KONU: Hizmet Tespiti
Davacının Çalışmasının Gerçekliği, İşin Ve İşyerinin Kapsam Ve Niteliğiyle Süresinin Belirlenebilmesi Amacıyla; Taraflar Arasında Yapılan Süt Toplama İhalesi Veya Sözleşme Bulunup Bulunmadığı, Davalı Birlik Tarafından Davacıya Tahsis Edilen Bir Araç (Süt Tankeri) Bulunup Bulunmadığı Araştırılmalı, Bulunması Halinde Bu Aracın Kime Ait Olduğuna Dair Kayıtlar Getirtilmeli, Benzin V.B. Giderlerinin Kimin Tarafından Karşılandığı, Toplanan Sütün Bozulması Halinde Mesuliyetin Kime Ait Olduğu, Davacıya Yapılan Herhangi Bir Ücret Ödemesi Bulunup Bulunmadığı, Gibi Hususlar Netliğe Kavuşturulmalı; Toplanan Tüm Deliller Değerlendirilerek Hizmet Akdinin Varlığı Saptanacak Olursa; Bu Durumda Fiili Çalışmanın Süresi Tespit Edilmeli Ve Varılacak Sonuç Uyarınca Bir Karar Verilmelidir.
İLGİLİ KANUN MADDELERİ:
(506/md.2,3)
5510/md.3,4,5,6
(818/md.313)
4857/md.13,63
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi… tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
DAVACININ İSTEMİ:
01.05.2011-02.07.2014 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde hizmet akdine tabi süt toplayıcısı olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin olup, mahkemece yapılan yargılamada hizmet akdi ilişkisinin bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 2. maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları belirtildikten sonra, 3. maddesinde kimlerin bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları ve hangi kişiler hakkında bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı açıklanmış, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı… Kanununun 4., 5., 6. maddelerinde de benzer düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, akitte öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, maddelerde belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır. 506 sayılı Kanunda tanımı yapılmayan hizmet akdinin, 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde, 818 sayılı Borçlar Kanununda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade ettiği bildirilmiştir.
Pozitif hukukumuzda mülga 818 sayılı Kanunun 313 ve 354. maddelerinde düzenlenen akit; işçinin belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görmeyi, iş sahibinin de kendisine ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir sözleşme olarak tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, sözleşmenin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de 506 ve 5510 sayılı Kanunların sistematiği ve diğer maddelerinin düzenleniş şekline göre, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekmektedir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır.
Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanununun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. Bu tür hizmet tespiti davalarında tam gün üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup çalışmanın kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63. madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Bu bakımdan, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; taraflar arasında yapılan süt toplama ihalesi veya sözleşme bulunup bulunmadığı, davalı birlik tarafından davacıya tahsis edilen bir araç (süt tankeri) bulunup bulunmadığı araştırılmalı, bulunması halinde bu aracın kime ait olduğuna dair kayıtlar getirtilmeli, benzin vb. giderlerinin kimin tarafından karşılandığı, toplanan sütün bozulması halinde mesuliyetin kime ait olduğu, davacıya yapılan herhangi bir ücret ödemesi bulunup bulunmadığı, müstahsillerin süt paralarını kimden aldığı, davalı işveren tarafından davacıya ödenen süt ücreti ile müstahsillere ödenen süt ücreti arasında bir fark bulunup bulunmadığı, günde ortalama kaç saat çalıştığı, ne kadar miktarda süt topladığı, sütlerin kendisine getirilip teslim edilip edilmediği, şayet kendisi topluyor ise günde ortalama ne kadar mesafe katettiği gibi hususlar netliğe kavuşturulmalı, süt müstahsilleri, görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azaların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde, giderilmeli, böylelikle öncelikle taraflar arasında hukuki ilişkinin varlığı ve niteliği ortaya konulmalı, toplanan tüm deliller değerlendirilerek hizmet akdinin varlığı saptanacak olursa; bu durumda fiili çalışmanın süresi tespit edilmeli ve varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:
Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 04.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: Yargıtay-10. Hukuk Dairesi-E. 2016/3655-K. 2016/4815-T. 04.04.2016
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.