Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ Belirsiz Alacak Davaları

Belirsiz Alacak Davaları

614
0

Erol TÜRK
Avukat
eturk@3ehukuk.com


Belirsiz alacak davası 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yeni bir dava türü olarak hukuk sistemimize girmiştir. Bu makalemizde belirsiz alacak davası nedir şartları nelerdir bu konuyu açıklamaya çalışacağız.

Belirsiz alacak ve tespit davası nedir?

Belirsiz alacak davası talep sonucunda istenen alacağın tam olarak belirlenmediği, alacaklının dava açarken miktarını belirleyemediği alacağın tahsilini talep ettiği bir tür eda davasıdır.

Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 106.cı maddesine göre:

Tespit davasıyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilmektedir. Yasa metnine göre tespit davasının konusunu hukuki ilişkiler belirler. Bir belgenin sahte olup olmadığının tespiti amacıyla açılan davada bu belgede gösterilen hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespit edilmesi talep edilmektedir.

Tespit davası açan kimse, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunduğunu kanıtlamalıdır.
Eda davası açılmaksızın taraflar arasında bir sözleşmenin olup olmadığının veya sözleşmenin içeriğinin tespitinde taraflardan birinin menfaati olabilir. Tarafların ortak kullanımında olan bir malın mülkiyetinin kime ait olduğunun tespiti böyle bir dava ile istenir. Taraflar arasında yazılı bir kira sözleşmesi yoksa kira ilişkisinin ne zaman bittiğinin tespiti de yine bir tespit davası ile istenir. Belli bir faaliyetin rekabet yasağı oluşturup oluşturmadığı da tespit davasının konusu olabilir. Bir işte çalışan işçinin hastalığının işini görmesi bakımından tehlike teşkil edip etmediğinin tespitinde hukuki yarar vardır.
Tespit davasının kanunda açıkça düzenlendiği durumlarda vardır. Menfi tespit davası veya 506 sayılı Sosyal Sigortalar kanununun 79. cu maddesinde düzenlenmiş olan hizmet tespiti davasını örnek verebiliriz.

Tespit davası açabilmek için kanunda öngörülenler dışında hukuken korunmaya değer güncel bir menfaatin bulunması şartı da aranır. Eda davasının açılmasının mümkün olduğu durumlarda tespit davası açılmasında hukuken bir yarar yoktur.

Bir hukuki ilişkinin tespit edilmesinde üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir.
1-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile karşı karşıya kalmalıdır,
2-Bu tehdit nedeniyle davacının zarar görmesi ihtimali olmalıdır,
3-Kesin hüküm etkisine sahip olduğu halde icraya konulamayan tespit hükmü bu tehlikeyi

Savuşturmaya elverişli olmalıdır.

Somut bir olay veya uyuşmazlık olmadan soyut hukuki sorunların tespit davasına konu edilmesi mümkün değildir. Örneğin, somut bir uyuşmazlık olmadığı halde, Devlet denizyollarının eşya taşımaya dair genel bir yükümlülüğünün olup olmadığının tespiti dava konusu edilemez.
Maddi olaylar, tek başına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
Maddi olayların tek başına tespiti istenecekse tespit davası değil delil tespiti davası açılması gerekir.

Örneğin trafik kazasına karışan araçtaki hasarın tespiti tespit davasına konu olamaz.
Tespit davası sonucu elde edilen hüküm, eda hükmü içermediği için, ilamlı takip yoluyla takip edilemez. Yargılama giderlerine ilişkin bölümü ise, eda niteliğinde olduğundan ilamlı takibe konu yapılabilir.
Tespit davası açılması ile zamanaşımı kesilir. Menfi tespit davası açılması ile zamanaşımı kesilmez.

Belirsiz alacak ve tespit davası:

Davanın açıldığı tarihte davacının alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceğini yukarıda açıkladık.

Belirsiz alacak davasıyla davacı karşı tarafın verdiği bilgi veya mahkemece yapılan inceleme sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, iddianın genişletilmesi yasağına takılmadan davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmektedir.

Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın varlığı kabul edilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.6.2015 tarih ve 2015/22-1052 E. 2015/1612 K. Sayılı kararında:

Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açılabileceğine karar vermiştir.

Karşı tarafın verdiği bilgiler ve mahkemece yapılan inceleme sonucunda alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Artık davalı yan iddianın genişletildiği iddiasında bulunamaz.

Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın varlığı kabul edilir. Bu madde yasa tasarısında olmadığı halde TBMM Adalet komisyonu tarafından baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda kalan kişinin, hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçe gösterilerek yasalaşmıştır. Yasanın gerekçesi şöyledir:“Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir. Özellikle, zararın baştan belirlenemediği, ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılabilmesi söz konusudur.”

Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada dosya incelenmek üzere bilirkişiye verilmesine rağmen davacı davasını açarken alacak miktarını tam olarak belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.

Hukuk Mahkemeleri Kanunu ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür.

Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.

Hukuk Mahkemeleri Kanununun 107.ci maddesinin ikinci fıkrasında, sorunun çözümünde yol gösterici kıstaslara yer verilmiştir. Buna göre karşı tarafın verdiği bilgi veya mahkemece yapılan inceleme sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına takılmadan davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmıştır. Madde gerekçesinde de karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve inceleme işlemleri sonucu örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu belirlenebilme hali açıklanmıştır.

Dolayısıyla davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da imkânsız olması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.

Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. (1)

Sadece alacak miktarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkana sahip olup olmadığıdır.

Belirli bir davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan söz edilemez. Her dava konusu alacak bakımından, belirsiz alacak davasına ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak, belirleme yapılması gereklidir.

İş davalarında, Yargıtay’ca fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları sadece yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına da dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hâkimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığından, alacak belirsiz kabul edilmektedir.

Belirsiz alacak davası eski Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda olmayan yeni bir dava türü olarak yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilmektedir.

Sonuç: Yukarıda anlattığımız şartlar gerçekleştiğinde belirsiz alacak davası açılabilmektedir.

__________________________________________________________________________________________

(1) H. Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası


Kaynak: İşbu içerik, Avukat Erol TÜRK’ün özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Arabuluculuk

Derhal Fesih Hakkını Kullanma Süresi

Anonim Şirketlerin Denetimi

Önceki İçerikSosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi
Sonraki İçerikİhraç ettiğimiz ürünlerimiz için bir herhangi bir kuruma bildirim yapmak zorunda mıyız?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz