6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 400 ile 405.maddeleri arasında delil tespiti düzenlenmiştir. Hukuki koruma tedbirlerinden biri olan delil tespiti davadan önce açılabileceği, dava açıldıktan sonra da istenebilmektedir.
Bir davanın kazanılması, tarafların hukuki yargılanmaları sonucu lehlerine hüküm alabilmeleri, haklarını dayandırdıkları iddia ve savunmaları ispat edebilmelerine bağlıdır. İspat, yargılama hukukunun en temel kavramlarından biri olmuştur. Dava yoluyla lehine karar tesis ettirmek isteyen davacı, dava dilekçesinde dayandığı vakıaların gerçek olduğunu ispatlamalıdır. Buna karşılık davalı tarafta cevap dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz ve savunmalarını dayandırdığı vakıaların doğruluğunu ispatlamalıdır.
Kural olarak dava sürecinde mahkemeye ibraz edilen deliller tahkikat aşamasında incelenmektedir. Ancak pratikte mahkemelerin iş yükünün fazla olması sebebiyle bazen ön inceleme aşamasının tamamlanıp tahkikat aşamasına geçilmesi çok uzun sürebilmektedir.
Bazı hallerde bu sürelerin beklenmesi delillerin varlığını tehlikeye sokabilmektedir.
HMK m.400’de taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir denmek suretiyle delil tespitinin davanın açılmasından önce veya dava açılmışsa delillerin incelenmesi aşamasına gelininceye kadar istenebileceği belirtilmiştir. Bu yönüyle delil tespitinde delillerin ya da mevcut durumun korunması amaçlandığından dava olarak değil, bağlı olduğu davayla ilgili usuli bir işlem olarak adlandırılmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise delil tespiti isteme hukuki yararın varlığına bağlanmıştır. Kanunda hukuki yararın varlığı, kanunda öngörülen haller dışında delilin hemen tespit edilmemesi halinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimali olması durumunda kabul edilmiştir.
Yani delil tespitinin istenebilmesi iki şartın varlığına bağlanmıştır. Birincisi inceleme aşamasına gelmemiş delillerin tespiti istenebilir. Ikinci olarak da hukuki yararın varlığı gerekir. Hukuk Genel Kurul kararında da ancak inceleme sırası gelmemiş olan delillerin tespitinin istenebileceği belirtilmiştir.
Gelişen teknolojiyle birlikte artık deliller de sanal ortamda mevcudiyet kazanabilmekte ve mevcudiyetini devam ettirebilmektedir. Ancak internetin doğası gereği kayıtların her an silinebilmesi, kaldırılması veya değiştirilebilmesi sebebiyle internet siteleri de mahkeme aracılığıyla delil tespitine konu olabilmektedirler.
Internet sitelerinin açık adreslerinin bildirilmesi suretiyle elektronik ortamda bilirkişi marifetiyle tespitinin yapılması mahkemeden istenebilmektedir. Kanuni düzenlemelerde de engel bir hal bulunmayıp, günümüzde çok yaygın kullanımı olan internet sitelerinin delil tespitine konu olması kaçınılmazdır.
Internet sitelerinin değiştirilebilmeleri, üzerlerinde oynama yapılabiliyor olması, bir sitenin görünür halindeki resim, yazı gibi içerilerin kod değiştirme suretiyle anlık değişikliklerin yapılıyor olabilmesi gibi çeşitli sebeplerle delillerin vasıf ve mevcudiyetlerini yitirme olasılıkları vardır. İnternet sitesindeki tüm veriler ve bilgiler ortadan kaldırılması ve değiştirilmesi diğer delillere nazaran çok daha kolaydır. Bu değiştirme veya kaldırmalar kötü niyetli olabileceği gibi, hayatın normal akışına uygun, kasıt veya ihmale dayanmayan, internet ortamının doğasından kaynaklanan durumlarda da söz konusu olabilir.
Delil tespitinin konusunu maddi vakıaların oluşturduğu düşünüldüğünde internet sitelerinin delil tespitine konu edilebilmeleri, dahası ileride açılacak veya açılmış olan davada ispat hukuku açısından önemli rol oynayacağını kabul etmek gerekir.
Delil Delil tespitinde görevli ve yetkili mahkeme hususunda açıklık getirilmiştir. HMK m.401/1 hükmü ile henüz esas dava açılmadan önce görev ve yetki esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenebileceği düzenlenmiştir. Esas dava açılmadan önce talep edilen delil tespitinde yetki itirazında bulunabilme hakkı bulunmakta iken esas hakkında açılan davada ise, delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez. Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.
Tespit büyük ölçüde bilirkişi marifetiyle gerçekleştirilecek olup, internet servis sağlayıcılarının, alt yapı sunan aracıların veya diğer her türlü aracı kuruluşun belge ve kayıtları da istenebilir. Tüm bu kayıt ve belgelerin mahkemenin kararı ile bilirkişi marifetiyle kayıt altına alınarak bir rapor şeklinde sunulacaktır.
Detaylı Bilgi İçin; Avukat Esra Melis İstikbal m.istikbal@ozgunlaw.com
Kaynakça:
1. Akyol Aslan, Leyla: Medeni Usul Hukukunda Delil Tespiti, Ankara-2011.
2.Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara-2011.
3.Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku , Ankara-2011
4.Yılmaz, Ejder: Geçici Hukukî Himaye Tedbirleri, C.I, C.II, Ankara 2001
5.Göksu, Mustafa: Hukuk Yargılamasında Elektronik Delil Doktora Tezi, Ankara 2010
Kaynak: ozgunlaw.com
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.