Ülkemizde son 10 yıldır çok popüler bir konu olarak kamuoyunun dikkatini çeken şirket satınalma ve birleşme (m&a = mergers and acquisitions) işlemleri dolayısıyla hem genel finans sektörü hem de finansal basında konunun üzerine çokça haber, analiz ve yorum çıktı. Konunun işlenmesi çoğunlukla alınan-satılan-ortak olunan şirketin değerlemesi oldu elbette. Hem parasal büyüklük olması hem de şirketlerin değerlerinin artmış olması konuyu daha heyecanlı hale getirdi.
Bu süreçte hem işadamları hem de konuya ilgi duyan kamuoyunda, m&a işinin detayları çokça konuşulur oldu. Bu sayede kişiler EBITDA(FAVÖK), indirgenmiş nakit akışı (DCF) gibi kavramlarla tanıştı.
Kavramlarla tanışıp sadece şirketinin değeri hakkında kabaca fikir sahibi olmak iyi birşey olsa da, asıl buradan hareketle şirket patron ve yöneticilerine sağlanan faydayı görememek üzücü olabilir. Şirketin değerini bilmek, bir satış veya ortaklık niyeti varsa, zaten detaylı olarak yapılması gereken bir egzersiz. Sonuçta, potansiyel alıcılarla bu bazda pazarlık edileceği için bu konuda sağlam bir fikir olması önemli. Ama bunun dışında konu her zaman önemli: şirketin değerinin tespit yollarını, metodolojilerini bilirseniz, bunu şirketin tüm prosedür ve prosesleri içine yerleştirerek şirketin her zaman değerli kalmasını sağlayabilirsiniz. Sonuçta şirketin yönetiminin görevi şirket sermayedarlarına maksimum getiriyi sağlamktır. Bu getiri her sene dağıtılan kar payından çok şirketin herhangi bir zamanda değerinin maksimize edilmesi omalıdır. Konuyu böyle koyunca, şirket değerleme yöntemlerini tersine mühendislikle Önemli Başarı Krtiterleri (KPI) listesine çevirerek, şirketteki her seviyede çalışanın hedefi, performans kriteri haline getirip, bunu takip etmek ve hep istenen seviyede kalması için çaba göstermek, zaten, iyi yönetim örneği de olacaktır.
Şirket değerleme yöntemleri konulu bir google araması çok sonuç da çıkarsa, halka açık olmayan şirketlerde en temelde 2 yöntem kullanılmaktadır:
1. İndirgenmiş Nakit Akımları: şirketin gelecekte yaratacağı serbest nakit akımının bugünkü değeridir.
2. FAVÖK (EBITDA) çarpanı: şirketin en son yarattığı FAVÖK’ün şirketin içinde bulunduğu sector ve sektördeki konumuna gore belirlenen bir katsayı ile çarpılmasından elde edilen değerdir.
Sonuçta, kavramlar farklı olsa da, her 2 yöntem de şirketin karlılığına odaklıdır (aslında şirketlerin değeri, ellerindeki varlıklara değil, o varlıkları kullanarak elde edilen performansa/kara bağlıdır). Dolayısı ile, yöneticiler bu gözle oluşturacakları KPI’lar ile hem şirketi “iyi” yönetecek hem de şirket değerini mümkün en yüksek değerde tutmaya çalışacaklardır.
Bu açıdan bir KPI listesi aşağıdakileri içerebilir (sadece örnek olması açısından yazıyorum, hiçbir şekilde tam/eksiksiz/hatasız olduğu anlamına gelmez; her şirketin kendi yapısı, kültürü içinde bulunduğu aşamaya gore değişiklik gösterecektir)
- Karlılığı artırmak
- İşletme Sermayesi ihtiyacını düşürmek
- Kayıtların düzenlenmesi ve finansal tabloların bağımsız denetimi
- Operasyonları sistematize etmek (iş akışlarını düzenlemek)
- Büyüme planı yapmak ve büyüme için bir iş planı oluşturmak
- Kilit personel ile şirket planlarını paralel hale getirmek
- Dış paydaşlarla olan ilişkileri yasa/örf-adetlerle uygun olmasını sağlamak
Fark edilebileceği gibi, bazıları direk rakamsal olsa da bazıları daha çok kaliteye yönelik konulardır. Bu konuların her birinin neden listede olduğunu bir sonraki yazıda paylaşacağım.
Alper UYAR,
24.04.2017,
İstanbul