Hititler
veya Etiler Medeniyeti
Antik Çağ’da Anadolu coğrafyasında devlet kurmuş önemli uygarlıklardan biridir. Kullandıkları dil Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer almaktadır.
MÖ 2000 yıllarında Anadolu’ya göç ederek yerli Hatti beylikleri üzerinde hakimiyet kurdukları bilinmektedir. Başkentleri Hattuşaş’dır.Ve şu an Hattuşaş Boğazköy ve Boğazkale olarak
Kökenleri
Hint-Avrupa dil ailesine mensup olduklarından dolayı genel kabul Avrupa kökenli bir topluluk oldukları yönündedir. 1930’larda Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde ortaya atılan Türk Tarih Tezi’ne göre ise bir Türk medeniyetidir. Bilimsel çevrelerde ise Türk Tarih Tezi; romantik ve milliyetçi yönlerinin olduğu savlarıyla eleştirilmiştir. Tarihçi ve araştırmacı Sinan Meydan, Batının 19. yüzyıldaki arkeolojik kazı çalışmalarından sonra Hititler gibi medeniyetleri Avrupa kökenli kabul edip sahiplendiğini ve Hititlerin Türk olduğu tezinin Batı merkezli tarihe karşı bir başkaldırış olduğunu belirtmiştir.
Tarihçe
Anadolu Yarımadası’nın bugün için bilinen en eski adı Hattuşaş Ülkesi idi ve bu topraklar 1500 yıl boyunca Hatti Ülkesi olarak bilindi. Bu isim o kadar yerleşmişti ki Anadolu’yu istila eden Hititler bile yeni yurtlarından söz ederken Hatti Ülkesi ismini kullanmışlardır. Oysa sonradan yine çivi yazılı tabletlerden öğrenildiğine göre, söz konusu Hint-Avrupalı halk kendini Nesice konuşan Nesililer olarak anıyordu. Ancak Hitit biçimindeki adlandırma, Eskiçağ tarihi çevrelerinde yaygın kabul gördüğü için bu adlandırmayı değiştirmek hayli güç oldu. Zaten filologlar söz konusu Hint-Avrupalı kavim için Hatti sözcüğünü olduğu gibi almayıp, onun Ahd-i Atik’de zikredilen “Heth” ve “Hittim” şeklinden esinlenerek Almanca Die Hethiter, İngilizce The Hittites, Fransızca Les Hittites ve İtalyanca Gli Ittiti deyimlerini türetmişlerdir. Türkçede ise önceleri Eti sözcüğü kullanılmış, sonrasında ise Hitit deyimi yerleşmiştir.
Anadolu’ya geliş yönleri hakkındaki teoriler arasında, Kafkasya üzerinden, Çanakkale Boğazı’ndan ya da Karadeniz’den geldikleri yönünde görüşler ağırlıktadır. Genel kabul edilen görüş, Kafkasya üzerinden Anadolu’ya geldikleri yönündedir. İlk yerleşim yerleri ise Hattuşaş’dır. Pithana’nın oğlu Anitta zamanında başkentleri Neşa (Kaniş-Kültepe) olmuştur. Anitta, Hitit krallığının başkenti olan Hattuşaş’ı (Boğazköy), çok büyük hazineleri olduğunu tahmin ederek kuşatmış fakat şehirde herhangi bir şey bulamayınca kızarak şehri tamamen yakıp yıkmış ve ünlü lanetini savurmuştur: “Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuşaş’ı yeniden iskân ederse gökyüzünün (Fırtına Tanrısı’nın) laneti üzerinde olsun.” Daha sonra Anitta’nın soyundan gelen torunu Hattuşaş’ı bu kez Hitit krallığının başkenti yapacak ve kendisine de “Hattuşili” adını verecektir. Hattuşaş antik kalıntıları bugün UNESCO’nun Dünya Kültür Mirasları listesinde yer almaktadır. Hititler yerli halkın ekonomik ve kültürel etkilerinden etkilenerek dil ve dinlerini benimsemiş ve ırklarını Hatti ırkının içinde eritmişlerdir.
Hititler, Asurluların Anadolu’dan çıkmak zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna’dır. Başkenti ise Hattuşaş’dır. (Boğazkale). Hitit tarihi MÖ 1650 – MÖ 1450 Eski Krallık Devri ve MÖ 1450 – MÖ 1200 İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hitit Devleti’nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır. Hattiler’e ait olmasına rağmen Hitit Güneş Kursu olarak anılan törensel nesne, Hititlerin sembolü kabul edilir.
Hitit Siyasi Tarihi
MÖ 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir. Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır. M.Ö 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve Orta Karadeniz Bölümü’nde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler’di.
Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir. MÖ 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu’ya MÖ 3. binin son yıllarında, 2. binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititler’in Anadolu’ya Kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.
Hitit Beylikler Dönemi
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır. Asur ticaret kolonilerinin geç evresinde (MÖ 1800- MÖ 1730) Kuşşara Kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline Nesice adını veren Kaniş/Neşa’yı zaptedip krallığın ilk merkezi yaptılar. MÖ 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hatti Kralı Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır: “Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş’u yeniden iskân ederse gökyüzünün (Fırtına Tanrısı’nın) laneti üzerinde olsun.”
Eski Krallık
Hattuşaş MÖ 17. yüzyılın ikinci yarısında, Hitit Kralı I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçildi. Eski Hitit Devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, Kuzey Suriye ve Yukarı Fırat bölgesinde Hurri Ülkesi’ne karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit krallarına bir Dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi. Ancak, I. Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü. Hantili’den sonra tahta geçen I. Zidanta ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler. Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, Güney ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki diğer bölgeleri yeniden Mitanni Krallığı’na kaptırdı. Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı.
Orta Krallık
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini Orta Krallık adı verilen dönem izler. Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin kuzeydeki amansız düşmanı Kaşkalar ile de baş etmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan bölgelere ve Kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I. Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır.
I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’daki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya’nın bazı bölgelerini Hitit Krallığı’na katmıştır. Kaşkalar ile savaşmış, Ugarit Kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır’da Tutankhamon’un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilmiş, Karkamış’ı alarak Mitanni Krallığı’na son vermiştir. II. Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.
Büyük Krallık Dönemi
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen XXI. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’Büyük Kral’’ olarak hüküm sürmüştür. Onun küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da vali olarak hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. Bu dönemde Muvattalli sarayını, Tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli zamanında Orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititler’in anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı. Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’na yol açtı.(MÖ 1280)
Günümüzde Mısır’daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri görülmektedir. Kabartmalara II. Ramses’in Hitit Kralı II. Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşlik etmektedir. Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş Kalesi Hitit denetiminde kalmıştır.
Büyük Kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir. O, başkenti Tarhuntaşşa’dan, yeniden Hattuşa’ya taşımıştır. Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ndan bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve Babil hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma’dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır. Antlaşma Hattuşa’da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak Ramesseum’da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış antlaşması, Hattuşili’ nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile Ege’deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu güçlendirmiştir.
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III. Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi. Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine Prens IV. Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra, Tarhuntaşşa Kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II. Muvattali’nin oğlu olarak hanedandan gelen krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış Kralı ile aynı düzeyde yer verilmiştir.
Hitit İmparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV. Tuthaliya’nın oğlu II. Şuppiluliuma, başgösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa’da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II. Şuppiluliuma’nın askeri birliklerinin Orta ve Güneybatı Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’da da hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi yazılı belgeler de, Kargamış Kralı ve doğrudan Büyük Kral tarafından denetlenen Alaşiya (Kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir.
Çöküş ve Geç Hitit Beylikler Dönemi
Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 1200’den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar başgöstermiştir. Hitit Devleti’nin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir. Çöküş konusundaki bir diğer görüş de 1200 yıllarında batıdan gelen ve Deniz Kavimleri diye adlandırılan toplulukların istilasıdır. İmparatorluk sonrası dönemde hitit kültürü, beylikler ve şehir devletleri tarafından bir süre daha devam ettirilmiştir.
Hitit İmparatorluğu’nun yapısı
Hitit Devleti, Kral ve üyeleri kraliyet ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdu. Yönetimin politik organı Pankuş’tur (İmparatorluk Meclisi). Herhangi bir politik sorun olduğunda Pankuş Kral tarafından çağırılmaktaydı. Pankuş kralı bile denetleme yetkisine sahipti; yani Pankuş, kralın kararları hakkında söz sahibi bir kurul ve böylelikle de onun mutlak hakimiyetinin tek denetleyicisiydi. Pankuşlarda yönetim hakkında kararlar alınıp oy birliğine sunulurdu. Pankuşlar ilk olarak Hititlerde yapılan bir imparatorluk meclisidir. Pankuşlarda gerekli ağır gereksiz hafif ceza verilmez. Pankuş yönetiminde (imparatorluk meclisinde) herkes eşit haklara sahip olmaksızın her insan özgürce fikirlerini dile getirebilir. Pankuş , zamanla yetkileri kısıtlanarak danışma meclisi haline gelmiştir.
Yazı ve dil
Hititçe, bugüne kadar bilinen en eski Hint-Avrupa dilidir. Hitit İmparatorluğu’nda bunun dışında Luvi ve Pala dillerinde olduğu gibi Hititçe ile az veya çok akraba olan başka diller de kullanılmaktaydı. Luvice’nin dinsel konularda önemi vardı. Bu dillerle beraber Hititçe, diğer Hint-Avrupa dillerinden kelime hazînesi açısından kısmen farklı olan Hint-Avrupa dillerinin Anadolu kolunu oluşturmaktaydı.
Bunun yanında farklı yazılar da kullanımdaydı. Resmi diplomatik yazışmaları ve saray arşivleri Asur (Akad) çivi yazısıyla yazılırken kayalardaki kabartmalar ve yazıtlar için Luvi Hiyeroglifi denilen yazı kullanılırdı. Bugün, bu harflerle yazılan dilin bir Luvice lehçesi olduğu bilinmektedir. Hurrice de önemli bir diplomatik yazışma diliydi ve bilhassa Mittani İmparatorluğu’yla yapılan yazışmalarda kullanılırdı. Hitit çivi yazısının dili Friedrich Hrozny tarafından 1915’te çözülmüş, Luvi hiyeroglif yazısının 1940’lı yıllarda başlayan çözülmesinde ise Helmuth Theodor Bossert’in büyük katkısı olmuştur.
Hitit Dini
Hitit dini çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır. Hititler’de tanrılar, tıpkı insanlar gibidir. Fiziksel şekilleri insan gibi olduğu kadar ruhen de onlarla aynı olup insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak ihmal edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezâlandırmaya hazırdırlar. Bir Hitit metni, insanlarla tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve tanrı-insan ilişkilerini bey-hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir.
Hitit devletinin panteonu, Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur. Hitit devletinin başlangıcından îtibâren baş tanrı, fırtına tanrısı Teşup’tur. Kozmik dönemi (kâinatı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini koruyan O’dur. Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir.
Kadeş Savaşı ve Barış Antlaşması
MÖ 1274 tarihinde II. Ramses ile II. Muvatalli arasında Kadeş önünde büyük bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış, Kadeş şehri Hititlere kalmıştır.
Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, II. Muvatalli öldürülmüştür. Antlaşma, onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından imzalanmıştır. (MÖ 1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır. Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin (Tavananna) mührü de vardır. Anlaşmaya Amor’un sevgilisi II. Ramses ve kralların büyüğü III. Hattuşili gibi övgülerle başlar. Anlaşma müttefiklik, kardeşlik ve saldırmazlık anlaşmasıdır. Anlaşmaya göre kaçakların öldürülmemesi karşılığında birbirlerine teslimine karar verilmiştir. Anlaşmayı körükleyen ise Asur tehlikesinin gelişmesidir. Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır. Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Kadeş antlaşmasının Hattuşaş’da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır.
Yönetim Merkezi
Anadolu’da ilk kez organize devlet kuran Hititlerin başkenti olan Boğazköy (Hattuşaş), dağlık-engebeli bir arazi kurulmuş olup Çorum’a uzaklığı 82 km’dir. Boğazköy’ün gerçek tarihi MÖ 1900’den az sonra başlar. Geç Hitit ve Asur belgelerinden öğrendiğimize göre Boğazköy; Hattuştu ve Pijusti adlı krallarla son bulan bir hanedanlığın merkezi idi. MÖ 19. ve 18. yüzyılda Hitit öncesi’deki dönemde Boğazköy’de, Hattiler ve Asurlu tüccarlar da konaklamaktaydılar. Şehirde Asurlu tüccarların ticaret yaptıkları “karum” denilen bir pazar yeri bulunmaktaydı.
Boğazköy, MÖ 1200 yıllarına kadar Hititler’in başkenti olma özelliğini korumuştur. İlk Hitit kralı olarak Hattuşaş’lı anlamına gelen Hattuşili’yi görüyoruz.
Kentin asıl merkezini büyük kale teşkil eder. Büyük kalenin kuzeybatı yamacında Hitit İmparatorluk dönemine ait özel evler ile Büyük Mabed’in yer aldığı “aşağı şehir” bulunmaktadır. Şehrin güney kısmını teşkil eden “yukarı şehir”; MÖ 13. yüzyıl kralları tarafından yapılmış sandık şeklindeki surlarla çevrilmiştir. Bu surda Kral Kapısı, Potern, Sfenskli Kapı, Aslanlı Kapı yer almaktadır. Yukarı şehir içinde Yenice kale ve Sarıkale tahkim edilmiş olarak yapılmıştır.
Hitit Krallığı; MÖ 1200’deki Deniz Kavmi Göçleri sonunda Trak asıllı kavimlerin baskıları sonucu yıkılmış olup, dolayısıyla Boğazköy de başkent olma özelliğini kaybetmiştir. MÖ 750 yılında Friglerin yerleşimine sahne olmuştur. Hellenistik çağda ise Boğazköy; büyükçe bir yerleşim alanı olamaktan öte gidememiştir. Bizans çağında da iskan edildikten sonra Boğazköy’e 18. yüzyılda bugünkü sakinleri yerleşmiştir.
Antik Hattuşa harabeleri ile Yazılıkaya Açık Hava Mabedi birer açık hava müzesi olarak önem taşımakta olup, ayrıca; Milli Park projesi kapsamına alınmış ve Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.
Hitit kralları
- Pithana – MÖ 18 ya da 17’nci yüzyıl.
- Anitta—Pithana’nın oğlu—MÖ 18 yüzyıl (en fazla)
- Labarna—Bilinen ilk Hitit kralı—MÖ 1680-1650
- I. Hattuşili—Labarna’nın evlatlık oğlu—MÖ 1650-1620
- I. Murşili—I. Hattuşili’nin büyük oğlu veya torunu—MÖ 1620-1590
- Hantili—I. Murşili’nin kayınbiraderi—MÖ 1590-1560
- I. Zidanta—Hantili’nin damadı—MÖ 1560-1550
- Ammuna—Zidanta’nın oğlu—MÖ 1550-1530
- I. Huzziya—Ammuna’nın oğlu(?) — MÖ 1530-1525
- Telepinu—I. Huzziya’nın kayınbiraderi—MÖ 1525-1500
- Tahurvaili —
- Alluvamna—Telipinu’nun damadı —
- II. Hantili—Alluvamna’nın oğlu(?) —
- II. Zidanta —
- II. Huzziya —
- I. Muvatalli —
- I. Tuthaliya—II. Huzziya’nın torunu (?) — MÖ 1400-?
- I. Arnuvanda—I. Tuthaliya’nın damadı —
- II. Tuthaliya—I. Arnuvanda’nın oğlu —
- Genç Tuthaliya (?) — II. Tuthaliya’nın oğlu — (?)
- II. Hattuşili (?)
- I. Şuppiluliuma—II. Tuthaliya’nın oğlu—MÖ 1350-1322
- II. Arnuvanda—I. Şuppiluliuma’nın oğlu—MÖ 1322-1321
- II. Murşili—I. Şuppiluliuma’nın oğlu—MÖ 1321-1295
- II. Muvatalli—II. Murşili’nin oğlu—MÖ 1295-1272
- III. Murşili—II. Muvatalli’nin oğlu—MÖ 1272-1267
- III. Hattuşili—II. Murşili’nin oğlu—MÖ 1267-1237
- IV. Tuthaliya—III. Hattuşili’nin oğlu—MÖ 1237-1209
- Kurunta (?) — II. Muvatalli’nin oğlu
- III. Arnuvanda—IV. Tuthaliya’nın oğlu—MÖ 1209-1207
- II. Şuppiluliuma—IV. Tuthaliya’nın oğlu—MÖ 1207-1180