İLGİLİ KANUN MADDELERİ: 1475/md. 14 – 4857/md.25,26
KONU: Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.11.2011 gün ve 2010/242 E., 2011/552 K. sayılı kararın davalı işveren vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 05.02.2014 gün ve 2011/54404 E., 2014/3477 K. sayılı kararı ile;
A)DAVACI İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.04.1998 tarihinden 03.05.2010 tarihine kadar haftanın 6 işgünü 15.00-23.00 arasında değişimli vardiyalı olarak çalıştığını, en son dokuma bölümünde vardiya ustası olarak çalıştığını, işveren tarafından iş akdinin hiçbir neden yokken birtakım kendine özgü bahanelerle feshedildiğini, davacının durumu Gaziantep Bölge Çalışma Müdürlüğüne aksettirdiğini, davacının savunmasının dahi baskı altında alındığını, ücretinin net 2.053 TL olduğunu iddia ederek kıdem, ihbar tazminatı ve ödenmeyen izin ücreti alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B)DAVALI CEVABININ ÖZETİ:
Davalı vekili, davacının iş akdinin İş Kanunu 25/II-e gereği feshedildiğini, şirketin çekim halısı diye adlandırdığı halıları, piyasanın çok altında bir ücrete sembolik bir rakamla çalışanlar istediği takdirde sattığını, bu halıların bir kereye mahsus makineden çıktığını, bir daha aynı halıyı çıkarma işlemi yapılmadığını, bunu şirketin tüm çalışanlarının bildiğini, bu uygulamadan yararlanmak isteyen V… K…’ın da zamanında beğendiği beyaz renkli bir çekim halısı satın aldığını, ancak aldığı beyaz halının evine yetmediği, tekrar aynı halıya ihtiyacı olduğu gerekçesiyle istediği halıyı dokutmak ve piyasanın çok altında bir fiyata alabilmek için devamını aralarında dokuma ustası Y… Usta da olmak üzere kalite kontrol görevlisi, Merinos 2 planlama ustasından yardım etmelerini istediğini, dokuma vardiya ustası …’un da halıyı şirketin 215 numaralı tezgahında dokuma işlemini yaptığını, daha sonra bu durumun 30.04.2010 tarihinde halı depo sorumlusu tarafından halının irsaliye fişi kesilirken tespit edildiğini, bu olayın tamamen şirket aleyhine organize edilerek zincirleme gerçekleştirildiğini, bu nedenle iş akdinin 30.04.2010 tarihinde haklı nedenlerle feshedildiğini, iş akdi haklı nedenle feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını, davacının yıllık iznini kullandığını, herhangi bir hakkının kalmadığını savunmuştur.
C)YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece, dinlenen tanık beyanları, iş yerinde yapılan keşif, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde 12 yıl gibi uzun bir süre aynı iş yerinde çalışan davacının bilerek ve kasten işvereni zarara uğratacak şekilde hareket etmesinin hayatın olağan akışına uygun görülmediği, öncesinde de işveren veya arkadaşları ile herhangi bir husumet oluşturacak olayının yaşanmadığı ve dokuma operatörü olan davacının kendisine planlamadan gelen desen ve program dışında üretim yapamayacağı, aksi düşünülerek böyle bir üretimi yapsa dahi kendisinin üstü pozisyonundaki amirlerinin kendisini uyarması gerektiği ve davacının bu olayda zarar vermek kastı ile hareket etmediği, verilen zararın dahi 394,95 TL olup bir aylık maaşının altında bulunduğu, işveren tarafından kesin ve net bir şekilde tespit edilen zarar verme kastı bulunmadığından ve bu husus ispatlanamadığından davacının işten çıkarma dışında farklı bir ceza ile cezalandırılması cihetine gidilebilecek iken işine son verilmesi haklı bir neden olarak kabul edilmemiş ve kıdem ve ihbar tazminatlarının kabulüne karar verilmiştir.
D)TEMYİZ:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)GEREKÇE:
İş sözleşmesinin, işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışları sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır.
Davacı işçi, davalı işyerinde en son dokuma bölümünde vardiya ustası olarak çalışmakta olup, işyerinde güvenlik görevlisi olarak çalışan ve işverenlik tarafından aynı eylem nedeniyle iş akdine son verilen V… K… isimli işçinin çekim halısı diye adlandırılan bir halı satın aldığı, V… isimli işçinin talebi ile daha önce aldığı, ancak evine yeterli gelmediği için ihtiyacı olan halıyı dokutmak ve piyasanın altında bir değerle satın almak istemesi üzerine, iş akitleri işverenlikçe sona erdirilen diğer işçiler kalite kontrol görevlisi B… T… ve M… 2 Planlama ustası T… S… ile birlikte hareket ederek söz konusu halının güvenlik görevlisi tarafından düşük bedelle satın alınmasına katkı sağladığı, eylem sonucu ortaya çıkan zarar her ne kadar işçinin 1 aylık ücretinin altında ise de, söz konusu davacı eyleminin doğruluk ve bağlılığa aykırılık oluşturduğu ve bu eyleme bağlı olarak işverenlikçe yasal sürede gerçekleştirilen feshin haklı nitelik taşıdığı gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı iş yerinde dokuma bölümünde vardiya ustası olarak çalıştığını ve iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davacı işçinin ünite yöneticisine bilgi vermeden, yetkilerini ve işverenin güvenini kötüye kullanarak güvenlik görevlisi olan bir başka işçinin istediği halıyı tezgahta dokuyup piyasa fiyatının altında satılmasına neden olduğu ve bu durumun tespiti üzerine iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalı işveren tarafından yapılan fesih işleminin haklı nedene dayanmadığından bahisle kıdem ve ihbar tazminatlarının kabulüne, yıllık izin alacağının ise reddine karar verilmiştir.
Davalı işveren vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece davacının çalışma süresi ile davaya konu olay öncesinde doğruluk ve dürüstlük kurallarıyla bağdaşmayacak mahiyette bir davranışına rastlanılmadığı, ayrıca zararın miktarı göz önüne alındığında iş sözleşmesinin feshi yerine idari anlamda farklı bir müeyyide uygulanması gerektiği gerekçeleri ile önceki gerekçeler de tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı işveren vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacı işçinin iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedilmesinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
İş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri fesihtir. Fesih, sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) bir iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır.(Senyen Kaplan, E. Tuncay: Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Haksız Feshinin Hüküm ve Sonuçları, Sicil İş Hukuku Dergisi, Yıl 2016, Sayı 36, s.23).
4857 sayılı İş Kanununda haklı nedenle fesih tanımı yapılmamış, ancak işçi ve işveren açısından haklı nedenler ayrı ayrı sayılmıştır (m.24,25). Buna göre iş sözleşmesinin işveren tarafından tazminatsız feshedilmesi için feshe konu eylemin İş Kanununun 25/2. fıkrasında belirtilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri içerisinde yer almış olması gerekmektedir. Haklı nedenin ortaya çıkması ile iş sözleşmesi kendiliğinden sona ermez. Lehine haklı neden ortaya çıkan işverenin, iş sözleşmesini sonlandırma iradesinin işçiye ulaşması gerekmektedir. Bununla birlikte sonuçları itibariyle ağır olan haklı fesih hakkı kullanımı yasal olarak sınırlandırılmıştır. İş Kanununun 26. maddesine göre iş sözleşmesinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak 6 iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren 1 yıl sonra kullanılamaz. Maddede belirtilen bu süreler hak düşürücü süre olup resen gözetilmesi gerekmektedir. Haklı neden bulunmasına rağmen lehine haklı neden ortaya çıkan taraf belirtilen süre içerisinde fesih iradesini kullanmazsa ya da bu süre aşıldıktan sonra fesih iradesini ortaya koyması durumunda fesih haksız hale geleceğinden işçinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacağı açıktır.
İş ilişkisi karşılıklı güven esasına dayanan sürekli borç ilişkisi doğurur. Söz konusu güvenin sarsıldığı durumlarda, olumsuz tutum ve davranışla karşılaşan tarafın bu ilişkiyi sürdürmesi beklenemez. İşçinin, işverenin işi ve işyeri ile ilgili hukuken korunması mümkün haklı menfaatlerini koruması, zarar verici veya risk altına sokabilecek davranışlardan kaçınması sadakat borcunun temelini oluşturmaktadır.
İşçinin sadakat borcuna aykırı davranması, bir başka deyişle doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması halinde işverenin haklı nedenle fesih hakkını kullanabilmesi için işçinin bu davranışının mutlaka suç oluşturması gerekmez. Bununla birlikte hangi davranışların sadakat borcuna aykırı olduğunu önceden belirleyebilmek de mümkün değildir. Davranışın iş ilişkisinin temelini oluşturan güveni sarsıcı nitelik taşıyıp taşımadığı üzerinde durulmalıdır. Bu değerlendirme yapılırken özellikle işçinin yaptığı iş ve işin nitelikleri ile işyerinin özellikleri, işçinin konumu ve işin gerekleri varsa mesleki adetler gibi objektif unsurlar değerlendirilerek davranışın sadakat borcuna aykırılık oluşturup oluşturmadığı tespit edilmelidir.
İşçinin davranışlarının doğruluk ve bağlılığa uymaması eş deyişle sadakat borcuna aykırılık oluşturması halinde bu davranış sonucunda işverenin zarar görmesi gerekli olmadığı gibi zarar söz konusu olduğunda da zarar miktarı dikkate alınmaksızın işveren tarafından 4857 sayılı İş Kanununun 25/2-e bendi uyarınca iş sözleşmesi haklı nedenle feshedilebilir. Anılan bu bende göre, “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” halinde işveren derhal (haklı) fesih hakkını kullanabilecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davalı işyerinde dokuma bölümünde vardiya ustası olarak çalışan davacının, davalı işyerinde güvenlik görevlisi olarak çalışan bir işçinin talebi üzerine özel halı dokuduğu ve bu halının piyasa fiyatının altında satılmasına neden olduğu, davacının bu eylemi sonucu ortaya çıkan işveren zararının davacı işçinin 30 günlük ücretinin altında olmasına karşın zarar miktarı önemli olmayıp davacı davranışlarının doğruluk ve bağlılığa aykırılık oluşturduğundan davalı işveren tarafından bu nedenlerle yasal süre içerisinde gerçekleştirilen feshin haklı nedene dayandığı sonucuna varılmıştır.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece davalı işveren tarafından yapılan fesih işleminin haklı nedene dayandığından bahisle kıdem ve ihbar tazminatlarının reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı işveren vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: Yargıtay- Hukuk Genel Kurulu- E. 2017/1722- K. 2017/586- T. 29.03.2017
Yasal Uyarı: Bu yazıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen bilgilerden yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgilerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.