Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ Sporcu Transfer Sözleşmeleri (Av. Esra Melis İstikbal)

Sporcu Transfer Sözleşmeleri (Av. Esra Melis İstikbal)

1028
0

10.01.2020

Her geçen gün gelişen ve ekonomik anlamda çok büyük miktarların söz konusu olduğu sporun, hukuki bir altyapısının ve  spor hukukunun özel hukuk ve kamu hukuku dallarına girmesi ve dahası devletlerarası bir yapısının bulunması, spor hukukunun ayrı bir hukuk dalı olarak kabulünü ortaya koymaktadır.Sporun sırf kendine özgü kuralları, sportif faaliyetlerin işleyişi ve düzeni, sporcu, kulüp arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi, uyuşmazlıkların çözümlenmesi, sporun hukukunun gerekliliğini ortaya çıkarmakta, sportif uyuşmazlıklar, hızlı çözüme kavuşma ihtiyacı doğurduğundan hukuki bir altyapı gerektirmektedir.

Spor, önceden belirlenmiş kurallara göre, bireysel veya takım halinde yapılan, rekabet amaçlı, yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel aktivitelerdir. Sporcu, sporla uğraşan, bundan ekonomik kazanç sağlayan veya sağlamayan herkes için kullanılan bir tabir olsa da, günümüzde daha çok, sporcu dendiğinde spor karşılığı geçinen, maddi kazanç sağlayan kişi akla gelmektedir. Transfer ise bir sporcunun bağlı bulunduğu kulüpten başka bir kulübe  geçmesini, kulüp değiştirmesini ifade eder.

Hemen hemen bütün sporcuların en temel kaygısı maddi kazanç ve ulusal/uluslararası arenada ün elde etmektir. Sporcuların ulusal/uluslararası arenada çok yüksek gelirler elde etmesi ve üne kavuşmasında,  yetenek ve yeterliliği önemli olsa da, günümüzde sporcu transfer sözleşmeleri daha çok ön plana çıkmaktadır. Bunda, kulüpler arası rekabetin ve spor müsabakalarına gösterilen ilginin son hızla artması, spor kulüplerinin ilgi ve alakayı üzerlerinde tutmak istemeleri, yayın geliri, forma satışları  vb. faktörler başta gelmekte, bu da kulüplerin transferlere ayrıca önem vermelerine yol açmaktadır.

Spor amatör veya profesyonel olarak yapılan bir aktivite olduğundan, sporcuları, amatör ve profesyonel sporcu olarak iki gruba ayrılmaktadır. Amatörlük, bir işin para için değil, sırf o işi yapmaktan duyulan zevk için icra edilmesidir. Bu anlamda amatör sporcuyu, sporu maddi kazanç, ödül veya gelir elde etmek amacıyla değil, salt zevk için icra eden kişi olarak tanımlamak doğru olacaktır. Profesyonel sporcu ise amatör sporcunun tam tersine, sporun bir dalını meslek edinmiş ve bu dala ilişkin etkinlikleri para kazanmak için gerçekleştiren kişidir.

Ülkemizde spor faaliyetlerinin yönetimi, futbol dışında, 3289 sayılı Kanun gereği Başbakanlığa bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne, futbol ise 5894 sayılı Kanunla kurulan Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) bağlıdır. Dolayısıyla, profesyonel sporcu derken daha teknik bir dil kullanmak gerektiğinde, TFF’nin Talimatlarından faydalanmak yerinde olacaktır. Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatı (PFSTT) 3. maddesinde belirtildiği üzere “Bir kulüple yazılı sözleşme yapmış olan ve kendisine futbol faaliyetleri kapsamında yaptığı harcamalardan daha fazla miktarda ödeme yapılan futbolcudur” Bu tanım dışında kalan tüm futbolcular ise amatör futbolcu olarak kabul edilir. Yine aynı talimat gereğince bir maç ile ilgili gerçekleşen ulaşım, konaklama, malzeme, sigorta, beslenme ve antrenman giderlerinin karşılanması futbolcunun amatör statüsünü bozmaz.

Anlam olarak transfer, bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürme, takım değiştirme olarak nitelendirilebilir.

PFSTT m.3’ten yola çıkarak, profesyonel sporcu – amatör sporcu kavramlarını şu şekilde tanımlayabiliriz; “bir kulüple yazılı sözleşme yapmış olan ve kendisine spor faaliyetleri kapsamında yaptığı harcamalardan daha fazla miktarda ödeme yapılan kişi”, bunun dışında kalan tüm sporcular ise amatör sporcu olarak tanımlanabilir. Profesyonel sporcu kavramı, ülkemizde sadece futbolcular için kullanılan bir tanımdır, zira ülkemizde sadece futbol profesyonel olarak nitelendirilmiştir. Diğer spor dallarının profesyonel veya amatör spor dalı olup olmadıklarının belirlenmesi 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a göre belirlenecektir. Kanun’un 24.maddesinde yer verilen düzenleme ile “Profesyonel dallar, Spor Genel Müdürünün, Merkez Danışma Kurlunun da görüşünü almak suretiyle yapacağı teklif üzerine, Gençlik ve Spor Bakanı tarafından tespit olunur. Profesyonel spor dallarının teşkili, ilgili federasyonları ile bağlantıları, idaresi tüzükle belirlenir.” Durum bu olmakla birlikte, futbolcular dışındaki diğer sporcular da kulüpleriyle sözleşme ilişkisi kurmakta, dolayısıyla fiilen bir profesyonellikten bahsedilebilmektedir.

Belirtmekte fayda vardır ki, FIFA talimat şerhinde, “ayrıca sporun sırf zevk için yapılmadığı ve spor faaliyeti sonucu bir ücret alındığı, fakat sporculuğun dışında düzenli ücretin alındığı başka bir mesleğin daha bulunduğu  durumlarda artık yarı-profesyonellikten bahsedilmektedir. Bir futbolcunun profesyonel sporcu olarak nitelendirilmesi için bir kulüple sözleşme yapmış olması gerekir.

A. Sözleşmenin Tanımı ve Unsurları

Ülkemizde sadece futbol profesyonel spor olarak nitelendirilmiş olduğundan, PFSTT’de profesyonel futbolcu sözleşmesi tanımlanmıştır.  Doktrinde, profesyonel sporcu ile kulübü arasında imzalanan, taraflara karşılıklı hak ve borçlar yükleyen rızai bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır.

Bir başka tanıma göre hem ilk kez bir kulüple profesyonel anlamda sözleşme yapmayı, hem bir kulüple olan mevcut sözleşmenin süresini uzatmayı hem de transfer kavramının içine girdiği kulüp değişikliği hallerini kapsamaktadır.

Bu tanımlamadan yola çıkarak bu sözleşmeleri iş görme sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerektiği

belirtilmektedir. Bu sözleşmenin temel unsurları ise; iş görme, süreklilik, bağımlılık, ücret, tarafların anlaşması.

İş görme sözleşmeleri arasında yer alan bu sözleşmelerin hukuki niteliğini belirleyebilmek için unsurlarını bir arada değerlendirmek gerekir.

Doktrinde yer alan bir görüşe göre sporcu sözleşmesi hizmet sözleşmesine benzerlik gösterir fakat tam anlamıyla bir hizmet sözleşmesi niteliğinde değildir. Bu görüş, sporcu sözleşmelerinin açıkça İş Kanunu kapsamı dışında bırakıldığından ve sporcu sözleşmelerinin hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmesi halinde, sporcuların, işçilere tanınan grev hakkı gibi sendikal haklara ve diğer korumalara da sahip olması gerekeceğinden eleştirilmiştir. Bir diğer görüşe göre, sporcuların kazandıkları yüksek ücretler göz önüne alınırsa futbolcuları işçi olarak kabul etmek mümkün olmayacaktır ve özellikle yıldız olarak nitelendirilen sporcuların müteşebbis sayılmaları gerektiği ileri sürülmüş, sporcu ile kulüp arasında bağımlılık ilişkisi olduğu sürece, futbolcunun ücretinin çok yüksek olması onun işçi veya müstahdem niteliğini ortadan kaldırmaz.

Diğer bir görüşe göre sporcuların kulübü başarıya ulaştırmak için en üstün performanslarını göstermeyi üstlenmeleri sebebiyle, sözleşmenin niteliğini eser sözleşmesi olarak nitelemektedir. Ancak bu görüşte, eser sözleşmesinde bağımlılık unsurunun zayıf olması ve sporcunun performansının sonuç olarak değerlendirilememesi gibi sebeplerle eleştirilmiştir.

Bir görüşe göre de; bu sözleşmeler hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmelidir. Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 24.01.1974 tarih, 1974/199 E., 1974/1274 K. sayılı kararında da bu sözleşmelerin hizmet sözleşmesi niteliğine olduğuna karar verilmiştir. Kararın gerekçesi ise; “profesyonel sporcu ile kulübünün arasındaki hizmet sözleşmesinin belirli veya belirsiz süreli olsun hizmet sözleşmesinin unsurları olan hizmetin görülmesi, süreklilik, ücret, bağımlılık ve tarafların anlaşması sporcu sözleşmelerinde de bulunmaktadır. Ayrıca her tür iş, hizmet sözleşmesinin konusunu oluşturabileceğinden; bedeni, fikri, artistik, teknik, ilmi faaliyetler arasında bu açıdan bir farklılık mevzubahis olmamaktadır” şeklindedir.

Transferin Genel Şartları: Bir futbolcunun profesyonel olarak futbol oynaması için kulübü adına TFF’de tescilli olması gereklidir. Transfer dönemleri bellidir. PFSTT’ye göre yılda iki kez transfer işlemi gerçekleştirilebilir.

  • Futbolcuyu transfer etmek isteyen kulüp, futbolcunun bağlı bulunduğu kulübün yazılı rızasını almalıdır. Bunu yapmadan futbolcu ile transfer görüşmeleri başlatan kulüp hakkında PFSTT gereği disiplin hükümleri uygulanır. Ancak FIFA talimatlarında, futbolcunun bağlı bulunduğu kulübe yazılı bilgi verilmesi yeterli görülmüş, eğer futbolcunun bağlı olduğu kulüple sözleşmesi 6 aydan az kalmış ise bu bildirim yükümlülüğünü de kaldırmaktadır.
  • PFSTT’nin 19/2 maddesi gereği, sözleşme en fazla 5 yıl için yapılabilir. 18 yaşından küçükler için bu süre 3 yılla sınırlandırılmıştır.
  • Her halükarda sözleşmenin bitim süresi 31 Mayıs olmak zorundadır. Bitiş süresi gelmesine rağmen resmi müsabakalar devam ediyorsa, sözleşmenin süresi resmi müsabakaların bitişine kadar uzar.
  • Amatör branşlar için transfer şartları ise Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün Sporcu Lisans, Tescil, Vize ve Transfer Yönetmeliği’nde belirlenmiştir.
  • Sporcular, lisanslı bulundukları spor kulüplerinden bu Yönetmelikte belirtilen şartlara uymak suretiyle başka bir kulübe bir sezonda bir defa transfer yapabilirler. Sporcuların başka bir kulübe geçebilmeleri için bulundukları kulüple ilişiksiz olduklarını gösterir belgeyi alıp, ilk üç ay içerisinde bağlı bulundukları il müdürlüğüne onaylatmaları halinde her zaman bu belgeyi kullanabilirler, aksi halde kulüpleriyle ilişikleri kesilmiş sayılmaz.

Aynı talimatın 9.maddesinde de normal transfer işlemleri ve serbest transfer işlemlerine ilişkin şartlar belirlenmiştir.

Transfer türleri ise PFSTT’de yer alan transfer türleri; Geçici Transfer, Profesyonel Futbolcu Sözleşmesinin Yenilenmesi ve Uzatılması Yoluyla TransferFutbolcunun Mevcut Kulübünden Başka Bir Kulüple Sözleşme İmzalaması Yoluyla TransferGSGM Talimatında yer alan transfer türleri; Normal TransferSerbest Transfer olarak kendini göstermektedir.

Doktrinde sporcu transfer sözleşmesi tanımlanırken PFSTT’den yola çıkılmış ve profesyonel futbolcuların transfer sözleşmesi tanımlanmıştır. Buna göre profesyonel futbolcu transfer sözleşmesini “konusu profesyonel bir futbolcunun mevcut kulübünden başka bir kulübe transferi (geçişi) olan, transferi gerçekleştirmek için yeni kulübün mevcut kulübe bir takım menfaatler sağlamayı üstlendiği, bu menfaatlere karşılık mevcut kulübünün futbolcuyu transfer için serbest bırakmayı, yani hali hazırda devam etmekte olan profesyonel futbolcu sözleşmesi imzalamayı taahhüt ettiği sözleşme” olarak tanımlamıştır. Doktrinde yer alan bir diğer tanımlaya bakacak olursak; “transfer Türk veya yabancı bir profesyonel futbolcunun yurt içindeki veya yurt dışındaki bir kulüpten, yurt içindeki veya yurt dışındaki başka bir kulübe futbol konusundaki yeteneklerini sergilemek amacıyla bir ücret karşılığında geçiş yapmasıdır”.

Söz konusu tanımlamalardan yola çıkarak sporcu transfer sözleşmesinin 3 tarafı olduğunu söylemek mümkün olacaktır. Bunlar; Sporcu, Sporcusu transfer edilmek istenen mevcut kulüp ve Sporcuyu transfer etmek isteyen kulüptür.

Ancak belirtmek gerekir ki profesyonel futbolcu transfer sözleşmelerinde birden fazla futbolcunun da transferi söz konusu olabilmektedir. Bu transferler karşılıklı olabileceği gibi, bir kulüpteki birden fazla futbolcuların diğer takıma geçmeleri şeklinde de olabilir. Bu halde, transferi gerçekleşen tüm futbolcular sözleşmenin tarafı haline gelmektedir. Birden fazla sporcunun transferinin söz konusu olması halinde transfer sözleşmesinin hukuki niteliğinde bir değişiklik meydana gelmemektedir.

Sporcu transfer sözleşmelerinin hukuki niteliği konusuna değinecek olursak; hukukumuzda sözleşmeler, kanunda düzenlenmiş olup olmamasına göre isimli sözleşmeler ve isimsiz sözleşmeler olarak ikiye ayrılmaktadır. Borçlar Kanunumuzda yer alan veya başka kanunlarda düzenlenmiş bulunan sözleşmelere isimli sözleşmeler denirken, kanunda yer almayan sözleşmelere de isimsiz sözleşmeler denmektedir.

Borçlar Hukukunun temel ilkelerinden biri olan sözleşme serbestisi gereğince, taraflar, hukuk düzeninin sınırları içinde kalmak şartıyla diledikleri tip ve şekilde sözleşme yapma imkanına sahiptirler. Sözleşme serbestisi, kişilerin, hukuk düzeni dışına çıkmadan aralarındaki özel borç ilişkilerini diledikleri şekilde düzenlemeleri anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu ilke, sözleşmenin yapılmasını, taraf seçimini, şekil seçimini, sözleşmenin içeriğini ve tipini belirlemeyi veya değiştirmeyi ve sözleşmenin tadan kaldırılması gibi unsurları barındırır.

İsimsiz Sözleşmeler, tarafların yaptıkları sözleşme, hiçbir unsuru itibariyle ya da kısmen hiçbir kanunda düzenlenmemiş olabilir veya kanunun başka sözleşme tipleri için öngördüğü unsurlar kanunda yer almayan şekilde bir araya gelerek oluşturulmuş olabilir. Taraflar nitelikleri itibariyle birbirinden bağımsız ve farklı sözleşmeleri tek bir sözleşme imiş gibi de yapmış olabilirler. Böylece karşımıza; Karma Sözleşmeler, Birleşik Sözleşmeler ve Kendisine Özgü Yapısı Olan (Sui Generis) Sözleşmeler çıkar.

Doktrindeki ağırlıklı görüşe göre bu tip sözleşmelere isimsiz sözleşmeler denilmektedir. Doktrinde yer alan bir görüşe göre de; isimsiz sözleşmeler geleneksel olarak kendine özgü sözleşmeler ve karma sözleşmeler olarak ikiye ayrılmakta, uygulanacak hukuk problemi birleşik sözleşmeler açısından söz konusu olmadığından, birleşik sözleşmelerin isimsiz sözleşmeler grubuna dahil edilip edilemeyeceği hususunda tereddüt mucip olmakta, bununla birlikte birleşik sözleşmeler de isimsiz sözleşmeler adı altında incelenmektedir.

Karma Sözleşmeler, kanunlarda düzenlenmiş olan çeşitli sözleşme türlerine ilişkin birbirinden farklı unsurların kanunda öngörülmeyen içimde bir araya getirilerek bir bütünlük içinde birleştirildiği sözleşmelerdir. Karma sözleşmeler kendi içerisinde 4’e ayrılır. aa.Çift tipli karma sözleşmeler; Tarafların farklı sözleşme tiplerine ait asli edimlerini karşılıklı olarak mübadele etmeyi taahhüt ettikleri sözleşme tipidir. Bu sözleşme tipine kapıcı sözleşmesi, arsa payı karşılığı kat yapımı sözleşmesi, bir tarım işçisine verilen yer, para ve yiyecek karşılığı tarımsal işlemede çalışması örnek olarak gösterilebilir. bb.Kombine sözleşmeler; taraflardan birinin kanuni sözleşme tiplerine ait birden fazla asli edimde bulunmayı, diğerinin de genellikle bir miktar para ödeme şeklinde tek bir edimde bulunmayı taahhüt ettiği sözleşme çeşididir. Çeşitli sözleşme tiplerine ait edimler sözleşmenin bir tarafında bir raya getirilmiştir21. Bu sözleşmeye örnek olarak pansiyon sözleşmesi, otelcilik sözleşmesi, hastaneye kabul sözleşmesi gösterilebilir. cc.Çeşitli tiplere ait unsurların birbirlerine karıştığı sözleşmeler; taraflardan biri ve her ikisinin fonksiyon itibariyle değişik akit tiplerine ait asli edimleri ayrılmaz bir bütün halinde taahhüt ettikleri sözleşme çeşididir. Örnek olarak bir malın değerinden aşağı bir fiyatla satılmasında ortaya çıkan karma bağışlama gösterilebilir. Bu sözleşme tipinin karma sözleşme olarak kabul edilmesi hususu doktrinde tartışmalı olduğunu belirtmek gerekir. dd.Kendisine yabancı yan edimleri ihtiva eden sözleşmeler; asli edimler kanunda yer alan bir sözleşme tipine ait olmakla beraber, başka bir kanuni sözleşme tipine ait yan yükümlülükler de üstlenilmektedir. Bu sözleşme tipine örnek olarak, montaj kaydıyla satış sözleşmesi, akım kaydıyla kira sözleşmesi, mesafe satışı sözleşmeleri gösterilebilir. Ancak belirtmekte fayda vardır ki bu sözleşme tipinin de karma sözleşme olduğu hususunda tartışma vardır.

Birleşik Sözleşmeler, kanunda düzenlenmiş bulunan değişik sözleşme tiplerinin öğelerini değil, bütünlerini bir araya getirerek, bunları içeren yeni bir sözleşme oluşturulması yoluyla yapılan sözleşmelerdir.  Birbirinden hukuken bağımsız ve farklı sözleşmeler mahiyetlerine halel gelmeksizin birbirlerine bağlanırlar. Bu sözleşmeler birbirlerinin sebep ve karşılığını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu sözleşmelerden birinin geçerliliği ya da ifası diğerininkine bağlıdır.

Kendine Özgü Yapısı Olan (Sui Generis) Sözleşmeler kanunda düzenlenmiş bulunan isimli sözleşmelerin unsurları dışında tamamen kendisine özgü unsurlardan meydana gelen ve bu niteliği itibariyle yeni olan sözleşmelerdir. Bu sözleşmeleri oluşturan unsurlar, kısmen veya tamamen kanunda yer alan sözleşme tiplerinin hiçbirinde mevcut değildir. Kural olarak bu sözleşmelerin ismi yoktur çünkü taraflarca o anda meydana getirilmiş sözleşmelerdir.

Uygulanacak Hukuk Kuralları ise, uyuşmazlık çıkması halinde uygulanacak hukuk kuralı her sözleşmede farklılık gösterir. Kendine özgü yapısı olan sözleşmelerde; öncelikle iyiniyet kurallarına bakılır ve iş ilişkilerinde geçerli olan teamüllere göre yorumlanarak tamamlanır. Bu sözleşmelere nitelikleri müsaade ettiği oranda benzedikleri sözleşme tiplerine ilişkin yasal hükümler uygulanır. Gerektiğinde Borçlar Kanunu genel hükümlere müracaat edilir. Bunlarda uygulanabilir bir hüküm yoksa mahkeme içtihatlarıyla oluşan adet hukukuna ve en son MK.m.1 gereği hakim kendisi kanun yaratarak uyuşmazlığı çözer. Doktrindeki bir diğer görüşe göre ise bu sözleşmelerin belirli bir tiple ilişkisi olmadığından yedek hukuk kuralları uygulanamaz ve MK m.1 gereği hukuk yaratmak suretiyle boşluk doldurulur. Birleşik sözleşmelerde; her sözleşmeye o tipe ait hükümler uygulanarak uyuşmazlık çözümlenir. Karma sözleşmelerde ise, bir uyuşmazlık meydana geldiğinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin doktrinde 4 farklı görüş bulunmaktadır;

aa. Soğurma kuramına göre, hangi sözleşme tipine ilişkin öge daha önemliyse, o sözleşmeye ilişkin kurallar uygulanmalı, bb. Safdışı etme kuramına göre, edimlerin ilişkin olduğu özel sözleşme tiplerine ait kurallardan hiçbiri uygulanmamalı ve sorun BK genel hükümler çerçevesinde çözümlenmeli, cc. Birleştirme kuramına göre, her edime ilişkin olduğu sözleşme tipine ait kurallar uygulanmalı ve her birine ait hukuki sonuçlar birbirine bağlanmalı, dd. Örnekseme (kıyas) kuramına göre, yasada düzenlenen özel sözleşmelere ilişkin kurallar doğrudan doğruya değil de, kıyas yolu ile ve onların mahiyetleriyle bağdaştığı oranda uygulanmalıdır. Doktrinde bu görüş kabul edilir.

Sporcu Transfer Sözleşmesi Gereği Taraflar Arasında Kurulan İlişkiler, transfer sözleşmesinde 3 köşeli bir ilişki kurulmakta olup, sözleşmenin hukuki niteliğini belirleyebilmek için bu üçlü ilişkileri teker teker incelemek gerekir.

Mevcut Kulüp ile Sporcu arasındaki ilişki, hizmet sözleşmesidir. Transferin gerçekleştirilebilmesi için bu ilişkinin sona erdirilmesi gerekmektedir. Transfer sözleşmesinde, mevcut kulüp ile sporcu aralarındaki sözleşmeyi sona erdirme iradelerini ortaya koymaktadırlar. Hukukumuzda taraflar kendi iradeleriyle sözleşmeyi sona erdirebilirler. Buna doktrinde ve Yargıtay aralarında ikale sözleşmesi denmekte ve sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin sona erdirilmesinin de mümkün olduğu, sözleşmenin doğal yoldan sona ermesi dışında tarafların akdi ilişkiyi sona erdirebilecekleri açıklanmış ve bu işlemin adı ikale olarak belirtilmiştir. Uygulamada ise daha çok “karşılıklı fesih”, “fesih sözleşmesi”, “sözleşmeyi ortadan kaldırma sözleşmesi” kullanılmaktadır.

Sporcu ile Sporcuyu Transfer Eden Yeni Kulüp Arasındaki İlişki, sporcunun transferinin gerçekleşebilmesi için, mevcut kulübü ile olan sözleşmesinin sona ermesi gerekir. Taraflar, sporcunun serbest kalmasının ardından tekrar bir sporcu sözleşmesi yapmayı istemektedirler. Dolayısıyla taraflar birbirlerine sözleşme yapmayı taahhüt etmektedirler. Bu tip, tarafları gelecekte borç altına sokacak bir sözleşme yapma konusunda yaptıkları anlaşmaya ön sözleşme denilmektedir. Sporcu ile transferi isteyen kulüp arasında yapılan ön sözleşme TBK m.29/2 gereği şekil şartına tabi değildir. TBK m.29/2 gereği kanunlarda yer alan istisnalar dışında ön sözleşmenin geçerliliği ileride yapılacak sözleşmenin şekline bağlıdır. Profesyonel Futbolcu Sözleşmeleri açısından baktığımızda, bu sözleşmelerin herhangi bir şekil şartı olmadığından, buna ilişkin ön sözleşmeler de şekil şartına bağlı olmadığı söylenebilir.

Mevcut Kulüp ile Yeni Kulüp Arasındaki İlişki, Doktrinde yer alan bir tanım transfer sözleşmesi ile kulüpler arasında kurulan ilişkiyi “futbolcuyu maçlarda oynatma hakkına sahip olan kulübün bu hakkının satışını konu alan kulüpler arası sözleşme” olarak tanımlamıştır. Söz konusu satım sporcunun satımı değil, maddi olmayan bir hakkın, kulübe ait olan spor yapma hakkının satımıdır. Dolayısıyla hakkın satım yolu ile devri söz konusudur. Doktrinde yer alan başka bir görüşe göre transfer için kulüpler arasında yapılan anlaşmada transfer eden kulüp diğer kulübe para veya başka bir menfaat sağlamakta, diğer bir görüşe göre ise, sporcusu transfer edilen kulübün sporcuyla ilgili sahip olduğu bonservis hakkı veya sporcudan müsabakaya inhisari biçimde katılmasını talep etme yetkisini ücret veya maddi değeri olan başka bir edim karşılığında devretmeyi borçlandığı sözleşme olarak tanımlamıştır. Doktrinde yapılan başka  bir tanıma göre ise, sporcuyu keşfedip yetiştiren, tanınmasını sağlayan kulübün he sporcuya yaptığı katkılar, hem de sporcunun rekabet etmeme yasağından uzak tutma karşılığı olarak  bir transfer bedeli alarak diğer kulübe devretmesi konusunda yapılan anlaşmadır. Yine doktrinde yer alan aşka bir görüşe göre ise, sporcunun asıl kulübünün sporcudan spor faaliyetlerinde bulunmasını isteme hakkını başka bir kulübe devretmesi söz konusu olduğundan iki kulüp arasında alacağın temliki hükümleri söz konusudur. Bu görüşe göre alacağın temlikinde borçlunun rızası aranmadığından kulüpler arasındaki ilişki de de sporcunun rızası aranmaz, zira, alacağın temliki ile borç ilişkisinde bir değişiklik olmayıp, sadece alacaklı taraf değişir. Burada sporcudan spor yapmasını isteme hakkının devri söz konusu olduğu için, sporcunun rızasının alınmasının gerekli olmadığı belirtilmiştir. Son bir görüşe göre ise; transfer sözleşmesi ile sporcuyu transfer eden kulüp tarafından sağlanan menfaatler karşısında, mevcut kulübün borcu, sporcudan spor faaliyetlerinde bulunmasını isteme yetkisini devretmek değil, sporcuyu serbest bırakmaktır. Zira transfer sözleşmesinin gerçekleşebilmesi için, sporcunun mevcut kulübü ile devam eden bir sözleşmesinin bulunmaması gerekmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde de kulüpler arasındaki ilişki serbest bırakma ve karşılığında belli bir menfaat sağlama unsurları taşıdığından ve bu unsurlar kanunda düzenlenmiş bir sözleşme çeşidine ait unsurlar olmadığından, sporcu transfer sözleşmelerini kendisine özgü yapısı olan sözleşme olduğu söylenebilir.

Tarafların Hak ve Borçları

I.Mevcut Kulübün Borçları

A.Sözleşmenin Sona Erdirilmesi

1.Karşılıklı Fesih (İkale): Sporcu ile mevcut kulübü arasında yapılacak karşılıklı fesih (ikale) sözleşmesi ile sözleşme sona erdirilebilecektir. İkale sözleşmesi kural olarak geçmişe etkili hüküm ve sonuç doğurmaktadır. İkale sözleşmesi ile taraflar ortadan kaldırılan sözleşmenin yapılmasından önceki durumu tekrardan tesis etmeyi amaçlamaktadırlar. Taraflar anlaşarak ikale sözleşmesinin ileriye etkili sonuç doğuracağını kararlaştırabilirler.

2.Tek Taraflı Fesih; sporcunun transferinin gerçekleşebilmesi için sporcunun bağlı bulunduğu kulüp ile sözleşmesinin devam ediyor olması gerekir. Fesih beyanı tek taraflı irade beyanıdır. İleriye yönelik sonuçlar doğuran bozucu yenilik doğuran bir işlemdir. Hizmet sözleşmesi niteliğinde olan futbolcu sözleşmeleri taraflardan birinin kullanacağı fesih beyanı ile sonlandırılabilir. PFSTT’nin 29.md.si gereği sözleşmeyi sona erdirmek isteyen taraf fesih açıklamasını noter vasıtasıyla yapmalı ve ihbarnamenin bir suretini de TFF’ye göndermelidir. Aksi halde fesih TFF kayıtlarına işlenmeyecek ve geçerli olmayacaktır. Geçersiz fesihte bir sonuç doğurmayacak ve taraflar arasındaki ilişki devam edecektir.

Sözleşmenin Sona Erdirilmesinin Sonuçları; Sporcu transfer sözleşmesinin yapılabilmesi için öncelikle sporcuyla bağlı bulunduğu kulüp arasındaki sözleşme ilişkisinin sona ermesi gerekir.

Sporcunun Serbest Kalması, kulübü ile sözleşmesi sona eren sporcu, mali bir külfet altında kalmadan ve eski kulübüne bir bedel ödemeden serbest kalmakta, yeni kulüp ile istediği şartlar altında yeni bir sözleşme yapabilmektedir.

Rekabet Yasağı; hukukumuzda hizmet sözleşmesi biten işçinin, eski işvereniyle rekabet etmeme borcu bulunmamaktadır. Ancak taraflar, serbest iradeleri ile TBK m.444 hükmü gereği rekabet yasağı sözleşmesi yapabilirler. Yapacakları rekabet yasağı sözleşmesi ile işçi işverenle rekabete girmekten kaçınacak, kendi adına rakip işletme açmayacak yada başka bir rakip şirkette çalışmayacağı veya rakip şirketle herhangi bir menfaat ilişkisine girmeyecekleri hususunda anlaşabilirler. Bu anlaşmanın yazılı olarak yapılması zorunludur.

Rekabet anlaşması hizmet sözleşmesinde bir kayıt olarak yer alabileceği gibi, taraflar arasında sonradan da yazılı olarak yapılabilir.

Rekabet yasağı TBK 444/2’de açıkça belirtildiği üzere sadece hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi ya da üretim sırrı edinme imkanı vermişse, işçi işverenin işi hakkında bilgi edinme imkanı sağlamışsa ve bu edindiği bilgiler işvereni önemli bir zarara uğratabilecek mahiyetteyse geçerlidir. Bunun dışında rekabet sözleşmesi yapılamaz.  Rekabet sözleşmesi TBK m.445 hükmü uyarınca işçiyi ekonomik bakımdan geleceğini tehlikeye sokacak kayıtlar içeremez, yer, zaman iş türü bakımından kısıtlama getiremez ve özel durumlar dışında 2 yıldan fazla olamaz.

Sporcular açısından ise böyle bir yasağın getirilmesi mümkün gözükmemektedir. Zira bir sporcunun kulübünden ayrılarak başka bir kulübe geçmesiyle sporcunun kendi hesabına işveren kulübüyle rekabete girecek bir iş yapması örneğin bir futbol kulübü kurması mümkün olmamaktadır. Spor kulüplerinin oluşum yapılarını da düşünecek olursak bu durum rekabet yaratmayacaktır. Bunun dışında bir sporcunun kulübe ait müşteri çevresi, mesleki sırları öğrenme bunlara nüfuz etme imkanı da olmadığından TBK m.444’te yer alan rekabet yasağı sporcular açısından mümkün olmayacaktır.

Sporcular açısından kısıtlama profesyonel sözleşmesine kayıt koyma ya da daha sonra yapılacak özel bir sözleşme ile, sözleşme sona erdikten sonra belli bir süre için yurt içindeki diğer kulüplere transfer olamayacağı ve sporcunun yurtdışına gidip geldikten sonra yine eski kulübü ile sözleşme yapabileceği huşularında bir takım sınırlamalar getirilebilmektedir. Bir görüşe göre bu sınırlama TBK 444 anlamında bir rekabet yasağı olmayıp, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde taraflarca yapılan kendine özgü bir sözleşmedir ve buna aykırılığın yaptırımı TBK m.446 değil, TBK 112’dir .

Bir diğer görüşe göre ise taraflar arasındaki sınırlama TBK 444 hükmü gereği bir rekabet yasağı sözleşmesidir ancak, sporcunun, kulübün müşteri çevresi veya mesleki sırrına nüfuz etme imkanı olmadığından bu sözleşme geçersizdir. Başka bir görüşe göre ise, rekabet yasağı sözleşmelerine hangi hükmün uygulanacağı konusunda tartışmaya gerek yoktur. Sporcuyu böyle bir yasağa ve kısıtlamaya sokmak sporun niteliği gereği mümkün olmamakta, ayrıca sporcunun ekonomik geleceğini bir nevi tehlikeye düşürdüğünden rekabet yasağı sözleşmeleri geçersizdir, dolayısıyla hangi hükmün uygulanması gerektiği hususunda tartışmaya gerek yoktur. Böyle bir hüküm, sporun temel niteliği olan rekabet ve yarışma coşkusuna aykırı olacaktır.

Haksız Fesih Tazminatı sporcu ile kulüp arasındaki sözleşmede, sözleşmenin haksız feshedilmesi halinde ödenmesi gereken tazminatla ilgili bir hüküm yer alıyorsa bu hükme öncelik verilir. Böyle bir hüküm yoksa tazminatın belirlenmesinde yetkili makam federasyon kurullarıdır. PFSTT’de haksız fesih sonucu istenecek tazminatın belirlenmesi hususunda herhangi bir hüküm yer almamaktadır. FIFA’nın talimatlarına baktığımızda haksız fesihle ilgili önemli hükümler getirilmiştir.

Cezai Şart; tarafların, sözleşmenin haksız feshinden dolayı uğradıkları zararı isteyebilmeleri için, zarara uğradıklarını ispat etmeleri gerekmektedir. Ancak ispat yükü altına girmek istemeyen taraflar anlaşma yaparak, sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi konusunda cezai şart koyabilirler. Cezai şart, TBK 179-182 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Borcun hiç veya gereği ifa edilmemesi halinde borçlu tarafından alacaklı tarafına ödenmesi kararlaştırılan edimdir.   Cezai şart asıl borca bağlı, feri bir borçtur. Asıl borç geçersizse cezai şartta geçersizdir. Cezai şart kanuna ya da ahlaka aykırıysa istenemeyecektir. Bunun yanında alacaklı taraf zarara uğramamış olsa dahi cezai şartın ödenmesini isteyebilecektir (TBK m.180). Dolayısıyla cezai şart ile zarar arasında bir ilişki yoktur. TBK m.179’da üç seçimlik cezai şartı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi TBK 179/1 “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” denilmek suretiyle alacaklı taraf ya asıl edimin yerine getirilmesini ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilecektir. Her ikisini isteyemez. Ancak bu hüküm emredici olmadığından taraflar anlaşarak hem edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini kararlaştırabilirler.

TBK 179/2 “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Bu madde gereğince ifanın sözleşmede kararlaştırılan yerde, zamanda yapılmaması halleri için cezai şart belirlenmişse alacaklı edimin sözleşmede kararlaştırılan yerde ifasını ve cezai şart ödenmesini isteyebilir meğer ki bu hakkından açıkça feragat etmemiş ve kısmi ödemeyi kabul etmiş olsun. TBK 179/3’te yer alan cezai şart ise farklıdır. Burada esasen dönme cezasının ceza olup olmadığı üzerinde durulmaktadır. Dönme cezasında, borçlunun önceden cezai şartı ödeyerek asli ediminden kurtulması söz konusu olmaktadır. Bu bakımdan borçluya cezai şartı ödemesi suretiyle asli ediminden kurtulma imkanı tanınmaktadır.

Cezai şartın hizmet sözleşmelerine uygulanabilmesi için sözleşmenin belirli süreli olması gerekir. Profesyonel futbolcu sözleşmeleri de bu niteliğe girdiğinden cezai şart mümkün olabilmektedir. PFSTT’de buna dair bir hüküm yer almayıp, bu konuda genel hükümlere gidilmesi gerekmektedir.

II.Sporcuyu Transfer Eden Kulübün Borçları

A.Transfer (Bonservis) Ücreti: Transfer ücretini kısaca, futbolcunun başka bir kulübe transferi halinde hem futbolcuya hem de eski kulübüne ödenen ücret olarak tanımlayabiliriz. Transfer ücretinin hukuki niteliği bakımından doktrinde çeşitli görüşler yer almaktadır. Bir görüşe göre transfer ücreti ticari hayatta uygulama alanı sık bulunan hava parası ile benzerlik göstermektedir. Bir diğer görüşe göre, transfer ücreti sporcunun kendisinin ya da sözleşmeye dayanan tescilinin başka bir kulübe satılmasıdır. Bu görüş futbolcuyu alınıp satılabilecek bir eşya mahiyetine soktuğundan pek kabul görmemiştir. Başka bir görüşe göre transfer ücreti, futbolcudan futbol oynamasını isteme hakkını devralmak için ödenen ücrettir. Dolayısıyla hakkın devri karşılığında ödenen bir ücret olarak nitelendirilmiştir. Bir başka görüşe göre, transfer ücreti, hizmet sözleşmesinin süresinden önce bozulması karşılığında transfer eden kulübün, sporcunun eski kulübüne ödediği bir tazminat niteliğindedir. Diğer bir görüşe göre ise transfer ücreti, borçtan kurtulma taahhüdüdür. Transfer ile futbolcuyu transfer etmek isteyen kulüp futbolcu ile anlaşır ve futbolcunun mevcut kulübü ile arasındaki sözleşmede yer alan dönme cezasını üstlenmiş olmaktadır.

Diğer Menfaatler, uygulamada genelde transferi isteyen kulübün, mevcut kulübe transfer ücreti ödemesi yaygın olsa da, bazı durumlarda tarafların anlaşmasıyla başkaca menfaatlerin sağlandığı da olmaktadır. Ekonomik bakımdan güçlü olmayan kulüpler transfer ücreti yerine başkaca bir menfaat sağlayabilir ya da menfaatin sağlayarak transfer ücretini aşağıya çekebilir. Uygulamada sıklıkla rastlanan durum, bir sporcunun transferine karşılık, başka bir veya birden fazla futbolcunun transferidir. Bir diğer anlatımla, kulüpler sporcularını karşılıklı olarak transfer etmektedirler. Peki transferi istenen futbolcuya karşılık olarak verilen futbolcunun durumu ne olacaktır?  Sporcusunu diğer kulübe transfer eden kulüp karşılığında gelen sporcuyla anlaşmak zorundadır. Anlaşma sağlanamazsa hem kendi sporcusunu kaybetmiş olacak hem de transfer karşılığında menfaat elde edememiş olacaktır. Burada yeni kulüp, karşılıklı transferde gönderdiği sporcusunun diğer kulüple anlaşacağını taahhüt etmektedir. Bu durumda ise TBK 128 akla gelmektedir. Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin sorumluluğunun sona ereceği kararlaştırılabilir. Üçüncü kişinin fiilini taahhüdün bir sözleşme olduğu görüşü baskındır fakat hukuki niteliği konusunda görüş birliği bulunmamaktadır.

III.Sporcunun Borçları

TFF talimatları gereğince, “transfer edilen futbolcu, profesyonel futbolcu sözleşmesinin TFF tarafından tescil edilerek geçerlilik kazanabilmesi için profesyonel futbolcu sözleşmesini imzalama ve imzalama tarihinden en geç 10 gün önce düzenlenmiş ve ilgili kulüple yapacağı sözleşmede kullanacağına ilişkin açıklamayı içeren noter tasdikli imza beyannamesini verme borcu altındadır”.  Bu borcunu yerine getirmeyen sporcu sözleşmeden doğan borcuna aykırı davranmış olacaktır ve kendisini transfer etmek isteyen kulübün, bu yüzden uğrayacağı zararları tazminle yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü eski kulübüne ödenen transfer ücretini ödeyerek veya sağlanan diğer menfaatleri tazmin ederek yerine getirebilir.

 

Av. Esra Melis İstikbal

m.istikbal@ozgunlaw.com

Kaynakça:

1. Cem,Çağrı; Profesyonel Futbolcu Transfer Sözleşmesi, Oniki Levha Yay.A.Ş. 1.Baskı,Nisan,İstanbul 2012,

2. Baştürk, Faruk; İş   Hukukunda Profesyonel Futbolcu, İstanbul 2007,

3. Genç, Durmuş Ali; Spor Hukuku, Alfa Yayınları, İstanbul 1998, s.69

4. Petek,Hasan; Profesyonel Futbolcu Sözleşmesi, Yetkin Yayınları, 2002 Ankara

5. Yavuz,Cevdet; Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Beta Yayınları, Yenilenmiş 6.Baskı, İstanbul 2002

6. Zevkliler,Aydın; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Seçkin Yayıncılık 2011,

7. Ruhi,Ahmet Cemal; Sözleşmeler Hukuku (TBK’ya Göre Yenilenmiş), Seçkin Yayıncılık, Ankara 2011

8. Aral, Fahrettin; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Genişletilmiş 5.Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2003, Schluep,SPR sh.772 vd; Meier-Hayoz,FJS,Nr 1/34, sh.1,Nr.1135 .

9. Yargıtay Onbeşinci HD, 02.10.1995 gün, 1995/2259 E., 1995/5181 K.).

10. Yargıtay9. Hukuk Dairesi 2007/26232 E., 2008/5313

11. Kılıçoğlu, Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010


Kaynak: Av. Esra Melis İstikbal – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. 13.01.2020
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


Önceki İçerikDefter beyan sisteminde sabit kıymetlerin kayıtları nasıl görüntülenir?
Sonraki İçerikOECD bölgesinde yıllık enflasyon Kasım 2019’da %1,8’e yükseldi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz