE NASIL YAPILIR?
Defterlerini elektronik ortamında tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin 2016 yılının son ayına ait elektronik defterlerini, 30 Nisan 2017 gününe kadar kendilerine ait mali mühür ile onaylamaları imzalı veya mühürlü defterler için berat dosyaları oluşturmaları ve bu dosyaları Elektronik Defter Uygulaması aracılığı ile Gelir İdaresi Başkanlığının onayına sunmaları gerekmektedir.

5) NAKİT SERMAYENİN FAİZİNİ GİDER YAZABİLİRSİNİZ!
Sermaye şirketlerinin nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden ilgili düzenlemelere göre hesaplanacak faizin, kurum kazancından indirim konusu yapılabileceğini dikkate almayı unutmayınız.

6) S.M.M.M. İLE SÖZLEŞME YAPMA ZORUNLULUĞU HADDİ NEDİR?
2015 yılı aktif toplamı 6.741.000 TL ve net satışlar toplamı 13.478.000 Türk Lirasını aşmayan kurumlar vergisi mükellefleri 2016 yılı beyannamelerini meslek mensuplarına imzalatmak zorundadırlar.

7) Y.M.M. RAPORU GEREKEN İSTİSNALARI KONTROL EDİNİZ!
YMM ile tam tasdik sözleşmesi bulanmayan mükelleflerin, beyannamelerinde yer alan bazı istisnalardan yararlanabilmeleri için istisnaya ilişkin yeminli mali müşavir tasdik raporu ibraz etmeleri gerekmektedir.

8) ÖRTÜLÜ SERMAYE HESAPLAMASINA DİKKAT!
Örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacaktır.

9) TRANSFER FİYATLANDIRMASI RAPORUNU UNUTMAYINIZ!
Gerekli koşulların var olması durumunda 25 Nisan 2017 tarihine kadar Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporunun hazırlanması ve bu süre sona erdikten sonra istenmesi durumunda vergi idaresine ibraz edilmesi gerektiğini dikkate alınız.

10) DEFTER VE BELGELERİ EN AZ 5 YIL SAKLAYIN! (TTK’YA GÖRE 10 YIL)
Kurumlar vergisi mükelleflerinin istisnai haller dışında beyannamelerine dayanak teşkil eden defter ve belgelerini, 31 Aralık 2021 tarihine kadar saklamaları ve istenmesi halinde vergi idaresine ibraz etmeleri gerekmektedir.

11) VERGİ İNDİRİMİ (%5’LİK) GELECEK YIL BAŞLAYACAK!
Vergilerini zamanında ödeyen mükelleflere getirilen % 5 vergi indirimi 2016 yılına ilişkin bu yıl beyan edilen vergilere uygulanmamaktadır. Vergi İndirimi, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmaya başlanılacaktır.

Kaynak: TÜRMOB

Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

]]>
https://www.muhasebenews.com/kurumlar-vergisi-beyannamesi-duzenlenirken-dikkat-edilmesi-gereken-onemli-hususlar-nelerdir/feed/ 0