Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ Sporcu Alacaklarının Tahsili (Stj.Av.Burcu SEVEN)

Sporcu Alacaklarının Tahsili (Stj.Av.Burcu SEVEN)

940
0

13.12.2019

Spor kulüplerinin son yıllarda bütçe açığı vermesi sonucunda çok sayıda sporcunun sezon boyunca maaşlarını, kazanılan maç başına vaadedilen primlerini alamaması durumu ortaya çıktı. Bununla birlikte, spor kulüplerince sözleşmeleri feshedilerek kulüplerden çıkarılan çok sayıda genç sporcu olması ve bu sporcuların spor kulüplerinden alacakları olması durumu, bu sporcuların alacaklarını hangi mahkemelerde ve hangi kanun hükümleri çerçevesinde tahsil edebileceği sorusunu da beraberinde getirdi.

İşbu yazımızın kapsam ve sınırlarını çizmek adına, başlarken “amatör sporcu” ve “profesyonel sporcu” ayrımlarına değinmek yerinde olacaktır.

Amatör sporcu, sporu, boş zamanlarında hobi olarak, sağlık ve fiziksel amaçlarla yapan sporcudur. Sadece sağlık ve fiziksel amaçlarla yapılan spor aktiviteleri dışında, kabiliyet ve performansı belirli bir seviyeye gelmiş ve bir spor kulübüyle anlaşmalı olarak spor yapan hatta bunun maddi karşılığını almakta olan amatör sporcular da mevcuttur. Ancak “ücret karşılığında yapma” şartı, profesyonel sporcu olmak için tek başına yeterli olmamaktadır.

Profesyonel sporcu ise, kulübüyle yazılı bir sözleşme yapan ve spor yapma sürecindeki giderleri dışında kulübünden ayrıca ve düzenli bir ücret alan, sporu para kazanmak için meslek olarak icra eden sporculardır.  Türk mevzuatında, 1951 yılında Futbol Profesyonellik Talimatnamesi ile profesyonel olarak Kabul edilen tek spor dalı futbol olmuştur. Yani, hukuki olarak “profesyonellik” yalnızca futbolculara tanınmıştır. Ancak bu, diğer spor dallarının profesyonel olarak icra edilmesinin önünde bir engel değildir; zira belirttiğimiz üzere asıl faktör sporu kulüple sözleşmeli, para karşılığında ve meslek olarak icra etmektir. İlgili hukuki düzenlemelerin bulunması sebebiyle Türk mevzuatında hukuki profesyonelliği tanınmış tek spor futbol olsa dahi; bir ücret karşılığında ve bir sözleşmeyle spor kulüplerine bağlı olarak sporu meslek olarak icra eden sporcular da “fiili profesyonel sporcular”dır. Hukuki olarak “profesyonellik” tanınmamış olsa dahi, sporcuların kulüpleriyle yapacakları sözleşmelere, sporcuların transferlerine ilişkin düzenlemeler ilgili spor branşlarının Federasyonları tarafından getirilmiştir.

Öncelikle belirtilmesi gereken önemli bir husus şudur ki, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca, “sporcular” hakkında İş Kanunu hükümleri uygulanmamaktadır. İlgili madde hükmü uyarınca:

“İstisnalar

Madde 4 -Aşağıda belirtilen işlerde ve iş ilişkilerinde bu Kanun hükümleri uygulanmaz;

 (…)

g) Sporcular hakkında,”

şeklinde belirtilmiş ve İş Kanunu hükümlerinin sporcular bakımından uygulama alanı bulamayacağı açıkça belirtilmiştir. Zira sporcuların SGK’dan sigortalı olması da 4857 Sayılı Yasa’ya tabi olduklarını göstermemektedir. Sporcuların İş Kanunu’na tabi olmamasının en önemli sonucu, sporcuların işe iade davası açma haklarının bulunmaması, bununla birlikte yine İş Kanunu ile tanınan kıdem ve ihbar  gibi alacak kalemlerinin de bulunmamasıdır.

Peki, sporcular, spor kulüplerinden olan alacakları bakımından hangi mahkemeler görevli olacaktır? Sporcular ile spor kulüpleri arasındaki ihtilaflar hangi kanuna tabi olarak çözümlenecektir?

Federasyonlarca tahkim şartı öngörülen haller saklı kalmak üzere, sporcular yetkili asliye hukuk mahkemelerinde dava açabilmektedirler. Sporcular ve spor kulüpleri arasındaki sözleşmesel ilişkiden doğan uyuşmazlıklarda Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 9. HD., E. 2015/17745 K. 2015/25607 T. 14.9.2015 tarihli kararı, sporcuların spor kulüpleriyle aralarındaki uyuşmazlıklar bakımından iş mahkemelerinin görevli olmadığını belirtmekle birlikte, faaliyetin sporla ilgili oluşunun, sporcu ile kulüp arasındaki bağın iş ilişkisi sayılmasını engellemediğini de vurgulamaktadır:

“Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.

4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.

İş Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde iş davalarına bakmak üzere bir asliye hukuk mahkemesi görevlendirilir. İş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesine açılan dava “iş mahkemesi sıfatıyla” açılmamış ise, mahkeme görevsizlik kararı veremez. Bu durumda asliye hukuk mahkemesi tarafından, verilecek bir ara kararı ile davaya “iş mahkemesi sıfatıyla ” bakmaya devam olunur.

Davanın, İş Kanunu kapsamı dışında kalması halinde, dava dilekçesinin görev nedeniyle reddi ve dosyanın görevli hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Davanın esastan reddi usule aykırıdır.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesi uyarınca, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.

4857 sayılı İş Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca, “sporcular” hakkında bu kanun hükümleri uygulanmaz.

Sporcular, kulüplerinin (işverenlerinin) gösterdiği yerlerde tespit edilmiş çalışma saatlerine tâbi olarak ve işverenin emir ve gözetimi altında antrenman ve müsabakalar yaptıkları ve karşılığında önceden kararlaştırılmış bir ücret aldıklarına göre, kulüpleri ile bağları iş sözleşmesine dayanmaktadır. Faaliyetin sporla ilgili oluşu sporcu ile kulüp arasındaki bağın iş ilişkisi sayılmasına engel oluşturmaz.

Federasyon ile kulüp, federasyon ile hakem, sporcu, teknik direktör, antrenör, idareci ve benzeri spor elemanları ile kulüpler arasında çıkan uyuşmazlıklar için federasyonun kendi özel yasalarında veya hukuk talimatlarında özel kurullar ve tahkim şartı benimsenmiştir. Bu nedenle sporcu, antrenör gibi kimselerin işverenleri olan kulüplerle ilgili uyuşmazlıklarda öncelikle bağlı olduğu federasyonun kurullarına başvurması gerekmektedir.

Spor, kişisel veya toplu oyunlar biçimde yapılan genellikle yarışmaya yol açan bir takım kurallara göre uygulanan beden hareketlerinin tümü olarak tanımlanabilir. Buna göre sporcu, sporla uğraşan, aktif olarak içinde yer alan, yarışan, maç yapan kişidir.

Antrenör, sahip olduğu bilgiyi bilim ışığında sporcunun başarısı için kullanan, bu bilgileri spor becerileri ve stratejisi ile birleştiren kişidir.

Teknik direktör ise eğitim sonucu aldığı teknik bilgileri sporcunun ve doğal olarak çalıştırdığı takımın başarısı için ortaya koyan, bu bilgileri strateji ve eğitici kimliğini kullanarak spor becerileriyle birleştiren ve bunları antrenör ve yardımcıları aracılığı ile uygulatan, eğiten, bu anlamda direktif veren kişidir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 23.05.1960 gün, 11-10 sayılı ve 10.05.1974 gün, 3-44 sayılı kararları uyarınca, özellikle iş hukukunda istisnaî hükmün genişletilerek değil, dar yorumlanması gerekir. İşçiler yararına düzenlenen hükümlerin, işçiler yararına yorumlanması asıldır.

Yukarıdaki tanımlar ve içtihadı birleştirme kararları ışığında, sporla doğrudan uğraşan sporcunun İş Kanunu kapsamında kalmadığı açıktır.

Ancak, doğrudan aktif spor yapmayan, sporcuyu aktif spor yapması için hazırlayan antrenör ile aktif görevi daha çok direktif vermek olan ve takımı başarıya ulaştırma görevi de bulunan teknik direktörün sporcu sayılmaması ve İş Kanunu kapsamında bir işçi olarak kabul edilmesi gerekir. Bu nedenle antrenör veya teknik direktör ile kulüpleri işveren arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarının iş mahkemesinde görülmesi gerekir.”

Belirttiğimiz üzere, Federasyonlarca ilgili spor branşlarını icra etmekte olan sporcuların, sözleşmeyle bağlı oldukları spor kulüpleri ile aralarında çıkan uyuşmazlıkları tahkim yoluyla çözümlemeleri şartı öngörülebilmekte ya da ihtiyari olarak tahkim imkanı getirilebilmektedir. Örneğin Türkiye Futbol Federasyonu ana statüsünde, “uyuşmazlıkların Futbol Federasyonu bünyesinde oluşturulan Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nda çözümleneceği” belirtilmiş ve para alacaklarında ihtiyari tahkim yöntemi benimsenmiştir. Türkiye Futbol Federasyonu statüsü uyarınca, Anayasa Mahkemesi’nin 18.01.2019 tarihli iptal kararına kadar futbol kulüpleri ve futbolcular arasındaki uyuşmazlıklarda Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun münhasır yetkisi tanınmıştı. Ancak AYM’nin söz konusu iptal kararından sonra, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yetkisi ihtiyari olarak tanınmıştır.

TFF statüsünün 56. maddesine göre,
“Kulüpler, futbolcular, teknik direktörler, antrenörler, futbolcu temsilcileri, sağlık personelleri ve müsabaka organizatörleri aralarındaki futbolla ilgili her türlü sözleşmeden doğan ihtilafların çözümü için Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yetkisini kabul edip etmemekte serbesttirler. Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yetkili olabilmesi için tarafların ihtilafın ortaya çıkmasından sonra Kurulun yetkisini yazılı olarak kabul etmeleri şarttır.”
Uyuşmazlık Çözüm Kurulu Talimatı’nın 5.maddesi uyarınca, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’na yapılacak başvuru üzerine, karşı tarafa Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yetkisini Kabul edip etmediğini bildirmesi için 10 günlük süe verileceği düzenlenmiştir:
“Taraflardan birisinin uyuşmazlığının çözümü için yazılı olarak Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’na başvuruda bulunması üzerine, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu sekreteryası, uyuşmazlığın karşı tarafına Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun ihtiyari hakem yetkisini kabul edip etmediğini yazılı olarak sorar. Karşı taraf Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun hakem yetkisini kabul edip etmediğini 10 günlük kesin süre içerisinde yazılı olarak Uyuşmazlık Çözüm Kurulu sekreteryasına bildirmek zorundadır. Bu süre içerisinde yazılı olarak yetkinin kabul edildiğinin bildirilmemesi halinde, yetkinin reddedilmiş olduğu kabul edilir. Bu husus kurul sekreteryası tarafından başvuruda bulunan tarafa bildirilir.”

Görüldüğü gibi, uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yollar Federasyonlarca da belirlenebilmektedir. Bu durumda, ilgili spor branşına ait Federasyon tarafından zorunlu bir başvuru mercii belirtilmediği takdirde, sporcuların taleplerini yetkili genel mahkemelerde dava yoluyla ileri sürebilmeleri mümkündür.

Her zaman Federasyonların ana statülerinde uyuşmazlıklarda hangi merciin görevli olduğuna dair bir düzenleme mevcut bulunmayabilir. Böyle bir durumda da, Federasyonların anastatülerinde ve kulüple yapılan sözleşmelerde de aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Tahkim Kurulu’na başvurulabilmesi mümkündür.

28.01.2012 tarih ve 28187 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tahkim Kurulu Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca,

“a) Federasyon ile kulüpler, sporcular, hakemler, teknik direktör ve antrenörler arasındaki ihtilafları,

b) Kulüpler ile teknik direktörler, antrenörler ve sporcular arasındaki uyuşmazlıkları,

c) Kulüplerle kulüpler arasın da çıkacak anlaşmazlıkları,

ç) Federasyonlarca verilecek kararlar ile ceza ve disiplin kurulu kararlarını,

d) Genel Müdürlük ile federasyonlar arasında veya federasyonların kendi arasında çıkacak ihtilaflar hakkında Kurulca belirlenecek bir üyenin başkanlığında Genel Müdürlük ve federasyon temsilcilerinin katılımıyla oluşturulacak olan komisyon kararlarını,

e) Federasyon başkanları ile yönetim, disiplin ve denetim kurulu üyelerinin spor ahlakına ve disiplinine aykırı davranışlarının tespiti halinde Bakan tarafından Genel Müdürlük Merkez Ceza Kuruluna sevk edilmeleri sonucunda Merkez Ceza Kurulunca verilecek kararları,

f) Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu raporlarında yeterli düzeyde görülme yen veya yapılan denetim sonucu görevi başında kalmasında sakınca görülen federasyon başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında karar almak üzere, Bakanın istemi üzerine toplanacak olağanüstü genel kurulu yapacak olan üç kişilik komisyonu belirleyerek bu komisyonun işlem ve kararlarını,

g) Olağan ve olağanüstü genel kurullarını 3289 sayılı Kanunda öngörülen süre ve esaslar dahilinde yapmayan federasyonların genel kurullarını altmış gün içerisinde yapacak olan üç kişilik komisyonu oluşturmak ve bu komisyonun işlem ve kararlarını,

ilgililerin itirazı üzerine inceleyerek kesin sonuca bağlar.”

Tahkim Kurulu Yönetmeliği’nin 7. maddesi uyarınca Tahkim Kurulu’na başvuru süresi, “özerk federasyon yönetim kurulu kararı ile disiplin veya ceza kurulu kararının yazılı bildiriminden itibaren on gün” olarak belirtilmiştir.

Sporcular ve kulüpler arasındaki sözleşmelerin yorumlanması ve bu sözleşmesel ilişkiden doğan uyuşmazlıkların çözümünde genel olarak Federasyonlarca yapılan düzenlemeler ve Borçlar Kanunu ve özellikle hizmet sözleşmelerine ilişkin hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.

Sporcu Sözleşmelerinden ve Haksız Fesihten Doğan Alacaklar Hangi Kanun Hükümlerince Talep Edilebilecektir?

Sporcu sözleşmeleri, sporcunun, belirli bir ücret karşılığında ve kulüp adına maç ve müsabakalarda yarışmayı kabul ettiği, ilgili iş görme edimi kapsamında bir antrenör veya spor öğreticisinin idaresi altında performansını artırmak adına düzenli olarak antreman yapmayı taahhüt ettiği sözleşmedir. Kulüp, sporcunun sözleşme konusu işini görülmesini isteme, sözleşme süresince yaptığı aykırı davranışlarla ilgili olarak disiplin cezası verme hakkına ve gerektiğinde özel hayatına müdahale hakkına sahiptir. Kulüp, sporcunun iş görme borcu karşılığında sporcuya ücret ödeme, sporcuya araç ve gereç sağlama, sporcuyu gözetme, sporcuyu sigortalama, sporcunun milli ve uluslararası müsabakalarda yer almasına imkan tanıma borçlarıyla yükümlüdür.  Sporcuların sözleşmeden kaynaklanana hakları, ücret talep etme hakkı ve yıllık ücretli izin hakkıdır. Sporuc, sporunu yapma, özen gösterme, saygılı olma, kulüpten izinsiz spor faaliyetlerine katılmama, özel hayatına ve sağlığına özen gösterme ve Teknik bilgisini geliştirme kapsamında borçları bulunmaktadır.  Sporcu sözleşmelerindeki işbu karşılıklı yükümlülüklerin bir tarafça yerine getirilmemesi halinde, Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde diğer tarafın da ödemezlik def’ini ileri sürerek borcunu yerine getirmekten kaçınabilmesi ya da zararının giderilmesini talep edebilmesi mümkündür. Ancak yukarıda da belirttiğimiz üzere, Federasyonlarca getirilen düzenlemeler kapsamında, sözleşmelerin çeşitli kapsamdaki ihlallerine farklı yaptırımlar getirilebilmektedir.  (Örneğin, Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatı, madde 27 – 29)

Sporcular ve spor kulüpleri arasındaki sözleşmelerin karşılıklı anlaşma ya da sürenin sona ermesi gibi sebeplerle sona ermesi durumları haricinde, sözleşmenin taraflardan biri tarafından sona erdirilmesi sebebiyle diğer tarafın zarara uğraması söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durumda, yine zarara uğrayan taraf, Borçlar Kanunu’nun borçlu temerrüdü, sözleşmenin feshine ilişkin hükümleri çerçevesinde alacaklarını talep edebilecektir. Diğer yandan Federasyonların talimat ve yönergelerinde, sözleşmenin feshi, fesih sebepleri, fesih usulü, tazminat ve ceza gibi hususlara ilişkin ayrıca hükümler getirilmektedir. Burada önem arz eden esas nokta, bu gibi Federasyon talimat ve yönerge hükümlerinin yanında, emredici ve genel nitelik taşıyan Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulama alanı bulacağıdır.

Stj. Av. Burcu Seven
b.seven@ozgunlaw.com

13.12.2019


Kaynakça:

1. Spor Hukuku, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ – Doç. Dr. Hasan PETEK

2. Sporcu Alacağı Davaları; Sporcu Sözleşmelerinden Kaynaklı Uyuşmazlıklarda Sözleşmenin Haksız Feshi  Mehmet Serhan ÖZDEMİR

3. Profesyonel Futbolcu Alacaklarının Tahsili, Av. İsmet Faruk ASLAN


Kaynak: Stj. Av. Burcu SEVEN – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. 13.12.2019
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


Önceki İçerikYargı Reformu Yeniliklerinden Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Ve Basit Yargılama Usulleri (Av. Selin Kurt)
Sonraki İçerikArazi vergisinin tarh ve tahakkuku kimin tarafından nasıl yapılır?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz