Ana Sayfa Çalışma Hayatı İşveren Vekilleri, İş Akdinin İşveren Tarafından Sona Erdirilmesi Durumunda İş Güvencesi Hükümlerinden...

    İşveren Vekilleri, İş Akdinin İşveren Tarafından Sona Erdirilmesi Durumunda İş Güvencesi Hükümlerinden Faydalanabilir mi?

    1602
    0

    KONU: Davacının İşveren Vekili Olarak Tanımlanabilmesi İçin İşyerinin Bütününü Sevk Ve İdare Yetkisi Dışında İşçiyi İşe Alma Ve İşten Çıkarma Yetkisinin De Olması Gerekmektedir. Mahkeme Tarafından Her Ne Kadar Davacının İmzasının Bulunduğu Çalışan ….’In İş Sözleşmesinin Karşılıklı Anlaşma İle Sona Erdirilmesi Hususunda Ki Belgede Davacının İşveren Sıfatıyla İmzası Bulunduğu Gerekçesiyle İşveren Vekili Olduğu Kabul Edilmişse De Davacı Tarafından Dosyaya Sunulan, Elektronik Posta Çıktısında, Yönetim Kurulunca Alınan Karar Gereği Bir Kısım İşçilerle İkale Sözleşmesi İmzalatılarak İş Sözleşmesinin Sona Erdirileceği Bildirilmiş Olup Davacının Bu İşlemi Bir Talimat İle Yaptığı, Uzun Süredir Bölge Koordinatörü Olmakla Dosya Kapsamında Bugüne Kadar İşçi Alıp Çıkardığına Dair Bir Belge Olmadığı Da Görülmüş, Davacının Fesih Tarihi İtibari İle İşveren Vekili Yardımcısı Olmadığı Ve İş Güvencesi Hükümlerinden Yararlanacağı Anlaşılmıştır. Davanın Esasına Girilerek Fesih İddiasının Araştırılması Gerekirken Davanın Reddine Karar Verilmesi Hatalıdır.

    İLGİLİ KANUN MADDESİ
    4857/md.18,21

    DAVA:
    Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
    Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
    Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin işverence haklı sebebe dayanılmaksızın feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve müvekkilinin işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.

    DAVALI İSTEMİNİN ÖZETİ:
    Davalı vekili, davacının işveren vekili konumunda olduğunu bu sebeple iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

    MAHKEME KARARI ÖZETİ:
    Mahkemece, davacının işveren vekili olması nedeni ile iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağından davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ:
    Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    GEREKÇE:
    4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir.
    İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.

    İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18. madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Dairemizin uygulaması bu yöndedir.
    Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta, davacının davalı işverenlikte ….. olarak çalıştığı görülmekle davacının işletmenin bütününde değil belirli bir bölgede görevli olduğu, bu kapsamda işletmenin bütününü sevk ve idare yetkisinin olmadığı, görev tanımı ve şirketin organizasyon şemasından açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının işveren vekili olarak tanımlanabilmesi için işyerinin bütününü sevk ve idare yetkisi dışında işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisinin de olması gerekmektedir. Mahkeme tarafından her ne kadar davacının imzasının bulunduğu çalışan ….’ın iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşma ile sona erdirilmesi hususunda ki belgede davacının işveren sıfatıyla imzası bulunduğu gerekçesiyle işveren vekili olduğu kabul edilmişse de davacı tarafından dosyaya sunulan, elektronik posta çıktısında, Yönetim Kurulunca alınan karar gereği bir kısım işçilerle ikale sözleşmesi imzalatılarak iş sözleşmesinin sona erdirileceği bildirilmiş olup davacının bu işlemi bir talimat ile yaptığı, uzun süredir bölge koordinatörü olmakla dosya kapsamında bugüne kadar işçi alıp çıkardığına dair bir belge olmadığı da görülmüş, davacının fesih tarihi itibari ile işveren vekili yardımcısı olmadığı ve iş güvencesi hükümlerinden yararlanacağı anlaşılmıştır. Davanın esasına girilerek fesih iddiasının araştırılması gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

    SONUÇ
    Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Kaynak: Yargıtay-22. Hukuk Dairesi-E. 2016/4051-K. 2016/7657-T. 14.03.2016

    Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.

    Önceki İçerikKamu Kurumlarınca Personele Sağlanan Hizmetler İçin KDV Hesaplanır mı?
    Sonraki İçerikİş Sözleşmesinin Feshedileceğinin İşçiye Önceden Tebliğ Edilmesi Halinde İş Akdine Son Verilebilir mi?

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz