Av. Burcu Seven
b.seven@ozgunlaw.com
Genel Olarak
Teknolojik gelişmelerin bizleri getirdiği noktada, bilgisayar sistemleri hayatımızın her alanında vazgeçilmezimiz haline gelmiş olup her geçen gün iş dünyasında, sosyal ve kişisel alanımızda çok çeşitli ihtiyaçlarımıza cevap verecek şekilde gelişmeye devam etmektedir. Farklı ihtiyaçlarımıza çeşitli çözümler getirmekte olan bilgisayar programları, ülkemizin de içerisinde bulunduğu Kıta Avrupası hukuk sisteminde telif hukuku ile korunmaktadır. FSEK kapsamında “ilim ve edebiyat eseri” olarak kabul edilen bilgisayar programları bakımından gerekli hukuki koruma alt yapısının sağlanması, teknolojinin gelişiminin desteklenmesi açısından hayati önem taşımakta iken aynı zamanda bu korumanın hangi kapsamda ve ne ölçüde olduğunun bilinmesi de hak sahipleri ve sektördeki rakipleri açısından büyük önem teşkil etmektedir. Bu kapsamda yazıda, bilgisayar programlarının fikri hukuk altında ne kapsamda korunduğuna değinilecektir. Yazıya, öncelikle birtakım temel kavramlara kısaca değinerek giriş yapmak yerinde olacaktır.
– Donanım (Hardware): Donanım, bilgisayarın fiziksel birimlerini ifade eder. Donanım cihazları, hizmet ettiği amaç ve işlev bakımından çeşitlilik göstermektedir. Bu kapsamda, bilgisayar programları, her çeşit verilerin saklanabildiği, işlenebildiği, işlenen verilerin çıktılarının görüntülenebildiği, çıktıların depolanabildiği, komutların iletilmesinin sağlandığı aygıtlar olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu kapsamda, merkezi işlem birimi (CPU), hard disk, monitör, fare, yazıcı, disk, magnetik bant, hoparlör vb. cihazlar donanımlardır. Her çeşit donanım, yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla patentlenebilmekte ve patent korumasından yararlanabilmektedir.
-Yazılım (Software): Yazılım ise, en basit şekilde bilgisayarın fiziksel olmayan tüm unsurları olarak ifade edilebilir. 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun 3/1-l. maddesi uyarınca yazılım “Bir bilgisayar, iletişim cihazı veya bilgi teknolojilerine dayalı bir diğer cihazın çalışmasını ve kendisine verilen verilerle ilgili gereken işlemleri yapmasını sağlayan komutlar dizisinin veya programların ve bunların kod listesini, işletim ve kullanım kılavuzlarını da içeren belgelerin, belli bir sistematik içinde, tasarlama, geliştirme şeklindeki ürün ve hizmetlerin tümü ile bu ürün ya da mal ve hizmetlerin lisanslama, kiralama ve tüm hakları ile devretme gibi teslim şekillerinin tümü…” olarak tanımlanmıştır. Yazılımlar, “bilgisayarların istenilen doğrultuda kullanılmasını mümkün kılan unsurlar” olarak ifade edilmektedir. [1] Bu tanım yerindedir; zira bilgisayar, kendisine algılayabileceği bir biçimde iletilen bir komut bulunmaksızın, ilgili komut ile beklenen işlevi kendi başına yerine getirememektedir. Bu kapsamda yazılımlar, bilgisayar donanımlarının kullanılması, bilgisayardan belirli uygulamalar için yararlanılması amacıyla hazırlanan programlar, işletim düzenlemeleri ve diğer veri kaynaklarıdır.
– Program Akışı: Bilgisayar programının oluşturulması sürecinin ilk aşaması olarak tanımlanabilen “akış”, bilgisayar programcısının elindeki verileri mantık çerçevesinde sıralayarak oluşturduğu taslaktır. Bu sayede, bilgisayar program akışı, programa esas olan fikri, bu fikre konu problemin çözümünü ve bu işlevin nasıl yerine getirileceğini ayrıntılı ve mantıksal veri işlem basamaklarını ifade eder. Bu kapsamda, bilgisayar programına esas olan fikir, program akışından ayrıntılı olarak algılanabileceği için, bilgisayar programları üzerindeki koruma esas ve doğrudan “akışı” kapsamaktadır.
– Algoritma: Program akışında hangi çözüm adımlarının hangi sırayla takip edileceği belirtilirken, algoritmada her bir adımdaki problemin nasıl çözüleceği belirtilir. Algoritma, elde edilen veriler üzerinden ilerleyerek istenilen sonuca nasıl ulaşılacağını gösteren bir metottur, bu sebeple mutlaka belirli bir aşamada sona ermektedir. Bilgisayarın, belli bir amaca yönelik olarak nasıl hareket edeceğinin cevabı ve metodu algoritmadadır. Bu bakımdan program akışı programlama sürecinin ilk aşaması iken algoritma bir sonraki aşamada yer alır.
– Kaynak Kodu: Kaynak kodu, program geliştirme sürecinin en edebi nitelik taşıyan kısmıdır. Zira problem, çözüm aşamaları, istenen sonuç ve metotlar, akış şemaları ve algoritmalar ile ifade edilmiş iken, kaynak kodunda artık bu bilgi dizini bilgisayara aktarılmaktadır. Kaynak kodlar, bir bilgisayar programının oluşturulması için, seçilen bir programlama dilinde yazılan özel kodlardır. Hangi programlama dilinin kullanılacağı programcı tarafından seçilir. Kaynak kodlarının yazımında kullanılacak programlama dili, programın sonradan geliştirilebilmesi ve programa eklentiler yapılabilmesi için önem taşımaktadır. Kaynak kodu, programın akış düzeneğini belirtir, insanlar tarafından okunabilir, üzerinde değişiklik yapılabilir yapıdadır; ancak kod bu haliyle bilgisayar tarafından algılanmadığı için çalıştırılamaz. Bu sebeple ek bir işlemle, derleyiciler ve yorumlayıcılar kullanılarak bilgisayarın anlayabileceği nesne koduna (objektif kod) dönüştürülür. Objektif kod, programı, bilgisayar tarafından algılanabilir ve çalıştırılabilir formatta ifade etmesine rağmen, insanlar tarafından tersine mühendislik ile kaynak koduna çevrilmeksizin doğrudan anlaşılmaz.
– Arayüz (User Interface): Bir programda, komutu veren kullanıcı ve komutu görüntüleyen bilgisayar donanımı arasında haberleşmeyi sağlayan arayüz, FSEK madde 1/B (h)’de “bilgisayar donanımları ile yazılımlar arasındaki etkilenme ve bağlantıyı sağlayan program bölümleri” olarak ifade edilmektedir. Arayüz, fonksiyonel (functional) ve görsel-işitsel (audiovisual) olmak üzere ikiye ayrılır. Arayüzün fonksiyonel unsuru, kullanıcının donanım aracılığı ile belirli bir şekilde (fare veya klavyenin belirli tuşları ile) komut verdiğinde, bilgisayarın ilgili talimatı yerine getirmesi işlevidir. Görsel-işitsel unsur ise, kullanıcının herhangi bir komut veya müdahalesi olmaksızın, programın bilgisayar ekranında kullanıcı tarafından görülen yüzüdür. Arayüzde kullanıcı, programın kodlar halinde ifade edilen yüzüyle değil, bilgisayar ekranında görüntülenen “arayüzü” ile muhatap halindedir. Bu bakımdan arayüzün “görsel” ve “işitsel” olarak estetik bir yapısı da bulunmaktadır.
– Bilgisayar Programları: Teknolojik gelişmeyi sınırlandırabilmesi endişesi ile uluslararası anlaşmalarda ve AB Bilgisayar Yönergesi’nde bilgisayar programı kavramının spesifik olarak tanımlanmasından kaçınılmışsa da FSEK’in 1 – B (g) maddesinde “g) Bilgisayar programı: Bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmaları” olarak ifade edilmiştir. Bir bilgisayarın belirli bir işlemi yapabilmesi için, bilgisayara gerekli talimatın, kavrayabileceği belirli bir düzen halinde sıralanmış olarak, “bilgisayarın kabul edebileceği formatta” iletilmesi gerekir. İşte bilgisayar programı, çözümü istenen problem ve komutun, bilgisayarın algılayabileceği formatta dönüştürülmesini sağlar. Bu kapsamda daha teknik bir tanıma yer vermek gerekirse,
“Bilgisayar programları, belli bir işlevi gerçekleştirmek üzere tasarlanan
Bilgisayar donanımları üzerine belirli bir algoritma çerçevesinde bir programlama dili ile matematiksel ifadelerle kodlanan komutlar bütünüdür.” [2]
Çözümü istenen problem, yerine getirilmesi istenen talimat ne olursa olsun, bilgisayarın algılayacağı şekilde tanımlanması gerekmektedir. Bu kapsamda çözülecek problem ve istenilen sonuç tanımlanır. Bu kapsamda program, alt bölüm ve programlara ayrılır ve her biri alt bölümler halinde tanımlanıp çözümlendikten sonra birleştirilir. Tüm bu süreçte, diğer yazma fikri sanat eserlerinden farklı olarak bir duygu ve düşüncenin aktarılması değil, bir fonksiyonun işleyebilmesi için bir fikrin ifade edilmesi söz konusudur.
Bilgisayar programları amaç ve kullanımlarına göre farklı sınıflara ayrılmaktadır. Genel olarak üç ana grup halinde sınıflandırmak mümkündür:
a. Sistem Programları: Bu programlar bilgisayarın işletim sistemine ilişkindir. Bilgisayarın öncelikle “kendi kendisini çalıştırabilmesini” sağlayan, ardından diğer programları çalıştırmasını sağlayan bilgisayar işletim sistemleridir (operating systems). Çok sayıda başka uygulama programının çalıştırılmasını, kullanıcı arayüzünde görüntülenmesini, dosyalama, hafıza yönetimi, internet bağlantısı gibi tüm temel işlevlerin yerine getirilmesi sistem programları ile sağlanır. Çoğu bilgisayar üreticisi firma, ürettikleri bilgisayarlarda kullanılacak işletim sistemlerini de kendileri hazırlamakta ve piyasaya sürmektedir (örneğin, Apple – DOS).
b. Uygulama Programları (Application Programs): Belirli bir amaca hizmet eden, özel bir işlevin yerine getirilmesini sağlayan programlardır. Word, Excel, UYAP vb. her biri spesifik bir amaç için yazılan programların hepsi birer uygulama programıdır.
c. Çevirici Programlar: Makine dili haricinde herhangi bir programlama dili ile geliştirilen “kaynak programların”, bilgisayarın anlayacağı dile dönüştürülerek “objektif programın” oluşturulması için kullanılan programlardır.
22.12.2016 tarih ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Patentlenebilir buluşlar ve patentlenebilirliğin istisnaları” başlıklı 82. Maddesi uyarınca,
“(1) Teknolojinin her alanındaki buluşlara yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla patent verilir.
(2) Aşağıda belirtilenler buluş niteliğinde sayılmaz. Patent başvurusu veya patentin aşağıda belirtilen konu veya faaliyetlerle ilgili olması hâlinde, sadece bu konu veya faaliyetlerin kendisi patentlenebilirliğin dışında kalır:
a) Keşifler, bilimsel teoriler ve matematiksel yöntemler.
b) Zihni faaliyetler, iş faaliyetleri veya oyunlara ilişkin plan, kural ve yöntemler.
c) Bilgisayar programları.
ç) Estetik niteliği bulunan mahsuller, edebiyat ve sanat eserleri ile bilim eserleri.
d) Bilginin sunumu”
şeklinde belirtilerek bilgisayar programlarının sınai mülkiyet koruması kapsamı dışında bırakıldığı açıkça belirtilmiştir.
Uluslararası Hukuktan İç Hukuka Bilgisayar Programlarının Fikri Mülkiyet Hukuku Kapsamında Korunması
Bilgisayar programları, gayrı maddi mallardır. Programların hukuken korunması için bir CD’ye, diskete, hard diske veya herhangi bir depolama cihazına kaydedilmesi gerekmemektedir; zira böyle bir bellek ortamına kaydedilmesi durumunda elbette söz konusu cihaz üzerinde maddi mülkiyet gündeme gelecektir. Bilgisayar programları, Amerika ve Japonya’da fikri eserlerden ziyade teknik buluşlar olarak kabul edildiklerinden, patent hukuku ile korunmaktadır. Ancak ülkemizin de içerisinde bulunduğu Kıta Avrupası hukuk sisteminde bilgisayar programları “fikir ve sanat eserleri” kapsamında değerlendirilmekte ve “telif” hukuku (copyrights) ile korunmaktadır. Bilgisayar programlarının fikir ve sanat eserleri olarak sayılması ve telif hukuku ile koruma altına alınması, 01.01.1995 tarihli Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’nın (Trade Related Aspect Of Intellectual Property (TRIPs) 10. maddesi uyarınca Bern Sözleşmesi’ne yapılan atıf ile ilk olarak uluslararası hukukta yerini bulmuştur:
Kaynak veya nesne kodundaki bilgisayar programları Bern Sözleşmesi (1971) kapsamında edebi eserler olarak korunacaktır.
İçindekilerin seçimi veya düzenlemesi nedeniyle fikri eser oluşturan, makinada okunabilecek şekilde veya başka şekillerde olan, veri derlemeleri veya diğer malzemeler aynı şekilde korunacaktır. Veri veya malzemenin kendisini kapsamayan bu koruma, verinin veya malzemenin kendisinde mevcut telif haklarına zarar vermeyecektir.”
Dünya Fikri Mülkiyet Organizasyonu’nun (World Intellectual Property Organization, WIPO) tarafından 20.12.1996 tarihli sözleşmesi uyarınca da Bern Sözleşmesi’nin 2. maddesine atıf yapılmakta ve bilgisayar programlarının edebi eser niteliğinde olduğu belirtilmektedir. Bilgisayar programlarının telif hukuku ile korunması gerektiğine ilişkin bir diğer önemli düzenleme ise, 14.05.1991 tarihli Bilgisayar Programlarının Hukuki Korunması başlıklı Avrupa Topluluğu Direktifi’dir.
Fikri mülkiyet hukuku kapsamında sağlanan koruma ülkesel olmakla birlikte, akdedilen uluslararası anlaşmalarla taraf ülkelerin iç hukuklarında benimsemeleri gereken asgari koruma düzeyleri ve koşulları öngörülmekte, yalnızca bunun ne şekilde uygulanacağı ülkelerin iç hukuklarına bırakılmaktadır. Bununla birlikte, bölgesel ofisler oluşturularak tescil edilecek haklar bakımından ayrı ayrı başvuru yapılması yerine tek bir başvuru ile akit ülkelerin tamamındaki ofislere başvuru yapılması imkânı oluşturulmuştur. Burada yalnızca başvuruda kolaylık sağlandığı ve yine her bir başvurunun koruma talep edilen ülkede ayrıca değerlendirilerek sürecin tamamlandığı belirtilmelidir, zira hakkın hangi ülke sınırlarında korunması isteniyorsa bu koruma talep edilen ülke mevzuatında öngörülen şartların sağlanması gerekmektedir. WIPO gibi Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası kuruluşlar, uluslararası anlaşmaların hazırlanması, mevzuatta yeknesaklığın sağlanması adına tavsiyelerde bulunulması, tek bir tescil başvurusu ile talep edilen her bir taraf ülkenin kayıt ofisine başvurulabilmesi gibi çalışmalar ile taraf ülkeler bakımından ülkeselliğin getirdiği güçlükleri ortadan kaldırmaktadır.
Türkiye’de bilgisayar programlarının fikir ve sanat eseri olarak korunması, taraf olunan uluslararası sözleşmelerin iç hukukta yerini bulması sonucu 07/06/1995 tarihli 4110 sayılı yasa ile yapılan değişikliklerle gerçekleşmiştir. FSEK’in 2. maddesinin birinci fıkrasına eklenen madde ile,
“herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları”,
ilim ve edebiyat eserleri arasında sayılmış ve FSEK kapsamında telif hukuku altında koruma altına alınmıştır.
Tanımda da belirtildiği üzere tüm bilgisayar programları, işletim sistemleri, arayüzler, modüller, kodlar eser kapsamına girmekte ve korumadan faydalanmaktadır. Bilgisayar programları gibi toplumda “teknik ve teknolojik olma” algısı yaratan eserlerin, patent hukuku ile değil telif hukuku ile korunmasının en önemli sonucu, yine toplum gözünde bunların korunması için sahip olmaları gerektiği düşünülen “yeni olma, buluş basamağı içerme, sanayiye uygulanabilir olma” şeklindeki patent korumasına özgü şartları taşımalarının gerekli olmamasıdır. Zira FSEK’in merkez kavramı olan eser, 1/B maddesi uyarınca “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade etmektedir. [3] Söz konusu tanım uyarınca, bilgisayar programının “eser” olarak nitelendirilmesi için üç temel şart aranmaktadır:
Şekli şart uyarınca bilgisayar programının ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserlerinden biri olarak sayılması gerekmektedir ki zaten FSEK’in 2(1) sayılı maddesi uyarınca bu şart gerçekleşmiştir.
Sübjektif şart uyarınca programın, sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Eserin, sahibinin hususiyetini taşıması, eserin özgün ve orijinal olması ve yaratıcısına ait birtakım özellikler taşıması gerektiğini, eserin, sahibinin yeteneği, fikri, emeği doğrultusunda meydana gelmiş olmasını ifade etmektedir. Bir bilgisayar programının oluşumunda, sahibinin özelliğini yansıtan bir çalışmanın varlığı, orijinallik kriteri için yeterli sayılmaktadır. [4] Zira programın alt bölümlere ayrılması, şekillendirilmesi, verilerin toplanması ve seçiminde program geliştirenin az çok fikri bir çalışmasının sonucu olması, hususiyetini taşıdığı kanaati için yeterlidir. Mevcut yüzlerce kombinasyon arasından birinin seçilerek bir programın geliştirilmesi ile orijinallik şartının gerçekleşmiş olduğu kabul edilir. Teknik yapısı gereği bilgisayar programları bakımından hususiyetin düzeyi yüksek tutulmamakta ve “üstün şahsi nitelik” veya “estetik değer” gibi başkaca şartlar aranmamaktadır.
Objektif şart uyarınca programın doğrudan ya da dolaylı olarak algılanabilir durumda olması gerekmektedir. Elbette objektif şartın programın illaki bir fiziki depolama birimine kaydedilmesini zorunlu kıldığı yorumu yapılamaz; ancak kişinin yalnızca kafasında tasarladığı ve henüz yazmadığı bir kaynak kodunun da telif korumasından yararlanabilmesi mümkün değildir. Bu kapsamda bir cihaz üzerinde somutlaşma şartından ziyade, korunması istenen “eserin” niteliğine göre herhangi bir surette sahibinin iç dünyasından dış ortama aktarılabilmesi esas alınmalıdır. Zira FSEK’te de belirtildiği üzere, programın korumadan yararlanması için tamamlanmış olması dahi gerekmemekte olup “bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları” da telif koruması kapsamında olacaktır. Burada, programın hazırlık tasarımının korunması için hemen bir üst aşamasında program haline gelmesi şartı bulunmadığını, herhangi bir aşamasında program haline gelebilecek niteliğe sahip olmasının da bu kapsamda değerlendirildiğini, tamamlanmamış bir program akışının dahi koruma kapsamında bulunacağını ifade etmek gerekir.
Bilgisayar programları ve hazırlık tasarımlarının telif korumasından yararlanması için tescil şartı gerekmemektedir. Bilgisayar programları telif hukuku ile korunmakta olduğundan, tüm diğer fikir ve sanat eserleri bakımından uygulanan mevcut FSEK hükümleri bilgisayar programları bakımından da geçerlidir. Bilgisayar programını geliştiren kişi, programın üzerinde hak sahibi kişi olarak, eser sahibine FSEK uyarınca tanınan tüm maddi ve manevi haklardan yararlanma yetkisine sahiptir. Bu kapsamda eser sahibi, program üzerinde izinsiz yapılan işleme, çoğaltma, yayma, yayınlama, temsil gibi her türlü tecavüz ve haksız kullanım durumlarında, başlamış ve hala devam eden tecavüz ve haksız kullanımın sona erdirilmesi için “tecavüzün kaldırılması” davası açabilecektir. Bununla birlikte, program üzerindeki söz konusu maddi hakların kullanılması adına sözleşme yapılmış olması ihtimalinde isteyebileceği ya da piyasada bu gibi programlara ilişkin sözleşmelerde kararlaştırılan emsal/rayiç bedel üzerinden uğradığı zararı üç katına kadar, ilgili kullanımı ya da eylemi haksız olarak gerçekleştiren kişiden talep edebilecektir. Yine eser sahibi, programın izinsiz çoğaltılması durumunda, programın haksız olarak çoğaltılanlarının imhasını, çoğaltma araçlarının kendisine verilmesini veya böyle bir çoğaltmaya ilişkin sözleşme yapılmış olsaydı sözleşmeye konu bedeli, haksız çoğaltmayı gerçekleştirenden talep edebilecektir. Program sahibi, program üzerindeki maddi haklarına ilişkin olarak her türlü tecavüz ve haksız kullanım sebebiyle uğradığı zarar, kâr ve/veya kazanç kaybının talebi için maddi tazminat davası açılabilecektir. Keza böyle bir tecavüz veya haksız kullanım gerçekleşmemiş ancak gerçekleşmesi ihtimali söz konusu ise, program sahibi “tecavüzün men’i davası” açarak söz konusu tecavüzün veya haksız kullanımın gerçekleşmesini önleyebilecektir. Belirtilmelidir ki zarar tazminat davası hariç diğer dava ve talepler bakımından, bir zararın gerçekleşmesi gerekmemekte ve haksız kullanımı gerçekleştiren kişinin bir kusuru aranmamaktadır. Keza hak sahibi, program üzerinde, adın belirtilmesi, umuma arz ve eserde değişiklik yapılmasının önlenmesi gibi manevi hakları doğrultusunda da zarara uğramışsa, manevi tazminat davası açabilecektir.
Telif Korumasının Kapsamı
Eserin şekli niteliği ne olursa olsun fikri hukuk, bir eserin fikrini veya muhteviyatını korumamakta, yalnızca bu dış dünyaya yansımış ifadesini korumaktadır. Bu kapsamda bilgisayar programlarının bazı unsurları telif korumadan yararlanırken, bazıları koruma kapsamı dışında bırakılmıştır.
Bu sebeple bilgisayar programlarının hangi unsurlarının yalnızca fikir, hangi unsurlarının ifade olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir.
Bilgisayar programının, doğru seçilim ve dizilim ile istenen anlamı veren bir başarılı cümle olduğunun varsayımında yüzlerce kelime arasından bir seçilim ve dizilim ile istenen anlamın verilebildiği bir cümlede “yüzlerce fikirden birinin ifadesi” söz konusu olacak ve bu cümle üzerindeki haklar korunacaktır. Ancak bu cümle ile verilmek istenen anlama, başka hiçbir kelime seçilim ve dizilimi ile ulaşılamaması durumunda bilgisayar programı, söz konusu ifadenin -fikrin- ta kendisi olacak ve koruma kapsamı dışında kalacaktır, zira böyle bir durumda fikir ve ifade bütünleşmiş olacaktır. [5] Gerçekten de söz konusu “bir ve tek” ifade, yani bir programın ana fikrinin korunması, rekabet hukukuna aykırılık teşkil etmekte olduğundan koruma kapsamı dışında bırakılmaktadır.
Bilgisayar programları genel olarak program akışı, algoritmalar, kodlar (kaynak kod, nesne kodu) ve arayüzlerden oluşur. FSEK uyarınca açıkça bilgisayar programlarının hazırlık aşamaları da eser olarak kabul edilmiştir.
Program akışı, programın yerine getireceği işlevin aşamalarının mantıksal sıralamasını ifade etmektedir. Akışı oluşturan verilerin mantıksal seçilimi ve dizilimi, programın başlangıç taslağını oluşturur. Zira program akışı ne denli özenli olursa, kaynak kodunun oluşturulması da o denli kolaylaşacaktır. Bu kapsamda programcının tercihi sonucunda, belli bir mantıksal seçilim ve dizilimi ifade eden program akışı telif korumasından yararlanacaktır.
Programlamanın kaynak kodu yazım aşamasında, fikirler ve program akışı detaylı ifadelere dönüştürülmektedir. Bu kapsamda bilgisayar programının en ayrıntılı fikri ürünü olan kaynak kodu ve objektif kod, fikri hukuk kapsamında korunmaktadır. Zira TRIPS uyarınca da işbu husus açıkça belirtilmiştir.
Algoritmalar, programın çalıştırılması ile istenen sonucun alınması için birbiri ardına sıralanan işlem metodudur. Bir metot olması sebebiyle birbirinden farklı çok sayıda işlemin çözümünde kullanılabilir. Bu sebeple de fikri hukuk korumasının dışındadır. Algoritmalar, yalnızca bilgisayar sistemlerinde değil teknolojinin çok çeşitli alanlarında yararlanılan bir metot olduğundan endüstriyel standartların kamuya açık olması gerekliliği sebebiyle koruma kapsamı dışında bırakılmıştır. Ancak Amerikan doktrininde, bilgisayar programlarının, bilgisayar programcılarının seçtiği algoritmaların kombinasyonundan oluşması sebebiyle, derleme eserlerin korunması ilkesine dayanılarak algoritmaların da korunma kapsamında olması gerektiği savunulmaktadır.
Kullanıcı ile program arasındaki iletişimi sağlayan arayüz üzerindeki korumanın değerlendirilmesinde, iki farklı unsurunun göz önünde bulundurulması gerekir. Arayüzün kullanıcının verdiği komut ile bir işlemi yerine getirmesi için meydana gelen etkileşimi teşkil eden fonksiyonel işlev hiçbir şekilde fikri hukukta korunmamaktadır. Kullanıcı arayüzünün görsel – işitsel işlevi bakımından ise herhangi bir komutun yerine getirilmesi gibi endüstriyel bir standart teşkil etmeyen, ancak programcının tercihine göre özgün bir estetiksel, tasarımsal niteliğin baskın olabilmesi mümkün olduğundan, görsel – işitsel unsurun telif korumasına konu olabilmesi mümkündür.
Sonuç
Gelişen teknoloji ile bilgisayar programları hayatımızın her alanında gerek ulusal gerek uluslararası alanda her geçen gün daha da vazgeçilmez bir unsur haline gelmektedir. Türk hukukunda bilgisayar programı kavramı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B maddesinin (g) bendinde, “bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmaları” şeklinde tanımlanmıştır. Söz konusu telif korumasından fikrin ve muhteviyatın değil, programların, unsurlarının ve sonraki aşamaların birinde program sonucunu doğuracak nitelikteki hazırlık çalışmaları yararlanabilmektedir. Program akışı ile kaynak ve nesne kodları hazırlık tasarımı olarak korumadan yararlanabilmektedir. Endüstriyel niteliği sebebiyle topluma mal olması beklenen algoritmalar ve kullanıcı arayüzleri ise mevcut durumda ülkemizde fikrî hukuk koruması kapsamında yer almamaktadır.
Av. Burcu Seven
Kaynakça:
- Kurt, Levent, Bilişim Suçları ve Türk Ceza Kanunundaki Uygulaması, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2005, s. 34.
- Şuayip İçli Protection Of Computer Programs In Intellectual Property Law, Master Thesis Maltepe University Graduate School of Social Sciences, 2019; Çölkesen, Rıfat, Bilgisayar Programlama ve Yazılım Mühendisliğinde Veri Yapıları ve Algoritmalar, 9.Baskı, İstanbul: Papatya Yayıncılık, 2014, s.20 vd
- Suluk, Cahit, Fikri Mülkiyet Hukuku s.155
- Dr. Mustafa Topaloğlu, Bilgisayar Programları Üzerindeki Haklar ve Bu Hakların Korunması, s.88, Türkiye Bilişim Vakfı; Software Protection, M. BYRSKA, UFITA.
- Dr. Mustafa Topaloğlu, Bilgisayar Programları Üzerindeki Haklar ve Bu Hakların Korunması, s.88, Türkiye Bilişim Vakfı, s.89
Kaynak: Av. Burcu SEVEN- İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
COVID-19 ile Mücadele Sürecine Kişisel Verilerin Korunması Perspektifinden Bakış (Av. Burcu Seven)
Uluslararası Ticari Sözleşmeler Kapsamında Mücbir Sebep ve Yeni Tip Koronavirüsün (Covıd-19) Mücbir Sebep Niteliği (Av. Burcu Seven)
Türkiye’de Dijital Hizmet Vergisine İlişkin Yasal Düzenleme (Stj. Av. Burcu Seven)