Ana Sayfa YAZARLAR-YENİ AYM, sahte belge kullananlar için kararını ver(me)di

AYM, sahte belge kullananlar için kararını ver(me)di

552
0

Dr. Numan Emre ERGİN
Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı
n.emre.ergin@hotmail.com


Uygulamada “naylon fatura” olarak bilinen sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma ülkemizin kanayan yaralarından birisidir. Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde “vergi kaçakçılığı” olarak tanımlanan ve 3 kat vergi ziyaı cezasına ilave olarak hapis cezası da öngörülen bu suç; hem Maliye, hem iyi niyetli mükellefler açısından ciddi mağduriyetlere neden olmaktadır. Maliye açısından, ciddi bir vergi kaybına neden olunmakta, gerekli tespitler yapılıncaya kadar bu işin ticaretini yapanlar çoktan kayıplara karışıp kurdukları yeni şirketlerle sahte belge ticaretine devam etmektedirler. Vatandaş açısından ise mal/hizmet alınan şirketler hakkında sahte belge düzenleyicisi raporu düzenlendiğinde, bu şirketten alım yapan bütün mükellefler hakkında sahte belge kullanıcı raporu düzenlenmekte (alımlar gerçek olsa da) ve bundan sonrası vergi müfettişinin insafına kalmaktadır. Çünkü, müfettiş sahte belge kullanımının kasten yapıldığı yönünde rapor düzenlerse hem 3 kat vergi cezası kesilmekte, hem de mükellefi savcılığa göndermektedir. Müfettiş, sahte belge kullanımının kasten olmadığı yönünde rapor düzenlerse sadece 1 kat vergi ziyaı cezası kesilmektedir. Dolayısıyla, kasten kullanıp kullanmama tespiti çok önemlidir. Hakkında sahte belge kullanma ve düzenleme tespiti olanları Maliye özel koda almakta ve bu mükelleflerin ticari hayatı da bitme noktasına gelebilmektedir. Zira koda alınan bir şirketle kimse çalışmak istememektedir. Ayrıca, hakkında kasten sahte belge kullanma raporu düzenlenenler uzlaşma gibi imkanlardan yararlanamadıkları gibi geçmişte çıkarılan vergi barışı (affı) uygulamalarının da dışında bırakılmışlardır.

Özetle, naylon fatura konusu herkes açısından dramatik sonuçlar doğurmaktadır. Vergi yargısının da kafası bu konuda net değildir. Aynı düzenleyiciden mal alan mükelleflerin bazısı açtıkları davaları kazanırken bazısı kaybetmektedir. Bazı durumlarda kullanıcılar mahkum olurken, düzenleyiciler aklanmaktadır. Alımları gerçek olan, ödemelerini bankadan yapan mükellefler davalarını kaybederken, gerçek kullanıcılar yetersiz tespit, eksik inceleme nedeniyle açtıkları davaları kazanabilmektedir.

Anayasa Mahkemesi (AYM), 20 Ocak 2021 tarihli RG’de yayımlanan 18.11.2020 tarihli, 2017/30526 başvuru numaralı kararında naylon fatura kullanıcılarını ilgilendiren önemli bir karar vermiştir. (Aslında birazdan açıklayacağım üzere karar vermemiştir.) Karara konu başvuru, sahte fatura kullanma sebebine dayalı olarak resen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin iptali istemiyle açılan davada, fatura düzenleyicisi mükellefin faaliyetinin gerçek olduğu yolunda başka mahkemeler tarafından verilen kararların dikkate alınmaması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ile yapılmıştır. Yani başvurucu “Aynı şirketten alım yapanların açtığı davalarda mahkemeler sahte belge düzenlemesi yok derken, benim açtığım davada mahkemenin sahte belge düzenlemesi var demesi hakkaniyetli değil” diyerek AYM’nin yolunu tutmuştur.

AYM, kararda önce derece mahkemelerinin her iki yöndeki kararlarının gerekçelerini irdelemiş ve farklılıklarını ortaya koymuştur. Daha sonra, benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıklarının tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği yönündeki içtihatlarını hatırlattıktan sonra, başvuru konusu olayda farklılığın kanun hükümlerinin yorumlanmasındaki farklılıktan kaynaklanmadığı, dolayısıyla içtihat farklılığı olarak nitelendirilmeyeceğini belirtmiştir.

Yüksek Mahkeme, başvuru konusu olayda sahte belge düzenlediği iddia edilen şirket hakkında yapılan tespitlerin bu şirketin gerçek bir faaliyetinin bulunmadığını göstermeye yetip yetmediği konusunda mahkemeler arasında bir değerlendirme farklılığı bulunduğunu, derece mahkemelerince ulaşılan sonuçların birbirinden farklı olmakla birlikte, varılan sonuca hangi nedenle ulaşıldığını başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkan verecek yeterli gerekçeler sunduğunu söylemiştir. Ayrıca başvurucunun mahkemelerin kararlarında bariz takdir hatası olduğu yönündeki iddianın mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, mahkemelerin karar gerekçesinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik olaşturan bir hususun bulunmadığı dikkate alındığında, bu iddianın “kanun yolu şikayeti” niteliğinde olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

AYM, yukarıdaki kararıyla konunun Anayasal açıdan değerlendirelemeyeceği yönünde içtihat oluştumuştur. Bu kararın doğrudan ve dolaylı etkileri olacaktır. Doğrudan etki, sahte belge kullanıcıları açısındandır. Bir içtihat değişikliği olmadıkça, bundan sonra vergi mahkemelerinin sahte belge kullanımı konusunda farklı yöndeki kararlarının anayasal denetimi yapılamayacaktır. Ancak bunun için mahkemelerin kararlarının objektif olarak yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Kararın dolaylı etkisi ise bütün mahkemeleri ilgilendirmektedir. AYM, derece mahkemelerinin hukuk kurallarını yorumlamada farklılıklarını (içtihat farklılıklarını) anayasa açısından problem olarak görmemektedir. Bu kararla birlikte, mahkemelerin olguları (maddi vakaları) değerlendirmelerindeki farklılıkların da yeterli ve objektif gerekçelendirilmek şartıyla, anayasa açısından problemli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

AYM’nin söz konusu kararına karşı şu eleştiri yapılabilir. Kararın arkasında iki temel gerekçe bulunmaktadır. 1) Derece mahkemelerinin kararlarını yeterli gerekçelendirmesi, 2) konunun kanun yolu şikayeti niteliğinde olması. Öncelikle, mahkemeler kararlarını gerekçelendirse bile bu gerekçelerin ne kadar yeterli ve objektif olduğu konusu subjektiftir. Mahkemenin bu tür kararlarında temel ilkeler koyarak derece mahkemelerine yol göstermesi, hangi değerlendirmeleri yaptıklarında yeterli ve objektif bir gerekçe sunulmuş olduğunu belirtmesi gerekir. Örneğin, dava konusu sahte belge kullanma olayında derece mahkemesinin hangi incelemeleri yapması gerektiği veya tespitlerin asgari hangi hususları içermesi gerektiği yönünde değerlendirme yapmalıdır diye düşünüyorum. Yoksa derece mahkemelerinin ulaştığı sonuçlar için sundukları gerekçelerin ne kadar yeterli olduğunun denetimi yapılamaz. Aslında bu denetim AYM’nin söylediği üzere kanun yolu şikayetinin konusudur. Ancak, tıpkı başvuru konusu olaydaki gibi artık başvuracak kanun yolu kalmamışsa veya kanun yolunda en üst mahkeme (Danıştay, Yargıtay veya kesin kararlarında istinaf mahkemeleri) bu duruma sebep en olmuşsa ne olacaktır?

Sahte belge kullanma raporlarına karşı açılan davalar açısından pratik önerim, bu davalar arasında zorunlu olarak bağlantı kararları verilmesini sağlayacak bir düzenlemenin yapılmasıdır.

Sözün özü: Her gerekçe ikna edici değildir.


Kaynak: Dr. Numan Emre ERGİN, Avukat, YMM, E. Hesap Uzmanı. İçerik, Sayın Numan Emre ERGİN’in Dunya.com’daki Perspektif isimi köşesinden Yazarın ve Dunya.com’un sahibi olan şirketin özel izni ile yayınlanmıştır. Yazının tüm hakları ve sorumluluğu yazara ve Dunya.com’a aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Sorularla Değerli Konut Vergisi (18.01.2021)

Matrah artırımı taksitleri ödenmezse vergi dokunulmazlığı kalkar mı? (12.01.2021)

Sermaye kaybı ve borca batıklığa ilişkin yeni düzenlemeler (04.01.2021)

Pandemi, gelir dağılımındaki bozulma ve dayanışma vergisi (28.12.2020)

Asgari ücretin vergiden istisna edilmesi çözüm mü? (21.12.2020)

Hukukçular hukuk reformuna inanıyor mu? (15.12.2020)

Vergide uzlaşma müessesi ve yapılandırmadaki uzlaşma haksızlığı (10.12.2020)

İştirak tasfiye zararının vergisel sonuçları nedir? (7.12.2020)

Tasfiye payı nedir? Nasıl vergilendirilir? (30.11.2020)

Devlet mükellefe faiz öder mi? (23.11.2020)

10 soruda 7256 Sayılı Kanun kapsamında yapılandırma (18.11.2020)

Fabrika ayarlarına dönüş: Ekonomik ve hukuki reform, acı reçete (16.11.2020)

Sosyal medya şirketlerine kesilen cezalar ve vergi (09.11.2020)

Hisse geri alımlarının vergilendirilmesine ilişkin tartışmalar ve önerimiz (07.11.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (2) (27.10.2020)

Şirketin kendi hisselerini geri satın alması kâr dağıtımı mıdır? (1) (26.10.2020)

Torba yasa Meclis’te, yapılandırma nerede? (19.10.2020)

Yatırımcının yeni kamburu: Ek mali yükümlülük (12.10.2020)

Taşınmaz kirası mı, işletme hakkı kirası mı? (6.10.2020)

Zaman aşımına uğrayan kâr paylarının vergilendirilmesinde mükerrerlik var mı? (28.09.2020)

Online reklam hizmetlerinde stopaj bilmecesi (22.09.2020)

Hukuk belirsizlik kaldırmaz (16.09.2020)

Maliye, yurt dışında parası olanların peşinde, ya gurbetçiler? (14.09.2020)

Vergiye uyumlu mükellefler cezalandırılıyor mu? (07.09.2020)

Binek otomobilde ÖTV artışı, özel okul ücretlerinde KDV indirimi (02.09.2020)

Transfer fiyatlandırması raporlamasında yeni dönem (31.08.2020)

KDV ve iş yeri kira stopaj oranı indiriminde son durum (27.08.2020)

İkinci el motorlu taşıt satışında yeni dönem (24.08.2020)

Maliyeden bayram hediyesi: KDV ve stopaj indirimi, ama kime? (21.08.2020)

Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu (17.08.2020)

Spor kulüplerinin yeni sporcu sözleşmelerindeki vergisel riski  (10.08.2020)

Uçtu uçtu altın uçtu! Ya vergisi? (07.08.2020)

Anayasa Mahkemesi’nin VTR kararı (30.7.2020)

Erken seçim, aday tartışmaları ve cumhurbaşkanı seçimindeki Anayasal boşluk
(27.7.2020)

Yurt dışındaki taşınmaz ve iştirak satışları vergiden istisna mı? (25.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 3 (22.7.2020)

Gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası – 2 (17.7.2020)

Mali yapıyı güçlendirmede vergisel bir teşvik: gayrimenkul ve iştirak satış kazancı istisnası (16.7.2020)

Sezonluk ev kiralayanlar: Vergi sürpriziyle karşılaşmayın! (13.7.2020)

Pandemi, maliye politikası ve vergi barışı

Şirket kuruluşunda sicilde imza zorunluluğu değiştirilmelidir.

Köprüden önce son çıkış: Varlık Barışı

Kamu özel iş birliğine şeffaf bir alternatif: Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

Gayrimenkul yatırımında avantajlı bir yöntem: Gayrimenkul Yatırım Fonu

Gayrimenkulde rant vergisi

Gayrimenkul piyasası hareketleniyor ama vergiye dikkat!

KVKK kararlarının yargı denetimi

Kişisel verilerin korunması ve ateş ölçümü

İnternetten otomobil satanların dikkatine

Makam aracı sadece özel sektörde mi ücrettir?

Makam aracı ücret midir?

Şirket araçlarına vergi ayarı

ABD’nin dijital hizmet vergisi misillemesi ve Türkiye

Sanat ve icat vergisi

Altın: Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

Önceki İçerikTasfiyeye halindeki şirket enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan sermaye düzeltmesi olumlu farklarının aynı yıllar için oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir mi?
Sonraki İçerikFesih yasağı kapsamında işin sona ermesi sebebiyle personel çıkışı yapabilir miyiz?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz