Dr. Hakan ÇINAR
Akademisyen
hakan.cinar@mentorgumruk.com.tr
Uluslararası Para Fonu (IMF) geçtiğimiz gün bir açıklamada bulundu. Küresel Ekonomik Görünüm ismini verdiği bu raporda aşı adaletsizliğinin ve politika desteklerinde yaşanan farklılaşmanın, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasındaki makasın her geçen gün daha da açıldığına dikkat çekti. IMF’nin iddiasına göre, Fed’in beklenenden daha hızlı sıkılaşması, gelişmekte olan ülkelerde daha büyük yaralara sebebiyet verecek.
IMF, 2021 yılına ilişkin küresel büyüme öngörüsünde yüzde 6 tahminini korumayı sürdürüyor. Ancak zengin ekonomilerin büyüme tahminlerini yükseltirken, bizim gibi birçok gelişmekte olan ekonomiye ilişkin ise karamsar bir tablo çiziyor. Sebep olarak ise gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ekonomiler kadar aşıya erişemiyor olması, vakaların artması ve ekonomilerin yeniden durağan seviyesine geçmesi gösteriliyor. Yanı sıra, bu süreçte halen devam eden devlet desteklerinin, gelişmekte olan ülkelerde çoktan tükenmiş olmasına da dayandırdığını belirtmeliyim ki, bana göre de çok da haksız değil.
Aşı istatistiklerine baktığımızda gelişmiş ekonomilerde nüfusun yüzde 40’a yakınının tam, yani iki doz aşılandığını görüyoruz. Diğer ülkelerde ise bu oran yüzde 11’ler seviyesinde. En düşük gelire sahip ülkelerde ise durum daha vahim, oran sadece yüzde 1. IMF; Hindistan, Çin, Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayland, Vietnam ve Türkiye’de büyüme öngörülerini düşürürken; İngiltere, Brezilya, Kanada, Güney Afrika, ABD, Rusya ve Euro Bölgesi’nde yükseltti.
Resim ortaya koyuyor ki, aşı sadece hastalığa değil, ekonomilere de bir tedavi niteliği taşıyor. Aksi durumun da zarar verici nitelikte olduğu artık ortada. Ülkemizde de aşı olma oranını yükseltme yönünde çabalar sürerken, aşı olmama konusunda direnç gösterenler, bu konudaki özgür düşüncelerine saygı duyulması yönünde bir tutum içerisindeler. Elbet saygı gösterelim ama, gelin görün ki, böyle düşünenler toplum sağlığı ve makro ekonomi üzerine yarattığı etkiyi çok da hesaba katamıyorlar. Kavun karpuz alırken dahi manavın yahut pazarcının görüşleriyle hareket eden bir toplum olarak, sağlıkçılarımızın bu yöndeki yönlendirmelerini dikkate almıyor olmak, hayli şaşırtıcı.
Ve ülkemizdeki durumun nasıl seyrettiğini ortaya koyması açısından önem taşıdığını düşündüğümüz, Merkez Bankası yılsonu enflasyon tahmini dün başkan Şahap Kavcıoğlu tarafından açıklandı. Yılsonu enflasyon tahmini yüzde 12,2’den yüzde 14,1’e yükselirken, 2022 yılsonu için yüzde 7,5’dan 7,8’e yükseltildi. Başkan, enflasyonu düşürmek için tek başına para politikasının yeterli olmayacağını, toplumsal mutabakatın önemli olduğunu belirtirken, kime sitem ettiğini pek de anlamadığımı itiraf etmeliyim. Enflasyonu düşürmede toplumsal mutabakata ve içselleştirmeye önem verirken, acaba başkan, enflasyonun yükü altında zaten yeterince ezilmiş olan halktan daha fazla ne bekliyor idi?
Her ne kadar yeni swap anlaşması için görüştükleri ülkeler olduğuna da değinmiş olsa da, ben swap ile önemli gelişmeler sağlayabileceğimize inanmayanlardanım, nitekim daha önceki anlaşmalarımızın etkisi ortada. 31 Temmuz’da sona erecek olan TL mevduatına stopaj indiriminin uzatılması olumlu, ancak bu da geçici bir merhem. Başkan, politika duruşu, enflasyon üzerinde belirlenmeye devam edilecek, politikalarımızı enflasyonun düşüş ivmesine göre belirliyoruz, faiz artırımı veya indirimi konusunda bir ifademiz olmadı derken, faiz topuna hiç girmedik; oralar tehlikeli sular demek istedi herhalde.
Sn. Kavcıoğlu, “toparlanma salgından en çok etkilenen hizmetlerde daha hızlı olsa da faaliyet haziran itibariyle salgın öncesi seviyelerin hala altında. Yüksek frekanslı veriler büyümenin baz etkisiyle oldukça yüksek oranda gerçekleşeceğine işaret ediyor. İkinci yarıda büyümeye devam edecek talepteki dengelenme cari denge istihdam üzerindeki olumlu etkilerden ötürü önem arz ediyor.” derken, ileriye dönük olumlu sinyaller vermeye gayret etti, belki de kendisini buna zorladı.
Küresel ölçekte devam eden arz kısıtları, üretim darboğazı ve taşımacılık maliyetindeki artışın halen devam etmesi dünyanın henüz pandeminin etkilerinden kurtulmadığını ortaya koyuyor. Ülkemize dönüp baktığımızda ise, çok yeni bir söylem olmadığını görüyoruz. Zaten artık halk, açıklanan enflasyon oranları ile ilgilenmeyi de bıraktı ve elindeki para ile yaşamanın çaresini arıyor. IMF’ye gider miyiz diye soranlar olduğunu duyar gibiyim, ben de o topa hiç girmeyeyim. Zaten önümüzdeki günlerde bu konuyu sıkça konuşacağız.
Finali Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir’in bir açıklamasının özet cümlesi ile yapayım isterim. Der ki başkan, “TL’nin değerli olduğu dönemlerde ülkeye giren yabancı sermayeyi üretken alanlara yönlendirmiş olsaydık bugün bu zor ekonomik koşullar ortaya çıkmayabilirdi”. Doğru söze ancak şapka çıkartılır.
Kaynak: İşbu içerik, Sayın Dr. Hakan ÇINAR’ın özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.