Av. Ezgi Özdemir
e.ozdemir@ozgunlaw.com
I- Finansal Kiralama Sözleşmesi
Finansal Kiralama Sözleşmesi, bir yatırım malının finansal kiraya veren tarafından satın alınarak finansal kiracıya kiralanarak sözleşme süresi içerisinde kullandırıldığı ve sözleşmede kararlaştırıldığı takdirde, (6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu – “FFFK” m. 23/I) sözleşme süresinin sonunda malın mülkiyetinin kiracıya geçtiği sözleşmeye verilen addır.
Sözleşmenin yazılı olarak yapılması zorunlu olup, sözleşme konusu mal taşınmaz ise sözleşme tapuya, tescile bağlı taşınır ise bağlı olduğu sicile tescil edilmesi gerektiği zorunlu kılınmıştır. Bu işlem uygulamada “finansal kiralama şerhi” olarak da adlandırılmaktadır. Tescile bağlı olmayan taşınırlar ise Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Birliği tarafından tutulacak olan özel sicile tescil edilecektir (FFFK m. 22).
Sözleşme kapsamında kiraya veren sözleşmeye konu malı en geç iki yıl içerisinde kiracıya teslim etmekle yükümlüdür (FFFK m. 20). Kiracı ise sözleşmeye konu malı sözleşme şartlarına uygun şekilde kullanmak ve muhafaza etmek durumundadır. Öte yandan sözleşmeye konu malın bakım ve onarımı da kiracıya aittir. Kiraya verilen malın sigorta ettirilmesi zorunlu olup sigorta primlerinin kiracı tarafından ödeneceği de hükme bağlanmıştır. Ayrıca kullanım sırasında kiraya verilende meydana gelen hasar, ziyan, değer azalması gibi risklerin sigorta tarafından karşılanmayan kısımlarından da kiracı sorumlu olacaktır (FFFK m. 24).
Bu sayede özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler, faaliyetleri için gerekli araç, ekipman, taşınmaz ve benzeri gereksinim duydukları malları tek seferde büyük meblağlarda ödemeler yapmadan edinebilmekte ve ticaret yapabilmektedirler. Finansal kiralama yönteminin tercih edilmesinde önemli bir diğer sebep ise, şirketlere kendi kaynaklarını kullanmaksızın mal edinme imkânı sunulmasıdır.
II- Finansal Kiralama Sözleşmesinin Sona Ermesi ve Kiralayanın Feshi
Finansal Kiralama Sözleşmesinin “sözleşme süresinin dolması, kiracının iflası, ölümü veya fiil ehliyetini kaybetmesi” hâllerinde kendiliğinden sona ereceği FFFK’de açıkça hükme bağlanmıştır (FFFK m. 30). Yine kiracının tasfiye sürecine girdiği veya tasfiye sürecine girmese bile kiraladığı malın tahsis ettiği işletmesini tasfiye ettiği durumda, sözleşmede aksi hüküm olmadığı sürece sözleşmenin süresinden önce kiracı tarafından feshedilebileceği de aynı maddede düzenlenmektedir.
Sözleşmenin ihlâli ise FFFK m. 31’de düzenlenmektedir. Buna göre:
“Kiralayan, finansal kiralama bedelini ödemede temerrüde düşen kiracıya verdiği otuz günlük süre içinde de bu bedelin ödenmemesi hâlinde, sözleşmeyi feshedebilir. Ancak, sözleşmede, süre sonunda mülkiyetin kiracıya geçeceği kararlaştırılmış ise, bu süre altmış günden az olamaz. Bir yıl içinde sözleşmede yer alan kira bedellerinden üçünü veya üst üste ikisini zamanında ödememesi nedeniyle ihtara muhatap olan kiracılarla yapılan sözleşmeler kiralayan tarafından feshedilebilir.”
Maddede kiracının sözleşmeyi ihlal etmesine bağlı olarak kiraya verene iki adet fesih imkânı sunulmuştur. Bunlardan bir tanesi, bir yıl içinde sözleşmede yer alan kira bedellerinden üçünün veya üst üste ikisinin zamanında ödenmemesidir. Bu şartlardan biri gerçekleştiğinde kiralayan, kiracıya ihtarname yollayarak sözleşmeyi doğrudan feshedebilmektedir. Herhangi bir süre verilmesi gerekmediği gibi, kiracının ayrıca temerrüde düşürülmesi de aranmamıştır.
İkinci imkâna ise maddenin ilk cümlesinde yer verilmiş olup, önce kiracıya ihtar gönderilmek suretiyle Borçlar Kanunu m. 117 vd. uyarınca temerrüde düşürülmesi gerekmektedir. Ancak kiracının temerrüde düşürülmesi sözleşmenin feshi için yeterli olmayıp, temerrüde düşürülen kiracıya ayrıca borcunu ifa etmesi için otuz günlük süre verilmesi gerekmektedir. Kiracı bu süre içerisinde borcunu yine de ödemezse, kiraya veren sözleşmeyi feshedebilecektir. Maddede ayrıca, sözleşme sonunda sözleşme konusu malın mülkiyetinin kiracıya geçeceği konusunda anlaşılmışsa, kiracıya borcunu ödemesi için verilecek olan sürenin altmış günden az olamayacağı ifade edilmiştir.
“Taraflardan birinin sözleşmeye aykırı harekette bulunduğu hâllerde, bu aykırılık nedeniyle diğer tarafın sözleşmeyi devam ettirmesinin beklenemeyeceği durumlarda sözleşmenin feshedilebileceği” de FFFK m. 31/II’de finansal kiralama sözleşmesinin feshi için ayrı bir hal olarak düzenlenmiş durumdadır.
Finansal kiralama sözleşmesi, sürekli edimli sözleşme olarak değerlendirildiğinden kiralayanın fesih kapsamındaki talepleri Borçlar Kanunu m. 126’ya belirlenecektir. Buna göre sözleşme feshedilerek sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilecektir. Madde gerekçesinde de burada talep edilen zararın olumlu zarar olduğu kabul edilmiştir.
Olumlu zarar ise doktrinde şöyle açıklanmıştır:
“Olumlu (müsbet=pozitif) zarar alacaklının, borcun ifasındaki çıkarının gerçekleşmemesi yüzünden uğradığı zararı ifade eder. Diğer bir deyişle, alacaklının malvarlığının borcun ifası halinde alacağı durum ile borcun ifa edilmemiş olması halindeki durumu arasındaki fark olumlu zarardır.” [1]
Bu durumda kiralayan, örneğin, finansal kiralama sözleşmesini kiracının ödeme aczinden dolayı süresinden önce feshetmiş ve kiralananı kalan dönem boyunca kiraya verememiş veya daha düşük bedel karşılığında kiraya vermek durumunda kalmışsa, aradaki farkı kiracıdan talep edebilecektir.
III- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 31/III Maddesinin Değerlendirilmesi
Finansal kiralama sözleşmeleri iki tarafa da borç yükleyen, sürekli edimli sözleşmeler olduğundan karşılıklı edimlerin yerine getirilmemesinden dolayı sıklıkla uyuşmazlıklar ortaya çıkabilmekte olup bunlar davalara konu edilmektedir. Finansal kiralama sözleşmeleri, tacirlere faaliyet alanlarında kullandıkları araç, ekipman ve taşınmazları sağlamayı hedeflediğinden sözleşmeye konu malların değeri de genellikle çok yüksek olmaktadır.
Bu bağlamda; örneğin kiracının ödeme aczine düşmesinden doğan bir dava söz konusu olduğunda, ülkemizde davaların kesinleşmesi de oldukça uzun sürdüğünden, finansal kiralama bu süre içerisinde sözleşmeye konu malın değerinin azalması, malın üzerinde ipotek benzeri sınırlı ayni haklar tesis edilmesi ve alacak tahsilatının zorlaşması gibi risklerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sebeple, FFFK’nin 31/III maddesi, finansal kiralama şirketleri için istisnai bir yol öngörmektedir:
“Kiracı ve kiralayan arasında finansal kiralama sözleşmesi ile ilgili ihtilaflarda, mahkemece finansal kiralama konusu malın ihtiyati tedbir kararı alınarak kiralayana veya üçüncü bir kişiye bırakılması durumunda kiralayan, mahkemeye malın rayiç değeri kadar teminat yatırmak suretiyle mal üzerinde tasarruf edebilir. Şu kadar ki; sözleşmenin feshinin haksız olduğuna karar verilmesi hâlinde kiralayan, kiracının zararını tazminle yükümlüdür.”
Anlaşılacağı üzere, mahkeme ihtiyati tedbir kararı ile kiralananı kiralayana ya da üçüncü bir kişiye bırakırsa kiralayan, malın piyasa değeri kadar teminat yatırmak suretiyle malın üzerinde tasarruf edebilecektir. Maddede geçen “tasarruf” ifadesinin neleri kapsadığı konusunda görüş birliği bulunmamaktadır.
Türk Dil Kurumu’na göre tasarruf şu şekilde tanımlanmıştır: Bir şeyi istediği gibi kullanma yetkisi, kullanım.
Doktrinde ise:
“Tasarruf işlemleri (tasarrufi muameleler), tasarrufta bulunanın malvarlığındaki bir hakka doğrudan doğruya etki yaparak, o hakkı başkasına devreden ya da sınırlayan, külfet yükleyen, değiştiren veya sona erdiren hukuki muamelelerdir. Mülkiyetin nakli, alacağın temliki, hakkı devreden; bir taşınmaz üzerinde bir irtifak hakkı kurma, mülkiyet hakkını sınırlayan… tasarruf işlemlerine örnek olarak gösterilebilir.” denilmiştir. [2]
Her iki tanımdan da anlaşılacağı üzere tasarruf, kişiye bir mal üzerinde sağlanan en geniş yetkidir. Bir mal üzerinde kendisine tasarruf yetkisi tanınan kimse mal üzerinde sınırlı ayni hak tesisi ile kendi tasarruf yetkisini kısıtlayabilmekte, hatta mülkiyeti başkasına devredebilmektedir.
Bu kapsamda, maddede “tasarruf” ifadesinin bilinçli olarak tercih edildiğinin ve öngörüldüğü şekilde gerekli teminatı yatırdıktan sonra kiralayanın kiralanana ilişkin dilediği işlemi gerçekleştirebileceği, bir üçüncü kişiye devretmesinin mümkün olduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Nitekim güncel Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında da alacak iddiasını yaklaşık olarak ispat eden ve gerekli teminatı yatıran finansal kiralama şirketine FKKK m. 31/III’te öngörülen tasarruf yetkisinin verilmesi gerektiği ve bunun satış için de kullanılabileceği ifade edilmiştir:
“Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, tedbir talebinin müvekkilinin haklarının korunması açısından zorunluluk arzettiğini, taşınmazın kiracı uhdesinde kalmasının yıpranmasına sebebiyet vereceğini, 6361 Sayılı Kanunun 31/3 maddesinin mal üzerinde tasarruf yetkisi hakkı verdiğini, tedbir kararı ile müvekkili şirketin leasinge konu gayrimenkulü tedbiren geri alacağını, yatırılacak teminat veya teminat mektubu ile tasarrufu yetkisi gereğince taşınmazın üçüncü kişiye satılacağını, mülkiyet hakkının anayasa ile güvence altına alındığını belirterek kararın kaldırılmasına talep doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir…
Dava, finansal kiralama sözleşmesine konu gayrimenkulün aynen iadesi istemine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen somut uyuşmazlık ise; ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karara yöneliktir… İhtiyati tedbir isteyen tarafından karşı tarafa çıkarılan 24/04/2019 tarihli ihtarnamede; sözleşmenin feshedildiği, alacakların 60 gün içinde ödenmesinin, süre sonunda 3 günlük sürede ise sözleşme konusu malların teslimi istendiği görülmüş olup söz konusu ihtarnamenin 26/04/2019 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiği görülmüştür. 6361 Sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 33/1.maddesinde; sözleşmeyi kiralayan tarafından fesih halinde kiracının malı iade ile yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Kiracı tarafından fesih ihtarlarının usulsüz olduğu ya da sözleşmeye uygun şekilde ödeme yapılmış olduğu savunulmamıştır. HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için talepte bulunanın iddialarını yaklaşık olarak ispatlaması gerekir. Yukarıda yapılan açıklamalar sonrası somut olaya bakıldığında ihtiyati tedbir isteyenin iddialarını yaklaşık olarak ispatladığı ve sözleşmenin kiralayan tarafından feshedildiği gözetildiğinde 6361 sayılı Kanun ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri değerlendirilerek ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi, E. 2019/2959 K. 2020/61, 17.1.2020)
Kararda açıkça ortaya konulduğu üzere, maddede geçen “tasarruf” ifadesi teminat yatıran ve HMK m. 389 vd. uyarınca haklılığını yaklaşık olarak ispatlamış olan kiralayana mal üzerindeki en geniş yetkiyi verilmekte olup, bu yetki kapsamında kiralananın satılmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır.
Av. Ezgi Özdemir
Kaynakça:
1. Oğuzman/Öz, “Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, Cilt I, 13. Basım, İstanbul, 2015, s. 383
2. Oğuzman/Barlas, “Medeni Hukuk”, 20. Basım, İstanbul, 2014, s. 177
Kaynak: Av. Ezgi ÖZDEMİR – İçerik, Ozgun Law firmasının özel izni ile yayınlanmıştır. Yazıya ilişkin tüm hak ve sorumluluk yazara aittir.
Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. Muhasebenews veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI