Bankaların “erken kapama komisyonu” adı ile ticari kredilere uyguladıkları “kredi erken kapama cezası” uzun yıllardır pek çok şirket bakımından oldukça zorlayıcı sonuçlara yol açan bir uygulamadır.
Şimdiye kadar bankaların müşterilerine uyguladıkları komisyon oranları arasında bir tutarlık veya bankalar arasında bir uygulama birliği ortaya çıkmadığı gibi; bu hususu yargıya taşıyan pek banka müşterisi de Yargıtay’ın bir içtihat birliği sağlayamamış olması dolayısı ile olumsuz kararlarla karşılaşmıştır.
Öyle ki, Yargıtay’ın ve İstinaf Mahkemelerinin aynı hukuk dairelerinden, aynı dönem kapatılmış kredilere ilişkin görülen davalarda dahi farklı kararlar tesis etmiş olması, uzun bir süredir ticari kredi kullanan ve bu kredileri erken kapatan banka müşterilerini mağdur edecek şekilde banka uygulamalarının oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Tüketici kredilerinde ana para borcunun en fazla %2’si oranında komisyon ücreti tahsil olunabileceği şeklinde yerleşik içtihatlarının ise, ticari kredilerin Türk Ticaret Kanunu ile korunan “faiz serbestisi” kapsamında kalacağından bahisle ticari kredilere uygulanamayacağı sıklıkla dile getirilmiş ve bu nedenle pek çok işletme ana para borcunun % 15- %20’sine ulaşan oranlarda komisyon ödemek durumunda bırakılmıştır. Bu durumda özellikle finansal borçlarını yapılandırma çabasındaki küçük ve orta ölçekli iş yerleri bakımından zorlayıcı olmuştur.
10 Şubat 2020 tarih ve 31035 sayılı Resmi Gazete’de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından “2020/4 Sayılı Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” (“Tebliğ”) ile ilk kez bu hususta yasal bir düzenlemeye gidilerek, daha önce ticari krediler için olabildiğine açık bırakılan bu hususta kayda değer bir sınırlamaya gidilmiştir.
Bu yazımızda, bankalarca ticari kredilerin erken kapatılması nedeni ile tahsil edilen “erken kapama komisyonlarının” yerleşik uygulaması ve getirilen düzenlemeye ilişkin yorumlarımız sizlerle paylaşılacaktır.
Genel olarak “Erken Kapama Komisyonu” Uygulaması ;
Erken kapama komisyonu, genel olarak, bankalarca müşterinin kredinin ödeme planı dışında toplu ödeme yapması sebebi ile bankanın “faiz gelirlerinin düşmesinden” dolayı yaşayacakları kaybın giderilmesine ilişkin bir “ceza” uygulaması olarak ifade edilebilir.
Esasında, erken kapama komisyonunu gerekli kılan amaç bankanın belirli bir ödeme planı içerisinde, belirli bir faiz oranı ile planlanarak müşteriye ödediği bedelleri, vadesinden önce tahsil etmiş olması nedeni ile, bu bedelleri bir başka müşterisine kullandırırken yaşayacağı faiz kaybının giderilmesidir. Yani , erken kapama komisyonun temeli bir “faiz kaybının” var olup olmadığına dayanmaktadır.
Ne var ki, uygulamada müşterilerden “bankanın faiz kaybı olup olmadığına bakılmaksızın” tamamen tek taraflı olarak bankanın belirlediği oranlarda erken kapama komisyon ücreti tahsil edildiği bilinmektedir.
Esasında bu durum temelde bir “Borçlar Hukuku” sözleşmesi olan kredi sözleşmelerinin Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan Genel İşlem Şartlarına uygunluğu bakımından oldukça tartışmalı bir konudur.
Keza Türk Borçlar Kanunu’nun 20 ila 25. Maddeleri arasında düzenlenen Genel İşlem Koşullarıı “emredici” nitelikte hükümlerdir ve Kanuna göre Genel işlem koşullarının tabi olduğu geçerlilik kuralları, bunlara aykırılığın yaptırımları ve Genel işlem koşullarının yorumlanması gibi kanunların açıklığa kavuşturulması amacıyla, bütün sözleşmeleri kapsayacak emredici genel hükümler şeklinde düzenlenmesi zorunlu görülmüştür.
Keza Genel İşlem Koşulları uyarınca; “Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.” (TBK 20. Madde).
Türk Borçlar Kanunun “Değiştirme yasağı” başlıklı 24. Maddesinde ise, “Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılacağı” hemen devamında ; “Sözleşmelere Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamayacağı” düzenlemiştir.
Bu anlamda, uygulamada erken kapama anında belirlenen erken kapama komisyonunun sözleşmenin başında belirlenebilir olmama niteliği ve kredi alan bakımından sözleşme koşullarındaki “ağırlaştırıcı” etkisi değerlendirildiğinde, tüm bu durumlar Kanunun emredici hükümleri ile korunun Genel İşlem Koşulları ile bağdaşmadığı söylenebilecektir.
Ne var ki, Yargıtay’ın pek çok kararında tarafların tacir olması hali ticari krediler bakımından oldukça geniş ve müşteri açısından bağlayıcı biçimde yorumlanmış ve bu komisyon ücretlerinin Borçlar Kanunu genel işlem koşulları çerçevesinde yorumlanması sıklıkla göz ardı edilmiştir.
Keza, erken kapama komisyonlarının uzun yıllardır devam eden bir “uygulama” olduğu, açılan davalarda dosyaların çoğunlukla sektörün içinde bu uygulamaya alışık “ bankacı” bilirkişilerin incelemesine bırakılması da dava dosyalarında davacı müşteriler açısından bir dezavantaj olmuş ve bu komisyon ücretlerinin hukuki değerlendirilmesi yeteri kadar yapılamamıştır.
Unutulmamalıdır ki, kredi veren olarak müşteri karşısında daha güçlü konumda bulunan bankaların tüm yetkiyi tamamen kendi elinde tutabildiği hususları, çerçeve sözleşme niteliğinde karşımıza çıkan Genel Kredi Sözleşmelerine dercedebilmektedir.
Bu bağlamda 6098 sayılı Yasanın 20-25. Maddeleri arasında genel işlem koşullarını konu alan hüküm gerekçelerine bakıldığında da, sözleşmenin güçlü tarafını oluşturan kredi kuruluşlarına karşı müşterinin zayıf konumunu güçlendirebilmek, menfaat dengesini sağlayabilmek bakımından oldukça önem arz etmektedir.
Erken Kapama Komisyonları hakkında “yargıdaki” kafa karışıklığı
Erken kapama komisyon ücretlerinin hukuki değerlendirmesi yukarıdaki şekilde yapılabilecek olmakla birlikte bu konuda 10 Şubat tarihli Tebliğ öncesinde bir yasal düzenlemeye gidilmemiştir.
Bununla birlikte, bu konunun Tüketici Kredileri bakımından değerlendirilmesi ve yasalaşması ise çok daha önce Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile yasal çerçeveye alınmıştır.
Tüketicinin Korunması Kanunu’nun 37. Maddesi erken ödeme cezasının yasal dayanağını oluşturmaktadır. Erken ödeme başlıklı bu maddeye göre:
(1) Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, konut finansmanı borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde, konut finansmanı kuruluşu, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlüdür.
(2) Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken olarak belirlenmesi hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez.
Görüldüğü gibi erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemeyeceği düzenlenmiş ve bu madde ile erken ödeme komisyonun azami sınırı Kanun ile sabit hale getirilmiştir.
Tüketiciler bakımından geçerli olan bu durum Yargıtay’ın bazı kararlarında ticari kredilere de sirayet ettirilmiş ve verilen kararlarda azami %2 sınırı emsal alınarak uygulanmıştır. Keza Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.03.2013 tarih 2012/5789 E. 2013/5376 K. Sayılı ilamında;
“bankanın erken ödeme cezası oranının tek taraflı olarak belirleyeceği belirtilmiş ise de bu durumun TMK’nın 2 ve BK’nın 19-20 madde hükümleri uyarınca dürüstlük kuralına ve ekonomik kişilik haklarına uygun olması gerektiği uzun vadeli ve faizi sabit kredilerin banka için riskli olduğu dava konusu kredinin ise bu anlamda bankaya daha az riskli bulunduğu ticari ve tüketici kredilerine ilişkin emsal banka uygulamalarındaki rayiç oranlar dikkate alındığında %2 ‘lik konut kredisine paralel oranda alınacak erken ödeme komisyonu’nun makul ve hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 15.901,77 ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
karar verilmiş olup kararından da erken kapama komisyonu adı altında ancak %2 lik bir faiz oranının tahsil edilebileceği açıkça hüküm altına alınmıştır.
Aynı şekilde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/438 Esas 2014/2892 Karar sayılı 19.2.2014 tarihli kararında “Konut kredilerinde uygulanan % 2 erken ödeme komisyonunun ticari kredilerde de Medeni Kanunun 2. Maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” uyarınca uygulanması gerekeceği” yönünde karar tesis ederek
“konut kredilerinde bankanın talep edebileceği erken ödeme komisyonunun yasal olarak en fazla %2’ye kadar olup, ticari kredilerde böyle bir hüküm bulunmamakla birlikte bu oranın ticari kredilere MK’nın 2. maddesi gereği uygulanması gerektiği, davalı tarafından 2011 yılı için TCMB’ye bildirilen erken kapama komisyonu oranın da % 2 olduğu, buna rağmen davalı banka tarafından alınan %9,5 oranında erken kapama komisyonun fahiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulü”
gerektiğine hükmetmiştir.
Ne var ki, aynı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bu hususta farklı yönlerde içtihatları mevcuttur. Örneğin Bu Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2012/1771 Esas 2013/15679 Karar sayılı ve 16/09/2013 tarihli kararında;
“Mahkemece diğer bankalardan aynı dönemde uygulanan erken ödeme komisyonu oranı sorulup buna göre bir uygulama yapılmak gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından kararın davacı yararına bozulmasına “
karar verilmiştir.
Keza son yıllarda verilen pek çok karar da bu yönde olmuş ve %2 lik azami sınır ticari krediler için dikkate alınmayarak “emsal bankalarca aynı türden kredilere uygulanan komisyon oranları” nın dava konusu edilen komisyon oranları karşılaştırılması neticesinde komisyon ücretinin “fahiş olup olmadığı” değerlendirilmiştir.
Ne var ki Yargıtay 11. Hukuk dairesi yakın zamanda bu konudaki görüşünü de değiştirerek
Davalı Bankanın erken kapama tarihi itibarı ile diğer müşterilerine kredi tahsis ederken uyguladığı faiz oranlarının dikkate alınarak karar verilmesi ve bu amaçla davalı bankaca dosyaya ibraz edilen kredi sözleşmeleri gözetilip (…) davalı bankanın uyguladığı komisyon oranının sözleşmeye uygun olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği
şeklinde karar vermiştir. (Yargıtay 11. H.D. 2018/749 E. 2019/6023 K. sayılı 01/10/2019 tarihli kararı)
Netice itibarı ile ortaya çıkan bu durum zaten belirsiz olan “erken kapama komisyonu” na ilişkin inceleme yöntemini daha da belirsiz hale getirmiştir.
Kaldı ki, bir dava içerisinde davalı sıfatıyla yer alan ve menfaati doğrudan etkilenen bankanın kullandırmış olduğu krediler arasından “seçerek” dosyaya sunmuş olduğu emsal kredi sözleşmelerinin yargılama açısından “delil” olma niteliği de adil yargılanma hakkı bakımından da tartışmalı bir husustur.
Bununla birlikte halihazırda yerel mahkemelerce “diğer bankalardan alınan komisyon oranlarının emsal alınması” suretiyle verilen pek çok karar ile ilgili olarak onama kararı verilmeye de devam etmekte olup bu davalarla ilgili güncel durumun takip ve tespitini yapmak dahi neredeyse imkansız hale gelmiştir.
10 Şubat 2020 Tarihli Tebliğ Sonrası Durumun Değerlendirilmesi
10 Şubat 2020 tarih ve 31035 sayılı Resmi Gazete’de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından “2020/4 Sayılı Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” (“Tebliğ”) yayımlanmıştır.
Merkez Bankasının internet sitesinde yapılan basın duyurusunda özetle;
Yapılan kapsamlı değerlendirmeler sonucunda; bankalarca ticari müşterilere sunulacak ürün veya hizmetler karşılığı alınabilecek ücretlerin tür ve niteliklerinin, azami miktar ya da oranlarının ve bunlara ilişkin standartların belirlenerek, tahsil edilen ücretlerin daha şeffaf, anlaşılır ve karşılaştırılabilir olmasını sağlamak üzere düzenleme yapılması uygun görüldüğü ve Tebliğin bu amaçla düzenlendiği
belirtilmiştir.
Tebliğe göre, tebliğ ile sınırlanan ücretlere ilişkin tutarlar ve oranlar üst sınır niteliğinde olup, uygulanacak ücretler ve oranların rekabetçi piyasa şartları ve bankalar ile ticari müşteriler arasındaki iş ilişkisi çerçevesinde belirlenecektir.
Tebliğin işbu yazımızı ilgilendirir en önemli maddesi ise “KAPAMA” başlıklı 11. Maddesidir.
Söz konusu madde aynen; MADDE 11 – (1) Kredinin bir ya da birden fazla taksit ödemesinin vadesinden önce yapılması veya kredi borcunun tamamının erken ödenmesi durumunda, banka ticari müşteriden erken ödeme ücreti talep edebilir.
(2) Ticari müşterinin vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunduğu veya kredi borcunun tamamını erken ödediği hâllerde, banka erken ödenen miktara göre tahakkuk etmeyen tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirimleri yapmakla yükümlüdür.
(3) Ticari müşterinin kredinin tamamı için erken ödeme talebinde bulunması halinde bankalar bu talebi kabul etmek zorundadır. Ticari müşterilerden alınabilecek erken ödeme ücreti, gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve ticari müşteriler tarafından bankaya erken ödenen tutarın, kalan vadesi yirmi dört ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi yirmi dört ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Faiz oranının değişken olarak belirlenmesi hâlinde bu müşterilerden erken ödeme ücreti talep edilemez.
şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere tebliğ ile erken kapama komisyonuna ilişkin kapsamlı bir uygulamaya gidilmiş ve ticari kredi müşterileri de “tüketiciler” ile benzer şekilde koruma altına alınmıştır.
Bu kapsamda Ticari müşterilerden alınabilecek erken ödeme ücretinin “gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve ticari müşteriler tarafından bankaya erken ödenen tutarın, kalan vadesi yirmi dört ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi yirmi dört ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemeyeceği” açıkça düzenlenmiştir.
İşte bu noktada asıl soru, söz konusu düzenlemenin halen çelişkili kararlara gebe bulunan uyuşmazlıklarda nasıl uygulanacağı olmuştur.
10 Şubat tarihli Tebliğ’de , düzenlemenin yürürlük tarihinin 1 Mart 2020 tarihi olduğu belirtilmiş ise de bu hususta 29 Şubat 2020 tarihli tarihli 31054 Sayılı resmi gazetede yer alan 2020/5 sayılı Tebliğ ile değişikliğe gidilmiş ve Tebliğin, 1 ila 4 üncü, 15 inci, 20 nci ve 22 nci maddeleri 1/3/2020 tarihinde, diğer hükümleri ise 1/4/2020 tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir.
Bununla birlikte tebliğin “İntibak” başlıklı 22. Maddesinde ; “Tebliğ hükümlerinin Tebliğ yürürlük tarihinden önce kurulmuş sözleşmelere Tebliğin yürürlük tarihinden sonra gerçekleştirilecek işlemler bakımından da uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.
Bu hükümden Tebliğin yönetmelik öncesi imzalanan tüm sözleşmelere uygulanabileceği açıkça söylenebilir. Ne var ki maddede yer alan tebliğin “yürürlük tarihinden sonra gerçekleştirilecek işlemler bakımından uygulanacağı” ifadesi nedeni ile yürürlük tarihi öncesinde tahsil edilen erken kapama komisyonlarının akıbeti yine açıklığa kavuşturulmamıştır.
Bununla birlikte, halihazırda erken kapama komisyon ücretlerinin Medeni Kanunun 2. Maddesi kapsamında tüketici kredilerine kıyasen uygulanması yönünde de pek çok Yargıtay kararı varken, yeni yapılan düzenlemenin devam etmekte olan yargılamalarda ne şekilde değerlendirileceği ayrı bir merak konusudur.
Özetle, yıllardır devam etmekte olan ticari kredilerde tahsil olunan “erken kapama komisyonlarının” sınırının ve bankanın uygulama serbestisinin ne olduğu sorunu, Tebliğ ile birlikte bundan sonrası için açıklığa kavuşturulmuş olsa da; devam etmekte olan uyuşmazlıkların ne şekilde sonuçlanacağı sorusunun bir süre daha kesin olarak cevaplanamayacağı anlaşılmaktadır.
Av. Semra Gürçal
Kaynakça:
10 Şubat 2020 Tarihli 31035 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan “Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ” (Sayı: 2020/4)
20 Şubat 2020 Tarihli 31054 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan “Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ” (Sayı: 2020/4)’De Değişiklik
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.03.2013 tarih 2012/5789 E. 2013/5376 K. Sayılı ilamı
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/438 Esas 2014/2892 Karar sayılı 19.2.2014 tarihli ilamı
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2012/1771 Esas 2013/15679 Karar sayılı ve 16/09/2013 tarihli ilamı
Yargıtay 11. H.D. 2018/749 E. 2019/6023 K. sayılı 01/10/2019 tarihli ilamı
Kaynak: Av. Semra Gürçal – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. 09.03.2020
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.