Stj. Av. Öykü Kaygusuz
info@ozgunlaw.com
Türk Medeni Kanunu uyarınca eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine ve korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunması değer artış payı olarak adlandırılmaktadır. Mal rejimleri hukukunda, bir eşin diğer eşe ait mal üzerindeki katkısının varlığı özünde bir alacak hakkı yaratma bağlamında, hukuken aynı düzeyde ve nitelikte değerlendirilmektedir. Zira diğer eşin mülkiyetindeki bir malın edinilmesi, iyileştirilmesi veya korunması sırasında katkılarda bulunmuş eşe, yaptığı her bir katkı oranını karşılayan parasal değerin tazmin edilmesini sağlaması, yasal düzenleme ile ulaşılmak istenen normatif bir amaçtır.
Değer artış payının varlığını ortaya çıkaran unsurları, yasal düzenlemeden hareketle şu biçimde sıralamak mümkündür:
1) Eşin yaptığı katkının malvarlıksal değer taşıması;
2) Katkının bir bağışlama değil de karşı edim alacağı elde etme kastıyla yapılmış olması;
3) Eşin bu katkısı karşılığında diğer eşten hiç ya da uygun bir karşılık almamış bulunması;
4) Katkıdan sonra diğer eşin malvarlığında daha sonra ortaya çıkan konjonktüre bağlı değişik piyasa koşulları sonucunda değer artışı görülmesi
5) Eşler arasında bu katkı payı alacağından vazgeçmeyi konu alan bir anlaşmanın yapılmamış olması. [1]
Esasen değer artış payı, yapılan katkının kendisi değildir. Katkı yapıldıktan sonra malın değer kazanması durumunda, değer artışının katkıya yansıyan kısmı değer artış payı olsa gerekir.
Örneğin, 20.000 TL değerindeki kişisel mala 10.000 TL katkı sağlanmış olsa, bu haliyle mal 30.000 TL edecektir. Katkı payı 1/3 oranındadır. Malın tasfiye sırasında 60.000 TL değerinde olması durumunda, değer artış payı 60.000 TL’nin 1/3’ü, yani 20.000 TL olacaktır. Esasen bu miktarın 10.000 TL kısmı katkıdır, geri kalan 10.000 TL kısmı değer artışıdır. Bu nedenle değer artış payı adı altında hem katkı hem de değer artışı birlikte değerlendirilmekte, bunda da bir sakınca görülmemektedir. [2]
Bir eş diğer eşin malı edinmesi esnasında katkı sağlar ise, değer artış alacağını elde edebilecektir. Edinilmiş bir malın sonradan borcunun ödenmesi aynı neticeyi doğurmayacaktır.
Bir görüşe göre ise, başlangıçtaki katkı ile sonraki katkı işlevsellik açısından ve ekonomik açıdan aynı rolü oynuyorsa, sonraki katkı açısından da değer artış payının gerçekleşebileceğini kabul etmek gerekir. Değer artış payı adı altında, katkının yapıldığı gün ile tasfiye günü arasındaki (piyasadaki) değer yönünden olumlu farklılığın belli bir oranı katkıda bulunan eşe döndürülmektedir.
Değer artış alacağına sahip olan bir eşin, aynı zamanda diğer eşin katılma alacağının borçlusu konumu ya da tam tersi bir durum da söz konusu olabilir. İşte, yasa koyucu, her bir eşin, hem artık değere katılma alacağının borçlusu hem de değer artış payı alacağının alacaklısı olması durumlarında, bu alacakları yasal takas işlemine tabi tutmuştur. Bu gibi durumlarda, eşler arasındaki karşılıklı alacakların yasa gereği takas işlemine konu edilmesi söz konusudur (TMK m. 236).
İsviçre Federal Mahkemesi’nin BGE 138 III 150 içtihadına konu olan olayda eşler ½ oranında paylı mülkiyet ilişkisini benimsedikleri bir taşınmaz edinmişlerdir. Bu taşınmazın edinilmesi için kadın bir miktar kendi kişisel malından vermiş, kalan miktar için ise eşler birlikte kredi çekmişlerdir. Federal Mahkeme kararında, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi eşlerin bir taşınmazı edinirken paylı mülkiyeti (½ pay oranında) benimsemeleri durumunda, değer artışını yarı yarıya paylaşmak istedikleri sonucuna varmıştır. Federal Mahkeme, bu kararında taşınmazın edinilmesinde eşlerin ne kadar finansal katkısının bulunduğunu gözetmemiştir. Ayrıca Federal Mahkeme’ye göre, taşınmazın edinilmesi için sadece eşlerden biri kendisine ait malvarlığını yani edinilmiş malını veya kişisel malını ya da her iki mal kesimini de kullanmış olsa bile, eşler değer artışını yarı yarıya bölüşmelidir. Federal Mahkeme, kararında, eşya hukukunun paylı mülkiyete ilişkin hükümlerini dikkate aldığını özellikle belirtmiştir. [3] Federal Mahkeme’nin anılan içtihadı haklı olarak doktrinde eleştiri konusu yapılmıştır. Doktrine göre bu içtihatta paylı mülkiyet, edinilmiş mallara katılma rejimi dikkate alınmaksızın paylaştırılmıştır. Federal Mahkeme, içtihadında, mal rejiminin temel ilkelerinden ayrılmış ve özellikle değer artış payının finansal katılım ilişkisine göre belirlenmesini düzenleyen değer artış payı hükmünü dikkate almamıştır. Dolayısıyla doktrinde, söz konusu içtihat, eşya hukuku sistemi ile mal rejimi hukuku sisteminin birbirine karıştırıldığı yönünde eleştirilmiştir.
Paylı mülkiyete konu mal bakımından ise, tasfiye esnasında paylı mülkiyetin giderilmesi talebi ile birlikte değer artış payı alacağının da talep edilmesi uygun olur. Böylece paylı mülkiyetin paylaştırılması esnasında, tarafların bu mal bakımından değer artış payı alacağı ve borcu da tespit edilir.
Fakat belirtmek gerekir ki değer artış payının tasfiye esnasında paylı mülkiyetin paylaştırılması kapsamında hesaplanmaması onun daha sonra ayrı bir dava ile talep edilebilmesine engel değildir. [4]
Değer artış payı konusunda tartışmalı olan önemli bir husus ise değer artış payının hangi andaki değere göre hesaplanarak takdir edileceğidir. “Değer artış payı alacağı” davasına konu malın edinildiği, katkı yapıldığı ileri sürülen tarih 01.01.2002 tarihinden sonra olmalıdır.
Değer artış payı alacağı davasında katkı oranı ile malın tasfiye tarihindeki (karara en yakın tarih) sürüm değeri çarpılmak sureti ile değer artış payı alacağı miktar olarak belirlenecektir. [5] Bir diğer yazara göre ise değer artışı, katkıda bulunulan malın başlangıçtaki değeri (mal ve mala yapılan tüm katkılara dahil olarak) ile değer artış payının hesaplandığı tasfiye anındaki malın kural olarak sürüm değeri (son değer) arasındaki farktır. [6]
Yargıtay kararlarında da değer artış payının belirlenip davacının katkı oranının tespit edildiği, bunu takiben malın tasfiye tarihideki değeri esas alınarak değer artış payı belirlendiği görülebilmektedir. [7]
Öyle ki Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’ 2016/605 sayılı kararında:
“Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır. (227/1, 235/1. md). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.” denmektedir.
Malın değerinin ekonomik dalgalanmalara bağlı artması halinde TMK 227 hükmü uygulama alanı bulur. TMK 227. maddesinin 1. fıkrasında açıkça “tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışından” söz edilmekte; hatta TMK 227/2’de malın mal rejiminin sona ermesinden önce elden çıkması halinde bile tasfiye sırasındaki “hakkaniyet değerinden” söz edilmektedir. Katkıda bulunulan mal, daha önce elden çıkartıldı ise, davacının alacağı hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak belirlenecektir.
Kanun koyucu, diğer eşe herhangi bir karşılık almaksızın destek olan eşin, bu desteğinin değer artışındaki karşılığını almasını ve mağdur edilmemesini değer artış payı kurumu ile sağlamayı amaçlamaktadır. Bu sebeple, İsviçre hukukunda yer alan düzenlemeler de göz önünde bulundurularak bu amaca en iyi hizmet edecek şekilde bir sistem benimsenmiştir.
Stj. Av. Öykü Kaygusuz
Kaynakça:
1. Doç. Dr. Mehmet DEMİR Türk Medeni Kanunu’na Göre Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Değer Artış Payı ve Denkleştirme Alacağı, TBB Dergisi
2. HAUSHEER/GEISER/KOBEL, s. 186, Nr. 12.96
3. BGE 138 III 150 (Almanca çevirisi için bkz. GRAF, s. 693)
4. BGE 141 III 53 (Almanca çevirisi için bkz. HÄNNI-FISCHER, s. 610)
5. Mustafa ŞİMŞEK Uygulamada Mal Rejimi Davaları Marital Property Cases in Practice 1, TBB Dergisi
6. Doç. Dr. Zafer ZEYTİN, Yasal Mal Rejiminde Katkı Alacağı ve Değer Artış Payı Alacağı İlişkisi, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 10 Sayı: 36(299-317)
7. Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, T: 25.12.2007, E: 2007/1097, K: 2007/17749
ZEYTİN, Zafer, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi. Seçkin Yayıncılık.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Kapsamında Eşlerin Paylı Mülkiyetlerinde Bulunan Malların Edinilmesine Yaptıkları Katkı Bakımından Değer Artış Payı Alacağı, Neslihan AKÇA.
Kaynak: Stj. Av. Öykü Kaygusuz – İçerik, Özgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.