Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ Rekabet Hukukunda Covid-19 Etkileri. Stj. Av. Serdar Darama 13.5.2020

Rekabet Hukukunda Covid-19 Etkileri. Stj. Av. Serdar Darama 13.5.2020

792
0

Stajyer Avukat Serdar DARAMA

s.darama@ozgunlaw.com


REKABET HUKUKUNDA COVİD-19 ETKİLERİ

Covid 19 salgını, tüm dünya genelinde sosyal hayatın yanı sıra ekonomileri de durma noktasına getirdi. Ayrıca salgına karşı mücadelede gerekli olan tüm tıbbi malzeme ve kişisel koruyucu ekipmanların üretim ve tedarik aşamasındaki aksaklıklar nedeniyle çok büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Dolayısıyla pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de çeşitli sosyo-ekonomik tedbirler alınmaya başlandı. Bu tedbirler kapsamında bir yandan salgınla mücadele edilirken bir yandan da iktisadı hayatın devamlılığı için çalışılmaktadır.

Bu kapsamda alınan birtakım tedbirler ve özel teşebbüslerin mevcut duruma ilişkin bazı faaliyetleri hiç şüphesiz ki rekabet hukukunun çalışma alanına girecektir. Bu kapsamda Rekabet Kurumu’nun (“Kurum”) ve Avrupa rekabet otoritelerinin sürece bakış açısını ve yapılan açıklamaları yazımızın devamında inceleyeceğiz.

Kurum 23 Mart 2020 tarihinde, COVID-19 salgınından kaynaklanan krizle birlikte özellikle yaş meyve ve sebze piyasalarında “fırsatçı bir yaklaşımla fahiş fiyat artışları” yapıldığını gözlemlediklerini belirten bir açıklama yayımladı. Yapılan açıklamada gıda piyasalarında rekabeti bozucu davranışlar gösterenler hakkında “en ağır idari para cezası” uygulanacağı bildirildi.

Ardından Kurum tarafından yapılan 7 Mayıs tarihli açıklamada ise, aralarında zincir marketlerin de bulunduğu 29 teşebbüs hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlâl edip etmediklerinin belirlenmesi amacıyla soruşturma başlatıldığı belirtildi.

Açıklamada Kurum’un 23 Mart tarihindeki duyurusu kapsamında, kararın yaklaşık bir ayı bulan bir süre zarfında yapılan analizlere göre gıda ve temizlik/hijyen ürünlerinin üretim ve ticareti ile iştigal eden teşebbüslerden bazılarının özellikle fahiş fiyat artışı davranışlarının rekabet hukukunu ihlâl eder nitelikte olabileceğine dair ciddi ölçüde kanaate varıldığı sebebiyle alındığı belirtildi.

Duyuruda Kurul’un söz konusu soruşturmayı normal süreçlerden daha hızlı tamamlayacağının sinyalleri de verildi. (Karar metninde yer alan teşebbüs unvanlarına ve duyuruya ulaşmak için bkz. https://www.rekabet.gov.tr/tr/Guncel/aralarinda-zincir-marketlerin-de-bulundu-8828c79f5f90ea11811a00505694b4c6)

Ancak Kurum, Covid 19 kaynaklı bu krizde teşebbüslerin nasıl hareket etmesi gerektiği, nelere ayrıca dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili esasa yönelik herhangi bir açıklamada bulunmadı. Dolayısıyla öncelikle Kurum’un geçmiş yıllardaki krizlere karşı tutumu özellikle dikkate alınmalıdır.

Rekabet Kurumu’nun Kriz Dönemlerine Bakışı

2001, 2008 ve 2016 yıllarındaki krizler gibi büyük ekonomik krizlerin dahi Rekabet Kurumu’nun uyuşmazlıklara bakış açısını pek fazla değiştirmediği bilinmektedir. Bununla ilgili olarak kamuoyunda fazlasıyla yer kaplamış olan otomotiv karteli kararını örnek olarak gösterebiliriz.

Kurum tarafından otomobil ve hafif ticari araç pazarındaki teşebbüslere karşı rekabete duyarlı bilgi paylaşımında bulundukları gerekçesiyle soruşturma başlatmış ve teşebbüsler savunmalarını döviz kurlarını büyük belirsizliğe yol açtığı ekonomik kriz üzerinden yapsa da bu husus Kurum tarafından dikkate alınmamış ve on beş teşebbüse yaklaşık 277 milyon TL idari para cezası verilmiştir.[1]

Genel anlamda tüm sektörleri etkileyen bu krizler nedeniyle teşebbüslere müsamaha göstermeyen Kurum’un, yalnızca sektörel bazlı ve sektörü durma noktasına getiren krizlerde dahi tutumunun pek yumuşamadığı kararlarında görülmüştür. Kuş gribi salgını döneminde beyaz et sektörü durma noktasına gelmiş olmasına rağmen Kurum tarafından teşebbüslerin rekabeti kısıtlayıcı hiçbir davranışına müsamaha gösterilmemiştir.

Ancak günümüzde yaşanan süreç yalnızca ekonomik değil, tüm dünya üzerinde insan hayatını fazlasıyla etkileyen bir krizdir. Pandemi nedeniyle sosyal yaşamı kısıtlanmış milyarlarca insanın, maalesef ki hastalığının kısa bir süre içerisinde yok olması mümkün olmadığı için eski yaşam şekline tam anlamıyla dönmesi mümkün olmayacaktır.

Dolayısıyla dünya ekonomisi, pek çok sektör bakımından şu an durma noktasına gelmiş olmakla beraber eski hacmine kısa bir süre içerisinde ulaşması ise pek mümkün görünmemektedir.

Bunun yanı sıra maske, eldiven, ventilatör ve ilaç gibi tıp ve yan sanayisinde kullanılan ürünlerin üretimi ve satışında ise tabi ki çok yüksek bir artış görülmektedir.

Rekabet Otoriteleri Salgın Krizine Karşı Nasıl Reaksiyon Gösteriyor?

Yukarıda Rekabet Kurumu’nun kriz dönemlerinde, rekabeti kısıtlayıcı faaliyetlere karşı herhangi bir müsamaha göstermediğini geçmiş dönemdeki uygulamalardan gördüğümüzü belirttik. Ancak hiç şüphesiz yaşadığımız durum herhangi bir ekonomik krizle kıyaslanabilecek ölçüde değildir. Tüm dünya yaşanılan bu süreci tüm etkileri ile ele alındığında 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanılan en büyük kriz olarak tanımlamaktadır.

Dolayısıyla tüm rekabet otoriteleri teşebbüslerin pandemi krizinden faydalanarak rekabeti kısıtlayıcı birtakım anlaşma ve uyumlu eylemlerde bulunma ihtimaline karşı teyakkuz hâlinde denilebilir. Ancak iktisadi kalkınmanın yeniden sağlanabilmesi için de teşebbüslerin birtakım rekabete aykırı eylemlerine göz yumulması gerekebilir. Türk Rekabet Kurumu’ndan henüz bu yönde bir adım atılmamış olsa da Avrupa rekabet otoritelerinden bu konuda ardı ardına açıklamalar geliyor.

Bu açıklamaları incelemeden önce, sebeplerinin anlaşılabilmesi için kısaca rekabet hukukunun amacından bahsetmemiz gerekiyor.

Rekabet Hukukun Amacı

Rekabet Kanunları, devletin ekonomiye serbest rekabeti kurma ve koruma amacıyla müdahale aracıdır.[2] Devletler bu kanunlar aracılığıyla kaynak dağılımında verimliliğinin sağlanmasını, pazarlardaki teknolojik yenileşmeyi kamçılamayı ve tekelleşmeyi engelleyerek serbest ekonomiyi koruma amacındadır.

Rekabet kanunlarında açıkça anılmasa bile bu kanunların belki de en önemli amacı tüketicinin korunmasıdır.[3] Nitekim RKHK’in 5. maddesinde rekabetin sınırlanmasına izin verilebilecek konular arasında “tüketici yararı” açıkça gösterilmiştir.

Dolayısıyla rekabet otoriteleri aldıkları kararlarda, teşebbüslerin birtakım rekabeti kısıtlayıcı faaliyetlerinin engellenmemesinin temelinde bu döneme özgü olarak ortaya çıkan yüksek tüketici yararının yattığı belirtilmelidir.

Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemler Açısından Yapılan Açıklamalar

Öncelikle tekraren belirtiriz ki Rekabet Kurumu da dahil olmak üzere dünyadaki rekabet otoritelerinin yaptıkları açıklamalarda, Covid 19 salgınının teşebbüsler tarafından istismar edilerek teşebbüslerin rekabeti sınırlayıcı eylemlerde bulunmasına müsamaha gösterilmeyeceği belirtilmiştir. Ancak teşebbüsler arasından iş birliği ve bilgi değişimine ilişkin birtakım faydalı davranışların bu dönemde rekabet hukuku ihlâli doğurmayabileceği de kurumlarca belirtilmiştir.

Bu dönemdeki bazı açıklamalar özetle aşağıdaki şekildedir;

  •           İtalya ve Hollanda rekabet otoritesi, kendisine yapılacak başvurular hâlinde, çeşitli teşebbüslerin yapacağı iş birliklerini rekabet uygulamasından muaf tutabileceğini açıklamıştır.
  •         Danimarka rekabet otoritesi ise, salgınla mücadele kapsamında gerekli alanlarda faaliyet gösteren teşebbüsler için herhangi bir şekilde rekabet kuralları çerçevesinde soruşturma yapılmayacağını açıklayarak bu alandaki teşebbüsleri faaliyetlerinde özgür bırakmıştır.
  •          Norveç rekabet otoritesi 3 ay boyunca, taşımacılık alanında faaliyet gösteren teşebbüslerin rekabet kurallarından muaf olacağını açıklamıştır.
  •          Avrupa rekabet otoritelerinin iş birliği amacıyla oluşturulmuş bir kurum olan European Competition Network 23 Mart tarihinde yayımladığı bildirisinde;[4]

Yaşanan olağanüstü dönem nedeniyle, kıtlık yaşanabilecek ürünlerin tedarikinin ve adil dağıtımının sağlanması ile arz sıkıntısını engellemek amacıyla alınacak geçici önlemlere müdahale edilmemesi gerektiğini belirtmiştir.

Bunun gerekçesi olarak ise, bu tür rekabeti kısıtlayacağı eylemlerin mevcut koşullar dikkate alındığında aslında tüketiciler ve sektör nezdinde yaşattığı kısıtlamadan daha yüksek oranda verimliliğe neden olacağı gösterilmiştir. Aslında bu bakış açısı normal dönemde rekabet otoritelerinin eylemlere bakış açısından farklı değildir.

Bu bakışla kurum açıklamasında ayrıca, maske ve dezenfektan jel gibi ürünlere tüketicilerin rahatlıkla ulaşmasının sağlık açısından önemine değinmiş ve örneğin hâkim durumun kötüye kullanılması ile bu ürünlerde yapılacak fiyatlandırmalarda rekabet kurallarının varlığını aynen sürdüreceğini belirtmiştir.

Ancak bu yapının herhangi bir zorlayıcılığı bulunmamakta olup, yaptırım gücü söz konusu değildir.

  •           Yine zaman zaman Türk Rekabet Kurumu’nun da uygulamalarını dikkate aldığı ve ülkeler üstü bir konumda bulunup yaptırım gücüne de haiz olan Avrupa Komisyonu da 8 Nisan tarihinde yayımladığı Geçici Çerçeve Çalışması’nda; [5]

Koronavirüs salgınının, tedarik zincirlerinin bozulmasından ve özellikle sağlık sektöründe olmak üzere belirli ürün ve hizmetlere olan talepteki yüksek artıştan kaynaklanan genel bir arz şokuna yol açtığı belirtilmiştir.

Bu durumlar, pandemi geliştikçe kötüleşebilecek kritik tıbbi ürünlerde eksikliklere yol açma riski taşır. Bu, özellikle koronavirüs hastalarını tedavi etmek için kullanılan ilaçlar ve tıbbi ekipmanlarla ilgilidir. Virüs salgını sonucu ortaya çıkan arz acil durumlarının, sağlık sektörü dışındaki diğer temel mal ve hizmetler için de ortaya çıkabileceği belirtilmiştir.

Bu durumun engellenmesi için Komisyon, şirketler arasındaki koordinasyon ile karşılıklı stok dağıtım ve ortak üretim gibi çeşitli anlaşmaların bu döneme özgü olarak rekabete aykırılık teşkil etmeyeceğini belirtmiştir.

Yine farklı sektörlerde yer alan teşebbüslerin bu döneme özgü olarak ventilatör koruyucu ekipman gibi çeşitli ürünleri üretebilmek amacıyla çeşitli anlaşmalara ve bilgi paylaşımına izin vereceği de anlaşılmıştır. Bu bilgi paylaşımına üretim amacıyla know-how aktarımı, anlaşmalara stok paylaşımı veya ortak tedarik zincirinin kullanılması örnek verilebilir.

Elbette bu bilgi paylaşımı bu dönemde arzında sıkıntı yaşanan ürünlere ilişkin olmalı, geçici nitelikte olmalı ve bu ürünlerin temini için gereken nitelikten fazla bilgi içermemelidir.

Komisyon, bu hususlara ilişkin olarak başvurulması durumunda, şirketlere hangi eylemlerin rekabete aykırılık teşkil etmeyeceğini açıklayacağını, ayrıca hızlı bir şekilde uygulanması gereken özel iş birliği projeleri hakkında teşebbüslere Comfort Letter (ilgili eylemlere muafiyet sağlanması) sağlanacağını belirtmiştir.

Bu Geçici Çerçeve Çalışması kapsamında ilk Comfort Letter ise, ilaç üreten teşebbüslerin birliği olan “European Generics Medicines Association” (EGA)’na yoğun bakım ünitesindeki hastaların tedavisinde kullanılan ilaçların üretimine ve tedarikine ilişkin bilgi paylaşımı ve iş birliği yapılması konusunda verilmiştir.

Ayrıca Komisyon yapılan açıklamada, bu istisnai koşullar altında teşebbüslerin ve tüketicilerin rekabet yasası kapsamında korunmasının her zamankinden daha önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Bu nedenle, AB antitröst yasasını ihlal etmek için mevcut durumu istismar ederek rekabet karşıtı anlaşmalara katılan veya hâkim durumlarını kötüye kullanan teşebbüsleri tespit etmek için ilgili piyasaları yakından izlemeye devam edeceğini de belirtmiştir.

Tüm bu kararlarla ilgili olarak en çok dikkat edilmesi gereken ortak nokta, bu iyi niyetli uygulamaların yalnızca salgın hastalık nedeniyle ihtiyaç kapsamında ürünlere yönelik olup bu ürünlerin bulunduğu tüm sektörlere ilişkin bir muafiyet sağlanmadığı hususudur.

Fahiş Fiyatlara İlişkin Uygulamalar ve Stokçuluk

Şu an tüm dünya genelinde yetkili otoriteler tarafından fahiş fiyat ve stokçuluğa karşı önlemler alınmaktadır. Örneğin İtalya rekabet otoritesi, pandemi sürecinin henüz başında e-ticaret platformlarında olağan dışı fiyat artışını soruşturduğunu duyurmuştur.[6]

Rekabet Kurumu’nun da bugüne kadar yaptığı açıklamalar fahiş fiyat ve stokçuluk uygulamasına ilişkindir. Hatta Kurul bu konuda hızlı bir şekilde harekete geçmiş ve  07.05.2020 tarihli toplantısında aldığı kararla, aralarında zincir marketlerin de bulunduğu 29 teşebbüs hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlâl edip etmediklerinin belirlenmesi amacıyla soruşturma başlatmıştır.

Ayrıca dünya genelindeki açıklamalar dikkate alındığında, fahiş fiyat ve stokçuluğa karşı rekabet otoriteleri ile birlikte ticaret bakanlıkları başta olmak üzere çeşitli kurumlar ve yeni yasa hükümleri ile engel olmaya çalışıldığı görülmüştür.

Türkiye’de de konuyla ilgili olarak 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a bir takım yeni hükümler getirilmiştir. Bu kapsamda yeni bir “Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu” oluşturulmuştur. Değerlendirme Kurulu’na “üretici, tedarikçi ve perakende işletmelerin fahiş fiyat artışı ve stokçuluk uygulamalarına yönelik düzenlemeler yapmak, gerektiğinde denetim ve incelemelerde bulunarak idari para cezası uygulamak ve her türlü tedbiri almak” yetkileri verilmiştir.

Fiyat artışının fahiş olup olmadığının nasıl belirleneceğine ilişkin bir hüküm ise getirilmemiştir. Dolayısıyla bu Kurul’un ürünlerin fiyatlarını tespit etmesi gerektiği de anlaşılmaktadır.

Bu kapsamda Değerlendirme Kurulu’nun varlığının serbest piyasa ekonomisi ilkesi ile çelişkili olduğu söylenilebilecektir. Bu argümana karşı olarak Kurul’un mevcut pandemi durumunda acil ihtiyaç duyulan ürünlerin tüketicilere ulaştırılmasının sağlanması amacıyla kurulduğu belirtilebilecekse de Kanun hükmünde herhangi bir ürün, piyasa ya da süre kısıtlaması öngörülmemiştir. Dolayısıyla bu Kurul’un tüm piyasalar bakımından daimî olarak bir inceleme yürüteceği anlaşılmaktır.

Bu değişiklik ile anlaşılacağı üzere, pandemi süreci nedeniyle çeşitli ürünlerin üretimi ve tedariki konusunda rekabet kurallarının esnetilmesi ihtimâli mevcut iken, birçok alanda kurallar daha da katılaşabilecektir.

 A.  Perakende Kurumu ile Rekabet Kurumu Arasında Bir Yetki Çekişmesi Yaşanması Mümkün Mü?

Rekabet hukukunun bir iktisadı alt yapısı vardır. Serbest pazarın korunması her halükârda amaçlanır. Bu düzenleme ile fiyat belirlenmesi serbest piyasa ilkesine tamamen aykırı durumdadır. Bu dönemde böyle bir araç normal karşılanacaksa da belirttiğimiz üzere düzenlenme herhangi bir süreyle geçici nitelikte değildir. Dolayısıyla bu kurumun uzun vadede Rekabet Kurumu uygulamaları ile çekişmesi ihtimali tabi ki mevcuttur.

Ayrıca Rekabet Kurulu’nun 7 Mayıs tarihli kararıyla 29 teşebbüs hakkında fahiş fiyat ve arz zincirindeki birtakım aksaklılarla ilgili olarak soruşturma başlattığını duyurması, muhtemel yetki çekişmesinin ilk adımı dahi olabilir.

Değerlendirme Kurulu’nun da bu 29 teşebbüsten biri hakkında fahiş fiyatlara ilişkin bir soruşturmaya başlaması halinde bir yetki çatışması ortaya çıkacak ve bu husus idare hukukunun konusuna girecektir.

SÜRECİN KURUMUN İŞLEYİŞİNE ETKİLERİ

A.  Kurumun Çalışmasına Etkisi

Ülkemizde 22.03.2020 tarihli ve 2020/4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile kamu kurumu çalışanlarına yönelik nöbetleşe çalışma, evden çalışma ve idari izinli sayılma hususlarına ilişkin çeşitli düzenlenmeler getirilmiştir.

Dolayısıyla diğer kamu kuruluşlarında olduğu gibi çalışanların birçoğu evden çalışmaya geçmişse de Kurum bir yandan da fiziki olarak işlemeye devam etmektedir. Tüm fiziki süreçlerin işleyişi için Kurum’da yeterli sayıda çalışan mevcuttur.

Bu çerçevede Kurum her türlü başvuruyu ve birleşme/devralma bildirimini kabul etmekte ve süresi içerisinde incelemelerini yürütmektedir.

Dolayısıyla yeni araştırma ve soruşturma açılmasında herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca Kurul, dilekçeleri incelemeye ve gerekçeli kararları açıklamaya da devam etmektedir.

Ancak mevcut durumda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de başvuruların fiziken mi yapılacağı akla gelen bir diğer husustur. Avrupa Komisyonu bu hususla ilgili olarak dijital başvuruya geçtiğini ilan etmiş ve birtakım acil olmayan başvuruların ise erteleneceğini belirtmiştir.

Bizde ise hâlihazırda Kurum’a yapılacak tüm başvurular E-Devlet portalındaki başvuru aracı üzerinden gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla Kurum’un buna yönelik olarak ayrıca bir çalışma yapması beklenmemektedir.

Ancak mevcut durumun tabi ki birtakım problemler doğurma ihtimali de maalesef ki bulunmaktadır. Örneğin;

Yürütülen bir soruşturma kapsamında ilgili teşebbüsler Kurum’dan çeşitli belgelerin incelenmesini talep edebilir. Kurum çeşitli belgelerin örneğini teslim ederken, kimi belgeleri ise göstermeyebilmektedir. Ancak kimi belgelerin ise örnek alınmaması kaydıyla sadece fiziksel olarak incelenmesine izin vermektedir. Dolayısıyla bu süreç içerisinde bu uygulamanın bir hak kaybına neden olabileceği söylenebilir.

Böyle bir durum haricinde ise süreçlerin neredeyse tamamı elektronik ortamda gerçekleştirildiğinden herhangi bir hak kaybı yaşanmayacağı söylenebilecektir.

B. Sürelere Etkisi

Salgından çok kötü etkilenen İtalya’da rekabet otoritesi tüm süreleri 15 Mayıs’a kadar durdurdu. Ancak bizde ise böyle bir durum söz konusu değil, tüm süreler işlemeye devam ediyor. Yargıda sürelerin durdurulmuş olmasının Kurum kapsamındaki süreçlere herhangi bir etkisi bulunmuyor.

Ancak Kurum yaptığı açıklama ile;

1)        Yürütülen soruşturmalar kapsamında ilgili teşebbüsler tarafından 30.04.2020 tarihine kadar, Kanun’un 45 inci maddesi çerçevesinde yapılacak ikinci ve üçüncü yazılı savunmalarını sunmaları için ek süre tanınması taleplerine ilişkin başvuruların kabulüne,

2)        Yazılı savunmaya ek olarak sunulmak istenen ancak belirtilen süre zarfında yetiştirilemeyen hususların soruşturma süresince kabul edilmesine,

karar verdi. Görüldüğü üzere Kurum, mevzuat çerçevesinde yapılan tüm süre uzatım başvurularının kabul edileceğini belirtiyor. Ancak bu husus zaten normalde de süregelen bir uygulamaydı. Kurum’un genellikle süre uzatım taleplerini kabul ettiği bilinmektedir.

Yukarıda belirtilen tarih, her ne kadar Rekabet Kurumu’nu kapsamasa da yargıda uzatılan sürenin sona erdiği tarih ile aynıydı. 30 Nisan’ın geçmesi üzerine yargıdaki süreler 15 Haziran’a kadar uzatılmışken Kurum’dan bu konuda yeni bir açıklama gelmedi. Ancak Kurum’un normal süreçte de süre uzatım taleplerini kabul ettiği için teşebbüsler açısından herhangi bir mağduriyet yaşanacağı düşünülmemektedir.

SONUÇ

Türk Rekabet Kurumu ve Avrupa rekabet otoriteleri pandemi krizinin başlangıcında yaptıkları açıklamalarda, teşebbüslere krizi fırsat bilerek rekabeti kısıtlayıcı anlaşma ve uyumlu eylemlerde bulunmamaları için gözdağı vermiştir.

Ancak ilerleyen zamanlarında iktisadi hayatın adeta durma noktasına gelmesi nedeniyle rekabet otoriteleri tarafından rekabeti kısıtlayıcı birtakım eylemlere izin verileceği açıklanmıştır. Bu açıklamalar tabi ki geçici nitelikle ve yalnızca ilaç, maske gibi tıp sektörü ürünleri ile acil ihtiyaç duyulan gıda sektöründeki ürünlere ve bunların tedariğine ilişkindir. Bu sektörler dışındaki alanlarda yapılacak rekabeti kısıtlayıcı faaliyetlere Avrupa rekabet otoriteleri tarafından izin verilmeyeceği unutulmamalıdır.

Rekabet Kurumu tarafından henüz rekabeti kısıtlayıcı birtakım eylemlere izin verileceğine dair veya teşebbüslerin bu kriz ortamında nasıl davranması gerektiğini belirten herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Kurumun daha önce yaşanılan ekonomik krizlere karşı tutumu da dikkate alındığında, özellikle tıp ve yan sanayisi sektörü dışında faaliyet gösteren teşebbüslerin rekabeti kısıtlayıcı bir eylem içine girilmemesi konusunda çok dikkatli olması gerekmektedir.

Kaldı ki Kurum tarafından baskın gibi birtakım fiziki faaliyetler gerçekleştirilemeyecekse de yeni soruşturmalar başlatılmasında herhangi bir engel bulunmayıp, süreler durdurulmamış ve Kurum tüm organizasyonlarıyla işlemeye devam etmektedir.

Stj. Av. Serdar Darama

s.darama@ozgunlaw.com


Kaynakça:

[1] 13.10.2011 tarih ve 11-52/1309-460 sayılı Karar

[2] Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku Dersler, s.3, 6. Baskı

[3] Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku Dersler, s.5, 6. Baskı

[4] https://ec.europa.eu/competition/ecn/202003_joint-statement_ecn_corona-crisis.pdf

[5] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_20_618

[6] https://en.agcm.it/en/media/press-releases/2020/3/ICA-Coronavirus-the-Authority-intervenes-in-the-sale-of-sanitizing-products-and-masks


Kaynak: Stajyer Av. Serdar Darama – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


Önceki İçerikBugüne kadar e-ticarette hiç alışveriş yapmamış 3 milyonun üzerinde kredi kartı ilk defa e-ticaret ile alışveriş yaptı
Sonraki İçerikKısa çalışma ödeneği süre uzatımında 7 günlük ücret hesaplaması tekrar yapılacak mıdır?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz