Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ Medeni Usul Hukukunda Islah

Medeni Usul Hukukunda Islah

497
0

Av. Semih Akın Çakır
s.cakir@ozgunlaw.com


I.Giriş

Medeni usul hukukunda davanın açılması ile birlikte taraflar belirli bir aşamadan sonra iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağı ile karşılaşırlar.  Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141. maddesinde düzenlenmiş ve dilekçeler teatisin tamamlanması ile yasağın başlayacağı hüküm altına alınmıştır.

“Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” (HMK md 141)

28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 15. Maddesinde belirtilen değişiklikle birlikte bu kuralın uygulanabilirliği yargılama aşamasında zamansal açıdan daraltılmıştır. Söz konusu değişiklikten önceki düzenleme ile ön inceleme duruşmasında karşı tarafın açık muvafakati veya taraflardan birinin ön inceleme duruşmasına mazeretsiz gelmemesi halinde muvafakate gerek kalmadan iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesine olanak tanınmıştı. Anılan değişiklikle birlikte iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağının istisnası olan ıslah kurumunun önemi ise eskiye oranla daha da artmıştır.

Islahın sözlük anlamı “daha iyi duruma getirme, düzeltme, iyileştirme” olarak tanımlanmaktadır.  Yargıtay’a göre ise ıslah “Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.” [1] olarak tanımlanmıştır. Bu doğrultuda ıslah kurumu, taraflar açısından iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının getireceği sakıncaları bertaraf eden önemli bir hak sağlamaktadır.

II.Islahın Şartları

  1. Taraf Usul İşleminin Varlığı

HMK md. 176 da genel olarak düzenlenmiştir. Maddeye göre taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Buna göre ancak taraf işlemlerine konu edilmiş işlemler ıslaha konu olabilir. Başka bir deyişle yargılama sırasında yapılmamış işlemlerin ıslahı söz konusu değildir. Örnek vermek gerekirse süresi içinde verilmemiş cevap dilekçesinin ıslahı söz konusu olamaz.

“Cevap dilekçesinin hiç verilmemiş olması halinde ortada ıslah edilmesi mümkün bir usul işleminin varlığından söz edilemez. Aksi halde, suskun kalınarak hiç cevap verilmemiş olması halinin bir usul işlemi olarak kabulü gerekir. Bu çerçevede süresi geçtikten sonra yapılan ve karşı çıkılan savunmanın da hiç yapılmamış gibi olduğunu ve aynı hukuki sonucu doğuracağını belirtmek gerekir. Usul işleminin ıslahla düzeltilmesi öncelikle geçerli bir hukuki işlemin varlığını gerektirdiğinden, yapılmamış hükmünde sayılan bir usul işleminin ıslahla düzeltilmesi de düşünülemez.” [2]

Taraf usul işlemleri dışındaki işlemlere mahkeme usul işlemleri denilir ve bu işlemler ıslah ile düzeltilemez. Bir işlemin ıslaha elverişli bir işlem olmasının sınırı, iddianın veya savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağı kapsamında olup olmamasıdır. Mahkemenin yaptığı usul işlemleri iddianın veya savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağı kapsamında değildir. Bu nedenle ıslaha konu olmazlar. [3]

  1. Islahın Taraflarca İstenmesi

HMK md. 177’ye göre ıslah sözlü veya yazılı şekilde yapılır. Islahın sonuç doğurabilmesi için, ıslah işleminin yapıldığına dair irade beyanının mahkemeye yöneltilmesi gerekir. Duruşmada ıslah beyanının duruşma zaptına geçirilmesi suretiyle ıslah yapılabileceği gibi, dilekçenin mahkemeye sunulması ile de ıslah gerçekleştirilebilir.  Uygulamada ıslah genel olarak yazılı olarak mahkemeye bir dilekçe sunulması ile yapılır.

Ayrıca ıslah beyanı mahkemeye sunulurken karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir. Islah beyanının karşı tarafa tebliği ıslah açısından bir geçerlilik şartı değildir.

  1. Islaha Bir Kez Başvurma Hakkı

HMK md. 176’ya göre taraflar ancak 1 kez ıslah hakkını kullanabilir. Buna göre taraflardan biri ikinci kez ıslah hakkını kullanırsa mahkeme bu husus re’sen göz önünde bulundurarak ikinci kez yapılan ıslahı reddetmesi veya dikkate almaması gerekir. Çünkü söz konusu hüküm emredici niteliktedir.

“…aynı davada her taraf ancak bir kez ıslah hakkını kullanabilir” hükmü öngörülmüş olup, açıklanan gerekçe ile davacı tarafın 2. ıslah isteminin reddedilmesi ve davanın alacak miktarı yönünden ilk dava dilekçesindeki talebi ve ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, bu hususların dikkate alınmaması doğru görülmemiş ve kararın bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” [4]

Taraflara bir kez ıslah hakkının tanınmış olması, tarafların davayı uzatmak amacıyla kötü niyetli hareketlerin önüne geçme gayesi nedeniyledir. Öyle ki ıslah hakkının kullanılması durumunda öncelikli olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi gündeme gelecek ve mahkemenin bu hususları incelemesi gerekeceğinden yapılan ıslah işlemi davanın uzamasına neden olacaktır.

  1. Yargılamanın Belirli Evresinde Islahın Yapılması

Islah HMK md. 177 gereğince süre bakımından kısıtlanmış ve ancak belirli bir süre içinde yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Hükme göre ıslah ancak tahkikat aşamasının sona ermesine kadar yapılabilir. Başka bir deyişle mahkemece taraflara tahkikat aşamasının bittiği bildirilmesi ile birlikte artık ıslah hakkı kullanılamaz.

III. Islahın Çeşitleri

  1. Davanın Tamamen Islahı

Davanın tamamen ıslahı dava dilekçesinden itibaren yapılan ıslahtır. HMK 180’e göre davanın tamamen ıslahı bazı sonuçlara bağlanmıştır. Buna göre davacı davanın tamamen ıslah ettiğini bildirmesi üzerine 1 hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam olunur. Tamamen ıslah dava sebebinin veya talep sonucunun değiştirilmesi ile mümkündür. Tamamen ıslah ile dava tümüyle değişmektedir. Çünkü tamamen ıslah ile davanın açıldığı ilk andan başlayarak tüm işlemler ve dava dilekçesi değiştirilmektedir.

Tamamen ıslah, maddi hukuk işlemleri ve HMK’nın 179. maddesinin ikinci fıkrasındaki istisnalar haricinde dava dilekçesi de dâhil tüm usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını sağlar.

  1. Kısmi Islah

Kısmen ıslahta yargılamada bir veya birkaç taraf usul işleminin ıslahı söz konusudur. Kısmen ıslah davacı veya davalı tarafından yapılabilir. Tamamen ıslahta olduğu gibi kısmi ıslahta da mahkemeye ıslah beyanında bulunan taraf bir haftalık süre içerisinde ıslah ettiği usul işlemini belirtmesi gerekir.

Kısmi ıslah ile ıslah edilen işlem ve davanın aldığı yeni durum açısından, zamanaşımı veya hak düşürücü sürenin hesaplanması davanın açıldığı tarihe göre değil, ıslahın yapıldığı tarihe göre hesaplanır.

IV. Talep Artırım ile Islah Arasındaki Fark

6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde belirsiz alacak davası düzenlemiştir. Hükme göre alacaklı, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

Maddenin ikinci fıkrasında alacağın yargılama ile belirlenebilir hale gelmesi durumunda iddianın genişletilmesi yasağına tabi olunmaksızın talebin artırılabileceği hüküm altına alınmıştır.

“Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.”

İşte belirsiz alacak davalarında alacağın belirli hale gelmesi durumunda alacak değerinin yükseltilmesi durumunda, yapılan işlem ıslah olarak anılmayacaktır.

“…davacı tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107 nci maddesinin 2 nci fıkrası gereğince verilen talep artırım dilekçesi ile talep sonucu artırılmıştır. Mahkeme kararının gerekçesinde belirtildiğinin aksine, somut uyuşmazlıkta bozmadan sonra yapılan bir ıslah işlemi söz konusu olmayıp, davacı tarafından talep artırım hakkı kullanılmıştır. Hukuki nitelik itibariyle talep artırım işlemi ıslah olmadığından, bozmadan sonra yapılan bir ıslah da söz konusu değildir…” [5]

Uygulamada, belirsiz alacak davalarında bedelin artırımına ilişkin mahkemeye sunulan beyanda, bedelin ıslah edildiği belirtilmekte ve buna ilişkin yatırılan harçta ıslah harcı adı altında yatırılmaktadır. Oysa ıslahı lüzumu olmayan bir işlem için taraflar ıslah hakkını kullanmış gibi görünmektedir. Her ne kadar taraflar talep artırım işlemini ıslah olarak nitelendirse de HMK md. 107’de yer alan hüküm gereğince davacı taraf belirsiz alacak davasında, alacağın belirlenebilir hale gelmesi durumunda iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini artırabilir. Talep artırım talebinde bulunan tarafın iradesi de esasında bedeli ıslah etmek olmadığı söylenebilir. Bu durumda ıslah adı altında yapılan talebin artırımı ile ıslah hakkının kullanıldığında söz edilemeyeceği kanaatindeyiz.

V.Sonuç

Taraflar dava aşamasında dilekçeler teatisinin tamamlanması ile birlikte iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabidirler. Bu yasağın istisnası ise HMK’da düzenlenen ıslah kurumudur. Buna göre iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının getireceği sakıncaların bertaraf edilmesi için ıslaha bir seferliğine başvurulabilecektir.

Islah ile tanınan bu önemli hakkın kötüye kullanılmasının önüne geçilmesinin istenilmesi nedeniyle de zaman ve sefer açısından kısıtlama getirilmiş ve davaların kötü niyetli şekilde uzatılmasının önüne geçilmek istenmiştir. Islah kurumu ile bir taraftan önemli hak kayıplarının önüne geçilmesi arzu edilirken diğer taraftan bu hakkın kötüye kullanılmasının önüne geçilmek istenerek bir denge arayışına girilmiştir. Bu haliyle ıslah kurumunun yeterli dengeye sahip olduğunu düşünmekteyim.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, belirsiz alacak davalarında, alacağın belirli hale gelmesi halinde talebin artırılması iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadığı hususu kanun tarafından hükme bağlanması nedeniyle de söz konusu talep artırım beyanlarının ve ıslah adı altında yapılmamasının yargılamada ıslah hakkının tüketilmesine ilişkin konuda uyuşmazlıkların önüne geçecektir.

Av. Semih Akın Çakır

Kaynakça:

  1. Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2015/18341 K. 2017/4945 T. 10.4.2017
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017 / 1093 Karar: 2017 / 1090 Karar Tarihi: 07.06.2017
  3. Eroğlu. Orhan, Medeni Usul Hukukunda Islah, Doktora Tezi, (2017, İstanbul)
  4. Yargıtay Kararı 13.H.D. 27.06.2011 T. 2010/2271E.-2011/10212K
  5. Yargıtay Kararı – 22. HD., E. 2019/6528 K. 2019/21446 T. 25.11.2019

Kaynak: Av. Semih Akın Çakır – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Kira Sözleşmesinin Önemli Nedenle Feshi

Dikey Anlaşmalarda Yeniden Satış Fiyatının Belirlenmesi

Kişiliğin Korunması

İş Yerinde Mobbing

Ticari Reklamlarda Doğruluk ve Dürüstlük İlkesi Üzerine İnceleme

Önceki İçerik18 Yaşın altındaki sigorta başlangıcı sayılır mı?
Sonraki İçerikTevkifatlı düzenlenen faturalar nasıl iade edilir?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz