alacaklı – Muhasebe News https://www.muhasebenews.com Muhasebe News Sat, 16 Jul 2022 17:00:59 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3.3 Dövize endeksli satışlarda KDV ve KVK uygulaması https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-satislarda-kdv-ve-kvk-uygulamasi-4/ https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-satislarda-kdv-ve-kvk-uygulamasi-4/#respond Sat, 16 Jul 2022 17:00:54 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=129118 Şirketimize 2022-5 ayda yurt içi firması 6500 € + KDV fatura kesmiş toplamda 122.183,10 TL alacaklı olmuştur. Bu firmaya yapılan ödemeler sonucu 2022-6 ay sonu 100.000,00 TL alacağı vardır. 2022-2 dönem sonu döviz değerlemesi yapılması gerekir mi?

Geçici vergi dönem sonlarında Dövizli borç ve alacaklar için kur değerlemesi yapılır.


İhraç kayıtlı mal almış olduğumuz bir firma bize kur farkı faturası KDV’li olarak düzenlemiştir. Söz konusu KDV indirim konusu yapılacak mıdır?

Faturadaki KDV indirim konusu yapılır.


Dövizli mal alışı yapıyoruz. Karşılığında dövizli fatura veriyoruz. Faturayı kesme tarihi ile çek verme tarihi farklı orda oluşan bir kur farkına fatura düzenleniyor. Asıl sormak istediğim çeki ödeme tarihinde oluşan kur farkına bir fatura kesilecek mi firmaya yada 646-646 yapıp kur farkını kayıtlara almalıyız?

Lehine kur kur farkı oluşan alıcı veya satıcı fatura düzenleyecektir. 

Faturada % 18 KDV hesaplanacaktır. Fark için 646 veya 656 hesaplar kullanılır.


4.5. Yurt İçi Teslimler ile İhraç Kayıtlı Teslimlerde Oluşan Kur Farkları

KDV Kanununun 26 ncı maddesinde, bedelin döviz ile hesaplanması halinde dövizin, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği hüküm altına alınmıştır.

Konu ile ilgili 105 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin E bölümünde açıklama yapılmıştır.

4.5.1. Yurt içinde KDV uygulanmak suretiyle teslim edilen mallara ilişkin olarak,

– KDV dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanarak,

– Dövize endeksli toplam bedele KDV’nin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan kur farkları üzerinden lehine kur farkı ortaya çıkan mükellef tarafından düzenlenecek faturada KDV hesaplanması ve kur farkının ortaya çıktığı dönemde her iki mükellef tarafından genel esaslar çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir.

4.5.2. KDV Kanununun 11/1-c maddesi hükmü gereğince tecil-terkin uygulanmak suretiyle teslim edilen mallara ait bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ihracatçı lehine ortaya çıkan kur farkları için ihracatçı tarafından düzenlenecek faturada KDV hesaplanarak beyan edilmesi gerekmektedir. Söz konusu KDV imalatçı tarafından genel esaslara göre indirim konusu yapılabilecektir. İmalatçı lehine kur farkı ortaya çıkması halinde 25 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin D bölümüne göre işlem yapılması gerekmektedir.


Dövize endeksli satışlarda KDV ve KVK uygulaması

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

 

   
Sayı : 64597866-130[24-2015]- 28.07.2017
Konu : Dövize endeksli satışlarda KDV ve KVK uygulaması  
         

 

   İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizce yurt dışından ithal edilen uydu alıcı sistemlerini fatura tarihinden itibaren iki yıl vadeli olarak dövizli (USD) fiyat üzerinden müşterilerinize sattığınız, vade ve vade farkı oranının satış anında belli olduğu, iki yıl vade için % 10,25 oranında vade farkı uygulanması konusunda müşteri ile mutabakata vardığınız,  yapılan bahse konu satış işleminin  şirketiniz tarafından ithalat tarihinde 2 yıl vadeli 3 ayda bir değişken faiz ödemeli döviz kredisiyle finanse edildiği belirtilerek, vade farkı faturalarının malın teslim tarihi yerine aylık veya üçer aylık dönemlerde tahakkuk eden tutar üzerinden kesilip kesilmeyeceği ve dönemsellik ilkesi gereği izleyen dönemlerde beyan edilip edilmeyeceği hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

   1- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:

   5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

   193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.

    Ticari kazancın tespitinde geçerli olan iki temel ilke “dönemsellik” ve “tahakkuk esası” ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar veya mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin eksiksiz tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Ticari kazancın elde edilmesi tahakkuk esasına bağlanmış bulunduğundan, bir gelir unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanması gerekmektedir. 

   Buna göre, şirketinizce yurt dışından ithal edilen uydu alıcı sistemlerinin dövize endeksli vadeli satışında vade farklarının satış faturasına dahil edilmesi ve o dönemin hasılatı olarak dikkate alınması gerekmektedir.

   Diğer taraftan, söz konusu satışların finansmanı amacıyla iki yıl vadeli üç ayda bir değişken faiz ödemeli kredilere ilişkin faiz tutarlarının, faizin tahakkuk ettiği dönemlerde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.

   2- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN :

 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

229 uncu maddesinde, “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.”

280 inci maddesinde, “Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur.

 Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir.”

281 inci maddesinde “Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine müstenit alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır. Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır.”

hükümlerine yer verilmiştir.

Ayrıca   404 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde; ” 130 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 217 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtildiği üzere değerleme günü itibariyle Bakanlığımızca kur ilan edilmediği durumlarda  T.C. Merkez Bankasınca ilan edilen kurların esas alınması gerekmektedir. Bu şekilde yapılacak değerlemelerde efektif cinsinden yabancı paralar için efektif alış kurunun (bulunmaması halinde döviz alış kurunun), döviz cinsinden yabancı paralar içinse döviz alış kurunun uygulanacağı tabiidir.”  açıklamasına yer verilmiştir. 

Bu itibarla, satışı yapılan uydu alıcı sistemlerine ilişkin olarak müşteriler adına vade farkı dahil toplam satış tutarı üzerinden fatura düzenlenmesi, düzenlenecek faturaların Türk parası karşılığının hesaplanmasına esas teşkil etmek üzere fatura düzenleme tarihindeki Merkez Bankası döviz alış kurunun dikkate alınması gerekmektedir. 

Diğer taraftan söz konusu satışlar senede bağlanmış alacak niteliğinde ise söz konusu alacak senetleri yukarıda açıklandığı şekilde değerleme gününün kıymetine irca olunabilecektir. Söz konusu değerleme işleminde ise Bakanlığımızca tespit ve ilan edilen kurların kullanılması gerektiği tabiidir. 

3- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN: 

3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;

   -10/a maddesinde mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile; 10/b maddesinde ise malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği,

   -20/1 inci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu,

   -24/c maddesinde vade farkı, fiyat farkı, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerlerin matraha dahil olduğu,

   -26 ncı maddesinde ise, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği,

   hükme bağlanmıştır.

   26.04.2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV Genel Uygulama Tebliğinin III/A-Matrah başlıklı bölümünde;

   …       

5.2.Vade Farkları  

   3065 sayılı Kanunun (24/c) maddesine göre, teslim ve hizmet işlemlerine ait faturada ayrıca gösterilen vade farkları matraha dahil edilir ve işlemin tabi olduğu KDV oranı üzerinden vergilendirilir.

   Öte yandan, vadeli işlemlerde bedelin zamanında ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkan yeni vade farkları da vadeli satışa konu teslim ve hizmete ilişkin matrahın bir unsuru olduğundan, bu vade farklarının ayrıca fatura edilmesi ve vadeli satışa konu teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemlerin tabi olduğu oran üzerinden KDV hesaplanarak, vade farkı faturasının düzenlendiği döneme ilişkin beyannamede beyan edilmesi gerekmektedir.

   5.3.Kur Farkları

   Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

   Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanır.

   Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

   Yıl sonlarında ve geçici vergi dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan değerlemeler sonucu oluşan kur farkları üzerinden KDV hesaplanmaz.”

   denilmektedir.         

   Buna göre, katma değer vergisi açısından bir malın vadeli veya peşin satılması katma değer vergisi açısından sonucu etkilememektedir. Mal veya hizmet faturasının kesilmesi esnasında, müşteriye tanınan vade ve buna bağlı olarak ortaya çıkan vade farkının belli olduğu hallerde bu farkın bedele dahil edilmesi gerekmektedir.Peşinen bilinen vade farklarına ait katma değer vergisi asıl işleme ait katma değer vergisi ile birlikte doğmaktadır. Bu nedenle dövize endeksli vadeli satışlarınızda, satış anında belli olan vade farklarının satış bedeline ve satış faturasına dahil edilmesi gerekmekte olup, vade farklarına malın satış tarihi yerine aylık ya da üçer aylık dönemlerde tahakkuk eden tutar üzerinden fatura düzenlenmesi mümkün bulunmamaktadır.

   Ayrıca, bedeli döviz cinsinden belirlenen vadeli satış işlemleriniz nedeniyle ortaya çıkan kur farklarına yukarıda anılan tebliğ açıklamaları çerçevesinde işlem yapılacağı ise tabiidir.

   Bilgi edinilmesini rica ederim.  


Kaynak: İSMMMO, GİB Özelge
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/dovize-endeksli-satislarda-kdv-ve-kvk-uygulamasi-4/feed/ 0
Şekil Şartlarına Uyulmasa Dahi Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Kazandığı Haller https://www.muhasebenews.com/sekil-sartlarina-uyulmasa-dahi-kefalet-sozlesmesinin-gecerlilik-kazandigi-haller/ https://www.muhasebenews.com/sekil-sartlarina-uyulmasa-dahi-kefalet-sozlesmesinin-gecerlilik-kazandigi-haller/#respond Tue, 06 Apr 2021 23:00:36 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=94085

Stajyer Avukat Serdar DARAMA

s.darama@ozgunlaw.com


A.KEFALET SÖZLEŞMESİ HAKKINDA GENEL AÇIKLAMALAR

Kefalet sözleşmesi, karşımıza sıklıkla çıkan şahsi teminat sözleşmelerinden biridir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 581. maddesinde kefalet sözleşmesi, “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.

  1. Şekil Şartı

Alacaklı ile kefil arasında akdedilen bu sözleşme sayesinde, borçlunun borcunu ifa etmemesi halinde, alacaklı taraf kefilin malvarlığına da başvurabilmektedir. Kefil ise böyle büyük bir sorumluluk üstlenirken doğrudan hiçbir menfaat elde etmediği için, kefalet sözleşmesinin geçerliliği TBK’da sıkı şekil şartlarına bağlanmış, yalnızca yazılı şekil şartı yeterli görülmemiştir.

TBK’nın 383. maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.

Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.

Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.”

Görüldüğü üzere hüküm ile yazılı şekil şartının yanında, birtakım hususların da ayrıca kefilin el yazısı ile yazılması zorunlu tutulmuştur. Bu hususlar; kefalet tarihi, kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile müteselsil kefil olunması halinde bu veya bunun yerine geçen herhangi bir ibaredir.

2. Şekil Şartının Amacı

Kefalet sözleşmesi için kanun koyucunun öngördüğü şekil şartı ile amaçlanan, şeklin özel koruma amacı dolayısıyla kefalet yükümlüğü ile kural olarak ivazsız borç altına giren kefili daha ciddi düşünmeye sevk etmek, acele karar vermesinin önüne geçmek ve altına girdiği yükümlülüğün önemini idrak etmesini sağlamaktır. [1]

Çünkü çoğu zaman kefil, kefalet sözleşmesi ile ilgili bir irade beyanında bulunduğunda genelde sorumluluğunu tam olarak idrak edemez ve bu kefilliğin ne gibi sonuçlar doğuracağını değerlendirmez. [2] Söz konusu şekil şartları ile amaçlanan, kefilin herhangi bir çıkar elde etmeksizin yüklenmiş olduğu ciddi sorumluluğun farkında olmasını sağlamaktır.

3.Şekil Şartına Uyulmamasının Sonucu: Hâkim Görüş Kesin Hükümsüzlük

TBK m. 583’te kefalet sözleşmesinde şeklinde geçerlilik şartı olduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Ayrıca TBK m.12/1’in, “Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.”  şeklindeki hükmü ile geçerlilik şartlarına uyulmayan kefalet sözleşmelerinin hükümsüz olacağı belirtilmiştir.

Hükümsüzlükten anlaşılması gereken ise doktrindeki baskın görüş ve Yargıtay içtihatları uyarınca kesin hükümsüzlüktür. [3] Bu görüşe göre, şekle aykırılığın neden olduğu hükümsüzlük, herkes için etkili olacak ve herkes tarafından ileri sürülebilecektir. Yine hâkim, görevi gereği hükümsüzlüğü re’sen göz önünde bulunduracak ve ayrıca ifanın da şekil eksikliğini giderici bir etkisi olmayacaktır. [4] Ayrıca bu halde kefilin izni dahi sözleşmenin geçerliliği için yeterli değildir. [5]

Ayrıca bu görüşe göre şekle aykırılığın öne sürülmesi hâlinde, şekle uymayan sözleşme şartlarının yerine getirilmesi, şeklin tamamlanması veya yenilenmesi istenemez. Bunun yanı sıra alacaklının kefalet sözleşmesini yeniden şekle uygun düzenlemesi veya tazminat talep etmesi de mümkün değildir.

B.KEFALET SÖZLEŞMESİ ŞEKLE AYKIRI OLDUĞUNDA DAHİ GEÇERLİ OLACAĞI HALLER

  1. Şekle Aykırılığın Kefil Tarafından Defi Olarak Öne Sürülmemesi (Kendine Özgü Hükümsüzlük Görüşü)

Kefalet sözleşmelerinde şekle aykırılık sonucunun kesin hükümsüzlük olduğu doktrinde ve yargıda baskın görüştür. Ancak doktrinde farklı görüşler ve az sayıda da olsa bu yönde yargı kararları mevcuttur. Bunlardan en çok üzerinde durulan, kendine özgü hükümsüzlük görüşüdür. Bu görüşe göre, hükümsüzlük sadece taraflar arasında etkili olacak ve onlar tarafından def’i yoluyla ileri sürülebilecektir. Bu görüş uyarınca şekle aykırılık, hâkim tarafından re’sen dikkate alınmayacaktır. [6]

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/3253 E. – 2019/5052 K. ve 7.11.2019 tarihli kararında;

Bölge Adliye mahkemesince, kredi sözleşmesinin 06/07/2012 tarihli olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanması gerektiği, sözleşmede kefalet tarihi ve müteselsil kefil olma durumunun kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılmadığı, eş rızasının da alınmadığı, kefaletin geçersiz olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İstinaf mahkemesi kararının gerekçesini oluşturan kredi sözleşmesinde davalının kefaletine ilişkin bölümün imza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesinde yazılı şekil şartlarına uymadığı vakıası doğru ise de, davalının hem ödeme emrine itirazında hem de cevap dilekçesinde kefaletinin varlığını ve kefil olduğunu kabul etmiş ve savunmasını başka nedene dayandırmış olupkefaletinin geçersizliğine ilişkin bir beyanı bulunmamaktadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince davacı alacağının davalının kefalet limiti içinde kaldığı saptanarak davanın kabulüne karar vermesi isabetli olup, istinaf mahkemesince ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yazılı şekilde karar vermesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” [7] şeklinde hüküm tesis etmiştir.

Görüldüğü üzere; Yargıtay kararına konu olayda, Kanun’da özel olarak belirtilen hususlar olan el yazısı ile yazılma şartı gerçekleşmemiş ve hatta eş rızasının hiç bulunmamasına karşın, kefilin sözleşmenin geçersizliğini defi olarak ileri sürmemesi nedeniyle, yerel mahkemenin re’sen sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesi bozma sebebi teşkil etmiştir.

Bu itibarla güncel tarihli kararda açıkça atıf yapılmamış olsa da Yargıtay’ın kendine özgü hükümsüzlük görüşünü dikkate aldığı, dolayısıyla bu görüşün kesin hükümsüzlüğün istinası olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.

  1. Kefil Tarafından Şekle Aykırılığın Kötüniyet ile İleri Sürülmesi

Kural olarak kefilin şekle aykırılığı ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak sözleşmenin şekle aykırılığına rağmen uzun süre geçerliymiş gibi hareket edilmesi, bunun alt temelinde ise kefalet sözleşmesinin varlığından kefilin bir fayda sağlaması bulunan hâllerde, daha sonra şekle aykırılığın kefil tarafından ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanımı olacaktır.

Örneğin; şirketin aldığı kredi için bir şirket ortağının kefil olması ve bu kredinin ortağın kefaleti sonucunda verilmesi hâlinde, kefilin daha sonra kendisine başvurulduğunda şekle aykırılığa dayanması hakkın kötüye kullanımıdır. [8] Ancak bu yöndeki davalarda Yargıtay her ne kadar kötü niyet incelemesi yapsa da kötü niyetin varlığının kabulü için olağanüstü hâller aramaktadır.

Yine kefilin şekle aykırılığa bilerek yol açtığı hâllerde, daha sonra şekil şartına dayanarak kefalet sözleşmesinin geçersizliğini talep etmesi hakkın kötüye kullanımı olarak nitelendirilecektir.

Sonuç olarak TMK m. 2/1 hükmü gereğince; bir hakkın açıkça kötüye kullanılması ise, hukuk düzeni tarafından korunmayacaktır. Bu hâlde sözleşmenin sadece mağdur yararına geçerlilik kazanması gündeme gelecektir. Ancak uygulamada bu yöndeki yargı kararlarına rastlamak oldukça zordur.

  1. Bir Diğer Özel İstisna Hâli: TTK M.7 Gereğince Ticari İşlere İlişkin Kefalette Teselsül Karinesi

TBK m. 583, müteselsil kefalete ilişkin kayıtların da geçerli olabilmesi için kefilin el yazısı ile yazması gerektiği şartını öngörmüştür. Ancak doktrindeki bazı görüşler ve nadiren de olsa kararlarında Yargıtay, TBK m.583’te yer alan şekil kurallarının ticari işlere ilişkin kefalet sözleşmelerinde geçerli olmayacağını, TTK m.7’de düzenlenen teselsül karinesinin TBK m.583’ün istisnası olduğunu belirtmektedir.

TTK m.7:

(1) İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar. Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.

 (2) Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur.

Bu görüşe göre ticari işlere ilişkin kefalette, kefil müteselsil borç altına girdiğini el yazısıyla belirtmemiş olsa dahi, TTK m.7’de düzenlenmiş olan karine gereği vermiş olduğu kefalet müteselsil olarak nitelendirilecektir. [9] Bu görüşü savunanlarca, görüşün en önemli dayanağı olarak, TTK m.7’nin, TBK m.583 karşısında özel hüküm niteliğinde olması gösterilmektedir. [10] Zira kanun koyucunun amacının TBK m.583 ile düzenlenen genel kurala, TTK m.7 hükmü ile bir istisna getirmek istediği açıkça anlaşılmaktadır. Bunun nedeni olarak ise, ticaret hayatının gerektirdiği hız ve kredi ihtiyacının, bu alanda özel düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmakta olduğu söylenebilecektir. [11] Kanun koyucu da söz konusu hüküm ile bu zorunluluğu dikkate alarak, teminatın geniş kapsamlı olması amacıyla ticari işlerde müteselsil kefalet karinesini kabul etmiştir. [12]

Her ne kadar aksi hâldeki görüş doktrin ve yargıda fazlasıyla kabul görmekteyse de, bu halde TBK m.583 hükmünün, ticari işlerde teselsül karinesini (TTK m.7) tamamen hukuk düzeninden kaldıracak olması sebebiyle uygulanabilir olmadığı belirtilmelidir. Yargıtay’ın da son dönemlerde bu yönde verdiği kararların sayısı azımsanmayacak derecede fazladır.

Yargıtay 19. HD, 2016/10842 E. – 2017/4095 K. sayılı ve 13.06.2017 tarihli kararında;

Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen 22.01.2016 havale tarihli bilirkişi raporuna göre, takip dayanağı yapılan kredi sözleşmesinde davalının kefaletinin türünün belirtilmediği, müteselsil kefil olup olmadığının yazmadığı, kefalet tutarı, kefalet tarihinin ise başka bir yazı ile yazıldığı, kefaletin türünün belirli olmaması nedeniyle davalının kefaletinin adi kefalet olduğu, bu nedenle … 585. madde kapsamında kaldığı, buna göre davacının öncelikle asıl borçlu hakkında takip yapması, sonuçsuz kalması halinde davalı aleyhine takibe geçmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 7. maddesinin birinci fıkrası; ” İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haciz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar.” İkinci fıkrası ”Ticari borçlara kefalet halinde hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur” hükmünü içermektedir.

Bu durumda teselsül karinesi gereği davalının kefaletinin müteselsil kefalet olarak kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken, somut olayda uygulama yeri bulunmayan BK.nın 585. maddesi hükümlerine göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir. [13]

Yargıtay 19. HD, 2015/17414 E. – 2016/6615 K. sayılı ve 14.04.2016 tarihli kararında;

“Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede kefaletin türünün belirtilmediği bu nedenle davalının adi kefil olduğu ve asıl borçlu yönünden tüm tahsil yolları tüketilmeden davalıya müracaat edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı banka ile asıl borçlu … Grup… Ltd. Şti. arasında düzenlenen ve davalının kefil olarak yer aldığı ” Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi” başlıklı 10.09.2012 tarihli sözleşme ticari niteliktedir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 7. maddesinin birinci fıkrası; ” İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haciz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar.” İkinci fıkrası ”Ticari borçlara kefalet halinde hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de birinci fıkra hükmü geçerli olur” hükmünü içermektedir.

Bu durumda teselsül karinesi gereği davalının kefaletinin müteselsil kefalet olarak kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken, somut olayda uygulama yeri bulunmayan BK.nın 583. maddesi hükümlerine göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir. [14]

Yargıtay 19. HD, 2016/2405 E. – 2016/10936 K. sayılı ve 17.06.2016 tarihli kararında;

Somut olayda davalılar, dava dışı ….ile davacı ….arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan her türlü borçlara 2.500.000 TL. limitle müteselsil kefil olarak kefalet senedini imzalamışlardır. Görüldüğü gibi, kefalet senedinde kefaletin müteselsil kefalet olduğu açıkça belirtildiği gibi, 6102 sayılı TTK.nın 7.maddesinde hükme bağlanan ticari teselsül karinesi karşısında ticari borçlara kefaletin müteselsil kefalet olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla olayımızda “müteselsil kefalet” sözcüklerinin kefillerin el yazısı ile yazılmamış olması, kefaletlerinin müteselsil kefalet olarak yorumlanmaması sonucunu doğurmaz. Kefalete ilişkin diğer geçerlilik koşullarının ise gerçekleşmiş olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davalılar … ve …’ın kefaletlerinin de müteselsil kefalet niteliğinde olduğu kabul edilerek deliller bu çerçevede değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, adı geçenlerin kefaletlerinin niteliğinin yorumlanmasında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir. [15]

Ancak kapatılan 19. Hukuk Dairesi’nin görmekte olduğu işlere bundan sonra Yargıtay 13. Hukuk Dairesi bakacağından, bu dairenin ilgili konuda vereceği kararları takip etmek gerekmektedir.

C.  ÖZET VE SONUÇ

1-         Kefalet sözleşmesinin geçerliliği TBK’da sıkı şekil şartlarına bağlanmıştır. Kanun koyucu sadece yazılı şekilde şartını yeterli bulmamış, ayrıca belirli hususların kefilin el yazısı ile yazılmasını zorunlu tutmuştur. Bu şekil şartlarına aykırılık hâlinde ise, baskın görüş gereğince sözleşmenin kesin hükümsüz olacağı söylenebilecektir.

2-         Ancak doktrindeki bir diğer görüşe göre, şekil şartlarına uyulmaması hâlinde de sözleşmenin ayakta kalması mümkündür. Kendine özgü hükümsüzlük görüşüne göre, kefilin şekle aykırılığı defi olarak ileri sürmediği hâllerde kefalet sözleşmesi ayakta tutulacaktır. Bu hâlde hâkimin re’sen sözleşmenin şekil şartlarını inceleme yetkisi bulunmamaktadır. Bu yöndeki kararlara oldukça ender rastlansa da Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/3253 E. – 2019/5052 K. ve 7.11.2019 tarihli kararı bu görüşün istisnai olarak uygulandığını gösterir niteliktedir.

3-         Kefil tarafından kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına uygun olmadığının kötüniyet ile öne sürüldüğü hallerde ise, TBK m.2 hükmü gereğince sözleşmenin mağdur yararına geçerlilik kazanacağı gündeme gelecektir. Ancak Yargıtay, kefil tarafından şekil şartlarına aykırılığın kötüniyet ile öne sürüldüğü iddialarını incelese de kötüniyetin varlığının kabulü için olağanüstü hâller aramaktadır.

4-         Kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına aykırı olmasına karşın geçerlilik kazanacağı son hâl ise, TTK m.7 hükmü uyarınca teselsül karinesinin uygulama alanı bulacağı hâllerdir. TBK m.583 uyarınca müteselsil kefalete ilişkin ibarenin kefil tarafından el yazısı ile yazılması gerekse de teselsül karinesi gereğince ticari iş niteliğindeki hâllerde bu zorunluluk aranmayacak, hatta bu yönde bir ibare yer almasa dahi kefil müteselsil sorumlu olacaktır.

Teselsül karinesinin, TBK m.583 hükmü nedeniyle uygulanamayacağına yönelik baskın bir görüş bulunsa da Yargıtay’ın yukarıda belirtmiş olduğum güncel tarihli kararları uyarınca da ticari işe ilişkin kefalette söz konusu şekil şartı aranmayacaktır.

Stj. Av. Serdar Darama

Kaynakça:

1. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kefalet Sözleşmesinin Şekli, Şefika Deren Gündüz, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi

2. AYRANCI, a.g.m., s. 98-99

3. (Oğuzman, Öz, a.g.e., s. 162; Kemal Oğuzman, “Şekil Noksanı Sebebiyle Butlan Dermayanı Hakkının Suiistimali”, İstanbul Barosu Dergisi, 1955, S. 6, s. 249) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kefalet Sözleşmesinin Şekli, Şefika Deren Gündüz

4. (Oğuzman, Öz, a.g.e., s. 163; Özen, Şekil, s. 759) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kefalet Sözleşmesinin Şekli, Şefika Deren Gündüz, s.168

5. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kefalet Sözleşmesinin Şekli, Şefika Deren Gündüz, s.168

6. (AYRANCI, a.g.m., s. 104.) Kefalet Sözleşmesinin Şekil Kuralları Ve Şekle Aykırılığın Sonuçları, Jordan Delev

7. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/3253 E. – 2019/5052 K. ve 7.11.2019 tarih

8. (Özen, Kefalet, s.250., Yargıtay 11. HD, 1991/3178E. – 1991/5162K. ve 07.10.1991 Tarih, Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Koşullarına Uyulmamasının Hukuki Sonuçları, Dr. Emrah Aktürk, s. 245) / 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kefalet Sözleşmesinin Şekli, Şefika Deren Gündüz s. 171.

9. (Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Arslan/Nomer Ertan, N. 101; Şener, s. 72) Türk Ticaret Kanunu’nda Düzenlenen Teselsül Karinesinin Müteselsil Kefaletin Şekil Koşuluna Etkisi, Nuri Aziz Midyat, s.692

10. (Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Arslan/Nomer Ertan, N.101; Baş, s.134; Gündüz, s.89.) Türk Ticaret Kanunu’nda Düzenlenen Teselsül Karinesinin Müteselsil Kefaletin Şekil Koşuluna Etkisi, Nuri Aziz Midyat, s.693

11. (Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Arslan/Nomer Ertan, N.101.) Türk Ticaret Kanunu’nda Düzenlenen Teselsül Karinesinin Müteselsil Kefaletin Şekil Koşuluna Etkisi, Nuri Aziz Midyat, s.693

12. Türk Ticaret Kanunu’nda Düzenlenen Teselsül Karinesinin Müteselsil Kefaletin Şekil Koşuluna Etkisi, Nuri Aziz Midyat, s.693

13. Yargıtay 19. HD, 2016/10842 E. – 2017/4095 K. sayılı ve 13.06.2017 T.

14. Yargıtay 19. HD, 2015/17414 E. – 2016/6615 K. sayılı ve 14.04.2016 T.

15. Yargıtay 19. HD, 2016/2405 E. – 2016/10936 K. sayılı ve 17.06.2016 T.


Kaynak: Stajyer Av. Serdar Darama – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Genel Kurul Kararının İptali Davasının Kötü Niyetle Açılması ve Teminat Yükümlülüğü
Franchise Sözleşmelerinde Markanın İadesi Yükümlülüğü
İkale Sözleşmesi Ve Bu Sözleşmede Makul Yarar Kavramı 
Rekabet Hukukunda Covid-19 Etkileri. Stj. Av. Serdar Darama
Yargıtay Kararları Çerçevesinde Tahkim Sözleşmesinin/Şartının Geçerliliği (Stj. Av. Serdar Darama)
Kanun Dışı Grevin Kapsamı, Tespiti ve Hukuki Sonuçları (Stj. Av. Serdar DARAMA)
Rekabet Hukukunda Yatay İşbirliği Anlaşmaları Çerçevesinde Bilgi Değişimi (Stj. Av. Serdar Darama)
]]>
https://www.muhasebenews.com/sekil-sartlarina-uyulmasa-dahi-kefalet-sozlesmesinin-gecerlilik-kazandigi-haller/feed/ 0
Bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku aralık sonu itibarıyla %4,1 oranında artarak 58,0 milyar ABD doları oldu https://www.muhasebenews.com/bankalar-kaynakli-kisa-vadeli-dis-borc-stoku-aralik-sonu-itibariyla-41-oraninda-artarak-580-milyar-abd-dolari-oldu/ https://www.muhasebenews.com/bankalar-kaynakli-kisa-vadeli-dis-borc-stoku-aralik-sonu-itibariyla-41-oraninda-artarak-580-milyar-abd-dolari-oldu/#respond Thu, 18 Feb 2021 10:15:00 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=104956 TCMB

Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri

Aralık 2020

  • Aralık sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2019 yıl sonuna göre % 12,9 oranında artışla 138,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku % 4,1 oranında artarak 58,0 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku % 1,0 oranında artarak 59,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
  • Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2019 yıl sonuna göre % 17,3 oranında artarak 8,9 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı % 4,6 oranında azalarak 20,1 milyar ABD doları, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da % 1,1 oranında azalışla 13,2 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre % 15,3 oranında artışla 15,7 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.
  • Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2019 yıl sonuna göre % 5,4 oranında artarak 53,4 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.
  • Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2019 yıl sonuna göre % 2,5 oranında artarak 25,6 milyar ABD doları olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu % 2,5 oranında artarak 91,7 milyar ABD doları olmuştur.
  • Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre % 35,3 oranında artarak 61,0 milyar ABD doları, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar % 0,2 oranında azalarak 77,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. 2019 yıl sonunda 67 milyon ABD doları olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2020 Aralık sonu itibarıyla 456 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 84 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
  • 2020 Aralık sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu % 43,6’sı ABD doları, % 28,3’ü Euro, % 13,1’i TL ve % 15,0’ı diğer döviz cinslerinden oluşmuştur.
  • 2020 Aralık sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 188,8 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Söz konusu stokun 16,4 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün % 22,0, Merkez Bankası’nın % 11,3, özel sektörün ise % 66,7 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir.

Kaynak: TCMB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/bankalar-kaynakli-kisa-vadeli-dis-borc-stoku-aralik-sonu-itibariyla-41-oraninda-artarak-580-milyar-abd-dolari-oldu/feed/ 0
Özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu 2019 yıl sonuna göre Kasım 2020’de 18,4 milyar ABD doları azaldı https://www.muhasebenews.com/ozel-sektorun-yurt-disindan-sagladigi-uzun-vadeli-kredi-borcu-2019-yil-sonuna-gore-kasim-2020de-184-milyar-abd-dolari-azaldi/ https://www.muhasebenews.com/ozel-sektorun-yurt-disindan-sagladigi-uzun-vadeli-kredi-borcu-2019-yil-sonuna-gore-kasim-2020de-184-milyar-abd-dolari-azaldi/#respond Thu, 14 Jan 2021 10:00:48 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=101466 Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcu Gelişmeleri

Kasım 2020

  • Kasım sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu gelişmeleri incelendiğinde, 2019 yıl sonuna göre uzun vadeli kredi borcunun 18,4 milyar ABD doları azalarak 160,9 milyar ABD doları, kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 136 milyon ABD doları azalarak 8,6 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleştiği gözlenmektedir.
  • Borçluya göre dağılıma bakıldığında, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, bir önceki yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmalarının 3,2 milyar ABD doları azaldığı, tahvil ihracı biçimindeki borçlanmalarının ise 648 milyon ABD doları azalışla 20,3 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleştiği gözlenmektedir. Aynı dönemde, bankacılık dışı finansal kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları 2,1 milyar ABD doları azalmış, tahvil stoku ise 1,1 milyar ABD doları azalarak 2,5 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemde, finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmalarının 10,3 milyar ABD doları azaldığı, tahvil stokunun ise 45 milyon ABD doları azalarak 7,1 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleştiği gözlenmektedir. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, 2019 yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmaları 135 milyon ABD doları artışla 5,8 milyar ABD doları; finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları ise 303 milyon ABD doları azalışla 1,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
  • Alacaklıya göre dağılım incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, Kasım sonu itibarıyla tahvil hariç özel alacaklılara olan borç, bir önceki yıl sonuna göre 17,2 milyar ABD doları azalarak 108,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, tahvil hariç özel alacaklılara olan borcun bir önceki yıl sonuna göre 227 milyon ABD doları azalarak 8,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleştiği gözlenmektedir.
  • Döviz kompozisyonuna bakıldığında, 160,9 milyar ABD doları tutarındaki uzun vadeli kredi borcunun %62,6’sının ABD doları, %33,4’ünün Euro, %2,1’inin Türk lirası ve %1,9’unun ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu ve 8,6 milyar ABD doları tutarındaki kısa vadeli kredi borcunun ise %41,1’inin ABD doları, %35,3’ünün Euro, %20,6’sının Türk lirası ve % 3,0’ının diğer döviz cinslerinden oluştuğu görülmektedir.
  • Sektör dağılımı incelendiğinde, Kasım sonu itibarıyla, 160,9 milyar ABD doları tutarındaki uzun vadeli toplam kredi borcunun %43,3’ünü finansal kuruluşların, %56,7’sini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturmuştur. Aynı dönemde, 8,6 milyar ABD doları tutarındaki kısa vadeli toplam kredi borcunun %83,5’ini finansal kuruluşların, %16,5’ini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturmuştur.
  • Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, Kasım sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 41,2 milyar ABD doları tutarında olduğu gözlenmektedir.

Kaynak: TCMB
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ozel-sektorun-yurt-disindan-sagladigi-uzun-vadeli-kredi-borcu-2019-yil-sonuna-gore-kasim-2020de-184-milyar-abd-dolari-azaldi/feed/ 0
Yeni kurulan şirket için sermaye azaltımı yapabilir miyiz? https://www.muhasebenews.com/yeni-kurulan-sirket-icin-sermaye-azaltimi-yapabilir-miyiz/ https://www.muhasebenews.com/yeni-kurulan-sirket-icin-sermaye-azaltimi-yapabilir-miyiz/#respond Thu, 03 Sep 2020 13:30:21 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=91830 Yeni bir şirket kurduk. 10.08.2020 tarihinde tescil oldu. Sermaye azaltımı yapmak istiyoruz. Herhangi bir alacaklı ve borçlu cari hesabımız yok. Alacaklılara çağrı yapmadan sermaye azaltımı yapabilir miyiz?

TTK da ve yönetmelikte husus açık karar sonrasında alacaklılara davet yapılıp iki aylık sürenin beklenilmesi gerekmektedir. Uygulama bakımından aksi bir görüşe rastlanılmamış olsa da ilgili sicil müdürlüğünden bilgi alınmasının fayda sağlayacağı değerlendirilmektedir.

1- A.Ş. SERMAYE AZALTIMI NASIL YAPILIR?

1.1- Bir anonim şirket sermayesini azaltarak, azaltılan kısmın yerine geçmek üzere bedelleri tamamen ödenecek yeni paylar çıkarmıyorsa, genel kurul, esas sözleşmenin gerektiği şekilde değiştirilmesini karara bağlar. Genel kurul toplantısına ilişkin çağrı ilanlarında, mektuplarda ve internet sitesi bildiriminde, sermaye azaltılmasına gidilmesinin sebepleri ile azaltmanın amacı ve azaltmanın ne şekilde yapılacağı ayrıntılı bir şekilde ve hesap verme ilkelerine uygun olarak açıklanır. Ayrıca yönetim kurulu bu hususları içeren bir raporu genel kurula sunar, genel kurulca onaylanmış rapor tescil ve ilan edilir.

1.2- Sermayenin azaltılmasına rağmen şirket alacaklılarının haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktifin şirkette varlığı belirlenmiş olmadıkça sermayenin azaltılmasına karar verilmez.

***Genel kurulun kararına TTK 421’inci maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi uygulanır. Kararda sermayenin azaltılmasının ne tarzda yapılacağı gösterilir.

1.3- Esas sermayenin azaltılması sebebiyle kayıtlara göre doğacak defter kârı sadece payların yok edilmesinde kullanılabilir.

***Sermaye hiçbir suretle 332’nci madde ile belirlenen en az tutardan aşağı indirilemez.

 ***Bu madde ile 474 ve 475 inci maddeler, kayıtlı sermaye sisteminde çıkarılmış sermayenin azaltılmasına kıyas yoluyla uygulanır.

 2- A.Ş. SERMAYE AZALTIMINDA ALACAKLILARA ÇAĞRI NASIL YAPILIR?

2.1- Genel kurul esas sermayenin azaltılmasına karar verdiği takdirde, yönetim kurulu, bu kararı şirketin internet sitesine koyduktan başka, 35 inci maddede anılan gazetede ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, yedişer gün arayla, 3 defa ilan eder. İlanda alacaklılara, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesindeki üçüncü ilandan itibaren iki ay içinde, alacaklarını bildirerek bunların ödenmesini veya teminat altına alınmasını isteyebileceklerini belirtir. Şirketçe bilinen alacaklılara ayrıca çağrı mektupları gönderilir.

2.2- Sermaye, zararlar sonucunda bilançoda oluşan bir açığı kapatmak amacıyla ve bu açıklar oranında azaltılacak olursa, yönetim kurulunca alacaklıları çağırmaktan ve bunların haklarının ödenmesinden veya teminat altına alınmasından vazgeçilebilir.

3- HANGİ DURUMLARDAN SONRA SERMAYE AZALTIMI YAPILABİLİR?

3.1- Sermaye, ancak alacaklılara verilen sürenin sona ermesinden ve beyan edilen alacakların ödenmesinden veya teminat altına alınmasından sonra azaltılabilir; aksi hâlde alacaklılar şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde sermayenin azaltılması işleminin tescilinin ilan edilmesinden itibaren iki yıl içinde sermayenin azaltılmasının iptali davası açabilirler. Teminatın yetersizliği hâlinde de yargı yolu açıktır.

3.2- Azaltma kararının uygulanabilmesi için, pay senetleri miktarının, değiştirme veya damgalama yoluyla ya da diğer bir şekilde azaltılmasının gerekli olduğu hâllerde bu husus için yapılan ihtara rağmen geri verilmeyen pay senetleri şirketçe iptal edilebilir. Tebliğde şirkete geri verilmeyen senetlerin iptal edilecekleri yazılır.

3.3- Pay sahiplerinin, değiştirilmek üzere şirkete geri verdikleri pay senetlerinin miktarı, karar gereğince değiştirmeye yetmezse, bu senetler iptal olunarak bunların karşılığında verilmesi gereken yeni senetler satılıp paylarına düşen miktar şirkette saklanır.

***Yukarıdaki fıkralarla, TTK 473 ve 474’üncü maddelerde yazılı şartlara uyulmuş olduğunu gösteren belgeler ibraz edilmedikçe esas sermayenin azaltılmasına dair karar ve sermayenin gerçekten azaltılmış olması olgusu ticaret siciline tescil olunamaz.


Kaynak: İSMMMO
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/yeni-kurulan-sirket-icin-sermaye-azaltimi-yapabilir-miyiz/feed/ 0
Özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu Haziran 2020’de 17,9 milyar ABD doları azaldı https://www.muhasebenews.com/ozel-sektorun-yurt-disindan-sagladigi-uzun-vadeli-kredi-borcu-haziran-2020de-179-milyar-abd-dolari-azaldi/ https://www.muhasebenews.com/ozel-sektorun-yurt-disindan-sagladigi-uzun-vadeli-kredi-borcu-haziran-2020de-179-milyar-abd-dolari-azaldi/#respond Wed, 19 Aug 2020 11:00:41 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=90748 TCMB

Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcu Gelişmeleri

Haziran 2020

  • Haziran sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu gelişmeleri incelendiğinde, 2019 yıl sonuna göre uzun vadeli kredi borcunun 17,9 milyar ABD doları azalarak 161,6 milyar ABD doları, kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 509 milyon ABD doları azalarak 8,5 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleştiği gözlenmektedir.
  • Borçluya göre dağılıma bakıldığında, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, bir önceki yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmalarının 2,5 milyar ABD doları azaldığı, tahvil ihracı biçimindeki borçlanmalarının ise 1,1 milyar ABD doları azalışla 20,1 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleştiği gözlenmektedir. Aynı dönemde, bankacılık dışı finansal kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları 1,6 milyar ABD doları azalmış, tahvil stoku ise 1,1 milyar ABD doları azalarak 2,5 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemde, finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmalarının 10,2 milyar ABD doları azaldığı, tahvil stokunun ise 634 milyon ABD doları azalarak 7,0 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleştiği gözlenmektedir. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, 2019 yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmaları 80 milyon ABD doları artışla 5,8 milyar ABD doları; finansal olmayan kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları ise 256 milyon ABD doları azalışla 1,5 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
  • Alacaklıya göre dağılım incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, Haziran sonu itibarıyla tahvil hariç özel alacaklılara olan borç, bir önceki yıl sonuna göre 15,1 milyar ABD doları azalarak 110,9 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, tahvil hariç özel alacaklılara olan borcun bir önceki yıl sonuna göre 527 milyon ABD doları azalarak 8,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleştiği gözlenmektedir.
  • Döviz kompozisyonuna bakıldığında, 161,6 milyar ABD doları tutarındaki uzun vadeli kredi borcunun %63,4’ünün ABD doları, %33,2’sinin Euro, %2,7’sinin Türk lirası ve %0,7’sinin ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu ve 8,5 milyar ABD doları tutarındaki kısa vadeli kredi borcunun ise %35,3’ünün ABD doları, %41,0’ının Euro, %22,3’ünün Türk lirası ve % 1,4’ünün diğer döviz cinslerinden oluştuğu görülmektedir.
  • Sektör dağılımı incelendiğinde, Haziran sonu itibarıyla, 161,6 milyar ABD doları tutarındaki uzun vadeli toplam kredi borcunun %44,0’ını finansal kuruluşların, %56,0’ını ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturmuştur. Aynı dönemde, 8,5 milyar ABD doları tutarındaki kısa vadeli toplam kredi borcunun %79,8’ini finansal kuruluşların, %20,2’sini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturmuştur.
  • Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, Haziran sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 42,1 milyar ABD doları tutarında olduğu gözlenmektedir.

Kaynak: TCMB Verileri 19.08.2020
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/ozel-sektorun-yurt-disindan-sagladigi-uzun-vadeli-kredi-borcu-haziran-2020de-179-milyar-abd-dolari-azaldi/feed/ 0
Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler 2019 yıl sonuna göre %5,8 oranında azaldı https://www.muhasebenews.com/bankalarin-yurt-disindan-kullandiklari-kisa-vadeli-krediler-2019-yil-sonuna-gore-58-oraninda-azaldi/ https://www.muhasebenews.com/bankalarin-yurt-disindan-kullandiklari-kisa-vadeli-krediler-2019-yil-sonuna-gore-58-oraninda-azaldi/#respond Tue, 21 Jul 2020 10:00:26 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=89065 Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri – Mayıs 2020
  • Mayıs sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2019 yıl sonuna göre % 0,1 oranında azalışla 123,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku % 2,1 oranında azalarak 55,0 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku % 16,8 oranında azalarak 49,1 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
  • Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2019 yıl sonuna göre % 5,8 oranında azalarak 7,3 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı % 0,2 oranında azalarak 21,0 milyar ABD doları, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da % 18,2 oranında azalışla 11,2 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre % 13,2 oranında artışla 15,4 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.
  • Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2019 yıl sonuna göre % 14,7 oranında azalarak 43,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.
  • Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2019 yıl sonuna göre % 2,6 oranında artarak 25,7 milyar ABD doları olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu % 13,0 oranında azalarak 78,4 milyar ABD doları olmuştur.
  • Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre % 19,7 oranında artarak 54,7 milyar ABD doları, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar % 11,9 oranında azalarak 68,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. 2019 yıl sonunda 67 milyon ABD doları olan kısa vadeli tahvil ihraçları % 149,3 oranında artışla 2020 Mayıs sonu itibarıyla 167 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 323 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
  • 2020 Mayıs sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu % 41,8’i ABD doları, % 28,0’ı Euro, % 14,1’i TL ve % 16,1’i diğer döviz cinslerinden oluşmuştur.
  • 2020 Mayıs sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 169,5 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Söz konusu stokun 16,0 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün % 23,2, Merkez Bankası’nın % 11,4, özel sektörün ise % 65,4 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir.

Kaynak: TCMB Verileri 20.07.2020
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


]]>
https://www.muhasebenews.com/bankalarin-yurt-disindan-kullandiklari-kisa-vadeli-krediler-2019-yil-sonuna-gore-58-oraninda-azaldi/feed/ 0
Türk ticaret kanuna göre gemi alacaklısının kanuni rehin hakkının kapsamı nedir? https://www.muhasebenews.com/turk-ticaret-kanuna-gore-gemi-alacaklisinin-kanuni-rehin-hakkinin-kapsami-nedir/ https://www.muhasebenews.com/turk-ticaret-kanuna-gore-gemi-alacaklisinin-kanuni-rehin-hakkinin-kapsami-nedir/#respond Sat, 30 Nov 2019 07:30:16 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=71968
  • Gemi alacağı, sahibine, gemi ve eklentisi üzerinde kanuni rehin hakkı verir
  • Gemi malikinin mülkiyetinde bulunmayan eklentiler rehnin kapsamına girmez.bir sigorta sözleşmesine göre donatana ödenecek sigorta tazminatı rehnin kapsamında değildir.
  • Rehin, geminin zıyaı veya hasara uğramasından dolayı donatanın üçüncü kişilere karşı sahip olduğu tazminat istemini de kapsar. Müşterek avarya hâllerinde feda edilen veya hasara uğrayan şeyler için verilen tazminat, gemi alacaklıları için, tazminatın karşılık olduğu şeyler yerine geçer.
  • Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişilerine ait olup, denizde menfaat sağlamak amacına tahsis edilmeyen veya fiilen böyle bir amaçla kullanılmayan gemiler üzerinde kanuni rehin hakkı doğmaz. Şu kadar ki, bu tüzel kişiler, gemi alacaklılarına karşı gemi ve eklentisinin, alacakların doğduğu yolculuk sonundaki değeri gemi alacaklıları arasında kanuni sıralarına göre paylaştırılmış olsa idi, alacaklılara düşecek miktar ne idi ise, o alacaklılara karşı o oranda öncelikle sorumlu olurlar.
    1. Gemi alacağının verdiği kanuni rehin hakkı, gemiye zilyet olan herkese karşı ileri sürülebilir.

     


    Kaynak: TTK 1321 Sayılı Maddesi
    Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


    ]]>
    https://www.muhasebenews.com/turk-ticaret-kanuna-gore-gemi-alacaklisinin-kanuni-rehin-hakkinin-kapsami-nedir/feed/ 0
    Gemi alacaklısı hakkı veren alacaklar nelerdir? https://www.muhasebenews.com/gemi-alacaklisi-hakki-veren-alacaklar-nelerdir/ https://www.muhasebenews.com/gemi-alacaklisi-hakki-veren-alacaklar-nelerdir/#respond Sat, 30 Nov 2019 06:30:42 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=71966
  • Geminin malikine, kiracısına, yöneticisine veya işletenine karşı doğmuş olan aşağıdaki alacaklar sahiplerine “gemi alacaklısı hakkı” verir:
    1. Ülkelerine getirilme giderleri ve onlar adına ödenmesi gereken sosyal sigorta katılma payları da içinde olmak üzere, gemi adamlarına, gemide çalıştırılmakta olmaları dolayısıyla ödenecek ücretlere ve diğer tutarlara ilişkin istem hakları
    2. Geminin işletilmesi ile doğrudan doğruya ilgili olarak karada veya suda meydana gelen can kaybı veya diğer bedensel zararlardan doğan alacaklar
    3. Kurtarma ücreti
    4. Liman, kanal, diğer su yolları, karantina ve kılavuzluk için ödenecek resimler
    5. Gemide taşınan eşya, konteynerler ve yolcuların eşyalarına gelecek olan zıya veya hasar dışında, geminin işletilmesinin sebep olduğu maddi zıya veya hasardan doğan ve haksız fiile dayanan alacaklar
    6. Müşterek avarya garame payı alacakları
    • Birinci fıkranın (b) ve (e) bentlerinde yazılı alacaklar;
    1. Deniz yolu ile petrol veya diğer tehlikeli ya da zararlı maddelerin taşınması ile bağlantılı olarak ortaya çıkıp da milletlerarası sözleşmelere yahut millî mevzuata göre kusursuz sorumluluk ve zorunlu sigorta ile ya da diğer yollardan teminat altına alınması öngörülen zararların,
    2. Radyoaktif maddelerden veya radyoaktif maddelerin zehirli ya da patlayıcı maddeler veya nükleer yakıt yahut radyoaktif ürünler ya da atıklardan oluşan diğer tehlikeli maddeler ile bileşiminden kaynaklanan zararların, sonucunu oluşturdukları veya bu zararlardan doğdukları takdirde, sahiplerine gemi alacaklısı hakkı vermezler.
    • Türkiye’de yargı yoluyla ileri sürülen bir alacağın gemi alacaklısı hakkı verip vermediği, Türk hukuku uyarınca belirlenir.

     


    Kaynak: TTK 1320 Sayılı Maddesi
    Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


    ]]>
    https://www.muhasebenews.com/gemi-alacaklisi-hakki-veren-alacaklar-nelerdir/feed/ 0
    Nama Yazılı Senet Nedir? https://www.muhasebenews.com/nama-yazili-senet-nedir/ https://www.muhasebenews.com/nama-yazili-senet-nedir/#respond Tue, 23 Apr 2019 14:30:25 +0000 https://www.muhasebenews.com/?p=20697 1- NAMA YAZILI SENET NEDİR?
    Belli bir kişinin adına yazılı olup da onun emrine kaydını içermeyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmayan kıymetli evrak nama yazılı senet sayılır.

    2- NAMA YAZILI SENET ALACAKLISI HAKLARINI NASIL İSPAT EDEBİLİR?
    Borçlu, ancak senedin hamili bulunan ve senette adı yazılı olan veya onun hukuki halefi olduğunu ispat eden kişilere ödemek zorundadır. Bu husus ispat edilmediği hâlde ödemede bulunan borçlu, senedin gerçek sahibi olduğunu ispat eden bir üçüncü kişiye karşı borcundan kurtulmuş olmaz.

    3- EKSİK NAMA YAZILI NEDİR?
    Nama yazılı senet içinde, senet bedelini her hamiline ödemek hakkını saklı tutmuş olan borçlu, alacaklı sıfatının ispat edilmesini aramamış olsa da hamile iyi niyetle yapacağı ödeme sonucunda borcundan kurtulmuş olur. Ancak, hamile ödemede bulunmakla yükümlü değildir. 

    ***TTK 785’inci maddenin ikinci fıkrası hükmü saklıdır. 

    4- NAMA YAZILI SENET NASIL İPTAL EDİLİR?
    Aksine özel hükümler bulunmadıkça nama yazılı senetler, hamile yazılı senetlere ilişkin hükümlere göre iptal olunur.  Borçlu, senette ilanların sayısını azaltmak veya süreleri kısaltmak suretiyle iptal için daha basit bir usul öngörebileceği gibi, alacaklı kendisine senedin iptal ve borcun ödendiğini gösteren, resmen düzenlenmiş veya usulen onaylanmış bir belge verdiği takdirde, senet ibraz edilmeksizin ve iptaline karar verilmeksizin de geçerli olmak üzere ödemek hakkını da saklı tutabilir.

    Kaynak: Türk Ticaret Kanunu

    Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

    ]]>
    https://www.muhasebenews.com/nama-yazili-senet-nedir/feed/ 0