ÖZEL YURT SÖZLEŞMELERİNİN FESHİNDE CEZAİ ŞARTIN GEÇERSİZLİĞİ
Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde birçok öğrenci eğitim hayatını devam ettirme amacıyla ailelerinden ayrılıp yeni bir şehre yerleşmeye başladı. Kimi öğrenciler ev kiralarken büyük bir kısmı ise öğrenci yurtlarına yerleşmeyi tercih ettiler. Öğrencilerden bir kısmı devlet yurtlarına yerleşirken bir kısmı da özel yurtlarda kendilerine yer bulabildiler. Özel yurtlara yerleşen öğrenciler, bu kurumlarca hazırlanan standart sözleşmeleri imzalamak zorunda kaldıkları kimi bazı yurtlar ise öğrencinin kalacağı süre boyunca ödemesi gereken miktarları senetlere paylaştırıp, senetlere hem öğrencinin hem de velisinin imzasını alıyor. Özel yurtlar tarafından yapılan bu işlemler kanuna aykırı olmasına rağmen haklarını yeterince bilmeyen tüketiciler bugüne kadar özel yurtlara ciddi haksız ödemeler yaptılar.
Bu sözleşmelerdeki en büyük problem sözleşmelerin hangi kanun kapsamında değerlendirilmesi gerekildiği konusunda insanların eksik bilgiye sahip olmasıdır. Çoğu kişi bu sözleşmelerinin hükümlerinin Borçlar Kanununa göre değerlendirmesi gerektiğini düşünse de söz konusu sözleşmeler tüketici sözleşmeleridir ve Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Sözleşmelerin maddelerine bakıldığında şirketler arasında yapılan sözleşmeler benzerlikler bulunuyor öyle ki bazı sözleşmelerde yetkili mahkeme belirlemesi bile yapılmış durumda. Tüketici Hukuku alanında çalışma yapmayan kişiler haricindeki bazı avukatlar bile bu sözleşmelerin Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşüne sahip olabiliyor.
Aynı zamanda söz konusu sözleşmelerde fesih durumunda ciddi cezai şartlar öngörülmüş durumda. Bunun yanında özellikle haklarını bilmeyen tüketicilerin bilgisizliğinden faydalanmak isteyen birçok kurum sahibine haksız ve hukuksuz ödemeler yapılmaktadır. Tüketiciler özellikle yurtların elinde bulunan senetlerin icra takibine konulması ile tehdit edilen tüketici, icra takibine düşmemek adına karşı tarafın istemiş olduğu miktarı ödemek zorunda kalmaktadır. Fakat aslında kurumlar tarafından sözleşmeye konulan cezai şart maddesinin bir geçerliliği yoktur. Bu cezai şartların geçersizliği 2 farklı kanuni gerekçeye dayanmaktadır.
Bunlardan ilki TKHK m5 kapsamında tüketici sözleşmelerinde haksız şart kaynaklı geçersizliktir. Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır. Bu gibi maddeler sözleşmenin içinde bulunsalar dahi ölü doğacak maddelerdir.
Bu maddelerin kanunen geçersiz olduğunu belirten ikinci madde ise TKHK m52 kapsamında düzenlenmiştir ve kanun aslında tüketiciye sürekli hizmet aldığı kurum ile arasındaki sözleşmeyi istediği zaman feshetme hakkı tanımaktadır. Hiçbir tüketici istemediği bir hizmeti almak veya bu hizmetten vazgeçme adına ceza ödemek zorunda değildir.
Fiiliyatta bu problem özellikle kurum sahipleri ve tüketici hukuku hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan kişilerin yanlış bilgilendirmeli neticesinde meydana gelmektedir. Kurum sahipleri sözleşmelerde cezai şart öngören maddeleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanırken yanlış yönlendirilen tüketici de ciddi maddi kayıplar yaşamaktadır.
Böyle bir durumda yapılması en doğru hareket uygun bir süre öncesinden özel yurt yönetimine hizmet alımının sonlandırılacağına dair bildirim yapıp belirlenen tarihte de çıkış yapmaktır. Bundan sonraki süreçte hizmet sağlayıcısının tutumu takip edilmelidir. Özellikle kurum sahipleri ellerinde bulunan geçerliliği olmayan senetleri icra takibine koyabilir ve gerekli sürede itiraz edilmeyen takipler kesinleştikten sonra hak kayıplarına neden olabilir. Bundan dolayı özellikle icra takibi konusunda çok dikkatli olunmalıdır. Olası bir icra takibi durumunda ise süresi içinde yapılan haksız takibe itiraz edilmelidir. Hizmet sağlayıcı bu itirazı ancak itirazın iptali davası yolu ile kaldırabilir. Fakat hizmet sağlayıcısının tüketici sözleşmesine dayanan bir cezai şarta dayanan alacağa karşı bu davayı açmasının hukuki açıdan dayanaksız kalacağı için bir yararı yoktur çünkü
Özellikle hakların eksik bilinmesinden kaynaklanan bu durumlarda birçok öğrenci bugüne kadar mağdur oldu ve ciddi miktarda haksız ödemeler yaptı. Tüketicilerin özellikle sözleşmelerinin hangi kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve hizmet sözleşmelerinde kendisine sağlanan haklar konusunda daha iyi bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Stj. Av. Can Dalgın
c.dalgin@ozgunlaw.com
10.9.2019
Kaynakça:
1. Tüketicinin Korunması Hukuku Prof. Dr. Çağlar Özel 3.Baskı (Ankara)
Kaynak: Stj. Av. Osman Can Dalgın – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.