Av. Burcu Seven
b.seven@ozgunlaw.com
A.Giriş
Uzun zamandır Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama faaliyetlerine konu olan ve 2008 yılından bu yana birtakım güncellemelere uğrayan Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (“Kanun”) değişiklikleri, nihayetinde 24.06.2020 tarihli ve 31165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “7246 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile yürürlüğe girdi. İlgili değişiklikler Türk rekabet hukuku uygulamasına esaslı değişiklikler ve enstrümanlar kazandırmış olmakla birlikte, Kanun lafzı ile Rekabet Kurumu’nun (“Kurum”) uygulaması arasındaki ayrıklığı ortadan kaldırarak Kurum uygulamasının Kanun metni ile uyumlu olmasının sağlanması bakımından da ciddi önem taşımaktadır. Ülkemizde henüz uygulanmayan ancak Kanun’un Avrupa rekabet regülasyonuyla yeknesaklaştırılması bakımından önem taşıyan “de minimis” düzenlemelerinin Kanun değişikliği ile hayatımıza girdiğini görmekteyiz. Bir diğer değişiklik ile Rekabet Hukuku uygulamamıza kazandırılan iki yeni enstrüman olarak “uzlaşma” ve “taahhüt” sistemlerini görmekteyiz. Sistemin nasıl işleyeceği, Kurum tarafından taahhütlerin ne şekilde değerlendirileceği, uzlaşmanın uygulanabilirliği henüz birer soru işareti olmakla birlikte, uygulamaya ilişkin ikincil mevzuat yürürlüğe girene dek mekanizmaların Avrupa rekabet hukuku uygulamalarına bakmak hepimiz için sağlıklı bir başlangıç olacaktır. Kanun metni ile Kurum uygulamasını uyumlu hale getirmek bakımından ise bir önemli değişiklik, Kurum’un soruşturma sürecinde ilgili teşebbüslerin “elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerin” Kurum’un inceleme kapsamında bulunduğunun açık ve net olarak belirtilmesidir. Zira mülga maddedeki “her türlü evrak” ifadesi bilişim sistemlerindeki her türlü veri şeklinde ve geniş olarak yorumlanmakta ve teşebbüs ilgililerinin e-posta yazışmaları, hatta ve hatta Whatsapp yazışmaları dahi inceleme konusu yapılmaktadır.
B. 7246 sayılı Kanun ile öne çıkan değişiklikler ve bu değişiklikler ile amaçlanan uygulamalar:
Muafiyet Değişikliği
Aşağıda belirtilen şartların tamamının varlığı hâlinde, teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararları 4. madde hükümlerinin uygulanmasından muaftır:
a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,
b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması,
c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması,
d) Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması
(2) İlgili teşebbüs veya teşebbüs birlikleri, 4. madde kapsamındaki anlaşma, uyumlu eylem veya teşebbüs birliği kararının muafiyet şartlarını taşıdığının Kurul tarafından tespit edilmesi amacıyla Kuruma başvuruda bulunabilir.
Kanun’un 5. maddesinde yapılan değişiklik ile, 5. maddede belirtilen muafiyet şartlarının bir arada bulunması hâlinde, yasaklanan rekabeti kısıtlayıcı faaliyetlere ilişkin 4. maddenin uygulanmayacağı emredici olarak belirtilerek bu husustaki değerlendirme bakımından Kurum’un takdir yetkisi tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Böylece bir teşebbüs, anlaşmalarının veya uygulamalarının muafiyet şartlarını sağladığını düşündüğü takdirde, Kurum’a başvurmaksızın muafiyetten yararlanabilecektir.
Maddeye eklenen ikinci fıkra ile, bir teşebbüsün, ilgili anlaşma veya uygulamaların muafiyet şartlarını taşıyıp taşımadığına dair bir tereddüt yaşaması hâlinde, bunun tespiti için Kurum’a başvurabileceği ve muafiyet şartlarının tespitini Kurum’dan talep edebileceği belirtilmiştir. Böylece ilk madde ile teşebbüslerin “kendi kendilerini değerlendirme” esası vurgulanırken, herhangi bir tereddüt hâlinde muafiyet şartlarının tespitinin Kurum tarafından da yapılabileceği belirtiliyor. Kurum tespitine ilişkin değişiklik, maddede hâlihazırda bulunan üçüncü fıkra ile birlikte yorumlandığı takdirde, Kurum’un bu muafiyet tespitini belirli şartların varlığına ya da muafiyet tespit talebinde bulunan teşebbüs tarafından belirli yükümlülüklerin yerine getirilmesi şartına bağlayabileceği görülmektedir.
Pratikte, teşebbüslerin “kendi kendilerini değerlendirmeleri” nasıl işleyecektir? Teşebbüslerin Kurum’dan tespit talebinde bulunmayarak kendi kendilerini değerlendirmeleri nasıl gerçekleşecektir? Zira böyle bir tespitin teşebbüs tarafından yapılması hem piyasaya hem sektöre hem de ilgili anlaşma ve/veya uygulamaya ilişkin çok kapsamlı bir bilgi, inceleme ve değerlendirme gerektirmektedir. Rekabet ve uyum uzmanları böyle bir değerlendirme yükünü karşılayabilecek midir yoksa yeni bir iş tanımının gündeme gelmesi mümkün müdür? Teşebbüslerin Kurum cezalarını göz önünde bulundurarak kendi kendini değerlendirme prensibini riskli bulmaları ve Kurum’a tespit talebinde bulunmayı tercih etmeleri muhtemel olabilecektir. Böyle bir durumda muafiyet tespiti düzenlemesi uygulamada doğrudan şu ana kadarki muafiyet taleplerinin yerini mi alacaktır? Tüm bu soruların cevabı ve Kanun değişikliğinin uygulamada yerini nasıl bulacağı önümüzdeki süreçte ortaya çıkacaktır.
Birleşme ve Devralmalar
Kanun’un 7. maddesindeki değişiklik ile artık birleşme ve devralma işlemlerinin incelenmesinde “hâkim durum” yerine AB mevzuatıyla da uyumlu olan “etkin rekabetin önemli ölçüde azaltılması” kriteri getirilmiştir.
“Bir ya da birden fazla teşebbüsün başta hâkim durum yaratılması ya da mevcut bir hâkim durumun güçlendirilmesi olmak üzere ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki etkin rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralması hukuka aykırı ve yasaktır.”
Bugüne kadar Rekabet Kurumu tarafından yapılan birleşme ve devralma denetimlerinde “hâkim durum” kıstası gözetilmekteydi. Değişiklik ile artık Kurum denetimi kapsamındaki birleşme ve devralma işlemleri genişletilerek hâkim durumda olma ve hâkim durumu güçlendirme ve hâkim duruma gelme şeklindeki sınırlı değerlendirme ortadan kaldırılmış ve hâkim durumu güçlendirme ya da hâkim duruma ulaşma sonucunu doğurup doğurmamasından bağımsız olarak piyasadaki rekabeti etkileyebilecek bütün birleşme ve devralma işlemleri yasaklanmıştır.
Yasak kapsamındaki birleşme ve devralmalar bakımından değerlendirmenin ne şekilde yapılacağı ise ikincil mevzuatla şekillenecektir.
De Minimis Uygulaması
Yine Avrupa rekabet mevzuatı ile uyum sürecinin bir yansıması olarak uzun zamandır beklenen “de minimis” uygulamasının hayatımıza girdiğini görmekteyiz. 41. maddenin ikinci fıkrasına eklenen
“Kurul; pazar payı ve ciro gibi ölçütleri esas alarak rakipler arasında fiyat tespiti, bölge veya müşteri paylaşımı ve arz miktarının kısıtlanması gibi açık ve ağır ihlâller hariç olmak üzere, piyasada rekabeti kayda değer ölçüde kısıtlamayan anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği karar ve eylemlerini soruşturma konusu yapmayabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından çıkarılan tebliğ ile belirlenir.”
şeklindeki düzenleme ile Kurum’un “rekabeti kayda değer ölçüde sınırlamayan” anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarını soruşturma konusu yapmayabileceği düzenlenmiştir.
Avrupa hukuku kapsamında “kayda değer ölçü” bakımından yapılacak tespitte esas alınan kriter, ilgili anlaşma sonucunda gerçekte rekabetin hissedilir ölçüde sınırlanıp sınırlanmadığıdır. TFEU’nun 108. maddesi de dikkate alınarak yapılan bu değişiklik ile, piyasadaki rekabeti kayda değer ölçüde etkilemeyen uygulamalar karşısında Kurum tarafından soruşturma açmama yönünde inisiyatif kullanılarak hem kamu kaynaklarının daha verimli bir şekilde kullanılabilmesi hem de Kurum’un piyasadaki rekabeti daha etkin ölçüde sınırlayan ihlâllere odaklanılmasının sağlanması amaçlanmıştır. Değinmek gerekir k “de minimis”, teşebbüslere tanınan bir menfi tespit ya da muafiyet değildir; yalnızca Kurum tarafından “soruşturulmama” bakımından bir sebep teşkil edebilmektedir.
Söz konusu anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarının rekabeti “kayda değer ölçüde” sınırlamadığının değerlendirmesi ise pazar payı ve ciro gibi kıstaslar göz önüne alınarak ikincil bir mevzuatla belirlenecek eşiklerin aşılıp aşılmadığı değerlendirilerek yapılacaktır.
Yapısal Tedbirler
Rekabet Kanunu’ndaki belki de en önemli değişiklik, Kanun’un 4., 6. ve 7.maddelerinin ihlâl edildiğinin tespiti hâlinde teşebbüsler veya teşebbüs birliklerine davranışsal ve Avrupa mevzuatında “structural remedies” olarak ifade edilen yapısal tedbirlerin getirilebilmesi olmuştur. Kurul’un ihlâl tespiti hâlinde, ihlâle son verilmesi amacıyla başvuracağı tedbirlere ilişkin 9. maddede yapılan değişiklik ile;
“Kurul; ihbar, şikâyet ya da Bakanlığın talebi üzerine veya resen bu Kanunun 4., 6. veya 7. maddelerinin ihlâl edildiğini tespit ederse, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin tesisi için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları ve teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da mal varlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri nihai kararında bildirir. Davranışsal ve yapısal tedbirler, ihlâlle orantılı ve ihlâlin etkili biçimde sona erdirilmesi için gerekli olmalıdır. Yapısal tedbirlere ancak daha önce getirilen davranışsal tedbirlerin sonuç vermediği hallerde başvurulur. Davranışsal tedbirlerin sonuç vermediğinin nihai kararla tespit edilmesi hâlinde ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine yapısal tedbire uyması için en az 6 ay süre verilir.”
şeklinde düzenlenmiş ve Kurum’un ihlâl tespiti üzerine başvuracağı yeni bir mekanizma getirilmiştir.
Kurum’un ihlâl tespitinde bulunması üzerine, Kurum öncelikle ihlâli gerçekleştiren teşebbüs veya teşebbüs birliklerine ihlâl teşkil eden davranışın yapılmaması veya rekabetin kısıtlanmasının önlenmesi ya da yeniden tesisi için başka birtakım davranışların yerine getirilmesi gibi davranışsal tedbirlere karar verecektir. Bu davranışsal tedbirlerin en az altı aylık sürenin sonuna kadar amaçlanan sonucu vermemesi ya da teşebbüslerin söz konusu tedbirlere tamamen veya kısmen riayet etmemesi durumunda, Kurum’un ilgili teşebbüslerin belirli faaliyetlerine son verme, ortaklık paylarını veya mal varlıklarını devretme gibi yapısal tedbirleri uygulayacağı düzenlenmiştir.
Böylece Kurum davranışsal tedbirlere karar vermesini takiben en az 6 ay olarak belirlenecek bir sürenin sonuna kadar davranışsal tedbirlerin sonuç vermediğine kanaat getirmesi hâlinde, teşebbüslerin belirli faaliyetlerine son verebilecek, ilgili teşebbüslerin ortaklık paylarını veya mal varlıklarını devretmesi gibi yapısal tedbirleri de uygulayabilecektir.
Kurum tarafından bir ihlâlin sona ermesi amacıyla alınan davranışsal tedbirlerin en az 6 aylık bir süre boyunca sonuç vermemesi gerektiği ve yapısal tedbirlerin yalnızca zorunluluk arz eden kısımlarla ilgili ve ihlâlle orantılı düzeyde olması gerektiği vurgulanmalıdır. Bununla birlikte, yapısal tedbirlere uyulmaması veya bu tedbirlerin sonuç vermemesi hâlinde de Kurum’un el koyma, zorla sattırma gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.
Taahhüt Uygulaması
Yine Avrupa mevzuatında bulunan bir mekanizmanın Kanun’da yerini bulduğu görülmektedir. Kanun’un Kurul’un soruşturmaya başlamasına ilişkin 43. maddesine eklenen üçüncü ve devamı fıkralar ile rakipler arasında fiyat tespiti, bölge veya müşteri paylaşımı ya da arz miktarının kısıtlanması gibi açık ve ağır rekabet ihlâli sayılanların dışındaki hâller için teşebbüslere ön araştırma ya da soruşturma sürecinde taahhüt sunulması imkânı getirilmiştir. İlgili madde hükmü taahhüt mekanizmasını;
“Yürütülmekte olan bir ön araştırma ya da soruşturma sürecinde 4. veya 6. madde kapsamında ortaya çıkan rekabet sorunlarının giderilmesine yönelik olarak ilgili teşebbüs ya da teşebbüs birliklerince taahhüt sunulabilir. Kurul söz konusu taahhütler yoluyla rekabet sorunlarının giderilebileceğine kanaat getirirse bu taahhütleri ilgili teşebbüs ya da teşebbüs birlikleri açısından bağlayıcı hale getirerek soruşturma açılmamasına veya açılmış bulunan soruşturmaya son verilmesine karar verebilir. Rakipler arasında fiyat tespiti, bölge veya müşteri paylaşımı ya da arz miktarının kısıtlanması gibi açık ve ağır ihlâllerle ilgili olarak taahhüt kabul edilmez. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından çıkarılan tebliğ ile belirlenir.
Kurul, üçüncü fıkraya göre bir karar verdikten sonra aşağıdaki hallerde tekrar soruşturma açabilir:
a) Kararın alınmasına temel teşkil eden herhangi bir unsurda esaslı değişiklik olması,
b) İlgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin verdikleri taahhütlere aykırı davranmaları,
c) Kararın taraflarca sunulan eksik, yanlış veya yanıltıcı bilgiye dayanılarak verilmiş olması.
şeklinde düzenlemektedir.
Teşebbüslere taahhüt sunma imkânı getirilerek kapsamlı bir inceleme ve soruşturma sürecinin önüne geçilmesi ve ihlâl konusu anlaşma, karar veya uygulamaların çok daha kısa bir sürede ortadan kaldırılması mümkün olabilecektir. Teşebbüslerce sunulan taahhütlerin Kurum tarafından yeterli, rekabetin kısıtlanmasına ilişkin endişeleri ortadan kaldırabilir nitelikte bulunması sonucunda taahhütlerin kabul edilmesi ile, taahhütte bulunan teşebbüsler hakkında Kurum soruşturma açmayabilecek ya da hâlihazırda başlamış soruşturmaları sona erdirebilecektir.
İlgili düzenleme, taahhüt veren teşebbüs bakımından adeta bir “son şans” teşkil etmekte ve soruşturma sonucunda büyük bir yaptırıma maruz kalabilecekken teşebbüslere taahhütlerini yerine usulünde getirmeleri hâlinde soruşturma açılmayabilecektir. Düzenlemenin kamu hukuku bakımından faydası ile uzun soruşturmalar sürecinde ihlâl konusu eylemlerin devam etmesi ve bu süreçte rekabetin daha da kısıtlanması tehlikesinin taahhüt mekanizmasıyla önüne geçilebilmesi imkânı yaratması ve elbette usul ekonomisidir. Bu sayede Kurum, ihlâli ve sonuçlarını ortadan kaldırmaya hevesli teşebbüsler bakımından soruşturma külfetinden kurtularak doğrudan ulaşılmak istenen sonuca ulaşabilecek ve taahhütle çözümü mümkün olmayan ciddi rekabet ihlâllerine odaklanabilecektir.
Elbette teşebbüs tarafından taahhüt verilmesiyle birlikte soruşturma doğrudan Kurum’un gündeminden kalkmamaktadır. Teşebbüsler tarafından verilen taahhüdün Kurum tarafından yeterli bulunmasına temel teşkil eden bir unsurda esaslı bir değişiklik meydana geldiği takdirde ya da kararın eksik, yanlış veya yanıltıcı bilgiye binaen karar verilmiş olması veya ilgili teşebbüsün taahhüdüne aykırı davranması hâlinde Kurum soruşturma açabilecek veya soruşturmaya devam edebilecektir.
Taahhüt sürecinin işleyişi Kanun maddesinde bu şekilde ifade edilmiş olup uygulamanın detayları ikincil mevzuat ile açıklanacaktır.
Uzlaşma Mekanizması
Kanun’un 43. maddesinde düzenlenen taahhüt hükümlerini takiben bir yeni enstrüman olarak “uzlaşma” kurumu düzenlenmiştir;
“Soruşturmaya başlanmasından sonra Kurul, ilgililerin talebi üzerine veya resen, soruşturma sürecinin hızlı bitirilmesinden doğacak usuli faydaları ve ihlâlin varlığına veya kapsamına ilişkin görüş farklılıklarını göz önüne alarak uzlaşma usulünü başlatabilir. Kurul, hakkında soruşturma başlatılan ve ihlâlin varlığı ile kapsamını kabul eden teşebbüs veya teşebbüs birlikleri ile soruşturma raporunun tebliğine kadar uzlaşabilir.
Bu çerçevede Kurul, hakkında soruşturma açılan taraflara, ihlâlin varlığını ve kapsamını kabul ettikleri bir uzlaşma metni sunmaları için kesin bir süre verir. Verilen süre geçirildikten sonra yapılan bildirimler dikkate alınmaz. İhlal tespitinin ve idari para cezasının yer aldığı bir nihai kararla soruşturma sonlandırılır.
Uzlaşma usulü sonucunda idari para cezasında yüzde yirmi beşe kadar indirim uygulanabilir. Bu madde uyarınca idari para cezası tutarlarında indirim uygulanmış olması 5326 sayılı Kanunun 17. maddesinin altıncı fıkrası kapsamında indirim yapılmasına engel teşkil etmez.
Sürecin uzlaşma ile neticelenmesi hâlinde, idari para cezası ve uzlaşma metninde yer alan hususlar uzlaşmanın taraflarınca dava konusu yapılamaz.”
Uzlaşma mekanizmasının düzenlenmesi ile Kurum tarafından, hakkında soruşturma başlatılan ve ihlâlin varlığı ile kapsamını kabul eden teşebbüs veya teşebbüs birlikleri ile soruşturma raporunun tebliğine kadar uzlaşılabilmesi ve uzlaşma sonucunda idari para cezasında %25’e kadar indirim uygulanabilmesi mümkün hâle getirilmiştir. Zira uzlaşmaya varan teşebbüsler hem bu sayede idari para cezasından indirim kazanmakta hem de uzun bir soruşturma süreci boyunca yapacakları gerek hukuki gerek ticari maddi manevi külfetlerden kurtulmaktadır. Bu sayede yine Kurum da uzlaşmaya ve rekabet ihlâllerini ortadan kaldırmaya istekli teşebbüsler bakımından soruşturma maliyet ve külfetinden kurtulmuş olmaktadır.
Yerinde İnceleme Kapsamında Elektronik Sistem ve Bilişim Sistemlerinde Kayıtlı Verilerin İncelenmesi
Uygulama ile Kanun lafzını birbirine yaklaştıran bir değişiklik ise Kanun’un 15. maddesinde meydana gelmiştir:
“Kurul, bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken gerekli gördüğü hallerde, teşebbüs ve teşebbüs birliklerinde incelemelerde bulunabilir. Bu amaçla teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin:
a) Defterlerini, her türlü evrak ve belgelerini inceleyebilir ve gerekirse suretlerini alabilir,
a) Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve belgelerini inceleyebilir, bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir (…),”
Değişiklik öncesinde de her ne kadar Kanun’un inceleme yetkisi teşebbüslere veya teşebbüs birliklerine ait “bilgi”, “belge” ve “mal varlığı” ile sınırlı belirtilmiş ise de teknolojik gelişmeler karşısında uygulamada Kurum incelemesi uzun bir zamandır fiziki bilgi ve belgelerle sınırlı kalmamış ve pek tabii olarak teşebbüslerin ortak iradelerini gösteren elektronik ortamda kayıtlı yazışmaları, şirket içi e-postalar, bilişim sistemlerinde kayıtlı her türlü veri inceleme kapsamına alınmıştır. İşbu husus sadece Kurum incelemesi bakımından tek taraflı olarak gerçekleşmemiş olup aynı şekilde soruşturma altında bulunan bir teşebbüs bakımından Kurum tespitinin aksinin kanıtlanması bakımından da delil olarak kullanılmıştır.
Süreler
Kanun’un tebligat ve cevap verme sürelerine ilişkin 45. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, soruşturma heyetinin haklı gerekçelerinin bulunması hâlinde, soruşturmalarda hazırladıkları ek yazılı görüşleri, 15 gün yerine 30 günde hazırlamalarına imkân tanınmıştır.
C. Sonuç
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bir yanda Avrupa mevzuatına uyum kapsamında rekabet hukukuna yeni mekanizmalar kazandırılmakta diğer yanda Kurum’un asıl odak noktası olarak piyasada etkin ve dürüst rekabetin devamlılığının sağlanması amacı vurgulanmaktadır. Değişiklikler ile kimi noktada ihlâlin varlığını kabul eden ve ihlâl teşkil eden durumu sona erdirmeye hevesli teşebbüslere herhangi bir yaptırımla karşılaşmadan ihlâl teşkil eden davranışlarını düzeltme imkânı getirilmiş ve amacın para cezası değil etkin rekabetin korunması olduğunun altı bir kez daha çizilmiştir.Kurumun bu gibi ihlâller bakımından büyük bir soruşturma külfetinden kurtarılması, hem usul ekonomisi hem de odak noktasının doğru ve “kayda değer olan” noktaya yöneltilmesi bakımından önem taşımaktadır. “De minimis” uygulamasının Kanun’da yerini bulması ile Kurum’un yönelmesi beklenen rekabet ihlâlleri bakımından yeni bir değerlendirme kıstası getirilmiştir. “Kayda değer” ölçüdeki rekabet ihlâllerine odaklanılması ve öncelikli olarak bunların önlenmesi bakımından maddelerde Kurum’a birtakım esneklikler getirilirken, madalyonun öteki yüzünde ise yine aynı amaçla bu sefer 7. madde ile yasak kapsamındaki birleşme ve devralmalar bakımından yasak ve denetim kapsamı büyük ölçüde genişletilmiştir.
Kanun değişiklikleri ile rekabet sistemimize kazandırılan yeni mekanizmaların pratikte ne şekilde uygulanacağı ve işleyeceği ise ikincil mevzuat ve Kurum uygulamaları ile önümüzdeki dönemde şekillenecektir.
Detaylı Bilgi İçin;
Av. Burcu Seven
Kaynakça:
1. 24.06.2020 tarihli ve 31165 sayılı R.G. 7246 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
2. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun
Kaynak: Av. Burcu Seven- İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. 13.04.2020
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI