Av. Gülden MEHMED
gulden@ozgunlaw.com
1. Genel Olarak
Sosyal devletin amacı sosyal bir devlet olarak ülkede yaşayan vatandaşlara daha iyi hizmetler sunulmasıdır. Bunun yanı sıra bir ülkenin de sosyal devlet olabilmesi için bazı önemli kriterleri de yerine getirmek gerekmektedir. Sosyal devletin oluşturulmasında bazı önemli kriterler bulunuyor. Buna göre devletlerin vatandaşlarına ekonomik ve sosyal haklarını gözeterek oluşturulan bir yönetim biçimi olarak bilinmektedir.
Sosyal devlet, toplumun tüm üyelerine onurlu bir yaşamın her zaman bir hak olarak sağlanması gerektiği fikrine dayanmaktadır. Bu hak onların müşterek servete olan katkılarına bakılmaksızın sağlanmalıdır. [1] Onurlu bir yaşamın toplumun tüm üyelerine bir hak olarak sağlanması fikri, sosyal devletin görev alanıyla yakından ilişkilidir. Sosyal devletin oldukça geniş olan görev alanı, genel olarak beş başlıkta toplanmaktadır. Bunlar: sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, gelirin yeniden dağıtımı ve sosyal refah hizmetleridir. [2]
Görüleceği üzere sosyal devlet kapsamında devlet sağlık hizmetini vatandaşına eksiksiz şekilde vermesi gerekmektedir. Ancak bazı durumlarda bazı ilaçlar devletçe karşılanmamaktadır. Bu durumda kişiler kendi imkanları ile ilaçları alıp tedavi olmaktadırlar. Bu durum sosyal devlet olma ilkesine aykırı olup olmayacağı hususu gündem gelmektedir.
Sağlık hizmetleri bireylerin yaşam kalitesini ve verimliliğini artırması sebebiyle nitelikli insan gücünün bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Nitekim, sağlık hizmetleri bireysel fayda sağlamakla birlikte tüm topluma sosyal fayda sağladığı için devletin sağlık hizmetlerinin üretiminde ve sunumunda aktif görev alması kaçınılmazdır. Bu nedenle sağlık harcamalarının kamu harcamaları içinde öncelikli bir yeri vardır. Bu sebeple de sosyal bir devletin sağlık hizmetini tüm vatandaşlarına eksiksiz vermesi gerekmektedir. Bu durum ilaçları da kapsamalıdır.
2. Yüksek Bedelli Kanser İlaçları Bedellerinin Kimin Tarafından Karşılaşacağı Hususu
Yukarıda kısaca sosyal devlet kavramından bahsettik. Günümüzde yaygınlaşan kanser hasatlığının ilaçları da oldukça maliyetlidir. Bu ilaçların SGK tarafından karşılanıp karşılanmayacağı sorusu akla gelmektedir. SGK tarafından belirlenen bir liste bulunmaktadır. SGK tarafından karşılanan ilaçlar bu listede bulunmaktadır. Ne yazık ki kanser hastaları için kullanılması gereken ve fiyatı oldukça maliyetli olan ilaçlar bu listede yer almamaktadır. Bu sebeple de SGK ilaçların ücretsiz verilmesi taleplerini reddetmektedir. Bu ret işleminden sonra kişinin dava açması gerekmektedir.
3. SGK Tarafından Karşılanmayan Kanser İlaçlarının Ücretsiz Verilmesi İçin İzlenmesi Gereken Yol
11/09/2014 tarihli Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64’üncü maddesi ile 5521 sayılı Kanunun 7’nci maddesine üçüncü fıkra olarak
“31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer Kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.”
hükmü eklenmiştir.
Bilindiği üzere dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2. maddesindeki kurala göre, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” şeklindeki düzenleme gereğince, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. Bu hüküm kapsamında kişi kanser ilaçlarının ücretsiz karşılanmasını istiyorsa öncelikle SGK’ya yazılı şekilde başvuru yapması gerekmektedir. Bu başvurusu reddedildikten sonra dava açabilir. SGK’ya başvuru bir dava şartıdır. Bu başvuru yapılmadan dava açılması halinde davanın usulden reddine karar verilecektir.
“…Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelere göre davacının, dava konusu faturalarla beraber herhangi bir başvurusunun olmadığı, faturalardan yaklaşık bir yıl kadar önce ilaçların reçete edildiği dönemde 18/04/2017 tarihinde BİMER’e başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
BİMER başvurusu yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye ve dava konusu uyuşmazlığa uygun kapsamda bir başvuru mahiyetinde değildir.
Eldeki dava 14/02/2018 tarihinde, 6552 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra açılmıştır. Davacı, tedavisinde kullanılan ilaçların bedelini istemiştir. Faturalarla usulüne uygun şekilde Kuruma başvuru olmamasına rağmen Mahkemece, davanın esasına girilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, 11/09/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine 3. fıkra olarak eklenen düzenleme gereği, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracaatın olması ve Kurum’ca müracaata konu istemin zımnen ya da açıkça reddedilmesi gerektiği dava şartı olarak düzenlenmiştir. Buna göre Mahkemeler dava açılmadan önce 5521 sayılı Kanunun 7/3 maddesine uygun bir şekilde, davaya konu istem hakkında, Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracaat ve Kurum tarafından bu müracaata konu istemin reddine ilişkin bir işlem veya eylem bulunup bulunmadığını araştırıp sonucuna göre karar vermek zorundadır. Dava açmadan önce kuruma başvuru yok ise 6100 sayılı HMK.’nın 115/2. maddesi uyarınca, 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine üçüncü fıkra olarak eklenen düzenleme doğrultusunda, dava, dava şartı yokluğundan usulden reddedilmelidir…” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Ankara BAM, 10. HD., E. 2019/783 K. 2020/600 T. 2.6.2020) [3]
4. İlaç Bedelinin Yüksek Olması ve Doktor Raporu İle İlacın Kullanımının Zorunlu Olması Durumunda Söz Konusu Kanser İlacının SGK Tarafından Karşılanması Gerekmektedir.
Anayasa’nın 65. Maddesi şu şekildedir;
“Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.
Bu düzenleme kapsamında ve ekonomik koşullar nedeniyle sosyal güvenlik hizmetlerinin finansmanın sağlanmasının önemli ve karmaşık bir sorun haline gelmesi sebebiyle kanser hastalarının, tedavide kullandıkları ilacın maliyetinin yüksek olduğu göz önüne alınarak SGK tarafından karşılanması gerekmektedir. Bu kapsamda SGK’nin liste dışındaki ilacı da karşılaması gerektiği açıktır.
Kişinin öncelikle bu ilacı kullanmaması sonucunda ciddi ve hızlı geri dönülmez zarar oluşacağını ispat ederek ihtiyatı tedbir talebinde bulunabilir. Bu durumu ispatlayamaz ise ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilecektir.
“ … bu aşamada, ilacın kullanılmaması halinde bu durumun davacının sağlığında ciddi, hızlı ve geri dönüşü olmayan bir bozulmaya ya da ölüme ya da yaşam beklentisinde ciddi azalmaya veya yoğun acıya sebep olacağı konusunda kanaat edinmeye elverişli ve tedbir kararı için dayanak alınacak yeterlikte bir belge dosyada bulunmadığı ve yaklaşık ispat koşulu yerine getirilmediği gibi talebin sonucu itibarıyla ihtiyati tedbirin mahiyetini aşacak ve davayı esastan çözecek nitelikte bulunduğu sonucuna varıldığından mahkemenin ihtiyatı tedbir talebinin reddine dair maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir…” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Ankara BAM, 11. HD., E. 2020/837 K. 2020/902 T. 7.7.2020) [4]
“…Dava konusu somut olayda ise, davacı tarafından X1 isimli ilacın ne kadar ne zaman kullanılacağına ilişkin reçete, hayati öneme haiz olduğuna dair sağlık kurulu raporunun dahi fiziki dosyada (aynı zamanda UYAP ortamındaki dosyasında) bulunmadığı göz önüne alındığında, adı geçen ilacın bedeli kurumca karşılanacak şekilde ve bir süre öngörülmeksizin kullanımı yönünde bir tedbir kararının verilemeyeceği, mahkeme kararının bu yönüyle yerinde olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir…” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Ankara BAM, 10. HD., E. 2020/550 K. 2020/512 T. 2.4.2020) [5]
Anayasa’nın 141/3 ve HMK’nın 297. maddeleri gereğince, tedbire ilişkin kararların da gerekçeli ve taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar yönünden, infazda tereddüde yol açmayacak açıklıkta olması gereği bulunmaktadır. (Yargıtay 21. H.D. 06.03.2013 t., 2013/3048 E.- 2013/4081 K.; 2013/3046 E.- 2013/4080 K.; 2013/3045 E.- 2013/4079K.)
Anayasa Mahkemesinin emsal nitelikte kabul edilebilecek 2020/23206 ve 2020/22945 başvuru numaralı kararlarında da belirtildiği üzere; ilaç bedelinin önce başvurucu tarafından ödenerek ilacın temin edilmesi ve sonrasında birtakım belgeler ile kuruma başvurması halinde bedelin başvurucuya geri ödenmesi şeklindeki uygulamanın başvurucunun hayatı ve sağlığı bakımından son derece önemli olan ilaca ulaşmasını ve tedaviye derhal başlamasını engellediği anlaşılmakla, ilaç bedelinin başvurucunun tedavisine derhal başlanmasını engelleyecek herhangi bir şarta bağlı olmaksızın yargılama süresince ödenmesi gerekir.
“…Dosya üzerinden yapılan incelemede; Dosyaya sunulan kayıt, belgeler, faturalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği, bu hastalığın türü ve tedavinin gideri gözetildiğinde ilacın Kurumca karşılanmamasının davacıda hayati tehlikeye yol açabileceği anlaşılmakla; İlk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, 6100 sayılı HMK ‘nın 389 ve devamı maddelerine göre ihtiyati tedbir niteliğinde olmak üzere X2 etkin maddeli (X1) isimli ilacın bedelinin kesinti yapılmaksızın takdiren teminatsız olmak üzere tedbir başvuru tarihi olan 08/07/2020 tarihinden itibaren tedbiren Kurum tarafından karşılanmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HMK nın 353/1-b.2 fıkrasına göre “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı taktirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, düzelterek yeniden esas hakkında”, duruşma yapılmaksızın karar verilir, düzenlemesine göre, buna ilişkin hükmün kaldırılarak hüküm kurulması gerektiği anlaşılmış olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….” (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Samsun BAM, 7. HD., E. 2020/1117 K. 2020/1490 T. 6.10.2020) [6]
Av. Gülden MEHMED
Kaynakça:
1. YILDIRIM, E. (2000), “Küreselleşme, Refah Devleti ve Risk Toplumu”, Veysel Bozkurt (ed.) Küreselleşmenin İnsani Yüzü, İstanbul: Alfa Basım Yayım, s.78.
2. ÖZDEMİR, S. (2004), “Refah Devleti ve Üstlendiği Temel Görevler Üzerine Bir İnceleme”, Alpay Hekimler (ed.), AB-Türkiye & Endüstri İlişkileri, İstanbul: Beta Basım Yayım, s. 598.
3. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Ankara BAM, 10. HD., E. 2019/783 K. 2020/600 T. 2.6.2020.
4. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Ankara BAM, 11. HD., E. 2020/837 K. 2020/902 T. 7.7.2020
5. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Ankara BAM, 10. HD., E. 2020/550 K. 2020/512 T. 2.4.2020
6. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Samsun BAM, 7. HD., E. 2020/1117 K. 2020/1490 T. 6.10.2020
Kaynak: : Av. Gülden MEHMED – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.