Merve EKİP
I. GİRİŞ
Son dönemlerdeki kırsal kesimden şehir merkezine yapılan yoğun göç sebebiyle toplumdaki barınma ve geçinme ihtiyacı artmış, bunun sonucunda konut ve çatılı işyerlerine olan talep beklenenin üzerinde artış göstermiştir. Konut ve Çatılı işyerlerine talebin artması ile toplumdaki birçok birey, kiraya veren veya kiracı sıfatı ile çeşitli ihtilaflar yaşamaktadır. Kiraya veren ya da kiracı sıfatıyla yaşanan ihtilafların sıklığından dolayı, özellikle de kira sözleşmelerinde daha zayıf konumda bulunan kiracının menfaatlerinin korunması amacıyla bazı düzenlemeler getirilmiştir. Öncelikli 818 sayılı Borçlar Kanunu, akabinde ise 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun kira sözleşmesine ilişkin sorunlara çözüm aramış ancak yeterli olamamıştır. Bu sebeple son olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nda kiracıdan kaynaklı tahliye sebepleri sınırlı şekilde sayılmış olup TBK madde 352’de düzenlenmiştir. Bunlar yazılı tahliye taahhüdü, iki haklı ihtar ve kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin oturmaya elverişli konutunun bulunmasıdır. İşbu davanın çalışma konusunu tahliye taahhüdü sebebiyle kira sözleşmesinin sona ermesi oluşturmaktadır. Tahliye taahhütnamesi, Türk Borçlar Kanunu’nda zayıf olarak kabul edilen kiracının, korunmasını sağlamak için getirilmiş olan hükümlerin uygulama alanını daraltarak kiralayana, başka bir nedene gerek olmadan ve herhangi bir tazminat yükümlülüğü altına girmeden, kira ilişkisini ortadan kaldırma imkânını sağlamaktadır. Normal şartlarda Türk Borçlar Kanunu kiracıyı koruyan bir yaklaşım sergileyerek sürenin sonunda sözleşmeyi sonlandırma hakkını kiracıya vermiştir. Kiracı kira bedelini ödediği müddetçe kiralanan taşınmazı kullanmaya devam edebilirken kiraya verene bu hak tanınmamıştır. Bunun tek istisnasını tahliye taahhütnamesi oluşturmaktadır. Kira akdinin kiracı ile kiraya veren arasında başlaması ve kiralananın kiracıya kullanımına uygun halde teslim edilmesinden sonra kiracının kiralananı belli bir tarihte tahliye edeceğini beyan ve taahhüt ettiği taahhütnameye “tahliye taahhütnamesi” denir. Tahliye taahhütnamesi Yargıtay kararları ve kanun yolları çerçevesinde ortaya çıkan sıkı şekil şartlarına bağlıdır. İşbu çalışmanın amacı tahliye taahhütnamesini Doktrin ve Yargıtay kararları dikkate alınarak detaylı olarak incelemektir.
A. KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KAVRAMI VE KAPSAMI
Kanunda konut ve çatılı işyeri için bir tanım yapılmamıştır, dolayısıyla da bu konudaki tanımlara doktrinden ulaşmamız mümkün olmaktadır.
a. Konut Kavramı ve Kapsamı
Konut kavramından ne anlaşılması gerektiği ele alındığında kiralanan bir eşyanın konut niteliğini kazanması için çeşitli unsurları barındırması gerektiği sonucuna ulaşmaktayız. Kiralananın fiili olarak konut olarak kullanılması, ona tek başına konut niteliğini kazandırmaz. [1] Bunun yanı sıra kiralananın konut ihtiyacını gidermeye uygun olacak şekilde barınma ihtiyacını karşılaması ve çevresel etkilere karşı asgari bir koruma sağlaması ve bu ihtiyaçları sağlamada bir devamlılık göstermesi de gerekmektedir. [2] Ancak öğretide yapılan tanımlara göre, konut toprakla sağlam ve sürekli bağlantı içinde bulunan, bir kişinin temel ihtiyaçlarını ve özellikle barınma ihtiyaçlarını karşılayan, bu ihtiyaçları sağlamada bir süreklilik gösteren, çevresel etkilere karşı asgari bir koruma sağlayan, insan tarafından yapılmış ve yanları kapalı bir yer anlamına gelmektedir. [3] Konutun mutlak suretle taşınmaz olmak zorunda olup olmadığı öğretide tartışmalıdır. Bazı yazarlar [4] konutun varlığı için taşınmaz niteliğini haiz olması gerekliliğini savunurken, diğer bazı yazarlar [5] taşınır yapı niteliğinde olan yapıların da başkaca şartları taşınması durumunda konut olarak nitelendirilebileceğini savunmaktadır. Kiralanan taşınmazın görünümünden ziyade tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları kullanma ve özgüleme amacıyla bununla ilişkili koruma düşüncesine göre niteliği belirlenmektedir. Bu sebeple öncelikle sürekli olarak içinde yaşama, oturma, yatma ve barınma amacıyla ayrılan yapılar konut olarak nitelendirilir. Taşınmaz niteliğini haiz olmasa bile, gecekondular gibi konut olarak kullanmaya elverişli nitelikte olan ve taşınır yapı özelliklerinde olan yerlere de konut ve çatılı işyeri kirasına ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği öğretide kabul edilmiştir. [6]
b. Çatılı İşyeri Kavramı ve Kapsamı
Çatılı işyerinden maksat, insan tarafından yapılan, sanat yahut bir mesleğin icrası için veya ticarî veya sanayi ya da tarım işletmesine ayrılmış̧ üstü kapalı yapı eserleridir. [7] Bu tanıma göre ofis, alışveriş̧ merkezi içerisindeki işyerleri, mağazalar, atölye ve zanaat yerleri çatılı işyerlerine örnek olarak gösterilebilir. Ortada ticari bir faaliyet yoksa, örneğin sadece ev eşyalarını korumak için depo kiralanırsa işyeri kirası olmaz; ancak fabrikadaki ürünler için depo kiralanması durumunda ortada ticari bir amaç̧ olduğundan işyeri kirası olabilir. [8] Çatılı işyeri teriminin lafzından da anlaşılacağı üzere işyerinin çatılı, yani üstünün kapalı olması gerekmektedir. Bu kıstas ile uyumsuz yerler, örneğin açık alanda bulunan araba yıkama yerleri, otoparklar, satış̧ alanları çatılı işyeri olarak değerlendirilmez. Ancak bu gibi işyerlerinin çatılı işyeri olma kıstası sağlandığında, örneğin üzeri kapatıldığında çatılı işyeri niteliğini kazanması mümkündür. Taşınmazın bir kısmı örtülü̈ olmasına rağmen bir kısmı açık ise, taşınmazda hâkim duruma ve sözleşmenin amacına bakarak taşınmazın çatılı olup olmadığına karar vermesi gerekir.
c. Konut ve Çatılı İşyeri Kirasına İlişkin hükümlerin Uygulama Alanı
Türk Borçlar Kanunu’nun m. 339-356 arasında yer alan hükümler özel olarak konut ve çatılı işyeri kiraları için düzenlenmiş̧ hükümlerdir. Konut ve çatılı işyeri kirasına ilişkin hükümlerin uygulama alanına ilişkin olarak TBK m. 339’da şu hükme yer verilmiştir: “Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler, bunlarla birlikte kullanımı kiracıya bırakılan eşya hakkında da uygulanır. Ancak bu hükümler, niteliği gereği geçici kullanıma özgülenmiş̧ taşınmazların altı ay ve daha kısa süreyle kiralanmalarında uygulanmaz. Kamu kurum ve kuruluşlarının, hangi usul ve esaslar içinde olursa olsun yaptıkları bütün kira sözleşmelerine de bu hükümler uygulanır.” Türk Borçlar Kanunu’nun 339. maddesi uygulama alanı bakımından birtakım sınırlamalar ve ölçütler ortaya koymaktadır. Konut kavramına giren her mekâna söz konusu hüküm uygulanabilmesine karşın, bir işyerine, ancak “çatılı” olmaları durumunda uygulanacaktır. [9] Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hususlar, geçici kullanıma özgülenmiş̧ taşınmazların, altı ay ve daha kısa süreli kiralandığı durumlarda uygulanmaz. Tatil amaçlı yapı, yazlık motel, otel ve pansiyon tarzı yerler için bu durum söz konusudur ancak bu yerler de altı aydan daha fazla süreyle kiralanır ise yine bu kira sözleşmesine de konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler uygulanır.
B. KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRALARININ SONA ERMESİ
Kira sözleşmesi, taraflarca bir süreyle sınırlandırılmış̧ olsa bile kanun gereği kiraya veren açısından sözleşmenin sona ereceği tarih tam olarak belirlenememektedir. Diğer yandan, kira ilişkisi sürekli bir borç̧ ilişkisi oluşturduğundan, bu sona erme tarihi bilinemeyen sözleşmenin ne zaman sona ereceği önem taşımaktadır. Yukarıda konut ve çatılı işyeri kirasından ne anlaşılması gerektiği açıklandıktan sonra, konut ve çatılı işyeri kiralarının genel olarak hangi hallerde sona erdiğine değinilmesi gerekecektir. Konut ve çatılı işyerine ilişkin kira sözleşmelerinin sona erme halleri, tüm konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerini kapsamayacağı TBK. m. 339 hükmü̈ ile düzenlenmiş olup bu husus yukarıda izah edilmiştir. Buna göre konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerine ilişkin sona erme sebeplerinin geçerli olabilmesi için, sözleşmenin en az altı ay ile daha uzun süreli olması ve geçici kullanıma özgülenmemiş̧ olması gerekmektedir.
Konut ve çatılı işyeri kiraları sözleşmelerinin sona ermesine ilişkin hükümler, TBK. 347 ile 356. maddeleri arasında düzenlenmektedir. Bu sona erme durumlarında ikili bir ayrıma gidilmiş̧; kira sözleşmelerinin bildirim yoluyla sona ermesi ve dava yolu ile sona ermesi olmak üzere ikiye ayrılarak düzenlenmiştir. Konut ve çatılı işyeri kiralarının bildirim yoluyla sona ermesi, belirli süreli ve belirsiz süreli sözleşmeler bakımından ayrı ayrı öngörülmektedir. Kiracının öldüğü ya da kiralananın aile konutu olduğu durumlar, bildirim yoluyla sona ermeye istisnai olarak imkân tanır. Konut ve çatılı işyeri kiralarının dava yoluyla sona ermesi ise kiraya verenden kaynaklanan sebepler ve kiracıdan kaynaklanan sebepler olmak üzere ikiye ayrılır. Türk Borçlar Kanunu 350. maddesinde kiraya verenden kaynaklanan tahliye sebepleri üç ayrı türe ayrılmış olup bunlar; gereksinim, yeniden inşa ve imar ve yeni malikin gereksinimidir. Türk Borçlar Kanunu 352. maddesinde kiracıdan kaynaklanan tahliye sebepleri ise yazılı tahliye taahhüdü̈, iki haklı ihtarın varlığı ve kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin oturmaya elverişli konutunun bulunmasıdır. İşbu çalışmada inceleyeceğimiz tahliye sebebi, tahliye taahhüdü sebebiyle kira sözleşmesinin sona ermesidir.
C. YAZILI TAHLİYE TAAHHÜDÜ SEBEBİYLE SONA ERME
a. Hükmün Kapsamı
Konut ve çatılı işyeri kiralarının dava yoluyla sona erdirilmesi başlığı altındaki kiracıdan kaynaklanan sebeplerden ilki olan tahliye taahhüdü̈, TBK’nın 352. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. İlgili hüküm, “Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği halde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.” şeklindedir. Mülga 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun’un 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde ise hüküm “Kiracı tarafından gayrimenkulün tahliye edileceği yazı ile bildirilmiş̧ olmasına rağmen tahliye edilmezse icra dairesine müracaatla tahliye isteyebileceği” şeklindeydi. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nda tahliye taahhüdünün tanımı daha detaylı olarak düzenlenmiş̧ ve Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay kararları ile belirlenen bazı hususlar madde metninde düzenlenerek konuya açıklık getirilmiştir.
b. Hukuki niteliği
Yazılı tahliye taahhüdü̈, kiracının, kiralananın tesliminden sonra belirli bir süre içerisinde herhangi bir şart öne sürmeden kiralananı tahliye edeceğine dair yazılı irade beyanı vermesi şeklinde basitçe ifade edilebilir. Ancak yazılı tahliye taahhüdünün hukuki niteliği öğretide tartışmalı olup, bu hususta farklı görüşler mevcuttur. Bir görüş, bu anlaşmanın kiracıya, taahhüt edilen tarihte bir ikale “bozma” sözleşmesi yapma borcu yükleyen borç̧ sözleşmesi olduğunu kabul etmektedir. [10] İnceoğlu ise, yazılı tahliye taahhüdünün hukuki niteliğini ikale sözleşmesi olarak nitelendirmektedir. Bir diğer görüş ise, kiracıya belirtilen tarihte taşınmazı tahliye etme yükümlülüğü getiren, kiraya verene ise tahliyeyi talep etme yetkisi veren bir borçlandırıcı işlem olarak nitelendirmektedir. [11] Yazılı tahliye taahhüdünün hukuki niteliğine ilişkin olarak yukarıda açıklanan tüm görüşler dikkate alındığında, tahliye taahhüdünün herhangi bir hukuki işleme benzetilmesinin ne kadar zor olduğu aşikardır. Bu nedenle, her şeyden önce TBK m. 352/1’de yer alan yazılı tahliye taahhüdünün, kiraya verene kira sözleşmesini sona erdirme hakkı tanıyan bir hukuki işlem olduğunu söyleyebiliriz.
c. Geçerlilik şartları
Türk Borçlar Kanunu’nun 352. maddesinde tahliye taahhüdünün geçerli olması; yazılı olma, kiralananın tesliminden sonra verilmiş̧ olması ve tahliyenin yapılacağı tarihin belirtilmiş̧ olması şartlarına bağlanmıştır. Öğreti ve uygulamada bunlara ilaveten bizzat kiracı tarafından verilmiş̧ olması şartını da aramaktadır. [12]
1. Tahliye Taahhüdü Yazılı Olmalı
Tahliye taahhüdünün geçerli olması, TBK m. 352/1’de açıkça belirtildiği üzere yazılı olmasına bağlıdır. Tahliye taahhüdünün geçerliliği için öngörülen yazılılık koşulundan anlaşılması gereken noter tarafından düzenlenmesi veya onaylanması değil, adi yazılı şekilde yapılmasıdır. [13] Yazılılık, tahliye taahhüdü̈ için bir geçerlilik şekli olduğundan, taahhüdünün sözlü̈ olarak verilmesi durumunda tahliye taahhüdü̈ kesin hükümsüz olacaktır. TBK’nın 14. maddesi uyarınca, adi yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde sadece borç̧ altına girenlerin imzalaması yeterli ve gereklidir. Bu nedenle, tahliye taahhüdünde borç̧ altına giren kiracı olduğundan, kiracının imzasının bulunması yeterli ve zorunludur. [14] Tahliye taahhüdü̈, kira sözleşmesinden ayrı olarak bir beyan şeklinde verilebileceği gibi, kira sözleşmesi kurulduktan ve kiralanan taşınmaz teslim edildikten sonra kira sözleşmesine eklenebilir ya da kiracının imzasını taşıyan anlaşma şeklinde de olabilir. [15] Uygulamada en sık karşımıza çıkan durum ise beyaza imza ve tahliye tarihi boş bırakılmış tahliye taahhütnamesine imzadır. Kiracının beyaza imza yani boş olan bir kâğıdı imzalayarak kiraya verene vermesi ve daha sonra kiraya veren tarafından bu belgenin tahliye taahhüdü̈ olarak düzenlenmesi halinde bu taahhüdünün geçerli olup olmadığı hukuki duruma göre değişecektir. Şöyle ki eğer, boş kâğıt anlaşma şartlarına uygun olarak doldurulmuş ve kiracının iradesine aykırılık teşkil etmiyorsa geçerlidir. [16] Taahhütname haline getirilen boş belgenin tahliye taahhüdü̈ olarak verilmediğini veya taahhüt niteliğinde verildiğini ancak tahliye tarihinin anlaşılan tarih olmadığını kiracı kanıtlarsa taahhütname geçersiz olacaktır. Ancak kiracı kanıtlayamazsa tahliye taahhütnamesi geçerli sayılacaktır. [17]
2. Tahliye Taahhüdünü Kiracı veya Yetkili Temsilci Vermiş Olmalı
Yazılı tahliye taahhüdünün geçerliliği açısından taahhütte bulunan kişinin kimliği de önem arz etmektedir. 352. maddenin lafzından anlaşıldığı üzere, tahliye taahhüdünde bulunması gereken kişi bizzat kiracıdır. Ancak TBK genel prensipleri uyarınca kiracının vekili de kiracı adına tahliye taahhüdü̈ verebilir. Kiracı yerine aile fertlerinden veya beraber yaşadığı kişilerden birinin verdiği taahhüt geçerli olmaz. [18] Kiralanan yer aile konutu niteliği taşıyorsa, kira sözleşmesi eşlerden sadece biri tarafından yapılmış̧ olsa bile, tahliye taahhüdünün geçerli olabilmesi için diğer eşin de TMK m. 194123 gereği bu taahhüde rızası aranmalıdır. [19] Kira sözleşmesinde birden fazla kiracı varsa, tahliye taahhüdünün geçerli sayılabilmesi için kiracıların hepsinin yazılı olarak aynı tarih için tahliye taahhüdü̈ vermesi gerekir. [20]
3. Tahliye Taahhüdünde Tahliye Tarihinin Belirtilmiş Olmalı
Tahliye taahhütnamesinde tahliye tarihinin açıkça belirtilmiş olması gerekmektedir. Bu husus her ne kadar 6570 sayılı Kanun’da açıkça düzenlenmemişse de Yargıtay kararları ile geçerlilik şartı haline gelmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 352. maddesinin birinci fıkrasında madde metninde açıkça tahliye taahhütnamesinde “belli bir tarih” bulunması hususu yer almaktadır. Yine, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 352. maddesinin birinci fıkrasında; “Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği halde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.Görüldüğü üzere, tahliye taahhütnamesinde tahliye tarihi açıkça belirlenmemişse o taahhütnamenin geçerliliğinden söz edilemeyecektir. Çünkü̈ tahliye tarihi belli olmadığı takdirde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 352. maddesinin birinci fıkrası uyarınca icraya başvurmak veya dava açmak mümkün olamayacaktır. Belli olan tahliye tarihinden itibaren bir ay içerisinde icra veya dava yoluna başvuru imkânı söz konusudur. Aksi takdirde tahliye tarihinin belirli olmaması bir aylık başvuru süresinin ne zamandan itibaren başlayacağı hususunda belirsizlik oluşturur. Dolayısıyla söz konusu düzenleme hukuki bir sonuç doğurmaz.
4. Tahliye Taahhüdü Kiralanan Teslim Edildikten Sonra Verilmiş Olmalı
Türk Borçlar Kanunun 352. maddesinin 1. fıkrasında yazılı tahliye taahhüdünün kiralananın tesliminden sonra verilmesinin gerektiği açıkça belirtilmiştir. Kiralananın tesliminden önce verilmiş̧ olan tahliye taahhütleri yasa gereği geçersiz olmaktadır. Bunun nedeni, farazi olarak kiralananın teslimi yapılana kadar kiraya verenin kiracıya karşı güçlü̈ durumda olduğunun ve kiracıya karşı baskı oluşturabileceğinin kabul edilmiş̧ olmasıdır. [21] Kira sözleşmesi kurulmadan veya kurulurken ya da kira sözleşmesi kurulmasına rağmen kiralanan teslim edilmeden yapılan tahliye taahhüdü̈ kiracının iradesinin serbest olmadığı (zor durumda veya baskı altında bulunulması nedeniyle verildiği) kabul edildiğinden kesin hükümsüzdür. [22] Bu şekilde kiracı konut veya işyeri ihtiyacı içinde baskıya maruz kalarak özgür iradesini kullanamadan taahhüdü vermiş olacaktır. Ancak ilk kira sözleşmesi yapıldıktan ve kiralanan teslim edildikten sonra, sözleşmenin devamı sırasında verilen tahliye taahhütleri geçerli olur; zira kiralanan teslim edildikten sonra kiracının böyle bir taahhüt altına girmesinde iradesinin serbest olduğu kabul edilir. [23] Türk Borçlar Kanunun 352. Maddesi ile üzerinde durulması istenen husus, taahhüdünün geçerliliği için kira sözleşmesinin kurulmasından sonra verilmiş̧ olmasının tek başına yeterli olmadığı, taşınmazın tesliminin de gerektiğidir. Az rastlanan bir durum olan kiralananın önce teslim edildiği; ancak yazılı kira sözleşmesinin sonradan yapıldığı durumlar mevcut olabilmektedir. Böyle durumlarda da yasa metninin amaçsa yorumu göz önüne alındığında kira sözleşmesinin içinde veya kira sözleşmesiyle birlikte alınan tahliye taahhütlerinin geçersiz olacağı sonucuna ulaşmak gerekir. Çünkü̈ bu durumda dahi tahliye taahhüdünün̈ veren kiracı, baskıya maruz kalmış̧ bir şekilde taahhüdü̈ vermiş̧ olacaktır.
II. SONUÇ
Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin düzenlemeler kiraya verenin mülkiyet hakkının kullanımını ilgilendirmektedir. Bu nedenle de konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı ve kiraya veren arasındaki haklar dengesine özen gösterilmelidir. 6570 sayılı Kanun’da belirtilen kira sözleşmesini sona erdirmeye yönelik hükümlerin kiracının tarafını tuttuğu ve kiracı lehine düzenlemeler getirdiği açıktır. Buna karşılık, kiracının bu korumayı, kötüye kullanmasının engellemesi amacıyla bazı durumlarda kiraya verene sözleşmeyi sona erdirme hakkı tanınmıştır. Bu çalışmada da kiraya verene sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirme hakkı tanıyan kiracıdan kaynaklanan nedenler arasında yer alan tahliye taahhüdü detaylı olarak incelenmiştir. Yazılı tahliye taahhüdü̈, kiraya verene kira sözleşmesini süreye bağlı olarak sona erdirme hakkı tanıyan bir hukuki işlemdir. Tahliye taahhüdünü alan kiraya veren, taahhüt tarihinden itibaren bir ay içinde dava veya icra takibi yoluyla kira sözleşmesini sona erdirmelidir. Bunun yanı sıra, tahliye taahhüdünün geçerli bir taahhüt niteliği taşıması da önemlidir. Bu nedenle, taahhüdünün geçerliliği için gerekli olan şekil ve içerik şartlarını taşıması gerekmektedir.
Av. Merve Çelik
Kaynakça:
1- M. Alper Gümüş, Yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kira Sözleşmesi, 2. Baskı,
İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s. 23; İnceoğlu, s. 9.
2- Aydın Zevkliler / K. Emre Gökyayla, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 14. Bası, Ankara,
Turhan Kitabevi, 2014, s. 202; Gümüş, s. 23
3- Eren Fikret, Borçlar hukuku Özel Hükümler, Ankara 2017 (Kısaltma: Özel Hükümler), s. 394;
4- Mustafa Özdoğan ve Tuba Oymak. Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları Kapsamı ve Uygulama Alanı, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt. 88, S. 2014/2, s.56; Murat Doğan. Konut ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinin Sona Ermesi, Ankara, 2011, s.30
5- Murat İnceoğlu. Kira Hukuku, Cilt. II, İstanbul, 2014, s.12; Aydın Zevkliler ve K. Emre Gökyayla. Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 11. Baskı, Ankara, 2010, s.200.
6- Konut ve Çatılı İşyeri Kiralarında Kiraya Verenin Gereksinimi, BÜHD, C.11, S. 137-138, İstanbul, Yıl 2016, s.35
7- Ural Çınar, Türk Borçlar Kanunu’nda Düzenlenen Kira Sözleşmelerinde Kira Bedelinin Ödenmemesi ve Hukukî Sonuçları, İstanbul 2014, s. 13-14.
8- Mustafa Alper Gümüş, “Yeni” 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kira Sözleşmesi, 2. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2012, s. 25.
9- Yavuz Cevdet/Acar Faruk/Özen Burak, Türk Borçlar Hukuk Özel Hükümler, 13. Bası, Beta, İstanbul 2014, s.592.
10- Mustafa Alper Gümüş, “Yeni” 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kira Sözleşmesi, 2. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2012, s. 326.
11- Murat Doğan, Konut ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinin Sona Ermesi, Adalet Yayınevi, Ankara 2011, s.185.
12- Murat Doğan, Konut ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinin Sona Ermesi, Adalet Yayınevi, Ankara 2011, s.169.
13- Mustafa Alper Gümüş, “Yeni” 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kira Sözleşmesi, 2. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2012, s. 326.
14- Haluk Burcuoğlu, Yargıtay Kararı Işığında 6570 Sayılı Yasa’ya Göre Kiracının Tahliye Edilmesi, Filiz Kitapevi, İstanbul 1993, s. 296
15- Haluk Burcuoğlu, Yargıtay Kararı Işığında 6570 Sayılı Yasa’ya Göre Kiracının Tahliye Edilmesi, Filiz Kitapevi, İstanbul 1993, s. 296
16- Y. 6. H.D. 08.03.2010 T., E. 2009/12238, K. 2010/2452
17- Y. 6. H.D. 09.10.1991 T., E. 1991/11123, K. 1991/11792
18- Aydoğdu Murat/Kahveci Nalan, Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri (Sözleşmeler Hukuku), 3. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara 2017, s.681.
19- Erdem Mehmet, “Konut ve Çatılı İşyeri Kiralarında Yazılı Tahliye Taahhüdünün Geçerlilik Şartları ve Özellikle Taahhüdün Kiralananın Tesliminden Sonra Verilmiş Olduğunun İspatı”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi, 2016, Cilt 11, Sayı 145-146, s. 485.
20- Haluk Burcuoğlu, Yargıtay Kararı Işığında 6570 Sayılı Yasa’ya Göre Kiracının Tahliye Edilmesi, Filiz Kitapevi, İstanbul 1993, s. 296
21- Yavuz Cevdet/Acar Faruk/Özen Burak, Türk Borçlar Hukuk Özel Hükümler, 13. Bası, Beta, İstanbul 2014, s.305.
22- Şenyüz Doğan, Borçlar Hukuk Genel ve Özel Hükümler, Bursa 2012, s. 332.
23- Günay Erhan, Konut ve Çatılı İşyeri Kiralarında Kira Tespiti ve Kira Sözleşmesinin Sona Erdirilmesi, Ankara 2017, s. 220.
Kaynak: Av. Merve Çelik İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.