Erol TÜRK
Avukat
eturk@3ehukuk.com
Özet: Borç ilişkilerinde taraf değişiklikleriyle ilgili olarak alacağın devri -temlik -konusunda yazdığımız makale Lebib Yalkın mevzuat dergisinin Eylül 2013 tarihli sayısında yayınlanmıştı. Bu makalemizde borç ilişkilerinde taraf değişikliğinin diğer bir türü olan borcun naklini, borcun üçüncü şahıs tarafından üstlenilmesini, yani borçlunun borçtan kurtarılmasını, kısaca borçlunun değişmesini inceleyeceğiz.
1-Yasal düzenleme:
Mevcut bir borç ilişkisinde borçlunun değişmesi, borcun üstlenilmesi Türk Borçlar kanununun 195 ile 203 ci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Borcun üstlenilmesinde, alacaklı ile borcu üstlenen üçüncü şahıs arasında yapılan bir sözleşme ile asıl borçlunun borçtan kurtarılması hedeflenmektedir. Borcu üstlenen üçüncü kişi mevcut borç ilişkisi içinde artık yeni borçlu olmaktadır. Dolayısıyla yapılan işlem yenilik doğuran hukuki bir işlemdir. Alacaklı ile borcu üstlenen üçüncü şahıs arasında yapılan işlemin en önemli sonucu, dar anlamda borcun pasif süjesi değişmekte, dolayısıyla alacaklının asıl borçluya edimin yerine getirmesi için başvurma imkânı ortadan kalkmaktadır. Bu işlemden sonra borcun ifasından artık yalnızca borcu üstlenen yeni borçlu sorumlu olacaktır. (1)
2-Borcun iç üstlenilmesi:
Borcun iç yüklenilmesi, üçüncü bir şahsın borçlu ile yaptığı bir sözleşmede onu alacaklıya karşı olan borcundan kurtarmayı taahhüt etmesini ifade eder. Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmektedir. Borcun iç yüklenilmesi kanunda özel bir şekle bağlanmamıştır. Kısaca borçlu ile üçüncü şahıs arasında bir sözleşme yapılır ve bu sözleşmede üçüncü şahıs borçluya ben sizi alacaklınıza karşı olan borcunuzdan kurtaracağım şeklinde bir taahhütte bulunursa, borcun iç yüklenilmesi gerçekleşmiş olur. Böyle bir taahhüt üçüncü şahıs ile alacaklı arasında hukuki bir kurmak için yeterli değildir. Burada sadece borçlu ile üçüncü arasında kurulan bir hukuki ilişki vardır. Borçlu alacaklı karşısında borçlu olmaya devam edecektir. Üçüncü şahıs borçlunun borcunu alacaklıya ödeyerek borçluyu borçtan kurtarabileceği gibi, alacaklı ile bir sözleşme yaparak ta borçlunun borcunu üstlenebilir. Bu durumda borcun dış yüklenilmesi söz konusu olur.
Borcun iç yüklenilmesi bir edim karşılığı yapılmışsa borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez. Borcun iç yüklenilmesinde edim sırasını taraflar kararlaştırmışlarsa bu sıra izlenir. Örneğin protokole bağlı bir boşanma davasında davalı eşin boşanmayı kabul etmesinden sonra davacı eş davalının kredi borcunu ödeme taahhüdünde bulunmuşsa edim sırası önce boşanmanın kabulü olarak kabul edilecektir. Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, üstlendiği borcu bizzat ifa ederek borçluyu borcundan kurtarma yükümlüğü altına girmektedir. Borcu üstlenen üçüncü şahıs, asıl borçlunun vaktinden önce yaptığı ödeme tutarından sorumludur. Taksitlendirilmiş borçlarda vaktinden önce yapılan toptan ödemeden sorumlu tutulamaz.
Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir. Güvencenin gösterilmemesi, borcun üstlenilmesi sözleşmesinin feshine esas olabilir. Borçlu borcunu vadesinden önce öderse bu takdirde borcu üstlenen borçludan aldığı edimi geri vermekle yükümlü olur. Borcu üstlenen üçüncü şahıs, borcun vadesi geldiği halde taahhüdünü yerine getirmezse bu durumda borçlu doğan bütün zararlarının giderilmesini üçüncü şahıstan isteyebileceği gibi yapılan sözleşmeyi de feshedebilir. (2)
Alacağın temlikinde borç değişmediği halde alacaklı değişmekte, borcun üstlenilmesinde ise borç değişmediği halde borçlu değişmektedir.(3)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 25.02.2014 tarihinde: asıl borçlunun taksitle ödenmesi gereken borcunu vaktinden önce ödemekle, normal ödeme süresine kadar işleyecek faizden kurtulmuş olur. Kendi rızasıyla yaptığı ödeme sebebiyle, kurtulduğu faiz yükünden borcu üstlenen üçüncü şahısın sorumlu tutulamayacağına karar vermiştir. (4)
3-Borcun dış üstlenilmesi:
Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur. Gerçek anlamda borcun üstlenilmesi, üçüncü bir şahsın alacaklı ile sözleşme yaparak, asıl borçlunun yerine geçmesinden ibarettir. Böylece borcun pasif süjesi değişmekte ve eski alacaklı borçlu olmaktan çıkmaktadır. Borcun nakli, asıl borçluyu borçtan kurtaran, onun yerine üçüncü bir şahsın-borcu üstlenenin- geçmesini sağlayan bir sözleşmeyle olmaktadır. Bu sözleşme üçüncü şahısla alacaklı arasında yapılmaktadır. Alacalı ile üçüncü şahıs arasında yapılan böyle bir sözleşmede borçlunun rızası aranmaz.(5)
Borcun nakli, borç aynı kaldığı halde, borçlunun değişmesini öngören ve alacaklı ile borcu devralan arasında yapılan bir sözleşmedir. Borcun nakli, mevcut borca katılmadan veya kefaletten farklıdır. Çünkü ne mevcut borca katılma ne de kefalet asıl borçluyu borçtan kurtarmaz. Borcun naklinde ise amaç eski borçlunun borçtan kurtulması ve yerine üçüncü şahsın geçmesidir. Yapılan sözleşmede tarafların iradeleri bu yönde açık olmalıdır. Üçüncü şahsın sadece borcu ödemeyi taahhüt etmesi yeterli değildir. Sözleşmede tarafların iradelerinin asıl borçluyu borçtan kurtarmaya yönelmiş olduğuna dair beyanlar olmalıdır. (6)
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 25.05.2016 tarihinde: Alacaklı ile kefiller arasında yapılan borcun taksitlendirilmesine ilişkin protokol, sadece kefiller tarafından imzalandığı için, sözleşmenin tarafları hakkında hüküm ve sonuç doğurur. Asıl kredi borçlusu, sözleşmenin tarafı değildir. Kredi borcunu ödeyen kefilin asıl borçluya rücu hakkı vardır. Alacaklı ile kefiller arasında yapılan borcun nakli ve kefillerin ibrasına yönelik sözleşmenin tarafı olmayan asıl borçlu yönünden sonuç doğurmaz şeklinde karar vermiştir.(7)
4-Borcun dış üstlenilmesinde iç ilişkinin rolü:
Borcun dış üstlenilmesinde, borcu üstlenen üçüncü şahısla borçlu arasında önceden bir sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Açık bir ifadeyle, borcun nakli için üçüncü şahsın borçluya önceden borçtan kurtarma taahhüdünde bulunup bulunmaması önemli değildir. Üçüncü şahısla borçlu arasında hiçbir iç münasebet veya sözleşmeden doğan bir ilişki olmasa bile borcun nakli mümkün olabilir. Çünkü borcun nakli için alacaklı ile üçüncü şahıs arasında sözleşme yapılması yeterlidir. Ancak sözleşmenin asıl borçlunun borcunu ortadan kaldırmak ve üçüncü şahsın onun yerine geçmek amacıyla yapılması şarttır. (8)
5-Borcun dış üstlenilmesinde icap ve kabulün rolü:
a-İcap:
Üçüncü şahısla alacaklıdan herhangi biri, usulüne uygun olarak diğerine borcun nakli hakkında öneri yapabilir. Borcun iç üstlenilmesi hakkında borçlu ile üçüncü şahıs arasında bir anlaşma ve bu anlaşma alacaklı tarafa bildirilmişse sadece bu bildirim bile usulüne uygun bir icap olarak kabul edilir. Kısaca iç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir. Alacaklının öneriyi kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.
Borcun üstlenilmesine ilişkin öneri alacaklı tarafından her zaman kabul edilebilir. Ancak, üstlenen veya önceki borçlu, kabul için bir süre koyabilir. Alacaklı bu sürenin bitimine kadar susarsa, öneri reddedilmiş sayılır. Önerinin alacaklı tarafından kabul edilmesinden önce yeni bir iç üstlenme sözleşmesi yapılır ve bu ikinci üstlenmeye ilişkin olarak alacaklıya öneride bulunulursa, ilk öneride bulunan, önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.
Borcun iç üstlenilmesi hakkında borçlu ile üçüncü şahıs arasında bir anlaşma varsa ve bu anlaşma alacaklıya bildirilmişse, bu bildirim kural olarak bir icap olarak kabul edilir. Bu bildirimin mutlaka üçüncü şahıs tarafından yapılması gerekmez. Üçüncü şahsın izni ile borçlu tarafından yapılan bildirim de icap olarak kabul edilir. İcap ister üçüncü şahıs tarafından ve isterse alacaklı tarafından yapılmış olsun yazılı şekle tabi değildir. Üçüncü şahıs veya borçlu, alacaklıya icabın kabulü için bir süre tayin edebilir ve bu süreyle bağlıdır.
b-Kabul:
Alacaklının kendisine yapılan icabı kabul etmesi ya açık olur, ya da durumun özelliğinden anlaşılır. Alacaklı ihtirazı kayıt ileri sürmeden borcun ödenmesini kabul eder veya başka bir işleme rıza gösterirse borcun naklini kabul etmiş sayılır.
Burada şu noktaya açıklık getirelim. Alacaklıya öneri götüren icapta bulunan üçüncü şahıs, bu öneriyle birlikte veya daha sonra borcun tamamını ödemişse, bu takdirde borcun nakli anlaşması veya önerinin kabulünden bahsedilemez. Ödeme yapılmış, borçlu borcundan kurtulmuştur. Ödemenin kısmi yapılması veya işlemiş faize ilişkin bulunması halinde alacaklının icabı-öneriyi- kabul ettiğinden bahsedebiliriz. (9)
6-Borçlunun değişmesinin sonuçları:
Borcun dış üstlenilmesinin en önemli hukuki sonucu eski borçlunun borçtan kurtulmuş olmasıdır. Borcun dış üstlenilmesiyle borçlu değişmekte ve eski borçlu alacaklıya olan borçtan kurtulmaktadır. Kısaca alacaklı bundan böyle borcun ödenmesini artık eski borçludan değil, borcu üstlenen yeni borçludan isteyecektir.
Ancak borçlu değişmiş olsa bile, alacaklının borçlunun kişiliğine özgü olanlar dışındaki bağlı hakları saklı kalır. Borçlu, borcun güvencesi olarak teminat göstermişse, rehin veya ipotek vermişse bu güvenceler borcun nakli ile birlikte devam eder. Bununla birlikte borcun güvencesi olarak rehin veren üçüncü kişinin ve kefilin sorumlulukları, ancak onların borcun üstlenilmesine yazılı olarak rıza göstermeleri hâlinde devam eder.
Bir borcun naklini kabul, önceden verilen bir izin tarzında olabileceği gibi, borcun naklinden sonraki bir izin tarzında da olabilir. Ancak borcun naklinden sonraki izin yeni bir kefalete tekabül edebileceği için, kefalet için öngörülen yazılı şekle uymak gerekecektir. (10)
Yargıtay 15.HD. 03.05.2016 tarihinde:
Borcun naklini borcun iç yüklenilmesi ve borcun dış yüklenilmesi olarak ayırmak gerekir. Borcun iç yüklenilmesi; asıl borçlu ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade eder. Böyle bir sözleşmenin geçerliliği herhangi bir şekle tabi olmadığı gibi, alacaklı bakımından sonuç doğurabilmesi için ise alacaklının açık muvafakati gerekmektedir.
Borcun dış yüklenilmesi ise, alacaklı ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade etmektedir. Borcun dış yüklenilmesinin gerçekleşmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi yeterli olup, geçerliliği için herhangi bir şekil şartına gerek yoktur.
Şu halde, borcu nakil alan üçüncü kişinin icabının alacaklı tarafından kabul edilmesiyle borcun nakli sözleşmesi kurulur. Alacaklının kabulü açıkça olabileceği gibi zımni de olabilir. Borcun yüklenilmesi, borç ilişkisinde taraf değişimine yol açan hukuksal bir kurumdur.
Borcun yüklenilmesinde, borç ilişkisinin konusu değişmediği halde, taraflarında bir değişim meydana gelmektedir. Borcu üstlenen kişi, alacaklı ile borcun dış yüklenmesini yaptığı anda, artık asıl borçlu borçtan kurtulur, onun yerini borcu yüklenen kişi alır. Buna göre, borcu üstlenen kişi borçluya karşı borcun iç yüklenilmesi anlaşmasından doğan edimini, alacaklı ile borcun dış yüklenilmesi anlaşmasını yaptığı anda ifa etmiş olur. Bu itibarla, borcun dış yüklenilmesi sözleşmesinin kurulmasından sonra alacaklı alacağını ancak, borcu yüklenen üçüncü kişiden isteyebilir, borcu nakleden asıl borçludan isteyemez şeklinde karar vermiştir. (11)
7-Borcu üstlenenin savunmaları:
Üstlenilen borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı, yeni borçluya geçer. Eski borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği savunmaları bundan böyle yeni borçlu alacaklıya karşı ileri sürebilecektir.
Dış üstlenme sözleşmesinden aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz. Bu nedenle, eski borçlunun alacağına dayanarak takas talebinde bulunamaz.
Yeni borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez. Eğer yeni borçlu ile alacaklı arasında yapılan borcun dış üstlenilmesi sözleşmesinden önce, eski ve yeni borçlular arasında borcun iç üstlenilmesi kurulmuşsa bu ilişki alacaklıyı ilgilendirmeyeceği için yeni borçlunun eski borçluya karşı sahip bulunduğu savunmaları alacaklıya karşı kullanamayacaktır. (12)
Borcun sebebine, doğumuna, varlığına veya konusuna ilişkin savunmaları yeni borçlu da ileri sürebilecektir. Örneğin, eski borçlunun hukuki ehliyetinin bulunmadığını, esasen borcun eski borçlu tarafından ödendiğini, alacaklının borçluya yeni bir ödeme vadesi verdiğini, alacaklının kendi karşılıklı taahhüdünü henüz eski borçluya ifa etmediğini ileri sürebilecektir. Borç ilişkisinin hukuken geçerli sayılmayan nedenlere dayandığını ileri sürebilecektir. Hata, hile, gabin gibi sakatlıkların varlığı halinde borç doğmamış kabul edilir. Ancak yeni borçlu bu sebeplerin varlığını önceden bildiği halde borcu üstlenmişse artık bu savunmaları ileri süremeyecektir.
Şu halde eski borçlunun yeni borçluya karşı iç münasebetten doğan taahhüdünü ifa etmemiş olması, iç münasebette ait sözleşmenin batıl olması, eski borçlunun yeni borçluya hile yapmış olması iyi niyetli alacaklıyı ilgilendirmez.
Bundan başka, borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz hâle gelmesinde ve alacaklının zarara uğramasında kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklı, önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir sebeple uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir.
8-Borcun üstlenilmesinin iptali:
Alacaklı ile üçüncü şahıs arasında yapılan borcun üstlenilmesi sözleşmesi batılsa veya herhangi bir irade sakatlığı yüzünde ortadan kaldırılmışsa bu durumda eski borçlunun borçluluğu sanki borcun üstlenilmesi sözleşmesi yapılmamış gibi devam eder. Yasal düzenleme de böyledir. Dış üstlenme sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse, iyi niyetli üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün bağlı borçlarıyla birlikte varlığını sürdürür.
Bundan başka, borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz hâle gelmesinde ve alacaklının zarara uğramasında kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklı, önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir sebeple uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir. Burada söz konusu olan zarar menfi zarardır. (13)
9-Borca katılma:
Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir. Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
10-Bir Malvarlığının veya işletmenin devri:
Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.
Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.
Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir.
Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, iki yıllık süre işlemeye başlamaz.
Bir malvarlığını veya işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse devir işlemini alacaklılara ihbar veya gazete ilanı ile duyurmak zorundadır. Bu ihbar ve duyuru ile birlikte malvarlığının veya işletmenin borçlarından iki yıl müddetle sorumlu olur.
Bir malvarlığının veya ticari işletmenin devrinden sonra borcun nakli iki safhada tamamlanır. Önce devredenle devralan arasında bir devir işleminin gerçekleşmesi sonra da devir işleminin alacaklılara ilan ve ihbar yoluyla duyurulması.
Birinci safha malvarlığı içinde yer alan taşınabilir malların teslimine, taşınmazların tapuda devir ve tescil işlerinin yapılması, alacakların devredilmesi ile tamamlanır. Ancak borçların nakli için, devredilen malvarlığının veya işletmenin alacaklıları ile devralan şahıs arasında bir nakil anlaşmasının yapılmasına ihtiyaç yoktur. Borçlar ilanla veya ihbarla devredilmiş sayılır.
İlanın gazetelerde en az iki kere yapılması kanunda açıkça düzenlenmiştir. İhbar herhangi bir şekle tabi değildir.
İhbar ve ilan sorumluluğun kapsamı bakımından önem taşır. Çünkü devralanın alacaklılara karşı sorumluluğu devir sözleşmesine göre değil, ihbar ve ilanda bildirilenlerle sınırlı olacaktır. Ancak ihbar veya ilan bir sınırlama içermiyorsa, devralanın sorumluluğu, ister bilgisi dâhilinde olsun ister olmasın, malvarlığı veya işletmenin devri anındaki malvarlığını veya işletmeyi takyit eden bütün borçları kapsayacaktır.(14)
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi10.09,2014 tarihinde:
Borçluya ait işletme bizzat davalı üçüncü kişinin beyanına göre, davalı üçüncü kişi tarafından devralınmıştır. Bu durumda; İcra İflas Kanununun Md. 44’te düzenlenen ticaretin terkiyle ilgili gereklerin yerine getirildiğinin iddia ve ispat edilememesi karşısında Borçlar Kanununun ilgili hükmü gereğince devralanın da işletmenin borçlarından sorumlu olduğuna karar verilmesi gerektiğine hüküm vermiştir. (15)
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 23.02.2015 tarihinde:
Borçlu, takibe dayanak ilam borcunun doğum tarihinden sonra işyerini kapattığını açıklamıştır. Üçüncü kişi, borçlunun daha önceden faaliyet gösterdiği adreste borçlunun işletmeyi kapattığını açıkladığı tarihten çok kısa süre sonra faaliyete başlamıştır. Borçlu ile üçüncü kişinin faaliyet konuları aynıdır. Üçüncü kişi işletmeyi borçlunun işletmesinden bağımsız olarak faaliyete geçirdiği iddiasını ispatlayamamıştır. Aksine, borçlu ile üçüncü kişinin alacaklıların alacaklarına ulaşmasını engellemek amacıyla danışıklı – muvazaalı- olarak birlikte hareket ettiklerini kabul ederek, borçlu ile davacı arasındaki ilişki ticari işletme devri niteliğinde bulunduğundan işletmeyi devralan kişi, devraldığı işletmenin borçlarından sorumlu olduğuna karar vermiştir. (16)
Yargıtay 7.Hukuk Dairesi 24.06.2013 tarihinde: İşletmesini devreden şirketin alacaklıları zarara uğratmak kastıyla hareket edip etmediğinin öncelikle araştırılmasını, bundan sonra işletmeyi devralan şirketin işletmenin borcu niteliğinde olan işçilik alacaklarından sorumlu olacağına karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir. (17)
11-Sonuç:
Borç ilişkilerinde taraf değişikliği ile ilgili olarak, borcun naklini, borcun üçüncü şahıs tarafından üstlenilmesini, yani borçlunun borçtan kurtarılmasını yasal düzenlemeleri ve hukuki sonuçlarıyla birlikte açıkladık. Ayrıca borç ilişkilerinde taraf değişikliği sonucunu doğuran malvarlığının veya bir işletmenin devrini, devir usullerini ve malvarlığını veya işletmeyi devralanının hukuki sorumluluklarını bu makalemizle açıkladık.
Kaynakça:
(1) Borçlar Hukuku Prof. Tekinay
(2) Borçlar Hukuku Prof. Tekinay
(3) Borçlar Kanunu Turgut Uygur
(4) Yargıtay 2.HD. 2014-1890 E. 2014-3858 K.
(5) Tekinay
(6) Tekinay
(7) Yargıtay 19 HD. 2016-5010 E. 2016-9378 K.
(8) Tekinay
(9) Tekinay
(10) Prof. Feyzioğlu Borçlar Hukuku
(11)Yargıtay 15 HD. 2016-729 E. 2016-2518 K.
(12) Prof. Tekinay
(13) Prof Feyzioğlu
(14) Prof. Feyzioğlu
(15)Yargıtay 8. HD. 2013-14556 E. 2014-14710 K.
(16)Yargıtay 8. HD. 2015-359 E. 2015-4829 K.
(17) Yargıtay 7.HD. 2013-3559 E. 2013-11856 K.
Kaynak: İşbu içerik, Avukat Erol TÜRK’ün özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.