Merdiven Muhasebe Sistemi
Merdiven Muhasebe Sistemi, gelirlerin ve giderlerin tutulduğu bir muhasebe sistemi türüdür. Bu sistem, günümüzde kullanılan çift taraflı muhasebe sistemi ile karşılaştırıldığında daha basit bir yapıya sahiptir ve genellikle küçük işletmelerde kullanılır.
Merdiven Muhasebe Sistemi’nde, bir işletme sahibi veya muhasebeci, işletmenin gelirlerini ve giderlerini bir merdivenin basamaklarına benzeterek kaydeder. En alt basamakta, işletmenin toplam geliri yazılır ve üzerine işletme giderleri sırayla eklenir. Her basamağın üstünde, toplam gelirden o basamağa kadar olan giderler çıkarılır. Bu şekilde, en üstte kalan basamağın altında kalan rakam, işletmenin karı veya zararı olarak belirlenir.
Bu muhasebe sistemi, küçük işletmeler için basit bir takip yöntemi sağlar ve işletme sahibine işletmesinin karlılığı hakkında anında bir fikir verir. Ancak, büyük işletmelerde kullanılmaması önerilir çünkü bu sistemdeki kayıtların yetersizliği, işletmenin finansal durumunu doğru bir şekilde yansıtmayabilir ve hata yapma riski daha yüksektir.
Kameral muhasebe sistemi
Kameral muhasebe sistemi, devletin resmi muhasebe yöntemi olarak kullanılan ve bütün işlemlerin tek bir hesapta toplandığı bir muhasebe sistemidir. Bu sistemde, işlemler kaydedilirken her bir işlem için ayrı bir hesap açılmaz, tüm işlemler tek bir hesapta toplanır. Bu hesaba “kasa defteri” veya “mal defteri” gibi isimler verilir.
Kameral muhasebe sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nda kullanılan en eski muhasebe yöntemlerinden biriydi. Bu sistemde, devletin gelir ve giderleri tek bir hesapta toplanır ve hesap dönemi sonunda kalan bakiye, devletin kar ya da zararını gösterir. Bu sistem, 16. yüzyılda kullanılan “Hesap İşleri” adlı çift taraflı muhasebe sistemi ile birlikte kullanılmıştır.
Kameral muhasebe sistemi, devletin mali işlemlerinin izlenmesi ve denetlenmesi açısından oldukça etkili bir yöntemdi. Ancak, bu sistemde her işlem ayrı ayrı kaydedilmediği için detaylı bilgi sağlamazdı. Bu nedenle, daha sonraki yıllarda çift taraflı muhasebe sistemleri geliştirilmiş ve yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Avrupa kıtasında 1000 Yılı ile 1900 yılları arasında kullanılan BAZI muhasebe sistemleri
Avrupa kıtasında 1000 yılından 1900 yılına kadar çeşitli muhasebe sistemleri kullanılmıştır. Bazı önemli sistemler şunlardır:
İtalyan muhasebe sistemi: 13. yüzyılda İtalya’da ortaya çıkmıştır. Bu sistemde, işlemler çift taraflı olarak kaydedilir ve her işlem için bir hesap açılır.
Alman muhasebe sistemi: 16. yüzyılda Almanya’da ortaya çıkmıştır. Bu sistemde, işlemler tek taraflı olarak kaydedilir ve tek bir hesap kullanılır.
Fransız muhasebe sistemi: 17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmıştır. Bu sistemde, işlemler çift taraflı olarak kaydedilir ve her işlem için bir hesap açılır.
İngiliz muhasebe sistemi: 18. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Bu sistemde, işlemler çift taraflı olarak kaydedilir ve her işlem için bir hesap açılır. İngiliz muhasebe sistemi, günümüzde de birçok ülkede kullanılmaktadır.
13. yüzyılda kullanılan İtalyan muhasebe sistemi
yüzyılda İtalya’da kullanılan muhasebe sistemi çift taraflı kayıt sistemi olarak bilinir. Bu sistemde işlemler iki taraflı olarak kaydedilir: bir tarafta hesaplanan değerlerin arttığı hesaplar, diğer tarafta ise azaldığı hesaplar yer alır. Böylece işlemler dengeleme prensibi ile kaydedilir ve kayıtlarda hata yapılması durumunda hemen farkedilebilir.
Bu sistemde kaydedilen hesaplar, genellikle üç farklı hesap kategorisine ayrılır: aktif hesaplar, pasif hesaplar ve öz sermaye hesapları. Aktif hesaplar, işletmenin sahip olduğu varlıkları, pasif hesaplar ise işletmenin sahip olduğu borçları gösterir. Öz sermaye hesapları ise, işletmenin sahip olduğu öz kaynakları temsil eder.
İtalyan muhasebe sistemi, İtalyan tacirler ve bankacılar arasında yaygın olarak kullanılmıştır. Bu sistem, çift taraflı kayıt sistemi sayesinde işletme sahiplerine mali durumlarını daha iyi anlama ve işletme faaliyetlerini daha iyi yönetme imkanı sağlamıştır. Ayrıca, bu sistemin Avrupa’da yaygınlaşmasıyla birlikte muhasebe mesleği de gelişmiştir.
16. Yüzyılda Almanya’da kullanılan muhasebe sistemi hakkında detaylar
16. yüzyılda Almanya’da kullanılan muhasebe sistemi, çift kayıt usulüne dayanan çift defter tutma tekniği kullanılarak yürütülmüştür. Bu sistem, ilk olarak 1494’te İtalyan matematikçi Luca Pacioli tarafından yayınlanan “Summa de Arithmetica, Geometría, Proportioni et Proportionalità” adlı kitabında tanımlanmıştır. Bu kitapta çift kayıt usulü ayrıntılı bir şekilde açıklanmış ve defter tutma teknikleri, kar ve zarar hesapları, vergi hesapları ve finansal raporlama gibi konular ele alınmıştır.
Almanya’da bu sistem, gelişmiş bir işletme yönetimi ve mali kontrolü sağlama amacıyla yaygın olarak kullanılmıştır. Şirketler, tüccarlar ve diğer işletmeler, çift defter tutma tekniği kullanarak gelir ve giderlerini takip etmişlerdir. Ayrıca vergi beyannameleri, bütçeler ve diğer mali raporlar da bu sistem üzerinden hazırlanmıştır.
yüzyılda Almanya’da kullanılan muhasebe sistemi, çift defter tutma tekniğinin yanı sıra, bugün hala kullanılan genel muhasebe ilke ve standartlarının temelini oluşturmuştur. Bu nedenle, günümüzde kullanılan muhasebe sistemleri ve standartları, Almanya’da 16. yüzyılda geliştirilen bu sisteme dayanmaktadır.
17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan Fransız muhasebe sistemi
yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan Fransız muhasebe sistemi, çift taraflı muhasebe ve defter tutma yöntemlerini kullanıyordu. Bu sistem, kitap tutmanın yanı sıra, mal ve hizmetlerin alım satımını, stok takibini, personel giderlerini ve diğer mali işlemleri kaydetmek için bir dizi hesap ve defter kullanıyordu.
Fransız muhasebe sistemi, kayıtların hazırlanması ve raporlanması için standart bir formata sahipti. Kayıtlar genellikle aylık dönemler halinde tutulur ve hesap defterleri, mali tablolar, defterler ve diğer finansal dokümanlar düzenli olarak hazırlanırdı.
Bu sistem ayrıca, modern finansal raporlama ve yönetim hesaplamalarının gelişimine önemli bir katkıda bulunmuştur. 17. yüzyılda geliştirilen bu muhasebe sistemi, bugün hala kullanılmakta ve diğer ülkelerin muhasebe uygulamalarına da etki etmektedir.
18. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan İngiliz muhasebe sistemi nedir?
18. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan İngiliz muhasebe sistemi, çift taraflı muhasebe sistemine dayanır ve günümüzde hala kullanılmaktadır. Bu sistemde, her bir işlem için en az iki hesap kullanılır ve bu hesaplar karşıt (muhalif) hesaplar olarak tanımlanır. Örneğin, bir işletme için yapılan bir satış işlemi kaydedilirken, satış geliri hesabı artar, ancak aynı zamanda bir müşteriye yapılan borç hesabı da artar. Benzer şekilde, bir mal alımı işlemi kaydedilirken, mal varlığı hesabı artar, ancak aynı zamanda borç hesabı da artar. Böylece, bu sistemde, işletmenin mali durumu iki yönlü olarak takip edilir ve denetlenir.
İngiliz muhasebe sistemi, kayıtların tutulmasını, mali durumun yönetimini, vergi beyannamelerinin hazırlanmasını ve diğer finansal işlemleri takip etmeyi kolaylaştırır. Ayrıca, bu sistem, şeffaflık, doğruluk ve güvenilirlik sağlayarak işletmelerin finansal kararlarını vermesine yardımcı olur.
Günümüzde ülkeler bazında kullanılan muhasebe sistemleri nelerdir?
Günümüzde, ülkelerin büyük çoğunluğu genellikle uluslararası finansal raporlama standartlarına (IFRS) uygun olarak çift taraflı muhasebe sistemini kullanmaktadır. Ancak, bazı ülkeler kendi yerel muhasebe standartlarını kullanmaya devam etmektedirler.
Örneğin:
ABD’de, Birleşik Devletler Muhasebe Standartları Kurulu (FASB) tarafından geliştirilen ABD Muhasebe Standartları (GAAP) kullanılmaktadır.
İngiltere’de, IFRS uygulanmaktadır. Ancak, İngiliz Şirketler Yasası, İngiliz muhasebe standartlarına uygun bir yerel muhasebe sistemi kullanılmasını gerektirmektedir.
Almanya’da, Uluslararası Muhasebe Standartları (IAS) ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS) uygulanmaktadır. Ancak, yerel muhasebe standartları olan German Commercial Code (HGB) ve German Tax Code (AO) da hala kullanılmaktadır.
Japonya’da, yerel muhasebe standartları olan Japan Generally Accepted Accounting Principles (JGAAP) kullanılmaktadır. Ancak, IFRS’e uyumlu olan Japan Certified Public Accountants (JCPA) standardı da kullanılmaktadır.
Çin’de, yerel muhasebe standartları olan Chinese Accounting Standards (CAS) kullanılmaktadır. Ancak, IFRS’e uyumlu olan Chinese Generally Accepted Accounting Principles (CGAAP) standardı da kabul edilmektedir.
Türkiye’de, TMS/TFRS (Turkish Accounting Standards/Turkish Financial Reporting Standards) adı altında Türk muhasebe standartları uygulanmaktadır. Ancak, IFRS’e uyumlu olan TFRS’ler de kabul edilmektedir.
Luca Pacioli’nin muhasebe sisteminin detayları nedir?
Luca Pacioli, 15. yüzyılda yaşamış bir İtalyan matematikçi ve rahip olup, modern muhasebenin babası olarak kabul edilir. İlk olarak 1494 yılında yayımlanan “Summa de Arithmetica, Geometria, Proportioni et Proportionalità” adlı kitabında, çift taraflı kayıt sistemini tanımlayan ve bu sistem üzerinde detaylı bir şekilde çalışan Pacioli, bu çalışmasıyla muhasebe alanında büyük bir adım atmıştır.
Luca Pacioli’nin muhasebe sistemi, çift taraflı kayıt sistemini temel almaktadır. Bu sistemde, işletmenin kaynakları ve borçları iki farklı hesapta tutulur. Kaynaklar, aktif hesapları olarak adlandırılırken, borçlar ise pasif hesapları oluşturur. Bu hesaplar, birbirinin tersi olarak işlev görür ve her bir işlem, iki farklı hesapta karşılıklı olarak kaydedilir. Böylece işletmenin bütün kaynakları ve borçları dengede tutulur.
Pacioli ayrıca, işletmelerin mali durumlarını takip etmelerine ve hesaplamalarını yapmalarına yardımcı olacak bir dizi muhasebe terimi ve formülü de tanımlamıştır. Bu terimler arasında aktifler, pasifler, gelirler, giderler, kar, zarar ve özkaynaklar gibi temel kavramlar yer almaktadır. Ayrıca, denetim, raporlama ve işletme yönetimi gibi muhasebe yönetimi konularında da öncü olan Pacioli, modern muhasebenin temelini oluşturmuştur.
Luca Pacioli, esinlendiği önemli matematikçi ve filozoflardan biri olarak İtalyan matematikçi Piero della Francesca’yı göstermektedir. Ayrıca, muhasebe sisteminin oluşturulmasında o dönemin Venedik’teki muhasebecileriyle de çalıştı.
Tarihte İslam düşünürlerinden muhasebe sistemleri üzerine çalışmalar yapan kişiler kimlerdi?
İslam düşünürleri de muhasebe konusunda önemli katkılarda bulunmuşlardır. İslam dünyasında muhasebe çalışmalarına ilişkin ilk yazılı kaynaklar, 9. yüzyılda yaşamış olan Farabi, 10. yüzyılda yaşamış olan İbn Sina ve 13. yüzyılda yaşamış olan İbn Kesir el-Cezairi gibi düşünürler tarafından ortaya konmuştur.
Farabi, muhasebenin matematik ve hesaplamalarla ilgili bir bilim olduğunu savunmuştur. İbn Sina, muhasebenin, mal ve mülkün takibi ve yönetimi için gerekli olan bir bilim olduğunu belirtmiştir. İbn Kesir el-Cezairi ise muhasebenin, gelir ve giderlerin kaydedilmesi, defterlerin tutulması ve denetim işlemlerinin yapılması gibi işlemlerden oluştuğunu ifade etmiştir.
Ayrıca, İslam dünyasında 14. yüzyılda yaşamış olan İbni Haldun, muhasebe alanında çalışmalar yapmıştır. İbni Haldun, muhasebenin, mal ve mülkün takibi ve yönetimi için gerekli olan bir bilim olduğunu savunmuş ve muhasebe kayıtlarının doğruluğunun önemine vurgu yapmıştır.
Farabi’nin bu alanda yaptığı çalışmalar nelerdir?
Farabi, İslam düşünürlerinden biri olarak muhasebe alanında da çalışmalar yapmıştır. Özellikle “Kitab al-Huruf” adlı eseri, İslam dünyasında matematik, astronomi ve muhasebe konularında önemli bir kaynak olarak kabul edilir.
Farabi’nin “Kitab al-Huruf” eseri, Arap harfleri ve sayıları arasındaki ilişkiyi ele almaktadır. Bu eser, Arapça’da sayıların yazımı ve okunması konusunda standart bir sistem oluşturulmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca, eserinde matematiksel hesaplamalar ve muhasebe işlemleri de bulunmaktadır.
Farabi’nin diğer bir önemli eseri ise “Kitab al-Musiqa al-Kabir” adlı eseridir. Bu eserinde, müzik teorisi, matematik ve fizik konularında birçok bilgi ve hesaplama yöntemi bulunmaktadır. Farabi, bu eserinde müziği matematiksel hesaplamalara dayandırdığı için, günümüzde müzik matematiği alanında da etkisi bulunmaktadır.
İbn Sina’nın bu alanda yaptığı çalışmalar nelerdir?
İbn Sina, muhasebe alanında “Kitab al-Isharat wa al-Tanbihat” adlı eseriyle tanınmaktadır. Bu eserinde, çeşitli işletmelerin muhasebe kayıtlarının nasıl tutulacağı ve muhasebe defterlerinin nasıl düzenleneceği konularını ele almaktadır. İbn Sina, mali kayıtların tutulması ve işletme yönetiminin sağlıklı bir şekilde yapılması için muhasebe bilgisinin önemine vurgu yapmıştır. Bu eser, İbn Sina’nın sadece tıp alanındaki çalışmaları ile değil, aynı zamanda diğer alanlardaki katkıları ile de tanınmasını sağlamıştır.
İbn Kesir el-Cezairi’nin muhasebe alanında yaptığı çalışmalar nelerdir?
İbn Kesir el-Cezairi, muhasebe alanında “Kitabü’l Hisab” (Hesap Kitabı) adlı bir eser yazmıştır. Bu eser, ticari işletmelerde uygulanan muhasebe işlemlerini ayrıntılı bir şekilde açıklamaktadır. Ayrıca, bu eserde mal alım satımı, borç ve alacak hesapları, kar ve zarar hesapları gibi muhasebe konuları da ele alınmıştır. İbn Kesir el-Cezairi, aynı zamanda matematik ve astronomi alanlarında da önemli çalışmalar yapmış bir İslam bilginidir.
Ibni Haldun’un muhasebe alanında yaptığı çalışmalar nelerdir?
İbn Haldun, muhasebe alanında yaptığı çalışmalarla döneminin önde gelen ekonomi teorisyenleri arasında yer almaktadır. Muhasebe konusundaki çalışmaları özellikle “Mukaddime” adlı eserinde yer almaktadır.
İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde muhasebenin önemini vurgulamış ve muhasebenin ticari hayatta ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu açıklamıştır. Ayrıca, muhasebe kayıtlarının doğruluğunun işletmelerin başarısında ve sürdürülebilirliğinde kritik bir rol oynadığına dikkat çekmiştir.
İbn Haldun, muhasebe sisteminin işleyişini anlamak için de önemli bir katkı sağlamıştır. İşletmelerin muhasebe kayıtlarını düzenli olarak tutmaları gerektiğini ve bunların birbirleriyle uyumlu olması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca, İbn Haldun, faaliyetlerin doğru bir şekilde kaydedilmesi için muhasebecilerin işletmenin iç işleyişini iyi anlamaları gerektiğini belirtmiştir.
İbn Haldun, ayrıca, muhasebe kayıtlarının kullanımını ve yorumlanmasını da ele almıştır. Muhasebe kayıtlarının bir işletmenin mali durumu hakkında doğru bir resim çizmesi gerektiğini belirtirken, bunların doğru bir şekilde yorumlanmasının da önemli olduğunu ifade etmiştir.
İbn-i Haldun’un “Mukaddime” adlı eserinde muhasebe ile ilgili yazdıkları şöyle özetlenebilir:
Muhasebe, herhangi bir işletmenin finansal durumunu izleme ve raporlama sürecidir.
Muhasebe kayıtları, işletmenin finansal sağlığını ve faaliyetlerini takip etmek için gereklidir.
Muhasebe, işletmenin gelirlerini, giderlerini, borçlarını ve alacaklarını izler.
Muhasebe kayıtları, işletmenin sahiplerine, ortaklarına ve diğer ilgili kişilere işletmenin finansal durumu hakkında bilgi sağlar.
Muhasebe kayıtları, vergi beyannameleri ve diğer yasal gereklilikler için de kullanılır.
Muhasebe, adalet ve dürüstlük ilkelerine uygun olarak yapılmalıdır.
Muhasebe kayıtları, doğru ve zamanında yapılmalıdır.
Muhasebe kayıtları, işletmenin yasal gerekliliklere uygunluğunu ve mali verimliliğini izlemek için kullanılmalıdır.
İşletmelerin muhasebe kayıtlarının kontrol edilmesi ve doğruluğunun doğrulanması,
işletmelerin finansal durumunu korumak ve dolandırıcılığı önlemek için gereklidir.
Muhasebe kayıtları, işletmenin gelecekteki faaliyetleri için yol haritası oluşturmak için de kullanılabilir.
Günümüzde muhasebe teorisi üzerine çalışmalar yapan birçok akademisyen ve araştırmacıLARDAN BAZILARI;
William Beaver: Hisse senetleri muhasebesi, finansal raporlama ve finansal analiz alanlarında çalışmalarıyla tanınmıştır.
Ray Ball: Finansal raporlama, kurumsal yönetişim, hisse senedi opsiyonları ve bilgi maliyetleri konularında çalışmalar yapmıştır.
Shyam Sunder: Davranışsal muhasebe, finansal raporlama ve performans ölçümü alanlarında çalışmalar yapmıştır.
Mary Barth: Finansal raporlama, uluslararası muhasebe standartları ve sürdürülebilirlik konularında çalışmalar yapmıştır.
Robert Kaplan: Muhasebe temelli performans ölçümü, stratejik yönetim ve maliyet muhasebesi alanlarında çalışmalar yapmıştır.
Michael Mauboussin: Finansal analiz, hisse senedi fiyatlandırması ve finansal piyasalar üzerine çalışmalarıyla tanınmıştır.
Bu isimlerin yanı sıra birçok akademisyen, araştırmacı ve uygulayıcı, muhasebe teorisi ve uygulaması alanında çalışmalar yapmaktadır.
Robert Kaplan: Kaplan, bütçeleme ve performans yönetimi gibi konulara yaptığı katkılarla tanınan Amerikalı bir muhasebe teorisyenidir. Balanced Scorecard adı verilen bir performans ölçütü geliştirmiş ve bu alandaki çalışmalarıyla birçok ödül kazanmıştır.
W. Steve Albrecht: Albrecht, dolandırıcılık ve etik konularında uzmanlaşmış Amerikalı bir muhasebe teorisyenidir. Özellikle mesleki etik konusunda yazdığı makaleler ve kitaplarla tanınmaktadır.
Shyam Sunder: Sunder, davranışsal muhasebe teorisine yaptığı katkılarla tanınan Hint asıllı bir Amerikalı muhasebe teorisyenidir. Davranışsal muhasebe teorisi, insan davranışının muhasebeleştirilmesi ve karar alma süreçlerindeki etkileri üzerine odaklanır.
Anthony Hopwood: Hopwood, İngiliz bir muhasebe teorisyenidir ve özellikle muhasebe ve organizasyonel değişim konularına yaptığı katkılarla tanınmaktadır. Kendisi aynı zamanda prestijli bir muhasebe dergisi olan Accounting, Organizations and Society’nin kurucusudur.
K.R. Subramanyam: Subramanyam, muhasebe bilgi sistemleri ve raporlama konularına yaptığı katkılarla tanınan bir Hint asıllı Amerikalı muhasebe teorisyenidir. Ayrıca özellikle muhasebe eğitimi ve profesyonel gelişim konularında da çalışmaları bulunmaktadır.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.